Musevi cinayetinin İran’daki yankıları: İsrail, Musevi’nin yerini Suriye’deki casusları sayesinde tespit etti

Tahran, Tel Aviv’i, Şam yakınlarında Devrim Muhafızları komutanına düzenlenen suikasta ‘güçlü bir karşılık’ vermekle tehdit ediyor

İran Dinî Lideri Ali Hamaney, 28 Aralık 2023’te Rıza Musevi’nin naaşı yakınında namaz kılıyor (AFP)
İran Dinî Lideri Ali Hamaney, 28 Aralık 2023’te Rıza Musevi’nin naaşı yakınında namaz kılıyor (AFP)
TT

Musevi cinayetinin İran’daki yankıları: İsrail, Musevi’nin yerini Suriye’deki casusları sayesinde tespit etti

İran Dinî Lideri Ali Hamaney, 28 Aralık 2023’te Rıza Musevi’nin naaşı yakınında namaz kılıyor (AFP)
İran Dinî Lideri Ali Hamaney, 28 Aralık 2023’te Rıza Musevi’nin naaşı yakınında namaz kılıyor (AFP)

Hanan Azizi

İran medyası, resmi yetkililerin, Rıza Musevi’nin Şam yakınlarında İsrail tarafından suikasta uğramasına yönelik tepkilerine yer verdi. Suriye’deki İranlı danışmanların eski komutanı, İsraillilerin Musevi’nin bulunduğu yeri bir hafta önce bombaladıklarını ve Musevi’ye isabet ettiremediklerini, ancak detaylı keşif operasyonları ve casusları sayesinde onun bulunduğu yeri tespit etmeyi başardıklarını açıkladı.  

Rıza Musevi, 25 Aralık’ta Suriye’nin başkenti Şam’ın kırsalındaki Seyyide Zeyneb bölgesi çevresini hedef alan bir İsrail saldırısında öldürüldü. Musevi, Devrim Muhafızları’nın Suriye’deki en kıdemli danışmanlarından biri ve eski ‘Kudüs Gücü’ Komutanı General Kasım Süleymani’den sonra İran’ın en önde gelen askerî komutanıdır.

Resmî tepkiler, uygun zaman ve zeminde ‘güçlü bir karşılık’ verileceği tehdidinde bulunmak ile ABD’yi ve İsrail’i ‘Washington’ın mevcut savaşı kontrol altına almak istediği yönündeki iddialarının aksine, İran’ı Gazze’deki savaşın sınırları dışına taşacak bölgesel bir savaşa çekmeye teşebbüsle’ suçlamak arasında farklılık gösterdi.

Şarku’l Avsat’ın İran medyasından aktardığı habere göre 1990’lı yıllardan bu yana Suriye’deki Direniş Ekseni’nin destek birimi mesabesinde olan Musevi’nin önemini teyit eden veriler ve raporlar yayınladı. Eski Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani de 3 Ocak 2020’de Bağdat Havalimanı yakınlarında insansız hava araçlarıyla düzenlenen bir Amerikan saldırısında öldürülmüştü.

Yurt dışında bulunan rejim muhalifi İran basını, ‘Rıza Musevi’nin Suriye’deki protestolar ve savaş sonrasında Beşşar Esed rejimini korumada önemli bir rol oynadığını’ ifade ediyor. Askerî olan ve olmayan İran rejimi yetkilileri, Rıza Musevi için yas tuttu.

İran’ın Suriye Büyükelçisi Hüseyin Ekberi, Mehr haber ajansına, “Musevi, 25 Aralık Pazartesi günü öğlen Şam’daki İran Büyükelçiliği’ndeydi. Öğleden sonra Seyyide Zeyneb bölgesinde yer alan evine doğru yola çıktı. Musevi öldürülürken karısı evde değildi. Görünüşe göre evi, üç füzeyle hedef alındı ve yıkıldı. Musevi, ülkemizin büyükelçiliğinde diplomat ve ikinci danışmandı. Diplomatik pasaportu ve Şam’da diplomatik oturum izni var” açıklamasını yaptı.  

