Lübnan’daki Suriye diasporasının başkenti ve ticaret merkezi: Bar Elias

Yerinden edilenlerin sayısı nüfusun iki katını aşıyor.  Bölgedeki çarşı Şam çarşılarının örneği niteliğinde.

Bar Elias’taki kapalı çarşıda birbirinden farklı ürünleri bulmak mümkün. (Şarku’l Avsat)
Bar Elias’taki kapalı çarşıda birbirinden farklı ürünleri bulmak mümkün. (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan’daki Suriye diasporasının başkenti ve ticaret merkezi: Bar Elias

Bar Elias’taki kapalı çarşıda birbirinden farklı ürünleri bulmak mümkün. (Şarku’l Avsat)
Bar Elias’taki kapalı çarşıda birbirinden farklı ürünleri bulmak mümkün. (Şarku’l Avsat)

Lübnan’ın doğusundaki Bekaa’nın merkezinde yer alan Bar Elias beldesini ziyaret edenler, ana çarşıya ve küçük sokaklarına adım attıktan sonra kendilerine “Hamidiye çarşısına benzemiyor mu?” diye soruyor. Tüccarlardan işçilere, ziyaretçilerden yatırımcılara kadar değişen Suriyelilerin yoğunluğu nedeniyle bu izlenim edinilmiş durumda. Zira Lübnan’ın doğusunda Suriye sınırına yakın kasaba ülkedeki ‘Suriyeli göçünün başkenti’ haline geldi.

Bar Elias, kasabada ve çevresinde yaşayan çok sayıda Suriyeli nedeniyle ‘Suriye diasporasının başkenti’ unvanını kazandı. Sayıları yaklaşık 130 bin kişiyi bulurken, Lübnanlı nüfusun sayısı ise 50 bini geçmiyor. Suriyeliler, ilçenin içinde, çevresinde ve tarım arazilerinde bulunan yaklaşık 60 bin kişilik yerinden edilenler kamplarında yaşıyor. Yaklaşık 70 bin kişi ise kiralık evlerde yaşıyor, Lübnan ile Suriye arasındaki ticaret yapılıyor ve yurt dışından mal ithal ediliyor.

Taşınan ayrıntılar

Ziyaretçilerin tüccarların yanı sıra çiftçi ve işçilerde de gördüğü üzere Suriyeliler aslında hayatlarının tüm yönlerini buraya taşıdı. Belde sakinlerinden biri tarafından Şarku’l Avsat’a yapılan açıklamaya göre 2011’de savaşın başlamasından sonra her sınıftan ve kültürden birçok kişi bir şekilde buraya taşındı. Bölgedeki Suriyelilerin sayısı Suriye savaşından önce 10 bin iken sonrasında 130 bine çıktı. Belde sakini, bu sayının ‘Suriye’deki yeni dalgayla birlikte artabileceğini’ söyledi.

ffrgtbr
Bölgede birbirinden farklı ürünler satan dükkanlar  bulunuyor. (Şarku’l Avsat)

Bölgede 1980’lerden bu yana Filistinliler tarafından kurulan hizmet ve sağlık kurumlarının bulunduğu ve Filistin Kızılayı’nın işlettiği ‘Nasıra Hastanesi’ inşa edildiği göz önüne alındığında, hizmet kurumlarının varlığı da Suriyelileri bu bölgeye çekmede önemli bir faktör olabilir. Söz konusu hastanenin hizmetlerinden Lübnanlılar, Suriyeliler ve Filistinliler de dahil olmak üzere Bekaa bölgesi sakinlerinin çoğu yararlanıyor. Bar Elias’ta iş kuran, evler inşa eden ve bunlarla tamamen ilgilenen yaklaşık 20 bin Filistinli yaşıyor.

Çekici coğrafi konum

Bar Elias’ın coğrafi konumu, beldeyi savaştan kaçan Suriyeliler için ana varış noktası haline getirdi. Belde, Beyrut-Şam Uluslararası Karayolu üzerinde, Suriye ile Mesnaa sınır noktası ve iki ülke arasındaki ekonomik hareketin ana hattı olan Chtaura beldesi arasında merkezi bir noktada yer alıyor. Hayati konumu nedeniyle uzun süredir Suriyeli iş adamlarının yatırım yapma noktası haline gelen bölge, 1980’lerde ekonomik ve kentsel kalkınma hareketinin başlamasıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başardı ve bölgenin ekonomik başkenti haline geldi.

5h6y7j
Dükkanlarda birbirinden farklı ürünler sergileniyor. (Şarku’l Avsat)

Bar Elias’ta tüccarlardan biri olan mühendis Muhammad Meta, Şarku’l Avsat’a şu açıklamada bulundu:

Onlar bizim halkımız, tıpkı felaket sırasında Filistinli kardeşlerimizi kabul ettiğimiz gibi, onları da iyi bir şekilde kabul ettik. En güzel şekilde ağırlandılar, evlerimizin kapılarını açtık, kamp kurdukları alanında civarında arsalar hediye ettik. Kasabaya girenlerin çoğu yoksul sınıflardandı ve kendilerini güvende, emniyette ve iyi karşılanmış hissettiler. Sonrasında ticaret amacıyla dükkanlar ve yatırım kurumları kiralayan kapitalistlerin yanı sıra orta sınıf da şehre akın etmeye başladı.

