Mali’nin Tuaregleri… Sahra’nın cini uyanacak mı?

Etnik kökenlerinin hizmetlerden ve kalkınmadan faydalanmaması için hükümetin, kendilerini topluma entegre olmaktan alıkoymaya çalıştığına inanıyorlar.

Silahlı eylemlerin yanı sıra hükümete karşı ayaklanmalar El-Kaide ve DEAŞ örgütleriyle de bağlantılı.
Silahlı eylemlerin yanı sıra hükümete karşı ayaklanmalar El-Kaide ve DEAŞ örgütleriyle de bağlantılı.
TT

Mali’nin Tuaregleri… Sahra’nın cini uyanacak mı?

Silahlı eylemlerin yanı sıra hükümete karşı ayaklanmalar El-Kaide ve DEAŞ örgütleriyle de bağlantılı.
Silahlı eylemlerin yanı sıra hükümete karşı ayaklanmalar El-Kaide ve DEAŞ örgütleriyle de bağlantılı.

Libya devrimi ve Albay Muammer Kaddafi’ye karşı başlatılan Arap Baharı ayaklanması, Sahra Çölü’nde sessizliği bozdu ve Kaddafi güçlerinin yanında savaşan yüzlerce Tuareg militanını bölgeye gönderdi. Tuaregler, 2011’in sonlarında, rejim düşmeden önce çatışmanın sonuna yaklaşılmasıyla evlerine dönmeye başladılar. Ayrıca anlaşmaya varılan mali ödemelerin yakında durdurulacağı onlar için açık hale geldi. Tuaregler, Mali’de Azavad Ulusal Kurtuluş Hareketi’ni kurmak üzere iki grubu birleştirerek, askeri koşullarını telafi etmeye çalıştılar.

Tuaregler, savaşmaya hazır ve silahlarla donatılmış olarak geri döndüğünde yerel halk paniğe kapıldı. Özellikle Mali, Nijer ve Çad’daki bölge hükümetleri, marjinalleşmeleri ve ‘bölge ülkelerinde bol miktarda bulunan uranyum ve petrol gibi değerli madenlerden elde edilen gelirlerden daha fazla pay alma’ talepleri nedeniyle on yıllar boyunca birçok Tuareg ayaklanmasına maruz kaldı. Silahlı eylemlere girişlerinin yanı sıra hükümete karşı ayaklanmaları, El-Kaide ve DEAŞ bağlantılıydı ve komşu Burkina Faso ile Nijer’e yayılan silahlı operasyonlarda binlerce sivil öldürüldü.

Tuaregleri aşırı İslamcı örgütlerle bağlantılı olmakla suçlamak, Batı hükümetlerinin dikkatini onlara çekti. Bu Batılı hükümetler, Afrika kıyılarına kadar uzanan Sahra bölgesinde Tuareglerin, özellikle bölgenin farklı coğrafyalarında savaş deneyimi kazanmaları ve Libya savaşından kalma silahlara sahip olmaları nedeniyle terörün tohumunu ekecekleri uyarısında bulundu.

Ancak Tuaregler, etnik kökenlerinin eğitim, sağlık ve kalkınma hizmetlerinden faydalanmaması için Mali hükümetinin, bağımsızlıktan bu yana Mali toplumuna entegre olmalarını engellemek için çalıştığına inanıyor. Aynı zamanda Azavad devletini kurmak için bağımsızlık mücadelesi veriyor. Ayrıca askeri cuntanın, isimlerini çarpıtarak para kazanmak için aşırı İslamcı örgütlerle ittifak kuran haydutları Tuareg olarak tanımladığına ve bu fikrin hükümet tarafından Tuareglere yönelik nefret ve düşmanlıklara gerekçe sunmak için Malililerden destek alarak geliştirildiğine inanıyorlar.

Ulusötesi etnik kökenler

Tuaregler, Sahra Altı Afrika ve Afrika Sahel ülkelerinin tüm bölgelerinde deve sürülerinden oluşan kervanlarıyla göçebe hayata alışmış, göçebe bir Berberi etnik grubu. Sayılarının bir milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor. Tuaregler, Kuzey Afrika kökenli ve Libya’nın en güneybatısından güney Cezayir, Moritanya, Nijer, Mali ve Burkina Faso’ya kadar uzanan ulusötesi bir etnik grup. Derilerini de etkileyen mavi boyalı giysiler giydikleri için gezginlerin kendilerine verdiği isim olan ‘Mavi Adamlar’ olarak biliniyorlar. Ayrıca kendilerine ‘şerefli, özgür insanlar’ anlamına gelen ‘Imohag’ da diyorlar. Tamashek, Tamajak ve Tamahak gibi çeşitli lehçelerin dallandığı kendilerine ait bir dil konuşuyorlar.

