Philadelphia (Selahaddin) Ekseni neden önemli?

İsrail ordusunun hava saldırıları sonrası Gazze Şeridi'ndeki Bureyc Mülteci Kampı üzerinde yükselen dumanlar (EPA)
İsrail ordusunun hava saldırıları sonrası Gazze Şeridi'ndeki Bureyc Mülteci Kampı üzerinde yükselen dumanlar (EPA)
TT

Philadelphia (Selahaddin) Ekseni neden önemli?

İsrail ordusunun hava saldırıları sonrası Gazze Şeridi'ndeki Bureyc Mülteci Kampı üzerinde yükselen dumanlar (EPA)
İsrail ordusunun hava saldırıları sonrası Gazze Şeridi'ndeki Bureyc Mülteci Kampı üzerinde yükselen dumanlar (EPA)

Mısır'ın Gazze Şeridi sınırına komşu olan Philadelphia (Selahaddin) Ekseni son iki haftadır Mısır ile İsrail arasında gerilimin tırmandığı nokta haline geldi. Mısır'ın ‘İsrail'in sınır ekseninde güvenlik kontrolünü ele geçirme çabalarını’ reddetmesi üzerine Kahire ve Tel Aviv, son günlerde bu konuda ‘sert’ olarak nitelendirilen açıklamalarda bulundu. Mısırlı bir yetkiliye göre, Mısır, İsrail’in bu yönde atacağı herhangi bir adımı ‘Mısır-İsrail ilişkilerine yönelik ciddi risk oluşturacak kırmızı bir çizgi’ olarak değerlendiriyor.

İsrail'in 2005 yılında Gazze Şeridi'nden tek taraflı olarak çekilmesinden bu yana, Philadelphia Ekseni Mısır ile İsrail’in bu kadar gündeminde olmamış, bugünlerde olduğu gibi eksenin kaderi ve yol açabileceği olası yansımaları mercek altına alınmamıştı.

Mısır ile İsrail arasında 1979 yılında imzalanan Camp David Anlaşması kapsamındaki tampon bölgenin bir parçası olan Philadelphia Ekseni, sadece yüzlerce metrelik bir genişliğe ve Akdeniz'den Sina Yarımadası ile Gazze Şeridi arasındaki Filistin topraklarındaki Kerem Şalom Sınır Kapısı’na kadar 14,5 kilometrelik bir uzunluğa sahip.

Mısır ile İsrail arasında 1979 yılında barış anlaşması imzalanması, askeri güçlerin Philadelphia Ekseni çevresinden çekilmesini öngörüyordu. İsrail, 2005 yılının ağustos ayı ortalarında Gazze Şeridi'nden çekilip, Avrupa Birliği'nden (AB) gözlemcilerin nezaretinde sınır bölgeleri ve sınır kapılarını denetleyen Filistin Yönetimi'ne teslim edene kadar bölgeyi kontrol etti.

İsrail ile Mısır arasında 2005 yılının eylül ayında İsrail'in 1979 tarihli barış anlaşmasının güvenlik eki olarak kabul ettiği Philadelphia Anlaşması imzalandı. Genel ilke ve hükümlerine tabi olduğunu belirten ve Mısır ordusunun Gazze Şeridi'ni ayıran sınıra konuşlandırılmasını öngören anlaşmaya göre bölgede; ‘terörle mücadele, sınır ötesi sızma girişimlerini, kaçakçılık faaliyetlerini ve tünelleri tespit etme’ gibi görevleri olan yaklaşık 750 Mısırlı sınır muhafızı konuşlandırıldı.

tyuköı
Gazze'nin kuzeyinden yerinden edilen Filistinliler, Mısır ile Gazze Şeridi'ni ayıran duvarın yakınlarında yürürken (DPA)

Hamas Hareketi, 2007 yılında Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele aldı. Dolayısıyla Philadelphia Ekseni de Hamas’ın kontrolüne geçti. Bunun üzerine İsrail, Gazze Şeridi'ne boğucu bir abluka uyguladı. Hamas’ın 7 Ekim'de İsrail’e karşı başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından İsrail, Gazze Şeridi'ni dört bir yandan kuşatmaya başladı. Dolayısıyla Philadelphia ekseni, İsrail'in Gazze Şeridi’ni tamamen kuşatma planında hedeflenen en önemli stratejik bölgelerden biri haline geldi.

