Mısır Etiyopya'nın Somaliland ile yaptığı anlaşmaya karşı

Kahire, Afrika Boynuzu’nun istikrarına büyük önem verdiğini vurguladı

Şukri, Eritre Dışişleri Bakanı ile müzakere toplantısı düzenledi (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Şukri, Eritre Dışişleri Bakanı ile müzakere toplantısı düzenledi (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır Etiyopya'nın Somaliland ile yaptığı anlaşmaya karşı

Şukri, Eritre Dışişleri Bakanı ile müzakere toplantısı düzenledi (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Şukri, Eritre Dışişleri Bakanı ile müzakere toplantısı düzenledi (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır, "Afrika Boynuzu" bölgesinin istikrarına büyük önem verdiğini ve bölgedeki gelişmeleri yakından takip ettiğini vurguladı. Bu açıklama, Etiyopya'nın uluslararası alanda tanınmayan Somaliland özerk bölgesi ile Kızıldeniz'de bir deniz erişimi sağlayan bir anlaşma imzalamasından birkaç gün sonra geldi. Mısır bu duruma, Somali'nin kendi toprakları üzerindeki egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiğini belirterek yanıt verdi.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri Perşembe günü Asmara'ya bir ziyaret gerçekleştirdi ve bu ziyaret sırasında Mısır Cumhurbaşkanı adına Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki'ye bir mesaj iletti. Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre Şukri, Eritre Dışişleri Bakanı Osman Saleh ile yaptığı görüşmede, ülkesinin Afrika Boynuzu bölgesinin istikrarına büyük önem verip bölgedeki gelişmeleri takip ettiğini vurgulayarak, "burasının bölgesel ve kıtasal güvenlik için temel bir dayanak olduğu ve Mısır'ın, bu bölgedeki barış ve güvenliği teşvik etmeyi amaçlayan tüm çabalara tam destek verdiğini" ifade etti.

Şukri'nin Asmara ziyareti, Kahire'de Amerikan Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile yapılacak toplantıya katılamamasına neden oldu. Bu ziyaret, Etiyopya hükümeti ve Somaliland lideri arasında imzalanan, Etiyopya'ya Kızıldeniz'de 20 kilometrelik bir kıyı erişimi ve 50 yıl süreyle Berbera Limanı ile bir askeri üs kullanımı sağlayan anlaşmaya Mısır'ın bir tepkisi olarak görülüyor. Anlaşma gereği, Etiyopya Somaliland’ı bağımsız bir cumhuriyet olarak resmen tanımış oluyor.

Mısır Parlamentosu'nun Afrika İşleri Komitesi Başkanı Dr. Şerif El-Cebali, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Şukri'nin Asmara ziyaretinin, Afrika kıtasındaki birçok değişiklik ışığında büyük önem taşıdığını belirtti.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Dr. Emani el-Tavil, ziyareti, Mısır'ın Doğu Afrika'daki konumunu düzenlemek ve genel olarak Asmara'ya yapılan yüksek düzeyli ziyaretlerin sınırlı olduğu bir ortamda Etiyopya'nın Somaliland ile anlaşma imzalayarak "uluslararası hukuku ihlal etmesi" ile ilgili olarak "önemli" olarak nitelendirdi.

El-Tavil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır'ın "Etiyopya'nın uluslararası hukuk ihlallerine karşı koymak için bölgesel bir ittifak güçlendirmek amacıyla koordinasyon kurmaya özen gösterdiğini" belirtti, ancak bu ittifakın etkili olması ve mevcut durumu temelden değiştirebilme gücünün, Doğu Afrika ülkelerinin tepkilerine ve Somali devletinin açık bir şekilde desteklenip desteklenmeyeceğine bağlı olduğunu ifade etti.

Dr. Ramazan Karani, Mısır'ın Etiyopya'nın uluslararası hukuka aykırı olan anlaşmasından zarar gören taraflar olan Eritre ve Cibuti ile, doğrudan diyalog kurma çabasını vurguluyor. Bu ülkeler Etiyopya'nın komşuları ve anlaşmadan doğrudan etkilenenler arasındalar. Mısır'ın, bu anlaşmanın ardından beklenen gerginliğin artışını durdurmak için hızlı bir şekilde harekete geçtiği belirtiliyor.

Somaliland, 1991 yılında Somali'den tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiş ve uluslararası toplum tarafından tanınmamıştır. Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, parlamentoda yaptığı konuşmada, bu anlaşmanın Somali'nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini ve bu nedenle uygulanamayacağını vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Somali Haber Ajansı'ndan (SONNA) aktardığı habere göre Mısır'ın girişimleri arasında, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un, Mısır Cumhurbaşkanı tarafından Kahire'ye davet edilmesi de yer alıyor. Bu ziyaret sırasında, ikili ilişkilerin nasıl güçlendirileceği ve "Etiyopya limanı meselesi" de ele alınacak. Bu davet, geçtiğimiz Pazartesi günü Mogadişu'da yüksek düzeyli bir Mısır heyeti tarafından yapıldı.

