Aruri suikastı ve İsrail, İran ve ABD tarafından yapılan ‘tehlikeli’ hesaplar

Tel Aviv ‘saldırıyı önleme’ konusunda Hizbullah’tan daha fazla motive olmuş görünüyor.

İsrail’in kuzeyindeki Yukarı Celile’de, üniformasının sırt kısmına Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ı hedef olarak gösteren bir çizimin bulunduğu tankın önünde duran İsrail asker. (AFP)
İsrail’in kuzeyindeki Yukarı Celile’de, üniformasının sırt kısmına Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ı hedef olarak gösteren bir çizimin bulunduğu tankın önünde duran İsrail asker. (AFP)
TT

Aruri suikastı ve İsrail, İran ve ABD tarafından yapılan ‘tehlikeli’ hesaplar

İsrail’in kuzeyindeki Yukarı Celile’de, üniformasının sırt kısmına Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ı hedef olarak gösteren bir çizimin bulunduğu tankın önünde duran İsrail asker. (AFP)
İsrail’in kuzeyindeki Yukarı Celile’de, üniformasının sırt kısmına Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ı hedef olarak gösteren bir çizimin bulunduğu tankın önünde duran İsrail asker. (AFP)

Elie el-Kusayfi

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik savaşının, ABD’nin ve İsrail’in adlandırmasıyla ‘üçüncü aşamaya’ doğru önemli bir dönüşüme sahne olduğunu gösteren pek çok işareti görmek artık mümkün. Bu adlandırmaya göre savaşın ilk aşaması, 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısına İsrail’in, Gazze Şeridi’ne yönelik yoğun bir bombardımanla karşılık vermesiydi. İkinci aşama ise İsrail’in 27 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne kara saldırısı düzenlemesiyle başladı.

Pratikte ‘üçüncü aşamaya’ dair konuşmalar, yaklaşık iki hafta önce arttı. Bunun sebebi ise ABD’nin savaşa aynı hızla devam edemeyeceğini vurgulayarak İsrail üzerinde baskı kurmasıydı. Nitekim Filistinli kayıpların sayısındaki rekor artış, ABD yönetimi üzerinde siyasi baskı oluşturuyor. Ayrıca savaşın aynı ateşli yoğunlukta devam etmesi, çatışmaların bölgeye yayılma ihtimalini de artıracak, ki bu da uzun vadede Amerika’nın bölgeye ilişkin planlarını etkileyecektir.       

Bununla birlikte ‘üçüncü aşamaya’ geçişin sebebi, sadece Amerika’nın Tel Aviv üzerindeki baskısı değil. Bir diğer sebep, İsrail’in de Gazze Şeridi’ne yönelik savaşına aynı hızda devam edemeyecek olmasıdır. Zira kendisine yönelik küresel öfkenin artması sebebiyle ateş gücü, İsrail’e karşı tavır almaya başladı. Ancak yine de küresel öfkenin artması, 7 Ekim’deki saldırıdan bu yana ABD’nin ve Batı’nın bu ateş gücüne verdiği desteğin gücü konusunda şüphe uyandırmasın.  

Ayrıca İsrail, Gazze Şeridi’nin kuzeyinde Hamas’a karşı askerî hedeflerine ulaştı ve bu, pratikte büyük bir ‘zafer tablosu’ çizmese de ona savaşta yeni bir aşamaya geçme imkânı veriyor.

İsrail’in yedek tugaylar da dahil olmak üzere beş tugayı Gazze Şeridi’nden çıkarmaya ilişkin planları, üçüncü aşamaya geçildiğinin işaretlerinden biri. Bununla beraber İsrail, bu tugayların yeni varış noktasına dair bir anlaşmazlık yaşıyor. Kimilerine göre bu varış noktası, Han Yunus olacak. Nitekim İsrail’in Yahya es-Sinvar gibi Hamas liderlerinin burada saklandığı yönündeki değerlendirmesine bakarak, bir sonraki aşamada savaş operasyonlarının burada yoğunlaşacağı öngörülüyor. Kimilerine göre de yeni varış noktası, Hizbullah’la geniş çaplı bir savaş ihtimaline hazırlık yapmak ya da ona karşı caydırıcılığı güçlendirmek üzere Lübnan sınırı olacak.

Rıza Musevi suikastından ziyade Aruri ile arkadaşlarının öldürülmesi, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik savaşının ‘üçüncü aşamasının’ başladığını gösteriyor.

