ABD ve İngiltere’nin Kızıldeniz’deki Husi saldırganlığına yanıt olarak tehditte bulunmasından tam iki gün sonra Husilerin Yemen’deki silah tesislerine ve kamplarına yönelik saldırıları şaşırtıcı değil. Ancak bu saldırılar, Yemen krizi üzerindeki, özellikle de Husilerin gücü ve nüfuzu üzerindeki etkilerine ilişkin soruları gündeme getiriyor.
Bu saldırılar, Yemen’deki çatışmanın gidişatında tarihi bir olay sayılıyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) barış için bir yol haritası ilan etmesinin ardından birçok gösterge, çatışmanın sona ermesi ümidiyle uzun vadeli bir siyasi sürecin başlatılmasını işaret ediyordu. Ancak bu saldırılar, çatışmaya yeni yollar ve önemli dönüşümler kazandırabilecek bir noktada. Bunun ayrıntılarının ise bu ay içerisinde netleşmesi bekleniyor.
Eski ABD Siyasi- Askeri İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı emekli Tuğgeneral Mark Kimmitt, Şarku’l Avsat’a “Saldırıların hedefine ulaşmada başarılı olduğuna ve çok geç gerçekleştirildiğine inanıyorum. Husilerin nasıl tepki vereceğini görmek ilginç olacak. Eğer daha fazla saldırı başlatmanın neden olacağı sonuçları anlamışlarsa, yanıt vermeden önce iki kez düşünmeliler. Ancak Husiler oldukları için cevap vermelerini bekliyorum” açıklamasında bulundu.
Daha fazla saldırı gerçekleştirilmesini bekleyen Kimmitt, “İstihbarat teşkilatlarımız saldırılara ilişkin hasar değerlendirmesi dediğimiz şeyi yaptıktan sonra daha fazla bilgi sahibi olacağız. Bazı hedefleri yalnızca kısmen vurmuş olabiliriz. Bu da ilave saldırı gerektirecektir. Bu tür operasyonlarda bu normaldir” dedi.
ABD’li eski yetkili, “Gerilimin tırmanması, İran’ın ne karar vereceğine bağlı. Bu örgütler İran tarafından eğitildi, donatıldı ve desteklendi. Tahran, bu gruplar üzerinde hiçbir kontrolünün olmadığını ve kendilerinin (Husiler) bağımsız kararlar aldığını söylerken, ABD’nin değerlendirmesi bunun tersidir” ifadelerini kullandı.
Husilerin yeniden terör listelerine alınması gerektiğine inanan Kimmitt, Biden yönetiminin onları listelerden çıkarma hedefinin başarıya ulaşmadığını açıkladı. Husilerin daha ılımlı, daha az düşmanca davranması ve daha az terör saldırısı gerçekleştirmesi bekleniyordu. Ancak örgüt Kızıldeniz’deki saldırılarını artırdı. Bu çerçevede Kimmitt, “Aslına bakılırsa bugün Husiler, terörle ilgili düzenlemelerin kaldırılmasından öncesine göre çok daha kötü durumdalar. Bu yüzden yönetimin onları tekrar listelere dahil etme kararı vereceğini düşünüyorum” dedi.
Yemen Başbakanı Danışmanı Ali es-Sarari, Husilerin bu saldırılar sonrasında siyasi kazanımlar elde ettiğine dikkati çekerek, Yemen içinde ve dışında destekçilerinin sayısının artacağını ifade etti. Yetkili ayrıca, Husilerin İsrail ve ABD ile karşı karşıya gelmesi sonrasında Hamas hareketiyle eş tutulacağını belirtti.
