Tunus'un Avrupa Birliği'ne saldırısının arkasında ne var?

Tunus Dışişleri Bakanı Nebil Ammar, Avrupa Parlamentosu'nun ülkesinin iç işlerine müdahalesini eleştirdi. Gözlemciler bunu, ilişkilerin ‘yeniden değerlendirilmesi’ olarak nitelendirdi.

Tunus Dışişleri Bakanı Nebil Ammar, İtalyan mevkidaşı Antonio Tajani ile birlikte. (AFP)
Tunus Dışişleri Bakanı Nebil Ammar, İtalyan mevkidaşı Antonio Tajani ile birlikte. (AFP)
TT

Tunus'un Avrupa Birliği'ne saldırısının arkasında ne var?

Tunus Dışişleri Bakanı Nebil Ammar, İtalyan mevkidaşı Antonio Tajani ile birlikte. (AFP)
Tunus Dışişleri Bakanı Nebil Ammar, İtalyan mevkidaşı Antonio Tajani ile birlikte. (AFP)

Sağir el-Hidri / Tunus

Tunus Dışişleri Bakanı Nebil Ammar, iki taraf arasındaki gerilimin boyutunun göstergesi olarak ülkesinin ilk tarihi ortağı olan Avrupa Birliği'ne (AB) sert bir saldırı başlattı. Bu gerilim, Avrupalıların Tunus'taki siyasi duruma yönelik eleştirileri ve geçtiğimiz temmuz ayında iki taraf arasında imzalanan göç konusundaki mutabakat zaptının tamamlanamaması nedeniyle daha da artıyor.

“AB, dünyada azınlık olmasına rağmen kendisini örnek alınacak bir model olarak gördüğü için hâlâ bir üstünlük kompleksi yaşıyor” diyen Ammar, Avrupa Parlamentosu'ndaki temsilcilerin Tunus iç işlerine müdahalelerini eleştirdi.

Ammar'ın açıklamaları, Tunus'un göç sorunları ve iktidar ile muhalefet arasındaki çatlak dolayısıyla yaşadığı siyasi kriz nedeniyle Avrupa ile ilişkilerin kuruduğu bir dönemde geldi. Öyle ki bu dönemde Özgür Anayasa Partisi lideri Abir Musa, Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi, Cumhuriyetçi Parti Genel Sekreteri İsam eş-Şabi gibi isimlerin çoğu tutuklandı.

Tunus, Roma ile ilişkilerini geliştirirken, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Cumhurbaşkanı Kays Said'in 25 Temmuz 2021'de seçilmiş parlamentoyu ve hükümeti devirerek yeni bir siyasi dönem başlattığı hamlesini övmesine rağmen, Fransa gibi diğer geleneksel Avrupalı ​​ortaklarından uzaklaşıyor.

İlişkinin değerlendirilmesi

Ammar, AB'ye yönelttiği sert eleştirilere rağmen ülkesinin geçtiğimiz temmuz ayında imzalanan mutabakat zaptı şartlarına hâlâ bağlı olduğunu ve Akdeniz'in diğer yakasına ulaşmayı ümit eden Afrika uyruklu binlerce göçmenin toplandığı Tunus’ta düzensiz göç akışlarının azaltılmasının hedeflendiğini doğruladı.

Gözlemcilere göre, Tunus-Avrupa ilişkilerindeki gerilimin nedenlerinden biri, Tunus'a hibe verilmesini öngören protokolün hayata geçirilememesi. Ciddi mali sıkıntı yaşayan Tunus'a 900 milyon dolarlık hibe verilmesi, düzensiz göçmenlerin püskürtülmesi karşılığında yeni iş birliği boyutları elde edilmesini sağlayacak.

Eski Tunus Dışişleri Bakanı Ahmed Venis, “Ammar’ın açıklamalarında dile getirdiği Tunus ile AB ilişkilerinde yeni bir değerlendirme var. Bu, alternatif referansa dayalı bir değerlendirme. Ancak bu referansta bir belirsizlik var: Arap çerçevesi içinde bir referans mı? Yoksa Afrika mı? Yoksa Rusya ve Çin gibi küresel kutuplara başka bir alternatif mi? Bu referansın özelliklerini henüz bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı röportaja göre  Venis şu ifadeleri kullandı:

Tunus hâlâ tüm taraflarla aynı mesafeyi koruyor ve belirli bir güç veya ülkeye odaklanmıyor. AB'ye yönelik bu eleştiri, onunla ortaklığın değerlendirilmesi anlamına geliyor. Bu, Tunus'un Avrupa bloğu ve diğerleri karşısındaki konumunu da içerecek eleştirel bir değerlendirmedir.

