Foreign Affairs: İsrail Gazze’de başarısızlığa mahkum

Rapor: İsrail, Gazze’yi yerle bir edebilir, ama Hamas’ı yok edemeyecek

İsrail’i Gazze Şeridi’ni bombalamasının ardından bugün İsrail’in güneyinden görülen dumanlar yükseliyor (AP)
İsrail’i Gazze Şeridi’ni bombalamasının ardından bugün İsrail’in güneyinden görülen dumanlar yükseliyor (AP)
TT

Foreign Affairs: İsrail Gazze’de başarısızlığa mahkum

İsrail’i Gazze Şeridi’ni bombalamasının ardından bugün İsrail’in güneyinden görülen dumanlar yükseliyor (AP)
İsrail’i Gazze Şeridi’ni bombalamasının ardından bugün İsrail’in güneyinden görülen dumanlar yükseliyor (AP)

Foreign Affairs dergisi, Siyaset Bilimi Profesörü ve Chicago Üniversitesi Güvenlik ve Tehditler Programı Direktörü Prof. Dr. Robert E. Pape’nin, İsrail’in Gazze’deki başarısız bombalama kampanyasına değindiği bir makalesini yayınladı. Pape, makalesinde ‘toplu cezalandırma kampanyasının Hamas’ı hezimete uğratamayacağını’ belirtiyor.

Şarku’l Avsat’ın dergiden aktardığına göre Pape, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana 40 bin askerden oluşan savaş gücüyle kuzey Gazze’yi işgal ettiğini ve tarihte benzeri görülmemiş yoğun bir bombardımanla küçük alanı yok ettiğini söyledi. Hamas’ın yönettiği Sağlık Bakanlığı’na göre Gazze’de yaklaşık 2 milyon insan evini terk etti ve 6 bini çocuk, 5 bini kadın olmak üzere 15 binden fazla insan öldürüldü. ABD Dışişleri Bakanlığı ise gerçek ölü sayısının daha yüksek olabileceğine inanıyor.

Bu bağlamda Pape, “İsrail, hastaneleri ve ambulansları bombaladı, Gazze’deki binaların yaklaşık yarısını yıktı. 2,2 milyon kişinin tüm su, gıda ve elektrik kaynaklarını fiilen kesti. Her ne şekilde olursa olsun bu devasa hareket, sivillere karşı kolektif bir cezalandırmadır” dedi.

Robert E. Pape, “İsrail, Gazze’nin güneyine doğru ilerlerken hala net bir hedeften yoksun. İsrailliler, yalnızca Hamas’ı hedef aldıklarını iddia etse de ayrımın olmaması, İsrail hükümetinin gerçekte ne istediği konusunda gerçek bir soruyu gündeme getiriyor” dedi. Ayrıca, “İsrail’in Gazze’yi yok etme arzusu, İsrail ordusunun feci başarısızlığına ve 7 Ekim’deki Hamas saldırısıyla karşılaşmasına yol açan aynı beceriksizliğin ürünü müydü? Gazze’nin kuzeyinin ve şimdi de güneyinin yok edilmesi, Askeri İstihbarat Bakanlığı tarafından hazırlanan kavram belgesinin önerilmesi gibi tüm Gazze nüfusunun Mısır’a gönderilmesinin bir başlangıcı mı?” diye sordu.

Siyaset Bilimi Profesörü, “Nihai hedef ne olursa olsun, İsrail’in Gazze’yi kitlesel olarak yok etmesi derin ahlaki sorunlar yaratıyor. Stratejik kriterlere göre değerlendirsek bile İsrail’in yaklaşımı başarısız olmaya mahkumdur ve zaten kesinlikle başarısız olmuştur” dedi.

Toplu cezalandırma Hamas’ı güçlendirdi

Sivillerin toplu olarak cezalandırılmasının Gazze halkını Hamas’ı desteklemeyi bırakmaya ikna etmediğine, aksine Filistinliler arasında öfkeyi artırdığına dikkat çeken Pape, operasyonun, hedef alındığı iddia edilen Hamas’ı dağıtmayı başaramadığını ifade etti.