بيان للرئيس جو بايدن بشأن ضربات التحالف في مناطق يسيطر عليها الحوثيون في اليمن. https://t.co/NhjpnaLCI0 pic.twitter.com/iV3B17syH6
— U.S. Embassy to Yemen السفارة الأمريكية لدى اليمن (@USEmbassyYemen) January 12, 2024
Suudi Arabistan ve Umman’ın bölgesel çabaları, Yemen’de barış sürecinin başlatılmasını hızlandırmaya devam ederse ve yol haritası üzerinde anlaşmaya varılırsa bu saldırılar, yerelde ve Arap dünyasında popülerlik ve destek kazandığına inanılan örgütün müzakere pozisyonunu güçlendirecek. Sarari’nin Şarku’l Avsat’a belirttiğine göre bu saldırılardan sonra barış çabaları devam edemeyecek.
Aynı zamanda Yemen Sosyalist Partisi’nin liderlerinden biri olan Sarari, bu saldırıların Husilerin askeri yeteneklerini etkilemeyeceğini söyledi. Ayrıca yayınlanan verilere göre 73 baskında ölen ve yaralanan Husi milis sayısının 6 kişiyi aşmaması, bu operasyonun anlamsızlığını ortaya koyuyor.
Sarari’nin dile getirdiği gibi bu saldırılar, dağınıklığı ve belirli hedeflere odaklanma eksikliğini gösterdi. Ayrıca çok sayıda hedef içeriyordu ki bu, sınırları aşan ve Batı çıkarlarını tehdit etmeye cesaret eden örgüte yönelik bir mesaj ve uyarıdan başka bir şey olmadığını gösteriyor.
Haklardan kaçış
Öyle görünüyor ki ABD ve Batılı müttefikleri, Yemen’de Husileri koruyan siyasi bir çözüme ulaşma arzuları ile deniz ulaşım rotalarını güvence altına alma ve ekonomik çıkarlarını koruma arzuları arasında büyük bir kafa karışıklığı yaşıyor.
Yemenli siyasi araştırmacı Abdulcelil el-Hagab, bu saldırıların Husilerin ‘İsrail ve Batı ile karşı karşıya olduğu’ yönündeki iddialarını doğrulayacağı konusunda Sarari ile aynı fikirde. Ona göre yaşananlar aslında, İsrail’e, Husilere ve İran’a hizmet ederken, tüm bu olaylar Yemenlilerin kendisine, devletine, siyasi geleceğine, ekonomisine ve geçim kaynaklarına ciddi zararlar verecektir.
Hagab, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Husilerin askeri yeteneklerinin bu saldırılardan etkilenmeyeceğini söyledi. Hagab, “Olaylar gelişip bu saldırılar uzun bir süre devam ederse ve kapsamlı bir çatışmaya dönüşürse, saha askeri bir çözüm olmadan ve bu grupla mücadelede Yemen toplumunun ve devletinin desteği olmadan Husiler, daha fazla savaşçı elde etme güdüsüyle yeteneklerini geliştirecek ve kayıplarını telafi edecek yeteneklere sahiptir” dedi.
UKMTO NOTICE 007/JAN/2024https://t.co/6a9TLpaLrg#MaritimeSecurity #MarSec pic.twitter.com/RuyFCayvjH
— United Kingdom Maritime Trade Operations (UKMTO) (@UK_MTO) January 12, 2024
Öte yandan Yemenli bir hükümet yetkilisi, Husi inatçılığının çatışmaların artmasına yol açacağını ve olayları, Yemen toplumuna ve bölgeye daha fazla felaket ve trajedi getirecek tehlikeli kaymalara doğru yönlendireceğini dile getirdi.
Şarku'l Avsat’ta verdiği demeçte ismini açıklamak istemeyen yetkili, uluslararası toplumun Kızıldeniz’deki gerilimi tanınmış meşru hükümete dönmeden ele almasını eleştirdi. Yetkili, geçtiğimiz yıllarda Husi grubunun nüfuzunun genişletilmesi yönündeki uluslararası baskının ardından artık uluslararası güçlerin ders alma zamanı geldiğini vurguladı. Yetkili ayrıca, “Çıkarlarının güvenliğinin, darbeye son verilmesi ve Yemen kıyıları ve limanlarındaki Husi varlığına son verilmesi dışında sağlanamayacağının bilincinde olmalıdır” dedi.
