Mısır’da önemlere rağmen ‘kopya çeteleri’ yeniden ortaya çıktı

Mısır Parlamento’da ortaokul bitirme sınavının sızdırılması konusunda soruşturma yürütülmesi çağrısı yapıldı

Mısır Eğitim Bakanı Gize’deki ortaokul bitirme sınavlarını denetledi (Mısır Eğitim Bakanlığı)
Mısır Eğitim Bakanı Gize’deki ortaokul bitirme sınavlarını denetledi (Mısır Eğitim Bakanlığı)
TT

Mısır’da önemlere rağmen ‘kopya çeteleri’ yeniden ortaya çıktı

Mısır Eğitim Bakanı Gize’deki ortaokul bitirme sınavlarını denetledi (Mısır Eğitim Bakanlığı)
Mısır Eğitim Bakanı Gize’deki ortaokul bitirme sınavlarını denetledi (Mısır Eğitim Bakanlığı)

Mısır’da birinci dönem ortaokul bitirme sınavlarının başlamasıyla birlikte, elektronik ortamlardaki ‘kopya çeteleri’ yeniden ortaya çıktı. Çarşamba ve perşembe günü Arapça dil sınavı sorularının sızdırıldığı iddia edilirken Mısır Eğitim Bakanlığı’ndan bir kaynak “Bakanlığın Sınavlar Takip Odası, çarşamba günü Arapça dili, perşembe günü sosyal bilgiler sınavlarından sızdırılan fotoğrafların izini sürerek kaynaklarını tespit etti ve ihmalde bulunan kişiler hakkında derhal soruşturma başlatıp, haklarında gerekli tüm yasal önlemleri aldı” ifadelerini kullandı.

Bunun yanı sıra, Mısır Temsilciler Meclisi’nde yapılan bir konuşmada, Eğitim Bakanlığı’na ‘sınavların sızdırılmasıyla ilgili tüm gerçekleri ve soruların nasıl görüntülenip yayınlandığı kopya çeteleri ile ilgili tüm gerçekleri açıklaması’ için çağrı yapıldı.

Mısır, son yıllarda lise ve ortaokul sınavlarında ‘elektronik ortamlarda kopya çekme’ olarak ortaya çıkan, sınav soru ve cevaplarının bazı sosyal paylaşım sitelerinde çeşitli uygulamalar aracılığıyla yayınlandığı bir duruma tanık oluyor.

Fotoğraf altı: Ortaokul bitirme sınavlarına giren kız öğrenciler (Mısır Eğitim Bakanlığı)
Ortaokul bitirme sınavlarına giren kız öğrenciler (Mısır Eğitim Bakanlığı)

Mısır’ın bazı şehirlerinde erkek ve kız öğrenciler Arapça dili ve sosyal bilgiler sınavlarına girerken, Şarkiye’de Telegram üzerindeki ‘kopya çeteleri’ Arapça dili, İskenderiye’de sosyal bilgiler sınavının içeriğinin sızdırıldığı iddia edildi. Çarşamba günü Kahire’de de Arapça dil sınavının içeriğinin yayınlana yönelik aynı iddialar yayılmıştı. Kahire ve Mısırın bazı şehirlerinde birinci dönem ortaokul bitirme sınavlarının çarşamba günü başladı, geri kalan valiliklerde ise perşembe günü yapıldı.

Mısır Eğitim Bakanlığı, ortaokul bitirme sınavları öncesinde ‘öğrencilerin çeşitli kopya yöntemlerinden herhangi birini kullanmaması gerektiğini’ yönünde uyarıda bulunmuştu. Sınavlarda kopya çekmeye yönelik her türlü girişimin engelleneceğini ve sınavlarda meydana gelen ihlallerle ilgili yasal tedbirlerin alınacağını duyurmuştu.

