Tunus, Yasemin Devrimi’nin 13. yılına siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın gölgesinde girdi

Tunus’ta 17 Aralık 2010’da Sidi Buzid kentinde kendini ateşe veren seyyar satıcı Muhammed Buazizi, ülkeyi 23 yıl boyunca yöneten Zeynel Abidin bin Ali’nin 14 Ocak 2011’de ülkeyi terk etmesiyle sonuçlanan sokak eylemlerini başlattı

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)
TT

Tunus, Yasemin Devrimi’nin 13. yılına siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın gölgesinde girdi

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)

Tunus'un "Yasemin Devrimi", Arap dünyasının ise "Arap Baharı" olarak adlandırdığı sürecin başlamasına neden olan 26 yaşındaki üniversite mezunu seyyar satıcı Buazizi’nin, zabıta tarafından tezgahına el konulması ve yetkililerce hakarete uğramasının ardından hayatını kaybettiği eylemi gerçekleştirmesi halkı sokaklara taşıdı.

Bin Ali’nin ailesiyle beraber Tunus’tan kaçtığı 14 Ocak tarihine kadar devam eden halk gösterilerinin ardından ülkede siyasi olarak yeni bir sayfa açıldı.

Tunus’u 23 yıl boyunca demir yumrukla yöneten Bin Ali’nin ardından ülkede demokrasiye geçiş süreci hızlı şekilde başladı.

Demokrasi adına birçok adımı başarılı şekilde atan Tunus’ta, siyasi istikrar ise bir türlü sağlanamadı.

Yasemin Devrimi 10. yılını doldurmadan Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuz 2021'deki siyasi istikrarsızlığı neden göstererek aldığı "olağanüstü kararların" ardından ülkedeki siyasi ve ekonomik kriz derinleşerek devam etti.

Ülkede “başkanlık” sistemini aralayan 25 Temmuz “olağanüstü kararları” ile Cumhurbaşkanı Said, parlamentonun çalışmalarını dondurdu ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı.

Yetkileri kendinde toplayan Said, 25 Temmuz 2022'de Anayasa değişikliği için referandum, 2022 sonunda da erken genel seçimlerin yapılacağını açıkladı. Ayrıca genel seçimlere kadar Meclisin kapalı kalacağını duyurdu.

Her yıl Bin Ali’nin ülkeden kaçtığı 14 Ocak’ta devrim kutlanırken Said, 14 Aralık 2021’de devrimin kutlama tarihini değiştirerek Buazizi’nin kendini ateşe verdiği 17 Aralık’a alındığını ilan etti.

Tunus’ta diktatörlükten demokrasiye geçiş süreci

Tunus, Fransız sömürgesinden Mart 1956’da bağımsızlığını kazanmasının ardından Yasemin Devrimi’ne kadar devam eden 55 yılda sadece kurucu Cumhurbaşkanı Habib Burgiba ve ardından Bin Ali tarafından yönetildi.

Ülkeyi 32 yıla yakın süre yöneten Burgiba’yı 7 Kasım 1987'de Burgiba'nın hasta olduğunu öne sürerek yaptığı "sivil darbe" ile deviren Bin Ali, 2011'de ülkeyi terk etmek zorunda kalana kadar Tunus’u tek başına yönetti.

Aralık 2010’da başlayan Yasemin Devrimi’nin tamamlanmasının ardından Tunus halkı, diktatörlükten demokrasiye geçişin ilk adımını attı.

Yeni bir anayasanın hazırlanmasında görev alacak “Kurucu Meclis” için genel seçimler 23 Ekim 2011’de düzenlendi.

Yasemin Devrimi’nin ardından ülkeye dönen Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi’nin partisi, 217 sandalyeli Meclise 89 milletvekili göndererek seçimleri birinci parti olarak tamamladı.

Halk oylamasıyla seçilen Kurucu Meclis, Tunus’un demokratik sisteme geçiş sürecinin en önemli adımlarından biri olan Anayasa'nın yazılması görevini, Ocak 2014’te 200’den fazla milletvekilinin onayıyla yeni Anayasa'nın kabul edilmesiyle tamamlamış oldu.

Tunus’ta siyasi partililerin iktidarı ve yeni cumhurbaşkanı

Genel seçimlerin ardından hükümeti kurma görevini alan Nahda Hareketi, Hammadi el-Cibali’nin Başbakan olarak görev aldığı Cumhuriyet Kongresi Partisi ve Tekettül Partisi ile 3’lü koalisyon hükümetini kurdu.

