Irak’ın egemenliği: Aşağılanana, aşağılanmak kolaydır

İran’ın müzakerelerden geri adım atıp füzelere yöneldiği görünüyor.

İran’ın 17 Ocak’ta Erbil’i bombalaması sonucu tahrip olan bir aracın önünde duran Kürt güvenlik güçleri mensubu (AFP)
İran’ın 17 Ocak’ta Erbil’i bombalaması sonucu tahrip olan bir aracın önünde duran Kürt güvenlik güçleri mensubu (AFP)
TT

Irak’ın egemenliği: Aşağılanana, aşağılanmak kolaydır

İran’ın 17 Ocak’ta Erbil’i bombalaması sonucu tahrip olan bir aracın önünde duran Kürt güvenlik güçleri mensubu (AFP)
İran’ın 17 Ocak’ta Erbil’i bombalaması sonucu tahrip olan bir aracın önünde duran Kürt güvenlik güçleri mensubu (AFP)

İyad el-Anbar

Siyasi kazanımların artması konusundaki çatışmalar siyasetin ABC’lerinden biri olarak haklı görülebilir. Tutkulu konuşmalar kitlelerin ilgisini çekmenin siyasi bir yolu olarak meşrulaştırılabilir. Ancak devlet egemenliği kavramı ve onun üstün çıkarları konusundaki anlaşmazlık, yalnızca egemenliği zaman zaman ihlal edilen Irak’ta yaşanıyor ve çoğu siyasetçi suskunluğa başvuruyor. İnsanlar yabancı nüfuzu meşrulaştıran bir yönetici sınıftan etkilendiğinde, dış müdahaleleri meşrulaştırmaya çalıştığında ve bunların mezhep çıkarına olduğunu düşündüğünde elbette egemenliğin bir anlamı kalmıyor. Aslında bu kelime, onu siyasi sözlüklerinde yabancı bir kelime olarak gören birçok politikacı için rahatsız edici hale geliyor.

Egemenliğin, devletin ulusal güvenliğini koruma anlayışının fiili vücut bulmuş hali olması gerekir ve siyasi gerginliklere ve parti liderlerinin ruh hallerine tabi olamaz. Hiçbir durumda iç anlaşmazlıklar hâkim olamaz ve ülke vatandaşlarının toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve istikrarını etkileyen bir konuda tek bir ulusal tutumun ortaya çıkmasını veya dış bir tehdit karşısında iç çatışmaların galip gelmesini engelleyemez.

Ancak Irak gibi bir ülkede egemenliğin ihlali haber bültenlerinin ana konusu, sosyal paylaşım siteleri için de zengin bir konu haline geldi. Buralarda egemenlik meselesinin yaygın şekilde duyar olduk. Ama biz bu egemenliği, yabancı ülkelerle olan ilişkilerimizle bağlantılı olarak ya da devletin toprakları ve vatandaşları üzerinde tek başına iradesi olan en yüksek ve mutlak otorite olarak algılamıyoruz. Kim Irak’ı balistik füzelerle bombalamak isterse, askerî harekât yapmak isterse, ona sınırlar açıktır. Yeter ki ‘Irak’ın oğullarından’ bazıları müdahaleleri meşrulaştırma ve kutlama görevini üstlensin, ‘saldırının kurbanları Irak egemenliği ve siviller olsa bile’ saldırgan ülkeleri kendi ulusal güvenliklerini savunuyormuş gibi nitelesin!

İran ve füze dünyasına dönüş kararı

Merhum İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani (ö. 2017) şu ünlü sözün yazarıydı; “Yarının dünyası füzelerin dünyası değil, müzakerelerin dünyasıdır.” Görünen o ki, İran’ın bugün müzakerelerden çekilerek, tepkilerle sınırlı politikalara dönüşen dış politika gündemini uygulamak için füzelere yöneldiği, İran içinde maruz kaldığı saldırılara ve güvenlik ihlallerine tepki arenası olmayı seçtiği görülüyor.

İran, bölgedeki husumetinde geri dönülmez bir noktaya ulaştı. Aynı şekilde karşılık vermeyeceklerini çok iyi bilerek, füze saldırılarını kasıtlı olarak kırılgan ülkelere yönlendiriyor.