İsrail gerilimi tırmandırıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, aralık ayı sonlarında düzenlenen bir basın toplantısında, Philadelphia Ekseni’nin İsrail'in kontrolü altında olması gerektiğini söyledi. Netanyahu’nun açıklamasından bu yana Philadelphia Ekseni büyük bir ilgi görüyor. İsrail güçleri, 13 Aralık'ta direnişçilerin silah kaçakçılığı yapmak amacıyla kullandığı tünelleri yok etme bahanesiyle Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki sınır boyunca ‘olağanüstü saldırılar’ başlattı. İsrail parlamentosu Knesset'in Dış İlişkiler ve Güvenlik Komitesi tarafından kapalı kapılar ardında düzenlenen toplantısı öncesinde Netanyahu’nun açıklamalarını sızdıran İsrail Yayın Kurumu (IBA), İsrail hükümetinin Philadelphia Ekseni’ni kontrol etmeyi planladığını ortaya çıkardı. İsrail ordusu, 23 Aralık’ta Kerem Şalom Sınır Kapısı ile Refah Sınır Kapısı arasındaki sınır bölgesinde kısa bir manevra yaparak bölgede yeniden askeri hareketliliğine başladı, ancak direnişçilerle yaşanan şiddetli çatışmanın ardından geri çekildi. İsrail, o zamandan beri Philadelphia Ekseni’yle ilgili açıklamalarına hız kazandırdı. Hatta Netanyahu, birkaç gün önce Philadelphia Ekseni’nin Hamas Hareketi’ne silah akışının sağlandığı bir ‘açıklık’ olduğunu ve kapatılması gerektiğini söyledi.

 Mısır'ın tepkisi

Mısır, İsrail’in Philadelphia Ekseni’yle ilgili açıklama ve adımlarına Basın Enformasyon Kurumu Başkanı Ziya Raşvan’ın ağzından karşılık verdi. Raşvan, pazartesi akşamı yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun sözlerinin ‘yanlış iddialar ve suçlamalar içerdiğini’ söyledi. Raşvan, İsrail'in Philadelphia Ekseni'ni yeniden işgal etmeye yönelik herhangi bir adımının, Mısır-İsrail ilişkileri için ciddi bir risk oluşturacağını vurguladı.

Mısırlı yetkililer, Philadelphia Ekseni’nde İsrail askeri konuşlandırılmasını istemiyorlar. Bununla birlikte Mısır, Gazze Şeridi ile sınırında kaçakçılık faaliyetleri için kullanılan tüm tünelleri yok ettiğini açıkladı. Bu tüneller, 25 Ocak 2011 olaylarının ardından yaşanan güvenlik gelişmeleri sonrasında, Sina Yarımadası’nda faaliyet gösteren ‘terör’ örgütlerinin  silah ve patlayıcılarının kaçak yollardan girişi için kullanılmıştı.

Stratejik önem

Uluslararası İlişkiler Profesörü, Ulusal Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Başkan Yardımcısı, Filistin ve İsrail meseleleri konusunda uzman bir isim olan Tarık Fehmi, Mısır'ın, İsrail'in Mısır ile Gazze sınırındaki tampon bölgeyi kontrol etmesiyle ilgili önerisini reddettiğini doğruladı. Mısır ile İsrail arasında bu bağlamda iş birliği olmadığını belirten Fehmi, “Çünkü bu konu bir kısmı askeri ve stratejik olan yasal kontrollere tabidir” dedi.

cd
İsrail bombardımanının ardından Gazze'nin kuzeyindeki binalar yıkıldı (AFP)

Şarku'l Avsat'a değerlendirmelerde bulunan Fehmi, İsrail'in herhangi bir şekilde bu çerçevenin dışına çıkmasının, Mısır'ın kabul etmeyeceği doğrudan ihlallere yol açacağını belirtti. Philadelphia Ekseni’nin Mısır için kırmızı bir çizgi olduğunun altını çizen Fehmi, bu kırmızı çizginin geçilmesine izin verilmeyeceğini vurguladı.