Kabul edilemez müdahaleler

Cumhurbaşkanı Kays Said'in 2019'da iktidara gelmesinden bu yana Tunus diplomasisi, Said’in eğilimlerini yansıtan yeni bir yaklaşımı benimsedi. Bu, düzensiz göç, insan hakları, Tunus'un yaşadığı demokratik geçiş gibi yurt içinde ve yurt dışında hassas konulara ilişkin gerilimi tırmandıran bir dille somutlaşan egemen söylemi temel alan bir yaklaşımdır.

Tunus'un, 25 Temmuz 2021'de Said'in elinde tanık olduğu dönüşümün ardından, merhum Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali'nin devrilmesi sonrasında geçtiğimiz yıllarda desteklemeye çalıştığı demokrasiden geri adım attığı konusunda Avrupalıların şüpheleri artıyor.

Açıklamalarında bu şüpheleri eleştiren Ammar, “Bazı Avrupalı ​​temsilcilerin kabul edilemez müdahaleleri var ve seçim tarihi yaklaşırken Tunus'a değerlendirme ziyareti yapma istekleri bulunuyor” dedi. Ammar, “Avrupa ülkeleri, Tunus'un AB'deki egemen ülkelere demokrasi gözlemcileri göndermesini istiyor mu?” diye sordu.

Ocak 2011'deki protestoların Bin Ali'yi devirmedeki başarısından bu yana AB ülkeleri, “Tunus'ta demokratik geçiş” deneyini başarıya ulaştırmak için ellerinden geleni yaptılar, ancak bu deney başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durum, Said'i, 25 Temmuz 2022'de yapılan anayasa referandumunun ardından ülkeyi güçlendirilmiş cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine döndürdüğünde buna bir son vermeye teşvik etti.

Avrupalı ​​temsilciler, Said'in, Tunuslu yetkililerin daha önce bir Avrupa Parlamentosu heyetinin ülkeye yapmayı planladığı ziyareti engellemesine neden olan adımlarını eleştirdi. Bu gelişme, iki taraf arasındaki uçurumun boyutunu yansıtıyor. Said, Tunus'ta şu anda yaşananların “bir rota düzeltmesi, yani gerçek demokrasi” olduğunu söylüyor. Ancak muhalefet bunu reddediyor ve onu ‘diktatörlük meydanına’ dönmeye çalışmakla suçluyor.

Doğuya doğru yöneliyor

Ammar'ın gerilimi tırmandırması, pek çok kişinin Ukrayna, Gazze, Sudan, Afrika Sahel ülkeleri ve diğer ülkelerdeki çatışmalarla dolu gergin küresel sahnenin ortasında doğuya yönelmenin bir işareti olarak gördüğü Rusya ziyaretinden iki ay sonra geldi.

Tunus, AB ve ABD tarafından temsil edilen geleneksel ortaklarında bir değişiklik olduğunu kamuoyuna duyurmadı, ancak benimsemeye başladığı çeşitli pozisyonlar (Gazze'deki şiddetli savaşa ilişkin pozisyonu gibi) bu ortaklıkların geleceği hakkında soru işaretleri uyandırıyor.

Tunuslu siyasi analist Nizar Mukni, “Tunus, doğuya yöneleceğini ima ediyor ama doğu ve batıya birlikte yönelecek. Bu, küresel sahnedeki mevcut çatışmanın doğası gereği empoze edilen bir şey. Tunus zaten doğuya doğru yaklaşıyor. Özellikle Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgeleri, bu bölgeleri merkez iken çevre bölge olarak gören Eski Kıta'nın kontrolü dışına çıkabileceği için bu, Avrupa'nın iyi anlayacağı bir öneridir” ifadelerini kullandı.

Mukni, Independent Arabia'ya yaptığı özel açıklamada şunları ekledi:

Tunus, bazı belgeler üzerinden Avrupa'ya baskı yapıyor. Çünkü Brüksel, Tunus'u çoklu ortaklık kurulabilecek bir ülke olarak değil, Avrupa güvenliğine tehdit oluşturan bir güvenlik dosyası olarak ele alıyor. Doğuya gitmek Avrupa'nın kafasını karıştırıyor. Bu da Avrupa ülkelerinin İtalya gibi Tunus'la ilişkilerinde pusulayı ayarlamaya çalışmasına neden oluyor.

