Mervan Bergusi neden bu kadar önemli?

22 yıllık tutukluluğun ardından Mervan Bergusi’nin serbest kalma şansı artıyor

Fetih Hareketi liderlerinden Bergusi 22 yıldır İsrail'de tutuklu (Independent Arabia)
Fetih Hareketi liderlerinden Bergusi 22 yıldır İsrail'de tutuklu (Independent Arabia)
TT

Mervan Bergusi neden bu kadar önemli?

Fetih Hareketi liderlerinden Bergusi 22 yıldır İsrail'de tutuklu (Independent Arabia)
Fetih Hareketi liderlerinden Bergusi 22 yıldır İsrail'de tutuklu (Independent Arabia)

22 yıldır İsrail hapishanesinde tutuklu bulunan Fetih Hareketi liderlerinden Mervan Bergusi, serbest bırakılmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Bergusi’nin adı Hamas ile İsrail arasındaki herhangi bir esir takası anlaşmasında serbest bırakılacaklar listesinin başında yer alacak.

Bergusi’ye yakın kaynaklar Independent Arabia’ya verdikleri demeçte, Bergusi'nin eşi Fedva ile Hamas liderleri arasındaki iletişimin sürdüğünü, zirâ Hamas’ın yüksek cezaya çarptırılan Filistinli mahkumlar ve Filistinli örgüt liderlerinin serbest bırakılması konusunda ısrarcı olduğunu bildirdi.

İkinci İntifada’nın zirvesinde tutuklanmadan önce Bergusi, Fetih Hareketi’nin askeri kanadı Aksa Şehitleri Tugayları'na liderlik ediyordu. Merhum Filistin lideri Yaser Arafat'tan yeşil ışık alarak İsraillilere karşı silahlı operasyonların başlatılmasına katkıda bulunmuştu.

Bergusi Filistin kamuoyunda her ne kadar popüler olsa da, Hamas dahilindeki güç odakları arasındaki çatışmalar göz önüne alındığında, Fetih Hareketi tarafından liderliğe yükseltilmesi tartışılmaya devam ediyor.

Fetih Hareketi’nin Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a yakın nüfuzlu liderleri, Bergusi’yi Fetih Hareketi lideri olarak görüyor ve fedakarlıklarını kabul ediyor. Ancak liderliğini kabul etme kararını Fetih Merkez Komitesi’ne ve Genel Konferansı’na bırakıyor.

Siyasi uzmanlar, Bergusi'nin Filistinli ulusalcı grupların bir bölümünü temsil ettiğini, Filistin saflarını birleştirebilecek ulusal bir fikir birliğine sahip olduğunu düşünüyor. Bergusi ayrıca büyük küresel güçlerin kabulünü görüyor. Bergusi ile bu güçler arasındaki dolaylı iletişim, eşi Fedva sayesinde kesilmiyor.

Gazze Şeridi'ndeki büyük yıkım ve bölge sakinlerinin çoğunun yerinden edilmesi nedeniyle önümüzdeki aylarda Filistin'de genel seçim yapılması söz konusu değil. Washington ve bölge ülkeleri, Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi'ne geri dönmesini istese de, Yönetim’in tüm Filistinlileri temsil edecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor.

Filistinli kaynaklar, Gazze Şeridi ve Batı Şeria'daki görevlerini yerine getirecek, yeniden yapılanmayı denetleyecek ve genel seçimlere hazırlanacak geçici bir Filistin hükümeti kurma çalışmalarının sürdüğünü söylüyor.

Ramallah’ın kuzeyindeki bir köyde doğan Bergusi, geçtiğimiz yıllarda kamuoyu yoklamalarında zirvede kalmayı sürdürmüş, hatta Hamas ve Fetih hareketlerinin liderlerini dahi geride bırakmıştı.

Gazze Şeridi'ndeki savaş sırasında Filistinliler arasında yapılan son kamuoyu yoklamasında, olası bir seçim halinde Bergusi’nin oyların yüzde 51'ini, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin ise oyların yüzde 45'ini aldığı öngörülmüştü.

Aynı ankete göre Filistinlilerin yüzde 36'sı Filistin halkının lideri olarak Bergusi’yi, yüzde 19'u Heniyye’yi, yüzde 16'sı Yahya Sinvar'ı, yüzde 4'ü Muhammed Dahlan'ı, yüzde 2'si Muhammed İştiyye’yi, yüzde 1'i ise Hüseyin eş-Şeyh'i tercih etti.

Kararı halk verecek

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İcra Komitesi Genel Sekreteri ve Filistin Devlet Başkanı'na en yakın kişi olan Hüseyin eş-Şeyh, kendisine Bergusi'nin başkanlık seçimlerine adaylığı sorulduğunda, buna karar verenin Filistin halkı olduğunu söyledi. Bergusi'nin hareketin temsilcisi olarak aday olmak istediği taktirde seçimlere girebilmesi için üyesi olduğu Fetih Merkez Komitesi'nin onayına ihtiyacı olduğunu da ekledi.

