Rüstem Mahmud
Irak yerel meclis seçimlerinin sonuçlarına göre Kürt partileri, Irak Anayasası’nın 140. maddesi uyarınca Kürdistan Bölgesi ile merkezi hükümet arasında tartışmalı bölgeler olarak sınıflandırılan dört vilayet olan Kerkük, Musul, Diyala ve Selahaddin’e siyasi ve idari açıdan geri döndü. Ancak bu dönüş, bu partilerin ‘yasama ve siyasi çoğunluk’ açısından arzuladıkları şeye ulaşamadan gerçekleşti. Özellikle son yıllarda Kerkük vilayeti ve onunla birlikte büyük ölçüde Ninova vilayeti, Kürt siyasi güçleri ile Arap mevkidaşları arasında çatışmaya ve yoğun siyasi kutuplaşmaya konu olmuştur.
Kerkük vilayetinde iki ana Kürt partisi (Yurtseverler Birliği ve Kürdistan Demokratik Partisi) il meclisindeki 16 sandalyeden yalnızca 7’sini aldı. Arap partileri 6 sandalye alırken, Türkmen partileri 2 sandalye aldı ve son sandalye ise Hıristiyan kotasına gitti. Bu sonuçlara göre, geçtiğimiz aylarda söz verdiği gibi, kazanan üç Arap listesinden biriyle ittifak kuramadığı takdirde Kürt güçleri Kerkük’e yeni bir vali seçemeyecek. Ancak özellikle de seçim kampanyası boyunca Arap partiler, Kürt partilerinin 2005- 2017 yılları arasında olduğu gibi Kerkük valiliğini kontrol etmelerini engellemek amacıyla birbirleriyle ve Türkmen Cephesi ile ittifak yapma sözü verdikleri için, söz konusu ittifak olası değil.
Öte yandan iki Kürt partisi, kota listelerinden kazananlar ve bağımsız Kürt isimlerle birlikte, her zaman olduğu gibi Ninova vilayetindeki (Musul) sandalyelerin yaklaşık üçte birini, yani 29 sandalyenin 9’unu elinde tutmayı başardı. Bu durum ona siyasi olarak hareket etme ve her biri il meclisinde iki veya üç sandalye kazanmayı başaran yaklaşık altı Arap listesinden oluşan bir ittifaklar ağı oluşturma yeteneği veriyor.
“2005 seçimlerinde Sünni Arapların boykot etmesi nedeniyle Kürt partileri, Kerkük Vilayet Meclisi’nde sandalyelerin çoğunluğunu kazandı”
Ayrıca vilayette birinci sırayı alan koalisyona, eski valinin oğlu Necm Abdul Caburi başkanlık ediyor. Caburi, 2020- 2023 yılları arasında Ninova valisi olarak görev yaptığı süre boyunca Kürt partilerine yakın olan ve onlarla anlayış içinde olan bir isim.
Diyala ve Selahaddin vilayetlerinde iki Kürt partisi ikişer sandalye kazandı. Bununla birlikte özellikle iki vilayetin doğusundaki Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde idari ve güvenlik pozisyonları elde etme istekleri açısından, valilik pozisyonunu devralmak isteyen siyasi harekete eşit olmayı başardılar.
Uzun süreli birikim
Iraklı Kürtler ihtilaflı bölgeleri Irak’taki ulusal davalarının biçimlendirici bir parçası olarak görüyor. Yaklaşık 5 milyon kişinin yaşadığı bu bölgeler arasında, Diyala ve Selahaddin vilayetlerinin doğusu, Kerkük vilayetinin tamamı ve Ninova vilayetinin kuzeyi ve batısı yer alıyor. Bu bölgeler ayrıca, her zaman Kürt milliyetçi hareketi ile Irak’ı yöneten ardışık rejimler arasındaki çatışmanın özü olmuştur. Kürtlere göre 1991’de özerk bir bölge elde etmek, Kürt partileri açısından hikâyenin yarısıydı. Çünkü eski Irak rejimi, yukarıda bahsi geçen ve yıllardır Kürt siyasi güçlerinin ifadesiyle Araplaştırma ve demografik mühendislik süreçlerine maruz kalan diğer bölgelerin Kürt kimliğini tanımayı reddederek, yalnızca şu anda Kürdistan bölgesini oluşturan üç Kürt vilayeti olan Erbil, Dohuk ve Süleymaniye’den geri çekildi.
