Suriye: Özerk Yönetim, ABD ve Rusya'nın Türkiye’nin operasyonlarına sessiz kalmalarından şikayetçi

Türkiye’nin Suriye'nin kuzeydoğusunda 45 noktayı hedef aldığı belirtildi

Pazartesi günü Kamışlı’da Türkiye’nin bombardımanı sonrası elektrik santralinden alevler yükseldi (EPA)
Pazartesi günü Kamışlı’da Türkiye’nin bombardımanı sonrası elektrik santralinden alevler yükseldi (EPA)
TT

Suriye: Özerk Yönetim, ABD ve Rusya'nın Türkiye’nin operasyonlarına sessiz kalmalarından şikayetçi

Pazartesi günü Kamışlı’da Türkiye’nin bombardımanı sonrası elektrik santralinden alevler yükseldi (EPA)
Pazartesi günü Kamışlı’da Türkiye’nin bombardımanı sonrası elektrik santralinden alevler yükseldi (EPA)

Bir Kürt yetkili, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik bombardımanlarının son dönemde artmasından ABD yönetimini ve Rusya'yı sorumlu tuttu. Yetkili, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) duruma müdahale etmesi ve uluslararası ateşkes kararlarını uygulaması çağrısında bulundu. Öte yandan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Türkiye’nin bombardımanı sırasında SDG üyelerinin öldüğü iddialarını yalanladı.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi resmi internet sitesinden dün (Pazartesi) yapılan açıklamada, Halep'in doğu kırsalındaki Kobani (Ayn el-Arab) ilçesindeki ve Rakka'nın kuzeyindeki Ayn İsa ile Amuda, el-Kahtaniye, Kamışlı ve ed-Derbesiye’deki elektrik santrallerine 7 hava saldırısı gerçekleştiği ve bu bölgelerin karanlığa gömüldüğü belirtildi. Açıklamaya göre Türk savaş uçakları ayrıca İç Güvenlik Güçlerine (Asayiş) ait 5 kontrol noktasını da hedef aldı.

Rusya ve ABD askeri konvoylarında görevli askerler, Suriye'nin kuzeydoğusundaki el-Kahtaniye yakınlarındaki bir kavşakta selamlaşırken, 8 Ekim 2022 (Getty)
Rusya ve ABD askeri konvoylarında görevli askerler, Suriye'nin kuzeydoğusundaki el-Kahtaniye yakınlarındaki bir kavşakta selamlaşırken, 8 Ekim 2022 (Getty)

Türkiye’nin çok sayıda enerji istasyonunu hedef aldığı belirtilen açıklamada, Suveydiye termal istasyonunun 10'dan fazla füzeyle, Avde petrol istasyonunun 3 hava saldırısıyla, Tafala ve Gir Beri rafinerilerinin ise ikişer hava saldırısıyla hedef alındığı aktarıldı. Rumeylan bölgesindeki petrol sahası bakım depoları ile elektrik istasyonunun da bombalandığı bildirilen açıklamada, son 72 saatte aralıksız devam eden hava saldırılarında aralarında tesislerin, evlerin ve sivil binaların olduğu 45 noktanın hedef alındığı, 6 sivilin ağır yaralandığı belirtildi.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi yetkilileri, Türkiye’nin bölgeyi yerli halktan boşaltmak amacıyla sivil altyapıyı açıkça hedef alan bir sınır ötesi operasyon başlattığını ve bunun Türkiye sınırına komşu olan şehir ve köylerde yaşayan bir milyondan fazla insanın hayatını etkilediğini belirttiler. Suriye'nin kuzeydoğusunda nüfuzu altındaki 7 büyük şehri ve köylerini yöneten Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin Yürütme Meclisi Eş Başkan Yardımcısı Bedran Çiya Kurd, “hava saldırılarının ‘korku ve panik havası oluşturulduğunu, sivillerin hayatlarına azami zarar vermeyi ve günlük hayatlarını çekilmez hale getirmeyi amaçlayan savaş suçları işlendiğini” öne sürdü.

Türkiye'nin 24 Aralık'ta düzenlediği hava saldırısının ardından Suriye'nin kuzeydoğusundaki el Kahtaniye yakınlarında bulunan el-Avde Petrol Sahası’ndaki bir tankta yangın çıktı (AFP)
Türkiye'nin 24 Aralık'ta düzenlediği hava saldırısının ardından Suriye'nin kuzeydoğusundaki el Kahtaniye yakınlarında bulunan el-Avde Petrol Sahası’ndaki bir tankta yangın çıktı (AFP)

Şarku'l Avsat'a konuşan Çiya Kurd, Türkiye’nin hava saldırılarını, “Ankara'nın, bölgedeki birleşenler arasındaki toplumsal dayanışmayı ve Özerk Yönetim’in liderlik ettiği siyasi süreci baltalamak amacıyla bölgedeki bileşenlere karşı yürüttüğü imha savaşının bir parçası” olarak tanımladı. ABD yönetiminin ve Rusya’nın Türkiye’nin hava saldırılarına karşı sessiz kalmasını eleştiren Çiya Kurd, “Washington ve Moskova, Ankara’ya saldırılarını durdurması için baskı yapmalı. Güçlerimiz, Türkiye ve ona bağlı gruplar tarafından kontrol edilen bölgelerdeki düşmanca saldırılara karşılık vermekte kararlı” ifadelerini kullandı.

