Fas şehri Tiznit: "Gümüşün başkenti"

Tiznit şehri, tüm dünyada "geleneksel mücevher" olarak tanınan özel geleneksel mirasıyla neredeyse benzersiz

Gümüş metali bu şehrin kimliğinin ve ekonomik ve sosyal dokusunun önemli bir dayanağı haline geldi (Fas Haber Ajansı)
Gümüş metali bu şehrin kimliğinin ve ekonomik ve sosyal dokusunun önemli bir dayanağı haline geldi (Fas Haber Ajansı)
TT

Fas şehri Tiznit: "Gümüşün başkenti"

Gümüş metali bu şehrin kimliğinin ve ekonomik ve sosyal dokusunun önemli bir dayanağı haline geldi (Fas Haber Ajansı)
Gümüş metali bu şehrin kimliğinin ve ekonomik ve sosyal dokusunun önemli bir dayanağı haline geldi (Fas Haber Ajansı)

Hasan el-Eşref 

Fas'ın güneyinde bulunan Tiznit'e boşuna "Gümüşün Başkenti" ya da "Nukra'nın Başkenti" denilmedi.

Ülkedeki geleneksel gümüş takılar için en büyük pazar ve bu geleneksel miras metalinin satışı ve üretimi için oluşturan yüzlerce mağaza burada yer alıyor.

Gümüş takı üretimi, huzurlu ve uysal bir Amazigh şehri olan Tiznit sakinlerinin yaşamlarının temel taşı.

Bu geleneksel zanaat, şehrin ekonomisini canlandırıyor ve gümüş endüstrisine yönelik her yıl düzenlenen "Timizar Festivali"ne ev sahipliği yapıyor.

Bu zanaatın karşı karşıya olduğu birçok zorluğun ortasında, yumuşak parmak uçları bu erkek mesleğinin sırlarına nüfuz etti.

Nukra Evi

Başkent Rabat'a 700 kilometre uzaklıktaki Tiznit şehri, yakından tanıyanların söylediği gibi, güzel Amazigh topraklarında yaşamak ve yerleşmek için göze rahat ve sakin görünüyor.

Geleneksel takıların, özellikle de gümüş veya "nukra"nın işlenmesiyle huzur ve asalet daha da artıyor.

Ünlü turistik şehir Agadir'in sadece 90 kilometre güneyinde bulunan Tiznit şehri, dünya çapında tanınan özel bir geleneksel mirasa sahip olması bakımından benzersiz.

Bu şehrin kimliğinin ve ekonomik ve sosyal dokusunun önemli bir dayanağı haline gelen şey, başta gümüş olmak üzere geleneksel takılar.

"Nukra Ülkesi" antikaları Fas'ta turistlerin ilgisini çekiyor (Fas Haber Ajansı)
"Nukra Ülkesi" antikaları Fas'ta turistlerin ilgisini çekiyor (Fas Haber Ajansı)

Tiznit'in gümüşle ya da Faslıların tercih ettiği isimle "Nukra" ile olan yakın ilişkisi yeni değil.

Bu şehir, 1882 yılında Sultan Mulay Hasan tarafından güneydeki asi Berberi kabilelerine karşı bir kale olarak inşa edildiğinden, geçmişi daha eski zamanlara kadar uzanıyor.

Burası, mücevher tüccarlarının o zamanlar "Nukra Evi" anlamına gelen "Tekmi'n Nukrat" olarak adlandırılan müstakil bir ev tahsis ettiği gümüş ticaretiyle ünlü.

Yüksek kalitede saf geleneksel gümüşün işlenmesine, üretilmesine ve satışına adanmış yüzlerce mağaza ve atölye Tiznit'in her yerine yayılmış durumda.

Bu mağazaların çoğu, Faslı ve yabancı turistlerin bu geleneksel miras mücevherlerini alıp sattıkları ticari alanlar olarak bilinen "Kayseriyyat" bünyesinde organize ediliyor.

Muhteşem antikalar

Geleneksel zanaatkarların ve kuyumcuların parmakları, turistleri ve geleneksel takı ürünlerini sevenleri cezbeden gümüş antikalar yaratmada yenilik yapıyor.

