Mısırlı sosyal medya hesapları hiper enflasyonla dalga geçiyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4822141-m%C4%B1s%C4%B1rl%C4%B1-sosyal-medya-hesaplar%C4%B1-hiper-enflasyonla-dalga-ge%C3%A7iyor
Mısırlı sosyal medya hesapları hiper enflasyonla dalga geçiyor
Mısır'da son günlerde temel ürün ve emtialarda peş peşe artışlar görüldü (Şarku'l Avsat)
Son günlerde Mısır’da peynir, süt ürünleri, çay ve kahve fiyatlarındaki rekor artışla birlikte temel ürünlerin fiyatlarında peş peşe yaşanan zamlar Mısırlıların acılarını ikiye katladı. Piyasaları vuran hiper enflasyondan kaynaklanan sıkıntıya ve bu artışların Mısırlıların ceplerine etkisine rağmen, özellikle önde gelen bazı sosyal paylaşım sitelerinde fiyatların yükselmesi nedeniyle son saatlerde Mısırda en çok ticareti yapılanlar arasında yer alan ürünler “#Kaşar_peynir” ve “#Bir_kilogram_süt” gibi başlıklarla yapılan yorumlarda alaya alındı.
Ülke, iki farklı döviz kuru fiyatı olan cüneyhin dolar karşısındaki değerinin düşmesi nedeniyle son aylarda emtia fiyatlarında peş peşe artışlara şahit oldu. Doların resmi kur karşılığı yaklaşık 30,9 Mısır cüneyhi, ancak bu fiyattan dolar bulmak mümkün değil ve yerel medyaya göre bir diğeri karaborsada dolar kuru 70 cüneyh civarında. Son artışlarla birlikte pek çok kişi bunu bir şaka üslubuyla ve komik karikatürlerle aralarında komediye çevirdiler.
Mısır'da çay çeşitlerinin en meşhurlarından biri olan ve Mısırlıların büyük bir kesimi tarafından içilen "Gelin çayı"nın fiyatının 195 cüneyhten 225 cüneyhe artmasıyla birlikte kullanıcılar anında tepki gösterdi. Halid isimli bir hesap bunu "gelinin boşanması" olarak nitelendirdi! Karim isimli bir hesaptan, 250 gr "gelin çayı" ve bir kilo şeker satın almanın bir servet gerektirmesinin komik olduğu ifade edildi.
Mısır'da halkın büyük çoğunluğunun beğenisine sahip olan kaşar peyniri ise sosyal medya kullanıcıları tarafından, ani yükselişi nedeniyle New York Borsası'nda hisse senedi gibi ve "bugünkü fiyattan satılıyor" sloganıyla da altın gibi işlem gördüğü ifade edilerek ekonomik şakaya dönüştü.
Bir litre doğal süt fiyatının 25 cüneyh’ten 40 cüneyh’e artması, ayrıca son bir yılda marketlerde özellikle çocukların ve yetişkinlerin günlük olarak ihtiyaç duydukları pastörize süt fiyatlarının kısa sürede yüzde 35'ten fazla artması büyük tepki çekti.
X web sitesinde alaycı bir yorum geniş çapta yayıldı; “mandalar sütlerinin fiyatını bildikleri zaman asla ahırda kalmaya razı olmayacaklardır”. Diğer kullanıcılar ise "Bir kilo sütün fiyatının 40 cüneyhi, bir kilo etin ise 400 cüneyhi aştığını öğrenen ineğin durumu" başlıklı video klibi paylaştılar. Üçüncü bir grup ise sütün fiyatındaki yüksek artış sonunda sütün kalmayacağını ifade ederek üzüntülerini dile getirdiler.
Etkileşimin belirli ürünlerle sınırlı kaldığı sosyal medya sitelerindeki alaycı yorumlar, genel olarak yüksek fiyatlara, piyasalardaki zamlara ve bunlar ile genel durum arasındaki bağlantıya kadar uzandı. Popüler atasözü: "Akıllı adamın hatası bin hataya bedeldir", sözü yeni zamlarla hatanın “bin buçuk” olduğu yönünde sosyal medyada alay konusu oldu.
Fiyatların sürekli artması ve eski fiyatlara dönüş isteğiyle ilgili olarak Hassan isimli hesap, "Geçen haftaki fiyatları kaçırdım" dedi.
Hazım adını taşıyan başka bir hesap, ABD'de yaşanan siyasi olaylara atıfta bulunup, "Teksas'ın Amerika'dan bağımsızlığını kazanmasının Mısır'daki fiyat artışını etkilemeyeceğini umuyoruz" dedi.