Kurucu Mecliste 12 Aralık’ta düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimi ile Cumhuriyet Kongresi Partisi Başkanı Munsif el-Merzuki Meclis tarafından seçilen ilk Tunus Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti.

Ülkede muhalefette yer alan sol eğilimli Demokrat Yurtseverler Partisi Genel Sekreteri Şükrü Beliyd, 6 Şubat 2013'te, muhalefetteki Halk Cephesi Koalisyonu yöneticilerinden Muhammed el-Berahimi de 25 Temmuz Cumhuriyet Bayramı'nda uğradıkları silahlı saldırıyla yaşamlarını yitirdiler.

Siyasetçilere yönelik faili meçhul cinayetlerin ardından ülkedeki siyasi ayrışma daha da derinleşti.

Faili meçhul cinayetlerden iktidarı sorumlu tutan muhalefet partileri halkı sokaklara çıkmaya davet etti.

“Hükümet düşene kadar” sloganıyla ülke genelinde gösteriler tertip eden muhalefetin baskısına dayanamayan Nahda Hareketi, ülkedeki gerginliği azaltmak adına 14 Mart 2013’te hükümeti feshetme kararı aldı.

Ülkenin, genel seçimlere kadar geçici olarak seçilen bağımsız aday Mehdi Cuma başkanlığındaki teknokrat hükümet tarafından yönetilmesi kararı alındı.

Tunus’ta devrimin ardından halk seçimiyle göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı Sibsi

Ocak 2014’te yeni Anayasa'nın kabulünün ardından Ekim 2014’de düzenlenen genel seçimlerde merkez sol eğilimli Nida Tunus Partisi, 217 sandalyenin 85’ini alarak seçimlerden birinci parti olarak çıktı.

Nahda Hareketi’nin ise 79 milletvekili çıkardığı seçimlerin ardından Tunus’ta, siyasi çatlakların derinleştiği ve kısa süreli hükümetlerin iktidara geldiği bir süreç başladı.

Yeni Anayasa'ya göre 21 Aralık 2014’te düzenlenen ilk cumhurbaşkanlığı seçimiyle, Nida Tunus Partisi'nin kurucusu El-Baci Kaid es-Sibsi, Tunus’ta devrimin ardından halk tarafından doğrudan seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu.

Burgiba döneminde Cumhurbaşkanı Danışmanlığı, Meclis Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı dahil birçok görevde bulunan Sibsi, 25 Temmuz 2019'da cumhurbaşkanlığı görevini sürdürürken 92 yaşında hayatını kaybetti.

Yasemin Devrimi’ne Nobel Barış Ödülü

Tunus Barolar Birliği, Tunus Genel İşçi Sendikası, Tunus Ticaret ve Zanaat Sendikası ile Tunus İnsan Hakları Birliğinden oluşan Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü, Yasemin Devrimi’nde gösterdikleri çaba nedeniyle 2015 Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü.

Devrimin ardından siyasi istikrarın sağlanamadığı ve ekonomik krizin büyüdüğü Tunus’ta "Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü”nün Nobel Barış Ödülünü alması, ülkede Yasemin Devrimi'ne olan inancı tekrar yeşertti.

Tunus’ta 2015-2016 yıllarındaki terör olayları siyasi ve ekonomik krizi derinleştirdi

Tunus Parlamentosu ile aynı bahçeyi kullanan Bardo Müzesi'ne 18 Mart 2015’te düzenlenen silahlı saldırıyı gerçekleştiren terör örgütü DEAŞ çoğu turist 22 kişiyi öldürdü.

Haziran 2015'te yine turistleri hedef alan terör eyleminde, ülkenin turizm kentlerinden Susa'da bir otelin sahilinde düzenlenen silahlı saldırıda çoğu İngiliz vatandaşı 38 kişi hayatını kaybetti.

Aynı yılın kasım ayında ise Tunus merkezinde yer alan 5. Muhammed Caddesi'nde cumhurbaşkanlığı muhafızlarına yönelik intihar saldırısında 12 güvenlik görevlisi yaşamını yitirdi.

Libya sınırında yer alan ülkenin güneyindeki Bengirdan kentinde güvenlik güçlerini hedef alan DEAŞ saldırısında ise onlarca kişi öldü.

Siyasi kriz ekonomik krizi tetikliyor

Ocak 2014’teki genel seçimlerin ardından 2011’deki koalisyon hükümetinde içişleri bakanlığı yapan Habib es-Sıyd başkanlığında kurulan Tunus hükümeti, 2015-2016'daki terör saldırıları karşısında yetersiz kaldığı gerekçesiyle Meclisin güvenoyunu çekmesi üzerine düştü.