Bu bağlamda el-Şarkiye Eğitim Müdürlüğü perşembe günü “Arapça sınav sorularını sızdırmaya yönelik iki girişim engelledi, bir erkek ve bir kız öğrenci hakkında rapor yazıldı ve haklarında cep telefonunda soru kağıdının fotokopisini çekme suçlamasıyla soruşturma başlatıldı” açıklamasında bulundu. Şarkiye’de Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Muhammed Ramazan, yerel basına yaptığı açıklamalarda, ‘kopyanın her biçimi ve türüyle güçlü ve kesin bir şekilde mücadele edilmesinin gerektiğini ve sınav zamanında öğrencilerin veya komite çalışanlarının cep telefonu taşımaması gerektiğini’ vurguladı. Şarkiye’de perşembe günü birinci dönem sınavlarının ilk gününde 142 bin 680 erkek ve kız öğrenci için 795 sınav komitesi hazırlandı.

Mısır Eğitim Bakanı Dr. Rıza Hecazi dün ‘sınavların yapılmasına ilişkin disiplinin sürekli olarak izlenmesi ve ilgili talimat, prosedür ve kuralların uygulanmasının takip edilmesi çerçevesinde’ Gize’de çeşitli komitelerde ortaokul bitirme sınavlarını denetledi. Gize’de söz konusu sınava girenlerin sayısı, 698 sınav komitesi önünde 200 bin 85 öğrenciye ulaştı.  

Fotoğraf altı: Ortaokul bitirme sınavı komitesindeki Mısırlı öğrenciler (Mısır Eğitim Bakanlığı)
Ortaokul bitirme sınavı komitesindeki Mısırlı öğrenciler (Mısır Eğitim Bakanlığı)

Mısır Temsilciler Meclisi üyesi Abdusselam Hadravi dün, Eğitim Bakanı’nın, Kahire’deki ve çeşitli şehirlerdeki bazı sınav komitelerde sınavın başlamasından birkaç dakika sonra Telegram aracılığıyla Arapça dil sınavı sorularının fotoğraflarının paylaşıldığı gruplar hakkında brifing vermesi için Meclis Başkanı Hanefi Cibali’ye talepte bulundu. Kahire’de sınava giren ortaokul öğrencilerinin sayısı, 35 eğitim departmanındaki 777 komitede 102 bin 239 erkek öğrenci ve 99 bin 50 kız öğrenci olmak üzere toplam 201 bin 289 öğrenciye ulaştı.

Hadravi “Kopya olgusu tehlikeli bir şekilde tekrarlandı ve Milli Eğitim Bakanlığı bununla mücadelede başarılı olamadı. Meydana gelen kopya çekme olayları, çalışmalarını ihmal eden öğrencilere karşı çalışkan öğrenciler için bir haksızlığı teşkil ediyor” dedi.

Bakanlık “Herhangi bir işlemle (elektronik araçlarla kopya) mücadele, 2018 tarihli ve 34 sayılı sınav iptali ve reddi durumlarının düzenlenmesine ilişkin Bakanlık Kararı ve 2020 tarihli ve 205 sayılı sınavlara aykırı davranışlarla mücadeleye ilişkin kanun kapsamında uygulanıyor” açıklamasında bulundu.

Gözlemciler, Eğitim Bakanlığının bu konudaki adımlarına rağmen kopya çekmek için kurulan grupları tamamen önlemenin zor olduğunu ancak sınav komiteleri için daha katı kuralların getirilmesi ayrıca sınav sorularının yayınlandığı kanıtlanan komitelerde öğrenciden komite başkanına kadar herkesin sorumlu tutulması ve ağır cezalarının verilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Hadravi “Mısır Eğitim Bakanı daha önce yaptığı açıklamalarda bakanlığın hiçbir sınavın sızdırılmamasını sağlamak için her türlü önlemi alacağının sözünü vermişti ancak söz konusu önlemlerin son yıllarda devam eden bu tehlikeli olgunun ortadan kaldırılmasını sağlamadığı görülüyor” ifadelerine yer verdi. Eğitim Bakanlığına ‘sınavların sızdırılmasıyla ilgili tüm gerçekleri, soruların nasıl fotoğraflandığını ve elektronik ortamda nasıl yayınlanacağını’ açıklama çağrısında bulundu. Herhangi bir alanda devam eden kopya çekme veya sınav sorularının fotoğraflanması olgusuna karşı uyarıda bulanan Hadravi, ‘yasaların tüm kararlılık ve güçle uygulanması ve sınavları sızdırdığı ve çalışmalarını ihlal ettiği tespit edilen herkes hakkında dava açılması’ çağrısında bulundu.