İran medyası ve gazeteleri, İranlı yetkililerin, Devrim Muhafızları’nın bu üst düzey liderinin öldürülmesinin ‘intikamının alınacağı’ ve ‘sarsıcı ve kararlı bir tepki verileceği’ yönündeki tehditlerini aktardı. Yurt dışındaki muhalif internet sitesi IranWire ise “Rejim yetkililerinin Rıza Musevi cinayetinin intikamının alınacağı yönündeki tehditleri, İranlı vatandaşlar arasında büyük bir endişe doğurdu. Zira Kasım Süleymani’nin Ocak 2020’de Irak’ta öldürülmesinden sonra İranlı yetkililer, büyük tehditler savurmuş ve o dönemde ‘İntikam acı olacak’ demiş; sonra da Irak’ta Amerikan güçlerinin bulunduğu Ayn el-Esed üssüne birkaç füze fırlatmış ve aynı zamanda Ukrayna yolcu uçağını iki füzeyle hedef alarak uçakta bulunan 176 kişiyi öldürmüşlerdi” ifadelerine yer verdi.

İran’ın Suriye Büyükelçisi Hüseyin Ekberi: Musevi, ülkemizin büyükelçiliğinde diplomat ve ikinci danışmandı. Kendisinin diplomatik pasaportu ve Şam’da diplomatik oturum izni vardı.

Kesin bir karşılık talebi

Tahran Belediyesi’ne ait Hemşeri (Hamshahri) gazetesinin internet sitesinde 26 Aralık’ta yayımlanan habere göre Tahran’da beyaz kefen giymiş çok sayıda vatandaş ve üniversite öğrencisi, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi binası önünde toplanarak, İsrail’in ‘Rıza Musevi suikastındaki suç eylemini’ kınadı ve buna ‘kararlı bir tepki verilmesini’ talep etti.  

Hemşeri Online (Hamshahri Online) sitesi, aynı gün Suriye’deki İranlı ‘danışmanların’ eski komutanı, Devrim Muhafızları’na bağlı bir karargâhın teftiş dairesi temsilcisi ve Rıza Musevi’nin silah arkadaşı olan Cafer Esedi ile Musevi suikastına dair bir röportaj yaptı. Esedi, röportajda şu ifadeleri dile getirdi:

“İsrail, Musevi’nin öldürüldüğü mekânı geçen hafta da bombalamıştı. Musevi’nin orada olduğunu düşünmüşlerdi, ancak Musevi orada değildi. Daha sonra detaylı keşif operasyonları ve casusları sayesinde İsrailliler, Musevi’nin bulunduğu mekânı tespit etmeyi başardılar. Siyonistlerin gerçekleştirdiği bu operasyon, hiç akıllıca ve isabetli değil. Ancak görünüşe bakılırsa başarısızlıklarını aklamak için herhangi bir şeye tutunmaya çalışıyorlar ama nafile… İsrail savaş alanını genişletmek isterken, İsrail’in dostları İran’a itidal çağrısında bulunuyor. Ama Siyonistler karşısında itidalli olmanın ne faydası var?.. İsrail bu suç operasyonlarıyla İran’ı kışkırtmaya ve Filistin’deki savaşı başka ülkelere taşımaya çalışıyor.”

Foto: 28 Aralık 2023’te İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen cenaze töreninde İran Devrim Muhafızları Askerî Danışmanı Rıza Musevi’nin posteri önünde duran kadınlar (EPA)
28 Aralık 2023’te İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen cenaze töreninde İran Devrim Muhafızları Askerî Danışmanı Rıza Musevi’nin posteri önünde duran kadınlar (EPA)

Hemşeri gazetesi, 26 Aralık tarihli sayısında İran’ın eski Suriye Büyükelçisi Cevad Türkabadi ile de Rıza Musevi suikastına ve İran’ın muhtemel tepkisine dair bir röportaj yaptı. Bu röportajda Türk Abadi şu değerlendirmede bulundu:

