Mısır Cumhurbaşkanlığı: Yurtdışındaki vatandaşlar seçimlerde oy kullanmaya devam ediyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4705791-m%C4%B1s%C4%B1r-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-yurtd%C4%B1%C5%9F%C4%B1ndaki-vatanda%C5%9Flar-se%C3%A7imlerde-oy-kullanmaya
Mısır Cumhurbaşkanlığı: Yurtdışındaki vatandaşlar seçimlerde oy kullanmaya devam ediyor
Mısır Göç Bakanı yurtdışındaki Mısırlıların oy kullanma işlemlerini takip ediyor. (Mısır Göç Bakanlığı)
Yurtdışında ikamet eden Mısırlılar, dün (cumartesi) yurtdışında oy kullanımının başlamasının ikinci gününde Mısır Cumhurbaşkanlığı seçimleri için oy kullanmaya devam etti. Mısır Ulusal Seçim Kurulu Yürütme Organı Direktörü ve Mısırlıların yurtdışındaki oy verme işlemlerini takip eden Operasyon Odası’nın Başkanı Ahmet el-Bendari, “Toplam 137 oy verme alt komitesinin bulunduğu 121 diplomatik heyetteki çalışmaların düzenli bir şekilde ilerlediğini” bildirdi.
Bendari, dün yaptığı açıklamada “oy verme işleminin ikinci gününde dünyanın çeşitli yerlerindeki büyükelçilik ve konsolosluklarda Mısırlıların yurtdışındaki oy verme işlemlerinin 24 saat boyunca periyodik olarak izlendiğine” dikkat çekti. Bendari, yurtdışındaki diplomatik heyet üyelerine “oy verme hakkının kurallara göre kayıtlı olan ulusal kimlik kartı veya geçerli çipli bir pasaport sahibi olan seçmenlerin hepsi için garanti edildiğini” vurguladı.
Bendari, dün canlı yayın ve video konferans aracılığıyla çeşitli diplomatik heyetlerle oy verme sürecinin ilerleyişini takip etti. Bendari, “Oy verme işlemlerinin takibi, seçim gününün sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlar. Oy verme işlemlerinin takibi, seçmenlerin oylarını kullanmalarını sekteye uğratmamak için oy kullanımı sırasında ortaya çıkabilecek engellerin çözülmesini ve ortadan kaldırılmasını kolaylaştırır” dedi.
Mısır Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Cidde'de oy kullanan bir Mısır vatandaşı (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ülke sınırları dahilindeki oy verme işleminin 10-12 Aralık tarihleri arasında yapılması ve sonuçların aynı ayın 18'inde açıklanması planlanıyor. Seçimlerin ikinci tura kalması halinde, yurt dışındaki Mısırlılar için 5, 6 ve 7 Ocak 2024'te, yurt içindeki Mısırlılar için ise 8, 9 ve 10 Ocak 2024 tarihlerinde seçimler yapılacak. Sonuçlar 16 Ocak'ta açıklanacak.
Şarku’l Avsat’ın edindiği verilere göre, 2018 yılında Mısır'da yapılan son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, oy kullanma hakkına sahip toplam 59,1 milyon vatandaştan 24,3 milyon kişi seçimlere katılım gösterdi. Bu sayı, katılım oranının yüzde 41,05 olduğunu gösteriyor. Katılım oranının en yüksek olduğu yer, yüzde 58,76'lık oranla Vadi Cedid vilayeti oldu.
Mısır’daki cumhurbaşkanlığı yarışında mevcut Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Mısır Sosyal Demokrat Partisi Genel Başkanı Ferid Zahran, Vefd Partisi Genel Başkanı Abdussened Yemame ve Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı Hazım Ömer ile yarışıyor.
Bu arada, Göç ve Yurtdışındaki Mısırlıların İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Suha Cundi, dün yaptığı açıklamada, “yurtdışındaki Mısırlıların oy kullanmalarını, sosyal medya platformları, e-posta, telefon numaraları ve diğer iletişim araçları olsun, yurtdışındaki Mısırlılara duyurulan tüm araçlar aracılığıyla takibe devam ettiklerini” doğruladı.
