Filistin vicdanında yaşayan ve yerinden edilmişlerin açlığını yatıştıran portakallar hakkında!

Gazze'de yerinden edilmiş insanların erişebildiği tek meyve.

Gazze ile İsrail arasındaki sınır bölgesinde yer alan portakal ağaçları meyve veriyor (Shutterstock)
Gazze ile İsrail arasındaki sınır bölgesinde yer alan portakal ağaçları meyve veriyor (Shutterstock)
TT

Filistin vicdanında yaşayan ve yerinden edilmişlerin açlığını yatıştıran portakallar hakkında!

Gazze ile İsrail arasındaki sınır bölgesinde yer alan portakal ağaçları meyve veriyor (Shutterstock)
Gazze ile İsrail arasındaki sınır bölgesinde yer alan portakal ağaçları meyve veriyor (Shutterstock)

Hüsam Maruf

Gazze'nin kuzeyinde yaşayan Filistinli bir genç kısa bir zaman önce sosyal medyada bir fotoğraf paylaştı. Fotoğraf ile birlikte paylaştığı mesajında 100 gün süren savaşın ardından portakal yiyebildiğini ifade etti. Bu, Filistinli gencin 7 Ekim'den bu yana yiyebildiği ilk meyve. Bu paylaşımında genç adam, canlanma ve iyileşme sürecini anlatıyor ve savaş sırasında yangın yerine dönen Gazze'de bulunan tek meyvenin portakal olduğunu şu sözlerle belirtiyor: “Genç bir adam ve saygın bir çiftçi vardı. Çocuklara bedava portakal dağıtıyordu ve topların korkunç sesine rağmen portakalların tadı normalden daha tatlıydı.”

Bu Filistinlinin durumu, savaş sırasında Gazze Şeridi'nde iki milyondan fazla Filistinlinin içinde bulunduğu sefil yaşam koşullarını yansıtıyor. Tüm uluslararası sözleşmeler insanları açlıktan ve kuşatmadan korumayı öngörse de İsrail masum sivilleri sıkı bir kuşatma altına aldı. Gazze halkına gıda tedariğini tümüyle engelleyip dünyaya karşı kibirlenerek onların kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmalarına neden oldu.

Portakal, savaş sırasında yerinden edilenlerin bir dereceye kadar erişebildiği neredeyse tek meyve. Bu kış meyvesi zaman zaman aç, yerinden edilmiş insanların damarlarını nemlendiriyor ve içinde bulundukları sefalet koşullarında açlıklarını yatıştırıyor.

Bu kış meyvesi zaman zaman aç, yerinden edilmiş insanların damarlarını nemlendiriyor ve içinde bulundukları sefalet koşullarında açlıklarını yatıştırıyor.

Portakal bir arkadaştır

Portakal, özgürlük mücadelesi tarihi boyunca Filistin hafızasıyla en yakından ilişkilendirilen doğal kaynaklardan biri olarak kabul edilir. Portakal ağaçları ve meyveleri, Nekbe öncesinde, Nekbe sırasında ve sonrasında işgalciler tarafından ele geçirilen Filistin köylerindeki insanların nostaljik manzarasının önemli bir bileşeni oldu. 

Yafa şehri ve diğer şehirlerde portakal ağacındaki Filistinli çiftçilerin görüntüleri hafızalarda tazeliğini koruyor. Bu görüntü, ülkenin işgalcilerin eline geçmeden önceki orijinal, parlak imajına dönüşü simgeliyor. Şimdi bu meyve, Filistinlinin zorlu mücadelesindeki sadık bir dost olarak geri dönüyor ve acımasız savaşın gölgesindeki yoldaşı olarak karşımıza çıkıyor.

SCDVFB
Lübnanlı sanatçılar, Lübnan’ın güneyinde İsrail sınırında, Fatıma Kapısı yakınındaki bir duvara Yafa portakal ağacı ve Mescid-i Aksa'nın kubbesini çiziyor, 17 Aralık 2017. (AFP)

Filistin tarihi boyunca Yafa şehri, dünyanın en kaliteli portakallarını yetiştirmesiyle ünlüydü; öyle ki bu kıyı kenti, 1982 ile 1985 yılları arasında Mısır, Avrupa ve Türkiye'ye 30 milyon portakal ihraç etti. Gazze, Hayfa, Han Yunus ve diğer şehirler de yurt dışına portakal ihraç etti.

