Nekbe'nin yıldönümünde etik tartışması

İki devletli çözüm önerisi artık ne Filistinlilerin ne de İsraillilerin gündeminde

Fotoğraf: Getty Images
Fotoğraf: Getty Images
TT

Nekbe'nin yıldönümünde etik tartışması

Fotoğraf: Getty Images
Fotoğraf: Getty Images

Ahmed Mahir

Filistinliler, yaşadıkları Büyük Felaket’in (Nekbe) 75'inci yıl dönümünde, uzun zamandır bekledikleri güzel günlerin geleceğine dair umutlarını hala koruyor. Bazıları İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da iradeleri dışında yerleşim birimleri inşasının ve yarım yüzyılı aşkın süredir ‘geçici’ statüde olan işgalin devam etmesi nedeniyle iyimser olmak için tek bir neden bile bulamasalar da halen umutlarını kaybetmiş değiller.

Filistinlilerin bir Filistin yönetimi kurdukları işgal altındaki topraklarının sürekli daralmasına, iki devletli çözüm önerisine artık hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin düşünce dünyasından silinmesi eşlik ediyor. İki taraf arasında barışı sağlamak ve bir Filistin devletinin kurulmasının önünü açmak amacıyla ABD’nin başkenti Washington'da, Beyaz Saray'ın bahçesinde imzalanan Oslo Anlaşmaları, üzerinden geçen 30 yılın ardından neredeyse hiç kimse tarafından hatırlanmıyor.

Son 50 yılda, yani 1967 yılında Batı Şeria'nın işgalinin başlangıcından bu yana, birbiri ardına iktidara gelen Amerikan yönetimlerinin, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'da yerleşim birimleri inşa etmesini durdurması gerektiği açıklamaları bir artıp bir azalsa da hiçbir sonuca varılamıyor. ABD, 14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail’i bağımsız bir devlet olarak tanıyan ilk ülke oldu. O günden bu yana da İsrail, ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli ortağı olamaya devam ediyor. Bununla birlikte ABD, Filistinliler ile İsrailliler arasında bir barış anlaşması yapılması konusunda kararlı.

İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da Filistinlilerin iradeleri dışında yerleşim birimleri inşa edilmeye devam ederken, ‘geçici’ statüdeki İsrail işgali de yarım yüzyılı aşkın süredir sürüyor.

Ramallah merkezli Filistin Politika ve Anket Araştırmaları Merkezi (PCPSR) ile Tel Aviv Üniversitesi Uluslararası Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk Programı tarafından ortak gerçekleştirilen bir anket, bugün Filistinlilerin ve İsraillilerin çoğunluğunun iki devletli çözüme karşı olduklarını, hatta bazılarının eşit haklara sahip şekilde tek bir devlette yaşamayı desteklediklerini gösterdi. Ankete katılan Filistinlilerin yüzde 61'i ve İsraillilerin yüzde 65'i gibi bir çoğunluk ise ilerleyen süreçte yeni bir intifadanın başlayacağını düşünüyor.

fgtynj
1948 yılında Filistin topraklarının yüzde 78'inde İsrail Devleti'nin kurulmasına zemin hazırlayan Balfour Deklarasyonu'nu kınayan pankart açan Filistinli bir gösterici (Arşiv - Getty Images)

İşgal altındaki Batı Şeria’da yaklaşık 720 bin İsrailli yaşıyor. Filistin Merkez İstatistik Bürosu tarafından yayınlanan son verilere göre İsrailliler, 300’den fazla ruhsatsız ve rastgele inşa edilmiş yerleşim biriminde kalıyor. Söz konusu yerleşim birimleri, ilgili uluslararası yasalara göre yasadışı sayılıyor. Aynı zamanda bu yerleşim birimleri, İsrail işgalinin sona ermesinin önündeki en büyük engeli teşkil ediyor.