Mısır Göç Bakanlığı'ndan dün yapılan açıklamaya göre, “Yurtdışındaki Mısırlıların oy kullanma sürecini takip eden operasyon odası, Almanya, Suriye, Arnavutluk, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman’dan, büyükelçilik ve konsolosluklardaki seçim merkezlerinin adresleri, oy kullanma tarihleri ve yurtdışındaki Mısırlılar için oy kullanma ile ilgili prosedürleri içeren bir dizi soru aldı.” Oy verme işlemi, her ülkenin yerel saatine göre sabah dokuzdan akşam dokuza kadar devam etti.
Mısır Kamu Seferberliği ve İstatistik Merkezi Ajansı tarafından 2021 yılında yayınlanan bir rapora göre, yurtdışında ikamet eden Mısırlıların çoğu, Suudi Arabistan'ın başını çektiği Arap ülkelerinde yoğunlaşıyor. İkinci sırada ise Amerika kıtası ülkeleri geliyor.
Mısır Göç Bakanı, dün yaptığı açıklamada, “Yurtdışında ikamet eden ve yurtdışındaki Mısırlılar için ilan edilen seçim zamanlarında tatil için Mısır'da bulunan vatandaşların, ülke içinde ilan edilen seçim zamanlarında Mısır'daki seçim bölgesinde oy kullanabileceğini” belirtti. Kısa süreliğine seyahat edip de seçim boyunca ülkeye geri dönmeyecek olan Mısırlılarla ilgili de bilgi veren bakan, “Büyükelçilik ve konsoloslukları bilgilendirerek 1, 2 ve 3 Aralık günlerinde yurtdışındaki Mısırlıların oy kullanmaları için ilan edilen günlerde oy kullanabileceklerini” vurguladı. Ayrıca Bakan, “Yaşadığı ülkeden başka bir ülkede bulunan yurt dışındaki Mısırlılar, bulundukları ülke içindeki onaylanmış seçim merkezlerinde oy kullanma hakkına sahiptir” dedi.
Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5213250-cezayirli-i%CC%87slamc%C4%B1lar-aras%C4%B1nda-%E2%80%9Cliderlik%E2%80%9D-ikilemi-ve-iktidar-m%C3%BCcadelesi
Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Rabia Abdusselam
Cezayir siyaset sahnesini takip edenler, Cebhetu’l-Adale ve’t-Tenmiye (Adalet ve Kalkınma Cephesi) lideri ve İslami eğilime sahip olan önde gelen isimlerden biri olan Abdullah Caballah’ın açıklamalarının ardından İslamcı siyasi partilerin liderleri arasında bazı anlaşmazlıklar olduğunu gördü. Caballah, Hareketu Muctemeu’s-Silm’in (Barış Toplumu Hareketi) merhum lideri Mahfuz Nahnah'ın bunu yapan ilk kişi olduğu yönündeki yaygın görüşe aykırı şekilde kendisinin ‘ülkedeki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) hareketinin gerçek kurucusu’ olduğunu söyledi.
Bu kısa açıklama, Cezayir'deki İslami eğilimleri liderler arasında, Cezayir'de İslam düşüncesini veya siyasal İslam'ı yayma konusunda tarihi bir hakka sahip olanın kim olduğu konusunda çeşitli tepkilere ve açıklamalara yol açsa da İslamcı cenah arasındaki ‘liderlik’ sorunu olduğunu, bu sorunun İslamcılar üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığını ve 1980'li ve 1990'lı yıllara kadar uzanan anlaşmazlıkların halen var olmaya devam ettiğini kanıtladı.
Çelişkili ifadeler ve tanıklıklar
Caballah’ın sözlerinin satır aralarında, İslamcılar arasındaki ‘liderlik’ ikilemi hakkında çok şey okunabilir. Örneğin (Cezayir’deki en büyük İslami eğilimli muhalefet partisi) Barış Toplumu Hareketi lideri olmaktan vazgeçmeyeceğini vurguladığını ve destekçilerinin Barış Toplumu Hareketi’nin kuruluşuna ilişkin tarihi anlatılarını her zaman savunduğunu görebiliriz. Onlara göre Şeyh Mahfuz Nahnah, ‘Cezayir'deki Müslüman Kardeşler'in gerçek kurucusu’ ve Barış Toplumu Hareketi’nin eski lideri Ebu Cerrah Sultani'nin de teyit ettiği üzere, İslami tebliğ için sağlam bir temel oluşturmaya çalışan ilk kişi. Ebu Cerrah Sultani, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Abdullah Caballah'ın komünist hareketi üniversiteden kovmaya odaklandığını, Nahnah'ın ise İslam dininin yayılması için sağlam bir temel oluşturmaya çalıştığını söyledi. Ayrıca, iki adamın önceden anlaşma yapmadan coğrafi bölgeyi aralarında paylaştıklarını da sözlerine ekledi.
