İsrail’de İşçi Partisi lideri Merav Michaeli’nin istifasının yarattığı şokla birlikte Başbakan Binyamin Netanyahu, halkın ve dünyanın dışladığı hükümetinin ömrünü uzatmak amacıyla Gazze’deki savaşı uzatma çabalarını sürdürüyor. Öte yandan pek çok kişi, İsrail’in tarihinin en ağır siyasi krizine gireceğini düşünüyor ve Gazze’deki savaşın ateşi yatıştığında bir iç savaşın patlak vermesinden korktuklarını dile getiriyor.
Michaeli dün, parti liderliğinden istifa edip yakın dönemde siyasetten çekilme niyetini açıkladı. Halk liderliğe olan güvenini kaybetmesi ve Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısına olanak sağlayan büyük başarısızlıktan yönetimi sorumlu tutması ışığında savaştan sonra mevcut siyasi ve askeri liderliğin başta kalmasına izin vermeyeceği için İsrail’in kaçınılmaz olarak 2024’te erken seçimlere gideceğini öngören Michaeli, önümüzdeki nisan ayında iç seçimlerin yapılması için çalışacağını açıkladı. Michaeli’nin kararı, anketlerin seçim barajını geçemeyeceğini ve siyasi haritadan kaybolacağını gösteren İşçi Partisi’nde büyük bir şoka neden oldu.
Netanyahu’ya baskı
Ancak iktidardaki Likud Partisi’ne yakın kaynaklar, seçim tarihini öne almaya çalışacağını ima eden Netanyahu’nun, erken seçim çağrısında bulunmaması konusunda sağ kanattaki müttefiklerinden yoğun bir baskı altında olduğunu bildirdi. Müttefikleri Netanyahu’ya, bu gibi seçimlerin partisi ve liderliğini yaptığı sağ kanat için değil, bizzat kendisi için bir intihar anlamına geleceğini söylüyorlar.
Ayrıca tüm anketlerin yaklaşan seçimlerin ağır bir yenilgiyle sonuçlanacağını gösterdiğini söylüyorlar. Anketlerde hükümet koalisyonunun 64 sandalyeden 42’ye (Parlamentodaki toplam 120 sandalyeden) düştüğünü, Ulusal Birlik Partisi Başkanı Benny Gantz’ın sol partiler, Yair Lapid ve İslami Hareket Birleşik Arap Listesi ile bir sonraki hükümeti kuracağını, böyle bir hükümetin, Netanyahu’yu savaş sonrasında hükümetin başı olarak görmek istemeyen ve onu bölgesel planların önünde bir engel olarak gören Başkan Joe Biden’ın yönetiminden büyük bir siyasi destek alacağını ifade ediyorlar. Bu bağlamda Netanyahu’yu şu sözlerle uyardılar:
“Sizin etinizi lime lime edecekler ve yolsuzluk suçlamasıyla sizi hapse attırmak için ellerinden geleni yapacaklar.”
Sağ partilerin liderlerinin hemfikir olduğu bu görüşe Netanyahu’nun ikna olmaya başladığını belirtiyorlar. Netanyahu artık seçim savaşını yönetmeye başlamış olması ve Filistin meselesinde her zamankinden daha radikal pozisyonlar almasıyla birlikte, Gazze Şeridi’ne yönelik politikasını sıkılaştırmaya geri döndü ve şimdi uzun bir süre için “sınırlı” bir işgalden söz ediyor. Bu da savaşın aylarca uzatılması anlamına geliyor.
Tek oyuncu
Ancak Netanyahu bu sahadaki tek oyuncu değil. Savaşın birkaç hafta içinde sona erdirilmesi yönündeki ABD baskısının yanı sıra, Bakan Benny Gantz üzerinde hükümetten çekilmesi ve hükümetin düşmesine yol açacak seçimlere zemin hazırlamak üzere savaşın sona erdirilmesine teşvik etmesi yönünde de bir baskı var.
Partinin parlamento bloğunun bir oturumunda, partinin liderliğinde yer alan Sefarad Yahudisi olan iki eski bakan, Orit Farkash Hacohen ve Michael Biton hükümetten derhal çekilme talebinde bulundu. Bu bağlamda, hükümette kaldıkları her günün Netanyahu’ya partisi içindeki, sağcı kamptaki ve halk düzeyindeki şahsi mücadelesinde destek olmak anlamına geldiğini vurguladılar.