İsrail, Batı Şeria’daki yerleşim birimlerine yasadışı olmalarına rağmen resmi statü verdi. İsrail makamlarından izin alınmadan yerleşim karakolları kuruldu. Ancak İsrailli yetkililer, söz konusu karakollardan bazılarını meşrulaştırma niyetinde olduklarını birçok açıklamada ifade etti.

sdvb
Fotoğraf: Getty Images

İsrail Dışişleri Bakanlığı internet sitesinde yerleşim birimlerinin ‘bağımsız bir egemen devlet toprağının bir çeşit sömürgeleştirilmesi’ olarak gösterilmeye çalışmasının reddedildiği belirtiliyor. Bakanlık, bu tür girişimleri ‘siyasi amaçlı ve bir aldatma taktiği’ olarak tanımlıyor.

Filistinli ve İsrailli insan hakları savunucuları İsrail Dışişleri Bakanlığı’na, daha fazla Filistin toprağının ilhak edilmesini hedefleyen ‘Siyonist hırsın’, Arap tarihinde Nekbe (Büyük Felaket) yılı olarak bilinen ve yaklaşık 800 bin Filistinlinin evlerinden edildiği, Filistin şehirlerinin boşaltıldığı ve Birleşik Krallık'ın kararıyla Filistin'in yıkıntıları üzerinde İsrail Devleti’nin kurulduğu 1948 yılından önceye dayandığını söyleyerek yanıt verdi. Filistinli ve İsrailli insan hakları savunucularına göre Nekbe, yerleşim birimlerinin çoğaltılması ve insan hakları ihlalleriyle günümüzde halen devam ediyor. Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) gibi uluslararası insan hakları örgütleri de bu yüzden İsrail'i Filistinlilere karşı ‘apartheid’ rejimi uygulamakla suçluyor.

Filistinli ve İsrailli insan hakları savunucuları İsrail Dışişleri Bakanlığı’na, daha fazla Filistin toprağının ilhak edilmesini hedefleyen ‘Siyonist hırsın’, Arap tarihinde Nekbe (Büyük Felaket) yılı olarak bilinen ve yaklaşık 800 bin Filistinlinin evlerinden edildiği, Filistin şehirlerinin boşaltıldığı ve Birleşik Krallık'ın kararıyla Filistin'in yıkıntıları üzerinde İsrail Devleti’nin kurulduğu 1948 yılından önceye dayandığını söyleyerek yanıt verdi

Başarının bedeli ve değeri

İsrail, 75’inci doğum gününde sağlık, eğitim, teknoloji ve ekonomi alanlarındaki başarı hikayeleriyle övünüyor. Sağlık alanında önemli bir küresel konuma sahip olması nedeniyle son on yıl içinde gelişmiş ülkeler arasında yerini aldı. Bu alanda son derece gelişmiş bir teknolojik model sundu. Bilimsel araştırmalarda muazzam bir başarı elde ederek, eğitim kalitesi ve üniversite mezun oranı bakımından dünyada beşinci sıraya yerleşti.

Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) verilerine göre, İsrail, geçtiğimiz yıl yüzde 6,5'lik gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) oranıyla bazı Avrupa ülkelerinin önüne geçen önemli bir ekonomik büyüme kaydetti.

Filistinliler, uluslararası ve İsrailli insan hakları örgütlerinin 1948 yılından beri bu sorumluluğu üstlenmesi nedeniyle, bu başarıların İsrail'e ahlaki bir sorumluluk yüklediğini düşünüyor. Filistinlilerden bazıları kadim yurtlarına dönmenin hayalini kuruyor. Bazıları da Birleşmiş Milletler’in (BM) kurduğu mülteci kamplarında, işgal altındaki Filistin topraklarında ve İsrail askeri kontrol noktalarıyla ayrılmış yerleşim bölgelerinde mülteci olarak yaşıyor. Batı Şeria'daki köylerin ve şehirlerin birbirinden ayrılması ve İsrail'in ‘geçici bir güvenlik çiti’ olarak da adlandırdığı ayrım duvarı, Filistinliler açısından insani krize yol açan uygulamalardan biri.

BM Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, geçtiğimiz ekim ayında işgal altındaki Filistin toprakları, Doğu Kudüs ve İsrail hakkında bir rapor yayınladı. Raporda, İsrail hükümetinin politikalarının Filistinlilerin hayatlarının her alanında ciddi ve çok yönlü etkileri olduğu belirtildi.