Fotoğraf Altı: Yerel halk, savaşa hazır ve silahlarla donatılmış Tuareglerin geri dönüşü ile ilgili olarak paniğe kapıldı. (Getty)
Yerel halk, savaşa hazır ve silahlarla donatılmış Tuareglerin geri dönüşü ile ilgili olarak paniğe kapıldı. (Getty)

Tuareglerin, ilk kraliçeleri Tin Hinan’ın hükümdarlığı sırasında, MS 400 civarında çöle göç ettiklerine inanılıyor. Orta Çağ boyunca Tuaregler, Sahra ötesi ticaret yollarını kontrol ediyordu. Kuzey Mali’deki Timbuktu şehri 12’nci yüzyılda kuruldu. Burası köle, fil dişi ve tuz ticaretinin geliştiği önemli bir ticaret merkezi olarak biliniyordu. Aynı zamanda bir İslam merkezi olarak da ünlüydü. 19’uncu yüzyılın sonunda Fransızların gelişinden sonra Tuareglerin servetleri azaldı ve Mali’nin 1960’taki bağımsızlığından sonra etnik kökenleri sınır çizgileriyle ayrıldı.

Bağımsızlık aynı zamanda belirli bir mülkiyeti olmayan, ancak Tuareg kontrolü altında olan ve Mali ile Nijer hükümetleri tarafından hak iddia edilen topraklar konusunda da bir anlaşmazlığa yol açtı. Ancak Tuaregler, kuzey Mali dağlarında hükümete karşı bir gerilla savaşı başlatmakla karşı karşıya kaldılar. Ama Mali ordusu, 1964’te onları hezimete uğrattı.

Titrek zemin

Sonraki yıllarda Tuareglerin yaşam tarzı değişti ve daha da zorlaştı. Kuraklık, çölleşme ve kıtlık dalgaları 1980’lerde Afrika’yı vurarak onların Libya ve Cezayir’e göç etmelerine neden oldu. Geri dönüşlerinden sonra nüfus artışı ve kentsel genişleme nedeniyle yer değiştirip onların yerlerine yerleşen diğer etnik kökene sahip çiftçilerle çatıştılar. Ayrıca ticaretin Sahra boyunca kara yollarından deniz ticaretine kaymasının etkilerine maruz kaldılar. Bu durum ise onları Kuzey ve Batı Afrika’da yüzyıllardır devam eden gelirlerinden mahrum bıraktı ve onları yasa dışı mal taşımaya ve geçimlerini sağlamanın başka yollarını aramaya itti.

2012 yılında Azavad Ulusal Kurtuluş Hareketi, Mali’nin kuzeyindeki Azavad adlı çöl bölgesinin bağımsız bir devlet olduğunu ilan etti. Bayrağını tarihi Timbuktu şehri ile Gale ve Kidal şehirleri üzerinde dalgalandırdı. Ancak ayrılık uluslararası düzeyde tanınmadı ve ciddi bir insani krize yol açtı. Bu ise binlerce kişinin yerinden edilmesine ve Mali’deki sosyal dokunun ciddi şekilde zarar görmesine neden oldu.

Fotoğraf Altı: Tuaregler, gezginlerin kendilerine verdiği isim olan Mavi Adamlar olarak biliniyorlar. (Getty)
Tuaregler, gezginlerin kendilerine verdiği isim olan Mavi Adamlar olarak biliniyorlar. (Getty)

2014 yılında ateşkes anlaşması imzalandıktan sonra 2015 yılında Tuareg etnik grubundan çeşitli hareketlerinden oluşan ve Azavad Hareketleri Koordinasyonu olarak bilinen bir ittifak, hükümet ve ona sadık gruplarla Cezayir Anlaşması olarak bilinen yeni bir barış anlaşması imzaladı. Anlaşma, Azavad Hareketleri Koordinasyonu’ da dahil olmak üzere silahlı hareketlerden savaşçıların kuzeyde yeniden oluşturulan savunma ve güvenlik güçlerine entegrasyonunu sağlayarak bölgeye daha fazla özerklik imkanı verdi.

