Sudan’a sığınan yabancılar iç savaş nedeniyle yeniden yerlerinden edildi

Somali ve Orta Afrika'dan gelen sığınmacılar zor koşullarda yaşıyor

Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ediyor... (Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ediyor... (Reuters)
TT

Sudan’a sığınan yabancılar iç savaş nedeniyle yeniden yerlerinden edildi

Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ediyor... (Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ediyor... (Reuters)

15 yıl önce Şeyh Bilo Osman, Orta Afrika’dan kaçarak Sudan’a geldi ve Hartum’a yerleşti. Ancak geçen Nisan ayında Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında iç savaşın patlak vermesi, 8 ay önce onu ülkenin doğusundaki geçici başkent Port Sudan’a gitmek zorunda bıraktı. Bu yüzden yerlerinden edilenler için kurulan Daru’l Muallim Kampı’na yerleşti.

Ancak Osman'ın kaçış hikayesi artık yeni bir durakta sona eriyor. Şu anda Somali ve Orta Afrika başta olmak üzere çeşitli Afrika ülkelerinden gelen 60'tan fazla yerinden edilmiş kişiyle birlikte "yerlerinden edilenler için kurulan Dar’ul Muallim Kampı’nda yaşıyor, ancak savaşın devam etmesi onları tekrar kaçmaya itebilir.

Daru’l Muallim Kampı daha önce Sudan Limanı'na kaçan 6 bin kişiyi barındırıyordu.
Ancak savaşın devam etmesi ve çeşitli bölgelerdeki yansımalarının ağırlaşması, çoğunluğun Sudan'ın tamamını terk etmesine neden oldu.

Osman, Hartum'daki çatışmalar başlamadan önce refah içinde yaşadığını ancak savaşın başlamasıyla tüm varlığını kaybettiğini anlattı. “Dang Humması”hastalığı olduğunu ve hastalığının tedavisi için gerekli olan tedaviyi alamayacak kadar maddi sıkıntı içinde kaldığını ve neyse ki hayırsever kişilerin onun tedavisini üstlendiğini belirtti.

İki grup arasında çatışmalar çıkmadan önce Sudan, Akdeniz kıyılarına giden bir yol olması nedeniyle düzensiz göç faaliyetinin yanı sıra bölgede yaşanan huzursuzluklar nedeniyle yerinden edilenlere de  ev sahipliği yapan ülkeler arasında yer alıyordu.

Geçtiğimiz yıllarda milyonlarca kişinin Sudan’a geldiği belirtildi. Gelenler arasında ilk sıralarda Etiyopyalılar, Güney Sudan vatandaşları, ardından Yemenliler ve Suriyeliler yer aldı.

Hastalığından dolayı yüzünde yorgunluk beliren Osman, "15 yıl önce Orta Afrika’dan oradaki iç savaştan kaçarak Sudan'a mülteci olarak geldim. Ordu ve Hızlı Destek Kuvvetler’i arasında savaş çıkana kadar da güzel vakit geçirdim.” dedikten hemen sonra "Sudan'da mutlu günler yaşadıktan sonra savaş nedeniyle neredeyse evsiz kaldım, Nil Nehri ülkesinin benim için zor hale gelmesiyle isteğim memleketime veya beni ağırlayacak başka bir ülkeye gitmek oldu” dedi.

Osman, iş aramak için çıkamadığı bir merkezde kalıyor. Merkezin yönetimi kendisinin ve 7 kişilik ailesinin yiyecek ve içecek başta olmak üzere bazı ihtiyaçlarını karşılıyor. Osman, Mülteciler Komisyonu’nun,  kendilerinden "yetkililer tarafından tutuklanmamak veya gözaltına alınmamamak için herhangi bir iş yapmamalarını" istediğini açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın bölgedeki gözlemlerine göre, Port Sudan’daki mülteci kampları yiyecek eksikliği, ilaç kıtlığı, elektrik kesintileri, sinek ve sivrisinek yaygınlığı ve bakım gerektiren kötü banyo koşulları nedeniyle sıkıntı çekiyor. Daha önce siyasi veya güvenlik nedeniyle Sudan'a sığınmak zorunda kalan Osman ve sayıları bilinmeyen Osman gibi diğer bazı mülteciler, Hartum'daki savaş alanlarından ya da savaşın yayıldığı diğer bölgelerden kaçmak zorunda kadılar. Savaşın başlamasıyla koşulları kötüleşti ve ev sahipleri de evlerini terk edip kaçmak zorunda kaldı.

Sudan Polis Kuvvetleri Sözcüsü Fetihu’r Rahman, Şarku’l Avsat'a "Sığınaklardaki mültecilerin sayısına ilişkin kesin rakamlar şu anda mevcut değil, çünkü onlar sürekli yurtdışına çıkıyorlar." UNHCR Hartum'da çatışmaların olduğu bir bölgede bulunuyor ve bu çatışmalardan dolayı verilerinin tamamı kurtarılamadı” ifadelerini kullandı.

Adil’in Gözyaşları

7 çocuk annesi başka bir mülteci Adil Hasan ise 2017 yılında Somali'den Sudan'a sığındı. Hartum'dan Port Sudan'a giderken yaşadığı acıları ve ailesinin çektiği acıları Şarku'l Avsat'a anlatırken gözyaşlarına boğuldu. Adil, "Oğullarımdan biri zulüm ve cinayetlere tanık olmaktan dolayı psikolojik rahatsızlık yaşıyor ve tedavisi mümkün değil. Hasta oğlum Sudan'dan çıkmak için ıssız çöl yolunu kullanmakla beni tehdit ediyor, onun için çok korkuyorum” dedi.

Foto: Adil Hasan, Somali'de ikamet eden Somalili bir mülteci (Şarku’l Avsat)
Adil Hasan, Somali'de ikamet eden Somalili bir mülteci (Şarku’l Avsat)

Munir Saddam, 10 yıl önce komşu ülkelerden birinden Sudan'a sığındı ve şu anda Port Sudan'da yerinden edilenler için kurulan Zatu'n-Nitakayn Kampı’nda yaşıyor. Saddam, Şarku'l Avsat'a "Yabancı mülteciler olarak Sudanlı yerinden edilmişlere karşı ayrımcılıkla karşılaşıyoruz. Bazı (ismini belirtmediği) kuruluşlar bizi ihtiyacı olanlar listesine kaydetmeyi kabul etmedi ve sadece Sudanlıları kaydetti. Oysa bizler de kampta yaşıyoruz” şeklinde ifade etti.

Saddam sözlerine şöyle devam etti, "Port Sudan'a yiyecek, içecek ya da lüks arayışı için değil, savaştan kaçmak için geldik." Ancak kendisi, "barındığı kampın bitişiğindeki mahalle sakinlerinden iyi muamele gördüğünü" doğruladı.



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”