Bu sonuca varılması için makul gerekçelerin olduğu ifade edilen raporda, İsrail'in Filistin topraklarını işgali, işgalin devam etmesi ve İsrail hükümetinin fiili ilhak politikaları nedeniyle uluslararası hukuka göre yasadışı hale geldi.

Raporda işgal altındaki Filistin topraklarına çoğunlukla askeri amaçlarla el konulduğuna ve daha sonra buraların yerleşim birimleri inşa edildiğine dikkat çekildi.

BM Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarını güç kullanarak işgal etmeye devam etmesi nedeniyle, Filistinlilerin bireysel ve toplu olarak haklarını ihlal etmekten uluslararası olarak sorumlu olduğu sonucuna vardı.

İngiltere’deki Exeter Üniversitesi Avrupa Filistin Araştırmaları Merkezi Direktörü ve ‘The Ethnic Cleansing of Palestine’ (Filistin'in Etnik Temizliği) kitabının yazarı İsrailli tarihçi Ilan Pappe gibi İsrailli ve Filistinli tarihçiler, İsrail’in ilk günahının bedelini ödemesi gerektiğini söylüyor. Ayrıca, İsrail'in varlığı ve refahı uğruna ağır bedeller ödeyen Filistinlilere tazminat ödenmesi çağrıları yapıyorlar.

Ancak İsrail'in siyasi gerçekliğiyle hiçbir bağı olmamasından dolayı bu çağrılar, hayali ya da Nekbe'nin romantik bir canlanışından ibaret görünüyor. Bugün İsrail, tarihindeki en aşırı sağcı kabul edilen bir hükümete sahip. Mevcut İsrail hükümeti, 2022 yılı sonlarında kuruldu. Araplara ve Filistinlilere yönelik ırkçı tutumları ve açıklamalarıyla bilinen Ultra Ortodoks (Haredi) partilerden ve ırkçı Dini Siyonizm Hareketi’nden bakanlara sahip. Yerleşim birimlerinden de sorumlu olan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, geçtiğimiz günlerde Paris'te düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmada, Ürdün'ün yanı sıra Lübnan ve Suriye'nin bazı bölgelerini de kapsayan ‘Büyük İsrail Haritası’nı tanıttı. Smotrich, Filistinli diye bir halkın olmadığını, bunun ‘bir uydurmadan ibaret olduğunu’ düşünüyor.

Smotrich ve arkadaşlarının tamamen Yahudilerden oluşan bir Yahudi devleti kurma çağrısında bulundukları ve İsrail'in yanında egemen bir Filistin devleti kurulması için sınırların çizilmesine karşı çıktıkları, Kudüs'ün tartışmalı kaderi hakkında konuşmaya bile karşı oldukları biliniyor. Bu tür tutumlar, İsrail'in resmi olarak gerilimi tırmandırdığını ve önceki hükümetlerin Filistinlilere ekonomik teşvikler sağlayarak ‘çatışmayı yönetme ve azaltma’ stratejilerinden çarpıcı bir şekilde sapma olduğunu ortaya koyuyor. Ancak Filistinliler, söz konusu stratejileri, işgali gizlice sürdürmek ve hatta Filistin meselesini bir bütün olarak görmezden gelmek ve Arap dünyasında İsrail ile olan psikolojik bariyeri kırmak için bir kamuflaj olarak görüyor.

İngiltere’deki Exeter Üniversitesi Avrupa Filistin Araştırmaları Merkezi direktörü İsrailli tarihçi Ilan Pappe gibi İsrailli ve Filistinli tarihçiler, İsrail’in ilk günahının bedelini ödemesi gerektiğini söylüyor.

thnmt
Tel Aviv'de hükümetin yargı reformuna karşı düzenlenen gösteriler sırasında, İsrail işgaline karşı gösteri düzenleyen ve arka planda Siyonist hareketin kurucusu Theodor Herzl'in görüldüğü, İngilizce ‘apartheid’ kelimesinin harflerini taşıyan eylemciler (Gettty Images)

Filistin yeniden doğana kadar İsrail gerçek bir demokrasi olamayacak. O zamana kadar, camilerin sinagoglarla yan yana inşa edildiği iki devlette, hatta iki uluslu bir devlette bir arada yaşamaktan bahsetmek, orada burada yapılan bildik resmi açıklamalarda tekrarlanan bir klişe olarak kalacak.

