Suriye’ye insani yardımın azalması açlığı arttırdı

BM, açlık ve yetersiz beslenmeyle mücadele için 134 milyon doları sağlayamıyor!

Fotoğraf: Ewan White
Fotoğraf: Ewan White
TT

Suriye’ye insani yardımın azalması açlığı arttırdı

Fotoğraf: Ewan White
Fotoğraf: Ewan White

Joseph Daher

Aralık 2023'te Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP), geçtiğimiz Kasım ayında yaptığı çağrıya rağmen insani yardım finansmanı eksikliği nedeniyle Suriye’deki genel gıda yardımı programının Ocak 2024’ten itibaren sona erdiğini duyurdu. WFP, daha önceki bir açıklamasında Birleşmiş Milletler (BM) örgütünün, Suriye’de 3,2 milyon insanın yaşadığı açlık ve yetersiz beslenmeyle mücadele için önümüzdeki altı ay içinde gıda yardımı sağlamak için gereken 134 milyon doları toplayamaması halinde bu programdan vazgeçeceği uyarısında bulunmuştu. WFP, tahminlerine göre gıda yardımındaki her yüzde 1’lik azalmanın 400 binden fazla insanı kıtlığın eşiğine getirdiğini belirtti.

Genel gıda programının sona erdiğine ilişkin duyuru, Temmuz 2023’te bütçenin yüzde 40 oranında azaltılmasından birkaç hafta sonra geldi. Bu durum, Suriye’de 2,5 milyon yararlanıcıya sağlanan aylık yardımın azalmasına neden oldu.

İnsani yardım finansmanındaki eksiklikler, Ağustos ayında yardımın Irak’ta 38 bin mülteci ve Ürdün’de 50 bin mülteciyle sınırlandırılması gibi komşu ülkelerdeki Dünya Gıda Programı’nı da etkiledi. Bu fon açığı, yalnızca Suriye’yi değil aynı zamanda programların azaldığı ve yakın zamanda daha da azalacağı WFP’nin ülke faaliyetlerinin yarısını da olumsuz etkiliyor. Ancak BM örgütü, bazı çocuk beslenme planlarını sürdürmenin ve çiftçilerin geçimlerini desteklemenin yanı sıra, doğal afetlerden etkilenen ailelere daha küçük programlarla destek sağlamaya devam edeceğini belirtti. Geçtiğimiz on yılda WFP, 4,8 milyon ton gıda sağlamak için 3 milyar ABD doları, 300 milyon ABD dolarından fazla nakit yardımı ve mal ve hizmet sağlamak için 800 milyon ABD doları harcadı.

sef
6 Aralık 2023, İdlib’in eteklerindeki Atma kampında Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı, yardım teslimatları durmadan önce yerinden edilmiş insanlara yardım paketleri dağıtırken Suriyeli çocuklar oynuyor (AFP)

Suriyelilerin yüzde 90’ının yoksulluk sınırının altında yaşadığı ve BM’nin Suriye’de 15,3 milyon insanı ihtiyaç sahibi olarak sınıflandırdığı bir dönemde WFP’nin Suriye’deki yardım hizmetlerindeki azalma, Suriye krizine yönelik insani ihtiyaçların her düzeyde artmaya devam etmesiyle ortaya çıkıyor. Gıda güvensizliği de artmaya devam ederken, en az 12,1 milyon kişinin gıda güvensizliğinden mustarip olduğu ve koşulların daha da kötüleşmesi durumunda ilave 2,9 milyon kişinin de gıda güvensizliği riskiyle karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.

BM, Suriye’de 15,3 milyon insanı ihtiyaç sahibi olarak sınıflandırıyor. En az 12,1 milyon kişinin gıda güvensizliğinden mustarip olduğu tahmin ediliyor.

Peki bu finansman krizindeki ana itici güçler nelerdir? Suriye nüfusu ve Suriye’deki insani yardımın niteliği üzerindeki etkiler nelerdir?

Öncelikle Suriye krizine sağlanan uluslararası insani yardımın giderek azalmasına ilişkin endişeler son birkaç yılda arttı. Şubat 2023’te meydana gelen yıkıcı deprem, bu itici güçleri önemli ölçüde değiştirmedi. Bu durum, 2023 Suriye İnsani Müdahale Planı’nın finansmanındaki büyük açıkta da görülüyor. BM organlarının Mali Takip Sistemi’nin Aralık 2023 rakamlarına göre, gerekli olan 5,41 milyar dolarlık miktarın yalnızca yüzde 33’ü toplandı. Geçen yıl BM öncülüğündeki Suriye İnsani Müdahale Planı 2022 finansman ihtiyacının yalnızca yüzde 37'sini karşılamıştı.