Ancak 2021 parlamento seçimleri hazırlıkları sırasında, Fetih Hareketi’nin listesinden ayrı olarak, hareketin ihraç edilen lideri Nasır el-Kidra ile ortaklaşa bir şekilde, başkanlık seçimlerine aday gösterilmek üzere bir listeyi destekledi.

Bergusi gelecekte kazanan aday olarak görülse de Başkan Abbas'ın yerine geçmek için yarışan çatışan tarafların varlığı, hareketin onu aday göstermesi yönündeki sorunu çözmüş değil. Bergusi hapishaneden yazdığı mektuplarda, başkanlık ve parlamento seçimlerinin düzenlenmesi, Ulusal Konsey üyeliği ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) yeniden inşası ve geliştirilmesi için bir takvim belirlenmesi, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin de dahil edilmesi gerektiğini vurguluyor.

Geçici hükümet

Centre for Arab Progress (CAP) Direktörü Muhammed Muşareka, “Bergusi, Filistin başkanın yetkilerini üstlenecek ve genel seçimlere hazırlanacak geçici bir Filistin hükümeti kurabilecek durumda. Gazze Şeridi'ni yönetmeye yönelik tüm senaryolar başarısız oldu. Geriye yalnızca Filistin Yönetimi’nin reformu sonrasında Gazze’ye geri dönüşü kaldı.

Bergusi, Hamas ile anlaşarak Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki militanları kontrol edebiliyor. Hareketin rehabilite edilerek siyasi partiye dönüştürülmesi gerekiyor” ifadelerini kullanıyor.

Georgetown Üniversitesi'nden Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Ferihat ise şöyle söylüyor:

“Bergusi, Fetih Hareketi’nde tarihsel açıdan gerek silahlı eylem gerek ise hapis veya saha liderliğinden kaynaklansın, militan eylemler kaynaklı meşruiyet unsurunu temsil ediyor. Hamas'tan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'ne (FHKC) kadar entelektüel ve siyasi çeşitliliğine bakılmaksızın Filistinli grupların Mervan Bergusi gibi fikir birliğine sahip olduğu bir unsur yok. Tüm kesimlerin ortak paydası niteliğindeki Bergusi, Fetih ve Hamas hareketleri arasındaki ayrılığın sona ermesinde önemli bir unsur. Filistinlilerin karar alma mekanizmalarında birliğin sağlanması için meşruiyet çok önemli. Meşruiyet kaybı, Fetih ve FKÖ'nün mevcut liderliğinin karşı karşıya olduğu en büyük sorun. Arafat'ın ayrılması ardından meşruiyet meselesi ortadan kalktı. Bergusi bunu yeniden sağlamayı başardı. Zirâ mevcut Filistin liderliğinin aksine, müzakerelerle silahlı eylemi birleştirmeye dayanan ulusal bir vizyona sahip. Bergusi, Hamas'ın yaptığı gibi siyaseti felce uğratmayan silahlı eyleme verdiği desteğin yanı sıra, abes olmayan bir anlamla da müzakereleri destekliyor.”

“Bergusi müzakereleri destekliyor”

Ferihat, “Bergusi müzakereleri destekliyor. Ancak bunun, ulusal birlik, iç cephenin bütünlüğü ve ulusal bir proje üzerinde ulusal uzlaşmayla başlayan güç unsurlarıyla desteklenmesi gerekiyor. Tüm bunlar Bergusi’yi, kendisiyle rekabet edebilecek isimlerin yokluğunda ulusal projede niteliksel bir değişim yaratmaya yetkin kılıyor” ifadelerini kullanıyor.

