Kuş, el-Mevla ve el-Hüseyin… ‘Beşir'in güçlü adamları’ Washington'un yaptırımlarının kılıcı altında

Bu üç isim, Sudan'daki 2019 Devrimi öncesi ve sonrasında geniş bir nüfuza sahip oldu ve önemli rol oynadı.

(Sağdan sola) Muhammed Ata el-Mevla, Osman el-Hüseyin ve Salah Kuş.
(Sağdan sola) Muhammed Ata el-Mevla, Osman el-Hüseyin ve Salah Kuş.
TT

Kuş, el-Mevla ve el-Hüseyin… ‘Beşir'in güçlü adamları’ Washington'un yaptırımlarının kılıcı altında

(Sağdan sola) Muhammed Ata el-Mevla, Osman el-Hüseyin ve Salah Kuş.
(Sağdan sola) Muhammed Ata el-Mevla, Osman el-Hüseyin ve Salah Kuş.

ABD Hazine Bakanlığı, eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir döneminin önde gelen üç güçlü ismine yeniden yaptırım uyguladığını bildirdi. Bildiride, bahsi geçen üç kişinin Beşir'in iktidarını deviren 2019 Devrimi öncesi ve sonrasındaki rolleri dikkat çekildi. Ayrıca Washington yönetiminin bu kişilere yönelik suçlamalarının eski rejimin iktidarda olduğu dönemle sınırlı olmadığı, aksine rejimin devrilmesinden sonraki uygulamalarını da kapsadığı belirtildi.

ABD tarafından yaptırım uygulanan ‘güçlü yetkililer’ şunlar: Güvenlik Servisi Başkanı istihbaratçı Salah Abdullah Kuş, (Salah Abdullah Gosh) güvenlik servisi başkanlığını paylaştığı rakibi Muhammed Ata el-Mevla ve son olarak Beşir'in ofisinin müdürü eski bakan Taha Osman el-Hüseyin.

Bazen farklı çıkarlara sahip olmalarına ve bazen de aralarındaki çatışmalara rağmen, pazartesi akşamı açıklanan ABD yaptırımları, Sudanlı üç meslektaşı ve tarafı bir araya getirdi. ABD'nin açıklamasında üçlüye yönelik olarak “ülkede güvenlik ve istikrarın baltalanmasında rol oynadıkları” suçlaması yer aldı. Açıklama, Sudan'da istikrarı bozan ve demokrasiyi baltalayanlara yaptırım uygulanmasını öngören bir icra emrine dayanıyor.

ABD Hazine Bakanlığı, hem Kuş'u hem de el-Mevla'yı “eski rejimin unsurlarını iktidara getirmek ve sivil bir hükümet kurma çabalarını baltalamaktan” sorumlu tutarken, el-Hüseyin’i “HDK’ye askeri ve maddi destek sağlamakla” suçladı.

ABD Hazine Bakanlığı'nın kararıyla bu üç isim, 2021'de Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki 25 Ekim darbesinin ve geçtiğimiz Nisan ayında ordu ile HDK arasında başlayan savaşın arkasında olmakla suçlanan İslamcı isim Ali Ahmed Karti ve HDK’nin ikinci adamı Abdurrahim Daklu’nun da aralarında bulunduğu eski yetkililere uygulanan yaptırımlar listesine katılmış oldu.

ABD yaptırımlarına maruz kalan bu son üç kişi kim? Sudanlılar onlar hakkında ne biliyor?

Kara kutu

Salah Kuş, 1999 yılında Genel İstihbarat Servisi'nin direktörlüğüne getirilinceye kadar, istihbaratın temel direklerinden biri olarak kabul edildi. Kuş’un çalışmaları on yıldan fazla bir süreye tekabül eden iki dönemi kapsadı. Görevden alınıp hapse atıldıktan sonra 11 Şubat 2018'de yeniden teşkilatın başına getirilen Kuş, Beşir liderliğindeki İslamcı rejimin 11 Nisan 2019'da yıkılmasına kadar bu görevde kaldı.

Kuş, ülkedeki en tehlikeli teşkilatın başında bulunduğu süre boyunca büyük insan hakları ihlallerinde bulunmakla suçlandı. Hartum ve Darfur'da sivillere karşı işlenen suçlarda da adı geçti. Kuş’un suçlama listesi ‘tutuklama, işkence ve yargısız infazı’ içeriyor. Teşkilatın Kuş dönemindeki uygulamaları dehşet verici olarak değerlendiriliyor.

Görevden ayrıldıktan sonra bile sessiz kalmaya alışık olmayan Kuş, Beşir döneminde bunu denedi ve ilk kez istihbarat servisinin başından ayrıldıktan sonra Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Danışmanı olarak atandı. 2013 yılında ordu subaylarıyla birlikte Beşir'e karşı bir darbe girişimine katılmakla suçlanan Kuş, görevinden alındı ve cumhurbaşkanlığı affıyla serbest bırakılana kadar cezaevinde kaldı.