Sudan’daki savaşın yeni yönlerine doğru

Çad'ın Vadi Fira bölgesindeki Tulum Mülteci Kampı’nda bidonları su ile dolduran Sudanlı mülteciler, 8 Nisan 2025 (AFP)
Çad'ın Vadi Fira bölgesindeki Tulum Mülteci Kampı’nda bidonları su ile dolduran Sudanlı mülteciler, 8 Nisan 2025 (AFP)
TT

Sudan’daki savaşın yeni yönlerine doğru

Çad'ın Vadi Fira bölgesindeki Tulum Mülteci Kampı’nda bidonları su ile dolduran Sudanlı mülteciler, 8 Nisan 2025 (AFP)
Çad'ın Vadi Fira bölgesindeki Tulum Mülteci Kampı’nda bidonları su ile dolduran Sudanlı mülteciler, 8 Nisan 2025 (AFP)

Emani et-Tavil

Sudan’daki savaş, son iki yıldaki durumundan farklı özellikler ve nitelikler taşıyacak gibi görünen üçüncü yılına doğru ilerliyor. İç ve dış düzeylerde niteliksel değişikliklere dair işaretler söz konusu ve bunların başında da Sudan ordusunun ülkenin siyasi başkenti Hartum'un kontrolünü ele geçirmesi yer alıyor. Sudan'ın Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı davanın yanı sıra Sudan'la ilgili bölgesel etkileşimlerin niteliği, Sudan’daki savaşı durdurma olasılığı açısından gerçek bir ilerleme sağlamayı başaramayan Londra’da kısa bir süre önce düzenlenen konferansta ortaya çıktı.

Bu ve diğer gelişmeler, Sudan'ın bildiğimiz şeklini ve geleceğini etkileyecek. Ayrıca başta Mısır olmak üzere bölgesel ilişkileri üzerinde de yansımaları olacak.

Değişen savaş alanları

Bu bağlamda savaş alanlarının ve Sudan ordusu da dahil olmak üzere çatışmanın taraflarının değişmesi bekleniyor. İlk aşamada, ülkenin doğusu ve orta kesimleri büyük bir sükunete kavuşacak ve askeri operasyonlar duracak. Geçtiğimiz ekim ayından bu yana Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Hartum, El Cezire ve Sennar eyaletlerinin bulunduğu ülkenin orta kesimlerindeki tüm bölgelerden çekilmesi ve ordunun batıya doğru ilerleyerek Kuzey Kordofan eyaletindeki Ummu Ruvaba ve er-Rahad şehirlerini yeniden ele geçirmesiyle birlikte ordunun askeri baskısıyla karşı karşıya kalması bu gelişmenin önünü açtı. Bu gelişmeye HDK'nın Kuzey Darfur'un yönetim şehri el-Faşir'e yönelik devam eden kuşatma ve saldırıları karşısında gösterilen kararlılığın yanında Sudan ordusunun ülkenin kuzeyindeki Meravi bölgesinde insansız hava aracı (İHA) ile düzenlenen saldırıyı püskürtmeyi başarması eşlik etti.

İkinci düzeyde, yani askeri çatışmanın taraflarında, orduya karşı yeni tarafların mücadeleye girmesi bekleniyor. HDK ile Abdulaziz el-Hilu liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) arasındaki ittifakın Mavi Nil ve Güney Kordofan eyaletlerinde yeni çatışma cephelerinin açılmasına neden olması bekleniyor.