“Roma'nın iş gücü piyasasını özümseyerek ve düzenli göç yolları sağlayarak düzensiz göç sorunlarına gerçekçi çözümler bulmaya çalıştığını” vurgulayan Mukni, “Bir ay önce dört bin Tunuslunun istihdamını öngören bir anlaşma imzalandı. Hatta İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin Tunus dış politikasını savunduğunu bile gördük. Bu yaklaşımı benimseyen Yunanistan gibi başka ülkeler de var” ifadelerini kullandı.



Gazze ateşkesi kutluyor... Dünya destekliyor ve bekliyor

Filistinliler dün Gazze'deki Nuseyrat mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutluyor (D.P.). Ateşkes Tel Aviv'de de kutlamalarla karşılanıyor (Reuters)
Filistinliler dün Gazze'deki Nuseyrat mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutluyor (D.P.). Ateşkes Tel Aviv'de de kutlamalarla karşılanıyor (Reuters)
TT

Gazze ateşkesi kutluyor... Dünya destekliyor ve bekliyor

Filistinliler dün Gazze'deki Nuseyrat mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutluyor (D.P.). Ateşkes Tel Aviv'de de kutlamalarla karşılanıyor (Reuters)
Filistinliler dün Gazze'deki Nuseyrat mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutluyor (D.P.). Ateşkes Tel Aviv'de de kutlamalarla karşılanıyor (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve ilk taslağı Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde imzalanan plana göre, Hamas ile İsrail arasında ateşkes anlaşması ve esir değişiminin duyurulmasının ardından dün Gazze Şeridi sakinleri arasında şenlik havası hakim oldu.

Trump, rehinelerin önümüzdeki hafta pazartesi veya salı günü serbest bırakılacağını, Mısır'da anlaşmayı imzalamak ve İsrail parlamentosunda konuşma yapmak için düzenlenecek törene katılmayı umduğunu söyledi.

Hamas heyeti başkanı Halil el-Hayye, hareketin arabulucular aracılığıyla ABD'den savaşın tamamen sona erdiğini teyit eden garantiler aldığını duyurdu. Halil el-Hayye video konuşmasında, “Müebbet hapis cezasına çarptırılan 250 mahkum ve Gazze Şeridi'nden bin 700 mahkum serbest bırakılacak" ifadelerini kullandı.

Dünya genelinde ülkeler, uluslararası ve bölgesel kurumlar, uygulama mekanizmaları ve iki taraf arasındaki mahkum değişiminin sonraki aşamaları beklentisiyle anlaşmayı memnuniyetle karşıladı ve destekledi.

Suudi Arabistan, varılan anlaşmayı ve Başkan Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı durdurmayı, kapsamlı ve adil bir barışın önünü açmayı amaçlayan önerisinin ilk aşamasının uygulanmaya başlanmasını memnuniyetle karşıladı. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, ABD Başkanı'nın aktif rolünü, Katar, Mısır ve Türkiye'nin anlaşmaya ulaşmak için gösterdiği arabuluculuk çabalarını övdü. Bu adımın, Gazze Şeridi'ndeki Filistin halkının insani acılarını hafifletmek, İsrail'in tam olarak çekilmesini, güvenlik ve istikrarı sağlamak ve ilgili BM kararları, Arap Barış Girişimi ve Filistin sorununa barışçıl ve  iki devletli çözümün uygulanmasına ilişkin New York Bildirisi doğrultusunda, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devletin kurulması temelinde adil ve kapsamlı barışa ulaşmak için pratik adımlar atmak amacıyla acil eylemlere yol açacağı ümidini dile getirdi.

Körfez İşbirliği Konseyi, Avrupa Komisyonu ve BM Genel Sekreteri de anlaşmayı memnuniyetle karşıladı.

Paris'te, Gazze'nin geleceği üzerine düzenlenen Arap-Avrupa toplantısına katılanlar, "ABD planı" ile Fransa ve Suudi Arabistan öncülüğündeki iki devletli çözüme ilişkin "New York Deklarasyonu" arasındaki tamamlayıcılığı vurguladılar. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Almanya, İspanya, Fransa, İtalya ve Birleşik Krallık'tan Avrupalı ​​mevkidaşlarının yanı sıra Mısır, BAE, Ürdün ve Katar'ın yanı sıra Kanada ile Türkiye'den mevkidaşlarıyla birlikte toplantıya katıldı.