Aynı zamanda, BM’nin Suriyeli özel şirketlerle yaptığı sözleşmelerin değeri de 2021’de 199,7 milyon dolardan 2022’de yüzde 16 düşüşle 167,2 milyon dolara geriledi. Bundan önce BM’nin Suriyeli şirketlerle yaptığı sözleşmelerin değeri 2020’de 244,5 milyon dolar, 2019’da ise 230,7 milyon dolardı.

Ekonomik ve sosyal kriz kötüleştikçe, 2011 yılından bu yana Suriye halkına ve ülkenin yerel ekonomilerine yönelik uluslararası insani yardımın önemi belirgin bir şekilde arttı. 2011 yılında ayaklanmanın başlamasından sonra Suriyedeki sivil toplum kuruluşlarının sayısı önemli ölçüde artış yaşadı. Suriye’ye yapılan uluslararası insani yardımın en önemli finansman kaynakları, ABD ve Avrupa Birliği (AB) idi.

Sivil toplum örgütleri zayıfladı

Bu bağlamda Suriye’deki insani yardım hizmetlerine ayrılan finansmanın azaltılması, STK’ları, BM kuruluşlarını ve sahadaki yerel aktörleri ve onların faaliyetlerini zayıflatıyor. Dünyadaki diğer bağlamlarda olduğu gibi Suriye’de veya komşu ülkelerde bulunan sivil toplum kuruluşlarının büyük çoğunluğu, yabancı ülkelerden, BM kuruluşlarından veya uluslararası STK’lardan gelen uluslararası fonlara bağımlı.

Batı medyası ve yetkilileri, uluslararası insani yardım fonundaki bu düşüşü sıklıkla ‘bağışçıların ilgisizliğinin’ ve daha az ölçüde de olsa Suriye’deki siyasi sürecin tıkanmasının bir sonucu olarak açıklıyor. Ancak bu, dış yardımın bağışçıların diğer siyasi önceliklerine, özellikle de Batılı olanlara yönlendirilmesi olarak anlaşılıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne göre özellikle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmasını ve refahını teşvik eden ve hedefleyen, uluslararası bağışçılar tarafından sağlanan devlet yardımı olarak tanımlanan resmi kalkınma yardımı, 2021’de 186 milyar dolardan 2022’de tarihsel olarak en yüksek seviyesine, 204 milyar dolara yükseldi. Artış iki nedenden kaynaklandı. Birincisi, donör ülkelerdeki mültecilerin hazırlanması ve barındırılmasına yönelik tahsisatlar, 2021’de 12,8 milyar dolardan 2022’de 29,3 milyar dolara önemli bir artış gösterdi. Daha sonra Rus askeri operasyonu ve devam eden savaş sonrasında Ukrayna’ya yapılan resmi kalkınma yardımını artırıldı. Ukrayna’ya yapılan dış yardım, 2021’de 918 milyon dolardan 2022’de 16,1 milyar dolara ulaştı.

Uluslararası finansmanın azalması Suriye’deki insani krizi daha da derinleştirecek, Suriyeli sivil toplum kuruluşlarının geleceğini etkileyecek ve faaliyetlerinin devamını tehdit edecektir. Bu, ülkedeki sosyal ve ekonomik durumun halihazırda devam eden kötüleşmesine katkıda bulunacaktır. İş fırsatlarının olmayışı ve düşük maaşlar, daha fazla genç Suriyeliyi, özellikle de üniversite mezunlarını ve vasıflı çalışanları daha iyi yaşam koşulları arayışıyla ülkeyi terk etmeye itiyor.

Mülteci sayısı ikiye katlandı

Avrupa’ya yasal ve yasa dışı yollardan seyahat etmeye çalışan Suriyelilerin sayısı son birkaç yılda artmaya devam etti. AB sınırından yasadışı bir şekilde geçen Suriyelilerin sayısı 2021 ile 2022 arasında iki katına çıktı ve Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı’na (Frontex) göre 2021’de 46.395’ten 92.472’ye yükseldi. Suriyeli sığınmacıların sayısı da 2022’de ilk kez 116 bin 980’e yükseldi. Almanya, 2021’e göre yüzde 17 artışla en çok tercih edilen destinasyon oldu. Bu durum, aynı zamanda Lübnan üzerinden yasa dışı yollardan ülkeyi terk etmeye çalışan Suriyelilerin sayısının artmasıyla da görüldü.

xsdc
Fotoğraf: AFP

Ocak ve Aralık 2022 arasında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), içinde 4 bin 334 yolcu bulunan 51 teknenin yasa dışı geçiş yaptığına dair raporlar aldığını açıkladı.