Siyasi krizin büyüdüğü Tunus’ta, peş peşe hükümetlerin düşmesi üzerine ekonomik kriz daha da şiddetlendi.

Nida Tunus Partisi'nden Yusuf Şahid başkanlığında Ağustos 2016’da kurulan koalisyon hükümeti ve devamında gelen İlyas Fahfah ve Hişam el-Meşişi hükümetleri ne siyasi ne de ekonomik krizi çözmekte başarılı olabildi.

Ekonomik krizin pençesindeki Tunus, 2017'nin sonunda, Uluslararası Para Fonunun (IMF) talebiyle cari açığı azaltmak ve gelirlerini artırmak için vergilerin yükseltildiği, kamu harcamalarının sınırlandırıldığı "kemer sıkma" tedbirlerini içeren bütçe yasasını yürürlüğe koymak zorunda kaldı.

Yeni bütçe yasasının ardından ürünlere yapılan büyük zamlar ve artan hayat pahalılığı, ülkede yeniden protestoların başlamasına neden oldu.

Başkent Tunus’un yakınında yer alan Mannuba vilayetinde 8 0cak 2018’de yapılan gösteride bir göstericinin hayatını kaybetmesi protestoların ülkedeki birçok kente sıçramasına yol açtı.

Tunus’ta siyasi krizin artması ve Said’in “olağanüstü kararları”

Tunus’ta devam eden siyasi krizlerin ortasında Ekim 2019’da düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda yüzde 70’in üzerinde oy alan Anayasa Profesörü Kays Said Cumhurbaşkanı seçildi.

Ülkede 6 Ekim’de düzenlenen parlamento seçimlerinde ise partiler birbirlerine yakın milletvekili sayılarına ulaştı.

Nahda Hareketi'nin 52, Tunus'un Kalbi Partisi'nin 38, Demokratik Akım'ın 22, Onur Koalisyonu'nun 21 milletvekili alması, koalisyon hükümetinin kurulmasını zorlaştırdı.

Cumhurbaşkanı Said tarafından görevlendirilen İlyas Fahfah'ın Şubat 2020'de kurduğu hükümet, krizlerle baş edemediği için parlamentodan güvenoyu alamadı.

Fahfah'ın ardından Eylül 2020’de hükümeti kuran Hişam el-Meşişi ise Cumhurbaşkanı Said'in 25 Temmuz 2021'deki "olağanüstü kararları”nın kurbanı oldu.

Said, siyasi partilerin ülkeyi yönetmede başarılı olamadığını öne sürerek 25 Temmuz 2021'de aldığı "olağanüstü kararlar" ile parlamentonun çalışmalarını dondurdu ve Meşişi hükümetini feshetti.

Devrimin 13. yılında siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması bekleniyor

Cumhurbaşkanı Said’in aldığı olağanüstü kararların ardından siyasi ve ekonomik krizin artarak devam ettiği Tunus’ta, 2022 ve 2023 yılları da siyasi ve ekonomik belirsizliklerle devam etti.

Halkın siyasi ve ekonomik istikrar için desteklediği Said ile Said'in kararlarını "darbe" olarak nitelendirerek karşı çıkan muhalif kesim arasındaki gerilim arttı.

Cumhurbaşkanı Said’in "siyasi krizden çıkışın "yol haritası” kapsamında, 25 Temmuz'da seçmenlerin yüzde 30,5 katılımıyla düzenlenen referandumda yeni Anayasa kabul edildi.

Siyasi partilerin boykot ettiği 17 Aralık'ta düzenlenen erken genel seçimlerin ardından ise Meclis tekrar açıldı.

Yeni Anayasa'da yer alan ve Meclis ile beraber çalışması öngörülen “Bölgesel ve Yerel Ulusal Konseyi” seçimlerinin ilk turu siyasi partilerin boykotu gölgesinde 24 Aralık 2023’te düzenlendi.

İkinci turunun Şubat 2024’te yapılması beklenen seçimlerin ardından oluşacak konsey, Cumhurbaşkanı Said’in yol haritasının son halkası olarak görülüyor.

Siyasi partilerin pasifize olduğu sürecin ardından 11 Şubat 2023’te başlayan operasyonlarla aralarında eski Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Gannuşi’nin de olduğu onlarca siyasetçi, gazeteci, aktivist, hakim ve iş insanı "devlet güvenliğine karşı komplo kurmak" iddiasıyla tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderildi.

Muhalif kesim, "devlet güvenliğine karşı komplo kurmak" soruşturmasını kendilerine yönelik "sindirme operasyonu" olarak niteliyor.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.