Biton Gantz’a hitaben “Seçim savaşını bizim aleyhimize yürüttüğünün farkında değil misiniz? Savaşı kendi kişisel çıkarlarına hizmet edecek şekilde yürüttüğünü görmüyor musunuz? İsraillilerin çoğunluğu bunu biliyor, ordu komutanlığı bunu biliyor ve ABD’liler de bunu biliyor. Peki buna neden izin veriyoruz?” diye sordu. Ancak toplantıda bu eğilime karşı çıkan güçlü bir taraf da ortaya çıktı. Gideon Sa’ar ve Ze’ev Elkin bu tarafta başı çekiyordu. Zira iki Knesset üyesi, savaşın zirvesindeyken hükümetten çekilmenin ölümcül bir hata olacağına dikkati çekerek “Bu durumda parti çıkarlarını kamu çıkarından üstün tutan bir tarafmış gibi görüneceğiz” dedi.
Kamu çıkarı ve parti çıkarı
Gantz tartışmayı o meşhur üslubuyla şöyle sonuçlandırdı:
“Ulusal sorumluluk, kamu çıkarını parti çıkarından önce tutmamızı gerektirir. Halk aptal değil. Netanyahu’nun ne yaptığını, bizim nasıl davrandığımızı izliyor, takip ediyor, biliyor ve anlıyor. Partizan hesaplar uğruna askerlerimizi savaş alanında azılı bir düşmanla savaşmaya terk edemem.”
Gözlemciler her halükarda İsrail’deki siyasi krizin daha da kötüleştiği ve ülkeyi büyük sarsıntılardan kurtaracak bir çözüm olmadığı görüşünde. Netanyahu seçime gider ve düşerse aşırı sağ kanat, hükümete karşı sokak savaşına girecek ve tıpkı yerleşimcilerin Batı Şeria’da yaptığı gibi ülkede tam bir kaos yaratacak. Yok eğer seçimlere gitmezse protesto güçleri ve muhalefet partileri öfkeli halkı serbest bırakacak ve bu, sadece Netanyahu’yu istifaya çağıran gösterilerin değil, ona karşı bir halk ayaklanmasının da fitilini ateşleyecek. Sağcı milisler de bunu bir iç savaşa dönüştürecek.
Bu sırada Netanyahu tüm bu olayların kendi çevresinde gerçekleştiğini ve hesap verme gününün yaklaştığını fark ediyor. Ne yaparsa yapsın ateşkese gitmek zorunda kalacak ve istifasını gerektiren bir savaşla karşı karşıya kalacak. Bu savaşı iki yoldan biriyle püskürtmeyi planlıyor; ya etrafındaki sağ bloğu güçlendirip Likud Partisi içindeki rakiplerini ekarte ederek iktidara tutunacak ya da popülerliğini yeniden kazanmak için hızla seçimlere gidecek.
Sağcı siyasi söylemin güçlendirilmesi
Netanyahu şu anda etrafını saran aşırı sağı güçlendirmek için sağcı siyasi söylemi güçlendiriyor. Filistin devletinin kurulmasını sadece kendisinin engelleyebileceğini iddia ediyor ve savaştan sonra İsrail’in Gazze karşısında güvende olmasını yalnızca İsrail ordusunun garanti edebileceğini ileri sürüyor. Bu çerçevede, “İsrail’den nefret etme temelleri üzerine kurulan, terörizmi teşvik eden ve Holokost’u inkar eden Mahmud Abbas tarafından yönetilen” Filistin Yönetimi’nin geri dönüşüne karşı çıkıyor.
Hükümetin yargı reformu planına karşı yürütülen protesto kampanyasının liderlerinden biri olan yazar Uri Misgav, Haaretz’de dün şunları yazdı:
“Her şey çirkin ve acı verici olacak; İsrail’in yorulan sinirlerini daha da yıpratacak ve ülkeyi iç savaşa daha da yaklaştıracak. Ancak bu kez sokaklarda durup “demokrasi” diye bağırmak yetmeyecek. Bölgenin, Acil Durum ve Polis Müdahale Güçleri’ne bağlı çok sayıda milis kuvveti ve makul olmayan miktarda silaha boğulduğu ve bu güçlere belirsiz yetkiler verildiği bir savaş döneminden geçtik. Eğer Şas ve Likud partilerinin saflarında Netanyahu’nun görevden alınmasını destekleyen hiçbir rasyonellik ve ulusal sorumluluk kırıntısı kalmazsa, o zaman hepimiz onunla birlikte yıkıma sürükleneceğiz. Bu nedenle baskı ve çabalara odaklanılması gerekiyor.”