HDK’nin Sudan'ın merkezindeki kasabalarda şiddet ve yağmalama uyguladığına dair suçlamalar artıyor

Görgü tanıkları, bunun halk arasında ‘histerik korku’ yaydığını doğrularken, orduyu vatandaşları korumayı terk ettiği için eleştirdi.

Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri. (arşiv - Reuters)
Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri. (arşiv - Reuters)
TT

HDK’nin Sudan'ın merkezindeki kasabalarda şiddet ve yağmalama uyguladığına dair suçlamalar artıyor

Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri. (arşiv - Reuters)
Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri. (arşiv - Reuters)

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) mensuplarının El Cezire eyaleti de dahil olmak üzere girdikleri bölgelerde gerçekleştirdiği şiddet ve yağma eylemlerine dair haberler gün geçtikçe çoğalıyor. Söz konusu suçlamaların büyük bir kısmı, şiddete maruz kalan ve mülkleri HDK liderliğinin ‘asi unsurlar’ olarak tanımladığı kişiler tarafından çalınan görgü tanıklarından geliyor. Ancak HDK liderleri, bu unsurları uygulamalarından vazgeçirmek için gerekeni yapmıyor.

Aynı zamanda, sayıca az da olsa, ordu mensupları tarafından da benzer uygulamalar yapıldığına dair rivayetler bulunuyor. Ayrıca, ordunun HDK’nin kontrolündeki bölgelerden sürpriz bir şekilde çekildiğini dile getiren bazı tanıklar, insanların yağmaya açık hale getirildiğini doğruladı. Bu nedenle sorumluluğun bir kısmı orduda gözüküyor.

Adaletsizlik ve nefret duygusu

Bir görgü tanığı, birçok köyde yaşananları şöyle anlattı:

Gerçekten korkutucuydu. Silahlı adamlar çok fazla adaletsizlik ve nefret taşıyan fikirlere sahiplerdi.

Bazı vatandaşlar ise şunları ifade etti:

HDK milislerinden şu tür garip sözler duyduk: Siz bizim haklarımızı çalan zengin insanlarsınız.

İhsan Belul, HDK unsurlarına yönelik korkunun boyutunu şöyle dile getirdi:

Onlar köyü terk edene kadar hepimiz bir odada toplanır, nefesimizi tutardık.

Görgü tanıklarından genç Beşir İbadi, ifadesinde HDK’yi “ganimetten pay almak için yarışan hırsızlar” olarak tanımladı.

dwever
El Cezire eyaletindeki çatışmalar binlerce Sudanlıyı Vad Medeni'den kaçmak zorunda bıraktı. (AFP)

Şarku’l Avsat’a konuşan Beşir şunları söyledi:

Bir sesin bana kalkmamı söylemesiyle uyandım ve o ses bana şunu sordu: Bu senin araban mı? Karşımda 15 yaşını aşmamış bir erkek çocuğunu silahını başıma doğrultmuş halde buldum. Yanında da onun yaşlarına yakın bir kişi daha duruyordu. Gücüm tükendi ve aşırı korkudan bacaklarım beni taşıyamadı. Bu yüzden yastığın altındaki anahtarı çıkarıp ona verdim. Sonra o, arabayı çalıştırıp uzaklaştı.

Beşir, hayatında bu kadar korku hissetmediğini belirterek, “Ölü gibi olduğumu hissettiğim anlar oldu. Tüfek mermilerini vücuduma boşaltmasından korktum” dedi.

Birçok tanık, HDK’nin 19 Aralık'ta El Cezire eyaletinin başkenti Vad Medeni şehrinin kontrolünü ele geçirmesinden bir gün sonra çok sayıda milisin bölgeye akın ettiğini ve kasabalara birbiri ardına saldırarak araba aradığını doğruladı. Sudan ordusu, eyaletin merkezindeki askeri mevzilerinden çekildiğinden bölgede hiçbir ordu gücü yoktu.

Ana yol üzerinde bulunan bölgelerde yaşayan yüzlerce aile, El Cezire Tarım Projesi’nin merkezindeki köylere kaçtı. Kaçtıkları yerlerde HDK saldırılarına karşı güvende olacaklarını sandılar ama oralarda da milisler onları rahat bırakmadı.

Cami içinde hırsızlık

Caminin içinden arabası çalınan A.A. olay anını şöyle anlattı:

Biz öğle namazını kılarken üniformalı bir grup HDK milisi camiye hücum ederek, havaya kurşunlar sıkmaya başladı. Biz de büyük zorluklarla namazımızı tamamladık.

