Lübnan ve yeni ‘cihatçı örgütlerin’ ortaya çıkışı: Siyasi eylemleri ve rollerinin sınırları

İzzetu’l-İslam Tugayları adlı örgüt Suriye'nin güneyinden mi geldi?

Güney Lübnan’daki Kuleyle beldesi yakınlarında 19 Ocak’ta İsrail yürüyüşüne düzenlenen baskında öldürülen bir Hamas savaşçısının cenazesi (AFP)
Güney Lübnan’daki Kuleyle beldesi yakınlarında 19 Ocak’ta İsrail yürüyüşüne düzenlenen baskında öldürülen bir Hamas savaşçısının cenazesi (AFP)
TT

Lübnan ve yeni ‘cihatçı örgütlerin’ ortaya çıkışı: Siyasi eylemleri ve rollerinin sınırları

Güney Lübnan’daki Kuleyle beldesi yakınlarında 19 Ocak’ta İsrail yürüyüşüne düzenlenen baskında öldürülen bir Hamas savaşçısının cenazesi (AFP)
Güney Lübnan’daki Kuleyle beldesi yakınlarında 19 Ocak’ta İsrail yürüyüşüne düzenlenen baskında öldürülen bir Hamas savaşçısının cenazesi (AFP)

Samir Zureyg

İzzetu’l-İslam Tugayları adlı bir örgüt 15 Ocak’ta basın ve sosyal medya ağları üzerinden yayınlanan açıklamayla kurulduğunu ve Şeba Çiftlikleri'nin bulunduğu Lübnan’ın dar sınır şeridinde İsrail ordusuna karşı bir operasyon gerçekleştirdiğini duyurmasıyla Güney Lübnan'da sahneye yeni bir aktör çıkmış oldu. Böylece bölgede faaliyet gösteren örgütlere ve silahlı gruplara katılan İzzetu’l-İslam Tugayları, halen gizemini korumaya devam ediyor. Bu yeni aktör, Filistinli mi, Lübnanlı mı? Hizbullah'ın Lübnan'ın cihad sahnesinin tamamını kontrol etmesi bakımından hangi amaçla ortaya çıktı?

Cihatçı ‘dükkanları’

Öncelikle şunu belirtelim, eğer bu açıklama olmasaydı İzzetu’l-İslam Tugayları’ndan kimsenin haberi olmayacaktı, bu da ortaya çıkmasının dahi başlı başına kasıtlı ve amaçlı bir eylem olduğu anlamına geliyor. Açıklamaya göre İzzetu’l-İslam Tugayları savaşçılarının sınır çitini aşmayı başarması ve İsrail askerlerinden oluşan bir devriyeyle sıfır mesafeden çatışmaya girmesi ve bunun sonucunda 3 savaşçısının öldürülmesi dikkat çekici görünüyordu. Açıklamada üç kişilik öncü bir gözetleme grubunun onlardan önce bölgeye sızdığı ve iki gün önce İsrail'in aynı noktayı bombalaması sonucu öldürüldükleri de belirtiliyordu.

Her ne kadar yeni örgütün ve savaşçılarının kimliği, özellikle Hizbullah, Hamas Hareketi ve Lübnan’daki Cemaati İslam tarafından onaylanıp onaylanmadığı belirsizliğini korusa da onlardan biri değil. Örgütün ölen üyelerinin cesetleri İsrail ordusunun eline geçse de kimliklerini ve hedeflerini belirlemek için güvenilebilecek bazı işaretler ve sızdırılan bilgiler var.

Bu işaretlerin başında Hizbullah'ın tüm sınır bölgesini kontrol etmesi ve silahlı kişilerin çatışma bölgelerinin derinliklerine onun onayı olmadan ulaşmasının imkansız değilse de oldukça güç olması geliyor. Hizbullah, savaşın başlarında başkent Beyrut'un güney banliyösündeki karargahında bir operasyon odası kurdu. Bu operasyon odasının görevi, Güney Lübnan’daki operasyon sahasını organize etmek ve orada kimlerin bulunabileceğini belirlemek için Lübnan güvenlik servisleriyle koordinasyon sağlamaktı.

Hizbullah, savaşın başlarında başkent Beyrut'un güney banliyölerindeki karargahında görevi, Güney Lübnan’daki operasyon sahasını organize etmek ve orada kimlerin bulunabileceğini belirlemek için Lübnan güvenlik servisleriyle koordinasyonu sağlamak olan bir operasyon odası kurdu.