Aktif küresel güçlerin Bergusi'ye verdiği destek husususunda ise “Bu güçlerin onunla çalışmakta hiçbir sorunu yok. Zirâ Filistin halkını temsil edecek bir lidere ihtiyaçları var. Bergusi, Hamas hareketinin desteğini alan ve Gazze Şeridi ile Batı Şeria'nın idaresini denetleyecek bir geçiş hükümetinin oluşumunu destekleyebilecek ideal çözüm niteliğinde. Hamas yeniden Gazze Şeridi'ni yönetebilir. Ancak hareketin onayı olmadan hiçbir taraf Gazze'yi yönetemez. Gazze'yi yönetmeye yönelik herhangi bir İsrail formülü ise başarısız olacaktır” ifadelerini kullanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Hebron Üniversitesi'nden Siyaset Bilimci Prof. Dr. Bilal eş-Şubeyki ise “Bergusi'nin serbest bırakılması Fetih ve Filistin Ulusal Hareketi için bir cankurtaran olabilir. Fetih Hareketi’nin kutuplarından biri olabilir, liderleri arasındaki gerilim nedeniyle hareketin içindeki çatışmayı alevlendirebilir. Bu, hareketin liderliğinin Bergusi ile nasıl baş ettiğiyle alakalı. Onu yükseltmeyi mi yoksa engellemeyi mi seçecek? Bergusi'nin Fetih Hareketi dahilinde başka bir akım oluşturması, Bergusi'nin iki yıl önce Fetih’in resmi listesiyle rekabet eden bir seçmen listesi oluşturması göz önüne alındığında, kutuplar arasındaki çatışma nedeniyle en güçlü ihtimal olmaya devam ediyor. Bergusi'nin Fetih Hareketi’ni iç bölünmelerden kurtaracağını, hareketin mevcut kutuplarından biri haline geleceğini düşünmüyorum” açıklamalarında bulunuyor.

Bunun Fetih Hareketi liderliğinin Bergusi'ye karşı nasıl davrandığına bağlı olduğunu söyleyen Şubeyki, bundan sonra genel siyaset sahnesindeki ve hareket düzeyindeki etkisinden söz edebileceklerine dikkat çekti. Aynı zamanda, “Hapisten çıkışı Fetih liderleri için sürpriz olacak. Zirâ kendisi sadece hareketin saflarında değil, partiler arası bir figür olduğu için diğer gruplar arasında da oldukça popüler. Bergusi, Fetih Hareketi’nin saflarını yeniden kurmasına, kendisini diğer gruplarla birlikte Filistin ulusal projesine sorunsuz bir şekilde öncülük eden bir hareket olarak yeniden sunmasına yardımcı olabilir” ifadelerini kullandı.

Eski Fetih liderlerinden Nebil Amr, Bergusi'nin hapisten çıkışının Filistin ulusal çabalarına güçlü bir katkı sağlayacağını söyledi. Bunun Filistin ulusal hareketine bir katkı teşkil edeceğini de ekledi.



Suriye'nin kritik aşamadan çıkışının zorluğu

Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)
Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)
TT

Suriye'nin kritik aşamadan çıkışının zorluğu

Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)
Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)

Refik Huri

Suriye, uluslararası mercek altında hâlâ zorlu ve hassas bir sınavdan geçiyor. Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni duruma özellikle Körfez ülkelerinden gelen Arap desteği, Suriye ve bölgenin önemli istikrarı, Selefi cihatçılığın yükünün fiilen hafifletilmesi çerçevesinde, Şam'ı Arap dünyasındaki konumuna geri döndürecek role oynanan bahis kapsamında koruyucu bir kalkan teşkil ediyor. Gerçek, Suriyeliler için dar Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) otoritesi aracılığıyla ulusal güvenliği ve ülkeyi kontrol etmenin zorluğunu teyit ediyor. HTŞ de kendisi ile müttefik, hatta entegre “cihatçı” grupları kontrol edemiyor, onların mezhepsel temelde katliamlar yapmasını engelleyemiyor gibi görünüyor. “Özgürleştiren karar sahibi olur” sloganı bu durum için geçerli değil, çünkü uluslararası koşullar, Türkiye'nin HTŞ’nin İdlib'den lideri ve üst düzey yetkilileri kaçan Şam'a hızla ilerlemesini sağlamasına izin vermeden önce, Suriye'yi Esed rejiminden kurtarmak, tüm yönelimlerden Suriyelilerin yıllar boyunca fedakarlıklar yaptığı uzun ve maliyetli bir süreçti.

Sahil bölgesinde yaşanan katliamların ardından Ceramana, Sahnaya, Humus ve Halep’te “cihat” ve azınlık mensuplarını tekfir etme çağrıları kapsamında yaşananlar, “zorla ve zor kullanarak yönetme” zihniyetinin bir uygulamasından ibaret, ancak rejime karşı kazanılan zafer, Suriye halkına karşı kazanılan bir zafer değil. Suriyeli bileşenlere karşı “cihat” ilan etmek, ülkeyi içeride vatandaşlığa, dışarıda dünya ile açık ilişkiye değil, Kandahar’a yöneltme çabasıdır. Bu durum Arap desteğiyle çelişmektedir ve BM’nin endişelerini dile getirdiği uluslararası toplumun sınavlarında başarısız olma çağrısıdır.