İran’ın Irak’a yönelik dış politikası çelişkili görünüyor. İranlı liderler, eski İran bakanı Haydar Moslehi’nin belirttiği gibi, Bağdat da dahil olmak üzere dört Arap başkenti üzerinde kontrollerini ilan ettiler. Irak’ın ‘İran İmparatorluğu’nun bir parçası olduğunu öne süren benzer başka ifadeler de var. Ancak şiddetli bir güvenlik şokuna maruz kaldığında Irak topraklarından başka tepki verecek alan bulamıyor!

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda (Reuters)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda (Reuters)

Peki, bir yandan Irak’ı Mossad’ın karargâhına ev sahipliği yapmakla ve İran’ı hedef alan istihbarat operasyonları yürütmekle suçlarken, bir yandan da Irak üzerindeki nüfuz ve kontrol hakkındaki konuşması uyumlu mu?

İran, General Kasım Süleymani suikastının dördüncü yıldönümünde İran’ın güneydoğusundaki Kirman bölgesinde meydana gelen terör saldırısına misilleme olarak Irak’ı füzelerle bombalamayı seçti. İran liderliği, kendi deyimiyle ‘Siyonist-Amerikan eksenini’ suçladı. Dini Lider Ali Hamaney, cevabın sert olacağını söyledi. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Siyonist varlığı uyardı ve onu, Kirman’da işlediği suçun bedelini pişman olacağı ağır bir bedelle ödemekle tehdit etti. Ancak nihayetinde Kürt iş adamı Peşrew Dizayi’nin Erbil’deki evi bombalandı ve Dizayi aile fertleriyle birlikte hayatını kaybetti!

Özellikle de İran’ın Aksa Tufanı’ndan kendini temize çıkarma ve Filistinlilere destek ve savunuculuk içeren açıklama ve konuşmalarla sınırlı kalma girişiminden sonra, Irak’ın egemenliğini ihlal eden füze saldırısı, savaş çemberinin genişletilmesi ve İsrail’in Filistin’de Gazze Şeridi’ne karşı başlattığı savaşla sınırlandırılmaması yönündeki tehditlerin tırmanması açısından Orta Doğu bölgesinin tanık olduklarından ayrı okunamaz. Öyle görünüyor ki, İran kararını verdi ve doğrudan İsrail’e karşı savaşa girmemeyi, Direniş Ekseni içindeki ajanlarının ve yandaşlarının saldırılarıyla yetinmeyi seçti. Kendi ülkesinde saldırılara veya İran dışında askeri liderleri suikasta maruz kalsa bile, Rıza Musavi suikastında olduğu gibi tepki itibarı kurtarmak ve aynı şekilde karşılık vermemek olacak. Hatta İran’ın askeri gücünün caydırıcı olarak sergilenmesi bile söz konusu değil!

İran, bölgedeki husumetinde geri dönülmez noktaya ulaştı, Irak lehçesinde belirttiğimiz gibi ‘eşkıya’ üslubuyla davranıyor. Füze saldırılarını kasıtlı olarak, aynı şekilde karşılık vermeyeceğini çok iyi bildiği kırılgan ülkelere yönlendiriyor. Ancak bunun karşılığında İsrail, İran’a yönelik tehdidini ve onunla savaşa girmeye hazır olduğunu ilan ediyor. İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz göreve başlarken ‘İran’a karşı Üçüncü Dünya Savaşı yürüttüklerini’ söylemişti.

Neden Erbil?

İran’ın füzelerini neden Irak Kürdistanı’ndaki Erbil vilayetine yönelttiğine dair şu ana kadar kesin bir bilgi bulunmuyor, özellikle de füzelerin hedefi bölgenin en önemli iş adamlarının evi iken. 2022 yılında Kar Group’un sahibi iş adamı Şeyh Baz’ın evi hedef alındı. 2024 yılında ise hedefi inşaat, petrol ve doğalgazın yanı sıra güvenlik sektöründe faaliyet gösteren Falcon Group’un sahibi iş adamı Peşrew Dizayi’nin evi idi. Konunun hipotezlerinin tartışılması gerekiyor.

Öyle görünüyor ki petrol meselesi ve İsrail ile petrol kaçakçılığı ya da ticaretine ilişkin konuşmalar, enerji alanında ekonomik faaliyet gösteren iş adamlarına tekrarlanan füze saldırılarının gizemini çözmenin anahtarıdır.