Bunlar, binlerce ziyaretçinin ziyaret ettiği kalıcı ve tanınmış bir etkinlik haline gelen "Timizar" adlı yıllık festivalde sıklıkla sergilenen antikalar.

Tiznit, gümüşçüleri ve ustaları sayesinde ana malzeme olarak gümüşün kullanıldığı diğer sanatsal şaheserlere ek olarak, dünyanın en büyük gümüş hançeri, dünyanın en büyük kilidi, en büyük gümüş kapısı, en büyük anahtarı, nukradan yapılmış en büyük tacı ve en büyük gümüş kemeri gibi gümüş antikalarda dünya rekorlarına ev sahipliği yapmasıyla ünlü.

Fas'ın güneyindeki bölgelerdeki her Amazigh ailesinin hayatında geleneksel gümüş takılar var (Fas Haber Ajansı)
Fas'ın güneyindeki bölgelerdeki her Amazigh ailesinin hayatında geleneksel gümüş takılar var (Fas Haber Ajansı)

Tiznit'te Reşid Bagaş ve yardımcıları tarafından yapılan, Guinness Dünya Rekorları Kitabı'na giren ve 27 kilo ağırlığındaki dünyanın en büyük hançeri sergileniyor.

Hançer ahşaptan yapılmış, uzunluğu yaklaşık üç metre ve tamamlanması yaklaşık iki ay sürdü.

Geleneksel zanaatkar Abdulsellam Filali, gümüş hançerden sonra uzunluğu iki metreyi aşan, gümüşle süslenmiş dünyanın en büyük kaftanını (geleneksel Fas kadın kıyafeti) yaptı.

2 kilogramdan fazla saf gümüş içeren kaftanın tamamlanması yaklaşık 6 ay sürdü.

Tiznit kentindeki geleneksel zanaatkarlar ayrıca 2,15 metre uzunluğunda ve yaklaşık 9 kilogram saf gümüş içeren dünyanın en büyük "terzit"ini (Berber takısı) yaptı.

Tiznit ayrıca, usta Ahmed el-Keraş’ın gözetiminde gümüşle kaplanmış en büyük anahtarın yapımıyla da ziyaretçilerini ve turistlerini etkiledi.

1,10 metre uzunluğunda, 3 kilodan fazla ağırlığa sahip ve üzerinde 3 ay çalışıldı.

Geleneksel zanaatkarlar ayrıca "Taunza" olarak bilinen, sekiz kilo ağırlığında, kaliteli saf gümüşten yapılmış ve uzunluğu bir metreyi aşan değerli taşlarla süslenmiş en büyük Berberi tacı üzerinde de çalıştılar.

Sosyal varlık

Tiznit'te gümüşçülük ve gümüş imalatı, özellikle mutlu aile günlerinde, gümüş ve "nukra"yı altına tercih eden kadınların artan talebi nedeniyle oldukça yaygınlaşıyor.

Bu bağlamda Tiznit Gümüş Festivali Timizar Derneği Başkanı Abdulhak Arhevi, özellikle Souss bölgesindeki her Amazigh ailesinin hayatında geleneksel gümüş takıların bulunduğunu söyledi.

Bir Amazigh şehri olan Tiznit'te muhafazakar gelenekler nedeniyle kadınlar bu işi yapmıyordu (Fas Haber Ajansı)
Bir Amazigh şehri olan Tiznit'te muhafazakar gelenekler nedeniyle kadınlar bu işi yapmıyordu (Fas Haber Ajansı)

Arhevi, gümüşün küpeler, yüzükler veya zincirlerle süslenmek üzere güzel geleneksel takılar şeklinde hazırlandığı için kadınların günlük yaşamlarında önemli bir bileşen olduğunu belirtti.

Ayrıca bu geleneksel takılar aile içinde ve sosyal etkinliklerde de kullanılıyor.

Arhevi’ye göre, gümüş ile Souss Berberilerinin hayatındaki bu önemli olaylar arasındaki yakın bağlantı göz önüne alındığında, Souss bölgelerindeki hiçbir Berberi düğünü veya yeni doğanlara yönelik herhangi bir parti, kırmızı, yeşil ve mavi olmak üzere çeşitli şekil ve renklerde gümüş takılar olmadan olmaz.