İsrail’in Gazze Şeridi’ni bombalaması sonucu yaralanan Filistinliler bugün Refah’taki bir hastaneye götürülüyor (AP)
İsrail’in Gazze Şeridi’ni bombalaması sonucu yaralanan Filistinliler bugün Refah’taki bir hastaneye götürülüyor (AP)

Robert E. Pape, “50 gün ve daha fazlası, İsrail’in Gazze’yi yıkabileceğini ama Hamas’ı yok edemeyeceğini, hatta Hamas’ın artık eskisinden daha güçlü olabileceğini ortaya çıkardı” dedi.

Hava gücü

Aşırı hava gücünün büyüsüne güvenen tek ülkenin İsrail olmadığını belirten yazar, “Tarih, geniş sivil alanlara yönelik hava bombardımanlarının hiçbir hedefe ulaşmadığını gösteriyor. İsrail, bu derslerden ders çıkarıp 7 Ekim saldırılarına, seçtiği gelişigüzel bombalama kampanyası yerine Hamas liderlerine ve savaşçılarına yönelik cerrahi saldırılarla karşılık verseydi belki de akıllı olurdu. Rotayı değiştirmek ve kalıcı güvenliğe ulaşmak için uygulanabilir bir strateji benimsemek için çok geç değil. Bu, Hamas ile Filistinlileri yakınlaştırmaya değil, onların arasını açmaya, iki devletli çözüme yönelik tek taraflı anlamlı adımlar atmaya dayalı bir yaklaşımdır” ifadelerini kullandı.

Pape, “Bu teoriye göre ülkeler, hava gücünün ortaya çıkışından bu yana, konumlarını değiştirmek için düşmanlarını bombalayarak teslim almaya, sivillerin moralini sarsmaya ve onları hükümetlerine karşı ayaklandıracak bir kırılma noktasına itmeye çalıştılar” dedi.

Pape ayrıca, “Zorlayıcı cezalandırma stratejisi, İkinci Dünya Savaşı’nda ve adı ve hedefleriyle anılabilecek şehirlerin gelişigüzel bombalanmasıyla zirveye ulaştı. Hamburg’da 40 bin, Darmstadt’ta 12 bin ve Dresden’de 25 bin ölü vardı. Bu kötü şöhretli listeye Gazze de dahil edilebilir” şeklinde konuştu.

Yazara göre mevcut İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, II. Dünya Savaşı ve Müttefikler’in havadan bombalama harekâtı ile karşılaştırma yaptı. Bu bağlamda Netanyahu, İsrail’in bugün toplu cezalandırma kampanyasına katıldığını inkâr ederken, Müttefikler’in Kopenhag’daki Gestapo karargâhını bombalamasından ve çok sayıda öğrencinin ölmesinden söz etti. Ancak Netanyahu’nun bahsetmeyi ihmal ettiği şey, Müttefikler’in sivilleri cezalandırmaya yönelik girişimlerinin hiçbirinin başarılı olmadığıdır.

Tarihten dersler

Tarihten dersleri hatırlatan yazar, Almanya’da 1942’de başlayan Müttefikler’in sivillere yönelik hava harekâtının Alman şehirlerini birer birer yok ettiğini, savaş sonunda son sayının 58 Alman şehir ve kasabasına ulaştığını anlattı. Ancak Müttefik yetkililerin kendinden emin beklentilerine rağmen kampanya, sivillerin moralini bozmadı veya onları Adolf Hitler’e karşı isyana zorlamadı.

Robert E. Pape, “Elbette kampanya, Almanları, savaş sonrası barışta kendilerine keyfi şartların dayatılması korkusuyla sıkı bir şekilde savaşmaya ikna etti” dedi.

Pape ayrıca, “Londra ve Birleşik Krallık’ın diğer şehirlerine yönelik 40 bin kişinin ölümüne yol açan Alman hava saldırılarının (The Blitz) başarısızlığı göz önüne alındığında, hava harekâtının başarısızlığı şaşırtıcı değildi. Ancak İngiltere Başbakanı Winston Churchill teslim olmayı reddetti, tam tersine İngilizleri harekete geçirmek ve zafer için gereken daha fazla fedakarlığı yapmak için ölüleri kullandı. Blitz, moralleri sarsmak yerine İngilizleri Amerikalı ve Sovyet müttefikleriyle bir karşı saldırı düzenlemeye ve kendilerini bombalayan ülkeyi işgal etmeye ikna etti. Aslında tarihte sivilleri hükümetlerine karşı isyana iten başarılı bir hava harekatının örneği yok” ifadelerini kullandı.