Çiya Kurd, aralarındaki askeri anlaşmalar kapsamında askerlerini bu bölgelerde konuşlandıran ABD ve Rusya’ya ‘Türkiye'nin BMGK’nın Suriye'ye ilişkin ateşkes kararına uymaması ve 2254 sayılı BMGK kararının uygulanmasını engellemesinden dolayı işlediği suçları BMGK’ya sunmaları ve kararları ihlal eden taraf aleyhine kararlar alınmasını sağlamaları’ çağrısında bulundu.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi yetkilileri dün Suriye'nin kuzeyindeki Rakka'da bir basın toplantısı düzenlediler
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi yetkilileri dün Suriye'nin kuzeyindeki Rakka'da bir basın toplantısı düzenlediler

Türk savaş uçaklarının ve insansız hava araçlarının (İHA) 4 gün boyunca birçok yeri hedef aldığını belirten Çiya Kurd, son bir ay içinde çok sayıda elektrik santralinin hizmet dışı kalmasına, petrol tesislerinde yangınların çıkmasına ve kullanım dışı bırakılmasına neden olan hava saldırıları düzenlediğini de sözlerine ekledi.

Türkiye, Suriye'nin kuzeydoğusundaki en büyük petrol sahalarından biri olan Kamışlı şehrinin doğu kırsalındaki el-Kahtaniye ilçesi yakınlarında bulunan el-Avde Petrol Sahası’na tekrarlanan hava saldırıları düzenledi. Türkiye, pazarı pazartesiye bağlayan gece hedef aldığı petrol sahasını, geçtiğimiz yıl da 3 kez bombalamıştı.

Türk savaş uçaklarının hava saldırıları sonrasında Kamışlı elektrik santralinde çıkan yangını söndürmeye çalışan itfaiyeciler (EPA)
Türk savaş uçaklarının hava saldırıları sonrasında Kamışlı elektrik santralinde çıkan yangını söndürmeye çalışan itfaiyeciler (EPA)

Kamışlı kenti ile Amuda, el-Kahtaniye ve ed-Derbesiye ilçelerine elektrik sağlayan santraller de hizmet dışı kaldı. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Cezire Bölgesi Enerji Ofisi Başkanı Ekrem Süleyman, Şarku'l Avsat’a telefonla yaptığı açıklamada, Türkiye’nin hava saldırılarının, Cezire bölgesindeki 9 ilçenin yanı sıra, Kamışlı şehrinin yarısı ve 2 bin 232 köyde elektrik kesintisine neden olduğunu, Suveyde termal tesisinde elektrik üretiminin kesintiye uğradığını ve Türkiye’nin tüm doğal gaz üretim kaynaklarını hedef alan bombardımanı sonucu tesisin hizmet dışı kaldığını belirtti.



Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.


Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
TT

Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)

Akil Abbas

Irak seçimlerinin sonucu önceki genel seçimlerin çoğundan farklı olarak, bu kez açık ve net bir kazanan ortaya çıkardığı için dikkat çekici ve belirleyiciydi. Seçimlerin kazananı çeşitli seçim listeleriyle “Koordinasyon Çerçevesi”ydi. Seçimleri yönetmekten sorumlu Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından açıklanan sonuçlara göre Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin başkanlığını yaptığı liste de dahil olmak üzere, Koordinasyon Çerçevesi’nin çeşitli seçim listeleri 180'den fazla sandalye kazandı.

Çerçeve’nin güçlü seçim performansının işaretlerinden biri, 46 sandalye kazanan Sudani’nin “Yeniden İnşa ve Kalkınma Koalisyonu” listesinin, Koordinasyon Çerçevesi ile rekabet etme fikrinden vazgeçerek hızla bu yapıya entegre olmasıydı. Bu durum bilhassa Koalisyon’un, desteklediği ve aday gösterdiği başbakanların seçimlere katılmak için siyasi ittifaklar kurmalarını engelleyen bir taahhütte bulunmalarını şart koşan Çerçeve’nin isteklerine karşı kurulmuş olduğu göz önüne alındığında oldukça önemliydi. Çerçeve’nin bu şartının arkasında, başbakanların kendi siyasi güçlerini oluşturmalarını ve Şii oylarının çok sayıda rakip arasında dağılmasını önlemek yatıyor.