Bu senaryonun adımları ilk olarak üç düzeyde tehdit oluşturan Libya ve Çad üçgenine giden yol üzerindeki Malha bölgesinin kontrol altına alınmasıyla atıldı. Bunların başında Sudan ordusu Darfur’a giderken kritik öneme sahip ve aynı zamanda ordu ile müttefik güçlerin toplanma noktası olan kuzey eyaletindeki Dibba bölgesine yönelik askeri bir tehdit geliyor. İkincisi, HDK’nın Merowe Barajı’nı İHA’larla vurabilmesi ve başkent Hartum’un elektriğini kesebilmesiyle daha da görünür olan kuzey eyaletine yönelik bir tehdit.

Çatışmadaki yeni güçler

Üçüncü tehdit ise HDK’nın geçtiğimiz ay Lagowa bölgesini ele geçirmesinin yarattığı tehdit. Bu gelişme, Batı Kordofan eyaletindeki petrol sahalarına giden yolu açtı.

Bu savaşa taraf olmayı bekleyen diğer yeni adaylar ise daha önce Afrika kökenli kabilelere karşı Ömer el-Beşir rejimiyle ittifak kuran ve HDK lideri Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile bir tür kan davası olan Darfurlu kabilelerin silahlı güçleri.

Bu verilere göre Sudan'daki savaşın üçüncü yılında operasyonel alan Darfur, Güney ve Batı Kordofan'da yoğunlaşacak, Mavi Nil bölgeleri ve kuzey eyaletine yönelik olası bir tehdit söz konusu olacak. Kahire’nin Sudan’la olan sınır bölgelerini korumak için HDK’ya karşı sınırlı saldırılar düzenlemeye karar vermesi halinde buna karşı koyulabilir.

Bölgesel düzeyde, savaşı durdurma konusunda fazla bir ilerleme kaydedilemeden dağılan Londra’daki Sudan konulu konferansın tutanaklarının sızdırılmasıyla savaşın başlangıcından bu yana ilk kez, bir yanda BAE ile diğer yanda Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki vizyon çelişkisi neredeyse açıkça ortaya çıktı. Bu durum, bölgedeki Arap ülkeleri arasında başta Sudan ordusu olmak üzere Sudan’ın devlet kurumlarıyla ilgili anlaşmazlıkların bir sonucuydu.

BAE aleyhine açılan dava

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası örgütlerin değerlendirme ve kınamalarına göre soykırım ve cinsel taciz suçları işleyen HDK güçlerine askeri ve lojistik destek sağlamasıyla ilgili olarak Sudan tarafından Uluslararası Adalet Divanı (UAD) nezdinde BAE aleyhine açılmış bir dava bulunuyor.

Arap-Arap gerginliği ve rekabetinin bir tezahürü olan bu bölgesel etkileşimlere göre Sudan ordusu ve müttefikleri ile HDK ve arkasındakiler arasındaki askeri dinamiklerin devam etmesi bekleniyor. Bu bölgesel aktörler arasında herhangi bir siyasi çözüm sürecinde Sudanlı tarafların kimler olacağı ya da başka bir deyişle HDK'nın meşruiyetinin tanınıp tanınmayacağı konusunda bir anlaşma sağlanmadan bu savaşı durdurmak mümkün değil. O halde bu, bölgesel baskı ve Sudan'ın BAE ile karşı karşıya gelmesi, Hartum’un UAD’daki ve dolayısıyla bu savaşın tırmanmasına bir yanıt olarak HDK'ya daha fazla destek anlamına mı gelecek?