Ebu Cerrah Sultani’nin açıklamasına göre Caballah'ın ekibi, herhangi bir koruma ya da destek olmaksızın küresel bir ideoloji ve bölgesel bir örgütlenmeye dayanırken Nahnah'ın ekibi, 1974 yılından itibaren uluslararası grubun desteği ve onayıyla kapsamlı bir ideoloji ve örgütlenme benimsemişti. Ta ki hapis cezası bu bağı koparana dek.
Cezayir’de özellikle 1970'li yıllarda marjinalleştirilen Müslüman Kardeşler uluslararası yapılanmasının literatürünü temsil eden Mısır'dan gelen referanslar ve kitaplarla tanışmasının bir sonucu olarak, bu yolu izleyen ilk kişilerden biri olduğunu belirten Caballah, bu ideolojiyi benimsemesinin, Müslüman Kardeşler’in uluslararası veya Mısır'daki yapılanmasıyla herhangi bir örgütsel bağı olmadan, İhvan teorisyenlerini okumasından kaynaklandığını söyledi.
Uzun konuşması sırasında Caballah, kendisini İhvan’ın resmi temsilcisi ilan ettiğini reddederek, 1974'te başlayan ortak bir çabanın parçası olarak bu fikri Cezayir'e tanıtma girişiminde bulunduğunu ifade etti.
Liderliğini yaptığı hareketin 1985 yılından önce üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanmasını parçası olmadığını aktaran Caballah, o dönemde sadece fikirlerin hakim olduğunu ve resmi olarak örgütlerin olmadığını vurguladı. Caballah’a göre 1985'ten önce Caballah Grubu olarak bilinen kendi grubu dışında, üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanması yoktu ve sadece 70'li ve 80'li yıllarda tebliğ ve eğitim yöntemlerindeki temel farklılıkları vurgulamaya çalıştı.
Liderlik meselesi, İslamcı partileri yeniden siyasi çatışmaya sürükledi.
Caballah'ın öne çıkardığı İslami çizgideki isimler arasında, Barış Topluluğu Hareketi'ni kuran, öldüğü güne kadar liderliğini yürüten Cezayirli vaiz ve siyasetçi Mahfuz Nahnah ile Cezayir'deki İslami hareketin en önemli figürlerinden biri olan çağdaş düşünür, reformcu ve vaiz Şeyh Muhammed Buslimani yer aldı. Ancak Caballah, bu şahsiyetlerin örgütsel olarak değil bireysel olarak hareket ettiklerini belirterek, 1980'lerin ortalarına kadar Cezayir üniversitelerinde herhangi bir organize tebliği faaliyeti olmadığını açıkladı.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Caballah'ın görüşlerini destekleyenler arasında, onun açıklamalarının o dönemde ya da daha sonra yapılmış olmasına bakılmaksızın ‘doğru’ olduğunu düşünen İslami eğilimli eski milletvekili Muhammed Salihi de vardı. Salihi, 1970'lerde aktif olan ve yerel olarak ‘eş-Şark’ grubu diye bilinen örgütün Mısır ve Suriye’deki Müslüman Kardeşlerin yaklaşımını benimsediğini belirtti. Bu kanat örgütsel ve yüzde 80 entelektüel açıdan Hassn el-Benna, Seyyid Kutub, Muhammed Kutub, Ali Cirişe, (Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin eski başkanı ve kurucusu) Yusuf el-Kardavi, Muhammed el-Gazali, (Suriyeli vaiz) İsam el-Attar, Muhammed Ahmed er-Raşid ve Abdulkerim es-Savvaf’tan oluşuyor.
Cezayir'deki el-Fetih Meydanı'nda düzenlenen mitinge katılan İslami Kurtuluş Cephesi'ne (FIS) yakın İslam İşçi Sendikası (SIT) aktivistleri, 16 Mayıs 1991 (AFP)
Öte yandan kendisini meşru ‘lider’ olarak gören İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) de var. Bu da partinin 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında özellikle daha sonra iptal edilen 1991 yılındaki yasama seçimlerinin ilk turunda elde ettiği ezici zaferin ardından kazandığı halk desteğine dayanıyor. Bu tarihi olay, o dönemde Cezayir'deki gidişatı değiştirdi.
