Mısır-Ürdün zirvesinde Gazze'de derhal ateşkes çağrısı yapıldı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır-Ürdün zirvesinde Gazze'de derhal ateşkes çağrısı yapıldı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Kahire, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Ürdün Kralı 2. Abdullah ile 7 Ekim’den bu yana üçüncü kez düzenlenen zirveye ev sahipliği yaptı. Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre görüşmede, başta Gazze Şeridi olmak üzere bölgesel gelişmeler ele alındı, ‘acil ateşkes’ talebi yinelenirken Filistin davasını tasfiye etmeye, Filistinlileri kendi topraklarının dışına çıkarmaya veya ülke içinde yerinden etmeye yönelik tüm girişimler reddedildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmed Fehmi, Sisi ve Abdullah’ın iki ülke arasındaki koordinasyon ve istişarelerin hızından duydukları memnuniyeti dile getirdiklerini ifade ederek, görüşmelerde, özellikle Gazze Şeridi'nde olmak üzere bölgesel durumdaki gelişmelerin yanı sıra binlerce ölü ve yaralı ile yüz binlerce kişinin yerinden edilmesine yol açan Gazze Şeridi’nin karşı karşıya olduğu insani trajedinin ele alındığını aktardı. Fehmi, Gazze Şeridi’ndeki altyapı ve tesislerin uğradığı yıkımın da görüşme konusu olduğunu vurguladı.

Mısır cumhurbaşkanlığı açıklamasında, Sisi ve Abdullah'ın ‘Filistin davasını ortadan kaldırmaya veya Filistinlileri kendi topraklarının dışına veya ülke içinde yerinden etmeye yönelik tüm girişimlere tamamen karşı olduklarını’ kaydetti.

Açıklamada, uluslararası toplumun uygulaması gereken tek çözümün ‘derhal ateşkes’ olduğu vurgulanarak, yardımların gerekli miktarlarda, boyutlarda ve hızda ulaştırılmasının, Gazze Şeridi halkının acılarının hafifletilmesinde gerçek bir fark yarattığı bildirildi. Adil ve kapsamlı bir çözüme yönelik siyasi çabaların da görüşüldüğü belirtilen açıklamada, uluslararası meşruiyetin ilgili kararlarına uygun olarak, 4 Haziran 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına öncülük etmenin koşullarının ele alındığı ifade edildi.

er34v
Mısır-Ürdün diyalog oturumu Kahire’de düzenlendi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Taraflar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararlarının uluslararası sistemin güvenilirliğini koruyacak şekilde uygulanması konusunda uluslararası topluma büyük siyasi ve ahlaki sorumluluk düştüğünü, çatışma çemberinin bölgesel ve uluslararası düzeyde güvenlik ve istikrarı sarsacak şekilde genişlememesinin önemli olduğunu aktardı.

Sisi ve Abdullah, son iki ay içinde Kahire'de iki kez ikili görüşmelerde bulundu ve Ürdün Kralı, geçtiğimiz ekim ayında Mısır'ın ev sahipliği yaptığı Kahire Barış Zirvesi'ne de katıldı. Her iki lider de11 Kasım'da Riyad'ın ev sahipliği yaptığı Arap-İslam zirvesinde yer aldı.

Bakanlar toplantısı

İki ülkenin dışişleri bakanları salı günü Kahire'de bir araya geldi ve Gazze'deki durumla ilgili gelişmeler ve ateşkes sağlanmasına yönelik çabalar hakkında görüş alışverişinde bulundu. Bakanlar ayrıca Gazze Şeridi'ne insani yardım erişiminin artırılmasına ilişkin son 2720 sayılı Güvenlik Konseyi kararının uygulanması, Gazze Şeridi'ne insani yardım girişini izleyecek ve takip edecek uluslararası bir mekanizmanın kurulması ve İsrail’in yardım girişine koyduğu engelleri ele aldı.

Ortak endişeler

Diğer yandan Ürdün siyasi analist Muhsin Şubuki, mevcut aşamada Mısır-Ürdün koordinasyonunun önemine dikkat çekerek, Kahire ve Amman'ın, Gazze Şeridi'ndeki kriz veya iki komşu ülkenin çıkarları açısından stratejik bir alan olarak gördüğü Kızıldeniz'deki mevcut gerilimlerle ilgili ortak endişelerine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Şubuki, iki ülkenin öncelikle Filistinlilerin kendi toprakları dışında yerlerinden edilmelerine ilişkin korkuların artmasından endişe duyduğunu, bunun her iki ülkede de ‘ulusal güvenliğe ciddi bir tehdit’ teşkil ettiğini ve her iki ülkedeki siyasi liderliğin, İsrail'in bu konudaki planlarını reddeden açık ve net pozisyonlar aldığına işaret etti. Bunun her iki ülkenin kırmızı çizgisi olduğunu ve İsrail’in şimdi ve gelecekte bu yaklaşımdan kaçınması gerektiğini vurguladı.

