ABD Lübnan-İsrail deniz sınırını yeniden gündeme getirdi

Hochstein, Lübnan - İsrail kara sınırının belirlenmesi için ABD arabuluculuğunu yeniden gündeme getirdi

Amerikalı arabulucu Hockstein, geçen Ağustos ayında Beyrut’a yaptığı ziyarette Başbakan Nebih Berri ile (AFP)
Amerikalı arabulucu Hockstein, geçen Ağustos ayında Beyrut’a yaptığı ziyarette Başbakan Nebih Berri ile (AFP)
TT

ABD Lübnan-İsrail deniz sınırını yeniden gündeme getirdi

Amerikalı arabulucu Hockstein, geçen Ağustos ayında Beyrut’a yaptığı ziyarette Başbakan Nebih Berri ile (AFP)
Amerikalı arabulucu Hockstein, geçen Ağustos ayında Beyrut’a yaptığı ziyarette Başbakan Nebih Berri ile (AFP)

ABD Başkanı Joe Biden’ın Enerji ve Altyapı’dan Sorumlu Üst Düzey Danışmanı Amos Hochstein, Lübnan ile İsrail arasında iki ülke arasındaki kara sınırlarının belirlenmesi konusunda arabuluculuk yapmak üzere Ocak ayının ilk yarısında Beyrut’a gelmeye hazırlanıyor. Bu, Birleşmiş Milletler’deki (BM) yeni görevini üstlenmek üzere görevinin sona ermesinin ardından bugün Beyrut’tan ayrılan ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Dorothy Shea tarafından da doğrulandı.

Şarku’l Avsat’ta yer alan habere göre üst düzey siyasi kaynaklar, Shea’nın veda turu sırasında görüştüğü liderlere, Lübnan- İsrail kara sınırının belirlenmesinde ABD arabuluculuğunu yeniden canlandırmak amacıyla Amerikan elçisinin Beyrut’a dönüş tarihi hakkında bilgi verdiğini açıkladı.

Siyasi kaynaklar, Shea’nın Güney Lübnan’da Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmanın tırmanmasına ilişkin endişelerini gizlemeden, savaşın Gazze’den Güney Lübnan’a yayılmasını önlemek için atmosferin soğutulması gerektiğini vurguladığını söyledi. Kaynaklara göre Shea, Washington’un, gerilimi azaltmak için Beyrut ile Tel Aviv arasında hareket etmek zorunda kalmasın ve arabuluculuğu hararetli tartışmaların esiri haline gelmesin diye savaşın ABD arabuluculuğu misyonunu engelleyebilecek şekilde genişlemesini önlemek amacıyla baskı yaptığını da belirtti.

Shea, veda görüşmelerinde, 1701 sayılı uluslararası kararın uygulanmasına yardımcı olacak siyasi koşulların yaratılması için iş birliğinin gerekliliğine odaklandı. Ayrıca Lübnan hükümetinin daha önce İsrail’in hâlâ Lübnan’ın bir kısmını işgal ettiği bahanesiyle ayırdığı 13 noktadan başlayarak, Lübnan ile İsrail arasındaki kara sınırlarının belirlenmesinde en azından kendi bakış açısına göre bir sorun görmediğini söyledi. Shea, bu noktalardan çekilmediği sürece Mavi Hattı kapsamlı geri çekilme hattı olarak tanımayı ise reddetti.

Aynı kaynaklara göre Shea, Lübnan’ın güneyindeki Nakura kasabasındaki UNIFIL uluslararası güçlerinin karargâhında ve onun himayesinde Lübnan ve İsrail askeri heyetleri arasında yapılan toplantıların, Lübnan hükümetinin daha önce ihtiyatlı davrandığı 13 noktadan 7’sinde anlaşmazlığın sona ermesini sağladığını ve Ras en-Nakura’dan işgal altındaki Şebaa Çiftlikleri’nin eteklerine kadar uzanan Lübnan sınırında sadece 6 nokta kaldığını söyledi.

Cephedeki atmosferin soğutulmasının geriye kalan noktalardaki anlaşmazlığın çözülmesine olanak tanıyabileceğini belirten Dorothy Shea, Hochstein’ın 1701 sayılı kararda öngörüldüğü üzere askıda kalan ve uygulanmayan ateşkese ulaşmasının, askeri operasyonların sona ermesiyle birlikte Şeba Çiftlikleri’ne çözüm aramak için güvenlik ve siyasi ortam yaratılmasına katkıda bulunacağını söyledi.

ABD Büyükelçisi, Washington’un, Suriye’nin tanıması ve kabul etmesi şartıyla Şeba Çiftlikleri’nin İsrail egemenliğine tabi topraklar olduğunu ve Şeba Çitlikleri bölgesini Lübnan toprakları olarak bir kez bile tanımlamadığını belirtti.

Shea’nın belirttiği üzere Lübnan’ın yeniden kontrolü ele geçirmesini engelleyen sorun, bölge halkının Lübnanlı olmasına rağmen İsrail’den yana tavır alması. Bölgedeki Lübnanlılar, kasabalarının Beyrut’un egemenliğine dahil olmasını reddediyorlar, çünkü çoğunun çalışmasına ve bazılarının yurtdışına seyahat etmesine izin veren İsrail pasaportlarını almalarının ardından İsrail’in sağladığı avantajlardan yararlanıyorlar.