Mısır'ın başkenti Kahire'nin önümüzdeki günlerde, öncelikle Trump planıyla ilgili önemli konuları görüşmek üzere Filistinli grupların da katılacağı bir diyaloğa ev sahipliği yapması planlanıyor.


İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği saldırıda 4 kişi öldü, 40 kişi kayıp

İsrail'in Gazze'ye düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (EPA)
İsrail'in Gazze'ye düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (EPA)
TT

İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği saldırıda 4 kişi öldü, 40 kişi kayıp

İsrail'in Gazze'ye düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (EPA)
İsrail'in Gazze'ye düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (EPA)

Filistin Haber Ajansı (WAFA), dün akşamı Gazze Şeridi'nin merkezindeki Gazze Şehri'nin güneyinde bulunan Sabra semtine düzenlenen İsrail hava saldırısında 4 kişinin öldüğünü, 40 kişinin ise kayıp olduğunu bildirdi.

Bu gelişme, dün şafak vakti Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının duyurulmasına rağmen yaşandı.

WAFA daha önce, İsrail hava saldırıları ve Gazze Şeridi genelinde ev yıkımlarının devam etmesi nedeniyle dün 29 kişinin öldürüldüğünü bildirmişti.

İsrail ordusu ise Gazze Şehri'ndeki Sabra mahallesine hava saldırısı düzenlediğini doğrulayarak, saldırının "bölgede faaliyet gösteren İsrail ordu güçlerine doğrudan tehdit oluşturan" bir Hamas hücresini hedef aldığını belirtti.

İsrail ve Filistinli Hamas hareketi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki iki yıllık savaşı sona erdirme planının ilk aşaması kapsamında, İsrailli rehinelerin Filistinli tutuklularla takas edilmesini öngören bir ateşkes anlaşması imzaladı.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre anlaşma, çatışmaların durdurulmasını, İsrail'in Gazze'den kısmen çekilmesini ve Hamas'ın savaşı başlatan saldırı sırasında elinde tuttuğu kalan 48 rehineyi serbest bırakmasını, karşılığında da İsrail'in elindeki yüzlerce esirin serbest bırakılmasını öngörüyor.

ABD Başkanı Trump, bu anlaşmanın "kalıcı bir barışa" yol açacağına inandığını dile getirdi.

Hamas'ın, ateşkes başladıktan 72 saat sonra hayatta kalan 20 rehineyi serbest bırakması bekleniyor.


Kuzey Suriye'deki yangın söndürülürken Ankara’nın SDG’ye verdiği mühletin sonu bekleniyor

 Kuzey Suriye'de çatışmalar dururken gergin atmosfer devam ediyor (Independent Arabia)
Kuzey Suriye'de çatışmalar dururken gergin atmosfer devam ediyor (Independent Arabia)
TT

Kuzey Suriye'deki yangın söndürülürken Ankara’nın SDG’ye verdiği mühletin sonu bekleniyor

 Kuzey Suriye'de çatışmalar dururken gergin atmosfer devam ediyor (Independent Arabia)
Kuzey Suriye'de çatışmalar dururken gergin atmosfer devam ediyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolü altındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin (KDSÖY) Halep'teki ateşkes konusunda müzakerecisi ve Dış İlişkiler Dairesi Eşbaşkan Yardımcısı Bedran Çiya  Kurd, Suriye otoritesine bağlı silahlı fraksiyonların, Şam ile varılan ve Şeyh Maksud ile Eşrefiye mahallelerinde derhal çatışmaların durdurulmasını hedefleyen ateşkese uymadığını söyledi.

Kurd, “Tırmandırma, seferberlik ve iki mahalleye uygulanmaya devam eden kuşatma, Ankara tarafından desteklenen silahlı fraksiyonların geçici otoritenin kararlarına uymadığını, aksine Suriye ulusal çıkarlarıyla çelişen dış ajandaları uyguladığını bir kez daha teyit ediyor. Uluslararası ve bölgesel arabulucuların Ankara'ya Suriye’nin iç işlerine müdahalesini durdurması için baskı yapmak üzere müdahale etmesi kesinlikle gereklidir. Bu arabulucular, durumun yatıştırılmasında aktif bir rol oynamalı ve Şam ile aramızda, herhangi bir dış müdahaleden uzak, uzlaşıya dayalı ve sürdürülebilir çözümlere ulaşmanın önünü açmalıdır. Suriye'nin ulusal çıkarı, bölgesel dayatmalardan ve gerginliklerden uzak, Suriyeliler arasında diyalog ve doğrudan müzakerelerde yatmaktadır” dedi.