Mısır ve Ürdün, İsrail'in Filistinlileri zorla yerinden etmeye veya onlara yönelik saldırılar nedeniyle onları kendi topraklarına göç etmeye zorlamaya yönelik her türlü tedbirine karşı defalarca uyarıda bulundu. Mıısır Cumhurbaşkanı, ülkesinin Filistin meselesinin komşu ülkeler pahasına tasfiye edilmesine izin vermeyeceğini ve güvenliği koruma konusunda rehavete kapılmayacağını defalarca vurgulayarak, Filistinlileri ülke içinde yerinden etmeye veya onları kendi topraklarının dışına çıkmaya zorlamaya yönelik her türlü tedbirin tamamen reddedildiğini kaydetti. Ürdün Kralı, Kahire Barış Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini veya yerlerinden edilmesine neden olmayı da ‘savaş suçu ve kırmızı çizgi’ olarak nitelendirdi.

ddevev
Ürdün Başbakanı Bişr el-Hasavne. (AFP-Getty)

Ürdün Başbakanı Bişr el-Hasavne geçen ay İsrail'in Filistinlileri Batı Şeria ve Gazze'den sürmeye yönelik eyleminin ülkesine karşı bir "savaş ilanı" ile eşdeğer olacağını belirtmişti.

Mısır Dışişleri Konseyi Genel Sekreteri Büyükelçi Ali el-Hafni, Gazze Şeridi'ndeki olayların sonucuna ilişkin endişe duygusunun Mısır-Ürdün koordinasyonuna büyük önem verdiğini ve iki ülke arasındaki büyük anlaşmayı yansıttığını söyledi.

 Şarku’l Avsat’a konuşan Hafni, Kahire ve Amman’ın, Gazze Şeridi'ndeki durumun ciddiyetinin farkına vardığını, İsrail işgal güçlerinin uğradığı yenilgilerin Tel Aviv'deki aşırı hükümetin savaşın kapsamını genişleteceği ve çatışmaya diğer tarafları da dahil edeceği yönündeki korkuları arttırdığını belirtti. Bunun da ‘ılımlı güçler arasında daha fazla koordinasyon ve istişare’ çağrısı yaptığına işaret etti.

Mısır ve Ürdün’ün Filistin meselesinin geleceğine ilişkin birçok vizyonu paylaştığını söyleyen Hafni, özellikle Filistin yolundaki ve Filistin güçleri arasındaki uyumu yeniden tesis eden mevcut statüko ve ateşkes sonrası düzenlemelerin, iki ülkenin liderlerinin gündeminde olduğunu kaydetti. Ayrıca, Kızıldeniz'deki durumla ilgili gelişmelerin yanı sıra, her iki taraf için de stratejik öneme sahip olan bu bölgedeki gerilimin azaltılmasının iki ülkenin çıkarına olduğunu vurguladı.



Libya Ulusal Ordusu etkisini güneye doğru genişletiyor

Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)
Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)
TT

Libya Ulusal Ordusu etkisini güneye doğru genişletiyor

Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)
Hafter'in Sabha'daki çatışması, Güney Libya'da kalkınmaya odaklı bir girişimin başlatılmasına yol açacak (Genel Komutanlık)

Libya Ulusal Ordusu'nun (LUO) güney bölgelerindeki nüfuzunu, Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Geçici Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) aleyhine genişlettiği düşünülen bir hamleyle, LUO'nun ikinci komutanı Saddam Hafter, dün Sabha kentinde "entegre hizmet ve askeri binalar" içeren bir projenin temelini attı.

Saddam Hafter, çarşamba günü Sabha'ya yaptığı ziyarette, LUO'nun "Vizyon 2030"unun bir parçası olarak nitelendirdiği "Güney İçin Birlikte" girişimini başlattı ve bu girişimin "güvenliğin, kalkınmanın temeli haline getirilmesine dayandığını" ifade etti.

Saddam Hafter, "güney şehirlerini modern yol ağlarıyla bağlamak ve tarım projelerini desteklemek için çalıştıklarını, böylece bu şehirlerin acı çekmenin veya ötekileştirmenin kanalları değil, kalkınma ve üretim merkezleri haline geldiklerini" söyledi.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre merhum Devlet Başkanı Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana, güney şehirlerinin sakinleri yıllardır "dışlanma, ayrımcılık ve devlet hizmetlerinin eksikliğinden" şikayet ediyor.