ABD’nin dönüşümü

İkinci işaret, ABD uçak gemisi Gerald Ford’un, önümüzdeki birkaç gün içinde ek muhriplerden oluşan bir görev gücüyle bölgeden ayrılıp ABD’nin Virginia eyaletindeki limanına dönmek üzere hazırlık yapmasıdır.  Bununla birlikte bir ABD uçak gemisi, yani Dwight Eisenhower, Ortadoğu’da kalacak. Bu, ABD’nin savaşa yaklaşımında esaslı bir dönüşümün güçlü bir delili olup, ABD’nin İsrail’in Gazze’ye karşı savaşının aynı hızla devam etmesini istemediğini gösteriyor. Gerald Ford’un ayrılışı aynı zamanda Washington’ın, İran’ı ve kollarını savaşın kapsamını genişletmekten caydırma şeklindeki sebebin ortadan kalktığını düşündüğüne de işaret ediyor. Bu da şu soruyu akla getiriyor: Gerald Ford’un ayrılışı, Tahran ile Washington arasında bir sonraki aşamaya dair varılan bazı anlaşmaların mı yoksa İran’ın ve vekillerinin savaşın kapsamını genişletme konusunda nihai olarak isteksiz oluşlarına dair ‘uzaktan’ bir değerlendirmenin mi sonucu?

Üçüncü işaret ise İsrail’in Hamas’a ve daha genel anlamda bölgedeki Direniş Ekseni’ne karşı güvenlik operasyonlarına yönelmesidir. Başlangıç adımı, İran Devrim Muhafızları Komutanı Rıza Musevi’nin 25 Aralık’ta Şam’da öldürülmesiyle atıldı. Bildiğimiz kadarıyla İsrail, geçen hafta Suriye’deki İranlı hedeflere yönelik de altı saldırı gerçekleştirdi. Bu, İsrail’in oradaki saldırılarının hızının artması olarak görülebilir.

sdwev
Hamas’ın 3 Ocak’ta servis ettiği tarihi belirsiz fotoğrafta el-Aruri, Beyrut’taki ofislerinden birinde görülüyor. (AFP)

İsrail daha sonra, geçtiğimiz salı günü Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri’ye ve beraberinde hareketin Lübnan’daki iki önemli liderine suikast düzenledi. Bu iki liderden biri, Lübnan’dan İsrail’e birçok roketin fırlatılmasından sorumlu olan Hamas-Lübnan Teknoloji Birimi Başkanı Samir Fendi, diğeri ise İsrail medyasında yer alan haberlere göre İsrail içindeki pek çok saldırının sorumlusu olan Azzam el-Akra idi. Ayrıca saldırıda dört kişi daha öldürüldü.  

Zafer imajı

Şu durumda Rıza Musevi suikastından ziyade, el-Aruri ile arkadaşlarına yönelik suikast, İsrail’in Gazze Şeridi’ne karşı savaşının üçüncü aşamasının başladığını gösteriyor. Çünkü bu suikast, İsrail’in üçüncü aşamaya geçişin bir şartı ya da gerekçesi olarak, Gazze Şeridi’nin içinde olmasa da dışında ‘zafer puanları’ toplama çabasıyla bağlantılı. Bu suikastın, 3 Aralık’ta İsrail Güvenlik Teşkilatı (Şin Bet) Başkanı Ronan Bar’ın Hamas unsurlarını Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan’da, Katar’da, her yerde takip edeceği yönündeki tehdidinin ilk pratik uyarlaması olduğu biliniyor. Geçtiğimiz ağustos ayında Binyamin Netanyahu da el-Aruri’ye suikast düzenleme tehdidinde bulunmuş ve Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah da buna, İsrail’in Lübnan’da gerek Lübnanlı gerek Filistinli isimleri hedef alarak gerçekleştireceği herhangi bir suikastın karşılık gerektireceğini söyleyerek cevap vermişti.

Musevi ve el-Aruri suikastları arasında bağlantı kurmak, Hizbullah’ın kendi kalesinde işlenen el-Aruri suikastına cevabın biçimi, boyutu ve zamanlaması bakımından yaklaşımını kolaylaştırıyor.

Bu bağlamda Netanyahu’nun danışmanı Danny Danon’un, el-Aruri suikastı ardından dile getirdiği şu sözler hiç de önemsiz değildi:

Biz Lübnan’ı veya Hizbullah’ı değil, 7 Ekim saldırısında parmağı olan herkesi hedef alıyoruz.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari de ‘Beyrut operasyonundan’ sonra “Odak noktamız, Hamas’la mücadeleydi, halen de öyle” açıklamasında bulundu. İsrail Genelkurmay Başkanı ise çarşamba günü Lübnan sınırında şu açıklamayı yaptı:

Kuzeyde oldukça hazırlıklıyız. Ancak şu anda odak noktamız, Hamas’la savaşmak.

İsrail’in bu söylemleri, el-Aruri suikastının Gazze Şeridi’ne yönelik savaşın bir uzantısı olduğunu ve Lübnan-İsrail sınırında Hizbullah’la açık çatışma bağlamına girmediğini söylemek suretiyle Hizbullah’ı tarafsız kılmaya dönük karmaşık bir çabadır. Sanki Tel Aviv, buradaki coğrafi konumun ikincil öneme sahip bir veri olduğunu ima etmeye çalışıyor. Ancak yine de el-Aruri’nin Beyrut’ta öldürülmesi, İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmanın daha da tırmanması riskini barındırıyor. Zira stratejik olarak Hizbullah, kalesinin hedef alınmasına cevap vermek zorunda. Bu, iki taraf arasında ‘karşılıklı yanlış anlama’ ihtimalini artırıyor, ki bu da İsrail’i kuzey sınırlarında 2006’dakine benzer bir savaşa değil de belki bir ‘çatışma dönemine’ daha hazırlıklı kılıyor.