Emtia fiyatlarına ilişkin genel durumu özetlemek gerekirse, "İbn Hamidu" isimli şakacı hesap, artışların acısını, merhum şarkıcı Muhammed Nuh'un “ah” kelimesini çok tekrarladığı meşhur şarkısı “Ey Ülkem” ile ifade ediyor.
SDG, Türkiye ve ABD izi olan “zor bir uzlaşı”https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5101506-sdg-t%C3%BCrkiye-ve-abd-izi-olan-%E2%80%9Czor-bir-uzla%C5%9F%C4%B1%E2%80%9D
Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
Abdulhalim Süleyman
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Türkiye’nin hava desteği verdiği Ankara’ya yakın silahlı gruplar arasındaki yoğun çatışmalara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin SDG’nin tamamen silahsızlandırılmasını ve feshedilmesini talep etmesiyle birlikte, Suriye'nin kuzeyindeki arenada karşıt taraflar arasında açıklamalar, girişimler ve arabuluculuk turları düzeyinde siyasi bir çatışma da eşlik ediyor.
Ankara, Beşar Esed rejiminin düşmesinden önce ve eski rejim ile Suriye muhalefeti arasında uzun yıllar boyunca Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde siyasi bir çözüm için yapılan görüşmeler ve diplomatik toplantılar sırasında diplomatik çevreler ve arabulucular arasında ‘Türk vetosu’ olarak bilinen tutumuyla Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) temsilcilerinin muhalefetin bir parçası olarak herhangi bir müzakere sürecine katılmasını kategorik olarak reddetti. Ancak Esad'ın kaçışı ve Askeri Operasyonlar Dairesi Başkanı Ahmed eş Şera'nın gelişinden sonra ülke yeni bir aşamaya girdi. Ancak Esed'in Suriye’den kaçması ve Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni yönetimin başa gelmesinin ardından ülke yeni bir döneme girdi. Ülke, özellikle ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere Arap Birliği (AL) ülkeleri gibi dosyadaki aktörler tarafından siyasi sürecin tüm güçleri ve partileri kapsayıcı olması ve azınlıkların haklarını koruması gerektiği vurgulanarak net bir uluslararası vizyonla yeniden şekillendirilmek üzere.
Sadece bu da değil, son zamanlarda Fransa ve Almanya gibi etkili ülkeler tarafından Kürtlerin Suriye'nin geleceğinin inşasına katılması ve SDG'nin ülkedeki düzenli ordunun bir parçası olması çağrısında bulunan açık ve yeni tutumlar ifade edildi. Öte yandan ABD, müttefiki SDG’yi desteklemek ve onu Türkiye’nin Washington'ın terörle mücadele stratejisini tehdit eden yaklaşımından korumak için bazı açıklamalar yapmanın ötesinde diplomatik olarak çalışmayı tercih ederken, yeni yöneticilere olan güveninin tam olmadığını ve sadece ‘Şera’nın ve hükümetinin eylemlerini gözlemleyeceğini’ vurguladı.
Ateş altında
Münbiç'in güney kırsalı ile Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde SDG ile Türkiye yanlısı silahlı gruplar arasında devam eden çatışmaların yanı sıra sahada da çatışmalar sürüyor. SDG bu bölgeye savaş uçakları ve insansız hava araçlarıyla (İHA) her gün hava saldırıları düzenlerken, Haseke ve Rakka kırsalının kuzeyindeki Ayn İsa, Tel Tamer ve Zerkan cephelerinde de çatışmalar ve bombardımanlar devam ediyor.
Öte yandan SDG, 10 binden fazla DEAŞ üyesinin kaldığı hapishaneleri koruyarak ya da son olarak Rakka'nın güney kırsalında olmak üzere çeşitli bölgelerde ortak devriyeler gerçekleştirerek terörle mücadelede Uluslararası Koalisyon’la ortak görevlerini sürdürüyor.
Uluslararası Koalisyon güçleri, özellikle asker sayısını 2 bine çıkardığını ve başta Rakka olmak üzere bölgede yeni karakollar kurup bunlara takviye güçler gönderdiğini duyurduktan sonra, Irak'la olan ve el-Tanf olarak bilinen el-Velid Sınır Kapısı üzerinden Suriye'nin kuzeydoğusuna yoğun bir şekilde askeri ve lojistik takviyeler gerçekleşiyor.