Filistinlilerin 19. yüzyılın başından beri yetiştirdiği portakallar arasında göbekli portakal, kan portakalı, kebbad, pomelo, Valencia portakalı, Fransız portakalı, Yusuf efendi ve başka birçok tür portakal var. Portakalların genetik mutasyonu Yafa portakalları üretti. Filistin özellikle de Yafa şehri bu portakalla meşhur oldu. Filistin'in uluslararası portakal markası ise ‘Yafa portakalı’ydı.

Portakalın somutlaşan bu önemi, onu Filistin ekonomisinin önemli bir itici gücü haline getirdi, değeri arttı ve Filistinliler için bir zenginlik simgesi olarak kabul edildi. Nekbe'den önceki hayatların canlı bir anlatımı oldu. Öyle ki, portakal, Filistin bayrağının renklerinden biri olabilirdi. Bu, portakal meyvesinin önemi ve Filistin'in günlük yaşamıyla bağlantısı göz önüne alındığında, 1929'da ‘Filistin Gazetesi’ tarafından sunulan bir öneriydi.

Portakal, Filistin bilincine bağlı kaldı ve bu toprakların insan yaşamını taşıdığı gibi, aynı zamanda onun anısını da taşıdığına dair anlamlı bir iz bıraktı

İsrail, Filistin topraklarını ele geçirdikten sonra bu sembolizmi Filistin hafızasından silmek için birçok yolu denedi, elinden geleni ardına koymadı. Bu yollardan en dikkat çekeni ‘Yafa portakalı’ markasının çalınıp İsrailli adıyla dünyaya pazarlanması ve zaman içinde çeşitli yollarla varlığının sınırlandırılmasıydı.

SDCVR
Yafa'daki portakal ağacı (Shutterstock)

Portakal, Filistin bilincine bağlı kaldı ve bu toprakların insan yaşamını taşıdığı gibi, aynı zamanda onun anısını da taşıdığına dair anlamlı bir iz bıraktı. Portakalın sevgiyle yetiştirilmesi, bu hikayenin devam etmesini sağlayarak, toprakların kaybolmaktan ve unutulmaktan korunmasına hizmet etti.

Portakal kültürü

Kültürel olarak Filistin insanı her zaman toprağa bağlı olmuştur ve Filistinli yazar ve şairler Nekbe'den sonra toprağa duyulan özlemi ve onun ayrılığının acısına daha fazla odaklanmışlardır. Ta ki insan, toprak ve toprağın meyveleri arasındaki hikayeler Filistin'in işgalden dönüş ve kurtuluşa dair anlatısında merkezi bir unsur haline gelinceye ve portakallar bu anlatıda büyük bir paya sahip oluncaya kadar.

HY5
Gassan Kenefani.

Filistinli yazar Gassan Kenefani'nin edebiyat yolculuğunu, topraklarından sürülen ve tekrar bu topraklara ayak basması engellenen Filistinlilerin hayatlarındaki acı verici değişiklikleri işlemeye adadığını görüyoruz. Kenefani'nin edebiyatındaki ayrıntılar ve semboller, insanla toprak arasındaki derin bağı vurguluyor ve Filistin bilincinde toprağın değerini artırıyor.

Kenefani, ‘Hüzünlü Portakallar Ülkesinde’ isimli eserinde memleketinden zorla sürülen Filistinlilerin acısını ve çaresizliğini anlatıyor. Portakal, Kenefani edebiyatında önemli bir tema olarak ortaya çıkmış, toprak ve sıradan bir çiftçinin bağı ile insan ve sıradan günlük yaşamı arasındaki yakın ilişkiyi vurgulamıştır.

Hikâyedeki tüm karakterleri, kaçışı olmayan büyük acılar içinde, nereye giderlerse gitsinler, yeryüzüne ve yerin derinliklerine kadar onları takip eden anılarla buluyoruz.

Sınır dışı edilme ve yerinden edilmeyle ilgili bu varoluşsal işkence, Nekbe'den bu yana Filistinlilerin zihninde yer alıyor. Bugün bu işkence 2023'teki Gazze Savaşı’nda tekrarlanıyor.  Zemin cam kırıkları, cam parçacıkları ve çivilerle dolu bir sahneye dönüşüyor ve her adımda ayaklardaki yaralar daha da büyüyor.