Aynı şekilde yazar, ABD’nin Kore Savaşı’nda Kuzey Kore’deki elektrik enerjisini yok ettiği, Vietnam Savaşı’nda da Kuzey Vietnam’daki elektrik enerjisinin çoğunu yok ettiği gibi bunu birden fazla kez denediğine dikkati çekti. Aynı şey, hava saldırılarının Irak’ın elektrik üretiminin yüzde 90’ını kesintiye uğrattığı ve hiçbirinin halk devrimiyle sonuçlanmadığı Irak Savaşı için de geçerli.

Yazara göre Ukrayna’daki savaş bunun son örneği. Zira iki yılı aşkın bir süre boyunca Rus havacılığı, 10 binden fazla sivilin ölümüne, 1,5 milyon evin yıkılmasına ve yaklaşık 8 milyon Ukraynalının yerinden edilmesine yol açan art arda hava saldırıları düzenleyerek Ukrayna’yı teslim olmaya zorlamaya çalıştı. Rus bombardımanı, Ukraynalıların moralini sarstı ama yok etmedi, aksine onları daha sıkı savaşmaya itti.

Pape, “Bu tarihi dersler Gazze’de tekrarlanıyor: İki ay süren acımasız bombalamalara ve ABD ile dünyanın geri kalanından gelen sınırsız askeri desteğe rağmen İsrail yalnızca marjinal sonuçlar elde etti. Herhangi bir anlamlı kıyaslamaya göre operasyon, Hamas’ın kısmen de olsa yenilgiye uğratılmasına yol açmadı. Hava operasyonu, İsrailli yetkililere göre 30 bin Hamas savaşçısından 5 binini öldürdü. Ancak bu kayıplar İsraillilere yönelik tehditleri azaltmayacak. 7 Ekim saldırılarının da gösterdiği gibi Hamas’ın tek ihtiyacı, yüzlerce savaşçının İsrail kasabalarına saldırması” açıklamasında bulundu.

İsrail Hamas’ı dağıtamadı

“Daha da kötüsü İsrailli yetkililer, operasyonun savaşçılardan iki kat daha fazla Filistinli sivili öldürdüğünü itiraf etti” diyen Pape, Hamas’ın yapısının parçalanmadığına dikkati çekti.

Robert E. Pape, “İsrail tarafından yayınlanan videolar, bir dizi tünelin girişinin tahrip edildiğini gösteriyor. Ancak bu düzeltilebilir. Hamas liderliği, İsrail güçleri oraya girmeden önce bölgeyi terk etti. Bu da en önemli altyapısıyla birlikte kaçtığı anlamına geliyor” dedi.

Pape ayrıca, “Hamas’ın İsrail güçlerine karşı bir avantajı var: Savaşmayı bırakmaları, halkın arasına karışmaları, yeniden savaşmak için ve daha iyi koşullarda yaşamaları çok kolay. Bu nedenle İsrail’in geniş çaplı askeri operasyonu başarısızlığa mahkumdur” ifadelerini kullandı.

Aynı şekilde İsrail operasyonlarının Hamas’ın Gazze üzerindeki kontrolünü zayıflatmadığını, İsrail’in 240 rehineden yalnızca birini kurtardığını, geri kalanların Hamas tarafından serbest bırakıldığını söyleyen yazar, görünen o ki hala Hamas’ın, savaşçılar üzerinde kontrolü olduğunu ifade etti. 

Robert E. Pape ayrıca, “Elektrik kesintisi ve büyük yıkıma rağmen Hamas Hareketi, hâlâ İsrail’in sivillere yönelik katliamlarına ve savaşçılarla İsrail güçleri arasındaki şiddetli çatışmalara ilişkin propaganda ve kasetler yayınlamaya devam ediyor” dedi.



ICE'ın yeni videosunda göçmenleri Noel Baba gözaltına alıyor

Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
TT

ICE'ın yeni videosunda göçmenleri Noel Baba gözaltına alıyor

Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)

ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE), Noel Baba'yı ICE ajanı olarak gösteren, yapay zeka tarafından oluşturulmuş bir Noel reklamı yayımladı.

