Gazze'de beyaz bayrak taşımak hayatta kalmak için yeterli değil

İsrail askerleri kaçan meslektaşlarına ateş açtı... Genelkurmay başkanı bunu ciddi bir ihlal olarak değerlendiriyor

Savaş kurallarına göre, beyaz bayrak taşınması tek başına tetiklerin çekilmemesini gerektiriyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Savaş kurallarına göre, beyaz bayrak taşınması tek başına tetiklerin çekilmemesini gerektiriyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
TT

Gazze'de beyaz bayrak taşımak hayatta kalmak için yeterli değil

Savaş kurallarına göre, beyaz bayrak taşınması tek başına tetiklerin çekilmemesini gerektiriyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Savaş kurallarına göre, beyaz bayrak taşınması tek başına tetiklerin çekilmemesini gerektiriyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Acı ve büyük bir hata olarak nitelendirilen bir olayda İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin Şucaiyye semtindeki çatışmalar sırasında, 7 Ekim'de kaçırıldıktan sonra Hamas'tan kaçan gömleklerini çıkarmış ve beyaz bez parçaları aslı olan sopalar taşıyan üç rehineyi öldürdü.

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi olaya ilişkin yaptığı açıklamada, kuvvetlerinin rehinelerin kaçtığı bir senaryoya hazırlıklı olmadığını ve beyaz bayrak taşıyan veya bilinen yollarla teslim olan herkese ateş edilmesini yasaklayan talimatlara yönelik ihlal sonucunda öldürüldüklerini söyledi.

Savaş üssü

Halevi'nin konuşması açıktı ve Gazze'de savaşan kara kuvvetlerine 'beyaz bayrak taşıyan veya teslim olanları vurmamaları' yönünde talimat verdiklerine ve savaş hukuku ve uluslararası insancıl hukuk hükümleriyle desteklenen askeri emirlerin Gazze sakinleri için de geçerli olduğunu belirttiklerine yönelik şüpheye yer bırakmayacak, analiz ve yoruma fırsat bırakmıyordu. 

Lahey Anlaşması'na göre, savaşlarda teslimiyet işareti olan beyaz bayrağı taşıyan kişinin korunması ve güvenliğinin sağlanması gerekiyor.

Bu konu küresel olarak kabul edilmiş olup ülkelerin bunun için imza atmasını gerektirmiyor. 

Uluslararası Kızıl Haç Komitesi'nin web sitesi, amacı silahlı çatışmalarda insanları korumak olan Savaş Kuralları serisi hakkında bir yazı paylaştı.

Yazıda "siviller, sağlık personeli veya yardım görevlileri gibi çatışmaya katılmayan kişilerin korunması gerektiği, bu kuralların sivillerin hedef alınmasını yasakladığı ve öldürülmelerinin bir savaş suçu olduğunu" belirtiliyordu. 

Birleşmiş Milletler, beyaz bayrak taşıyan kişilerin öldürüldüğü vakaları belgeledi (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Birleşmiş Milletler, beyaz bayrak taşıyan kişilerin öldürüldüğü vakaları belgeledi (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Ceza mahkemesine gidecekler

Halevi'nin açıklaması Gazze Şeridi sakinlerinin öfkesini uyandırdı.

Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yaşayan bazı vatandaşlar beyaz bayrak taşıdıklarını ancak İsrail ordusunun onlara ateş açtığını ve yerinden edilenlerden bazılarının beyaz bayraklarla güvenli koridorda yürürken yakınlarını kaybettiklerini belirtti.

Beyaz bayrak taşırken yakınları öldürülen ya da vurulan veya üzerine ateş açılan Filistinliler, başlarına gelenleri bir savaş suçu, uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali ve savaş kurallarının ihlali olarak değerlendirerek, davalarını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne götürme sözü verdi.

İfadeler

Halen Gazze Şehri'nde ikamet eden ve bir barınma merkezinde yaşayan vatandaş Muhammad Haccac, "12 Aralık'ta suyumuz bitti, bir şişe doldurmak için dışarı çıkmaya karar verdim ve beyaz bayrakla yola çıktım. Ancak yürümeye başladığım anda keskin nişancılar beni ayağımın dibinden hedef aldılar ve hemen okula geri kaçtım" dedi. 
Yerinden edilen Eyhem el-Zerd "Gazze'deki evimizden güneye doğru yola çıktığımızda beyaz bayrak taşıdık ve Selahaddin Caddesi'ndeki askeri kontrol noktasına ulaşır ulaştığımızda bir asker bayrağı tuttuğum elimi hedef aldı ve yaralandım. Beyaz bayrak yere düştü ve kanla lekelendi" dedi. 