Görünüşe göre, ABD'nin SDG’ye yönelik baskısı, Suriye'nin kuzeyindeki Halep şehrinde, özellikle Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerinde, son dönemde yükselen gerginliği durdurarak istenen sonuçları vermiş gibi görünüyor. Suriye Savunma Bakanlığı'nın kuzeye askeri takviye gönderdiği, iki taraf arasındaki çatışmalar sebebiyle kanlı ve sıcak geçen bir gecenin ardından, iki mahalleye giden yollar ve geçiş noktaları, bölgede hüküm süren sükunete rağmen kapalı kalmaya devam ediyor.

Bölge sakinleri, Suriye ordusu ve SDG'nin kimin tansiyonun yükselmesine sebep olduğu konusunda karşılıklı suçlamalarda bulunduğu şiddetli bir çatışmanın izlerinden kurtulmaya çalışıyor. Bu arada, bölgede büyük bir göç dalgası yaşandı ve ailelerin İbn Rüşd Hastanesi'nin karşısındaki ile Tarım Müdürlüğü yakınlarındaki bölge de dahil olmak üzere birçok bölgeyi terk ettikleri görüldü.

Sükûnetin ardından bölge sakinleriyle yaptığımız görüşmelerde, aşırı bir temkin eşliğinde bir rahatlama hissi hakimdi. Çatışmaların sona ermesine rağmen atmosfer gerginliğini koruyor. İçlerinden biri, “Toprak barikatlar iki mahalleye giden tüm giriş ve çıkışları hâlâ kapatıyor, fakat yetkililer sivillerin çıkmasına izin verdi ancak kimsenin girmesine izin vermedi” dedi.

Halep'teki ateşkes, SDG lideri Mazlum Abdi'nin başkent Şam'ı ziyaret edip Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ile görüşmesinin ardından geldi. Ebu Kasra'nın X hesabından yapılan paylaşıma göre, iki yetkili, kuzey ve kuzeydoğu Suriye'deki cephe hatları ve askeri konuşlanma noktalarında kapsamlı bir ateşkes konusunda anlaştı. Fransız Haber Ajansı AFP, Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara arasında, ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Amiral Brad Cooper'ın da katılımıyla bir görüşme gerçekleştiğini teyit etti.

SDG yaptığı açıklamada, güçlerinin hükümetin güvenlik kontrol noktalarını hedef aldığını reddederken, geçen nisan ayında varılan bir anlaşma uyarınca Halep'ten çekilmelerinden bu yana şehirde SDG unsurlarının bulunmadığını belirtti. Yaşananların, devlet güçlerinin sivillere yönelik tekrarlanan saldırıları, Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kuşatma altına alma girişimi olduğu ifade edildi.

Diplomatik çabalar

Bu arada, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani, Türk mevkidaşı Hakan Fidan'ın daveti üzerine Çarşamba günü Türkiye'yi ziyaret etti. Bu ziyaret, Şara ile Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan arasında beklenen görüşmenin öncesinde gerçekleşti. Fidan, Abdi ve Şam'ın ateşkes deklare etmesinden bir gün sonra, Kürt liderliğindeki SDG’nin “ayrılıkçı ajandasından” vazgeçmesi gerektiğini söyledi.

Ankara'da Şeybani ile düzenlediği ortak basın toplantısında Fidan, Suriye yönetiminin artık ülkede DEAŞ ile tek başına mücadele edebileceğini, bu nedenle yabancı ülkelerin yaklaşımlarını değiştirmeleri gerektiğini belirtti.

Suriye Savunma Bakanı ve SDG Komutanı Salı günü, kuzey ve kuzeydoğu Suriye'deki tüm cephelerde kapsamlı bir ateşkes konusunda anlaştıklarını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Türk medya kuruluşlarından aktardığı habere habere Ankara'nın Şam ile iş birliği içinde, SDG'nin taahhütlerini yerine getirip geçiş hükümetinin silahlı kuvvetlerine katılmaması halinde büyük olasılıkla SDG'ye karşı askeri operasyon başlatacağını belirtti. Türkiye, SDG'nin yeni Suriye ordusuna entegrasyonunun tamamlanması için bu yıl sonuna kadar mühlet verdi.