“Musevi’nin etkin rolü, Tel Aviv’i bu suçu işlemeye iten temel sebeplerden biri. Musevi’nin Suriye’de etkin ve sürekli bir varlığı vardı. Bu sayede Musevi, öne çıkan tecrübesi ve olgunluğuyla Direniş Ekseni’ni güçlendirdi. Bu da onu, daha önce ona karşı defalarca suikast girişiminde bulunan Siyonist yapının hedefi haline getirdi. Musevi, Suriye’deki Direniş Ekseni’nde stratejik faaliyetler yürüttü. Suriye’deki görevi sırasında İran’a dönüş seçeneğini defalarca dile getirdi, ancak ben onun yerine geçecek kişiyi seçmenin zor olduğunu düşünüyordum. Tel Aviv’in onu öldürmek için uzun bir süredir üzerinde çalıştığı bir planı vardı zaten. Ama bu suçun şimdi işlenmesinin sebebi, Siyonist varlığın işgal altındaki topraklarda karşılaştığı zorluklar ve karmaşık koşullardır. İsrail, Gazze’de hedeflerine ulaşamadı ve İran’a karşı intikam duygusu besliyor. Bununla birlikte Tel Aviv’in yürüttüğü bu suç operasyonları, bu yapı için nihai yenilginin başlangıcı ve çöküşün hazırlığıdır.

Bence İran, bu suça, işgal edilmiş topraklardaki savaş meydanında yaşanan saha ve operasyon gelişmelerine dayanarak karşılık verecek. İslam Cumhuriyeti bu cevap üzerine çalışacak ve zamanlamasıyla boyutları da dikkatli bir şekilde seçilecek.”

Câm-ı Cem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehdi Givehki: İran’a yönelik bazı sabotajlar ve suikastlar, İslam Cumhuriyeti’ni Siyonist yapının oyununa çekmeyecektir. Cevabın zamanını ve yerini belirleyecek olan İran’dır.

Câm-ı Cem (Jamejam) gazetesi 26 Aralık tarihli sayısına “Tel Aviv Ateşle Oynuyor” manşetini attı. İlgili haberde şu ifadeler yer alıyordu:

“Tel Aviv yetkilileri, kendi krizlerinden, başarısızlıklarından ve Gazze’de artan cinayetlerinden kaçmaya ve Tahran’a karşı ateşle oynamaya karar verdi… Devrim Muhafızları’nın bu üst düzey komutanına suikast düzenleyerek, İslam Cumhuriyeti’ni kendileriyle açık bir askerî çatışmaya sürüklemeye çalıştılar. Bu İran tarafından kararlı bir tepkiyle karşılık bulacak.”

Câm-ı Cem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehdi Givehki, 26 Aralık’ta “Bir Suikast Operasyonu ve Siyonizm’in Hatasının Analizi” başlıklı bir makale kaleme aldı. Yazar, düşüncelerini şu ifadelerle yazıya geçirdi:

“Musevi, bölgedeki Direniş Ekseni’nin kurucularından biriydi ve son otuz yılda etkin bir varlık gösterdi. Siyonist varlığın Musevi’ye suikast düzenlemekteki hedefi, savaş alanını genişletmek ve savaşı Gazze dışına taşımaktır. Tecrübelerin gösterdiği üzere Siyonistler, bir krizle karşı karşıya kaldıklarında Direniş Ekseni ülkelerindeki operasyonlarının kapsamını genişletmeye çalışıyorlar. Zaten bölgesel bir güç olarak İran’ı çatışmaya dahil etmek gibi bir planları var. Bu yüzden önde gelen bir komutana suikast düzenlediler… Bu da Yemen’de, Lübnan’da ve Irak’taki diğer birçok cephede baskılara maruz kalan Siyonistlerin, Direniş ile birden fazla cephede çatışmaya güç yetiremediklerini gösteriyor. Ama bu gaspçı yapı, Direniş cephesinin performansını etkilemeyen bu suikastlarla kendini kurtaramaz. Bu tür suikastlar, Gazze’deki savaş denklemini Siyonist varlık lehine de değiştirmeyecek. Siyonist varlık, bu suçun bedelini Direniş ile yüzleşerek ödeyecek. Yanlış okumaları ve savaşın tüm cephelerindeki başarısızlığıyla Siyonist varlık, İran’ı kendisiyle doğrudan bir savaşa sürükleyebileceğini zannediyor. Ama İran bu oyunun içine çekilmeyecek. İslam Cumhuriyeti, meşru müdafaa hakkını saklı tutuyor. Ancak karşılık verme konusunda aceleci davranmayacaktır. Bölgesel denklemler, Direniş cephesi lehine… İran’a yönelik bazı sabotajlar ve suikast operasyonları, İslam Cumhuriyeti’ni Siyonist varlığın oyununa çekmeyecektir. Verilecek cevabın zamanını ve yerini belirleyecek olan İran’dır.”