Bu bağlamda portakal, sembolizmiyle birlikte Filistin hikayesinin anlatısının bir parçası olarak, toprağa ve yaşama duyulan özlemin ve hüzün ve acıdan tamamen arınmış olmasa da hayatın tatlı tadının yeniden kazanılmasının bir ifadesi haline gelmiştir.

Kenefani’nin Hüzünlü Portakallar Ülkesinde” adlı eserinde şu ifadeler yer alıyor: “Siz orada yığılmış olarak duruyordunuz, çocukluğunuzdan uzaktınız, portakal topraklarından uzakta olduğunuz gibi... Portakal, bize bir çiftçi tarafından dikilen ve meyve veren, sulama işini yapan el değiştikçe soluyan bir meyve olarak anlatıldı.”

Duygusal sendrom

Şair Mahmud Derviş ise ‘Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü’ adlı kitabında Nekbe sonrası Filistin neslinin acılarına geniş yer ayırdı. Filistin köylerindeki gerçek olaylara dayanan çok sayıda diyalog aracılığıyla dehşetli Filistin hikayesini anlatarak İsrail'in Filistinlileri topraklarından sürerken yaptığı vahşeti gözler önüne serdi.

SCDEVR
Mahmud Derviş

Derviş, ‘Filistinli Sevgili’ adlı eserinde Filistinlilerin acısını, yerinden edilen ve vatanından ayrılmak zorunda kalan vatan aşıklarının acısıyla birleştiriyor. Sevdiklerinden ayrı kalmanın bedeni yok eden duygusal sendromunu ortaya çıkarıyor.

Derviş eserinde şu ifadeleri kullanıyor: "Portakalları severim, limanlardan nefret ederim." Şair burada toprağa olan sevgisini ve toprağa dair olan şeylere karşı bağlılığının yanı sıra vatanında ayrılma ve yabancılaşmaya olan nefretini vurguluyor.

Derviş, portakalları bir insan gibi tasvir etmiş ve onları yaşayan ve ölen varlıklar olarak görmüştür. Eserlerinde portakallar için mezarlıklar inşa edilmiş ve cenaze törenleri düzenlenmiştir. Bu durum portakalın Filistinlilerin yaşamındaki önemini vurgulamaktadır. Sembolik ve estetik bir değere sahip olan portakal, hayat öğretmeni ve insan ve toprak arasındaki bir ortaklık olarak kabul edilmiştir.

Derviş eserinde şu ifadeleri kullanmıştır: "Sonbahar bedenimin içinden portakal cenazesi gibi geçti."

Portakal daima var olan bir sembol olarak kalıyor

Öte yandan, Filistin güzel sanatında, sanatçıların acılarını, özlemlerini ve kararlılıklarını portakal aracılığıyla ifade ettikleri yansımalar ön plana çıktı.

SCEVEF
Lübnanlı sanatçılar, Lübnan’ın güneyinde İsrail sınırında, Fatıma Kapısı yakınındaki bir duvara Yafa portakal ağacı ve Mescid-i Aksa'nın kubbesini çiziyor, 17 Aralık 2017. (AFP)

Örneğin, resim sanatçı Raid el-Katnani, portakalı gerçeklik ve topraktaki hakikatin simgesi olarak görüyor ve karakterleri bulanık bir şekilde tabloya yerleştiriyor. Portakal, tüm açıklığıyla görünen bir şekilde ortaya çıkarken, karakterlerde yok olma ve nesilden nesile yeniden doğma gerçeği göze çarpıyor. Portakal, toprak gibi, zaman içinde daima var olan bir sembol olarak kalıyor.

Öte yandan resim sanatçı Abdülaziz İbrahim, eserlerinde portakalı dikenli teller ve kanla ilişkilendirerek, sürekli kanayan Filistinli duygusunu anlatan lirik destan sunuyor. 1948'den bu yana yaşam mücadelesi veren bir portakalın derinliklerinden bir an için insan kanının aktığını hayal etmek bile mümkün. İbrahim bir başka eserinde ise portakala sarılan ve gözlerini kapatan Filistinli bir kadını tasvir ediyor. Tablo, Filistinli ile onun en sevdiği meyve arasındaki sürekli benzerliği simgelediğinden, portakal sanki bir oğul, bir güvence ve hatta bir bütün olarak hayatmış gibi gösteriliyor.

Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.