İkinci olarak İzzetu’l-İslam Tugayları’nın açıklaması, İran'ın askeri ve siyasi nüfuza sahip olduğu ülkelerde, özellikle de benzer onlarca örgütün faaliyet gösterdiği Suriye’nin kuzeyinde çok sayıda örgüt ve silahlı grup kurarak izlediği stratejiyle karşılaştırılmalı. İran, bu örgüt fazlalığını herhangi bir doğrudan siyasi sonuç doğurmadan baskı ve müzakere kartı olarak kullanma konusunda uzman. Gerektiğinde bir örgütü kolayca reddedilebilir ya da ortadan kaldırılabilir. Bu örgütlerin küçük boyutlarda olmaları da kendilerine belirlenen çerçeveden sapmalarına engel teşkil ediyor. Aynı strateji Lübnan’da Hizbullah tarafından izleniyor. Hizbullah, kendisine karşı herhangi bir gerçek muhalifin ya da rakibin ortaya çıkma ihtimalini önlemek amacıyla, özellikle Sünni sahnede varlığı ve nüfuzu sınırlı, solmuş örgütlerden oluşan geniş bir örgüt ağını destekliyor. Bu strateji, Lübnan'da alışveriş yapılan küçük boyutlu yerler olan ‘dükkanlar’ adıyla anılıyor.

Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi'nden siyasi araştırmacı ve öğretim görevlisi Makram Rabah bir televizyon kanalında yaptığı yorumda şunları söyledi:

Güney Lübnan’daki her askeri eylemin Hizbullah tarafından onaylanması gerekiyor, çünkü operasyon sahasını kontrol ediyor. Bu yüzden ancak o onaylarsa yeni silahlı örgütler (diğer bir deyişle cihatçı dükkanları) ortaya çıkabilir.

Rabah, İran ile ABD arasındaki müzakereler için şartların iyileştirilmesi amacıyla en-Nur Tugayları benzeri daha fazla örgütün ortaya çıkmasını bekliyor.

Örgütün üyeleri Filistin diasporasının başkentinden

Öte yandan İzzetu’l-İslam Tugayları üyelerinin nereden geldiğine dair bilgiler çelişkili. Hizbullah'a yakın kaynaklar, bu kişilerin ‘güney sınırına Lübnan’ın içinden değil, Suriye'nin güneyinden geldiklerini, burada Lübnan’ın ve Suriye’nin güneyi ile işgal altındaki Filistin toprakları arasındaki sınırların kesiştiği noktalardan birinden Şeba Çiftlikleri'ne girdiklerini’ söylüyorlar.

Aynı kaynaklar bu kişilerin Filistinli olduklarını ve Hizbullah’ın bu yeni aktörlerin ortaya çıkmasıyla hiçbir ilgisinin olmadığını belirttiler.

Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen siyasi yazar Daoud Rammal, Rusya merkezli haber sitesi Sputnik'e yaptığı açıklamada, “Bu tür örgütlerin ortaya çıkışından en başta Hizbullah zarar görüyor. Ancak Suriye hükümetinin eli kolu bağlı olduğu işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeyine komşu olan Suriye sınır bölgelerinin kontrolü İran ve ona bağlı güçlerin elinde” dedi.

fdvbgrth
Hamas liderlerinden Salih el-Aruri’nin 2 Ocak'ta Beyrut'un güney banliyölerinde İsrail’in suikastına uğradığı daire (Reuters)

Diğer taraftan güvenlik kaynaklarından sızdırılan bilgiler, bu örgütün üyelerinin Güney Lübnan'ın Sayda şehrindeki Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’ndan Filistinliler olduğuna işaret ediyor. Bu durum bize, geçtiğimiz eylül ayında Lübnan'daki Filistinlilerin yaşadığı en büyük mülteci kampı olan Ayn el-Hilve’de, Lübnan devletiyle yapılan bir anlaşma çerçevesinde kampların güvenliğinden sorumlu olan Fetih Hareketi (El Fetih) ile radikal İslamcı örgütler arasında kampta Filistin Ulusal Güvenlik Güçleri adıyla bilinen örgütün liderinin suikasta uğramasından sonra yaşanan olayları ve çatışmaları hatırlatıyor. Filistin Ulusal Güvenlik Güçleri’nin, Hamas Hareketi ve Hizbullah'tan lojistik ve siyasi destek aldığı biliniyor.