Ankara, SDG'nin entegrasyonuna sıkı sıkıya bağlı olduğunu göstermeye çalışıyor ve askeri harekât tehdidinde bulunuyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan resmi bir kaynak salı günü yaptığı basın açıklamasında, SDG'nin 10 Mart anlaşmasının şartlarını ihlal etmesi halinde, ülkesinin Şam'ın yanında yalnızca siyasi olarak değil, askeri olarak da durmaya hazır olduğunu söyledi. Türkiye'nin bölgesel güvenliği tehdit eden veya Ankara-Şam anlaşmalarını ihlal eden hiçbir hamle karşısında sessiz kalmayacağını da sözlerine ekledi.

sdfrgt
SDG, güçlerinin hükümetin güvenlik kontrol noktalarını hedef aldığı iddialarını yalanladı (Independent Arabia)

Türk kaynak, “Geçen hafta düzenlenen ortak güvenlik toplantılarında anlaşmanın uygulama mekanizmalarına odaklanıldığını ve SDG'nin herhangi bir ihlalinin sahada kararlı adımlarla karşılanacağını” açıkladı.

Bu arada, The Independent Arabia'ya özel konuşan Türk araştırmacı Firas Rıdvanoğlu, devam eden siyasi ve diplomatik gelişmeler nedeniyle kapsamlı hazırlıklar yapıldığını gösteren ilk bilgilere rağmen, Türkiye'nin herhangi bir askeri müdahalede bulunmasının uzak bir ihtimal olduğunu söyledi. “SDG'ye verilen mühlet nedeniyle Suriye'de bir askeri operasyon pek olası görünmüyor. Ayrıca, Suriye, mevcut koşulların yeni bir krizi kaldıramayacak durumda olması nedeniyle askeri müdahaleyi reddediyor. Cumhurbaşkanı Şara'nın sorunları siyasi yollarla çözmek istediği açık” dedi. Rıdvanoğlu, entegrasyon sağlanana kadar SDG üzerindeki baskının devam edeceğini öngörerek, “Mazlum Abdi ve Şam'da Şara ile görüşmesinin, olası olmayan bir çözüm olan askeri çatışmayı önlemek için bir formül bulma çerçevesinde gerçekleştiği açık. ABD bile SDG'ye baskı yapma görüşünde ve Şam da aynı görüşü paylaşıyor. Görünüşe göre Ankara da bu yolu izleyecek” diye ekledi.

Anlaşmaya dönüş veya kaçış

Her halükarda, SDG Komutanının, kuzeydoğu Suriye’de özerk bir bölge ve güçlerinin yeni orduya bağımsız gruplar aracılığıyla entegre edilmesi şeklinde özetlenen taleplerine bağlı kaldığına dair bilgiler mevcut. Bu arada, çeşitli bileşenlerden oluşan SDG'nin savaşçı sayısının 100 bini aştığı ve seferberlik durumunda 200 bine ulaşacağı belirtiliyor.

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, iç zorlukların ortasında ülkedeki durumun ciddiyeti konusunda uyarıda bulunurken, Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi'nin Dış İlişkiler Dairesi Eşbaşkanı İlham Ahmed, son Halep olaylarının patlak vermesinden önce yaptığı açıklamada, SDG Komutanının yeni Suriye ordusunun Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlenebileceğini açıkladı.

scdfrgt
Türkiye, SDG güçlerini Suriye ordusuna entegre etmeyi hedefliyor (Independent Arabia)

Bu arada, kuzeydoğu Suriye müzakere heyeti, hükümet temsilcileriyle yapılan toplantının ayrıntılarını resmi X hesabında yayınladı. Toplantıda herhangi bir resmi belge imzalanmadan dört konu görüşüldü.

SDG'ye verilen mühlete gelince, Rıdvanoğlu, bunun iyi bir süre olduğunu ve entegrasyon sürecine zaman tanıdığını düşünüyor; “Bir şekilde aceleci olduğu düşünülebilir, çünkü SDG bir yıldan kısa bir süre içinde kendisini feshedecek. Uzun yıllardır aktif ve etkin bir şekilde faaliyet gösteriyor ve bu onun için zor, ancak sahada pratik adımlar atılması gerekiyor” diyor.

Erdoğan, SDG ile Şam hükümeti arasındaki entegrasyon anlaşmasının uygulanmasına yönelik diplomatik çabalar başarısız olursa Suriye'nin parçalanmasına veya toprak bütünlüğünün ihlal edilmesine izin vermeyeceklerinin altını çizdi. Erdoğan bu açıklamayı 1 Ekim’de TBMM’deki yasama yılı açılış toplantısında yaparken, çatışmanın iki tarafı 10 Mart anlaşmasına dayalı siyasi bir çözüm için çalışmalarını sürdürüyor.