Kuş'un özel yetenekleri sayesinde 2018 başlarında sağlığına kavuşan Beşir, herkesi hayrete düşüren bir kararla istihbarat servisinin başındaki Muhammed Ata el-Mevla'yı görevden alarak Kuş’u yeniden teşkilatın başına atadı. Kuş, Beşir rejiminin düşüşüne kadar Güvenlik ve İstihbarat Servisi koltuğunda kaldı. Beşir, Kuş’un yönetime karşı yapılan ilk protestoları bastırmada başarılı olacağını umuyordu, ancak Kuş, barışçıl protestocularla karşılaşması ve onlarca kişinin ölümüne yol açan şiddete rağmen devrimi bastırmada başarılı olamadı.

Kuş, Sudan'da bulunan aşırılık yanlısı güçler ve şiddet yanlısı grupların geniş kesimleriyle iç içe olan Sudan istihbarat servisinin başındaki konumu nedeniyle, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ile Washington yönetimi ve Beşir rejimi arasındaki aleni düşmanlık durumunun ötesine geçen özel bir ilişki kurabildi. Aynı zamanda terörizmin resmi sponsorları olarak sınıflandırılan ülkelere Washington yönetimi tarafından uygulanan abluka, ekonomik ve ticari yaptırımları da aştı.

İslamcı hükümetin aşırılık yanlısı hareketlerle ilişkilerini yöneten Kuş, El Kaide lideri Usame bin Ladin, ‘Çakal Carlos’ ve diğer bazı isimleri ağırlamak da dahil olmak üzere radikal gruplarla güçlü ilişkiler kurdu. Ancak Kuş elindeki bilgileri CIA ile ilişkilerini güçlendirmek için kullandı. Öyle ki muhalifleri onu “radikal müttefiklerine ihanet etmek ve tüm dosyalarını ABD’ye teslim etmekle” suçladı. Her ne olduysa Washington yönetimi, Beşir'in devrilmesinden sonra Kuş’un ABD'ye seyahat etmesini yasakladı.

Kuş, Beşir'in iktidarının düşeceğinden emin olduktan sonra bazı siyasi güçlerle iletişim kurarak bir sonraki aşamada varlığını garanti altına alma karşılığında onları desteklemeye hazır olduğunu ifade etti. Kuş, bazılarının da gördüğü gibi devrimden kâr elde etmeye çalıştı. Ancak halk baskısı Kuş’u devirdi. Güvenlik görevinden istifa etmek zorunda kalan Kuş, tutuklanıp mahkemeye çıkarılmadan önce gizlice ülke dışına kaçtı. Geçtiğimiz yıl Kahire'de Sudanlı bir grupla görüşürken çekilmiş bir fotoğrafı yayıldı.

İkinci adam

Tıpkı ABD yaptırımlarının Kuş ile Muhammed Ata el-Mevla'yı bir araya getirmesi gibi, geçmiş dönümde de el-Mevla, Kuş’un yerini alarak Sudan istihbarat teşkilatının başına geçmişti. El-Mevla, milletvekilliği görevinden sonra Kuş döneminde istihbarat teşkilatında ikinci adam olarak görev yaptı.

Yaptırım uygulanan üçüncü kişi olan Beşir'in ofis müdürü Taha Osman el-Hüseyin’in Kuş'un görevden alınmasında ve yerine el-Mevla'nın atanmasında önemli rol oynadığına inanılıyor.

Devlet aygıtını ve güvenlik hizmetlerini Beşir'in mührüyle kontrol etmeye devam eden Kuş'un devrilmesinden sonra el-Mevla ve el-Hüseyin sağlam bir ittifak kurdu. Ancak Beşir, onları bir kez daha şaşırttı ve Kuş'u yeniden güvenlik ve istihbarat servisinin müdürü olarak atadı. El-Mevla, Hartum'un Washington Büyükelçiliği görevinden alındı ve Beşir yönetimi devrilene kadar ABD’de kaldı. O dönem, Beşir ile yardımcısı Bekri Hasan Salih arasındaki anlaşmazlıkların, el-Mevla'nın devrilmesine yol açtığı bildirildi.

Ofis yöneticisi

Beşir, 9 Haziran 2015'te, el-Hüseyin'in geniş yetki ve nüfuza sahip olarak Devlet Bakanı ve Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlar Kurulu Ofisi Genel Müdürü olarak atanmasını öngören bir kararname yayınladı. Taha'nın el-Mevla'nın yardımıyla Kuş'a karşı yapılan komploda önemli bir rol oynadığı ve bunun da Beşir'in onu görevden almasına yol açtığı biliniyor.

Beşir’in ofisinin müdürünün etkisi zamanla büyük ölçüde arttı. İslamcı muhaliflerinden gelen bilgilere göre ülkenin fiili yöneticisi haline geldi ve aynı zamanda siyasi sahnenin kontrolünü de ele geçirdi. Bu kampanyaların ışığında Beşir, onu görevinden almak ve yerine akrabası Hatem Hasan Buheyt'i atamak zorunda kaldı.



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.