Kazanımların geri dönüşümü veya DEAŞ kaderi
Husler, ABD- İngiltere saldırılarına yanıt verme ve Kızıldeniz’deki ABD ve İngiltere deniz çıkarlarını ve gemilerini hedef alma sözü verdi. Husi liderlerinden bazıları, iki süper gücü, sonu kendilerinin belirleyemeyecekleri konusunda uyardı.
Siyasi araştırmacı Salah Ali Salah, ABD ve İngiltere’nin saldırılarının Husiler üzerindeki etkisinin çok sınırlı olacağına dikkati çekti. Salah, “Siyasi olarak grup artık, halk desteğiyle daha fazla savaşçı elde etmek için, dış düşmanlarla karşı karşıya olduğu yönündeki iddialarını doğrulamak üzere söylemini artırabilir. Askerî açıdan baskınlar çok sayıda olmasına rağmen sınırlıydı ve geniş bir coğrafyaya dağılmıştı” dedi.
سفيرة الولايات المتحدة في الأمم المتحدة، ليندا توماس غرينفيلد: طالب مجلس الأمن الدولي الحوثيين قبل أمس بوقف هجماتهم المستفزة على السفن البحرية، التي تتسبّب في تعطيل التجارة الدولية وتعريض حياة الأبرياء للخطر. إن تهديد الحقوق والحريات الملاحية في البحر الأحمر يشكّل تحديًا عالميًا…
— الخارجية الأمريكية (@USAbilAraby) January 12, 2024
Salah, bu saldırıların sürpriz unsurunu kaybettiğine ve grubun önlem almasına olanak sağladığına inanıyor. Bunun yanı sıra yetkili, “Saldırıların çoğunluğu, geçtiğimiz yıllarda meşruiyeti desteklemek amacıyla koalisyon uçakları tarafından daha önce hedef alınan bir grup hedefi vurdu. Husilerin gizli sığınakları ve kampları olması mantıklı” derken, bu saldırıların, örgütün askeri yeteneklerini etkisiz hale getirmeyi amaçlamadığını ve yalnızca belirli bir mesaj taşıyor olabileceğini ifade etti.
Salah, olayların tırmanması, gelişmesi ve karada askeri harekata dönüşmesi durumunda Husilerin askeri yeteneklerinin zayıflayacağını söyledi. Ayrıca Kızıldeniz’in kapatılması ve rotanın başka yöne çevrilmesi nedeniyle büyük askeri ve ekonomik maliyete maruz kalacağını dile getirdi.
Öte yandan başkent Sana’da ikamet eden Yemenli bir siyasi araştırmacı, Husilerin mali bağışlar ve savaşçılar da dahil olmak üzere Arap halkının desteğini elde etmek için bu gelişmelerden yararlanmaya çalışacağından korktuğunu ifade etti. Yetkili, bu durumun İran’ın bölgedeki nüfuzunu güçlendirdiğini söylerken, bunun da Arap toplumları arasındaki bölünmeyi artırdığını ve bunun da İsrail’in çıkarına olduğunu belirtti.
Şarku’l Avsat’tan kimliğinin açıklanmamasını isteyen araştırmacı, Husilerin ABD ve müttefiklerinin kendisiyle kapsamlı bir çatışmaya girmek istemedikleri inancına bel bağladıklarını söyledi. Araştırmacı, “Yaptığı her şey, herhangi bir müzakere masasına kendi kontrolünü empoze etmeye yöneliktir, ancak kapsamlı bir yüzleşme halinde durum tamamen farklı olacaktır” derken, ‘inatçılığına ve saldırılarına’ devam etmesi halinde Husileri, DEAŞ’ın Irak’taki akıbetinin beklediğini vurguladı.