Kurşun geçirmez yelek giymiş ve silah taşıyan heybetli bir "Noel Baba"nın görüldüğü video, belgesiz göçmenleri ülkeyi gönüllü olarak terk etmeye çağırıyor.

Geleneksel kırmızı kıyafeti ve beyaz sakalıyla yapay zekayla oluşturulan Noel Baba figürünün göğsünde ICE logosu görülüyor.

Daha sonra, diğer memurlarla birlikte sokakta göçmenleri gözaltına alırken, bir kişiyi göçmenlik tesisinde kayıt işlemlerinden geçirirken ve sınırdışı edilmek üzere uçağa bindirirken gösteriliyor.

Video, belgesiz göçmenleri CBP One uygulaması üzerinden kendi kendilerini sınırdışı edip "Noel Baba'nın yaramazlar listesine girmemeye" teşvik ediyor. Bu uygulama daha önce Biden yönetimi tarafından göçmenlerin ABD'ye yasal olarak girmesine izin vermek için kullanılmıştı.

Videonun paylaşıldığı gönderide, gönüllü olarak ayrılmaları halinde katılımcılara 3 bin dolar ve ülkelerine ücretsiz uçak bileti verileceği belirtiliyor.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı (DHS), tatil dönemi için üç katına çıkarılan bu teşvikin 2025 sonuna kadar geçerli olduğunu ve ülkede yasadışı olarak yaşayan kişilere sunulacağını söyledi.

Kampanya, bakanlığın resmi zorlayıcı yaptırımlara alternatif olarak gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası.

Video, Trump yönetiminin kitlesel sınırdışı etme gündemini tanıtmak için Noel Baba'dan esinlenilmiş bir kelime oyunu kullanan ve sosyal medyada paylaşılan, göçmenlik kolluk kuvvetleri ajanlarının tatil süslemeleriyle donatılmış hallerini gösteren önceki bir reklamdan sadece birkaç hafta sonra geldi.

Görseller, "HO HO EVİNİZE GİDİYORSUNUZ" başlıklı kampanyanın bir parçası.

Resimde yarı otomatik tüfekle silahlanmış bir ajan Noel Baba şapkası takarken gösteriliyor. Noel Baba şapkası takmış başka bir ajansa renkli ışıklarla kaplı balistik bir kalkan tutuyor. İkinci fotoğrafta, balistik kalkanın üzerinde "Mutlu Noeller" yazısı yer alıyor.

x
Noel Baba'nın geleneksel kırmızı kıyafeti ve beyaz sakalıyla gösterilen, yapay zeka tarafından oluşturulmuş figürün göğsünde ICE logosu bulunuyor (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)

DHS, ABD Başkanı Donald Trump'ı imza dans hareketini Noel Baba'nın kızağında yaparken gösteren bir GIF'le paylaşımın devamını getirdi.

Noel temalı video, protestolara ve tepkilere rağmen Trump'ın sınırdışı etme çabalarını desteklemeyen uzun bir sosyal medya içerik zincirinin son halkası.

DHS ve diğer göçmenlik uygulama kurumları yıl boyunca milyonlarca belgesiz göçmeni sınırdışı etme arzusunu desteklemek için mimleri, popüler sosyal medya trendlerini, tanınmış sanatçıların şarkılarını kullandı ve nostaljiye başvurdu.

Independent Türkçe


Batı'nın Sudan konusundaki sessizliği çok şey anlatıyor

BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
TT

Batı'nın Sudan konusundaki sessizliği çok şey anlatıyor

BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)

Christopher Phillips

Sudan'ın el Faşir kentinin kasım ayında Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kontrolüne geçmesinin ardından, toplu katliamlarla ilgili korkunç haberler gelmeye başladı. İngiliz Parlamentosu üyelerine, kentin isyancı HDK’nın eline geçmesinden sonraki ilk üç hafta içinde en az 60 bin kişinin öldürüldüğünün tahmin edildiği bildirildi.