Tamamen güvenlik nedeniyle ismini gizli tutan vatandaş, Şarku'l Avsat'a şunları söyledi:

Liderleri bize seslendi ve caminin duvarları içinde arabası olan herkesin anahtarını kendilerine teslim etmesi gerektiğini söyledi. Ben kimsenin Allah'ın evlerinden bir şey çalmaya cesaret edemeyeceğini sanıyordum ama yanılmışım.

evrb
Sudanlılar, savaşın genişlemesinden dolayı Vad Medeni'ye kaçmışlardı. Ancak daha sonra HDK buranın kontrolünü ele geçirdi. (AFP)

Gerçek şu ki, eğer bir arabanız varsa, gözdağı ve zarara karşı oldukça savunmasızsınız. Eğer onların (HDK unsurları) yoluna çıkarsanız, kesinlikle yaralanır veya öldürülürsünüz. Arabaların varlığı, bu kâbusun sona ermesi için araçlarının çalınmasını bekleyen kasaba halkı için büyük bir endişe kaynağı haline geldi.

77 yaşındaki el-Hac Abdurrahman el-Feki, bu sorunu önceden tahmin etti. Bu yüzden arabasını köyün dışına sürdü ve araba onun tek gelir kaynağı olmasına rağmen alabilmeleri için anahtarı içinde bıraktı.  Zira o, bu araba yüzden ailesinin zarar görmesinden korkuyordu.

Bir diğer kasabada genç bir adam, HDK unsurlarına arabasını (nakliye kamyonu) vermeyi reddetti. Bu yüzden onu orada öldürdüler ve arabasını aldılar. Bunun üzerine kasaba halkı bir araya gelerek birbirlerine bu insanlara karşı direnmemelerini tavsiye etti. Çünkü hiçbir araba ya da para, uğruna can kaybetmeye değmez.

HDK güçleri, girdikleri her kasabada büyük motorlu dört çeker lüks arabaları aramak için çılgınca yarışıyorlar. Yeni model kamyonetlere odaklanıyorlar. Bazen bu arabalardan birini ele geçirmek için aralarında gerçek mermilerle şiddetli çatışmalar yaşanıyor ve hatta ölümler oluyor.

Vad Medeni'den köye kadar uzun saatler yürüyen bir görgü tanığı, aklın alamayacağı şaşkınlık dolu sahneleri şöyle anlattı:

Arabalar, motosikletler, tarım makineleri dahil akla gelen her şeyi aldılar. Eşyaları ve mobilyaları çalıntı kamyonlarla taşıyarak başkent Hartum'a doğru yola çıktılar.”

Hendekler ve barikatlar

Korku, bazı kasabaların halkını HDK araçlarının girişini engellemek için hendek kazmaya ve barikatlar kurmaya sevk etti. Hatta canlarını ve mallarını korumak için gece gündüz gruplar halinde dönüşümlü olarak çalışıyorlar. En çok korktukları şey ise kadınlarına ve kız çocuklarına yönelik cinsel saldırılar. Bazıları şöyle diyor:

Hayatlarımıza mal olsa bile onların tüfeklerine çıplak ellerimizle karşı çıkacağız.

Yaşanan olaylar, El Cezire eyaletini yıllar öncesine götürdü. Bölge sakinleri sınırlı hareketleriyle yaya olarak yürümeye veya hastalarını komşu kasabalardaki tıp merkezlerine taşımak için atların ve eşeklerin çektiği ‘arabalara’ güvenmeye başladı. Halk ayrıca, HDK’nin eyalete girmesiyle oluşan panik haliyle dükkanlara koştu. At arabalarıyla un ve şeker gibi temel gıda maddelerini evlerine taşıdılar.

K.F. isimli bir bölge sakini, “Bizi kandırıyorlar. Bize asi insanlardan bahsediyorlar ve onları durdurmak için hiçbir şey yapmıyorlar. Gerçek şu ki, bu eylemlerin tamamı askeri veya sivil üniforma giyen HDK militanları tarafından gerçekleştiriliyor. Biz bunları kendi gözlerimizle gördük” ifadelerini kullandı.

Bazı kasabalardaki vatandaşlar ise HDK’nin ileri gelenler ve üst düzey kişilerle buluştuğundan bahsetti. Onlara bölgelerini ‘asilerden’ korumak için belirli sayıda genç erkeği silahlandırmayı teklif ettiler. Bazıları bu öneriyi kabul etti. Bazıları ise sonuçlarından korktuğu için reddetti.