Ebu Lulu... Sudan savaşının en önemli kanlı figürlerinden biri

"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı
"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı
TT

Ebu Lulu... Sudan savaşının en önemli kanlı figürlerinden biri

"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı
"El Fasher Kasabı" lakaplı, "Abu Lulu"nun dolaşımda olan fotoğrafı

Geçtiğimiz cumartesi günü El Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) geçmesinden önce pek fazla tanınmayan "Ebu Lulu" lakaplı Fatih Abdullah İdris, Sudan'da terörün sembolü haline geldi ve hızla ünlendi.

Şehrin düşüşünden kısa bir süre önce, el Faşir'de sakallı ve gür saçlı bir adamın mahkumları yargısız infaz ettiğini gösteren videolar sosyal medyada dolaşıyordu. Şehrin düşüşünü izleyen şiddetin sembolü haline gelen bu adam, el Faşir trajedisini, savaş ve devletin çöküşünün yarattığı kaosu temsil ediyordu. HDK, kimliğini bilmediğini iddia ederek onunla herhangi bir bağlantısı olduğunu inkar etmiş ve daha sonra tutuklanıp el Faşir'ın Shala hapishanesinde tutulduğunu açıklayarak bir soruşturma komitesi kurmuş olsa da defalarca paylaştığı korkunç videolar ona ve HDK'ye karşı yaygın bir öfkeye yol açtı. Medya ona "El Faşir Kasabı" lakabını taktı.

rgt
İnternette dolaşan bir fotoğrafta, "El Faşir Kasabı" lakaplı "Ebu Lulu"nun saldırıların gerçekleştiği yerde vahşetini sergilediği görülüyor.

HDK, el Faşir'in ele geçirilmesi sırasında ciddi ihlaller ve suistimallerle suçlanan birkaç kişinin tutuklandığını duyurdu. Bunlar arasında "Ebu Lulu" olarak bilinen kişi de vardı. HDK sözcüsü El-Fatih Kureyşi, dün yaptığı basın açıklamasında, tutuklamaların üst düzey komutanlığın talimatları doğrultusunda gerçekleştirildiğini belirtti. İlgili hukuk komitelerinin, şüphelileri adalete teslim etmek için hazırlık soruşturmasına başladığını belirtti. Kureyşi, bu önlemlerin insan onuruna yönelik her türlü ihlali ve uluslararası anlaşmaları ihlal etmeyi önlemeyi amaçladığını ifade etti. HDK'nin adaletin sağlanmasını güvence altına almaya kesin olarak kararlı olduğunu vurguladı. Liderlik, hukukun üstünlüğüne ve herhangi bir ihlale karıştığı kanıtlanan herkesi, ne kadar sınırlı veya bireysel eylemlerden kaynaklanmış olursa olsun, sorumlu tutmaya olan tam bağlılığını yineledi. Ebu Lulu, vahşetini belgeleyen çok sayıda ses kaydında yer aldı ve herhangi bir grupla bağlantısı olduğunu reddederek, devlete karşı kendi isyancı grubuna liderlik ettiğini iddia etti. Bir kayıtta, sadece El Faşir'de "neredeyse bin kişiyi" öldürdüğü ile övünüyordu. Ancak HDK’nin iddialarına veya inkârlarına rağmen, askeri operasyonlara katılmıştı.

El Faşir'in düşmesinden önce, söz konusu kişinin Sudan'ın merkezinde şiddet uyguladığına dair söylentiler yayılmış ve Kuzey Hartum'daki "El-Cili Rafinerisi"nden alınan ve söz konusu kişiyi gösterdiği iddia edilen videolarda şiddet sahneleri yayılmıştı; ancak hiçbir bağımsız kuruluş bu videoların gerçekliğini kanıtlamadı.

Raporlar, kişinin faaliyetlerinin El Faşir'in kuzey kesimlerinde ve çevresinde yoğunlaştığını, ancak şiddet konusundaki kötü şöhretinin ülke geneline ve hatta dünyaya yayıldığını, adının birçok savaş alanında şiddet ve terörün sembolü haline geldiğini gösteriyor. Gözlemcilere göre "Ebu Lulu" gibi isimlerin ortaya çıkışı, Sudan'ı saran kapsamlı güvenlik ve ahlaki çöküş durumunu yansıtıyor. Bu durum, basit bir öldürmenin ötesine geçerek, övünme, filme alma ve faillerini yüceltme noktasına ulaşmış bir şiddet yaratıyor. Bu aynı zamanda, savaşın kasvetli bir yüzü ve devletin parçalanmasının, hukuk ve hesap verebilirliğin yokluğunun bir kanıtı.