Bu halk desteği değil sadece bir seçim zaferidir

Ancak, bu seçim zaferini bazı Koordinasyon Çerçevesi gruplarının pazarlamaya çalıştığı yapay bağlamda değil, doğru ve dolaysız bağlamında anlamak önemlidir. Bu zafer, çeşitli taraflı yasal, teknik ve mali faktörlerin amacına ulaşmasıyla gerçekleşti. İyi yönetim performansıyla veya toplumun olumlu sonuçlarını hissettiği ve bunun sonucunda Koordinasyon Çerçevesi'ni seçimlerde ödüllendirdiği yönetişimdeki net bir iyileşmeyle ilgisi yoktu.

2023'te Koordinasyon Çerçevesi iktidarda olanlar başta olmak üzere, cömertçe harcama yapabilecek mali imkanlara sahip büyük partilerin çıkarlarına hizmet eden, daha küçük ve mali açıdan dezavantajlı partileri ise dışlayan adaletsiz bir seçim yasasını meclisten geçirdi.

Buna ilave olarak birçok gözlemcinin belirttiği gibi, bu etkili partiler tarafından seçim merkezlerinin önünde bile yaygın olarak oy satın alınması söz konusuydu. Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Ayrıca bu etkili partiler, ülke çapında başarılı kampanyalar yürütebilecek devasa, pahalı ve deneyimli kampanya aygıtlarına da sahip.

Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı

Irak'ta “Sivil Güçler” olarak adlandırılan muhalif güçler, bu avantajların hiçbirine sahip değil; bu da onları neredeyse her seçimde yapısal olarak zayıf bir konumda bırakıyor. Bu güçler, tek çatı altında birleşme ve sınırlı seçim etkisine sahip, sınırlı bir elit kitleye hitap eden mevcut muhalif söylem yerine, sıradan Iraklıların dikkatini çekecek net bir muhalif seçim söylemi oluşturmakta sürekli yetersiz kaldığı için daha da zayıflıyor.

Sivil Güçler ayrıca bu seçimlere yönelik boykottan da zarar gördü. Zira seçimleri boykot edenler genellikle iktidarın dizginlerini elinde tutan muktedir partilerden memnun değiller ve bu nedenle mantıksal olarak, oy kullansalar muhalefet partilerine oy verme olasılıkları daha yüksek olurdu. Yüksek Seçim Komisyonu ise uluslararası standartlara aykırı ve hatalı bir formül kullanarak seçimlere katılım oranını (yüzde 56) şişirmeye devam ediyor. Seçim Komisyonu, oy kullanma oranlarını, oy kullanma hakkına sahip Iraklıların toplam sayısı yerine, kayıtlı seçmenlerin sayısına göre fiilen oy kullanan seçmenleri sayarak hesaplıyor.

Seçim sonrası hesaplar

Koordinasyon Çerçevesi’nin halihazırda yaşadığı ve iktidardaki tekeline herhangi bir rakibin olmadığı anlamına gelen zafer coşkusunun ötesinde, en zorlu meydan okumalar hükümetin kurulmasının ardından yakında başlayacak. Yeni hükümetin, Koordinasyon Çerçevesi’nin kontrolü altındaki yeni meclis tarafından, alışıldık ve “tek sepet” anlaşması olarak bilinen kota anlaşması yoluyla hızla onaylanması bekleniyor. Yani üç başkanlık (meclis, hükümet ve cumhurbaşkanlığı) için adayların aynı anda kabul edileceği ve onaylanacağı tahmin ediliyor. Bu süreç ayrıca Şii, Sünni ve Kürt siyasi grupları arasında, üç başkanlık pozisyonu için adayları ve diğer yüksek mevkilerin kota sistemine göre nasıl dağıtılacağını belirleyecek “büyük bir siyasi anlaşma” yapılmasını da içeriyor. Buna ek olarak, söz konusu gruplar arasındaki siyasi anlaşmaya dayanarak kurulacak hükümetin programı da belirlenecek (bu, hükümet kurulduktan sonra nadiren uyulan, ancak bu grupların seçmenlerine ihtiyaçlarının dikkate alındığı konusunda güvence vermek için halkla ilişkiler açısından faydalı bir anlaşmadır).