Sorun, eski rejimin 2003’te devrilmesiyle, özellikle de 2005’te yeni Irak anayasasının yazılmasıyla aşırı kutuplaşmaya döndü. O dönemde Irak Arap siyasi güçlerinin Kürtlerin Kürt ulusal kimliğine sahip federal bir bölge edinme hakkını tanıma konusunda anlaşmasına rağmen ancak o bölgeye dahil edilmesi gereken alanlar konusunda ciddi bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Kürt siyasi güçleri, Kürt çoğunluğun bulunduğu tüm bölgelerin kendisine dahil edilmesi konusunda ısrar ederken, Arap ve Türkmen muhatapları, eski rejimin 1991’de çekildiği bölgeyi üç vilayet içinde bölgeye dahil olan tek bölge olarak görüyordu.
Irak Anayasası’nın 140. maddesi bir uzlaşma olarak geldi ve bu coğrafyayı, tartışmalı alanlar olarak tanımladı. Ayrıca sorunu, yaygın Araplaştırma politikalarını ortadan kaldıracak bir dizi kararın alınmasından başlayarak, barışçıl mekanizmalara göre çözecek uzun vadeli bir zaman çerçevesine bırakıyor. Madde, dışlanan Kürtleri bölgelerine geri gönderiyor. Orduya alınan Arapları, Kerkük vilayetinin nüfus kayıtlarından çıkararak eski vilayetlerine iade ediyor. Kürtlerin ve Türkmenlerin mülklerinin kamulaştırılmasına ilişkin tüm kararları iptal ediyor ve işe alım yapanların mülk belgelerini inceliyor. Daha sonra tüm bu bölgelerde genel bir nüfus sayımı yapılmasını ve yerel halk arasında idari olarak merkezi hükümete mi yoksa Kürdistan bölgesine mi ait olduklarına karar vermek için genel bir referandum yapılmasını içeriyor.
2005 yılında Sünni Arapların il meclisi seçimlerini boykot etmesi nedeniyle Kürt partileri Kerkük İl Meclisi sandalyelerinin çoğunluğunu, 41 sandalyenin 25’ini kazandı ve o tarihten bu yana vilayette herhangi bir seçim yapılmadı. Aynı şey 2005 yılında Ninova vilayetinde de yaşandı. Ancak aradaki fark 2009 ve 2013 yıllarında yapılan seçimlerde güç dengesinin ayarlanmasıydı. Diyala ve Selahaddin vilayetlerinden de aynı şey yaşandı.
“DEAŞ, 2014 yılında Musul vilayetinin tamamının kontrolünü ele geçirdi. Özgürleştirilmesinin ardından vali, merkezi hükümet ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki uzlaşmayla atanmıştı.”
Bu uzun dönem boyunca, yani tam yirmi yıl boyunca Kerkük ve Musul vilayetleri, her iki vilayette de valilik mücadelesine dayalı yoğun Kürt- Arap siyasi kutuplaşmasına tanık oldu. Mevcut Irak anayasasına göre vali, yerel yönetimin başı olarak kabul ediliyor. Yerel bütçeyi hazırlamak ve proje ve sektörlere dağıtmak, il meclisinin kararlarını uygulamak ve merkezi yönetim kararlarını uygulamanın yanı sıra, vilayetteki askeri sektörler, üniversiteler ve tüm halka açık yerler dahil olmak üzere kamuya ait tesisleri denetlemek, kamuya açık ve uluslararası etkinliklerde vilayeti temsil etmek gibi geniş yetkilere sahip. Ayrıca kamu görevlilerinin belirli kademelere atanması, üniversite ve enstitülerin kurulmasında da söz sahibi.