Yale Üniversitesi İnsani Yardım Araştırma Laboratuvarı direktörü Nathaniel Raymond, The Guardian gazetesine yaptığı değerlendirmede el Faşir’in ‘insan mezbahası gibi göründüğünü’ söyledi. Bu katliamların benzersiz ve eşi görülmemiş boyutuna rağmen Sudan ordusu ile HDK arasında 2023 yılının nisan ayından bu yana süren iç savaş çerçevesinde, zulüm haberleri sıradan ve tekrarlayan bir hal aldı. Ne yazık ki el Faşir, bu tür şiddete yabancı değil, çünkü Darfur'un iç bölgeleri 21’inci yüzyılın ilk on yılında etnik temizliğe uğradı. Ancak, şu anki durum ile o dönemde yaşananlar arasındaki fark, o dönemde Batılı ülkelerden yükselen kınamalarla şu anki sessizliği oldu. Amerkalı aktör George Clooney gibi ünlülerin önderlik ettiği büyük bir destek kampanyası başlatıldı ve soykırıma karşı geniş çaplı baskı oluşturdu. Dünyanın dikkatini Sudan'ın batısına çeken bu kampanya, orada olanlara ışık tuttu.

190'dan fazla farklı dini ve insani yardım kuruluşundan oluşan Darfur'u Kurtarma Koalisyonu, şiddetin sona ermesi için lobi faaliyetleri yürütmek amacıyla 2004 yılında Washington'da kuruldu.

Ancak bugün, Sudan'daki çatışma basında kendine çok az yer buluyor. Dikkatler özellikle Gazze ve Ukrayna'daki diğer savaşlara odaklanmışken, sadece bir avuç ünlü el Faşir'deki katliamlara dikkat çekmeye çalışıyor. Öte yandan, Batılı hükümetlerin bu tür zulümleri önleme yeteneğine veya isteğine olan inanç, yirmi yıl öncesine kıyasla azalmış görünüyor.

Darfur’a destek kampanyasına dikkati çeken ünlüler

Çoğunluğu bölgenin Arap olmayan sakinlerinden oluşan isyancı gruplar 2003 yılında, Sudan hükümetinin ayrımcı tutumu ve şiddetli saldırılarına tepki olarak Darfur'da bir isyan başlattı.

O dönem Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, isyancılarla mücadele etmek için Cancavid milislerinin desteğiyle orduyu bölgeye gönderdi ve Birleşmiş Milletler'in (BM) tahminlerine göre doğrudan şiddet veya bunun sonucunda ortaya çıkan hastalık ve kıtlık nedeniyle 300 bin kişinin hayatını kaybettiği kanlı bir savaş başladı. Çatışma sırasında, hükümet güçleri, özellikle de Cancavid, Darfur'da halkın Arap olmayan kesimine karşı etnik temizlik ve soykırım yapmakla suçlandı.

Katliam haberleri geldikçe, Batılı insan hakları örgütleri harekete geçti. 190'dan fazla farklı dini ve insani yardım grubundan oluşan Darfur’u Kurtarma Koalisyonu (Save Darfur Coalition), şiddetin sona ermesi için baskı yapmak amacıyla 2004 yılında Washington’da kuruldu. Savaş kısa sürede kamuoyunun gündemine oturdu ve liberal görüşlü ünlüler arasında önemli bir konu haline geldi. Amerikalı aktris Angelina Jolie, 2004 yılında BM İyi Niyet Elçisi olarak Darfur'u ziyaret etti ve gördüklerini ‘inanılmaz derecede korkunç’ olarak nitelendirdi. Jolie’yi çok sayıda ünlü takip etti.

zxscdf
HDK üyesi, eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'in Darfur bölgesine yaptığı ziyaret sırasında el konulan silahları kaldırıyor, 23 Eylül 2013 (Reuters)

Daha sonra, Darfur'u Kurtarmak: Herkesin Favori Afrika Savaşı (Saving Darfur: Everyone's Favourite African War) kitabının yazarı Rob Crilly, BBC'ye verdiği demeçte savaşın ‘ünlüler için çekici bir neden’ haline geldiğini söyledi. George Clooney, bu kampanyanın en önde gelen destekçilerinden biriydi. Amerikan ve Avrupa hükümetlerine baskı yapmak amacıyla bölgeye birkaç kez seyahat etti ve BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Beşir’in sorumlu tutulmasını talep eden ateşli bir konuşma yaptı.