Yumuşak parmak uçları

Gümüşçülük mesleği artık sadece erkeklerle sınırlı değil, çeşitli nedenlerden dolayı artık bu alanda çalışmayı tercih eden kızların yumuşak ellerine de yayılmış durumda.

Gümüşçü Fadema Ofloz bunu şu sözlerle özetledi:

Gümüş takı yapımında çalışmak, onları ihtiyaç ve talepten kurtaran bir geçim kaynağı sağlıyor.

Fedama’ya göre, babasının da Tiznit Kayseriyyatı’ndan birinde gümüşçü olduğu göz önüne alındığında, bu alana girişi tutku ve mirastan kaynaklandı.

Fadema, "Amazigh şehrinde muhafazakar gelenekler nedeniyle kadınların bu işi yapmadığını" vurguladı.

Fadema, "Ancak kooperatiflerin ortaya çıkışı; artan fiyatlar ve yüksek yaşam maliyetinin ortasında ekonomik güçlenme ve bir tür finansal bağımsızlığa ulaşma amacıyla bu geleneksel zanaatı benimseyen kızların ve kadınların ortaya çıkmasına katkıda bulundu" dedi.

Fadema açıklamasında, "Gümüşçülük ve geleneksel mücevhercilik alanında çalışmak, bazı aile öncelikleri pahasına olsa bile çok fazla sabır ve fedakarlık gerektirir. Ancak en büyük zorluklar, üreticilerin bu alandaki şiddetli rekabetin ortasında çalışmak için gereken hammadde ve ekipmana olan ihtiyaçları" ifadelerini kullandı.

Independent Arabia - Independent Türkçe



İran'ın Irak'taki nüfuzu azalıyor, ancak tamamen son bulur mu?

Görsel: Nesma Moharam
Görsel: Nesma Moharam
TT

İran'ın Irak'taki nüfuzu azalıyor, ancak tamamen son bulur mu?

Görsel: Nesma Moharam
Görsel: Nesma Moharam

Robert Ford

Washington Enstitüsü’nden Irak, İran ve Körfez ülkelerinin askeri ve güvenlik meseleleri uzmanı Michael Knights, İran ile İsrail ve ABD arasında on iki gün süren savaşın ardından 10 Temmuz'da “A moment of great opportunity for expanding US influence in Iraq... and reducing Iranian influence” (ABD'nin Irak'taki nüfuzunu artırmak ve İran'ın nüfuzunu azaltmak için büyük bir fırsat) başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Knights, 12 gün boyunca Irak'taki İran yanlısı milislerin gösterdikleri göreceli zayıflığa ve itidale işaret etti. İran'ın Irak'taki nüfuzunun azaldığı açıkça görülüyordu, peki tamamen sona erer mi?

ABD Hazine Bakanlığı'nın uyguladığı yaptırımlar, Irak'ın İran'dan enerji ithalatını azalttı. Bu da İran'ın Bağdat üzerindeki en önemli baskı araçlarından birinin zayıflaması anlamına geliyordu. Irak'ı vuran şiddetli sıcak dalgaları nedeniyle bu konu daha da hassaslaştı. Elektrik kesintileri artık sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda çok hassas bir siyasi mesele haline geldi. Son haftalarda Bağdat, Vasit, Diyaniye ve Necef şehirlerinde, tekrarlanan elektrik kesintilerine karşı protesto gösterileri düzenlendi. Irak halen yaklaşık 27 gigawatt/saat elektrik üretiyor, ancak yaz aylarında talep 45 gigawatt/saatin üzerine çıkabiliyor.

İran, Irak'ın kaynaklarını çeşitlendirmesini engellemeye ve 2020 yılında, dönemin Başbakanı Haydar İbadi’nin hükümetine baskı uygulayarak Suudi Arabistan ile Irak'a elektrik tedarik etmek üzere bir anlaşma imzalamaktan vazgeçirmeye çalıştı.

Irak hükümeti ABD’nin İran'a ticari mallar karşılığında ödeme yapan ülkeleri hedef alan yaptırımlarından on yıllığına muaf tutulmayı talep etti. Hem ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk yönetimi hem de eski Başkan Joe Biden yönetimi, ödemelerin üçüncü bir ülkedeki özel bir banka hesabına yatırılması ve belirli amaçlar için kullanılması şartıyla bu muafiyetleri kabul etti. Irak geçtiğimiz yıl İran'dan günlük yaklaşık 1,5 gigawatt/saat elektrik ithal ediyordu, ancak bu ticaret, Trump’ın ikinci yönetiminin Bağdat'a Tahran'dan ithal ettiği elektriğin bedelini ödemesine izin veren yeni bir muafiyet vermeyi reddetmesi üzerine geçtiğimiz mart ayında sonlandırıldı.