‘Liderlik’ kompleksi
‘Liderlik’ meselesi, İslamcı partileri yeniden alevlenen siyasi çatışmaların labirentine sürükledi. Siyasi analist Ahsen Hallas, Caballah’ın açıklamalarını, devlet, Sufi çevreler ve zaviyeler tarafından desteklenen ‘geleneksel İslam’ın yerini almak üzere ortaya çıkan ve gelişen ‘İslami uyanışın’ ortaya çıkışına ve camilerde ve üniversitelerde yaygın olarak verilen vaazlara odaklanan açıklamalarına dair değerlendirmesinde bunu bu akımlar içinde gizli kalmış veya bastırılmış bir tartışma olarak gördüğünü söyledi. Hallas, Şeyh Caballah’ın basında kendisinin her zaman Cezayir'de liderlik peşinde olan Müslüman Kardeşler üyesi olarak gösterilmesinden ötürü, ‘liderlik sevdasında olduğu’ gibi kendisine yöneltilen suçlamaları çürütmek için bunu kullanmaya çalıştığını belirtti.
Hallas: “Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açması gayet doğal.”
Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açmasının gayet doğal olduğunu söyleyen Hallas, “Özetle bu durum, entelektüel durgunluğun gölgesinde, yenilik yapma ve mevcut durumla ilgili çözümler ve öneriler sunma beceriksizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir düşünme sürecidir” dedi.
Nahda Hareketi'nin eski lideri Caballah'ın açıklamalarına sert tepkiler verilirken geriye Müslüman Kardeşler üyeleri arasında sert sözlü tartışmaların yaşandığı gergin bir atmosfer bıraktı. Bu tablo, Cezayir'deki Müslüman Kardeşlere yakın iki siyasi partinin (Barış Toplumu Hareketi ve Adalet ve Kalkınma Cephesi) liderleri arasındaki derin anlaşmazlığı yansıttı. Aynı cenahtan gelen partiler arasında tam bir dayanışma ve siyasi uzlaşı eksikliği hakim ve bu durum 70’li ve 80’li yıllardaki kuruluş aşamasının ötesine geçiyor. Öyle ki 2019 yılında ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmak için bir yol haritası çizmek üzere önde gelen muhalif isimleri bir araya getiren Mazafran’da ve (Cezayir'in batısındaki) Ayn Benian'da düzenlenen ünlü iki sempozyum gibi ortak siyasi toplantılarda da bunu görmek mümkün. Katılımcılardan birine göre bu toplantılara katılan parti liderleri arasında tartışmalar yaşandı. Tartışmalar bir noktada partilerin çekilme tehdidine kadar vardı.
Cezayir'de Müslüman Kardeşleri temsil etme hakkının tarihsel olarak kime ait olduğu konusunda çelişkili açıklamalar hakkında yorum yapan Mohamed Khider Biskra Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Medya Bölümü öğretim üyesi ve araştırmacısı Cedu Fuad, “Şeyh Caballah'ın açıklamaları, Cezayir'deki İslami uyanışın başlangıcı ve Şeyh Mahfuz Nahnah, eş-Şark Grubu ve Cez’ara Grubu’nun bu karmaşık tarih içindeki konumu hakkında bize kapsamlı bir bakış açısı sağlayamıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Müslüman Kardeşlerin kuruluşu hakkında ideoloji ve örgütlenme arasında süregelen tartışma, Cezayir’deki İslami hareketin çok sayıda partiye bölünmesi olgusunu ele almamızı gerektiriyor. Cadallah’ın ‘doğuş patlaması’ olarak adlandırdığı bir olay meydana geldi ve bu da Cezayir'de Müslüman Kardeşler ideolojisini kimin yaydığını ve bu ideolojiyi ülkede yayma konusunda tarihsel hakka kimin sahip olduğunu belirlemeyi zorlaştırdı.
Husilerden Hizbullah’a mesaj: Tabatabai suikastı sonrası İsrail’e karşı çatışma çağrısıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5213244-husilerden-hizbullah%E2%80%99-mesaj-tabatabai-suikast%C4%B1-sonras%C4%B1-i%CC%87srail%E2%80%99e-kar%C5%9F%C4%B1-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fma
Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)
Husilerden Hizbullah’a mesaj: Tabatabai suikastı sonrası İsrail’e karşı çatışma çağrısı
Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)Husi militanları Sana'nın kuzeyinde düzenlenen mitingde güçlerini sergiliyor (AFP)
Husiler, geçtiğimiz Pazar günü Beyrut’un güney banliyösünde İsrail’in düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybeden Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai için Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım’a gönderdiği taziye mesajlarını, Hizbullah’ı İsrail’e karşı yeniden harekete geçirme çağrısına dönüştürdü.