Hizbullah, yeni kurulan örgütleri destekledi ve onları, Filistin diasporasının başkenti olarak görülen Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’nın güvenliğinin sağlanmasında ortak güç haline getirmeyi başardı. Böylece ‘terör eylemleri gerçekleştirdikleri’ suçlamasıyla haklarında adli soruşturma açılmasını engelledi.

Çatışmalar, El Fetih’in, Hizbullah'a bağlı Filistinli radikal İslamcı örgütlerin kampın güvenliğinin sağlanmasında görev almalarını kabul edene kadar durmadı. El Fetih kampın güvenliği bahanesiyle ilk kez baskı görmüyordu. Hizbullah, 1994 yılının Kasım ayında Oslo Anlaşması'nın imzalanmasının ardından bazı El Fetih üyelerinin hareketten ayrılmasını ve radikal İslamcı örgütler kurulmasını destekledi. Bu örgütleri başta Ayn el-Hilve olmak üzere Filistinlilerin kaldığı mülteci kamplarının kontrolünü Fetih Hareketi’nin elinden almaları için cesaretlendirdi. Bunun üzerine çok kısa sürede kıyasıya bir mücadele başladı. El Fetih eski Filistin lideri Yaser Arafat'ın doğrudan emriyle girdiği çatışmaların sonucunda tüm mevzilerini geri aldı.

Hizbullah, yeni kurulan örgütleri destekledi ve onları, Filistin diasporasının başkenti olarak görülen Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’nın güvenliğinin sağlanmasında ortak güç haline getirmeyi başardı. Böylece ‘terör eylemleri gerçekleştirdikleri’ suçlamasıyla haklarında adli soruşturma açılmasını engelledi.

İzzetu’l-İslam Tugayları’nın Hamas’a bağlılığının işaretleri

İzzetu’l-İslam Tugayları adı ile Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın adıyla olan benzerliği örgütün Hamas'la bağlantısı olduğunu açık bir göstergesidir. İzzetu’l-İslam Tugayları tarafından yapılan açıklamada, İsrail’e karşı Lübnan sınırından düzenlenen eylemin, İsrail'in Hamas Siyasi Bürosu Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri ve beraberindeki liderlere yönelik suikastına misilleme olduğu belirtildi. Ancak açıklamada Aruri’nin bir araya geldiği ve vakit geçirdiği Cemaati İslam’ın Lübnan'daki askeri kolu olan Fecr Kuvvetleri liderlerinin adı hiç anılmadı. Aynı şekilde Aruri'nin öldürülmesinden sadece birkaç gün sonra öldürülen Hizbullah'ın önde gelen liderinden Visam et-Tavil’in adı da açıklamada geçmedi.

Burada, Hamas'ın 4 Aralık'ta Lübnan'da Aksa Tufanı İzcileri adlı bir örgüt kurulduğunu duyurduğunu hatırlatmakta fayda var. Duyuru, Lübnan'da yoğun siyasi eleştirilerin yapılmasına neden olmuş, Hamas liderleri örgütün neden kurulduğunu izah etmek için sık sık açıklamalarda bulunmak zorunda kalmıştı.

Lübnan’da bulunan Hamas'ın Medya Sorumlusu Velid Kilani, gazetecilere yaptığı açıklamada, yeni örgütün kurulmasındaki amacın, Hamas Hareketi’nin Aksa Tufanı Operasyonu sonrasında kazandığı büyük sempatiyi ve insanların Hamas saflarına katılma arzusunu karşılamak olduğunu söyledi. Hamas'ın Lübnan'daki temsilcilerinden Ahmed Abdulhadi, gençlerin ilgisinin Hamas’ı, onların ulusal ve dini şahsiyetlerini inşa etmek için Aksa Tufanı İzcileri’ni kurmaya ittiğini açıkladı.

Aksa Tufanı Operasyonu’nun halkta büyük bir coşku yarattığına şüphe yok. Bu da Hamas'ı Sünni yelpazenin çeşitli renkleriyle, özellikle Selefi çevrelerle iletişim kanallarını genişletmeye çalışmaya motive etti.