Büyüyen korku
Türkiye’nin bakış açısına göre Esed rejimi ile muhalefet arasında BM himayesinde yürütülen siyasi süreç ve müzakereler sırasında SDG konusunda dar olan alan, daha geniş bir alana dönüştü. Ankara, uluslararası toplum ve ilgili taraflarca talep edilen ve Kürtler de dahil olmak üzere tüm tarafların katılımıyla bir Suriye-Suriye sürecinden endişe ediyor. Çünkü bu, Suriyelilerin kabul etmesi halinde SDG’nin yeni devletin yapısındaki herhangi bir yapısal siyasi oluşuma etkin katılımları anlamına geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin gözünde Türkiye'nin ezeli düşmanı olan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın destekçileri, komşu bir ülkede resmi bir güç haline gelirlerse Ankara için yapısal bir tehdit oluşturacaklar. Bu durum, Türk yetkililerin Öcalan'ın İmralı Adası'ndaki hapishanesinde destekçileri ve ailesi tarafından ziyaret edilmesine izin veren ve Türk siyasetçilerin gözünde olgunlaşması halinde başlayabilecek bir barış sürecini yeniden canlandırmaya yönelik hamlelerini açıklarken aynı zamanda çelişiyor.
Öcalan, kısa bir süre önce Türkiye'nin büyük partilerinin liderlerine, daha sonra parlamenter ve siyasi aşamalardan geçerek yasal bir şekil alması beklenen barış planını içeren bir mektup gönderdi.
ABD’nin arabuluculuğu
ABD, bu çerçevede kamuoyu tarafından tam olarak görülemeyecek büyük bir operasyona liderlik ediyor. Ancak sahada, Münbiç’teki çatışmalarla başlayan ve SDG'nin üyelerini şehirden çekmesiyle sona eren bir ateşkes var. Ateşkes aynı zamanda Türkiye'nin Ayn el-Arap (Kobani) şehrine yönelik olası bir saldırısını da durdurdu. Uluslararası Koalisyon da Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde, temas hattındaki son durumu gözlemlemek üzere zaman zaman devriyeler düzenliyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, Türk hükümetinin üst düzey yetkilileriyle Suriye'deki mevcut durumu görüşmek üzere 9-10 Ocak tarihlerinde Ankara'daydı. Bass, burada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararına uygun olarak barışçıl, kapsayıcı, Suriyelilerin öncülüğünde ve Suriyelilerin sahipliğinde bir siyasi geçiş sürecinin önemini vurguladı. Görüşmelerde ayrıca bölgesel istikrarın önemi, Suriye'nin terörizm için bir üs olarak kullanılmasının önlenmesi ve DEAŞ’ın kalıcı olarak yenilgiye uğratılmasının sağlanması konuları da ele alındı.
ABD’li yetkili, Ankara'da düzenlediği basın toplantısında Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde Suriye'de Şam hükümetinin zaman içinde hükümet ve yönetim işlevlerinin sorumluluğunu yeniden üstlenmesini ve bunları yerine getirmesini sağlayacak bir geçiş sürecinin desteklenmesine odaklandıklarını açıkladı.
Tehdit yok, çatışma yok
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Türkiye ile SDG arasında, özellikle de Ayn el-Arap yakınlarındaki sınırda (muhtemelen Fransız ya da Amerikan askerlerinden oluşacak) uluslararası güçlerin konuşlandırılması olasılığına ilişkin soruyu yanıtlayan Bass, “ABD, Suriye ulusal hükümetinin zaman içerisinde uluslararası kabul görmüş sınırların sorumluluğunu yeniden üstlenmesi ve bu sınırları uygun bir şekilde kontrol etme ve güvence altına alma rolünü sürdürmesi gerektiğine inanıyor” ifadelerini kullandı.
Bass, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye içinde geniş çaplı çatışmaların yeniden başlamamasının, ülkedeki silahlı grupların şiddete başvurmamasının ve hükümetin normal işlevlerinin yeniden tesis edilmesini desteklemeye katkıda bulunmalarının sağlanması etkili bir geçiş sürecinin bir parçasını oluşturacak. Geçici hükümetin zaman içerisinde imkanlarını aşamalı olarak geliştirmesine ve halk ile uluslararası toplum tarafından güven duyulmasına imkan tanıyacak.”
Bass ayrıca Türk yetkililerle Suriye’deki mevcut geçiş sürecinin DEAŞ’ın ya da ülkedeki diğer terörist grupların Suriye halkını, komşu ülkeleri ya da başka bir ülkeyi tehdit edecek şekilde yeniden canlanmasına yol açmaması için atılması gereken somut adımları ele aldıklarını kaydetti.
SDG, Türkiye'nin, SDG’lilere ve mevzilerine yönelik saldırılarının onu DEAŞ’la mücadeleden alıkoyduğunu öne sürdü. SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi geçtiğimiz günlerde, DEAŞ’ın Suriye rejiminin çöküşünden faydalandığını ve özellikle Suriye'nin orta kesimlerindeki el-Badiye (Suriye çölü) bölgesinde silah ve mühimmat elde ettiğini, gözaltı merkezlerinde ve kamplarda DEAŞ tehdidinin arttığını ve genel olarak örgütün hareketliliğinde bir artış olduğunu açıkladı.