SDV'ler
Beyrut’ta, 4 Ocak’ta düzenlenen cenaze töreninde el-Aruri ve arkadaşlarının fotoğrafları taşındı. (Reuters)

Hizbullah ironik bir şekilde (muhtemelen Hamas içinde Hizbullah ve İran’la koordinasyondan sorumlu olan) el-Aruri’nin öldürülmesinin ardından yaptığı açıklamada, el-Aruri’ye yönelik suikast suçunu Rıza Musevi’ye yönelik suikastın bir devamı olarak değerlendirdi. Hizbullah bununla, ‘meydanların birliğinin’ bir göstergesi olarak Direniş Ekseni bileşenleri arasındaki ‘kan birliğini’ vurgulamaya çalışıyor. Ayrıca iki suikast arasında bağlantı kurmak, onun kendi kalesinde işlenen el-Aruri suikastı suçuna tepkinin biçimi, boyutu ve zamanlaması bakımından yaklaşımını kolaylaştırıyor. Şöyle ki bu suikast, Lübnan’ın güneyindeki açık çatışma bağlamının bir parçası değil; aksi takdirde Hizbullah, cephede caydırıcılık dengesini korumak için bu suikasta derhal ve güçlü bir karşılık vermek zorunda kalacaktı. Bu suikast daha geniş bir bağlam içerisinde yer alıyor. Nitekim bölgedeki Direniş Ekseni’nin sembol isimlerine yönelik diğer suikastlardan biri. Dolayısıyla ‘uygun zaman ve zeminde karşılık vermek’ açısından, o kişiler için geçerli olan el-Aruri için de geçerli. Burada ‘uygun zamanda ve zeminde verilecek karşılık’, Nasrallah’ın çarşamba günü dile getirdiği “Hizbullah ile İsrail arasında savaş meydanı, günler ve geceler var” sözüne bir göndermedir.  

Karmaşık dinamikler

Tüm bunlar gösteriyor ki halihazırdaki savaşın tüm karmaşık dinamikleri, el-Aruri suikastında bir araya geliyor. İsrail’den başlayarak ABD’ye, İran’a ve onunla beraber Hizbullah’a kadar savaşın tüm ana taraflarının ince ve karmaşık hesapları bu suikastta iç içe geçiyor.

İsrail’in hesapları, Gazze’de bir ‘zafer tablosu’ çizmek ile mevcut savaş motivasyonuyla ve ABD’nin desteğiyle Direniş Ekseni’ne karşı yeni bir caydırıcılık sistemi inşa ederek bölgede yeni bir emrivaki dayatmak arasında değişiyor. İsrail mevcut durumu, bölgedeki stratejik hedeflerine ulaşmak için ‘tarihî bir fırsat’ olarak görüyor. Bu, İran’ı birinci dereceden ilgilendiren bir konu. Bu yüzden bölgedeki (ve aynı şekilde İran’daki?!) ajanlarının peş peşe saldırılarıyla İran’ın caydırıcılık sistemini zayıflatan İsrail karşısında seyirci kalması mümkün değil. Bununla birlikte İran, daha uzun vadeli stratejik hesaplar adına, bölgede ‘çılgın’ İsrail’e karşı ‘aklı başında bir güç’ olarak görünmek istiyor. Şarku’L Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre bu, İran’ın ABD’lilerle yaptığı hesapların bir parçası. Zira Amerikalılar, dünya genelinde özellikle Çin ve Rusya tarafından daha önemli zorluklarla karşı karşıyayken bu işe daha fazla bulaşmak istemedikleri için Ortadoğu’da istikrarı savaşa tercih ediyorlar.

Tel Aviv’in de Gazze’de alıkonan vatandaşlarını kurtarma meselesini atlaması mümkün değil. Bu mesele, böyle bir zamanda el-Aruri suikastının ne faydası olduğuna ve bunun Hamas’a esirler ve ateşkes konusunda İsrail’le müzakereleri engellemesi için bir mazeret mi teşkil edeceğine yoksa onu sonunda taviz vermeye mi iteceğine ilişkin olarak İsrail’de yapılan iç tartışmaya dahil edildi.

Peki ya İsrail, Gazze dışındaki Hamas liderlerine suikastlar düzenlemek için en uygun sahanın Lübnan olduğuna karar verirse?