Bu noktada şu soru ortaya çıkıyor; Hizbullah, Hamas’ı desteklemeye devam ederken ve Gazze’de ateşkese öncelik verirken ve İsrail inisiyatif almazken savaşı genişletme ihtimali henüz mevcut değil. Ancak cephenin Gazze Şeridi’ndeki olaylara benzer şekilde, kaçınılmaz olarak Amerikan arabuluculuğunun sekteye uğramasına yol açacak olan ve savaşın genişleyebileceğiyle tehdit eden daha fazla gerilimle karşı karşıya kalması durumunda ABD’li arabulucu, Lübnan ile İsrail arasında, iki ülke arasındaki sınırların belirlenmesine yönelik bir anlaşmaya varmak için nasıl harekete geçebilir?

Bu soru aynı zamanda, Başbakan Necib Mikati’nin Lübnan’ın 1701 sayılı kararı uygulama taahhüdünü onaylaması ışığında geçici hükümet için de geçerli. Karar, İsrail Lübnan’a yönelik saldırılarını durdurmadıkça, hava sahasını karadan, denizden ve havadan ihlal etmeye devam ettikçe ve Lübnan topraklarını parçalamayı sürdürdükçe ışık göremeyecek.

Lübnan’ın resmi pozisyonunun netliği, Lübnan ve İsrail arasındaki deniz sınırlarını çizmek için anlaşmaya varmasının arkasında yer alan ABD’li arabulucuya kolaylıklar sağlamasına benzer şekilde, Hizbullah’ın ABD arabuluculuğuna vereceği tepkinin kapsamı sorusuna kapıyı açıyor. O dönemde Lübnan devletinin Hizbullah’ın bu konuda aldığı kararın arkasında durduğu iddia edildiAynı şekilde Avrupalı ​​bir diplomatik kaynak, güneydeki durumun savaşın genişlemesine doğru kaymasını önlemek için, 1701 sayılı kararın uygulanması amacıyla uygun bir atmosfer oluşturulmasın gerektiğini söyledi. Kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Her ne kadar askeri gerginlik cephenin uçurumun eşiğinde olduğunu gösterse de Hizbullah’ın çatışmayı kontrol edilmesi zor bir şekilde tırmandırmak gibi bir niyeti yok” dedi.

Bu noktada ise geriye şu soru kalıyor; İran’ın, Gazze’deki durumun siyasi veya askeri olarak nasıl olacağı beklentisiyle aşamaları aceleyle geçip bölgedeki ilk müttefiki Hizbullah’ı fazla gücünden vazgeçmeye zorlamada bir çıkarı var mı? Yoksa her türlü olasılığa karşı hazırlık yapıyor ve özellikle de Gazze’deki savaşın sonuçlarıyla ve (ekonomik ve mali koşullarının kötüleşmesi ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için bugüne kadar siyasi ufkun tıkanmış olması çerçevesinde) Lübnan’ın savaşın maliyetlerini karşılama ve bunun her düzeydeki yansımalarını karşılama becerisiyle bağlantılı olarak vaktinden önce savaşa girmekten kaçınıyor mu?



Mukteda es Sadr, Lübnan'daki patlamaların ardından "milyonluk" gösteriyi iptal etti

Mukteda es Sadr, 19 Ekim 2023'te Necef'te vaaz ediyor (Reuters)
Mukteda es Sadr, 19 Ekim 2023'te Necef'te vaaz ediyor (Reuters)
TT

Mukteda es Sadr, Lübnan'daki patlamaların ardından "milyonluk" gösteriyi iptal etti

Mukteda es Sadr, 19 Ekim 2023'te Necef'te vaaz ediyor (Reuters)
Mukteda es Sadr, 19 Ekim 2023'te Necef'te vaaz ediyor (Reuters)

Irak'taki Sadr hareketinin lideri, Lübnan'daki “çağrı cihazı” ve “telsiz” bombalamalarının ardından Gazze'yle dayanışma çağrısı yaptığı gösterinin iptal edildiğini duyurdu.

Mukteda es Sadr dün (Çarşamba) yaptığı basın açıklamasında, “mantık, Filistin ve Lübnan'daki Siyonist pervasızlık ve terörizmden sonra ve büyük şeytan Amerika'nın açık örtüsü, uluslararası kararlara ve insani çağrılara cevap vermemeleri ve yükselen halkların sesini dikkate almamaları nedeniyle milyonlarca kişinin katılması beklenen gösterinin iptal edilmesini gerektiriyor” dedi.

Sadr şöyle devam etti: "Amerika ve İsrail, tüm bölgeyi bir imha savaşına sürüklemek istiyor."

Gösteriyi iptal etme kararını değerlendiren Sadr, “İsrail'in halklara yönelik tüm bu saldırılarından sonra artık yararlı değil (...) protesto büyük bir olay düzeyinde değil” dedi.

Sadr, yaklaşık iki yıl önce siyasi süreçten tamamen çekildi, ancak zaman zaman dini vesilelerle Gazze savaşı hakkında yorum yapıyor ve savaşın durdurulması çağrısında bulunuyor.

Şarku’l Avsat’ın Lübnan Sağlık Bakanlığı’ndan aktardığına göre önceki gün (Salı) 12 kişinin ölümüne ve 3 bine yakın kişinin yaralanmasına neden olan benzer iletişim cihazı patlamalarının ardından dün Lübnan'da telsizlere yönelik bir patlama dalgasında, 9 kişi öldü ve 300'den fazla kişinin yaralandı.