ABD yönetimi şimdiye kadar Irak'a İran'dan doğal gaz ithal ettiği için yaptırım uygulamadı. Oysa doğalgaz ithalatı elektrik ithalatından daha önemli. Çünkü doğalgaz ithalatı –tam kapasiteyle çalıştırıldığında– Irak'ın toplam elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 30'unu oluştururken, İran'dan ithal edilen elektrik yüzde 4'ü geçmedi.

Trump'ın ilk döneminden bu yana Washington, Bağdat'a alternatif elektrik ve doğal gaz kaynakları geliştirmesi ve İran'a bağımlılıktan uzaklaşması için baskı yapmaya devam etti. Bazı Iraklı eski yetkililer, İran'ın Irak'ın kaynaklarını çeşitlendirmesini engellemeye çalıştığını belirtti. Irak’ın eski Elektrik Bakanı Kasım el-Fahdavi, 2020 yılında yerel bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, İran'ın (dönemin) Başbakan Haydar İbadi hükümetine baskı yaparak Suudi Arabistan ile Irak'a elektrik tedarik etmek üzere bir anlaşma imzalamaktan vazgeçirmeye çalıştığını söyledi. İbadi'nin o dönemde İran'ın elektrik ihracatında kasıtlı bir azalma olduğunu fark ettiğini belirten Fahdavi, bu durumun halk arasında büyük öfkeye neden olduğunu ve bunun da Tahran'ın bir baskı aracı olarak görüldüğünü belirtti.

Iraklı Şii siyasetçi Bahaa Alaraji‎, 2018 yılında bir televizyon kanalına verdiği röportajda, İranlıların kendisi ekonomi bakan yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde (2013-2015) Irak hükümetine baskı uygulayarak Körfez ülkeleriyle elektrik tedariki konusunda anlaşma yapmamasını sağladığını söylemişti.

Irak hükümeti, İran’ın bu gizli baskısına rağmen 2022 yılına gelindiğinde, doğrudan ABD'nin baskısı altında ve İran'ın güvenilmezliği ve yüksek maliyetli tedariklerinden bıkmış halde yeni tedarikçilere yönelmeye başladı. Bağdat, o yıl Riyad ile Irak sınırındaki Yusufiye bölgesine 1 gigawattlık elektrik ithal etmek için elektrik iletim hatları inşa etmek üzere bir anlaşma imzaladı.  Proje halen devam ediyor.

İran'ın Irak'taki nüfuzu artık sadece dış destek veya silahlı milislerle sınırlı kalmayıp Tahran'ın müttefiklerinin Irak devlet kurumlarına entegrasyonuna kadar uzanıyor.

Aynı yıl Irak, ülkenin güneyindeki Körfez bölgesi elektrik ağına bağlamak için Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile bir anlaşma imzaladı. Aynı şekilde Ürdün ile de bir anlaşma imzalandı. Ürdün Ulusal Elektrik Şirketi Genel Müdürü geçtiğimiz mayıs ayında ülkenin resmi haber ajansı Petra'ya yaptığı açıklamada, ülkesinin ağustos ayında Irak'a 150 ila 200 megavat arasında elektrik ihraç etmeye başlayabileceğini söyledi. Bağdat ayrıca Türkiye'den 600 megavat elektrik ithal etmesini sağlayan bir anlaşma da imzaladı. Irak şu anda sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatı için tesisler kurmaya çalışsa da bu tesislerin hazır olması zaman alacak.

Bu yılın başlarında Irak hükümeti başka bir anlaşma daha imzaladı. Washington, Fransız Total şirketi ile, şu anda petrol çıkarma sahalarında yakılan doğal gazı elektrik üretimi için bir kaynağa dönüştürmek üzere tesisler kurmak üzere bir anlaşma imzaladı. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, ABD yönetimine Irak'ın 2028 yılına kadar İran'ın gazına ihtiyaç duymayacağını bildirdi.