Anlaşma, siyasi ve askeri- güvenlik açısından zayıf bir zeminde devam etti. Ardından silahlı gruplar, ağustos ayından itibaren ülkenin kuzeyindeki Mali ordusuna yönelik askeri operasyonlarına yeniden başladı. Askeri Konsey, geçtiğimiz perşembe günü Mali'de son yıllarda dinmeyen karışıklığın Sahra'nın bazı kısımlarını da tahrip edebileceğini belirterek "anlaşmanın derhal geçerli olmak üzere feshedildiğini" duyurdu.

İsyan serisi

Sahel ve Sahra bölgelerindeki çeşitli etnik gruplar, marjinalleşme, kaynak eşitsizliği ve özerklik arzusu arasındaki karmaşık ve iç içe geçmiş koşullar nedeniyle bir dizi isyana kalkıştı. Bu isyanlar, bölge ülkelerindeki yetkililerle çatışmalarını körükledi. Aynı zamanda özellikle bu etnik gruplar birçok ülkenin ulusal sınırları içerisinde azınlık olarak ortaya çıktıkları için bazı hükümetlerin kendi ülkelerinin hükümetleriyle olan anlaşmazlıklarını çözme konusunda bu etnik grupları sömürmesi veya onlardan paralı asker olarak faydalanması için de bir araç oldu.

Öyle görünüyor ki Kaddafi, Ömer el-Beşir rejimine karşı isyan tarihinin bir bölümünde Sudan silahlı hareketlerine ve Çad rejimine karşı Tebu kabilelerine destek sağladığı için bundan faydalanan en şanslı kişiydi. Tuareglere gelince, Kaddafi bunların bir kısmını İslam Lejyonu’na dahil etti. Bu lejyon, Kaddafi’nin 1972 yılında Afrika Birleşik Devletleri’ni kurma vizyonunu gerçekleştirmek için kurduğu özel askeri alay olarak biliniyor. Ancak Lejyon, Çad’daki yenilginin ardından 1987’de dağıtıldı.

Bu silahlı isyancı grupların ilk etapta öne çıkan temel özellikleri, ötekileştirilmeye maruz kalan ve devletin gölgesi dışında yaşayan etnik gruplardan oluşan silahlı grupların, geçimlerini sağlama isteğidir. Tuareg ile El-Kaide ve DEAŞ arasındaki iş birliği, ideolojik bağlardan ziyade ekonomik çıkarlara dayanıyordu. Öyle ki, iki gruptan da seçilen Tuareg gençleri, Batılıları kaçırıp onlara teslim etmenin karlı bir iş olduğuna inanıyordu.

Fotoğraf Altı: Kendilerinei ‘şerefli, özgür insanlar’ anlamına gelen ‘Imohag’ olarak da tanımlıyorlar. (Getty)
Kendilerinei ‘şerefli, özgür insanlar’ anlamına gelen ‘Imohag’ olarak da tanımlıyorlar. (Getty)

İkinci olarak bu grupların her biri, isyanını meşrulaştıran bir mağdur olarak kendini gösteriyor. Batı’nın insan hakları duyarlılığına hitap etmeye çalışıyor. Çünkü kendilerini öne çıkarma fırsatı bulduklarında, devlet sınırları içindeki nüfus karşısında ikilikle karşılaşıyorlar. Sahel- Sahra bölgesindeki ülkelerin hiçbiri bu ikiliklerden kurtulamadı: Mesela tek ülke içinde kuzey ve güney, Sahra’nın kuzeyi ve güneyi, beyazlar ve siyahlar. Kabilelerin azınlıkları temsil ettiği Darfur’da olduğu gibi, tek bir bölgede bile bu farklılıklar açıkça görülebiliyor. Diğer grupların zulmettiği ve yerinden edilen Masalitler gibi ‘azınlıklar içinde azınlıklar’ da var. Bu durum son olarak Sudan savaşında yaşandı. Tuaregler arasında koyu tenli Tuareglerin torunları kendi dillerinde ‘Iklan’ olarak biliniyor ve yüksek statülü, açık tenli Tuareglerin mülkiyetinde olabiliyorlar.