Yerinden edilen Cabir Hamam, göç koridorunda yerde yatan cesetler gördüğünü ve bunların yanında bazılarının kurbanların kanıyla lekelenen beyaz bayraklar olduğunu belirtti.

Gazze'deki Şifa Hastanesi yakınlarında bir binanın tepesinde duran askerin, beyaz bayrak taşıyan çocuğu vurduğunu bizzat gördüğünü ancak çocuğun akıbetini bilmediğini ifade etti.

Kocasını ve çocuğunu iki ayrı olayda kaybeden, yerinden edilen Dua "Gazze'deyken çocuğum malzeme almaya giderken beyaz bayrak taşıyarak gitti ama ordu vurdu. Kocam da göç koridorunda beyaz bayrak taşıyordu ama uzun mesafe yürümekten yorulduğunda beyaz örtüyü birkaç saniye indirdi, askerler hemen onu vurdu" dedi. 

Belgeler

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) belgelerine göre, İsrail ordusu, kurbanları güvenli olduğunu ve sivillerin kullanımına açık olduğunu söyledikleri Selahaddin Caddesi'nde beyaz bayraklar taşıyarak yürürken öldürdü.

OCHA, İsrail ordu güçlerinin beyaz bayrak kaldırmaya çalışan erkek, çocuk ve kadınlara ateş açtığını, bunlardan bir kısmını öldürdüğünü, bazılarının kaçabildiğini veya barınaklarına dönebildiğini, bu durumun Gazze Şeridi'nin kuzey kesiminde yoğunlaştığını, Gazze'nin güney kesiminde ise beyaz bayrak yönteminin nispeten başarılı olduğunu bildirdi.

OCHA Filistin Koordinatörü Lynn Hastings, Gazze Şeridi'nde güvenli bir yerin olmadığını, İsrail ordusunun kabul ettiği bir teslimiyeti ifade etmenin yöntemi olmadığını, beyaz bayrak kaldırarak bu ana kadar hayatta kalan, bir kısmı da mağdur olan kişi ve aileler olduğunu belirtti. 

Yerinden edilmiş kişiler, güvenli göç koridorunda yerde yatan cesetler gördü (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Yerinden edilmiş kişiler, güvenli göç koridorunda yerde yatan cesetler gördü (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Kasım ayı ortasında, İsrail güçlerinin el-Şifa Hastanesine baskın yaptığı sırada hastanenin yakınında beyaz bayrak taşıyan bir çocuğun kaçmaya çalışırken öldürüldüğünü gösteren bir video yayımlandı.

2 Aralık'ta, ateşkesin sona ermesi ve İsrail bombardımanının yeniden başlamasının ardından iki çocuğunu Han Yunus şehrindeki barınma merkezlerine tahliye etmeyi başaran bir babanın beyaz bayrak taşırken ki hali yayınlandı. 

Tetiğe basılmasını durdurması gerekiyor

Filistin Halkının Haklarını Destekleme Uluslararası Komisyonu Direktörü ve insan hakları savunucusu Salah Abdulati, "Uluslararası savaş hukukunda beyaz bayrak tetiğe basılmasını durdurabilir ama İsrail ordusunun başarısızlıkları, Gazze savaşında bu kurala bağlı kalacağı yönündeki iddiaları çürütüyor" dedi. 

Ayrıca "Savaş kuralları, sivillerin savaşın tehlikelerinden korunma, ihtiyaç duydukları yardımı alma haklarını sağlar ve onlara zarar gelmemesi için her türlü makul önlemin alınması gerektiğini belirtir" ifadelerine yer verdi.

Savaş kuralları sivillerin savaşın tehlikelerinden korunma hakkının tanınmasını ön görüyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Savaş kuralları sivillerin savaşın tehlikelerinden korunma hakkının tanınmasını ön görüyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Meşrulaştırma

İsrail ordusu sözcüsü Avichay Adraee, Gazze'de yaşanan bu olaylarla ilgili olarak "Kuzey Gazze Şeridi bölgesi şiddetli bir savaş bölgesi olarak kabul ediliyor. Orada insanların bulunması yanlış ve tehlikeli, sivilleri güneye doğru ilerlemenin gerekliliği konusunda sık sık uyardık" açıklamasında bulundu.

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi beyaz bayrak kaldırıp teslim olmak isteyen birine ateş açılmasının uygun olmadığını, aksi takdirde bunun beyaz bayrak taşıyan herkese ateş edilmesini yasaklayan kuralların ihlali sayılacağını söyledi.

İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Hertzog,lkesinin uluslararası yasalara saygı duyduğunu ve barışın öneminin farkında olduğunu söyledi.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.