Derin devlet

İran'ın Irak'taki nüfuzu artık sadece dış destek veya silahlı milislerle sınırlı kalmayıp Tahran'ın müttefiklerinin Irak devlet kurumlarına entegrasyonuna kadar uzanıyor. İran, kendisine bağlı en önemli Şii İslamcı partileri bir araya getiren ve ‘Koordinasyon Çerçevesi’ olarak bilinen siyasi ittifak aracılığıyla Irak’taki nüfuzunu sürdürüyor. Bunun yanı sıra, İran'ın desteklediği başta Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) olmak üzere milis grupların siyasi temsilcileri de aktif olarak Irak siyasetinde rol oynuyor.

Koordinasyon Çerçevesi, İran'ın ülke içindeki nüfuzunun merkezini oluşturdu ve Tahran'ın çıkarlarını güvence altına almak için Irak parlamentosunu ve siyasi araçlarını kullandı. Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin liderleri, 2022 yılının ekim ayında Muhammed Şiya es-Sudani’yi başbakan olarak atamaya karar verdiler. Bu gelişme, İran'ın Bağdat'taki siyasi kararları, yönetim kurumları içindeki yerel temsilcileri aracılığıyla yönlendirme yeteneğini yansıttı.

ABD Askeri Akademisi (USMA) Terörle Mücadele Merkezi tarafından 2023 yılının aralık ayında yayınlanan bir raporda, Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin sistematik adımlar atarak eski Başbakan Mustafa Kazımi'nin atadığı yetkilileri değiştirip yerine kendilerine sadık kişileri atadığını ortaya koydu. Raporda, Irak Ulusal İstihbarat Servisi (INIS) içinde iç güvenlikten sorumlu yeni bir müdür, gözetimden sorumlu başka bir müdür ve casuslukla mücadeleden sorumlu üçüncü bir müdür atandığı belirtildi. İç güvenlikten sorumlu Irak Ulusal Güvenlik Konseyi düzeyinde ise, İslami Dava Partisi'ne mensup bir müdür ve İran'a sadık en önemli milis gruplarından biri olan Asaib Ehl-i Hak grubundan bir isim yardımcısı olarak atandı.

Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri aynı şekilde havaalanları, limanlar, sınır ve gümrük idareleri ile başlıca bakanlıklardaki üst düzey pozisyonlara atamalar konusunda müzakere ettiler. Bakanlıklar ve kurumlardaki bu üst düzey yetkililer, projelere sözleşme ve onay verme yetkisine sahipler, bu da onlara genel bütçe kaynaklarını müttefiklerine ve İran'la bağlantılı gruplara yönlendirmelerine olanak tanıyor.

Bunun da ötesinde İran'a bağlı birçok milis grubunu bünyesinde barındıran Haşdi Şabi, hepsi olmasa da Irak hükümeti tarafından doğrudan finanse ediliyor. Haşdi Şabi’nin devlet bütçesindeki payı 2020 yılında 2,16 milyar dolardı. Bu rakam, 2024 bütçesinde 3,4 milyar dolara yükseldi. Hükümet, Haşdi Şabi liderlerine daha fazla ayrıcalık tanıdı ve 2023 bütçesinde üye sayısını 122 binden 238 bine çıkarmalarına izin verdi. Hükümetin sağladığı finansmanın kısa vadede sıkı bir denetime tabi tutulmaması, Washington'da büyük endişe yaratıyor.

Yolsuzluğun yaygınlaşması, kaynakların kötü yönetimi ve baskıdan duyulan korkunun artmasıyla Irak seçimlerine katılım oranları sürekli düşüş gösteriyor.

Petrole dayalı ve dolara bağlı Irak ekonomisinde para akışı olduğu her yerde, ABD Hazine Bakanlığı etkili baskı araçlarına sahipti. Bunun yakın zamandaki bir örneği olarak, iki ay önce Washington, İran’dan petrol kaçakçılığı yapmakla suçlanan İngiltere vatandaşı Iraklı zengin bir iş insanı ile kaçakçılık faaliyetlerinde kullanılan on iki tanker ve Hor ez-Zubeyr'deki bir nakliye istasyonuna yaptırım uyguladı. Bu olay, Irak'ın diğer petrol ihracatı faaliyetlerini aksatabilir ve hükümetin itibarını zedeleyebilir.