Ancak aktör Clooney daha sonra bu çabaların başarısızlıkla sonuçlandığını kabul etti ve 2008 yılında yapılan onca şeye rağmen Darfur halkının durumunun yıllar öncesine kıyasla daha iyi olmadığını açıkladı. Buna rağmen ünlülerin başlattığı kampanyanın etkisi küçümsenemez, çünkü bu kampanya Darfur'da olanlara dikkat çekmeye yardımcı oldu ve Beşir'in Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından suçlanmasına katkıda bulundu, ancak Beşir hiçbir zaman tutuklanmadı. Bunun yanında BMGK’nın 2007 yılında el Faşir'de UNAMID olarak bilinen BM-Afrika Birliği Darfur Misyonu’nu konuşlandırma kararı vermesinde etkili oldu. Yaklaşık 26 bin askerden oluşan bu güç, şiddeti tamamen durdurmayı başaramasa da bazı şiddet olaylarının azalmasına yardımcı oldu ve Beşir'i 2010 yılında müzakere masasına oturmaya ikna etti.

2025'te verilen zayıf tepki

Şiddet azalsa da 2019 yılında Beşir rejiminin düşüşü ve bir yıl sonra yeni hükümet ile Darfur isyancıları arasında bir anlaşma imzalanana kadar tamamen ortadan kalkmadı. Ancak, Beşir rejiminin düşmesine katkıda bulunan HDK ile ordu arasında anlaşmazlık patlak verdiğinde şiddet yeniden başladı. Cancavid milislerinden oluşan HDK, Darfur'un geniş bölgelerini kontrol altına aldı ve Sudan ordusunu diğer bölgelerden çıkarmak için çalıştı. El Faşir, ordunun kendini tahkim ettiği askeri kalelerden biriydi ve HDK'nın kasım ayında nihayet kontrolü ele geçirmesinden önce iki yıllık bir kuşatma yaşandı. Yirmi yıl önceki Cancavid gibi, HDK de bölgeyi ele geçirdikten sonra etnik nedenlerle katliamlar yapmakla suçlandı ve kurbanların çoğu Arap olmayan sivillerdi.

Darfur’daki savaş 2003 yılında patlak verdiğinde, Batı kamuoyu bu tür zulümlere alışık değildi. 1990'larda Bosna, Ruanda ve Kosova'da yaşanan etnik şiddet, şok edici istisnalar olarak sunulmuştu.

Bu kez ünlülerden önemli bir adım gelmedi. Clooney, 2023 yılında iç savaşın patlak vermesiyle birlikte pişmanlığını dile getiren ve ‘uluslararası toplumun Sudan'ı terk etmesini’ eleştiren bir makalenin ortak yazarı oldu. Bir yıl sonra, aktör Bill Nighy ve şarkıcı Paloma Faith dahil olmak üzere bazı İngiliz ünlüler, dönemin Dışişleri Bakanı David Cameron'a ciddi önlemler alınması çağrısında bulunan açık bir mektup gönderdi. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu girişimler, yaklaşık yirmi yıl önce ünlülerin katıldığı yaygın kampanyalarla karşılaştırıldığında, okyanusta bir damla niteliğindeydi.

Bir kez daha Darfur’un çeşitli etnik kesimlerini hedef alan el Faşir'deki mevcut katliamlar, çok az tepki uyandırdı. Bu da ‘ne değişti?’ sorusunu akıllara getirdi. Darfur'un öncelikler listesinde aşağıya düştüğü açık görünüyor. Ünlüler halen insani yardım kampanyalarına katılıyorlar, ancak Gazze’deki ve Ukrayna’daki savaşlar gibi manşetlere taşınan kampanyaları tercih ediyorlar. Benedict Cumberbatch ve Ian McKellen gibi önde gelen İngiliz aktörler, bu ayın başlarında İsrail'den tutuklu Filistinli lider Mervan Bergusi'yi serbest bırakmasını talep ettiler. Aynı şekilde Kate Winslet ve Liam Hemsworth gibi ünlüler, Gazze'deki çocuklar için para toplamak amacıyla ayakkabılarını açık artırmaya çıkaran bir kampanyaya katıldı. Benzer şekilde, Ukrayna'daki savaş Sean Penn, Mila Kunis ve Angelina Jolie gibi isimlerin bir kez daha kamuoyuna seslerini yükseltmelerine neden oldu.