Risalet gazetesi yazarı Muhammed Bahreyniyan: İran’ın seçenekleri çok. Doğrudan savaşın seçeneklerden biri olması gerekmiyor.

Tel Aviv’in tartışmasız başarısızlığı

Hanif Gaffari, Câm-ı Cem gazetesinin 26 Aralık tarihli sayısı için “Tel Aviv’in Tartışmasız Başarısızlığı” başlıklı bir makale kaleme aldı ve şu ifadelere yer verdi:

“Şam’da Musevi’ye yönelik sistematik suikast operasyonunda Washington’ın rolünü göz ardı etmemek gerekir. Zira İsrail’in Suriye’de ve Lübnan’da gerçekleştirdiği saldırılar ve operasyonlar, Tel Aviv ile Washington arasındaki istihbarat ve operasyonel bir koordinasyonla yürütülüyor.

Bu yüzden Amerikalı işgalciler, Siyonistlerle iş birliği yaparak korkunç ve büyük bir hata işlediler. Bu hata, Direniş sisteminin daha da güçlendirilmesine ve Siyonizm’in çöküş sürecinin hızlandırılmasına yol açacak gelişmelere sebep olacaktır. İntikam saati, Siyonistlerin ve Amerikalıların tasavvur ettiğinden daha yakın ve karmaşık… Direniş Ekseni’nin sahip olduğu yetenekler ve zekâ, İsrail için varoluşsal bir tehdit oluşturacak, Washington ile Tel Aviv için bölgede karanlık bir gelecek çizecek ve işgalci Amerikalıları bölgeden tam anlamıyla kovmak ve Kudüs’ü işgal eden varlığı ortadan kaldırmak suretiyle bölgede ve dünyada gerçek barışı ve güvenliği temin edecek.”

Muhammed Bahreyniyan ise 26 Aralık’ta Risalet (Resalat) gazetesinde yayınlanan “Tufan Görevini Yerine Getirdi” başlıklı makalesinde düşüncelerini şöyle ifade etti:

“İsrail’e yönelik kuşatma çemberi giderek daralıyor. İsrail, İranlı askerî danışmanlara suikast düzenlemek gibi operasyonlarla denklemi kendi lehine çevirmeye çalışıyor ve İran’ın yıkıcı tepkisinin ABD’yi İran’la doğrudan bir savaşa çekeceğini hayal ediyor… Ancak İsrail’in İran’a yönelik bu operasyonları gösteriyor ki Siyonistler, sahadaki gerçekliğe ilişkin gerçekçi bir anlayışları yok. Ayrıca hiçbir cephede kazanamadıklarının, aksine kayıplarının artmaya başladığının da farkında değiller… İran tepkisini, tüm cephelerde gerilimi tırmandırmak, hatta yeni cepheler açmak suretiyle gösterebilir. İran’ın seçenekleri çok; doğrudan savaş bu seçeneklerden biri olmak zorunda değil. Golan Tepeleri’ndeki Suriyeli gençler, Siyonistlerin ilk yeni kâbusu olabilir.”  

İran Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami, Rıza Musevi’nin posteri önünde cenaze konuşması yaparken (AP)
İran Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami, Rıza Musevi’nin posteri önünde cenaze konuşması yaparken (AP)

Siyaset ve medya düzeyinde kazanımlar

25 Aralık’ta İtimad (Etemad) gazetesinin internet sitesi, İntihab (Entekhab) internet sitesinin Musevi cinayetine ilişkin olarak uluslararası ilişkiler uzmanı Hasan Beheştipur ile yaptığı röportajı aktardı. Bu röportajda Beheştipur, Musevi’nin hedef alınması için İsrail’e gerekli bilgileri veren casusların kimliğinin tespit edilmesinin önemini belirterek şöyle dedi:

“İsrail bu konuda kararlı bir tepkiyle karşılaşmazsa suikast operasyonlarını tekrarlar… Şu soruyu sormak lazım: İsrail, İran’a güç gösterisi mi yapmaya çalışıyor? İran, Hamas’ın 7 Ekim saldırısında bir rolü olmadığını söyledi. Ancak İsrail yine de intikam istiyor.