Philadelphia Ekseni’nin Mısır için önemine değinen Fehmi, şunları söyledi:

Özellikle İsrailli aşırı sağcı yetkililerin Filistinlileri yerinden etme projelerini gerçeğe dönüştürme çabaları çerçevesinde Mısır, İsrail’in stratejik açıdan önemli bu sınır bölgesindeki varlığını garanti etmiyor. Ayrıca Mısır, İsrail’in Philadelphia Ekseni’nin güvenlik kontrolünü ele almasını reddediyor. Zira böyle bir adım, Filistinlilerin topraklarındaki kararlılığını desteklemek için kırmaya çalıştığı Gazze Şeridi’ndeki kuşatmanın daha da sıkılaşmasına neden olur.

İsrail televizyonu Kanal 12, 10 Ocak'ta Kahire’nin, Tel Aviv'in Philadelphia Mihver bölgesinin güvenliğinin İsrail tarafından sağlaması yönündeki talebini reddettiğini bildirdi. Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, bu ayın başlarında Mısır’ın Philadelphia Ekseni’nde gözetim ve sensör cihazlarının yerleştirilmesi konusunda İsrail ile iş birliğine vardığını yazmış, ancak Kahire bu haberleri yalanlamıştı.

‘Mısır'a karşı bir tür taciz’

Şarku’l Avsat’a konuşan eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hüseyin Haridi, İsrail'in Philadelphia Ekseni’yle ilgili artan açıklamalarını, ‘Mısır'a karşı bir tür taciz’ olarak nitelendirdi. Barış anlaşmasına rağmen İsrail'in Mısır’ı halen ‘güvenliğine yönelik ilk tehdit’ olarak gördüğünü söyleyen Haridi, “İsrail’in sınır bölgesinin güvenlik kontrolüne ilişkin dozunu giderek artırdığı gerilim, İsrail'in Mısır sınırında doğrudan var olmayı ne kadar istediğinin bir göstergesi” diye konuştu. Haridi, bu gerilimi gerek Filistinlileri desteklemek gerek İsrail'in savaştan sonra Gazze Şeridi'nin geleceğine ilişkin planlarına karşı çıkmak açısından olsun, Mısır'ın rolünü etkisiz hale getirmeye yönelik ‘bir tür baskı’ olarak yorumladı.

Meselenin İsrail içine ve Tel Aviv'in müttefiklerine verilen mesajlarla da ilgili olduğuna dikkat çeken Haridi, savaşın süresinin uzatıldığını ve İsrail’e göre halen ‘tehdit kaynakları’ olduğunu belirtti. İsrail’in bakış açısına göre, tehdide karşı koymak için her türlü önlemin alınmasının mübah olduğunu ifade eden Haridi, bunu ‘İsrail’in Mısır’ı terörize etmeye ve tehdit etmeye yönelik açık bir girişimi’ olarak değerlendirdi. Mısır'ın buna verdiği tepkinin medya üzerinden yapılan basit açıklamalardan ‘daha büyük ve daha güçlü’ olması gerektiği çağrısında bulunan Haridi, aynı zamanda Arap ülkelerinin Mısır'ın tutumunu açıkça desteklemelerine ihtiyaç duyulduğunu, çünkü İsrail'de bu tür tutumların dikkatle izlendiğini ve değerlendirildiğini söyledi.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.