Bazı Iraklı siyasetçiler, geçtiğimiz haziran ayında Haşdi Şabi üyelerinin maaşlarının ödenmesinin gecikmesinin, ABD'nin Rafidain Bank’a baskı yaparak banka kartlarını bloke ettirmesinden kaynaklandığını iddia ederken, Irak hükümeti ve Haşdi Şabi yönetimi bu gecikmenin sebebinin ‘teknik bir sorun’ olduğunu öne sürdü.

ABD ve İsrail savaş uçakları ve füzeleri tek başına, İran'a sadık Şii İslamcı partilerin ve Haşdi Şabi güçlerinin Irak devleti üzerindeki hakimiyetini sarsamaz. Eğer İran'a yakın bir genel müdür, bakan yardımcısı veya istihbarat yetkilisi suikasta kurban giderse İran’ın müttefikleri o kişinin yerine yine İran’a sadık bir başkasını getirirler. Bu nüfuzu ortadan kaldırmanın tek yolu güç kullanmak değil, Iraklıların kendilerinin öncülüğünde iç siyasi hareketlerdir.

Koordinasyon Çerçevesi ve Haşdi Şabi sağlam yapılar gibi görünseler de gerçekte bariz zayıflıklarla boğuşuyorlar. 2019 yılında Irak'ın orta ve güney kesimlerinde Şii İslamcı partilerin ve milislerin hakimiyetine karşı başlayan ‘Tişrin Ayaklanması’nda, göstericiler birçok şehirde bu partilerin ve milislerin merkezlerini ateşe verdiler ve İran’ın Basra'daki konsolosluğuna saldırdılar. Halkın bu güçlerin meşruiyetine yönelik tehdidi, bu güçleri silahlı unsurları veya güvenlik güçleri üzerindeki kontrolü aracılığıyla aşırı şiddetle yanıt vermeye itti. Bu da binlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden oldu. Uluslararası Af Örgütü’nin (UAÖ) 2023 yılında yayınlanan bir raporuna göre aynı partiler ve milislerin hakim olduğu Irak hükümeti hesap verdirme sözü vermesine rağmen, çok sınırlı sayıda güvenlik görevlisini adalete teslim etti.

Yolsuzluğun yaygınlaşması, kaynakların kötü yönetimi ve baskıdan duyulan korkunun artmasıyla birlikte Irak'taki seçimlere katılım oranları sürekli düşüş gösteriyor. Irak’ta 2010 yılındaki seçimlerde yüzde 62 olan sandık başına gitme oranı, 2014 yılında yüzde 60'a, 2018 yılında yüzde 44'e ve 2021 yılında ise yüzde 43'e kadar geriledi. Bu gerileme, nüfusun çoğunluğunu oluşturan gençlerin büyük bir kısmının, İran'ın on yıldır hakim olduğu siyasi sisteme olan güvenini yitirdiğini yansıtıyor. Iraklı Şii din adamı Ali es-Sistani, halkın artan hoşnutsuzluğuna yanıt olarak ve devletin meşruiyetinin aşınmasından endişe duyarak, Bağdat'taki devlet kurumlarında yaygın olan yolsuzluğu düzenli olarak eleştirmeye devam ediyor, ancak belirli kişi veya kuruluşların isimlerini zikretmiyor. Sık sık silahların devletle sınırlandırılması gerektiğini vurgulayan Sistani, başta Haşdi Şabi olmak üzere milis grupların kontrol altına alınması gerektiğini ima ediyor.

Necef'te köklü bir dini aileden dini ve siyasi lider Mukteda es-Sadr ise kendi milislerini yönetmesine rağmen, silahlı milislere doğrudan eleştiriler yönelterek daha açık ve cesur bir tavır sergiliyor. İran'ın Irak'ın iç işlerine müdahalesini kesin bir dille reddeden Sadr, özellikle de Şii siyasi partilerin, lideri olduğu Sadr Hareketi’nin 2022 seçimlerinde elde ettiği zaferin ardından parlamentoda hükümet kurmasını engellemelerinden sonra, parlamentodan tamamen çekilerek Koordinasyon Çerçevesi'nin azılı bir rakibi haline geldi.