UNHCR’nin 2022 rakamlarına göre potansiyel göçmenlerin yüzde 62,2’si Suriyeli, yüzde 28’i Lübnanlı ve yüzde 11’i Filistinlilerden oluşuyor. Son yıllarda denize açılmaya yönelik benzer girişimler sırasında, kuzey Lübnan’dan suya indirilen ilkel bir teknenin Suriye’nin Tartus kenti açıklarında batması da dahil olmak üzere ölümcül kazalar meydana geldi. Bu da Eylül 2022’de 150’den fazla kişinin ölümüyle sonuçlandı. Bu eğilim 2023’te de devam etti. Ancak tam tersi şekilde… Öyle ki 2023’ün ilk yarısında yapılan Suriyeli başvurularının sayısı, 2015- 2016 mülteci krizinden bu yana yaşanan benzer dönemleri aştı, sığınma başvuruları 66 bin 600’e çıktı.

11 Aralık’ta yayınlanan bir raporda, 2024 yılı İnsani Müdahale Planları, Suriye’deki operasyonların ‘en acil insani ihtiyaçlara yanıt vermeye odaklanacağını ve tamamlayıcı bir kalkınma müdahalesine olan acil ihtiyacın altını çizeceğini’ açıkladı. Bu, Suriye’de son on yılda gıda ve ayni yardım, kupon, nakit ve barınma sağlanması gibi temel ihtiyaçların sağlanmasına odaklanan insani yardıma yönelik ana eğilimin ve itici güçlerin devamı niteliğinde.

Ancak tamamlayıcı kalkınma müdahalesi, acil yardımla karşılaştırıldığında sınırlı kaldı. Ancak son birkaç yılda özellikle Suriye hükümeti tarafından kontrol edilmeyen bölgelerde hafif ilerleme kaydedildi. Bununla birlikte bu projeler, özellikle kuzeydoğuda birkaç istisna dışında, hâlâ büyük ölçüde küçük altyapı rehabilitasyonunu hedefliyor.

Suriye’de faaliyet gösteren insani yardım aktörlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının sayısı giderek artarken, sınırlı düzeyde kalan sürdürülebilir işletmeyi teşvik etmek için yerel altyapının yeniden kurulması veya tarım ve imalat sektörlerine yardımın artırılması da dahil olmak üzere daha iyileşme veya kalkınma odaklı bir yaklaşıma doğru bir geçiş yapılıyor. Bu gelişme, Suriye ekonomisini etkileyen bazı yapısal sorunların çözümü çerçevesinde yaşandı. Büyük ölçekli, uzun vadeli insani yardımın, ekonomik toparlanma için gerekli koşulları yaratmada ve nüfusun yaşam koşullarını iyileştirmede nasıl başarısız olduğuna ve bir yandan da uluslararası yardıma bir tür devlet bağımlılığı yarattığına dair dünya çapında çeşitli örnekler var.

Suriye rejimi, ülkedeki insani ihtiyaçların seviyesinin sürekli artmasından sorumlu olan ana taraftır. 2011’den bu yana Suriyelilere verdiği yıkım ve zarar, bu insani felakete neden oldu.

Yabancıların dövizi zorunlu hale geldi

Genel olarak uluslararası insani yardımın azalması ve Suriye hükümetinin mali kapasitesinin azalmaya devam etmesiyle birlikte, bütçe harcamalarının 2022’de 5,5 milyar dolardan 2023’te 2,2 milyar dolara yüzde 60 oranında azalmasıyla da açıkça görüldüğü üzere Suriyeli gurbetçilerden ve göçmenlerden gelen paralar, Suriyelilerin kendi ülkelerinde hayatta kalabilmeleri için her zamankinden daha önemli hale gelecek. Para transfer tahminleri 3 ila 6 milyar dolar arasında değişiyor. Bu para olmadan Suriye halkının büyük bir kesimi, tüccarlardan borç almak ve/veya borçlanmak dışında günlük ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Suriyeli gurbetçilerin gönderdiği paralar, ülkede sayıları giderek artan ailelerin ana mali kaynağı haline geldi. Ancak Suriye’deki birçok yerel girişim, kuruluş ve dernek için finansman kaynağı olmasına rağmen, paraların insani yardım aktörlerinin finansmanında mutlak anlamda önemli bir rolü bulunmuyor. Bununla birlikte göçmen dövizleri, Suriye nüfusunun acısını hafifletmeye yetmeyebilir ve ülkede yaşayan Suriyeli aileler, kötüleşen yaşam koşullarıyla başa çıkmak için çeşitli başa çıkma mekanizmaları ve stratejileri geliştirmeye devam edecektir.