Yerel toplulukların askeri komutanlarla bu bölgelerde HDK konusunda imzaladığı anlaşmalara rağmen, yağma, soygun ve savunmasız vatandaşlara yönelik saldırılar, kırsal kasabaların girişlerini koruyan askeri araçlar ve ağır silahlı askerlere rağmen durmadı.

Bu kasabalardaki vatandaşların maruz kaldığı yağma, terörizm ve korkutma hadiseleri, pek çok kişi tarafından ‘asi kişilerin’ veya ‘bireysel olayların’ işi gibi görünmüyor.

Memleketinin adının anılmamasını isteyen Mirgani Ebşer, “HDK’ye biraz sadakat göstermekten başka seçeneğimiz yoktu. Korktuğumuz için onları karşılamaya çıktık. Bizi koruyacak bir ordu olmadığından kendimizi HDK’nin şerrinden korumak için onlarla uğraşmak zorunda kaldık. Zira ordu geri çekildi ve bizi kaderimizle tek başımıza yüzleşmeye bıraktı” ifadelerini kullandı.

Ebşer sözlerini şöyle sürdürdü:

Artık sebepsiz yere korku ve ölümle yüzleşmeye dayanamazdık. Kendimizi onlardan korumak için gençlerimizi silahlandırmalarını istemekten başka seçeneğimiz yoktu.

İzole edilmiş rejimin destekçilerinin, halk direnişi çağrıları altında vatandaşları harekete geçirmeye devam ettiği bir dönemde El Cezire eyaleti kırsalında gelişen durumun en tehlikeli senaryosu, halkın kendilerini korumak için ateşli silah edinme konusunda gösterdiği büyük arzu ve istek.



İsrail güçleri Suriye'nin güneyindeki Dera kırsalına girdi

Golan Tepeleri'ndeki İsrail tankları (Reuters - Arşiv)
Golan Tepeleri'ndeki İsrail tankları (Reuters - Arşiv)
TT

İsrail güçleri Suriye'nin güneyindeki Dera kırsalına girdi

Golan Tepeleri'ndeki İsrail tankları (Reuters - Arşiv)
Golan Tepeleri'ndeki İsrail tankları (Reuters - Arşiv)

İsrail güçleri Suriye'nin güneyindeki Dera vilayeti kırsalında yer alan Yermuk Havzası'ndaki çeşitli noktaları işgal etti.

Suriye devlet televizyonu, ‘İsrail güçlerine ait altı aracın Dera'nın batısındaki Yermuk Havzası'nda bulunan Saysun köyüne girdiğini’ duyurdu.

Ahrar Horan Topluluğu internet sitesi, ‘üç araçtan oluşan bir İsrail kuvvetinin Yermuk Havzası'ndaki Ayn Zikr köyünün eteklerinde bulunan devrik rejim güçlerinin 112. Tugayı’na ait eski bir askeri alana girdiğini’ bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Alman haber ajansı DPA’dan aktardığına göre, İsrail güçlerinin söz konusu bölgeye girmesi, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından gerçekleşen ikinci ihlal. Zira daha önce de askeri bölgeye girmişler ve içinde sabotaj ve buldozer operasyonları gerçekleştirmişlerdi.

Suriye devlet televizyonunun haberine göre İsrail güçleri, 2 Temmuz'da Kuneytra'nın güneyindeki Mezraa el-Basali'de gözaltına aldıkları üç Suriye vatandaşını birkaç saat sonra serbest bıraktı.

İsrail ordu güçleri çarşamba günü güney Kuneytra kırsalındaki bir çiftliğe saldırı düzenleyerek üç vatandaşı gözaltına aldı; Tel Aviv bu kişilerin İran'la bağlantılı olduğunu iddia etti.

28 Haziran'da bir İsrail ordu gücü güney Kuneytra kırsalındaki Ruveyhine köyünü işgal ederek evlerde arama yaptı ve evlerin içini tahrip etti.

Dera 24 televizyon kanalı, iki tank ve iki araçtan oluşan bir İsrail gücünün köye girdiğini ve bazı evlerde arama yaptığını bildirdi.

İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırıları Esed rejiminin devrilmesinden sonra önemli ölçüde arttı. İsrail ordusu Suriye ordusuna ait askeri mevzileri hedef alarak buraları imha etti. İsrail ayrıca, Şam, Kuneytra ve Dera kırsalında kara saldırılarıyla eş zamanlı olarak tampon bölgeyi kontrol altına aldı, ardından sınır bölgelerinde operasyonlar düzenlemeye başladı.