“Birçok gözlemci, son zamanlarda IKBY’deki Erbil Havalimanı’nı ve petrol tesislerini hedef alan İHA saldırılarını, Kürtlere petrolle ilgili Bağdat'a baskı yapmamaları konusunda Haşdi Şabi tarafından yapılan bir uyarı olarak görüyor.

Sadr Hareketi’nden bir sözcü son dönemde yaptığı bir açıklamada, “Irak'taki siyasetin kokusu artık Iraklı değil, yabancı” diyerek, siyasi sürece yapılan dış müdahalenin boyutuna işaret etti. Sadr, devlet yapısına değişiklikler getirecek köklü reformlar yapılmasını istiyor. Bu reformlar arasında İran'a bağlı milislerin dağıtılması ve silahsızlandırılması, milis grupların unsurlarının Irak ordusu çatısı altında toplanması yer alıyor. Sadr, ülkede yaygın olan yolsuzluğun reform sürecini zorlaştırdığına ve mevcut denklemde reformu imkansız hale getirdiğine dair sağlam inancı nedeniyle önümüzdeki kasım ayında yapılacak seçimleri boykot etme kararı aldı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Sadr'ın bu tutumu, parlamentoyu kontrol eden Şii partileri ve onlara bağlı milis grupları endişelendiriyor. Sadr, 13 Temmuz'da milis grupların lağvedilmesi de dahil olmak üzere reformist vizyonuna bağlı kalacak alternatif bir siyasi bloğu destekleyeceğini açıkladı. Irak merkezli haber sitesi Sotaliraq, 15 Temmuz'da, Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderlerinin, Sadr’ın milis grupların silahlarını toplayacağına dair vaadini bir kez daha dile getiren Başbakan Sudani’yi desteklemesinden endişe ettiklerini, ancak Sudani’yi eleştirenlerin onun ciddiyetinden şüphe duyduklarını ve sadece Haşdi Şabi’nin kontrolü dışındaki milisleri hedef alabileceğini düşündüklerini aktardı.

Sudani’nin kendi siyasi bloğunu oluşturmaya başlaması ve bu sayede bağımsız bir taban oluşturmaya çalışması dikkati çekiyor. Sudani, böylece 2026 yılına kadar İslami Dava Partisi ve Fetih Koalisyonu gibi partilere olan bağımlılığını azaltabilir.

Her ne kadar İran’la bağlantılı Şii partiler dışında Irak'ın çeşitli bileşenlerini içeren yeni bir siyasi koalisyon oluşturmak zor bir görev gibi görünse de böyle bir koalisyonun kurulması ona önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan seçimlerden sonra parlamentoda çoğunluğu elde etmesi, gelecek hükümeti kurması, yeni bir başlangıç yapması, Tahran'a bağlı derin devleti, onunla bağlantılı yetkilileri görevden alarak ve milisleri kademeli olarak silahsızlandırarak lağvetmesi için gerçek bir fırsat sunabilir.

Ancak İran ile bağlantılı partiler ve milis grupların ellerindeki kontrolü ve mali nüfuzu korumak için yasal ve yasadışı tüm araçları, hatta şiddeti bile kullanacaklarına şüphe yok. Bu yöntemler daha önce 2022 yılında Sadr'ın hükümet kurma girişimlerini engellemek için kullanılmıştı. Söz konusu milis gruplar, 2024-2025 yıllarında İsrail veya ABD ile çatışmaya girmekte tereddüt etmiş olsalar da beka savaşı olarak gördükleri Irak'taki rakipleriyle şiddetli bir savaşa girmekten çekinmeyeceklerdir.

Birçok gözlemci, son zamanlarda IKBY’deki Erbil Havalimanı’nı ve petrol tesislerini hedef alan İHA saldırılarını, Kürtlere petrolle ilgili Bağdat'a baskı yapmamaları konusunda Haşdi Şabi tarafından yapılan bir uyarı olarak görüyor. Bu tür eylemlere önümüzdeki dönemde olabileceklerin habercisi gözüyle bakılıyor. Bu yüzden kasım ayındaki seçimlerden sonra alternatif bir koalisyon kurulsa bile bunun hemen ardından şiddetli bir siyasi çatışma ve belki de yeni bir şiddet dalgası yaşanması kaçınılmaz.