Nasrallah’ın tavanı

Hizbullah’a gelince… Hizbullah Genel Sekreteri, çarşamba günü yaptığı konuşmada açıkça, el-Aruri suikastı meselesinde şu iki konuyu ayrı ayrı değerlendirdi: Bizzat el-Aruri’nin hedef alınması ile Beyrut’un güney banliyösünde öldürülmesi.

Nasrallah, el-Aruri suikastının cezasız kalmayacağını söyledi. Ama mesele, Hizbullah’ın da belirttiği gibi, yalnızca el-Aruri’yle değil, bir bütün olarak Direniş Ekseni’yle alakalı. Nasrallah’ın çarşamba günkü konuşmasında, bu eksene bağlı güçlerden her birinin kendi kapsamına ve çıkar değerlendirmesine göre ‘bağımsız’ hareket ettiğini açıklaması dikkat çekiciydi. Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah, bu noktada meydanlar arasında bir ayrım yapıyor.  Dolayısıyla da ‘meydanların birliği’ konusunda ikili bir yaklaşım benimsiyor ve meydanları kâh ayırıp kâh birleştiriyor.

Aruri’nin Beyrut’ta öldürülmesi meselesinde ise Hizbullah’ın, 7 Ekim’den sonra Hizbullah ile İsrail arasındaki caydırıcılık hesaplarıyla bağlantılı başka hesapları var. Çarşamba günü Nasrallah’ın Direniş’in şu ana kadar doğru hesaplarla savaşmaya devam etmekle birlikte caydırılmadığının, ‘ancak düşman Lübnan’a bir savaş açmayı düşünürse o zaman ona karşı savaşın sınırsız ve kontrol olacağının’ altını çizmesi de bunun kanıtıdır. Böylece İsrail’in ‘tarihî fırsatı’ değerlendirerek Hizbullah’ı savaşa dahil etme niyetine dair söylentilerin artmasına karşılık Nasrallah, İsrail’e yönelik tehdit seviyesini savaşın başlangıcından bu yana görülen en yüksek seviyeye çıkarıyor. Bu da iki taraf arasında ‘büyük bir savaşın’ çıkması ihtimalinin üçüncü aşamada artıp artmayacağı sorusunu akıllara getiriyor.

dcvfe
Hizbullah’ın Kasım Süleymani suikastının yıldönümünde düzenlediği ve Nasrallah’ın konuşma yaptığı törende Kasım Süleymani’nin fotoğrafları taşındı. (AFP)

Şu ana kadar tarafların karşılıklı olarak verdiği siyasi ve ateşli mesajlar ve işaretlerde, özellikle de ABD’nin verdiği mesajlarda, İsrail ile Hizbullah arasındaki savaşın genişlemesinin kaçınılmaz olduğuna dair hiçbir emare yok. Ancak kesin olan şu ki İsrail, ‘saldırıyı önleme’ konusunda Hizbullah’tan daha fazla motive olmuş görünüyor. Bu, önümüzdeki dönemde ve İsrail’in zamanlamasına göre savaşın genişlemesi ihtimalini artırıyor. Hele de İsrail, Hizbullah’ın diplomasiyle olmuyorsa zorla Litani’nin kuzey bölgesine çekilmesini gerektiren 1701 sayılı kararın uygulanmasında ısrar ediyorken. Yani İsrail, kuzey sınırlarındaki durumun 7 Ekim’den önceki haline dönmesini kabul etmeyecektir. Bu, uzun ve karmaşık bir süreç ve Tel Aviv bu sürecin netleşmesini bekleyemeyebilir.

Ayrıca İsrail, Katar veya Türkiye’de gerçekleştirmenin zorluğunu (nitekim Türkiye, Mossad adına operasyonlar planladığı şüphesiyle 34 kişiyi tutukladı) göz önüne alarak, Gazze dışındaki Hamas liderlerine suikastlar düzenlemek için en uygun sahanın Lübnan olduğuna karar verirse bu, Hizbullah üzerinde fazladan bir baskı oluşturacaktır. Zira onun caydırıcılık sistemini temelden etkiler. Hizbullah, İsrail’in ciddi bir caydırıcılıkla karşılaşmadan peş peşe saldırılar gerçekleştirdiği Suriye’de yaşananlara benzer bir duruma uyum sağlayamaz. Peki, mevcut savaştaki güç dengesi, onun orantılı tepki vermesine müsaade ediyor mu?

Sonuçta Nasrallah, Direniş’in caydırılmadığını söyledi ama İsrail’in caydırıldığını söylemedi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Trump, İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekâtını savunuyor

Donald Trump, 16 Eylül 2025'te İngiltere ziyaretine çıkmadan önce basına konuştu (Reuters)
Donald Trump, 16 Eylül 2025'te İngiltere ziyaretine çıkmadan önce basına konuştu (Reuters)
TT

Trump, İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekâtını savunuyor

Donald Trump, 16 Eylül 2025'te İngiltere ziyaretine çıkmadan önce basına konuştu (Reuters)
Donald Trump, 16 Eylül 2025'te İngiltere ziyaretine çıkmadan önce basına konuştu (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekatını savunma amaçlı bir eylem olarak nitelendirerek, binden fazla noktaya yayılan saldırının şiddetine dikkat çekti. Hamas'a rehineleri insan kalkanı olarak kullanmaya kalkışmaması konusunda sert bir uyarıda bulunan Trump, bu taktiği sürdürmesi halinde korkunç sonuçlarla karşılaşacağı tehdidinde bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu yaparlarsa, başları büyük belaya girecek.”