Taziye mesajlarında hüzünlerini ifade eden Husiler, mesajların içerikleriyle örgütün liderlerinin çatışmanın seyrine ilişkin beklentilerini ve Hizbullah’tan beklediklerini net biçimde ortaya koydu.
Husilerin lideri Abdülmelik el-Husi, uzun mesajında Tabatabai’nin ölümünü “görev şehadeti” olarak nitelendirerek “cihad yoluna devam edilmesi gerektiğini” vurguladı. Husi, İsrail’in Lübnan’da ateşkes kuralına uymayacağını ve Gazze ile Lübnan’ın güneyindeki gelişmelerin çatışmanın geri dönülmez bir kader olduğunu gösterdiğini belirtti.
Lider Heysem el-Tabatabai'nin Hizbullah tarafından dağıtılan bir fotoğrafı
Husi mesajında, Lübnan direnişinin kararlılığını övdü ve Hizbullah’ın rolünün durmayacağını ifade ederek, örgütün operasyonlarını yeniden başlatması için dolaylı bir teşvik mesajı verdi. Yemenli gözlemciler, bu tonlamanın Husiler’in Lübnan cephesini sürekli aktif tutma isteğini yansıttığını, bunun da örgüte bölgede faaliyetlerini sürdürmek için meşru bir zemin sağladığını ifade ediyor.
Daha açık bir ifade, Husi liderin kuzeni ve örgütün Yüksek Siyasi Konsey üyesi Muhammed Ali el-Husi tarafından iletildi. Husi, Tabatabai’nin ölümünü “direniş yolunda ilerleme zorunluluğu” ile ilişkilendirerek, Hizbullah operasyonlarının İsrail’i caydırmanın tek yolu olduğunu savundu ve suikastın sorumluluğunu doğrudan ABD’ye yükledi.
İsrail, Husilere çok sayıda askeri ve siyasi liderin ölümüne yol açan acı verici darbeler vurdu (AP)
Muhammed Ali el-Husi ayrıca örgütün Hizbullah ve Filistinli grupların yanında yer almaya “hazır” olduğunu belirtti. Bu ifade, Husiler’in İran eksenli cephede çoklu çatışma alanlarında yer almak istediklerini göstermesi açısından dikkat çekti.
Yemenli gözlemcilere göre, bu mesajlar, Hizbullah’ı İsrail ile çatışmayı yeniden başlatmaya teşvik etmeyi hedeflerken, iç propaganda açısından da Husiler’in bölgesel varlığını sürdürdüğünü ve etkili bir aktör olduğunu takipçilerine göstermek amacını taşıyor.
Tabatabai, Husiler açısından simgesel bir öneme sahip; çünkü Yemen’deki ve diğer sahalardaki eğitim ve silahlanma operasyonlarıyla ilişkilendirilen önemli isimlerden biriydi. Ayrıca, Husilerin son on yıldaki askeri gelişmelerinin bir kısmının Hizbullah subaylarının deneyimlerinden, özellikle Tabatabai’den etkilendiği öne sürülüyor.
Gözlemciler, İran ve müttefikleri ile İsrail arasındaki bölgesel çatışma bağlamında Husilerin mesajlarının Hizbullah’ın doğrudan hesaplarını değiştirmeyeceğini, ancak kuzey cephesinde sükûnetin İsrail’in Husilerin liderlerini hedef almasına ve kapasitesini zayıflatmasına yol açacağı endişesini yansıttığını belirtiyor.
Husiler, Ekim ayında İsrail ile Hamas arasında imzalanan ateşkesin ardından İsrail’e ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi’ndeki gemilere yönelik saldırılarını durdurmuş, yalnızca durumu izleyerek ateşkesin bozulması halinde saldırılara yeniden başlayacaklarını açıklamıştı.
