Gazze Şeridi sakinlerinin karşı karşıya kaldığı yeni savaş: Yüksek fiyatlar

Ciddi bir kıtlık yaşanırken, mevcut ürünlerin fiyatlarında çılgın bir artış gözlemlendi

Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta gıda dağıtımını bekleyenler (AP)
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta gıda dağıtımını bekleyenler (AP)
TT

Gazze Şeridi sakinlerinin karşı karşıya kaldığı yeni savaş: Yüksek fiyatlar

Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta gıda dağıtımını bekleyenler (AP)
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta gıda dağıtımını bekleyenler (AP)

Gazze Şeridi sakinleri, İsrail’im bombardımanların yanın yanı sıra her gün mevcut durumla başa çıkmalarını zorlaştıran yeni acılarla karşı karşıya kalıyor.

Gazze Şeridi sakinleri temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor.  En büyük şok, büyük bir kıtlık ve satıcıların durumdan faydalanması nedeniyle bazı ürünlerin 10 kat artması oldu.  

Gazze şehrinin kuzeyindeki Kerame mahallesinden Şeyh Rıdvan mahallesine göç edenlerden biri olan Muhammed el-Gul, Şarku’l Avsat’a konuştu. Gul, satın almaya çalıştığı bazı ürünlerin fiyatlarının çok arttığının bunun ‘çılgınlık gibi bir şey’ olduğunu söyledi.

FOTOĞRAF ALTI: Geçtiğimiz perşembe günü geçici ateşkesin ortasında Gazze Şeridi’ndeki Nuseyrat kampındaki bina kalıntılarının yakınında kurulan bir açık hava pazarı (Reuters)
 Geçtiğimiz perşembe günü geçici ateşkesin ortasında Gazze Şeridi’ndeki Nuseyrat kampındaki bina kalıntılarının yakınında kurulan bir açık hava pazarı (Reuters)

Muhammed el-Gul, günlerce un bulmaya çalıştıktan sonra, önceden 40 şekele (yaklaşık 11 dolar) alabildiği 25 kilogram unu şimdi 280 şekele (yaklaşık 77 dolar) almak zorunda kaldığını belirtti. Gul “Un yok. Bugün uyuşturucu gibi oldu. Yasak malı yüksek fiyata kaçıran biri gibi almak istiyorsunuz. Eskiden 40 şekele alıyorduk ama şimdi yaklaşık 300 şekel. Bu inanılmaz” dedi.

Un fiyatlarındaki artış bir istisna değil, yağ, şeker, tuz gibi diğer tüm temel ihtiyaçlar ve hatta yemek kutuları ve yemek yapımında kullanılan tüm malzemelerin fiyatları da arttı. Fiyatlar çılgınca yükselirken, insanları bir yandan daha az almaya, diğer yandan daha sade beslenmeye zorladı.

FOTOĞRAF ALTI: İsrail’in bombardımanları altında, Gazze’de gıda sıkıntısı yaşanırken çocuklar bir hayır kurumunun dağıttığı gıdadan paylarını almayı bekliyor (Reuters)
İsrail’in bombardımanları altında, Gazze’de gıda sıkıntısı yaşanırken çocuklar bir hayır kurumunun dağıttığı gıdadan paylarını almayı bekliyor (Reuters)

Eş-Şati kampından yakınlardaki bir okula göç eden Enam el-Habil, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, henüz 1,5 yaşında olan çocuğu için 25 şekele (7 dolar) süt almak zorunda kaldığını anlattı. Savaştan önce sütü 6 şekele (bir buçuk dolardan fazla) satın alıyordu.

Habil, vatandaşların çeşitli mallara, özellikle de temel mallara yönelik artan ihtiyaçlarından faydalanılmasına son vermek için yönetimin bir adım atmamasını eleştirdi.

FOTOĞRAF ALTI: Bir adam, ateşkes döneminde Han Yunus’un Khuza’a köyündeki yıkımın ortasında elinden geldiğince yemek pişiriyor (DPA)
Bir adam, ateşkes döneminde Han Yunus’un Khuza’a köyündeki yıkımın ortasında elinden geldiğince yemek pişiriyor (DPA)

Genel olarak pek çok Gazzeli, orta ve güney Gazze Şeridi’nde sınırlı da olsa böyle bir rolün varlığına kıyasla, özellikle Gazze Şehri ve Şerit’in kuzeyin herhangi bir etkili hükümet rolünün olmamasından şikayetçi oldu. Hamas hükümetinin tedarik soruşturma departmanı, tüccarlara fiyatları artırmamaları ve durumu istismar etmeleri konusunda birçok kez uyarıda bulundu, ancak birçok Gazzelinin de belirttiği üzere bu uyarılar dikkate alınmadı.

Gazze şehrinin güneyindeki ez-Zeytun mahallesinden Han Yunus’a sürülen Yusra Abed, savaştan önce 6 şekele alırken şimdi 45 şekele (12 dolar) yarım kilo maya almak zorunda kaldığını belirtti. Tüm aile bireylerinin, yazlık kıyafetlerle evden çıktıktan sonra çok yüksek fiyatlara kışlık kıyafet almak zorunda kaldığını belirten Abed “Fiyatlar çok yüksek, zar zor para yetiriyoruz” dedi.

Yaklaşık iki ay boyunca Yusra’nın kocası Filistin Yönetimi’nden maaşını alamadı, geçen hafta maaşının yalnızca yarısını alabildi. Yusra “İki ay maaş vermedikten sonra ona yaklaşık bin 400 şekellik (yaklaşık 380 dolar) bir ödeme yaptılar ki bu, bu durumda yeterli değil. Bu meblağ, savaştan öncenin 100 şekeli tekabül ediyor” dedi.

Geçtiğimiz hafta sonu Filistin Yönetimi, Gazze Şeridi’ne tahsis edilen fonun (yaklaşık 140 milyon dolar) düşürülmesi için ısrar eden İsrail’in baskısı altında, çalışanlarının maaşlarının yüzde 50’sini dağıtmayı başardı.

Fotoğraf altı: Gazze’nin orta ve güneyinden kaçan yerinden edilmiş insanlar pazar günü Gazze Şeridi’nde Refah’ın batısındaki yeni Tal Sultan kampında çadır kuruyor (AFP)
Gazze’nin orta ve güneyinden kaçan yerinden edilmiş insanlar pazar günü Gazze Şeridi’nde Refah’ın batısındaki yeni Tal Sultan kampında çadır kuruyor (AFP)

Yönetim ayrıca Gazze şehrindeki ve Şerit’in kuzeyine zorla gönderilenler de dahil olmak üzere, çalışanların maaşlarının yarısını ödemek için bankalardan borç almak zorunda kaldı. Ayrıca, Gazze Şeridi’nin merkezinde ve güneyindeki banka şubelerinin kapatılması nedeniyle, insani ateşkes günlerinde faaliyet gösteren bazı döviz bürolarından alınırken, her bin 800 şekel (yaklaşık 500 dolar) için 140 şekel (yaklaşık 40 dolar) kadar komisyon ödenmesi yapıldı.

Hamas hükümeti 7 günlük insani ateşkes sırasında çalışanlarına 200 dolar dağıttı.

Para akışıyla birlikte fiyatlar yeniden yükseldi. Vatandaşlar inanılmaz meblağlarla kahve alabildiklerini söyledi.

Kahvenin yaklaşık 30 gramının fiyatının 8 şekelden (2 dolar) 40 şekele (11 dolar) ulaşması, Gazze’de bir fincan kahvenin fiyatını dünyanın herhangi bir yerinden daha pahalı hale getirdi.

İsmini vermek istemeyen bir gıda satıcısı, işgal güçlerinin Gazze Şeridi’ne herhangi bir malın girişini engellemesi nedeniyle fiyatların yükseldiğini ve çoğu satıcının elindeki stokların neredeyse tamamen tükenmeye başladığını söyledi ayrıca vatandaşların kriz durumundan faydalandığı yönündeki suçlamaları reddetti.

Satıcı, vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanmasında birçok yük ve riske maruz kaldıklarını belirtti. Ayrıca depolardan dükkanlara mal taşımanın ve bazı işçilerin bu zorlu koşullarda çalıştırılmasının da maliyetinin arttığını belirtti.

Son olarak “İşgal Gazze Şeridi’nin güneyindeki operasyonlarını genişlettikçe fiyatlar şu an olduğundan daha fazla artacak ve mevcut olan her şeyin fiyatı altın kat yyyükselecek” ifadelerine yer verdi.



Ani bir telefon ve belgelerin imha edilmesi: Esed rejiminin düşüşünün arifesinde İran'ın geri çekilmesinin ardındaki sırlar

Ani bir telefon ve belgelerin imha edilmesi: Esed rejiminin düşüşünün arifesinde İran'ın geri çekilmesinin ardındaki sırlar
TT

Ani bir telefon ve belgelerin imha edilmesi: Esed rejiminin düşüşünün arifesinde İran'ın geri çekilmesinin ardındaki sırlar

Ani bir telefon ve belgelerin imha edilmesi: Esed rejiminin düşüşünün arifesinde İran'ın geri çekilmesinin ardındaki sırlar

Eski memurlar ve çalışanlar yaşananları anlatırken Suriye-Lübnan sınırındaki sürücülerin ve çalışanların ifadeleri, sınır geçişlerinde sekiz saatlik bekleme sürelerine neden olan benzeri görülmemiş bir tıkanıklığa işaret ediyor

Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan üç kaynak, İran’ın müttefiki eski Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin devrildiği 8 Aralık 2024 tarihinden iki gün önce, Suriye'deki diplomatik misyonunu ve güçlerini geri çekti.

Bir yıl önce, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara liderliğindeki İslamcı gruplar, muhalefetin ülkenin kuzeybatısındaki kalesinden düzenlenen sürpriz bir saldırının ardından Şam'a ulaşmış ve birkaç gün içinde, elli yılı aşkın bir süredir ülkeyi demir yumrukla yöneten Esed rejimini devirmeyi başarmıştı.

Ani bir bağlantı

Tahran, çatışma yıllarında (2011-2024) Esed'in en önemli destekçisiydi ve İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), danışmanlar ve askerler göndererek sahada yer aldı. Özellikle Lübnan Hizbullahı, Irak ve Afganistan’dan İran yanlısı gruplar da Esed güçlerini desteklemek için Suriye’ye konuşlanırken şiddetli çatışmalara girip önemli savaş cephelerini ellerinde tuttular.

DMO’nun Şam'daki karargahlarından birinde çalışan ve güvenliğinden endişe duyduğu için kimliğinin gizli tutulmasını isteyen eski bir Suriyeli subay, 5 Aralık 2024'te İranlı komutanlardan, eski rejimin düşmesinden üç gün önce, 6 Aralık 2024 Cuma sabahı ‘önemli bir konu’ için Şam'ın doğusunda Mezze semtindeki operasyon karargahına gitmesini isteyen bir telefon aldığını söyledi.

bgnmh
Büyükelçilik ofisleri, konsolosluk bölümü ve tüm İran güvenlik merkezleri ertesi gün tamamen boşaltılmıştı (AFP)

O sırada gruba komuta eden ve Hac Ebu Ibrahim olarak bilinen İranlı komutanın, İran komutası altında görev yapan yaklaşık 20 Suriyeli subay ve askere ‘DMO bugünden sonra Suriye'de olmayacak’ dediğini aktaran Suriyeli subay, onlara, “Biz gidiyoruz” diyerek bu şok edici haberi verdiğini belirtti. Suriyeli subaya göre İranlı komutan, personelden ‘kritik öneme sahip belgeleri onun önünde yakıp imha etmelerini ve bilgisayarlardaki tüm sabit diskleri çıkarmalarını’ istedi. Ardından kendilerine ‘her şey bitti, artık sizden sorumlu olmayacağız ve birkaç gün içinde sivil kimliklerinizi alacaksınız’ bilgisi verildiğini ifade etti.

Subay şöyle devam etti:

“Sanki önceden planlanmış gibi görünüyordu ama bizim için sürpriz oldu. İşlerin iyi gitmediğini biliyorduk ama bu kadar kötü olduğunu bilmiyorduk."

O dönemde eski rejim, Halep'ten Hama'ya kadar sahada arka arkaya kayıplar veriyordu. Subay ve silah arkadaşları, şok içinde dağılmadan ve evlerine dönmeden önce bir aylık maaşlarını peşin olarak aldılar. İki gün sonra, 8 Aralık şafağında rejim çöktü ve Esed ülkeden kaçtı.

Tam geri çekilme

Bunu doğrulayan bir başka ifadeye göre İran’ın Şam Büyükelçiliği konsolosluk bölümünde çalışan iki eski Suriyeli çalışan, konsolosluğun 5 Aralık 2024 akşamı tamamen boşaltıldığını, diplomatik misyonun ülkeyi terk ederek Beyrut'a gittiğini söyledi. İki Suriyeli eski konsolosluk çalışanlarına göre kendilerine ‘evlerinde kalmaları’ söylendi ve üç aylık maaşları peşin olarak ödendi.

Kimliğini açıklamayan bir çalışan, “İran vatandaşı olan bazı Suriyeli meslektaşlarının, DMO’dan üst düzey subaylar eşliğinde gece birlikte ayrıldıklarını” söyledi. Büyükelçilik ofisleri, konsolosluk bölümü ve tüm İran güvenlik merkezleri ertesi gün tamamen boşaltılmıştı.

O dönemde Suriye-Lübnan sınırındaki sürücülerin ve çalışanların ifadeleri, perşembe ve cuma günleri Cedide Yabus-Masna’a sınır kapısında benzeri görülmemiş bir yoğunluk yaşandığını ve sınır geçişi için sekiz saat beklemek zorunda kalındığını gösteriyor.

Halep’in güneyinde İran güçlerinin ana operasyon odası olarak kullanılan bir üssün içinde, Suriye Savunma Bakanlığı'ndan Albay Muhammed Dibu, AFP’ye yaptığı açıklamada, “Halep düştükten sonra İran başka hiçbir yerde savaşmadı” dedi. Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Dibu, “Hızlı çöküşün ardından ani bir şekilde geri çekilmek zorunda kaldı” ifadesini kullandı.

fgthy
Halep saldırısının başlangıcında İranlıların öldürüldüğü operasyondan (AFP)

Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki gruplardan ‘üç intihar bombacısı’ Halep saldırısının başlangıcında İranlıların ölümüne yol açan bir saldırı düzenledi.

Halep’in batı yakası, İran güçleri ve askeri üsleri ile Lübnan Hizbullahı ve Irak’taki İran yanlısı silahlı gruplar gibi güçlerin yoğun konuşlandığı bir merkezdi. Ayrıca Halep’in güney kırsal bölgesi, Nubl ve Zehra beldeleri ile şehrin doğusundaki Neyrab Askeri Havaalanı da bu güçlerin kontrolündeydi.

Terk edilmiş üs

2024 yılının kasım ayı sonlarında İran basınında yer alan haberler, Halep'te İran destekli grupların mensuplarının öldürüldüğünü doğruladı. Öldürülenler arasında, çok sayıda DMO yetkilisinin katıldığı bir törenle Tahran'da toprağa verilen tanınmış askeri danışman Serdar Purhaşimi de bulunuyordu.

Muhammed Dibu, şunları söyledi:

“(Halep'teki) karargahlarına girdiğimizde, İranlı subaylara ait kişisel belgeler, pasaportlar ve kimlik kartları bulduk. Onlar bunları almaya zaman bulamamışlardı.”

Bir AFP muhabiri, duvarları yıkılmış terk edilmiş üssün içindeki bir duvarda Hizbullah ve İran sloganları ile İsrail bayrağını delen bir kılıç resmi gördüğünü aktardı.

İdlib'den Şam'a muhalif gruplara eşlik eden Dibu, Halep’in ele geçirilmesinden sonra ‘yaklaşık 4 bin İranlı savaşçının sığındıkları Rus Hmeymim Hava Üssü üzerinden tahliye edildiğini, diğerlerinin ise Lübnan ve Irak’a kaçtığını’ belirtti.

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen Suriyeli bir subay, 5 Aralık 2024'te ‘Hac Cevad’ adıyla bilinen bir İranlı komutanın, bir grup İranlı milis ve subayla birlikte Hmeymim Hava Üssü’nden Tahran’a tahliye edildiğini söylediği ifadesiyle örtüşüyor.

Hizbullah’tan bir saha kaynağı, 8 Aralık günü sabaha karşı Hizbullah üyelerine Humus ve Şam civarındaki mevzilerinden çekilmeleri talimatını verdiğini söyledi.

Tahran’a sadık gruplar, Şam ve çevresindeki kritik öneme sahip noktalarda, özellikle Mezze, Seyyide Zeyneb Mahallesi ve Şam Havaalanı çevresinde, ayrıca Lübnan ve Irak sınırları boyunca, askeri operasyonları, eğitimi ve eski rejim güçleriyle doğrudan koordinasyonu denetledikleri noktalarda konuşlandırılmıştı.

Çatışma şiddetlendikçe ve Suriye rejim ordusunun savaş yıllarında kapasitesi azaldıkça, İran'ın nüfuzu güvenlik merkezleri, silah depoları ve eski Suriye ordusuyla ortak üsleri kapsayacak şekilde genişledi. Bu üsler, son yıllarda İsrail’in yüzlerce kez tekrarladığı hava saldırılarının hedefi oldu. İsrail, sınırlarına yakın bölgelerde Tahran yanlısı güçlerin bulunmasına karşı olduğunu defalarca dile getirdi.


Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
TT

Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)

Libya’nın doğusundaki ve batısındaki otoriteler, kimi yönleri sessiz ilerleyen bir çekişmenin içinde bulunuyor. Mevcut işaretlere göre taraflar, etkisini sahada güç gösterisiyle artırmayı hedefleyen ‘arazi kuşatma’ stratejisini aşamalı şekilde uygulayarak nüfuz mücadelesini sürdürüyor.

fgt
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, bir askeri üretim tesisini ziyaret etti. (LUO)

Libya Ulusal Ordusu (LUO), Mareşal Halife Hafter liderliğinde 2014’te yeniden yapılandırılmasının ardından ülkenin doğusunda konumlandı. Ancak bu tarihten itibaren farklı kolları aracılığıyla ülkenin orta ve güney bölgelerine doğru genişleme adımları attı. Buna paralel olarak Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ise başkent Trablus’ta hakimiyetini sürdürürken, son dönemde bazı belediyeler üzerindeki kontrolünü artıran kararlar aldı.

Gözlemciler, Bingazi’deki otoritelerin -LUO ve Usame Hammad hükümeti- rakibi UBH’nin sosyal ilişkiler alanında bir ‘gedik açtığını’ belirtiyor. Bu adımın, daha önce ‘dünkü düşman’ olarak görülen kesimlerle, özellikle Zaviye’de ve başkentteki bazı diğer şehirlerde temasların artırılmasıyla hayata geçirildiği ifade ediliyor.

Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı

Başkent Trablus’un batısındaki Zaviye kentinde, geçen hafta Hammad hükümeti tarafından Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı’nın temel atma töreni düzenlendi. Törene İçişleri Bakanı İsam Ebu Zeribe, Ulaştırma Bakanı Abdulhakim el-Gazivi ile Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi’nden (DYK) bazı üyeler katıldı. Söz konusu adım, kent sakinleri tarafından olumlu karşılandı.

rty
Zaviye Uluslararası Havalimanı'nın temel atma töreninin ardından Zaviye sakinleri (Usame Hammad hükümetine bağlı bir sayfa)

Havalimanı projesinin ciddiyetine işaret eden bir gelişme olarak, Ulusal Kalkınma Kurumu tarafından görevlendirilen Türk şirketi SRJ’nin yöneticisi ve teknik ekibi bölgeye gelerek coğrafi etüt çalışmalarına ve proje haritalarının hazırlanmasına başladı.

Öte yandan Hafter karşıtı çevreler bu adımları ‘Trablus otoritelerine yakın tarafları kendi safına çekme girişimi’ olarak nitelendirerek eleştiride bulundu. Buna karşın LUO’ya yakın bir kaynak, Hafter’in ‘siyasi aktörlere Libya’yı krizden çıkarmaları için çokça fırsat tanıdığını, mevcut girişimlerin ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya yönelik olduğunu düşündüğünü’ belirtti. Kaynak, Hafter’in son uyarısının ‘ordunun yaşananları görmezden gelmeyeceği anlamına geldiğini’ aktardı.

Hafter, son haftalarda güney, batı ve orta Libya’dan gelen çok sayıda kabile heyetini kabul etti. Bu heyetlerin önemli bir bölümü daha önce Trablus yönetimine yakın kabul ediliyordu. Aynı dönemde LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter de güney bölgelerinde saha turlarını yoğunlaştırdı.

Güvenlik gerekçesiyle isminin açıklanmasını istemeyen batı Libyalı bir kaynak, ‘askeri kurumun, ülkenin dağınıklığı ve geleceği üzerinden yürütülen siyasi pazarlıklara karşı Libya halkını korumak için hareket ettiğini’ savundu. Kaynak, daha önce Dibeybe hükümetine yakın bazı kesimlerin ‘LUO saflarına yöneldiğini’ ileri sürdü.

Hammad hükümetinin, Hafter’e muhalif bir kent olan Zaviye’ye gitmesinden önce, LUO’nun güneydeki etkisini artırdığı gözlemleniyor. Bu güçlenme, Çad hükümetiyle yapılan sınır güvenliği iş birliği ve Sebha’da olduğu gibi çeşitli kalkınma, hizmet ve askeri projelerle destekleniyor. Gelişmeler, ordunun ülkenin güney kuşağındaki varlığını pekiştirdiği şeklinde yorumlanıyor.

Coğrafya konusunda çatışma

Ancak Libya Halkın Sesi Partisi Başkanı Fethi eş-Şibli, ülkedeki mevcut gelişmelerin ‘siyasetten önce bir coğrafya mücadelesi’ niteliği taşıdığını düşünüyor. Şibli, tarafların sahadaki hakimiyet alanlarını genişleterek daha fazla siyasi ve ekonomik nüfuz elde etmeye çalıştığını söyledi.

Şibli, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, güç dengesinin artık ‘kimin diğerini çevreleyebildiğine ve sahada baskı unsuru oluşturacak kartlara sahip olduğuna’ bağlı olduğunu belirterek, bu durumun taraflara olası bir çözüm sürecinde kendi şartlarını dayatma imkânı vereceğini ifade etti.

sdfgth
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Rekabetin artmasıyla birlikte, Başbakan Abdulhamid Dibeybe yakın dönemde Misrata Belediyesi’ne bağlı 15 yeni belediye şubesi kurulmasına yönelik bir karar çıkardı. Bu karara Tavurga, Ebu Kureyn, Buncim ve Zemzem gibi Misrata’dan coğrafi olarak uzak bölgeler de dahil edildi. Ancak Trablus Temyiz Mahkemesi, geçen yıl ekim ayında Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasını iptal eden bir hüküm vererek, burada yeni bir belediye şubesi oluşturulmasını hukuka aykırı bulmuştu.

Siyasi analist Halid Bakan, Dibeybe’nin Misrata’nın yetki alanını Beni Velid’den Sirte sınırlarına kadar genişletme girişimini, ‘Trablus’taki hükümetini kaybetmesi halinde ilan edilecek bir Büyük Misrata Devleti hazırlığı’ olarak değerlendirdi. Buna karşın Dibeybe hükümetine yakın isimler, adımın ‘resmi yetki çerçevesi içinde’ atıldığını savundu.

TM üyesi Caballah eş-Şeyyabi ise Dibeybe’nin kararını ‘kendini büyütmeye yönelik yayılmacı bir politika’ olarak nitelendirdi. Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasına ve burada bir belediye şubesi kurulmasına yönelik kararın, hem yerel halkın iradesine hem de yerel yönetim mevzuatına aykırı olduğunu kaydetti.

Şeyyabi yaptığı açıklamada, Trablus Temyiz Mahkemesi’nin söz konusu kararı durdurduğunu hatırlatarak, “Başbakan mahkeme hükmüne uymadı ve yargı kararını hiçe saydı. Bu durum, yasallık ilkesinin ve hukukun üstünlüğünün açık bir ihlali” dedi. Tavurga’nın bağımsız bir belediye olduğunu vurgulayan Şeyyabi, “Halkının ve temsilcilerinin onayı olmadan buranın statüsünü düşüren ya da başka bir belediyeye bağlayan hiçbir kararı kabul etmeyiz” ifadelerini kullandı.

Şeyyabi, Dibeybe’nin kararının derhal iptal edilmesi, yargı hükümlerine riayet edilmesi ve Tavurga halkının haklarının korunması gerektiğini belirtti. Ayrıca, başsavcılığın ‘en azından yargının saygınlığını korumak için’ konuya acilen müdahale etmesi çağrısında bulundu.

Belediyelerin Misrata'ya dahil edilmesi

Dibeybe’nin Misrata’ya yeni belediye birimleri bağlama kararı, özellikle bu düzenlemeden etkilenen bölgelerde dikkat çekici tepkilere yol açtı. Başbakanın memleketi olan Misrata’ya bağlanması gündeme gelen Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, TM’ye başvurarak ‘belediyenin tüm idari sınırlarıyla birlikte Sirte’ye bağlanmasını’ ve Dibeybe hükümeti tarafından alınan tüm ilgili kararların iptal edilmesini istedi.

Belediye meclisi, söz konusu adımın ‘Beni Velid’in doğal kaynakları ve taş ocaklarının haksız biçimde kullanılmasına zemin hazırladığını’ savundu. Ayrıca, Zemzem’in Misrata’ya bağlı bir belediye şubesi yapılmasına da karşı çıkılarak, “Eğer böyle bir düzenleme zorunlu görülüyorsa, Zemzem’in Beni Velid’e bağlanması daha uygundur” ifadeleri kullanıldı. Beni Velid, hâlâ büyük oranda eski lider Muammer Kaddafi dönemine yakın çizgisiyle bilinen kentlerden biri.

Öte yandan LUO’nun 2020’nin ortasında başkente girmekte başarısız olmasının ardından, güçlerini Trablus’un idari sınırlarının dışına çektiği biliniyor. LUO, o tarihten bu yana Sirte-Cufra hattında konuşlanmış durumda ve bu bölgeyi güney yönlü askeri faaliyetleri için bir merkez olarak kullanıyor.

dfg
Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) kara kuvvetlerine ait bir askeri konvoy (LUO)

Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, ‘kentin idari ve tarihi sınırlarının hiçbir gerekçeyle değiştirilmemesi gerektiğini’ vurgulayarak, idari bağlılık konusunda yapılacak herhangi bir düzenlemenin yalnızca yasama organının yetkisinde olduğunu hatırlattı.

Tavurga’daki Yaşlılar ve İleri Gelenler Meclisi de UBH’nin Tavurga’yı bir belediye şubesi gibi Misrata’ya bağlama kararını reddetti. Meclis, ‘Tavurga Belediyesi’nin idari bağımsızlığının, yasama kurumlarınca alınmış kararlarla ve yargı hükümleriyle güvence altına alındığını’ belirterek statünün değiştirilmesine karşı çıktı.

Libya’da, LUO’nun ve Trablus otoritelerinin dışında kalan bazı siyasi ve sosyal gruplar da UBH’ye yönelik eleştirilerini sürdürüyor. Bu kesimler, ülkede ‘askeri yapıların güçlendirilmesi ve militarizmin artmasına’ karşı çıkarken, ordunun güneyde kontrol alanını genişletmesini ‘askeri ve siyasi bölünmüşlüğü derinleştiren, ayrıca olası Birleşmiş Milletler (BM) girişimlerine karşı atılmış erken bir adım’ olarak değerlendiriyor.


Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)

Faşir’deki saldırılardan sağ kalanlar, geçtiğimiz ekim ayında Sudan'ın Kuzey Darfur eyaletinin yönetim şehri Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) eline geçmesinden bu yana maruz kaldıkları veya tanık oldukları korkunç ihlalleri anlattılar.

Yedi yakın aile üyesiyle birlikte Faşir’den kaçan, ancak beraberindekilerin başlarına ne geldiğini bilmeyen Ahmed Cibril, “O gece çıplak ayakla ve pijamalarımızla yola çıktık ve yolda HDK üyelerinin yoğun ateşi altında kaldık... Birçoğu öldü ve yaralandı” dedi. Faşir’den yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki et-Tavile Mülteci Kampı’na giderken onlarca kişinin açlık ve susuzluktan öldüğünü, diğerlerinin ise aldıkları ağır yaralar nedeniyle hayatını kaybettiğine tanık olduğunu ekledi.

Telefonla Şarku’l Avsat’a konuşan sağ kalanlar, HDK’nın yüzlerce aileyi gözaltı merkezlerinde ve barınaklarda zorla alıkoymaya devam ettiğini ve birçoğunun açlıktan öldüğünü veya vurulduğunu söyledi.

Sağ kalanlardan biri şöyle dedi:

Ağaçlara asılmış kadın ve erkeklerin cesetlerini gördük, kimse onlara yaklaşamadı.

Faşir'in HDK’nın eline geçmesinden birkaç gün sonra şehirden ayrılan Avukat Adam İdris şöyle konuştu:

“HDK bizi camilere gitmeye zorladı, orada bizi videoya aldı ve ardından her şeyin normal seyrinde gittiğini söyleyen videolar yayınladı, oysa gerçekte silahsız vatandaşları gözaltına alıyor ve serbest bırakılmaları karşılığında büyük miktarlarda para talep ediyordu.”

İki çocuk annesi bir kadın ise şöyle anlattı:

“Kadınları sıraya dizip silahlarını bize doğrulttular ve sonra para ve altın var mı diye bakmak için giysilerimizi aradılar. HDK üyeleri tarafından cinsel şiddete ve insanlık dışı muameleye maruz kaldık. Bize ırkçı hakaretler ettiler.”

Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında, tüm güçleri tek bir ordu altında birleştirme çabaları sırasında ordu ile HDK arasında başlayan anlaşmazlık silahlı çatışmaya dönüştü.