İngiltere ziyareti öncesi gazetecilere konuşan Trump, İsrail güçlerinin müdahale etmek istediklerini duyduğunu ve Hamas'ın 20 rehinemizi ve cesetlerini alıp cepheye koymayı planladığını söyledi.

ABD başkanının Gazze hakkındaki açıklamaları, Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlara yönelik eleştirilerle doluydu. İsrail'i Gazze'de soykırım yapmakla suçlayan bir BM raporuna atıfta bulunarak, “Bunu oyladılar... Ne olacağını göreceğiz. Oylamaya sunulacak” diyerek raporu reddetti. Trump, ABD'nin alacağı somut önlemler hakkında ayrıntılı bilgi vermedi, ancak kimsenin bu durumdan memnun olmadığını vurguladı.

Trump'ın açıklaması, İsrail'in Gazze'ye büyük bir kara harekatı başlattığı bir dönemde geldi. Trump, Beyaz Saray'da İngiltere'ye yapacağı  resmi ziyaret öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada bu sözleri sarf etti.

Bir İsrail askeri yetkilisi Salı günü, ordunun Gazze Şehri'ni kontrol altına almak için başlattığı saldırıda “ana” operasyona başladığını belirterek, kara kuvvetlerinin şehrin derinliklerine doğru ilerlediğini ilerlediğini kaydetti.

Ordunun Hamas'ı yenmek için gerekli olduğu sürece operasyonlara devam etmeye hazır olduğunu da ekleyen yetkili, hareketin militanlarının sayısının “2 bin ila 3 bin  arasında” olduğunu tahmin ettiğini belirtti.

İsrail, Gazze'de askeri operasyona hazırlık olarak geçen ay Gazze Şehri sakinlerini tahliye etmeye çağırdı, ancak çoğu kişi Gazze'nin güneyindeki aşırı kalabalık ve yüksek ulaşım maliyetleri nedeniyle tahliye edemediklerini söyledi.

Pazartesi günü erken saatlerde, tahmini 300 bin  Gazze sakini Gazze Şehrinden güneye kaçmış, ancak yaklaşık 700 bin kişi şehirde kalmıştı.


İsrail ordusu kara harekâtı kapsamında Gazze şehrinin merkezine doğru ilerliyor

TT

İsrail ordusu kara harekâtı kapsamında Gazze şehrinin merkezine doğru ilerliyor

İsrail ordusu kara harekâtı kapsamında Gazze şehrinin merkezine doğru ilerliyor

İsrail ordusu Gazze'de genişletilmiş operasyonun başladığını duyurdu ve şehir sakinlerini güneye gitmeye çağırdı.

Bir İsrail askeri yetkilisi bugün, ordunun Gazze şehrini kontrol altına almak için başlattığı operasyonda ‘ana’ harekâta başladığını belirterek, kara kuvvetlerinin şehrin derinliklerine ve merkezine doğru ilerlediğini kaydetti.

Ordunun Hamas'ı yenmek için gerekli olduğu sürece operasyonlara devam etmeye hazır olduğunu ifade eden yetkili, Hamas mensuplarının sayısının ‘2 bin ila 3 bin arasında’ olduğunun tahmin edildiğini belirtti.

Yetkili, “Ordu, Gazze şehrinde hızlı ama güvenli bir şekilde operasyonlar yürütmeyi planlıyor ve rehinelerin ve sivillerin güvenliğini öncelikli tutuyor... İsrail, nüfusun yaklaşık yüzde 40'ının şimdiden Gazze Şeridi'nin güneyine göç ettiği şehirdeki güçlerini kademeli olarak artıracak ve insani yardım çabalarını genişletecek” ifadelerini kullandı.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee bu sabah X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, kuzey Gazze'yi hedef alan ve en az 20 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan şiddetli hava saldırılarının ardından İsrail operasyonunun genişletileceğini duyurdu.

İsrail, Gazze'de askeri operasyon hazırlıkları kapsamında geçtiğimiz ay Gazze şehri sakinlerine tahliye çağrısı yapmıştı. Ancak birçok kişi Gazze'nin güneyindeki aşırı kalabalık ve yüksek ulaşım maliyetleri nedeniyle şehirden ayrılamadıklarını söyledi.