Zira Cumhurbaşkanı Şara'nın rejimi devirmeye ve İran'ı ülkeden çıkarmaya dayanan iç ve dış kredisi, yeni rejimin geçmişten farklı temeller üzerine inşasında ilerleme sağlanmadığı sürece sağlam ve kalıcı olmayacaktır. Açıklanan hedef ve sloganlarla sahadaki gerçekler arasındaki çelişkiyi sona erdirme fırsatı sınırsız bir şekilde açık değil. Resmi söyleme göre amaç, bir hukuk ve vatandaş devleti inşa etmek. Gerçekler ise Suriye, Çeçenistan, Afganistan, Uygur ve diğer ülkelerden unsurların da aralarında bulunduğu silahlı “cihatçı” örgütlerin gerçekleştirdiği katliamlarda hayatını kaybeden masum kurbanların görüntüleriyle dolu. Siyaset ve özgürlük anlayışına aykırı olan partileri feshetme dışında, nispeten açık siyasal özgürlüklere karşılık toplumsal özgürlükler daraltılıyor. Yabancı “cihatçı” savaşçıların sınır dışı edilmesine, vatandaşlık verildikten sonra onlara Savunma Bakanlığı ve güvenlik birimlerinde kadro verilmemesine ilişkin Amerikan ve Avrupa koşulları ile Arap talepleri göz önüne alındığında, yeni durumun sıkıntılı olduğu anlaşılıyor. Yazılı olan denklem, Suriye'nin ulusal toprakları üzerindeki birliğini ve egemenliğini korumaya gayret etmek ama zengin toplumsal çeşitlilik ve iktidara katılım kabul edilmeden birleşik bir Suriye olmayacaktır. Ülkenin birliği sağlanmadığı takdirde de toplumsal çeşitliliğini kaostan, iç savaştan ve dış müdahalelerden korumak mümkün olmayacaktır. Bugünkü tablo endişe verici; Fırat'ın doğusunun durumuna ilişkin siyasi düzenleme konusunda anlaşmaya varan iki taraf arasında bir tartışma yaşanıyor. Sahil kesimlerinde, Suveyda, Humus, Halep ve Dera'da çatışma ve yeni katliamlardan endişe ediliyor. Konuşmalarda verilen tüm güvenceler kararlı pratik adımlar gerektiriyor. Rejimin yıkılmasından sonra ortaya çıkan yeni fırsatın başarısızlığa uğramasından daha tehlikeli olan, yeni rejimin, son derece merkezi bir başkanlık sistemi içinde, başka türlü bir tek adam yönetimine dönüşmesidir.

Alternatif ise tüm vatandaşlar için ulusal güvenliği ve emniyeti koruyabilen bir devlet inşa etmeyi başarmaktır. Zira İsrail işgali, şu anda genişliyor ve kendisine karşı koyacak bir güç yok. ABD, Netanyahu hükümetine ve aşırı dinci ve milliyetçi sağcı ortaklarına mutlak bir destek veriyor. İran, zayıf noktaları ve korkunç mezhepçi iklimi kullanarak Suriye “arenasına” geri dönme çabalarını saklamıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analiz göre hükümet kabuğundan çıkıp toplumda ve hükümette milli birliğe saygıyı yeniden tesis etme yönünde geniş ve hızlı adımlar atmazsa, eski rejimin mirası olan mezhepçiliğin iç savaşa veya özel idare ve federalizm taleplerine dönüşmesi muhtemel. Kalıcı bir anayasa hazırlanıp, seçimler yapılmadan önce yeni yayımlanan Anayasa Bildirgesi’nin değiştirilmesi gerekiyor. Açılım hükümeti olarak tanımlanan hükümet ise tüm ana güç merkezlerini Şara'nın İdlib Emirliği’ndeki yoldaşlarına verirken, Suriye'nin birliği açısından önemli tarafların yanı sıra, çevrelerini temsil etmeyen bakanlara sözde görevler verdi.

Tarihçi Albert Horani, Patrick Seale'in “Suriye Üzerine Mücadele” (1987) adlı kitabının ikinci baskısına yazdığı önsözde, “zayıf tarafın güçlü tarafı çıkarlarını gerçekleştirmeye zorladığını” kaydeder. “Suriye'deki siyasi yapının zayıflığı ve istikrarsızlık, güçleri müdahale etmeye yöneltiyor. Ama Suriye'yi kimse kontrol edemedi, üstünde hegemonya kuramadı. Çünkü Suriye'yi kim kontrol ederse, Arap dünyasının doğusunda üstünlük onundur” der. Bugün, Başkan Eisenhower'ın deklare ettiği “Tarafsızlık Doktrini” ve buna bağlı olarak Sovyetler Birliği'nin müttefiki olan Suriye'nin “düşman” ilan edilmesi, Başkan Donald Trump'ı Batı saflarına katılması için Şam'a baskı yapmaya teşvik edebilir. Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara'nın Suriye'deki “zayıf siyasi yapı"” tehlikesinden kurtulmak için Suriye'nin çeşitliliğine güvenmekten başka çaresi yok ve bu yol da açık.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.