İran’ın anlatısı güvenilirlik testine tabi değil. Çünkü bilgi ve teknoloji devrimi ışığında istihbarat çalışmalarının başka ülkelerdeki sabit ve istikrarlı karargahlarda olmasına gerek yoktur. Ayrıca, güvenlik sızmalarına karşı daha bağışık ve dirençli birçok kurum varken, neden iş adamlarının evleri operasyonların karargâhı oluyor?

Füzelerin, Mossad ile iş yapma suçlamasının ötesinde bir mesaj verdiği görülüyor. Görünen o ki, petrol meselesi ve İsrail’le petrol kaçakçılığı ya da ticaretine ilişkin konuşmalar, enerji alanında ekonomik faaliyet gösteren iş adamlarına tekrarlanan füze saldırılarının gizemini çözmenin anahtarıdır.

İran’a sadık Iraklılar, ABD ve İngiltere’nin 13 Ocak’ta Husilere yönelik saldırılarını protesto etmek için Bağdat’taki Tahrir Meydanı’nda gösteri yapıyor (AFP)
İran’a sadık Iraklılar, ABD ve İngiltere’nin 13 Ocak’ta Husilere yönelik saldırılarını protesto etmek için Bağdat’taki Tahrir Meydanı’nda gösteri yapıyor (AFP)

Kpler Veri Analiz Şirketi tarafından yayınlanan raporlar da dahil olmak üzere, Kürdistan bölgesinden İsrail’e petrol ihracatıyla ilgili birçok hikâye ve rapora rağmen petrol şirketinin Irak Kürdistanı’ndaki faaliyetleri ve İsrail’e petrol ihracatıyla ilişkisi hakkında ayrıntılı bilgi kesin ve şeffaf bir şekilde mevcut değil. Öyle görünüyor ki İran, İsrail ile ticari ilişki içinde olmakla suçlanan herkese bir uyarı mesajı göndermek istiyor.

Egemenliğin yıkıntılarına ağıt yakılıyor

Açıklamalar düzeyinde Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin İran’ın füze saldırısına ilişkin açıklaması güçlü ve önceki başbakanların açıklamalarından farklıydı. Sudani, Erbil’deki saldırıyı ‘Irak’a yönelik açık bir saldırı eylemi ve iki ülke arasındaki güçlü ilişkileri baltalayan tehlikeli bir gelişme’ olarak nitelendirdi.

Iraklılar şu ana kadar bu açıklamayı ve Dışişleri Bakanlığı’nın Güvenlik Konseyi’ne dava açma yönündeki adımlarını memnuniyetle karşıladı. Ancak bu açıklamaların sahada eylemlere dönüştürüleceği yönündeki beklenti devam ediyor. Hükümetin İran, Türkiye ve ABD saldırılarının tekrarını önleme konusundaki güvenilirliğini kanıtlama sorunu devam ediyor. Ayrıca Irak’ın egemenliğine yönelik saldırı soruşturma komitesine ihtiyaç duymazken, görevi, İran’ın suçlamalarını reddetmek olan soruşturma komiteleri oluşturmak yeterli değil!

Bizi hayal kırıklığına uğratan şey, Irak’ın egemenliğinin ihlaline yönelik caydırıcılığın olmayışı değildir. Daha ziyade siyasi güçlere bağlı davulcular korosunun öne sürdüğü saçma gerekçelerdir.

Ancak diğer taraftan İran’la yakın ilişkileriyle bilinen koordinasyon çerçevesinin liderleri tarafından herhangi bir açıklama yapılmadı. Ayrıca silahlı grupların karargahlarına veya liderlerine yapılan herhangi bir ABD saldırısının ardından açıklama yapma alışkanlığının aksine, pek çok siyasi lider de Irak’ın egemenliğine yönelik saldırıyı kınamayı ve açıklama yapmayı değil, sessiz kalmayı tercih etti.

Bu nedenle, egemenlik meselesinin devlet kavramıyla bağlantılı bir aksiyom olması gerekirken, siyasi ve medya elitlerinin atışmalarında da bu meselenin tartışmalı olduğu anlaşılıyor. Ancak devletsizlik gerçeğine daha yakın bir siyasal oluşumda yaşadığımız için egemenlik kavramının, gerçekçiliği açısından yeniden ele alınması gerekmektedir. İran’ın dış müdahalelerini eleştirmek istediğinizde cevap hazır; Türkiye müdahale etmiyor mu, Amerika müdahale etmiyor mu, Körfez ülkeleri Irak’a müdahale etmiyor mu?!