Adraee’nin X platformundaki paylaşımında şu ifadeler yer aldı: “Gazze sakinleri… İsrail Savunma Kuvvetleri Gazze şehrindeki Hamas altyapısını yok etmeye başladı. Gazze şehri tehlikeli bir savaş bölgesi ve bu bölgede kalmak sizi tehlikeye atıyor. Er-Reşid Caddesi üzerinden Gazze Vadisi'nin güneyindeki bölgelere araçla veya yürüyerek mümkün olan en kısa sürede gidin. Güvenliğinizi ve sevdiklerinizin güvenliğini sağlamak için, şehri terk eden bölge sakinlerinin yüzde 40'ından fazlasına katılın.”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün Gazze şehrinde ‘yoğun bir operasyonun’ başladığını duyurdu. Şehri kontrol altına almak için kara harekâtı başlattığını açıklayan İsrail ordusu, şehir sakinlerine ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki sakinlere ‘mümkün olduğunca çabuk’ güneye gitmeleri konusunda uyarıda bulundu.

İsrailli bir askeri yetkili kara operasyonunun ana aşamasının başladığını bildirirken, İsrail medyası ordudan aldığı bilgiye dayanarak 162. ve 98. tümenlerin Gazze şehrinin batı kesiminde operasyon yürüttüğünü bildirdi.

İki İsrailli yetkili daha önce CNN'e yaptıkları açıklamada, ordunun Gazze şehrine kara harekâtı başlattığını doğrulamıştı. CNN, yetkililerden birinin Gazze şehrindeki kara operasyonunun başlangıçta ‘kademeli’ olacağını söylediğini aktardı.

‘Gazze yanıyor’

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Filistin topraklarına yönelik yoğun hava saldırılarının ardından bugün yaptığı açıklamada, Gazze'nin ‘yandığını’ söyledi ve ülkesinin ‘geri adım atmayacağını’ bildirdi.

Katz, İsrail ordusunun ‘terörün altyapısını demir yumrukla vurduğunu ve askerlerin rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas'ın yenilgisi için gerekli koşulları yaratmak amacıyla cesurca savaştığını’ belirtti. Katz, “Misyonumuzu tamamlayana kadar durmayacağız ve geri adım atmayacağız” dedi.

AFP'ye konuşan görgü tanıklarına göre, Gazze şehri bu sabah erken saatlerde İsrail'in yoğun bombardımanına maruz kaldı. Bu olay, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Yahudi devletine ABD'nin ‘sarsılmaz’ desteğini ifade etmek için İsrail'i ziyaret etmesinden bir gün sonra meydana geldi.

The Jerusalem Post'a göre, Gazze şehrine yönelik hava saldırılarının haftalarca sürmesi ve çok katlı yüksek binaların yıkılmasıyla birlikte, İsrail ordusu daha geniş çaplı bir kara harekâtı için dönüm noktasına ulaşmış görünüyor.

Dün erken saatlerde tahmini 300 bin Gazze sakini Gazze şehrinden güneye kaçmak zorunda kaldı, ancak yaklaşık 700 bin kişi şehirde kaldı.

İsrail ordusu, Refah'ta olduğu gibi, İsrail kara kuvvetleri şehre ilerlemeye başladığında Gazze'deki sivillerin çoğunun kaçacağını umuyordu.


Gazze’ye yönelik yoğun hava saldırıları sürüyor…  İsrail Savunma Bakanı: Gazze yanıyor

Gazze sınırının İsrail tarafında tanklar, arka planda ise Şeridin büyük çaplı yıkımı görülüyor (Reuters)
Gazze sınırının İsrail tarafında tanklar, arka planda ise Şeridin büyük çaplı yıkımı görülüyor (Reuters)
TT

Gazze’ye yönelik yoğun hava saldırıları sürüyor…  İsrail Savunma Bakanı: Gazze yanıyor

Gazze sınırının İsrail tarafında tanklar, arka planda ise Şeridin büyük çaplı yıkımı görülüyor (Reuters)
Gazze sınırının İsrail tarafında tanklar, arka planda ise Şeridin büyük çaplı yıkımı görülüyor (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Trump'ın Gazze savaşının rehinelerin geri dönüşü ve Hamas'ın oluşturduğu tehdidin sona ermesiyle ‘bitmesini’ istediğini doğruladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Gazze'nin ‘yandığını’ söyledi ve ülkesinin ‘geri adım atmayacağını’ bildirdi. Katz, İsrail ordusunun ‘terörün altyapısını demir yumrukla vurduğunu ve askerlerin rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas'ın yenilgisi için gerekli koşulları yaratmak amacıyla cesurca savaştığını’ belirtti. Katz, “Misyonumuzu tamamlayana kadar durmayacağız ve geri adım atmayacağız” dedi.