İşgal Altındaki Topraklardaki İsrail İnsan Hakları Enformasyon Merkezi'ne (B'Tselem) göre şu an Batı Şeria'nın yaklaşık yüzde 10'unu yerleşim birimleri kapsıyor. Buradaki belediyeler, henüz herhangi bir yerleşim birimine ya da yerleşim karakoluna resmi olarak bağlanmamış geniş açık alanları kontrol ediyor. Batı Şeria'nın yüzde 40’ı yerleşim birimlerinin doğrudan kontrolü altında. (İsrail'in 1948'de ilhak ettiği geniş toprakları da hesaba katarsak bu oran önemli ölçüde artacaktır.)

İsrailli iktisatçı Shir Hever, ‘The Political Economy of Israel's Occupation: Repression Beyond Exploitation’ (İsrail işgalinin Ekonomi Politiği: Sömürünün Ötesinde Baskı) adlı kitabında ‘işgalin maliyeti’ konusunda ilginç bir hipotez öne sürüyor.

Hever, (60’ıncı sayfada) şunları yazıyor:

Eğer 1967 savaşından sonra işgal altındaki Filistin topraklarında askeri işgal olmasaydı, birbiri ardında kurulan İsrail hükümetleri, yerleşim birimlerinin inşası ve geliştirilmesi, askeri tesislerin, kontrol noktaları ile güvenlik önlemlerinin güçlendirilmesi ve ayrım duvarının inşası için ayrılan devasa bütçeleri İsrail'deki diğer sektörlere tahsis edebilirdi.

Son günlerdeki haberlerinde İsrail basını, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in Kudüs'te yaklaşık 2 bin subay ve askerden oluşan yeni bir güvenlik gücü oluşturmayı planladığını ve bunun İsrail hazinesi ile vergi mükelleflerine 1 milyar şekele (282 milyon dolar) mal olabileceğini aktardı.

Aşırı sağcı Yahudi Gücü Partisi’nin lideri olan ve daha önce ırkçılıktan suçlu bulunan Ben-Gvir, geçtiğimiz ocak ayında İsrail polisine İsrail'deki halka açık yerlerden Filistin bayraklarının kaldırılması talimatını vermişti. Ben-Gvir, Filistin bayrağı sallamanın ‘teröre destek veren bir eylem’ olduğunu söylüyor. Filistinliler içinse bu, kendilerine dayatılan bir oldu-bitti ve boyun eğdirme politikasının bir başka örneği.

Filistin için Nekbe’nin yıldönümü ve İsrail için kuruluş yıldönümü, bu yıl İsrail’de yargının yetkilerini sınırlayan, demokrasiyi baltalayan ve ‘yargı diktatörlüğü’ kuran yasalara karşı kitlesel ve eşi benzeri görülmemiş gösterilerle aynı zamana denk geliyor. İsrail’de her geçen gün büyüyen protesto hareketi, İsrail toplumunda büyük bir bölünmeye neden oldu. Bazı çevreler, biri laikler diğeri ise dindarlar ve İsrail tarihinin en uzun süre başbakanlık görevini yürüten Binyamin Netanyahu'nun destekçileri için olmak üzere, ‘iki İsrail devletinin’ olduğundan bahsediyor.

Tel Aviv ve Batı Kudüs'teki protesto gösterilerine Filistin bayrağı taşıyarak katılan, Filistinlilere yönelik zulmü kınayan ve İsrail'de demokrasiyi tehdit eden temel neden olarak tanımladıkları devam eden İsrail işgalinin altını bir kez daha çizen İsrailliler de var.

İsrail, Yahudi takvimine göre bu yılın nisan ayında kuruluş yıldönümünü kutlarken, Filistin yeniden doğana kadar İsrail’de gerçek bir demokrasi olamayacağını savunan bu küçük grup, o zamana kadar camilerin sinagoglarla yan yana inşa edildiği iki devlette, hatta iki uluslu bir devlette bir arada yaşamaktan bahsetmek, orada burada yapılan bildik resmi açıklamalarda tekrarlanan bir klişe olarak kalacağını söylüyor.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.