Mısır Parlamentosu'nun Afrika İşleri Komitesi Başkanı, Sisi'nin Somali liderini Mısır'a davet etmesini, devletlerin egemenliğini koruma konusunda Mısır'ın net tutumunu yansıtan bir adım olarak değerlendiriyor. Bu ziyaret, iki ülke liderleri arasında daha ayrıntılı bir diyalog sağlayacak.

Karani, Mısır'ın Afrika Boynuzu ülkeleriyle hızlı iletişim kurma hamlesini, son iki yılda Afrika kıtasında yaşanan krizlere ve çatışmalara karşı Afrika Birliği'nin zayıflığını göz önünde bulundurarak, krize "Afrika merkezli bir çözüm" arama çabası olarak yorumluyor. Uluslararası müdahalelerin çatışmaları ve krizleri sonlandırmak için yeterli olmadığı bir dönemde, Afrika Birliği'nin etkili çözümler sunamadığına işaret ediyor.

Afrika Birliği, son açıklamasında Etiyopya ve Somali'yi "sakin olmaya, karşılıklı saygı göstermeye ve artan gerilimi azaltmaya" çağırıyor. Ayrıca, iki ülkeyi anlaşmazlıklarını çözmek için gecikmeden müzakere sürecine katılmaya davet ediyor.



Suyu silah haline getiren İsrail'in verdiği hasar korkunç

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Suyu silah haline getiren İsrail'in verdiği hasar korkunç

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının geçen yıl şiddetlenmesinden bu yana, sağlık sisteminin çöküşüne, çocuklarda yetersiz beslenmenin hızla artmasına ve Filistinli sivillerin ölümüne trajik bir netlikle tanık olduk. Ancak Gazze Şeridi'ndeki Filistinliler temel su ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele ederken, yeraltında daha sessiz bir kriz yaşanıyor.

Ekim 2023'ten önce bile Gazze'nin suyu krizdeydi. Yeraltı sularının en az yüzde 96'sı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre tüketime uygun görülmüyordu. Bu büyük ölçüde yeraltı sularının çıkarılmasına aşırı bağımlılıktan kaynaklanıyordu. Aşırı bağımlılık, çıkarılan suyun tuzdan arındırılmadan içilemez hale gelmesine yol açtı.

Araştırmamızın sonuçları ayrıca, 2022 itibarıyla Gazze Şeridi'ndeki hanelerin üçte birinden fazlasının bir önceki yıl su güvensizliği yaşadığını ve Batı Şeria ve Gazze'de ankete katılan yetişkinlerin yaklaşık dörtte birinin orta ila yüksek düzeyde su güvensizliği yaşadığına işaret ediyor. Ve durum sadece daha da kötüye gidecek.

Zaten kırılgan su altyapısı hem hedefli saldırılar hem de savaşın dolaylı etkileri nedeniyle tahrip oldu. İsrail'in insani yardım malzemelerine uyguladığı ablukalar temiz suyun (ve suyun tuzdan arındırılması ve dağıtımı için kritik önem taşıyan yakıtın) ihtiyaç sahibi kişilere ulaşmasını engellemekle kalmadı, İsrail Savunma Kuvvetleri, Hamas tünellerini deniz suyuyla doldurarak sorunu daha da kötüleştirdi ve muhtemelen yeraltı sularının tuzluluk oranını arttırdı.

Ek olarak, Gazze'de suyun arıtılması için yaygın kullanılan bir yöntem olan klor, "çift kullanımlı" (yani hem sivil hem de askeri amaçlar için yararlı) bir madde olarak kabul edildiğinden, Birleşmiş Milletler Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) eylülde az miktarda klor dağıtmasına rağmen Ocak 2024'ten bu yana Gazze'ye girmesine izin verilmedi.

Mevcut çatışma boyunca İsrail, Gazze'deki Filistinlilere insani yardım sağlama konusundaki yasal yükümlülüğünü defalarca yerine getirmedi. İsrail hükümetine ait bir su şirketi olan Mekorot'un işlettiği boru hatları aracılığıyla sınır ötesi su transferine getirilen kısıtlamalar, İsrail'den Gazze'ye akan suyun doğası gereği siyasi olduğu yönündeki acımasız gerçeğin altını çiziyor. Sonuçta siviller büyük ölçüde güvenli suya erişimden yoksun bırakılıyor ve bu da zaten vahim olan halk sağlığı krizini daha da derinleştiriyor.