İsrail, Batı Şeria'da zeytin hasadı sırasında gönüllü olarak çalışan iki Amerikalı Yahudi kadının sınır dışı edilmesini emretti

Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)
TT

İsrail, Batı Şeria'da zeytin hasadı sırasında gönüllü olarak çalışan iki Amerikalı Yahudi kadının sınır dışı edilmesini emretti

Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da zeytin toplayan Filistinlilere taş atan maskeli bir yerleşimci ve arkasındaki İsrail askerleri (AFP)

İsrail, Filistin zeytin hasadı döneminde işgal altındaki Batı Şeria'ya ulaşan iki Amerikalı Yahudi gönüllünün sınır dışı edilmesini emretti. Bu kişilerin seyahatini kolaylaştıran STK'lar dün yaptıkları açıklamada, bu kişilerin sınır dışı edilmesinin emredildiğini bildirdi.

Zeytin hasadı sırasında gönüllüleri organize eden Birleşmiş Milletler ile Dayanışma ve İnsan Hakları İçin Hahamlar adlı STK'lar yaptıkları ortak açıklamada, Batı Şeria'nın kuzeyinde Nablus yakınlarındaki Burin köyüne ulaşmadan önce aralarında iki Amerikalı kadının da bulunduğu 11 kişinin gözaltına alındığını bildirdi.

İsrail ordusu, Filistin topraklarına erişimi engellemek için genellikle zeytin hasadı döneminde kullanılan kapalı askeri bölge emri çıkarmıştı. Gönüllüler ise alternatif bir yoldan bölgeye ulaşmaya çalıştı.

Açıklamada, "Gönüllüler, emirlerini yerine getirmek için askerlere yaklaştıklarında gözaltına alındılar" denildi.

Gruptaki İsrailli gönüllüler bir polis karakolunda sorgulanıp serbest bırakılırken, iki Amerikalının sınır dışı edildikleri bildirildi.

xs
  Batı Şeria'nın el Halil kentine bağlı Sa'ir köyünde dün İsrailli yerleşimciler ve askerler tarlada durarak, Filistinli çiftçilerin zeytin toplaması engelledi (AFP)

İsrail ordusu, soruşturmalarına yanıt vermesi için Fransız Haber Ajansı’nı (AFP) İsrail polisine yönlendirdi.

İki kuruluş, "Bu gönüllülerin sınır dışı edilmesi kararı, barışçıl insan hakları çalışmalarını ve İsrail ile Filistin'de adalet talep eden Yahudi seslerini susturma yönündeki rahatsız edici bir eğilimi yansıtıyor" açıklamasında bulundu.

İsrailli ve uluslararası gönüllüler, genellikle zeytin hasadı döneminde Filistinlilere yardım etmek için "koruyucu refakat" olarak bilinen bir yöntem kullanarak geliyorlar. Bu yöntem, İsrailli yerleşimcilerin çiftçilere saldırmasını ve hasadı aksatmasını engellemeyi amaçlıyor.

Bu yaklaşımın, özellikle gönüllülerle yerleşimciler arasında çok sayıda saldırı ve çatışmanın yaşandığı mevcut sezonda sınırlı bir etkiye sahip olduğu görülüyor.

AFP gazetecileri, bu sezon yerleşimciler tarafından Filistinli çiftçilere ve yabancı gönüllülere yönelik en az sekiz saldırıyı belgeledi. Bu çatışmalar genellikle ordunun gelişi ve kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullanılmasıyla sonuçlanıyor, ancak saldırganların tutuklanması nadir olarak görülüyor.

Şarku’l Avsat’ın Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nden (OCHA) aktardığına göre, Batı Şeria'daki 27 köy, yalnızca 7-13 Ekim haftasında hasat mevsimiyle ilgili saldırılara maruz kaldı.

Yerel bir yetkiliye göre, Ramallah yakınlarındaki Turmus Ayya kasabasında, hasadı aksatmak için gelen maskeli yerleşimcilerle çıkan çatışmada İsveçli bir gönüllünün bacağı ve kolu kırıldı.

Ekim ayı başlarında Burin köyünde kapalı askeri bölge emrini ihlal etmekle suçlanan 30'dan fazla yabancı gönüllü sınır dışı edildi.

İşgal altında bulunan Filistin topraklarındaki BM İnsan Hakları Ofisi temsilcisi Ajith Sunghay, "ciddi saldırıları" kınayarak, "endişe verici düzeydeki cezasızlıktan" duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

2021 tarım sayımına göre Batı Şeria, yaklaşık 3 milyon kişiye ait 8 milyondan fazla zeytin ağacına ev sahipliği yapıyor.

İsrail, Batı Şeria'yı 1967'den beri işgal altında tutuyor ve şu anda yaklaşık yarım milyon İsrailli yerleşimci buradaki yerleşimlerde yaşıyor.