Avrupa Birliği Yemen Büyükelçisi Başkanı Patrick Simonnet (Fotoğraf: Saleh Al-Ghannam)
Avrupa Birliği (AB) Büyükelçisi Patrick Simonié, AB’nin Husilere karşı hoşgörülü olduğu yönündeki eleştirileri yalanladı. Simonié, Şarku’l Avsat gazetesine verdiği röportajda, esas hedefin tarafları müzakere masasına geri döndürmek olduğunu belirtiyor
Avrupa’nın Yemen politikasında dönüşüm
Simonié, AB’nin BM öncülüğündeki barış sürecini desteklediğini ve Yol Haritası’nda somut ilerleme beklediğini söyledi. Avrupa stratejisi, Yemen hükümeti ve Başkanlık Konseyi’ni destekleyerek vatandaşlara güven ve temel hizmetleri sunmayı amaçlıyor.
Avrupa Birliği heyeti başkanı, Yemen Cumhurbaşkanı'na güven mektubunu sunarken (SABA)
AB Büyükelçisi, Suudi Arabistan’ın Yemen’deki insani ve kalkınma rolünü “son derece olumlu” olarak nitelendirirken, iki tarafın Yemen ve Kızıldeniz konularında yakın bir uyum içinde olduğunu belirtti.
Yemen Hükümeti ve Başkanlık Konseyi ile işbirliği
Simonié, AB’nin Yemen ile ilişkilerini “açık ve doğrudan” olarak tanımladı. Hedef, temel hizmetleri güçlendirerek vatandaşlar nezdinde güven ve meşruiyet oluşturmak. Ayrıca, Başkanlık Konseyi’nin içindeki farklı görüşlerin normal olduğunu ancak birlik ve reformların öncelikli olduğunu vurguladı.
Ekonomik reformlar ve öncelikler
Başkanlık Konseyi’nin uyguladığı ekonomik reformlar, finansal istikrarı güçlendirmek, şeffaflığı artırmak ve ülkenin ekonomik potansiyelini açığa çıkarmak için kritik önemde.
Patrick Simonnet, Yemen'in Hadramut eyaletine yaptığı son ziyaretten bir kare (Avrupa Birliği)
Simonié, özellikle yerel gelirlerin merkezi hükümete aktarılması ve gümrük kuru reformunu desteklediklerini belirtti.
Husiler ve AB’nin tutumu
Husilerle ilgili olarak Simonié, AB’nin pozisyonunu net bir şekilde açıkladı:
"Hiçbir hoşgörü söz konusu değil. Esas amacımız tarafları müzakere masasına geri döndürmek. Tüm taraflar bizim pozisyonumuzu gayet iyi biliyor."
AB, denizcilik hedefli saldırıları kınarken, uluslararası ortaklardan da aynı çabayı bekliyor.
Suudi Arabistan ile işbirliği
Simonié, Suudi Arabistan’ı AB için “çok önemli bir ortak” olarak tanımladı ve iki tarafın güçlü ilişkiler ve sürekli koordinasyon içinde olduğunu vurguladı. Hadramut ziyaretinde Suudi projelerini inceleme fırsatı bulduğunu belirten büyükelçi, işbirliği için geniş alanlar bulunduğunu ifade etti.
İnsani ve kalkınma desteği
AB’nin insani desteği, tüm temel kurtarma alanlarını kapsıyor. Geçtiğimiz yaz, kolera salgını riski nedeniyle hava köprüsü ile acil yardım ulaştırıldı.
Büyükelçi Muhammed el Cabir, Riyad'da Avrupa Birliği büyükelçilerini kabul etti (Suudi Arabistan Büyükelçisinin X hesabı)
2015’ten bu yana AB, Yemen’e yaklaşık 1 milyar euro insani ve kalkınma yardımı sağladı. Bu destek, küçük ölçekli ekonomik projeler ve kültürel restorasyon projelerini de içeriyor. Örneğin, UNESCO ile işbirliğiyle Şibam kentinin restorasyonu gerçekleştirildi ve şehrin üçte biri kurtarıldı.
Simone, yakın zamanda tarihi Şibam şehrine yaptığı ziyaret sırasında (Avrupa Birliği Misyonu)
BM özel elçisinin çalışmalarını tamamen desteklediklerini belirten Simonié, çözümün askeri değil, siyasi ve sürdürülebilir olması gerektiğini vurguladı.
Temkinli İyimserlik
Simonié, son haftalarda konuşulan barış penceresinin hâlâ geçerli olduğunu ifade ederek, barış için tüm tarafların birlikte çalışması gerektiğini söyledi.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة