Silahsızlandırılmış bir Filistin devleti… 1967’deki Arap Zirvesi’nde söylenmeyenler (1)

Bir İngiliz raporu, girişimin Kral Hüseyin bin Talal tarafından benimsendiğini ve Abdülnasır’dan gizli destek aldığını ortaya koydu.

Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır (ortada), Sudan Başbakanı Muhammed Ahmed Mahcub ve Suudi Arabistan Kralı Faysal bin Abdülaziz, 1967 Hartum Zirvesi’nde. (AFP)
Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır (ortada), Sudan Başbakanı Muhammed Ahmed Mahcub ve Suudi Arabistan Kralı Faysal bin Abdülaziz, 1967 Hartum Zirvesi’nde. (AFP)
TT

Silahsızlandırılmış bir Filistin devleti… 1967’deki Arap Zirvesi’nde söylenmeyenler (1)

Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır (ortada), Sudan Başbakanı Muhammed Ahmed Mahcub ve Suudi Arabistan Kralı Faysal bin Abdülaziz, 1967 Hartum Zirvesi’nde. (AFP)
Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır (ortada), Sudan Başbakanı Muhammed Ahmed Mahcub ve Suudi Arabistan Kralı Faysal bin Abdülaziz, 1967 Hartum Zirvesi’nde. (AFP)

İsrail-Arap savaşı ve 1967’deki Arap yenilgisinin ardından Sudan, Üç Hayır Zirvesi (uzlaşmaya, tanımaya ve müzakereye hayır) olarak bilinen Arap Zirve Konferansı’na Hartum’da ev sahipliği yaptı. O dönemde Arap Zirvesi bildirisinde de belirtildiği gibi başkent Hartum, İsrail saldırganlığının etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla Arapların yeniden birleşmesini, koordinasyonunu ve planlamayı hedefliyordu.

Arapların, Londra’nın Arap topraklarına yönelik saldırganlığında İsrail’in yanında olduğuna inanması sonucunda İngiltere ile diplomatik ilişkilerini kesme girişiminde bulunan Arap ülkelerinin başında Sudan geliyordu.

Hartum’daki İtalyan Büyükelçiliği’nin İngiliz Çıkarları Bölümü tarafından 8 Eylül 1967’de yayınlanan bir İngiliz diplomatik raporu, savaşın hemen sonrasında Arap Zirve Konferansı’nın düzenlenmesini ‘Arapları sevindiren ve morallerinin yükselmesine katkıda bulunan bir fikir’ olarak tanımlıyor. Ağustos 1967’nin ilk haftasında Arap dışişleri bakanlarının Hartum’da bir toplantı yapması, birçok tereddüt ve güvensizlikten sonra konferansın yapılmasının da önünü açtı.

Rapor, ‘Kral Hüseyin’in merhum Mısır Cumhurbaşkanı Abdülnasır’ın gizli desteğiyle benimsediği silahsızlandırılmış bir Filistin devleti kurma girişimi de dahil’ zirvenin koridorlarında ve öncesinde kapalı kapılar ardında yaşananların bir kısmını ve Abdülnasır’ın savaş sonrasında kanaatinin nasıl değiştiğini ortaya koyuyor. Belgelere göre Abdülnasır, devrimci sloganlardan uzaklaşarak, Kral Faysal bin Abdülaziz liderliğindeki Arap ılımlılık çizgisine yaklaştı.

İngiliz raporunda ayrıca Yemen Devlet Başkanı Abdullah Yahya es-Sallal, Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Ahmed eş-Şukayri ve Suriye Dışişleri Bakanı İbrahim Makhous da ‘üç garip adam’ olarak tanımlanıyor. Medya, o sırada pozisyonlarının tuhaf olduğunu bildirmişti.

Suriye... Tek eksik

Arapların bu konferansa katılımıyla ilgili olarak raporda, Fas Kralı 2. Hasan ve Libya Kralı İdris olmak üzere iki Arap kralının yokluğundan bahsediliyor. Söz konusu iki Kral, zirveye temsilci göndermişti. Aynı şekilde Tunus Devlet Başkanı Burgiba da bir temsilci göndermişti.

Cezayir’de ise Devlet Başkanı Huari Bumedyen ülkesinin katılmayacağını söyleyerek tehdit etti. Ancak son anda, daha sonra Cezayir’in cumhurbaşkanı olacak olan Dışişleri Bakanı Buteflika’yı gönderdi. Her ne kadar Suriye Dışişleri Bakanı İbrahim Makhous dışişleri bakanlarının hazırlık toplantısına katılmasına ve konferans yapılıncaya kadar Hartum’dan ayrılmamasına rağmen zirveye katılmayan tek ülke Suriye oldu.

Fotoğraf Altı: Hartum zirvesine katılmayan tek ülke Suriye’ydi. (İngiliz arşivleri)
Hartum zirvesine katılmayan tek ülke Suriye’ydi. (İngiliz arşivleri)

Çatışan siyasi ve ekonomik çıkarları uzlaştırmaya yönelik ek çabaların bir parçası olarak, 16 Ağustos’ta Bağdat’ta ekonomi ve petrol bakanları toplantısı düzenlendi. Ayrıca zirveden hemen önce de Hartum’da ikinci bir dışişleri bakanları toplantısı düzenlendi.

Ekonomik toplantı belirleyici olmadı. Batı’ya petrol sevkiyatına uygulanan ambargo ile zarar gören ülkelere yardım etme ihtiyacı arasındaki tutarsızlık ise kaçınılmazdı. Hartum’daki konferansın perdesinin indirilmesi süreci, dışişleri bakanlarının hiçbir şeyi dışlamamak, kimseye bağlanmamak, ihtilaflı konuları ustalıkla gündeme getirmek amacıyla bir gündem belirledikleri resmi ve aceleci bir süreçti.

Silahsızlandırılmış bir Filistin devleti… Ürdün girişimi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre İngiliz belgesinde Filistin meselesine ilişkin olarak Kral Hüseyin bin Talal’ın 1967’de Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde silahsızlandırılmış bir Filistin devleti kurmak girişiminden de bahsediliyor. Rapor, bunu ‘garip bir plan’ olarak tanımlıyor.

Fotoğraf Altı: Kral Hüseyin, askerden arındırılmış bir Filistin devleti kurma girişiminde bulundu. (İngiliz arşivleri)
Kral Hüseyin, askerden arındırılmış bir Filistin devleti kurma girişiminde bulundu. (İngiliz arşivleri)

Bu fikir, yakın zamanda Mısır Cumhurbaşkanı AbdülfettahSisi tarafından tekrarlandı. Bu çerçevede birkaç gün önce Arap gazeteleri, Mısır’ın ‘silahsızlandırılmış bir Filistin devleti’ tutumunun bu bağlamda türünün ilk örneği olmadığını bildirdi. Filistinli ve İsraillilerin raporları da beş yıl önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın İsrailli akademisyenlere ‘silahsızlandırılmış bir Filistin devletini kabul ettiğini’ söylediğini aktarmıştı. Ancak İngiliz belgesine göre bu fikir, altmış yılı aşkın bir süre önce önerildi.

Belgede, Ürdün’ün bu fikir doğrultusundaki hareketleri açıklanırken şu ifadelere yer verildi:

“Ön aşamada dikkate değer bireysel çabalar vardı. Kral Hüseyin en ılımlı ülkelerin başkentlerinde hızlı bir tur attı. Muhtemelen Ürdün’ün içinde bulunduğu çaresiz durum karşısında ev sahiplerinin desteğini kazandı.”

Aynı fikirle ilgili olarak belgede şu ifadeler kullanıldı:

“Bir dizi kaynaktan onun (Kral Hüseyin bin Talal), Ürdün’ün Batı Şeria’sı ve Gazze Şeridi’nden oluşan ayrı, silahsızlandırılmış bir Filistin devleti kurmaya yönelik biraz tuhaf bir plan için destek seferber ettiği belirtiliyor. Hatta böyle bir planın teklif edilmesi için Abdülnasır’dan gizli destek aldığına dair bir söylenti bile var.”

Bu savaş, Abdülnasır’ın kanaatlerini nasıl değiştirdi?

Gizli İngiliz belgesi, savaştan sonra merhum Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır’a ve onun inançlarının nasıl değiştiğine de değiniyor. Bu durum, kendisini devrimci sloganlardan uzaklaştırıp Kral Faysal bin Abdülaziz’in önderlik ettiği Arap ılımlılığı çizgisine yaklaştırdı.

Belgede şöyle denildi:

“Abdülnasır, ağırlığını nereye koyacak? Soru buydu. Konferansın ilk kapalı oturumunda uzun açılış konuşmasını yapmak üzere ayağa kalktığı andan itibaren durumun gerçeklerini kabul ettiği için bu gerçek gizlenemezdi ve bu nedenle geçmişe dönmek mümkün değildi. Öyle görünüyor ki zirve kararlarında ve sonuç bildirisinde yer alan tartışmaların çoğu, Abdülnasır’ın ılımlılara katılarak onlara büyük destek vermesine ve tartışmanın yoğunluğunun azalmasına yol açtı. (…) Abdülnasır’ın İsrail’e veya Yemen’deki devrime karşı hisleri ne olursa olsun ancak ekonomik ve askeri durumu, onu barışçıl bir çözüm aramaya ve parçalanmış ülkesinin gücünü yeniden inşa etmeye zorladı. Bununla birlikte Abdülnasır’ın ılımlılarla anlaşma yapma isteği, İsrail’le herhangi bir şekilde doğrudan müzakereye girme isteği anlamına gelmiyor. İsrail’e ve onun temsil ettiği her şeye karşı duyulan şiddetli nefret, her türlü söylentinin ötesindedir. Öte yandan savaşa hızlı bir dönüş düşünülemez.”

Fotoğraf Altı: Gizli belgede Cemal Abdülnasır’ın savaştan sonra inançlarının nasıl değiştiği anlatılıyor. (İngiliz arşivleri)
Gizli belgede Cemal Abdülnasır’ın savaştan sonra inançlarının nasıl değiştiği anlatılıyor. (İngiliz arşivleri)

Söz konusu dönemde sorulan soru ise şuydu: Savaşın devam etmesi mümkün mü? Raporda, bu soruya şu yanıt verildi:

“Abdülnasır, gündemin ilk maddesinin savaşın yeniden başlatılması çağrısı gibi göründüğünü belirtti. Mısır’ın savaşacak konumda olmadığını söylediğinde de sessizlikle karşılandı.”

Mısır Devlet Başkanı, ülkesinin şu anda çatışmada lider olmadığını doğruladıktan sonra, “Başka hangi ülke silaha sarılmaya hazır?” diye sordu. Raporda, “Konferansın karşı karşıya olduğu temel konu, savaşın Batı’ya ekonomik yaptırımlar uygulayarak mı yoksa Arap dünyasının kaynaklarını seferber edip bir havuzda toplayarak mı daha etkili bir şekilde sürdürülebileceğidir” ifadeleriyle yanıt verildi.

Diplomatik taktikler

Belgede ayrıca şu ifadelere yer verildi:

“İsraillilerin Doğu Şeria’da sıkışıp kaldığı bir dönemde konferansın uluslararası düzeyde sürekli eylem çağrısında bulunduğu, açıkça alınmış tek bir karar olabilir. Bu karar ise diplomatik taktiklere başvurma kararının açık bir kanıtıdır.”

Fotoğraf Altı: Hartum’daki Arap Zirvesi diplomasinin en iyi seçenek olduğunu doğruladı (İngiliz arşivleri)
 Hartum’daki Arap Zirvesi diplomasinin en iyi seçenek olduğunu doğruladı (İngiliz arşivleri)

İngiliz belgesinde şu ifadelere de yer verildi:

“En olası sonuç, Abdülnasır’ın Ruslar ve Tito ile diyaloğun sürdürülmesi çağrısında bulunduğu ve Güvenlik Konseyi (BMGK) ile Genel Kurul’un bir sonraki diplomatik savaşın arenası olacağı konusunda genel olarak mutabakata varıldığıdır.”

Petrolün savaşlarda silah olarak kullanılmasına ilişkin olarak ise şu denildi:

“Açıklamanın nispeten saldırgan olmayan tonuyla birlikte petrol arzının yeniden başlamasının, Batı’yı İsrail’e baskı yapmaya ikna etme umuduyla Batı’yla daha iyi ilişkilere kapı açtığı konusunda mutabakata varılmış olabilir. Açıklamada öyle görünüyor ki tüm çabalarına rağmen Gaulle’den bahsedilmiyor.”

Üç garip adam

Arap Zirvesi Konferansı’nın faaliyetleri, yarı kapalı kapılar ardında ve daha fazla haberin sızmadığı bir ortamda Hartum’da gerçekleştirildi. O dönemde kamuoyu, Yemen Devlet Başkanı Abdullah Yahya es-Sallal, Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Ahmed eş-Şukayri ve Suriye Dışişleri Bakanı İbrahim Makhous’un eylemleriyle meşguldü. Öyle ki İngiliz raporu, o dönemde medyada geniş çapta yer alan bu üç adamı ‘garip tavırlı’ olarak tanımlıyor.

Abdullah Yahya es-Sallal, Yemen Arap Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olarak kabul ediliyor (1962- 1967). Lübnan doğumlu Filistinli Avukat Filistin lideri Ahmed eş-Şukayri ise Ocak 1964’te Kahire'de düzenlenen Arap Zirve Konferansı’nda Arap liderler tarafından Filistin halkıyla temaslarda bulunmak ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Ulusal Şartı ve temel sisteminin taslağını yazmakla görevlendirildi. Üç yıl sonra Şukayri, Arap- Filistin halkının temsilcisi olarak kurulmasına yardım ettiği Filistin Kurtuluş Örgütü’nün başkanı olarak Hartum’daki Arap Zirvesi Konferansı’na katıldı.

İbrahim Makhous ise Suriye’de Dışişleri Bakanı olarak görev yapıyordu ve siyasi tezlerinde aşırılıkçıydı. Bu aşırılık, onun Marksist-Leninist olmasından kaynaklanıyor olabilir. Arap dünyasını ilericiler ve gericiler olarak sınıflandırıyor ve Suriye meselelerini sınıf çatışması olarak görüyor.

Sallal ve Şukayri’nin konumuyla ilgili olarak belgede şu ifadelere yer verildi:

“İlki hemen anlaşmayı kınadı. Başkent Hartum, ertesi gün Yemenlilerin Abdülnasır karşıtı şiddetli gösterilerine tanık oldu. Şukayri ise üzerinde mutabakata varılan kararları şiddetle eleştirdikten sonra zirve bitmeden çekildi. Kendisine karşı çıkan kimse yok gibi görünüyor.”

Bir başka açıdan belgede şu ifadeler kullanıldı:

 “Arap Birliği, olumlu bir rol oynamaması ve ilk konferansta temsilinin olmaması nedeniyle Sudanlı liderler tarafından ciddi şekilde eleştirildi. Genel görüş, birliğin radikal reformlara ihtiyacı olduğu yönündeydi.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



İsrail, Gazze Şeridi'nde onlarca kişiyi öldürdü… Mısır ateşkesi görüşmek üzere Hamas liderlerini ağırlıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail saldırıları sonucu yıkılan binaların arasından geçen Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail saldırıları sonucu yıkılan binaların arasından geçen Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail, Gazze Şeridi'nde onlarca kişiyi öldürdü… Mısır ateşkesi görüşmek üzere Hamas liderlerini ağırlıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail saldırıları sonucu yıkılan binaların arasından geçen Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail saldırıları sonucu yıkılan binaların arasından geçen Filistinliler (Reuters)

Gazze Şeridi'ndeki sağlık görevlileri, İsrail ordusunun perşembe gecesi ve dün Gazze Şeridi'nde düzenlediği saldırılarda en az 40 Filistinlinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Diğer taraftan Hamas liderlerinin yeni bir görüşme turu için Kahire'ye gitmesiyle Gazze Şeridi'ndeki ateşkes görüşmelerini canlandırma çabaları da hız kazandı.

Gazze Şeridi'nin sekiz eski mülteci kampından biri olan Nuseyrat'ın kuzey bölgelerinde öldürülen 19 Filistinlinin cesedine ulaştıklarını söyleyen sağlık görevlileri, dün geç saatlerde Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da bir eve düzenlenen İsrail hava saldırısında en az 10 Filistinlinin hayatını kaybettiğini belirtti.

Sağlık görevlileri, geri kalanların Gazze Şeridi'nin kuzey ve güney bölgelerinde öldürüldüğünü kaydetti. İsrail ordusu dün yeni bir açıklama yapmadı ancak perşembe günü yaptığı açıklamada, kuvvetlerinin ‘Gazze Şeridi'ndeki operasyonların bir parçası olarak terörist hedefleri vurmaya’ devam ettiğini bildirdi.

İsrail tankları perşembe günü Nuseyrat Mülteci Kampı’nın kuzey ve batısını işgal etti. Tanklar dün kuzey bölgelerinden çekildi, ancak kampın batı bölgesinde kaldı. Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, ekiplerinin evlerinde mahsur kalan sakinlerden gelen yardım çağrılarına cevap veremediğini belirtti.

İsrail'in Gazze şehrine yönelik baskınları sonucu oluşan yıkım (AFP)İsrail'in Gazze şehrine yönelik baskınları sonucu oluşan yıkım (AFP)

Onlarca Filistinli dün, evlerindeki hasarı incelemek üzere ordunun çekildiği bölgelere geri döndü.

Sağlık görevlileri, yolda yatan cesetlerin üzerini battaniye ya da beyaz kefenlerle örterek sedyelerle taşıdı.

Kemal Advan Hastanesi hedef alındı

Sağlık görevlileri dün geç saatlerde bir İsrail insansız hava aracının (İHA) Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da bulunan Kemal Advan Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi Başkanı Ahmed el-Kahlut'u öldürdüğünü bildirdi.

İsrail ordu yetkilileri Reuters’a yaptıkları açıklamada, şu anda hastaneye yönelik bir saldırıdan haberdar olmadıklarını söyledi.

Kemal Advan Hastanesi, Gazze Şeridi'nin en kuzeyinde bulunan ve tıbbi malzeme, yakıt ve gıda sıkıntısı nedeniyle şu anda zar zor çalışan üç tıbbi tesisten biri. Sağlık yetkilileri, hastanenin sağlık personelinin çoğunun İsrail ordusu tarafından gözaltına alındığını açıkladı.

Sivil Savunma Müdürlüğü, Hamas ve Filistin resmi haber ajansı WAFA son 24 saat içinde İsrail'in Beyt Lahiya'ya düzenlediği iki saldırıda ölen Filistinlilerin sayısını 70 olarak açıkladı. Filistin Sağlık Bakanlığı ölü sayısını henüz teyit etmedi.

İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Gazze Şeridi'nde derhal ateşkes çağrısında bulundu ve İsrail'i ‘Gazze'nin kuzeyindeki vatandaşları topraklarından ve evlerinden etmek amacıyla onlara karşı açlık silahını kullanmakla’ suçladı.

Ateşkes çabaları yeniden başladı

Şarku’l Avsat’ın Reuters'ten aktardığına göre iki Hamas liderinin dün gece geç saatlerde bir Hamas heyeti Mısırlı yetkililerle görüşmek üzere bugün Kahire'ye gideceğini bildirdi.

Ziyaret, ABD'nin Gazze Şeridi'nde ateşkes görüşmelerini canlandırmak için Katar, Mısır ve Türkiye ile yeni çabalar başlatacağını açıklamasından birkaç gün sonra gerçekleşti.

Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için aylardır süren müzakerelerde çok az ilerleme kaydedildi. Görüşmeler şu anda durmuş durumda.

İsrail ile Hamas'ın müttefiki Hizbullah arasında çarşamba günü şafak vakti yürürlüğe giren ateşkes anlaşması, son birkaç aydır keskin bir şekilde şiddetlenen çatışmaları durdurdu.

Lübnan'daki ateşkesi duyuran ABD Başkanı Joe Biden salı günü yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nde de benzer bir anlaşmaya varılması için çabalarını sürdüreceğini belirterek, İsrail ve Hamas'ı bu fırsatı değerlendirmeye çağırdı.

Gazze Şeridi'ndeki yetkililer İsrail'in saldırılarının 44 bin 300'den fazla can aldığını ve Gazze nüfusunun neredeyse tamamını en az bir kez yerinden olmak zorunda bıraktığını açıkladı.