Washington'ın yokluğunun etkisi

Elbette ABD’nin İran nükleer dosyası, Ukrayna'daki savaş ve Ortadoğu'daki askeri konumlanışının niteliği ve büyüklüğü ile ilgili meşguliyetleri nedeniyle mevcut dönemde bu gelişmelerin dışında kalması, savaşın sürdürülmesi yönündeki eğilimi destekleyen bir unsur oluşturuyor. Washington’ın Sudan'daki mevcut insani krizin büyüklüğüne ve kritik seviyelerde kıtlık noktasına ulaşmış olmasına rağmen, ABD'nin eski Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello’nun yerine yeni bir temsilci atamakta isteksiz davranmasına neden olan yukarıda belirtilen meşguliyetleri çerçevesinde HDK üzerinde yakında bir baskı uygulamayacağı da aşikar.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Sudan Dışişleri Bakanı Ali eş-Şerif’in aniden görevden alınması ve yerine örgütsel derinliği olan Ulusal İslami Cephe partisinden Ömer Muhammed Ahmed Sıddık’ın atanması, eski rejimin Dışişleri Bakanlığı'nda kendisine yeniden yer bulduğunu gösteriyor. Bu aynı zamanda Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ın siyasetle ilgisi olmayan teknokratlara güvenmekten vazgeçtiğini de gösteriyor. Zira Şerif, Sudan Dışişleri Bakanlığı'nda siyasileştirilmemiş bir diplomatik alandan geliyordu ve önerdiği değişikliklerle bakanlıktaki iç politikaları bu alanla uyumlu hale getirmişti.

Bu gelişmeyle Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan iç politika yapıcılarının değişiminden vazgeçmeye ya da onlar arasındaki konumunu değiştirmeye niyeti olmadığını bir kez daha gözlemliyoruz. Bu gelişme ayrıca, Orgeneral Burhan'ın özellikle BM Genel Kurulu platformunda her zaman beyan ettiği gibi, Sudan hükümetinin Hartum'un kontrolünü ele geçirdikten sonra yeni bir teknokratlar hükümeti kurma konusunda inandırıcılığının çok zayıf olduğunu da gösterdi.

Mevcut yerel ve bölgesel dinamikler, Beşir rejiminin karar alma sürecindeki göreceli ağırlığı, şu an Güney Sudan'da olduğu gibi ya askeri çözüm yoluyla savaşı sürdürme ya da Darfur bölgesini kabile çatışmalarına terk etmesi için baskı yaptığından, özellikle Darfur eyaletinde olmak üzere Sudan'daki savaşın geçen bu üç yılla yetinmeyip önümüzdeki yıllarda da devam edeceğine işaret ediyor.

Yerinden edilme sorunu

Milyonlarcası komşu ülkelere göç etmek zorunda kalan Sudanlılar, Sudan'a dönseler de dönmeseler de savaşı durdurma ve daha da önemlisi sürdürülebilir siyasi istikrar sağlayacak iç siyasi denklemleri başlatma ihtimalini yakından takip ediyor.

Bu bağlamda Sudanlıların Mısır’dan geri dönüşlerinin Sudan'ın doğu ve orta bölgelerine olduğunu ve Mısır'da ekonomik zorluklarla karşılaşan nispeten zayıf sosyal gruplarda yer aldıklarını, varlıklı sosyal grupların ise evlerine dönme kararını bir sonraki duyuruya kadar ertelediklerini belirtmekte fayda var. Mısır, bir milyon Sudanlıya ev sahipliği yapıyor. Bu da Mısır-Sudan ilişkilerinin ufkunu bir yandan ikili ilişkileri ekonomik ve sosyal düzeyde derinleştirecek olumlu etkileşimlere açarken diğer yandan da Beşir rejiminin iki ülke arasındaki olumlu etkileşime karşı uygulamalarının bıraktığı ağır mirası ve eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e yönelik suikast girişiminde Beşir rejimine bağlı unsurların yer almasını marjinalleştireceğine şüphe yok. Resmi düzeydeki ilişkilere gelince, Orgeneral Burhan'ın yerel düzeydeki politikalarının istikrarsız doğası nedeniyle istikrara tanık olamayacaklarına inanıyorum.