2005 yılından bu yana iki ana Kürt partisi (Yurtseverler Birliği ve Kürdistan Demokratik Partisi), Kerkük vilayetini kontrol ediyor, ancak Kürt hegemonyasına karşı yerel protestoların artması ve seçmen kütükleri konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle seçimlerin yapılma ihtimalinin düşmesi üzerine, 2010 yılında Irak’ın eski Cumhurbaşkanı ve Ulusal Birlik lideri Celal Talabani, vilayet içinde yetkileri dağıtacak bir mekanizma bulmayı kabul etti. Öyle ki vali yardımcılığı görevi Arap bileşene verildi, il meclisi başkanı ise Türkmen bileşeninden oldu. Bu durum, bölgede 2017’de bağımsızlık referandumu yapılana kadar böyle kaldı. Merkezi hükümet buna Kerkük vilayeti üzerindeki kontrolü yeniden sağlayarak yanıt verdi. Bu nedenle dönemin Başbakanı Haydar el-İbadi, Kerkük’ün Kürt valisi Necmeddin Kerim’i görevden aldı. Kürtlerin şikâyet ve itirazlarına rağmen yerine vali yardımcısı Rakan el-Caburi, il meclisinin onayı olmadan atandı, daha sonra il meclisi feshedildi ve valinin yetkisi mutlak hale geldi.
Bu aşamada Irak’taki en önemli Türkmen siyasi gücü ve Türkiye’ye en yakın olan Türkmen Cephesi, Kerkük vilayetindeki ana mevkilerin, her bir bileşen için yüzde 32 oranında olmak üzere, en büyük üç bileşen (Araplar, Kürtler ve Türkmenler) arasında kotalara göre dağıtılmasını ve geriye kalan yüzde 4’lük kısmın ise Süryani- Keldani bileşeninin çocuklarına bırakılmasını öneriyordu. Bu, Kürt güçleri tarafından reddedildi. Çünkü bunu vilayetteki demografik ve siyasi gerçeklerin ihlali ve vilayetteki sandalyelerin çoğunluğuna sahip olan güçlerin anayasal haklarının ortadan kaldırılması olarak değerlendirdiler. Kürt güçleri, bu prensibin Kerkük’ün yanı sıra Diyala, Selahaddin ve Ninova vilayetlerinde aynı anda tüm ihtilaflı bölgelerde genel olması halinde kendileri için kabul edilebilir olacağını söyledi.
“Federal hükümetin Kürtlerin elinde bulunduracağı yerel pozisyonlarla diğer bölgelerden ayrım gözetmeksizin işbirliği yapması, en acil konu.”
Musul vilayetinde de neredeyse benzer bir olay yaşandı. 2005 seçimlerinden sonra Kürt siyasi güçleri Duraid Kashmoula’yı vali ve Kürdistan Demokrat Partisi lideri Hüsrev Goran’ı da yardımcısı olarak atadı. Ancak 2009’daki il meclisi seçimlerine Sünni Arapların yoğun katılımıyla tablo değişti. Kürt partileri il meclisinde çoğunluğu kaybetti. Konsey sandalyelerinin çoğunluğunu kazanan Al Nuceyfi ailesinin liderliğindeki liste, merkezi hükümeti Kürt partileriyle, özellikle de il meclisindeki sandalyelerin üçte birini elinde bulunduran Kürdistan Demokratik Partisi’yle (KDP) siyasi uzlaşma olmadan kurma konusunda ısrar etti. DEAŞ, Musul vilayetinin tamamının kontrolünü 2014’te ele geçirene kadar beş yıl boyunca vilayetin çeşitli bölge ve kurumlarında yolsuzluk ve şiddetli gerginlikler yaşandı. Kurtuluştan sonra vali, merkezi hükümet ile Kürdistan Bölgesel Hükümeti arasındaki uzlaşmayla atandı.
Karmaşık seçenekler
Bu sonuçlara göre bu vilayetlerdeki yerel siyasi/idari koşullar, Kürtlerin buradaki durumu, bunun bölgedeki güvenliğin ve siyasi istikrarın geleceği üzerindeki etkisi ve Irak Anayasası'nın 140. maddesinin uygulanmasına yönelik mekanizmalar üzerindeki etkisiyle ilgili olarak gözlemciler tarafından çeşitli ayrıntılı sorular ortaya koyuldu.