Gazze'deki Filistinlilerin, mevcut su krizinin doğrudan bir sonucu olan arıtılmamış pis su göllerinden kaçınmaya çalışarak molozların arasında dikkatlice ilerledikleri yaygın görüntüleri şüphesiz görmüşsünüzdür. Bu, mevcut su krizinin doğrudan bir sonucu. Washington Post'a konuşan 6 çocuk babası Adel Abu Obeida, kendisinin ve ailesinin "kelimenin tam anlamıyla büyük bir pis su bataklığında yaşadığını" söyledi.

Hayal bile edilemez ama Gazze'deki pek çok kişi için günlük hareketlilik, yeterli drenaj olmadan sokaklarda durgunlaşan büyük atık su havuzlarından kaçınmanın yollarını bulmayı içeriyor.

Kanalizasyon sadece sokaklara değil, aynı zamanda başta Akdeniz olmak üzere çevreye de endişe verici miktarlarda boşaltılıyor. Mart 2024'te günde 60 bin metreküp (yaklaşık 24 olimpik yüzme havuzu) olduğu tahmin ediliyordu. Gazze Şeridi'ndeki hiçbir atık su tesisinin çalışmadığı bildiriliyor.

Yeterli atık su arıtımının olmaması ve içme suyu kaynaklarının kaçınılmaz olarak kirlenmesi, bireyleri patojenlere maruz bırakıp Filistinliler için ciddi sağlık riskleri yaratıyor. Trajik bir şekilde birçok gereksiz ölüm de buna dahil.

Viral karaciğer enfeksiyonu Hepatit A, atık su yaşam alanlarını kirlettiğinde kontrol edilmeden yayılabilir. Aşıyla önlenebilen bu enfeksiyon şiddetli ishale ve karaciğer iltihabına yol açarak sarılığa (gözlerin ve cildin sararması) neden olabilir.

DSÖ'nün tahminlerine göre, Ekim 2023'ten bu yana şüpheli akut Hepatit A vakalarının sayısı 100 bini  aştı. Bir önceki yıl Gazze Şeridi'nde bildirilen 100'den az vaka, bu sayının yanında devede kulak kalıyor.

Göçmen kamplarındaki menenjit salgınları da atık suyun yayılmasına bağlanıyor.

Bu yaz, uluslararası yetkililer Gazze'deki atık suda çocuk felci tespit edildiğini duyurdu ve bunu Ağustos 2024'te teşhis edilen ilk felç vakası izledi. Atık sularda yayılan ve genellikle savaş ve yerinden edilme ortamlarında görülen çocuk felcinin yeniden ortaya çıkması, Gazze'den yaklaşık 25 yıl önce ortadan kaldırılmış olması nedeniyle özellikle dikkat çekici. Benzer şekilde, kolera da ortaya çıkarsa daha da ölümcül olabilir.

Geçici bir çözüm olsa da temiz suyun yanı sıra yakıt, klor ve diğer su, sanitasyon ve hijyen (yıkama) malzemelerinin sağlanması için sınırsız insani yardım erişimine ihtiyaç var. Temiz suya erişime en çok ihtiyaç duyanları desteklemek için ev tipi su arıtma kitleri ve güneş enerjisiyle çalışan küçük ölçekli tuzdan arındırma sistemleri dağıtılmalı.

Yerel mühendislerin ve sanitasyon çalışanlarının hasarlı altyapıda gerekli onarımları yapabilecek kaynaklarla donatılması ve bunu yaparken güvenliklerinin sağlanması da kritik önem taşıyor.

Ancak uzun vadede altyapının yeniden inşa edilmesi gerekecek ve bu çabaya kimin öncülük edeceği ve hatta finanse edeceğine dair sorular şüphesiz bunun gerçekleşmesini geciktirecek.

Her ne kadar suyun silah haline getirilmesi kullanılması yeni bir şey olmasa da (benzer taktikler Ukrayna, Suriye, Etiyopya ve başka yerlerde de uygulandı) yine de uluslararası insancıl hukukun ciddi bir ihlali ve derhal ele almamız gereken bir konu. Su temel bir insan hakkı ve hızlı bir şekilde müdahale edilmezse, anlatılamayacak hasarlar ortaya çıkacak.

Brian Perlman, Johns Hopkins Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrencisi ve UC Berkeley Gazetecilik Enstitüsü ve Berkeley Hukuk İnsan Hakları Merkezi mezunudur. Bu makaleye ayrıca Tulane Üniversitesi, Londra Hijyen & Tropik Tıp Okulu ve Twente Üniversitesi'nden su ve halk sağlığı uzmanları Dr. Shalean Collins, PhD; Dr. Zeina Jamaluddine, PhD ve Dr. Juliane Schillinger, PhD ve Harvard Tıp Fakültesi'nden bulaşıcı hastalıklar uzmanı Dr. Amir Mohareb, MD katkıda bulunmuştur.

Independent Türkçe