Devlet hizmetleri azalmaya devam ederken temel ihtiyaçlardan yoksunluk da artıyor. Örneğin geçtiğimiz kış sezonu için bazı aileler henüz ödeneklerini alamazken, bu kış sezonunda da sübvansiyonlu kalorifer yakıtı dağıtımında yine ciddi bir gecikme yaşandı. Bu yakıt, her aileye litresi 2000 Suriye lirası olmak üzere 100 litre (akıllı kart sistemiyle iki parti halinde) veriliyor. Bu gecikme karşısında pek çok aile, karaborsadan mazotu, bazı durumlarda litre başına 16 bin Suriye lirasını aşan fiyatlarla satın alıyor. Bu rakam, nüfusun büyük kesiminin satın alma gücünü de aşıyor. Standart gıda sepetinin Eylül 2023 değeri, 2023 başından bu yana yüzde 100 artarak bir önceki yıla göre üç kat arttı ve 938 bin Suriye lirasına (11 bin 557 Suriye lirası resmi kuruyla 81 ABD doları) ulaştı. Buna karşılık Suriye hükümeti, Ağustos 2023’te asgari ücreti ikiye katlayarak 185.940 Suriye lirasına (16,1 ABD dolarına eşdeğer) çıkardı. Bu, Aralık 2021’den bu yana türünün ilk artışı ve Eylül 2023 için standart referans gıda sepeti için gereken miktarın yüzde 19,8’ini temsil ediyor.

İyileşme koşulları ve başkanlık sarayının adamları

Nihayetinde Suriyelilerin ihtiyaçlarını karşılayacak insani yardımların yeterli düzeyde tutulmasının ve uzun vadeli kalkınma hedeflerine yönlendirilerek daha verimli hale getirilmesinin yollarının bulunması gerekiyor. Bununla birlikte insani yardım, daha erken toparlanmaya veya bir ülkenin altyapısına, ekonomisine ve üretken sektörlerine yarar sağlayan kalkınma odaklı insani yardıma geçişi teşvik etmek de dahil olmak üzere, doğru şekilde uygulandığı takdirde ekonomik toparlanma için kritik bir ilerleme sağlayabilir. Ancak Suriyeli göçmen yetenekleri kabul eden, yaptırımlar veya yerli ve yabancı yatırımcılar için güvenlik eksikliği gibi çeşitli kısıtlamalardan arınmış bir ekonomik ortamın varlığı da dahil olmak üzere bir dizi koşul olmadan bu genellikle yeterli olmuyor.

İnsani yardım ileriye yönelik bir ivme sağlayabilir ancak kısıtlamalardan, yaptırımlardan veya güvensizlikten arınmış bir ekonomik ortam da dahil olmak üzere bir dizi koşulun mevcudiyetini gerektiren uzun vadeli ekonomik toparlanmayı sağlamaz.

Ayrıca temel gereksinimlerden biri, nüfusun çoğunluğunun çıkarlarını gerçekleştiren ve hizmet eden ve ekonominin üretken sektörlerini geliştirmeye çalışan kalkınma yaklaşımlarını ve sosyal ve ekonomik politikaları teşvik eden hükümet politikalarıyla ilgilidir. Bu bağlamda Suriye rejimi, ülkedeki insani ihtiyaçların seviyesinin sürekli olarak artmasının ana sorumlusudur. 2011’den bu yana nüfusun büyük kesimlerine verdiği yıkım, zarar, toplumun ortak çıkarı pahasına başkanlık sarayıyla bağlantılı küçük bir iş adamı azınlığına fayda sağlayan ekonomi politikaları, yolsuzluk ve kötü yönetim, insani yardımın istismar edilmesi ve kontrolü dışındaki kuzey bölgelerine aktarılmasının engellenmesi sonucunda hükümet, Suriye’de bu insani felakete neden oldu.

* Şarku’l Avsat tarafından Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.