Müdahalelerin kabul edilebilirliği

Bu yanıtlara göre pek çok siyasetçi ve elit, dış müdahaleleri normal bir durum olarak tanıtmaya çalışıyor. Bir siyasi taraf bölge devletlerinin iradesine bağlıyken ve onların emirlerine uyarken, aynı eylemi yapan diğer tarafı eleştirmek mümkün değildir. Bu mantığa göre müdahaleler kabul edilebilir ve haklıdır!

Irak’ta her şey ihlal edildi. Bu bir gerçek. Ancak bizi hayal kırıklığına uğratan şey, iç ve dış düzeyde devlet egemenliğine yönelik bu ihlallere karşı caydırıcılığın olmayışı değildir. Daha ziyade siyasi güçlere bağlı davulcular korosunun öne sürdüğü ve bu ihlalleri doğal bir mesele olarak kabul etmemizi isteyen saçma gerekçelerdir. Dolayısıyla bölgedeki komşu ülkelerin müdahaleleri, Irak için kaçınılmaz bir kaderdir ve kabul edilmelidir!

Sonuç olarak, siyasi söylemdeki bu bozulma ve gerileme çerçevesinde, Irak’ın egemenliğini, vatandaşlarının haklarını ve halkının onurunu savunan sesler uyumsuzdur.

Mütenebbî, bir şiirinde şöyle demiştir;

Aşağılanana, aşağılanmak kolaydır... Ölenin acısı olmaz.

 

Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



İsrail'in doğu Lübnan'a düzenlediği saldırılarda 47 kişi öldü

Kurtarma ekipleri ve bölge sakinleri, 21 Kasım 2024'te İsrail'in doğu Lübnan'daki Bekaa Vadisi'ndeki Younin köyüne düzenlediği saldırıda yıkılan bir binanın enkazında (AFP)
Kurtarma ekipleri ve bölge sakinleri, 21 Kasım 2024'te İsrail'in doğu Lübnan'daki Bekaa Vadisi'ndeki Younin köyüne düzenlediği saldırıda yıkılan bir binanın enkazında (AFP)
TT

İsrail'in doğu Lübnan'a düzenlediği saldırılarda 47 kişi öldü

Kurtarma ekipleri ve bölge sakinleri, 21 Kasım 2024'te İsrail'in doğu Lübnan'daki Bekaa Vadisi'ndeki Younin köyüne düzenlediği saldırıda yıkılan bir binanın enkazında (AFP)
Kurtarma ekipleri ve bölge sakinleri, 21 Kasım 2024'te İsrail'in doğu Lübnan'daki Bekaa Vadisi'ndeki Younin köyüne düzenlediği saldırıda yıkılan bir binanın enkazında (AFP)

Lübnanlı bir yetkili, İsrail'in Lübnan'daki Hizbullah örgütüne karşı operasyonlarını sürdürdüğünü ve dün İsrail'in Lübnan'ın doğusuna düzenlediği saldırılarda en az 47 kişinin öldüğünü belirtirken, ABD'li arabulucu da İsrail'de ateşkes görüşmelerini zorlamaya çalıştı. ABD'li arabulucu Amos Hochstein İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz ile bir araya geldi. Ancak görüşme ile ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı.

Hochstein, salı günü Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında ateşkesin “elimizin altında” olduğunu söylemişti. Üst düzey bir Lübnanlı yetkili Reuters'e yaptığı açıklamada, Beyrut'un, ABD'nin ateşkes önerisinde İsrail güçlerinin güney Lübnan'dan daha hızlı çekilmesini de içerecek değişiklikler istediğini söyledi. Bu diplomatik çaba, İsrail ile İran destekli Hizbullah grubu arasındaki çatışmayı sona erdirmek için şimdiye kadar yapılan en ciddi girişim.

Bir yılı aşkın süredir devam eden çatışma, Gazze savaşının bölgesel yansımalarının bir parçası. Lübnan'ın Baalbek al-Hermel valisi Beşir Kader X platformunda yaptığı açıklamada, İsrail'in eyalete düzenlediği saldırılarda en az 47 kişinin öldüğünü ve 22 kişinin yaralandığını belirtti ve kurtarma operasyonlarının devam ettiğini ifade etti.

