Grundberg, Yemen-Yemen müzakerelerinde barışa yönelik taahhütlerin çıktığını duyurdu

BM Yemen Özel Elçiliği Ofisi Şarku’l Avsat’a: Tarafların katılımıyla bir uygulama mekanizması oluşturmaya çalışıyoruz

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve BM Yemen Özel Elçisi Hans Grundberg Riyad’da (SPA)
Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve BM Yemen Özel Elçisi Hans Grundberg Riyad’da (SPA)
TT

Grundberg, Yemen-Yemen müzakerelerinde barışa yönelik taahhütlerin çıktığını duyurdu

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve BM Yemen Özel Elçisi Hans Grundberg Riyad’da (SPA)
Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve BM Yemen Özel Elçisi Hans Grundberg Riyad’da (SPA)

Yemen hükümeti ile Husiler arasında, Suudi Arabistan ve Umman’nın arabuluculuğunda yapılan müzakereler her iki tarafın da barışa yönelik taahhütleriyle sonuçlandı.

Bu taahhütler, bir yol haritası oluşturmak ve bunun uygulanmasını desteklemek üzere Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Elçisi Hans Grundberg’e emanet edildi.

İsrail’in Gazze’deki savaşının etkisi, Kızıldeniz’de seyrüseferi tehdit eden olaylar ve Washington’un ticari gemileri korumak için uluslararası bir koalisyon kurulacağını duyurması nedeniyle bölgede askeri gerilimin arttığı bir dönemde, Yemen krizine yönelik bu önemli adım, dün Grundberg tarafından duyuruldu.

asccvd
BM Yemen Özel Elçisi Hans Grundberg (BM)

Grundberg, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Raşid el-Alimi ve Husilerin baş müzakerecisi Muhammed Abdusselam da dahil olmak üzere Riyad ve Maskat’taki taraflarla yürüttüğü bir dizi toplantının ardından açıklama yaptı.

BM Yemen Özel Elçisi, tarafların tüm Yemen’i kapsayan bir ateşkesin uygulanması, yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik tedbirler ve BM himayesinde kapsayıcı bir siyasi süreci yeniden başlatmak için hazırlıklara girişilmesi de dahil olmak üzere bir dizi adım konusunda taahhütte bulunmasını memnuniyetle karşıladı.

Şarku’l Avsat’a özel açıklama yapan, BM Yemen Özel Elçiliği Ofisi’nde Stratejik İletişim ve Medya Direktörü olan Mai eş-Şeyh, “BM, bu taahhütlerin hayata geçebilmesi için taraflarla birlikte uygulama mekanizmaları oluşturmaya çalışıyor” dedi.

Söz konusu taahütlerin ‘önemli’ olduğunu dile getiren eş-Şeyh, “Bu ivmeyi sürdürmek istiyoruz ve mümkün olduğu kadar çabuk ilerlememiz gerektiği konusunda fikir birliği var” diye ekledi.

Dört ana unsur

Grundberg, Yemen’in mevcut aşamada, bu taahhütleri içeren ve uygulanmasını destekleyen BM himayesinde bir yol haritası geliştirmek için Yemenli taraflarla birlikte çalışacağını söyledi.

BM Yemen Özel Elçisi, BM’nin sponsorluğunda hazırlanan Yemen yol haritasının, tarafların ülke çapında ateşkes uygulaması, tüm kamu sektöründe maaşların ödenmesi, petrol ihracatına devam etme, Taiz ve Yemen’in diğer bölgelerindeki yolları açma ve Sana Havaalanı ile Hudeyde Limanı’na uygulanan kısıtlamaları hafifletmeye devam etme taahhütlerini içerdiğini bildirdi.

Öngörülen yol haritasının aynı zamanda uygulama mekanizmalarını da içereceğini ve BM himayesinde, Yemen öncülüğünde bir siyasi sürece hazırlık yapacağını da ekledi.

sdvd

Şarku’l Avsat’a konuşan Mai eş-Şeyh, tarafların ateşkesin kazanımlarına dayanarak, ülke çapında kapsamlı bir ateşkes taahhüdüne vardıklarını belirtti.

Şeyh, açıklamasına şu ifadelerle devam etti;

Taraflar ayrıca, ateşkesin uygulanmasına destek olmak ve gerekirse gerilimi azaltmak için aralarındaki diyaloğu geliştirmek amacıyla, taraflarca yönetilen ve BM tarafından kolaylaştırılan bir mekanizmaya katılmayı da taahhüt ettiler. BM sponsorluğundaki yol haritası üzerinde çalışırken, tarafları gerilimi tırmandırıcı adımlar atmaktan kaçınmaya ve tüm cephelerde maksimum itidal uygulamaya çağırıyoruz.