Üçüncü özelliğe gelince; silahlı hareketlerin tek bir davası olsa bile hiçbir konuda anlaşamıyorlar. Hükümete karşı mücadele ettiğinde birlik içinde değiller, bölünmelere ve anlaşmazlıklara maruz kalıyorlar, kutuplaşmaya açık durumdalar ve hakim ayrılıkçı eğilimin acısını çekiyorlar. Sudan’da Darfur, Çad ve Libya’da Tebu, Mali ve Nijer’de Tuareg hareketlerini oluşturan çeşitli kabilelerin her biri çeşitli kabile ve klan kategorilerine bölünmüş durumda. Her grup diğerlerini etnik köken adına konuşmak için meşru hakka sahip olmamakla suçluyor.

Anlaşmanın feshi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre özellikle ordunun darbelerle otoritesini sağlamlaştırmasının ardından bazı Sahra ülkelerinde merkezi otorite ile ayrılıkçılar arasındaki gerilimin sona ermesi beklenmiyor. Örneğin Mali’de olduğu gibi Birleşmiş Milletler (BM) barış güçlerinin ayrılması ve Fransız kuvvetlerinin sınır dışı edilmesinin yarattığı güvenlik boşluğuna ek olarak ordu, Rus Wagner grubuyla iş birliği yaptı.

Azavad Hareketleri Koordinasyon Cephesi şemsiyesi altındaki ayrılıkçılar, Temmuz 2022’de askeri cuntayı Cezayir Anlaşması’na uymamakla suçlamış ve bir süre önce Mali’de iktidardaki orduyla savaş halinde olduğunu açıklamıştı. Fransız ve BM güçlerinin bölgeyi terk edip bu alanlar üzerinde rekabete girmesinin ardından, gerginlik, kontrolü altındaki bölgelerdeki askeri üsleri yönetme sorumluluğu konusundaki anlaşmazlıklar sonrasında da devam etti.

Fotoğraf Altı: Tuaregler Orta Çağ boyunca Sahra ötesi ticaret yollarını kontrol ediyordu. (Getty)
Tuaregler Orta Çağ boyunca Sahra ötesi ticaret yollarını kontrol ediyordu. (Getty)

Geçtiğimiz eylül ayında askeri çatışmaların yoğunluğu arttı. Hareket, Mali ordusuna ait iki askeri kışlayı hedef alan, bunların kontrolünü ele geçiren, bir ordu uçağını düşüren ve aynı zamanda Mali ordusuyla yaşanan çatışmaların ardından Gao ile Timbuktu arasındaki ana kasaba Bourem’in kontrolünü ele geçiren saldırının sorumluluğunu üstlendi. Bu gelişmeler, hükümetin Cezayir Anlaşması’nı iptal etmesine yol açtı.

Mali hükümeti açısından anlaşmanın sonlanmasıyla birlikte Azavad Hareketleri Koordinasyon Cephesi, özellikle son dönemde artan baskılara maruz kaldıktan sonra bu sorunu çözebilecektir. Mali hükümeti ayrıca, herhangi bir gerilimi tırmandırmanın başka bir cephe açacağını ve aşırı gruplarla mücadele eden ordu üzerindeki baskıyı artıracağını da dikkate alacak. Aynı şekilde Mali Askeri Konseyi, Tuareg’i tercih etmekle ve topraklarını Askeri Konsey karşıtı kişilerin toplantılarına açmakla suçladığı ve bunu iç işlerine müdahale olarak nitelendirdiği Cezayir gibi bazı komşularını da kaybedebilir.

Sahra Altı ayrılıkçı hareketlerin siyasi katılımının sağlanması, barış mümkün görünse ve bu ülkelerin silahlı kuvvetlerine entegre edilmeye çalışılsa bile isyanları sonlandıracak gibi görünmüyor. Gerçekten de son yirmi yıl, bu silahlı grupların çoğunun, kazanım elde edemeseler de hükümetler üzerinde uyguladıkları baskı yoluyla başkalarını kendilerine çektiklerini kanıtlıyor. Çünkü daha fazla baskının onları ya istediklerini elde etmeye yönlendireceğine ya da hükümetlerini istikrarsızlaştıracağına inanıyorlar.

*Bu haber Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.