Ancak bu konuda hiçbir zaman geri adım atmadı. Hamas'ın üst düzey yöneticilerinden Ali Baraka, Aksa Tufanı İzcileri örgütünün kurulduğunun açıklanmasından önce kasım ayı başlarında Güney Lübnan'ın Tire şehrindeki bir konferansta ‘kurtuluş ve geri dönüş savaşına hazırlık için askeri kanatların oluşturulması’ çağrısında bulunmuştu. Tüm bunlar İzzetu’l-İslam Tugayları’nın Hamas'ın siyasi ve askeri açıdan kullanmaya çalıştığı bir çocuğu olduğunu gösteriyor. Burada “İzzetu’l-İslam Tugayları Hamas’ın tek çocuğu mu, yoksa başka çocukları da var mı?” sorusu ortaya çıkıyor.

sdvferb
Lübnan topraklarını bombalayan bir topçu birliğinin yakınlarındaki bir İsrail askeri, 15 Ocak (Reuters)

Aksa Tufanı Operasyonu’nun halkta büyük bir coşku yarattığına şüphe yok. Bu da Hamas'ı çeşitli Sünni çevrelerle, özellikle Selefi çevrelerle ve gençlerle iletişim kanallarını genişletmeye ve ‘direniş ekseniyle’ yakınlaşmaya çalışmaya motive etti. Dini söylem, özellikle cihadı teşvik eden Kur'an ayetleri ve hadislerin sık sık kullanılmasıyla genel olarak gençler arasında cihadın popülerlik kazanmasına katkıda bulundu.

Hamas, profesyonel olmayan kişileri askeri koluna dahil edemediğinden ve Aksa Tufanı İzcileri’nin kurulmasına yönelik olumsuz tepkileri aldıktan sonra, Hizbullah tarzında küçük gruplar oluşturarak onları eğiterek ve teşvik ederek cihatçı gruplara kitlesel katılımı cazip hale getirme fırsatı yakalamaya çalıştı.

Cihat atmosferin çocukları

İzzetu’l-İslam Tugayları’nın kurulduğunun duyurulmasına birkaç gün kala İsrail’in Metula yerleşim bölgesi yakınlarında bir yerde 18 yaşında ayağı kesilmiş bir gencin cesedi bulundu. Lübnan’ın Sayda şehrinden olan bu genç iki ay önce evinden ayrılmıştı ve kendisinden haber alınamıyordu. Yarı resmi anlatıya göre genç bir silah satın aldı ve ‘düşmanla’ savaşmak için tek başına yola koyuldu. Bir öğrencinin silahı nereden aldığı, kimin silah kullanması için eğittiği ve aradan geçen bu iki ayı nerede geçirdiği ise belirtilmiyor. Emniyet kaynakları, genç çocuğun mevcut cihatçı atmosferden etkilendiğini ve bu yüzden kendisini eğiten ve ona silah veren Filistinli gruplardan birinin kampına katıldığını söylüyorlar.

Güvenlik kaynaklarından sızdırılan bilgilere göre pazartesi günü çoğunluğu Lübnan'ın kuzeyindeki Trablusşam ve Akkar şehirlerinden olan birkaç gençten oluşan bir grubun kurulduğu ortaya çıktı. Kendi aralarında küçük bir tekne satın almak için anlaşan gençler, İsrail'in derinliklerinde bir eylem gerçekleştirmek üzere Lübnan’ın güneyindeki Sayda şehrinin kıyısından yola çıktılar, ancak grup üyelerinden biri aynı zamanda güvenlik servislerinden birinin muhbiriydi ve tutuklanmalarına yol açan bilgiyi sızdırdı. Peş peşe gelen bu olaylar Lübnan basınında “Radikal gruplar İsrail'le savaşma bahanesiyle Lübnan'a baskı yapmak için geri mi döndüler?” sorusunun sorulmasına neden oldu.

Hizbullah, kendisini İsrail'e karşı direnişin destekçisi olarak sunarak Sünnileri kendi tarafına çekmeyi başardı. Ancak bu durum, Hıristiyanların endişelerini ve radikal İslamcı grupların geri dönüşü tehlikesini artırdı.