Peki Kürt güçlerin Kerkük il meclisindeki sandalyelerin yarısından azını kazanması, Kürtlerin il meclisindeki en büyük blok olduğu dikkate alındığında, il meclisi içindeki Arap veya Türkmen bloğuyla ittifak yaparak Kürt bir vali seçmelerine yol açacak mı? Yoksa halk seferberliği, güvenlik kontrolü ve vilayet üzerindeki ekonomik, askeri ve siyasi hegemonya mekanizmaları, Kürtleri valilik pozisyonu için büyük ihtimalle Arap olan bir adayı kabul etmeye zorlamak için mi kullanılacak? Belirtilene göre ikinci olasılık, Kürtlere nüfusun belirgin bir çoğunluğunu oluşturdukları bölgelerde, Çamçemal, Dibs, Kara Hancir banliyölerinde ve şehir merkezinin kuzey mahallelerinde, valinin politika ve davranışlarının rızaya uygun olması koşuluyla idari ve hizmet pozisyonları üstlenerek tazminat ödenmesi karşılığında ortaya koyulacak. Bu durum, Kerkük vilayetindeki Tekaddüm Partisi gibi merkezi, yerel olmayan Sünni siyasi güçlerin desteklediği ve Kürdistan Demokratik Partisi ile mutabakata varılan bir bağlamdır.
Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) lideri ve resmi sözcüsü Saadi Ahmed Bireh, Al-Majalla’ye verdiği röportajda partisinin mevcut pozisyona ilişkin tutumunu, “Rakamlara bakıldığında KYB’nin vilayetteki en büyük siyasi blok olduğu ve demokratik mekanizmalara göre valiyi seçmenin onun hakkı olması gerektiği açıkça görülüyor. KYB, bunun ulusal bir meydan okumaya veya diğer partilere karşı siyasi muhalefete dayanmasını değil, bunun yerine valiliği sessizce ve herkese hizmet eden bir kalkınma stratejisine göre yönetmek isteyen güçlerle açık bir siyasi uzlaşmaya varılmasını tercih ediyor. Ancak Arap ve Türkmen güçlerinin kendi aralarında demir ittifaka gitmesi, Kerkük vilayetini kimseye faydası olmayacak yanlış yollara sürükleyecektir” ifadeleriyle açıkladı.
Ninova vilayetindeki mevcut duruma değinen Bireh, “Örneğin, Musul’da eski vali Necm el-Cuburi’nin listesinin ilk sıralarda yer almasıyla Kürt güçleri, mutabakata dayalı politikaları sürdürmesi ve valiliğin ve özellikle Sincar ve Ninova Ovası’nda sorunlu bölgelerin ilerlemesi, Musul kentinin ulusal ve dini bir arada yaşama modeline dönüştürülmesi, DEAŞ döneminin ötesine geçilmesi, Musul Barajı meselesi, tarım ve turizm gibi vilayetin stratejik ekonomisine odaklanmak için net bir programı onaylaması koşuluyla vali seçimi konusunda onunla işbirliği yapmaya hazır” dedi.
Başka bir Kürt kaynak ise Al-Majalla’ya yaptığı açıklamada, Kürt güçlerin, özellikle de il meclisi koltuklarının üçte birini elinde bulunduran Ezidi ve Hıristiyan kota koltuklarını işgal edenlerle Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) meclisin kararlarını etkileyebildiğini söyledi. Kaynağa göre KDP, 2009- 2013 yılları arasındaki kutuplaşmaya düşmek istemiyor ve valilik işlerinin en geniş uzlaşma ve oybirliği potansiyeliyle ilerlemesini sabırsızlıkla bekliyor.
Kürt güçleri, özellikle Ninova Ovası, Sincar ve Akra bölgelerinde ‘Kürtlere dengeyi sağlayacak bazı merkezi mevkiler vermek, vali yardımcılığı ve il meclis başkanlığı gibi pozisyonlar vermek, özellikle Ninova Ovası, Sincar ve Akra bölgelerinde ilçe müdürlerini Kürt güçlerinin adayları arasından net bir Kürt çoğunluğuyla atamak ve son olarak Kürt güçleri valiliğin mali ve idari politikalarına dahil etmek olmak üzere üç başlangıç şartına uyması koşuluyla Arap güçlerinin valilik adayına güven oyu vermeye hazır. Aynı durum Kürtlerin kuzey ve doğusunda kapsamlı bölgelere sahip olduğu Diyala ve Selahaddin vilayetleri için de geçerli.
Öte yandan merkezi yetkililerin, özellikle de federal hükümetin, diğer Irak bölgelerinden herhangi bir ayrım gözetmeksizin, Kürt bireylerin sahip olacağı yerel makamlarla işbirliği yapması en acil sorun olmaya devam ediyor. Çünkü bu durum Kürdistan bölgesinin merkezi otorite ve Irak’ın geri kalanıyla olan ilişkisi açısından tüm Irak siyasi sahnesine yansıyacaktır.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.