Hamas’ın çok az zamanı var

Bu atmosferde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Hamas'ın ateşkes anlaşmasını kabul etmek için ‘çok az zamanı’ olduğunu söyledi. Rubio, İsrail'den Katar'a giderken basın mensuplarına verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “İsrailliler orada (Gazze) operasyonlara başladı. Bu nedenle, bir anlaşmaya varmak için çok kısa bir süre kaldığını düşünüyoruz. Artık aylarımız yok, belki birkaç günümüz veya birkaç haftamız var. İlk seçeneğimiz, Hamas'ın ‘Silahlarımızı teslim edeceğiz ve artık tehdit oluşturmayacağız’ dediği bir müzakere yoluyla bu krizin sona ermesi. Hamas gibi vahşi bir grupla uğraşırken bu her zaman mümkün olmayabilir, ancak bunun gerçekleşmesini umuyoruz.”

Kudüs'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelen Rubio, Gazze şehrine yönelik yeni İsrail saldırısına ve Hamas'ı ortadan kaldırma hedefine desteğini ifade etti.

Ağır bombardıman

Gazze şehri, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun İsrail'e yaptığı ziyaretin ardından bu sabah erken saatlerde İsrail'in ağır bombardımanına maruz kaldı. Rubio, ziyaretinde ABD'nin İsrail'e ‘sarsılmaz’ desteğini ifade etmişti.

Şehrin sakinlerinden Ahmed Gazal, AFP'ye yaptığı açıklamada, “Gazze şehrine yönelik yoğun ve sürekli bombardıman var ve tehlike artıyor” dedi. Gazal, çok sayıda binanın yıkıldığını ve enkaz altında insanlar olduğunu doğruladı.

Eş-Şeva Meydanı yakınlarında yaşayan 25 yaşındaki genç, “Bu sabah erken saatlerde yeri sarsan korkunç bir patlama duyduk. İsrail ordusu, birçok ailenin evlerinin bulunduğu bir binayı hedef aldı. Yıkılan evlerin çoğunda insanlar yaşıyordu. Çok sayıda vatandaş enkaz altında kaldı” ifadelerini kullandı.

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal ise Gazze şehrine yönelik yoğun bombardımanın devam ettiğini; ölü ve yaralı sayısının arttığını bildirdi. Bugün şafak vakti İsrail uçaklarının eş-Şeva Meydanı yakınlarındaki bir yerleşim bölgesini hedef alması sonucu enkaz altında ölü, yaralı ve kayıplar olduğunu ifade eden Basal, saldırıyı ‘büyük bir katliam’ olarak nitelendirdi.

İsrail ordusu bu haberler hakkında henüz yorum yapmadı.

Kara harekâtı

Axios internet sitesi, İsrailli yetkililerin, İsrail ordusunun Gazze şehrinin kontrolünü ele geçirmek için dün kara harekâtı başlattığını söylediğini aktardı.

İsrailli yetkililer, Rubio'nun İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Gazze'deki kara harekâtını desteklediğini, ancak bunun hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini istediğini bildirdiğini söyledi. Üst düzey bir İsrailli yetkili, “Rubio kara operasyonunu durdurmadı” dedi.

sdfgty
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun İsrail ziyaretinin ardından Gazze şehrine yönelik bombardıman yoğunlaştı. (AP)

Şarku’l Avsat’ın Axios'tan aktardığına göre, bir ABD'li yetkili ise Gazze'deki savaşın Trump'ın değil Netanyahu'nun savaşı olduğunu ve bundan sonra olacaklardan Netanyahu'nun sorumlu olacağını belirtti.

İsrail operasyonu, Rubio'nun Netanyahu ve hükümetinin üst düzey üyeleriyle görüşmesinden saatler sonra başladı.

İsrail Hava Kuvvetleri dün gece Gazze şehrine büyük çaplı hava saldırıları düzenledi ve ardından İsrail tankları şehre girdi.

20 dakikada 37 saldırı

Filistin devlet televizyonu dün gece, Gazze şehrinin çeşitli bölgelerine sadece 20 dakika içinde 37 İsrail saldırısı düzenlendiğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın Filistin devlet televizyonundan aktardığına göre, İsrail bombardımanı bu sabah da devam etti; savaş uçaklarının desteğiyle topçu bombardımanı Gazze şehrinin kuzeybatısında yoğunlaştı.

frgtyu
Gazze şehrindeki Burc el-Gafri'yi hedef alan İsrail hava saldırıları sonrasında yükselen dumanlar (AFP)

İsrail Kanal 12 televizyonu, İsrail Hava Kuvvetleri'nin dün akşam Gazze şehrine, özellikle de şehrin kuzeybatı kesimine saldırılar düzenlediğini bildirdi.

Kanalın verdiği bilgiye göre, 300 binden fazla Gazze sakini şehri terk etti. Kanal, bir güvenlik kaynağının “Şimdiye kadar bölgeden ayrılan Gazzelilerin sayısı, Gazze şehri içinde operasyonun başlamasına olanak tanıyor” dediğini aktardı.

Filistinli sağlık kaynakları dün akşam, şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısının 62'ye yükseldiğini, bunların çoğunun Gazze şehrinde olduğunu duyurdu.