Tüm bunların Hizbullah'ın büyük başarısı olduğu düşünülebilir. Zira kendisini İsrail'e karşı direnişin destekçisi olarak sunarak Sünnileri kendi tarafına çekmeyi başardı. Şarku'l Avsat'ın Majalla'dan aktardığı analize göre bu durum bir yandan Hıristiyanların endişelerini ve radikal İslamcı grupların geri dönüşü tehlikesini artırırken, diğer yandan Hizbullah’ın savaşmak için Suriye'ye girmesinden sonra inşa ettiği anlatıyı destekliyor.

​Her şeyden önemlisi kendisiyle anlaşmanın tek alternatifinin sadece Hizbullah’ın ‘cihatçı dükkanları’ kaosunu ve cihatçı sayısındaki patlamayı durdurabileceğinin ve özellikle Salih el-Aruri ve arkadaşlarının cenazesinde ortaya çıkan ve özellikle Hıristiyanlar arasında Lübnan'daki Filistin diasporasının geçmişin mirasını yeniden canlandırmasına ilişkin kaygıyı artıran sahnelerin ve sembollerin ortaya çıkmasından sonra, kuruluşundan bu yana ilk kez Lübnan'da açıkça askeri eylem yapan Hamas, durumu kontrol edebileceğinin anlaşılmasını sağlayarak elini güçlendirdi.

Bu gençler ve üyesi oldukları küçük grupların Filistin davasına hizmet ettiklerine ve Allah rızası için çabaladıklarına inanırken, yalnızca siyasi masada etkililer. Daha büyük silahlı grupların ise İsrail'le mücadelede ya da Gazze'deki cehennemi hafifletmede hiçbir rolleri yok. Tıpkı cihatçı yıldızı hiç yükselmemiş olan Cemaati İslami’nin yaptığı gibi içeride istikrarı bozmaya ve muhalif sesleri bastırmaya yönelik bir silah olmaktan ibaretler. Hatta Cemaati İslami, silahlı gösterilerini daha çok örgüt içine ve genel olarak Sünnilere yönelik mesajlar vermek için kullanıyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



İsrail ordusu, Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı yakınına ve Genelkurmay karargahına hava saldırısı düzenledi

TT

İsrail ordusu, Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı yakınına ve Genelkurmay karargahına hava saldırısı düzenledi

İsrail bugün Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı karargahına hava saldırısı düzenledi. (Reuters)
İsrail bugün Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı karargahına hava saldırısı düzenledi. (Reuters)

Bu sabah erken saatlerde Suriye'nin güneyindeki Suveyda kentinde Suriye hükümet güçleri ile yerel Dürzi militanlar arasındaki çatışmalar yeniden başlarken, İsrail dünden bu yana Suriye'nin güneyindeki Suveyda ve Dera ile sınırlı tuttuğu saldırılarını bugün Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesini de kapsayacak şekilde genişletti. Duruma müdahalesini arttıran İsrail, başkent Şam’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Genelkurmay Başkanlığı karargâhı yakınlarına art arda saldırılar düzenledi.

Saldırılar, Suriye hükümetinin, hükümet güçlerinin kentin kontrolünü ele geçirmesinden bir gün sonra Suveyda'da çatışmaların yeniden başladığını açıkladığı sırada gerçekleşti. Suriye resmi haber ajansı SANA, Savunma Bakanlığı'nın bugün yaptığı açıklamada, ‘yasadışı’ grupların Suveyda'daki ulusal hastaneyi ordu ve iç güvenlik güçlerine karşı operasyonları için bir merkez olarak kullandıklarını ifade ettiğini aktardı.

Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi, silahlı gruplara mensup çok sayıda keskin nişancının hastanenin çatılarında konuşlandığını ve hükümet güçlerini yoğun bir şekilde hedef aldığını bildirdi. Medya ve İletişim Dairesi tarafından yapılan açıklamada, “Hastane ve çevresinin temizlenmesi ve Sağlık ve Acil Durum bakanlıkları yetkililerinin hastaneye girmesine izin verilmesi için defalarca çağrı yaptık, ancak şu ana kadar herhangi bir yanıt alamadık” denildi.

cd
Suveyda'daki çatışmaların ardından ordu ve güvenlik güçleri kente konuşlandı. (EPA)

İsrail, önceki gün Suriye'nin güneyindeki Suveyda ve Dera ile sınırlı kalan saldırılarını bugün Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Genelkurmay Başkanlığı karargâhı çevresini de kapsayacak şekilde genişletti.