g
Amerikalı aktör George Clooney, 27 Nisan'da o dönem Senatör olan eski ABD Başkanı Barack Obama'nın da katıldığı ve Clooney'nin 2006 yılında Darfur'dan gelen mültecilerle görüştüğü Güney Sudan ve Çad gezisinin ele alındığı basın toplantısından bir kare (Reuters)

Ancak, daha derin bir dönüşümün de yaşandığına dair bazı işaretler var. Bu dönüşüm, ünlülerin döngülerinden çok, daha geniş jeopolitik değişimleri yansıtıyor. Öncelikle bu tür kitlesel katliamlar ne yazık ki sıradan hale geldi. 2003 yılında Darfur'da savaş patlak verdiğinde, Batı kamuoyu bu tür zulümlere alışık değildi. 1990'larda Bosna, Ruanda ve Kosova'da yaşanan etnik şiddet, şok edici istisnalar olarak sunulmuştu. Dolayısıyla Darfur'daki soykırımın Batı kamuoyunun büyük bir bölümünü şok etmesi anlaşılabilir bir durumdu. O zamandan bu yana, Irak, Afganistan, Suriye, Ukrayna, Libya, Yemen ve son olarak Gazze'de yüz binlerce kişi öldürüldü, bunun yanı sıra dünyanın diğer bölgelerinde de sayısız çatışma yaşandı.

Her toplu katliam başlı başına bir trajedi olsa da artık olağanüstü bir olay olarak değerlendirilmiyor, küresel manzaranın tanıdık bir parçası haline geldi. Ne yazık ki, Sudan'da yirmi yıl süren savaşın ardından, El Faşir’deki yeni katliam artık eskisi gibi manşetlerde hak ettiği yeri bulmuyor.

Belki de Amerikalı aktör Clooney ve diğer ünlüler, eylemlerinin Batılı liderleri Sudan'da ciddi adımlar atmaya zorlayabileceğine inanırken biraz nahif ya da idealist davranmış olabilirler.

İkinci dönüşüm olarak Batılı hükümetlerin beklentileri kökten değişti. 2003 yılı, tek kutuplu dünyada Batı'nın nüfuzunun zirveye ulaştığı yıldı. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un Afganistan ve Irak'ı işgal etmesinden sonra ünlüler ve aktivistler, Beyaz Saray ve Avrupa hükümetlerinin Darfur'a müdahale etmek için etkilerini kullanma gücü ve iradesine sahip olduklarına inanıyordu. Ancak bundan yirmi yıl sonra, bu nüfuza olan güven azaldı. Dünya çok kutuplu hale geldi, Batı'nın rolü azaldı ve çoğu Batılı hükümet artık insani hedeflerin üzerinde kendi çıkarlarını ön planda tutuyor gibi görünüyor. Avrupa Birliği'nin (AB) Ukrayna'ya olan ilgisinin artması, yabancı göçmen sayısını azaltma çabaları ve Donald Trump'ın faydacı yaklaşımı, bu tarafların hiçbirinin Sudan çatışmasına siyasi veya diplomatik olarak yatırım yapmaya hazır olduğunu göstermiyor. Batılı aktörlerin, hem İsrail-Filistin çatışmasında hem de Ukrayna'daki savaşta önemli çıkarları söz konusu, bu da bu iki mesele üzerinde kamuoyunun baskısının neden devam ettiğini açıklıyor. Ancak birçok kişi Batı'nın Sudan'daki çıkarlarının artık sınırlı olduğunun farkında.

Sessiz kalmak kelimelerden daha güçlü

2025 yılında ünlüleri sessizlikleri nedeniyle suçlamak haksızlık olabilir. Zira Hollywood yıldızları film yapmak için para alıyorlar, siyasi kampanyalar yürütmek için değil. Dahası, Sudan krizi gibi büyük çatışmalarla başa çıkma sorumluluğu, dünyaca ünlü yıldızlara değil, liderlere, karar vericilere ve uluslararası topluma ait. Bunun yanında el Faşir'deki olaylar ve Sudan’daki son çatışmalarda nispeten sessiz kalınması, 2000’li yılların başlarında Darfur'un gördüğü yoğun ilgiyle karşılaştırıldığında, dünyanın geçirdiği dönüşümler için önemli çıkarımlar taşıyor. Belki de George Clooney ve diğer ünlüler, eylemlerinin Batılı liderleri Sudan'da ciddi adımlar atmaya itebileceğine inanarak biraz nahif ya da idealist davranmış olabilirler. Ancak o zamanlar, umutları samimiydi. Bugün ise bu beklentiler sönmüş gibi görünüyor. Burada şu sorunun sorulması gerekiyor; Bu sönüş ne zaman başladı? Irak'ta mı? Suriye'de mi? Ukrayna'da mı? Gazze'de mi? Belki de biriken bu hayal kırıklıkları, Sudan'da olanları protesto etmek için sesini yükselten birkaç ünlünün artık şaşırtıcı olmadığı mevcut duruma toplu olarak katkıda bulundu. Çünkü artık seslerinin iktidarlar ve nüfuz sahibi kişiler tarafından duyulmasını beklemiyor gibi görünüyorlar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Dibeybe, Ankara'da uçağı düşen Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ın hayatını kaybettiğini açıkladı

Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)
TT

Dibeybe, Ankara'da uçağı düşen Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ın hayatını kaybettiğini açıkladı

Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe, Salı akşamı yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed Ali Ahmed el-Haddad’ın, Ankara üzerinde uçağıyla irtibatın kesilmesinin ardından hayatını kaybettiğini duyurdu.

Dibeybe, Haddad’la birlikte seyahat eden isimlerin de kazada hayatını kaybettiğini açıkladı. Hayatını kaybedenler arasında Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Feturi Garibel, Askerî Sanayi Kurumu Başkanı Tuğgeneral Mahmud el-Katiyui, Genelkurmay Başkanlığı Danışmanı Muhammed el-Asavi Diyab ile Basın Ofisi fotoğrafçısı Muhammed Ömer Ahmed Mahcub bulunuyor. Açıklamada, söz konusu kişilerin Ankara’dan Trablus’a dönüş sırasında, resmî görevden dönerken meydana gelen kazada yaşamlarını yitirdiği belirtildi.

Dibeybe, “Bu büyük kayıp, vatanımız, askerî kurumlarımız ve tüm Libya halkı için derin bir acıdır. Ülkemize sadakat ve özveriyle hizmet eden, disiplin ve sorumluluklarıyla örnek olan isimleri kaybettik” dedi.

Öte yandan, Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bugün (Salı) yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı’nı taşıyan uçakla Ankara’dan kalkışından kısa süre sonra irtibatın kesildiğini bildirmişti. Yerlikaya, X platformundan yaptığı paylaşımda, 9H-DFJ kuyruk numaralı Falcon 50 tipi özel uçağın, saat 20.10’da Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Trablus’a gitmek üzere havalandığını, saat 20.52’de ise uçakla bağlantının koptuğunu açıklamıştı.

Bakan Yerlikaya, Haymana çevresinden acil iniş talebi alındığını, ancak sonrasında uçakla temas kurulamadığını, uçakta beş kişinin bulunduğunu, bunlar arasında Libya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı el-Haddad’ın da yer aldığını ifade etmişti. Daha sonra yapılan açıklamada ise uçağın enkazına ulaşıldığı bildirildi.

c
Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, Dbeybe hükümetine bağlı güçlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad ve heyet üyeleriyle birlikte, 23 Aralık 2025 tarihinde Ankara'da. (Türkiye Savunma Bakanlığı)

Libya basını, Devlet İletişim Bakanı’na dayandırdığı haberlerinde, “Türk makamlarından gelecek sonuçları bekliyoruz, güçlü ihtimalle uçak düştü” ifadelerine yer verdi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre, Türkiye Millî Savunma Bakanlığı hafta başında Libya Genelkurmay Başkanı’nın Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Türk mevkidaşı ile bazı üst düzey askerî yetkililerle görüştüğünü duyurmuştu.

Olayın ardından Ankara hava sahasının geçici olarak trafiğe kapatıldığı, bölgede bir patlama sesi duyulduğu ve bazı televizyon kanallarının, uçağın kalkışından sonra havalimanı çevresinde meydana gelen şiddetli bir patlamaya ait görüntüleri yayımladığı bildirildi.

Aynı gün içerisinde, Türkiye Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in Libya Genelkurmay Başkanı el-Haddad’ı kabul ettiği, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nun da Kara Kuvvetleri Komutanı Metin Tokel’in katılımıyla el-Haddad’ı resmî törenle karşıladığı kaydedildi.