Suriye sınırındaki vilayet Hizbullah tarafından kontrol ediliyor. Başkent Beyrut, Hizbullah kontrolündeki güney banliyölerine düzenlenen 12 hava saldırısıyla sarsıldı. İsrail'in eylül ayında başlattığı saldırıdan bu yana bölge sakinlerinin çoğu bölgeden kaçtı.

İsrail ordusu saldırıların Hizbullah'ın altyapısını hedef aldığını ve önceden uyarılarda bulunarak ve gerekli önlemleri alarak sivillere verilen zararı en aza indirdiklerini belirtti. İsrail Ulusal Acil Servisi Magen David Adom (MDA), dün İsrail'in kuzeyindeki Nahariye kasabasında 30 yaşındaki bir adamın, roket parçasının isabet etmesiyle öldüğünü duyurdu.

Nahariye Belediye Başkanı Ronen Marili, İsrail'in kamu yayıncısı Radio Kan'a konuştu: “İsrail hükümeti benim güvenliğimi, halkımı ya da kuzeyde (kuzey İsrail) yaşayanları korumuyor. Bu koşullarda yaşamak mümkün değil” dedi. İsrail ordusu yaptığı açıklamada, “Lübnan'dan Nahariye'ye doğru yaklaşık on roket atıldı. Mermilerin çoğu durduruldu ve düştükten sonra türü belirlendi" ifadelerini kullandı.

Kanal 12, üç roketin sahil kasabasına düştüğünü belirtti. Hizbullah'a bağlı Al-Manar TV haberinde, Nahariye ve çevresine roket atıldığını doğruladı.

Hochstein, İran destekli Hizbullah'ın müzakere yetkisi verdiği Meclis Başkanı Nebih Berri'nin de aralarında bulunduğu yetkililerle Lübnan'da iki gün süren görüşmelerde ilerleme kaydedildiğini duyurduktan sonra İsrail'e uçtu. Beyrut'tan ayrılmadan önce Hochstein, mümkünse bir anlaşma yapmaya çalışmak için İsrail'e gideceğini söyledi. Diplomatik çabalar, İsrail'in Eylül ayında Hizbullah'a karşı başlattığı saldırıdan bu yana Lübnan'ı kasıp kavuran, ülkenin büyük bölümüne hava saldırıları düzenleyen ve Lübnan topraklarına yayılan çatışmayı sona erdirmeyi amaçlıyor.

El Cezire tarafından yayınlanan görüntülerde, Lübnan'ın güneyinde, sınırdan yaklaşık altı kilometre uzaklıkta bulunan ve Hizbullah savaşçıları ile İsrail güçleri arasındaki kara çatışmalarının odak noktası olan Khiyam kasabasından yükselen yoğun dumanlar görüldü. İsrail, Hizbullah'ın roket saldırıları nedeniyle kuzeyden tahliye edilen on binlerce İsraillinin evlerine dönebilmelerini sağlamayı amaçladığını söylüyor. Hizbullah, Gazze savaşının başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana müttefiki Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas ile dayanışma amacıyla sınır ötesine ateş açıyor.

İsrail'in Eylül ayında başlattığı saldırılardan bu yana ağır kayıplar veren Hizbullah, bu hafta Tel Aviv'i hedef alarak İsrail'e roket atmaya devam ediyor ve savaşçıları güneyde İsrail güçleriyle çatışmalara giriyor. Lübnan Sağlık Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, İsrail saldırılarının Lübnan'da en az 3 bin 583 kişinin ölümüne neden olduğunu ve bunların çoğunun İsrail'in eylül ayından bu yana sürdürdüğü saldırılar sırasında öldüğünü söyledi. Verilen sayıda, ölenlerin ne kadarının sivil ne kadarının savaşçı olduğu bilgisine yer verilmedi.

Bakanlık, çarşamba günü 25 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. İsrail, Hizbullah'ın İsrail'in kuzeyinde ve işgal altında bulunan Golan Tepeleri'ndeki saldırılarında 100'den fazla kişinin öldüğünü, bunların arasında kuzey İsrail ve Golan'a düzenlenen saldırılarda ve güney Lübnan'daki çatışmalarda ölen 70'ten fazla askerin de bulunduğunu belirtti.