İsrail ordusu, şehirdeki en yüksek kulelerden biri olan ve 20 kattan oluşan, yüzlerce ailenin yanı sıra medya kuruluşları, medya yapım şirketleri ve ticari kurumların da bulunduğu Burc el-Gafri de dahil olmak üzere bir dizi yüksek katlı binayı yıkan çok sayıda saldırı düzenledi.

Trump Hamas'ı uyardı

Diğer yandan ABD Başkanı, Hamas'ı İsrailli rehineleri ‘canlı kalkan’ olarak kullanmaması konusunda uyardı. Trump dün Truth Social platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şöyle dedi: “Hamas'ın rehineleri İsrail'in kara saldırısına karşı canlı kalkan olarak kullanmak için bölgeden uzaklaştırdığına dair bir haber okudum. Umarım Hamas liderleri böyle bir şey yaparlarsa neyle karşı karşıya kalacaklarını anlarlar. Bu, daha önce çok az kişinin tanık olduğu bir insani zulüm. Bunun olmasına izin vermeyin, yoksa her şey biter. Tüm rehineleri hemen serbest bırakın!”

ı8
İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan Burc el-Gafri'nin enkazı yakınında toplanan Filistinliler (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı dün, Amerika'nın İsrail'in Gazze'deki hedeflerine ulaşması için sarsılmaz desteğini sürdüreceğini taahhüt ederek, Hamas'ın ortadan kaldırılması çağrısında bulundu.

Rubio, Başbakan Binyamin Netanyahu ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Gazze halkı daha iyi bir geleceği hak ediyor, ancak Hamas ortadan kaldırılmadan bu gelecek başlayamaz. Bunu başarmak için sarsılmaz desteğimize ve taahhüdümüze güvenebilirsiniz” ifadelerini kullandı.

Netanyahu, Rubio'nun ziyaretini ABD'nin İsrail'e desteğini teyit eden ‘açık bir mesaj’ olarak nitelendirerek, Beyaz Saray'da ‘İsrail'in şimdiye kadar sahip olduğu en büyük dost’ olarak tanımladığı Başkan Trump'ı övdü.

Rubio daha önce, Filistin devletinin kurulma olasılığını engellemek için hükümetinin Batı Şeria'nın bazı bölgelerini ilhak etme planlarının yanı sıra, İsrail'in Gazze şehrini kontrol altına alma planlarını Netanyahu ile görüşme niyetini bildirmişti. Rubio ayrıca, Trump'ın, 7 Ekim 2023'te kaçırılan rehinelerin geri dönmesi ve Hamas'ın oluşturduğu tehdidin sona ermesi ile Gazze savaşının ‘bitmesini’ istediğini vurguladı.

İspanya, İsrail’den füze rampaları satın alma sözleşmesini iptal etti

AFP'nin ulaştığı resmî belgelere göre İspanya hükümeti, geçtiğimiz hafta İsrail ile silah ticaretini yasaklayacağını onayladıktan sonra, İsrail’den füze rampaları satın almak için imzalanan yaklaşık 700 milyon euro değerindeki sözleşmeyi iptal etti.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS) tarafından yayınlanan Askeri Denge raporuna göre, İspanyol şirketlerinden oluşan bir konsorsiyuma verilen sözleşme, İsrailli Elbit Systems grubuna ait PULS sisteminden geliştirilen 12 adet Yüksek Hareket Kabiliyetli Topçu Roket Sistemi satın alınmasını öngörüyordu.

Yerel basın ve İsrail gazetesi Haaretz'in iptal haberini yayınlamasının ardından, 9 Eylül tarihli bir belgeyle İspanya'nın resmi kamu ihaleleri platformunda resmi olarak duyuruldu.

Bundan bir gün önce Başbakan Pedro Sanchez, İsrail ile silah sözleşmelerinin fiili olarak yasaklanmasının ‘yasal olarak güçlendirilmesi’ de dahil olmak üzere, ‘Gazze Şeridi'ndeki soykırımı sona erdirmek’ amacıyla yeni önlemler açıkladı.

Aynı platformda yayınlanan belgelere göre, bir İsrail şirketinin lisansı altında İspanya'da üretilecek 168 adet tanksavar füze rampasının satın alınmasına ilişkin başka bir sözleşme de resmi olarak iptal edildi. Bu son sözleşmenin değeri 287,5 milyon euro idi. Medya kuruluşları, sözleşmenin geçtiğimiz haziran ayında iptal edildiğini bildirmişti.

La Vanguardia gazetesi, İspanyol hükümetinin silahlı kuvvetlerinde bulunan İsrail silah ve teknolojisini elden çıkarmak için bir plan geliştirdiğini ve bu planı şu anda uyguladığını yazdı. İspanya Savunma Bakanlığı, konuyla ilgili yorum talebine henüz yanıt vermedi.