BM Yemen Özel Elçisi Grundberg ise şu açıklamayı yaptı;

30 milyon Yemenli, somut sonuçlara yol açacak ve kalıcı barışa doğru ilerleme sağlayacak bu yeni fırsatı izliyor ve bekliyor. Taraflar önemli bir adım attı. Onların bu sözlere bağlılığı, her şeyden önce, tüm Yemenlilerin meşru özlemlerini karşılayan bir geleceğe doğru ilerlemek için Yemen halkına yönelik bir bağlılıktır. Biz de onlara her adımda eşlik etmeye hazırız.

Suudi Arabistan-Umman çabalarının sonucu

Daha önce Şarku’l Avsat’a konuşan Yemenli kaynaklara göre, Grundberg, BM himayesinde Yemenli taraflar arasında imzalanacak barış haritası taslağını aldı.

scv
Suudi Arabistan’ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir, Sana’da Husilerin Yüksek Siyasi Konsey Başkanı Mehdi El Meşat ile el sıkışırken (Reuters)

Kimliklerini açıklamayı reddeden Yemenli kaynaklar, söz konusu barış haritasının, geçtiğimiz Ramazan ayından bu yana tartışılan, tarafların çeşitli gözlem ve düzeltmelerine tanık olunan haritanın aynısı olduğunu söyledi.

Kaynaklar, barış haritasının Grundberg’e teslim edilerek son aşamaya geldiğini de belirtti.

Kızıldeniz’de Husilerle yaşanan gerilimin barış yolunu tehdit etmesinden korkulduğu bir dönemde, Grundberg geçtiğimiz haftalarda Suudi Arabistan ve Umman’ın desteğini ve arabuluculuğunu kullanarak, Yemen’de bir barış anlaşmasına varma umuduyla zamana karşı yarıştı.

Grundberg, yakın zamanda Riyad ve Maskat’a iki ziyaret gerçekleştirmişti.

BM Yemen Özel Elçiliği Ofisi tarafından yapılan açıklamaya göre, Grundberg Riyad’da, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Raşid el-Alimi ve Başkanlık Konseyi Üyesi Osman Mucelli ile bir araya geldi.

Görüşmede, Yemen’deki yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik tedbirler, sürdürülebilir bir ateşkes ve BM himayesinde Yemen liderliğindeki siyasi sürecin yeniden başlatılması konusunda anlaşmaya varmaya yönelik adımlar ele alındı.

Grundberg Riyad’da ayrıca, Suudi Arabistan’ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir ve diğer üst düzey Suudi yetkililerin yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Yemen Büyükelçisi Muhammed ez-Zaabi ile Riyad ile görüştü.

Söz konusu görüşmelerde Grundberg, BM’nin arabuluculuk çabalarına verilen güçlü bölgesel destekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Ayrıca anlaşmaya varmak için kaydedilen ilerleme konusuna değinerek, sürekli ve uyumlu bölgesel desteğe olan ihtiyacı vurguladı.

Grundberg, Yemen’de sürdürülebilir barış için sürekli uluslararası desteğin gerekliliğini görüşmek üzere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BM) beş daimi üyesinin büyükelçileriyle de Riyad’da bir araya geldi.

BM Yemen Özel Elçisi bu görüşmelerde ise, Husilerin deniz seyrüseferine yönelik saldırılarının yansımalarına değinerek, ‘mevcut dönemin hassasiyetini’ vurguladı ve ilgili tüm tarafları yapıcı diyaloğun sürdürülmesine elverişli bir ortam sağlamaya çağırdı.

scdv
BM Yemen Özel Elçisi Hans Grundberg ve Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Raşid el-Alimi (SABA)

Grundberg’in ofisi tarafından geçtiğimiz Çarşamba günü yapılan açıklamaya göre, BM Yemen Özel Elçisi, Maskat ziyaretinde bir grup üst düzey Ummanlı yetkiliyle yaptığı görüşme sırasında, Umman’ın, BM’nin Yemen’de yürüttüğü arabuluculuk çabalarına sağladığı güçlü destekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Grundberg ayrıca, Maskat’ta Husi grubunun baş müzakerecisi Muhammed Abdusselam ile de bir araya geldi.

Söz konusu görüşmelerde, Yemen’deki yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik tedbirlerin ilerletilmesi, ülke genelinde sürdürülebilir bir ateşkes sağlanması ve BM himayesinde kapsayıcı bir siyasi sürece yönelik somut ilerleme kaydedilmesi yönündeki çabalar tartışıldı.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.