Bu operasyonun bir diğer hedefi de son dönemde pek çok darbe alan güçlerinin moralini yükseltmektir. Aynı şekilde İsrailli yetkililerin de İsrail kamuoyu karşısında, son savaştaki zayıflıklarını örtmesi gerekiyor… İsrail, Suriye’de birçok baskın gerçekleştirdi. Ancak diğerlerinden farklı olarak bu baskın, etkili bir ismin şehit olmasına yol açtı. Bu operasyon, Kasım Süleymani’nin ve Fahrizade’nin öldürülmesine yönelik operasyona benzetilebilir… Görünüşe bakılırsa Musevi’yi öldürmekle İsrail, İran’ı savaşa çekmek değil, siyaset ve medya düzeyinde kazanç elde etmek istiyordu. Ancak İran’ın karşılık vermesi gerek. Zira büyük bir komutanın şehadeti söz konusu.”

Keyhan gazetesi de 27 Aralık tarihli sayısında Musevi cinayetine dair detaylı bir haber yayınlayarak, “İran’ın tüm Direniş cephelerinden gelecek çarpıcı ve ölümcül tepkisinden” bahsetti ve şöyle dedi:

“İntikam, Siyonistlerin sandığından daha büyük ve kapsamlı olacak. İsrail, kuruluşunun 80’inci yıldönümünü göremeyecek.”

Foto: Rıza Musevi’nin cenazesi merasimine katılanlar (AFP)
Rıza Musevi’nin cenazesi merasimine katılanlar (AFP)

Hem Mihen (Hammihan) gazetesi ise 27 Aralık tarihli sayısında Ahmed Zeydabadi’nin kaleminden “İsrail ve Yedi Cephe” başlıklı bir makale yayımladı. Bu makalede yazar, İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant’ın Knesset’teki Dışişleri ve Savunma Komitesi’nin toplantısında yaptığı, ‘Çok cepheli bir savaştayız ve Gazze, Lübnan, Suriye, Batı Şeria, Irak, Yemen ve İran olmak üzere 7 cepheden saldırıya maruz kalıyoruz. Bu bölgelerin altısında önlem aldık’ açıklamasına işaret ederek şöyle dedi:

“Galant, İsrail’in henüz Yemen cephesine karşılık vermediğini kastediyorsa şayet, o zaman bu açıklamaları Galant’ın, Şam banliyösünde General Rıza Musevi’ye düzenlenen suikasta bakarak İran’ı İsrail’in cevap verdiği cepheler arasında saydığı şeklinde yorumlanabilir… İsrail, dış saldırılarının sorumluluğunu resmî olarak üstlenmedi, ancak Yoav’ın açıklamaları, İsrail’in Musevi suikastındaki rolüne dair üstü kapalı bir itiraftır. İsrail, tünellerin imha edilmemesini, kendisini 7 Ekim’deki olaya benzer saldırılara maruz bırakabilecek varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. Ayrıca Lübnan’ın güneyindeki Hizbullah’ın Hamas’ınkine benzer ya da daha karmaşık bir tünel ağına sahip olduğundan ve Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyinden İsrail’e doğru 7 Ekim’dekine benzer operasyonlar gerçekleştirmek için uygun zamanı beklediğinden korkuyor!.. Bu yüzden de geçici veya sürdürülebilir bir ateşkesin kendi yararına olmadığını düşünüyor.

İran, İsrail’in acil bir ateşkese ikna olması için tüm gücünü ve araçlarını kullanıyor. Gazze’deki savaş yeni bir aşamaya girdi… İsrail, kendisini Gazze’de acil ve sürdürülebilir bir ateşkese mecbur bırakmaya çalışan her odağı hedef alıyor! İsraillilere göre İslam Cumhuriyeti, doğrudan bir çatışma istemiyor ve bunun yerine bölgesel müttefikleri aracılığıyla acil ve sürdürülebilir bir ateşkes dayatmak için her türlü çabayı gösteriyor. Dolayısıyla General Musevi’ye yönelik suikastla İsrail, Tahran’a şu mesajı verdi: İran, bölgesel müttefiklerini İsrail’i ateşkese zorlamaya teşvik ederse bu, iki taraf arasında açık bir savaş anlamına gelecektir…Gazze’deki savaşı bölgesel bir savaş haline gelecek şekilde genişletmeye bir adım daha yaklaştık.”

* Şarku’l Avsat tarafından Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.