Çoğunluğu elde ettiği seçim zaferiyle, Çerçeve, gelecekte kendisine bir zorluk oluşturmayacak veya kendisinden bağımsız hareket edemeyecek, tamamen kontrolü altında, ona boyun eğmiş zayıf bir başbakan geleneğini yerleştirme yolunda ilerliyor (bu bağlamda, Ekim 2020 protestolarının devirdiği eski Başbakan Adil Abdulmehdi, Çerçeve’nin aradığı ideal model sayılıyor, ancak Sudani'de bu aradığını bulamadı). Çerçeve, Sudani'nin görev süresini ister yeni ve daha sıkı koşullar altında uzatmaya karar versin, ister yeni bir başbakan seçsin ki bu şu anda daha muhtemel görünüyor, yeni hükümet ve onu destekleyen Çerçeve, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması ve İslam Cumhuriyeti'nin Irak'taki baskın etkisine son verilmesi gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı.

ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle) ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle)

Yeni hükümet, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı

Önümüzdeki günlerde ABD Başkanı’nın Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya Bağdat'ı ziyaret edecek. Başkan Donald Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı ayrıntılı paylaşımdan da açıkça görüldüğü gibi, fraksiyonların dağıtılması konusunu gündeme getirecek. Savaya paylaşımında, Irak'ın silahın devletin elinde toplanması konusunda bir yol ayrımında olduğunu, Irak devletinin ekonomik refah beklentileri de dahil olmak üzere gelecekteki başarısının veya başarısızlığının, milis grupları silahsızlandırma gücüne bağlı olacağını belirtti. Irak'taki en önemli İran yanlısı silahlı örgüt olan Nuceba Hareketi'nin liderinin bu açıklamaya yönelik öfkeli tepkisi özellikle dikkat çekiciydi. Genel Sekreteri Şeyh Ekrem el-Kabi, Irak hükümetinin Savaya'nın “açık müdahalesi” olarak nitelendirdiği bu açıklamalarını reddetmemesi halinde, “İslami Direniş'in onu susturacağını ve efendilerine geri göndereceğini” açıkladı.

Washington ile muğlak ilişki

Savaya'nın ülkeye yapacağı beklenen ziyaretin önemi, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Sudani arasında ekim ayında, Irak genel seçimlerinden yaklaşık 20 gün önce yapılan telefon görüşmesinin ardından yayınlanan Amerikan bildirisinde belirtildiği gibi, “İran destekli milislerin silahsızlandırılmasının gerekliliği” ile ilgili Amerikan pozisyonundaki önemli bir boşluğu doldurması olasılığında gizli. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu boşluk, Irak'ın bu milisleri dağıtma yönündeki ABD talebine uymaması durumunda ortaya çıkacak sonuçların ne olacağının bilinmemesinden kaynaklanıyor. Eğer varsa bu sonuçların ne olacağının açıklanması bir fark yaratacak ve Irak'ın resmi tutumunu ve Amerikan talebine nasıl yanıt vereceğini önemli ölçüde etkileyecektir.

Trump yönetimindeki ABD, şu ana kadar Irak'taki İran nüfuzuna son verme gerekliliği konusunda net ve kararlı (ve önceki yönetimlerin aksine açık) bir dil kullanmakla yetiniyor. Bu nüfuzun temel direği olarak silahlı fraksiyonların dağıtılmasının gerekliliğini vurguluyor. Ancak, bu doğrudan Amerikan talepleri, netliklerine rağmen Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar.

Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)

Bu doğrudan Amerikan talepleri netliklerine rağmen, Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar

Bu muğlaklık, Irak’ın olası bir reddiyle başa çıkmak konusunda gerçek bir Amerikan planının olmamasından ve ABD'nin ekonomik ve mali baskı uygulamak gibi daha ileri gitmeden siyasi ve medyatik baskısıyla yetinmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu senaryo, Koordinasyon Çerçevesi ve ona bağlı silahlı fraksiyonlar için olduğu kadar, bu çatışmayı büyük bir bekleyişle takip eden İran için de en iyi seçenek olarak kabul ediliyor.

Önümüzdeki yeni Irak hükümetinin kurulmasına kadarki dönemde, belirsiz ABD-Irak ilişkilerinin geleceği, çatışmaya doğru mu ilerleyeceği yoksa mevcut muğlak durumunda mı kalacağı yönünde daha da netleşecektir. Bu durum, özellikle Trump yönetiminin bu ilişkinin geleceğini olumlu veya olumsuz yönde belirleyecek somut adımlar atmadan, siyasi açıklamalar, açık uçlu talepler ve aleni suçlamaların ötesinde Irak için hiçbir planı olmadığı ortaya çıkarsa geçerlidir. Koordinasyon Çerçevesi, iki taraf arasındaki ilişkinin olduğu gibi, yani muğlak, birçok olasılığa açık ve çözümsüz kalmasını istiyor, çünkü bu, İslam Cumhuriyeti ile özel ve haksız ittifakını sürdürmesine olanak tanırken, aynı zamanda Amerikan kayıtsızlığından da faydalanmasını sağlıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.