İsrail ordusu bugün yaptığı açıklamada, Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesinin girişini hedef aldığını ve Suriye ile sınır bölgesindeki güçlerini takviye edeceğini duyurdu. İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee bugün yaptığı açıklamada, ordunun Suriye ordusunun başkent Şam'daki Genelkurmay Karargahı’nın girişine saldırı düzenlediğini bildirdi. Adraee yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun ‘Suriye'deki Dürzi vatandaşlara yönelik gelişmeleri ve eylemleri izlemeye devam ettiğini’ belirterek, siyasi direktifler doğrultusunda bölgede saldırılar düzenlediklerini ve farklı senaryolara karşı tetikte olduklarını söyledi. Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesinin girişine yapılan saldırıdan birkaç saat sonra İsrail savaş uçakları, Şam'ın kalbindeki bu askeri bölgeye yeni saldırılar düzenlemek üzere geri döndü. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Suriye'ye yönelik acı verici saldırıların başladığını söyledi. Katz, “Şam'a verilen sinyaller sona erdi ve şimdi acı verici saldırılar gelecek” dedi.

Suriye resmi haber ajansı SANA bugün Şam'da bir patlama sesi duyulduğunu bildirirken, Suriye devlet televizyonu da İsrail insansız hava araçlarının (İHA) başkent üzerinde uçtuğunu duyurdu. Suriye devlet televizyonu, İsrail'in Şam'ın merkezinde düzenlediği saldırıda iki sivilin yaralandığını bildirirken, Reuters iki Suriyeli güvenlik kaynağına dayandırdığı haberinde İsrail hava saldırısının başkentteki Savunma Bakanlığı'nı hedef aldığını duyurdu. Suriye medyası daha sonra Genelkurmay Başkanlığı binasında ciddi hasar meydana geldiğini bildirdi.

Gelişmeler, Suveyda'da ilan edilen ateşkesin birkaç saat sonra çökmesinin ardından geldi. Ateşkes, insanların ölümüne neden olan ve günlerce süren kanlı mezhep çatışmalarına son vermeyi amaçlıyordu.

Suriye'nin güneyinde Dürzilerin çoğunlukta olduğu vilayette patlak veren şiddet olayları, çeşitli mezhepler arasındaki ayrışmaları gün yüzüne çıkardı.

yjuı
Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyda'ya giren Suriye güvenlik güçleri, 15 Temmuz 2025 (Reuters)

Suriye güvenlik güçleri pazartesi günü Dürzi militanlar ile Bedevi aşiretler arasındaki çatışmaları kontrol altına almak üzere bölgeye sevk edilmiş, ancak Dürzi militanlarla çatışmaya girmişti. İsrail pazartesi ve salı günleri hükümet güçlerine hava saldırılarıyla müdahale etti ve amacın Dürzileri korumak olduğunu söyledi.

Suriye Savunma Bakanlığı tarafından dün gece ilan edilen ateşkes kısa sürdü. Yerel bir haber sitesi olan Suveyda 24'ün haberine göre Suveyda şehri ve civar köyler günün erken saatlerinde ağır topçu ve havan topu saldırısına maruz kaldı. Şarku’l Avsat’ın Suriye resmi haber ajansı SANA’dan aktardığına göre Suriye Savunma Bakanlığı, Suveyda'daki yasadışı grupları ateşkesi ihlal etmekle suçladı. Savunma Bakanlığı kent sakinlerine evlerinde kalmaları çağrısında bulundu.

Çatışmaların başladığı pazar gününden bu yana onlarca sivil, asker ve Dürzi militan öldü. Bir kişi, evinde başından vurulan kardeşinin cesedini bir Reuters muhabirine gösterdi.

fvgthy
Suriye güvenlik güçleri mensupları Suveyda'da bir mahallede, 15 Temmuz 2025 (AFP)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün yaptığı açıklamada, Suriye hükümetini ‘Dürzileri rahat bırakması’ konusunda uyardı ve İsrail ordusunun Suriye hükümet güçleri çekilene kadar onları bombalamaya devam edeceğini vurguladı. ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack dün yaptığı açıklamada, ABD'nin ‘sükûnet ve bütünleşmeye doğru ilerlemek için’ tüm taraflarla temas halinde olduğunu ifade etti.