Aktif ekonomik hareket

Tüccarlar, Bekaa’daki ticari sektörü tamamen kontrol altına alıncaya kadar küçük ve sürdürülebilir kar politikasını benimsedi. Tarım sektörü ve inşaat sektöründen sonra bu sektörde son sözü söylemeye başladılar ve diğer hizmetler; telefon satışı gibi sektörlerde de bir uzun geçmişe sahip oldular.

Meta, Bar Elias halkı hakkında şunları söyledi:

Belediye vergilerinin ödenmesi ve mağazaların kiralanması açısından kasabadaki ticari hareketin birincil faydalanıcıları onlar, ana caddedeki bir mağazanın kirası ayda 700 dolara ulaşırken, iç mahallelerde fiyat 250 ile 300 dolar arasında değişiyor.

 ‘Tüccarın daha fazla ödemeye hazır olduğuna’ da dikkat çeken Meta, Bekaa’yı Suriye’nin Humus kentine bağlayan Rayak-Baalbek Uluslararası Yolu üzerindeki bir mağazanın kirasının ise ayda 50 doları geçmediğini kaydetti.

Hayati bir bölge

Bar Elias, on yıldan kısa bir sürede hayati bir ekonomik bölge haline geldi ve bölgedeki olumlu ortam, Suriye’deki krizin yoğunlaşmasının aksine toparlanma görülen bir ekonomik ilerlemeyi sağladı.

Yerinden edilen Suriyeliler Bekaa’nın en büyük ve en büyük ticaret çarşısını kurmayı başardı. Söz konusu çarşı yüzölçümü bakımından en belirgin ve en büyük çarşısı oldu. Bar Elias ilçesi girişine giden ana yol üzerinde, dört kilometrelik bir alan üzerinde kurulan çarşı, ticaret alanında çalışan Suriyelilere yüzlerce iş imkanı sağladı.

Çarşı, Suriye halk çarşılarının bir örneği. Çarşıya kim girerse girsin, ana caddedeki dükkânların yanı sıra yan yollara genişlemesinden dolayı Şam’daki Hamidiye Çarşısına benzer bir Suriye çarşısına girdiğini zannedebilir, ancak bu çarşının bir çatısı bulunmuyor. Tuk-tuk gibi eşya taşıyan araçlar ise Suriye çarşısında olduğu gibi çok sayıda bulunuyor ve çarşının her iki tarafında da mal taşıyor.

errtbhtr
2011’den sonra yeni çarşılar kuruldu ve kasabanın sokaklarının her iki tarafına da yayıldı (Şarku’l Avsat)

Çarşıda kıyafet, baharat, tahıl, et, sebzenin yanı sıra inşaat malzemeleri satan yüzlerce mağaza ve dükkan bulunuyor. Çarşı, ürünlerin kaldırımlarda teşhir edilmesi, sabah saatlerinde hizmete başlaması ve iş günü sonunda ürünlerin dükkanlara geri taşınması açısından Suriye çarşılarına benziyor.

Çarşıdaki tüccarlar, müşterilerinin, yerinden edilmiş Suriyeliler, Lübnanlılar ve Bekaa kamplarında yaşayanların yanı sıra, Bar Elias çarşısından ürün alıp batı, kuzey ve orta Bekaa kamplarında satan küçük çaplı tüccarlardan da oluştuğunu söyledi. Çarşıdaki Suriyeli yatırımcılardan biri Şarku’l Avsat’a şunları aktardı:

Lübnanlı tüccarlar veya acenteler için de kuzey, batı ve orta Bekaa’daki çarşı ve mağazalar arasında dolaşmanın zorluğu ve masrafı yerine, mallarını tüm Bekaa’nın varış noktası haline gelen Bar Elias çarşısında satmak daha iyi oldu.

Çarşı, kasabayı çevreleyen kamplarda yaşayan binlerce Suriyeliye fayda sağlıyor. Kamplar, Doğu Sıradağları’nın batı yamacının eteklerine yayılıyor ve bu da topraklarında çok sayıda kampın kurulmasına olanak sağladı. Yerinden edilenlerin kayıtları, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin onayladığı verilere göre 2015’ten önce kaydedildi. Lübnanlı sakinlerin ifadesine göre çarşı, kamplarda yaşayan yerinden edilmiş kişilerin yanı sıra çalışma izni alabilen Suriyeliler için de iş imkanlarının güvence altına alındığı bir alan haline geldi.



Lübnan: İsrail saldırısında hayatını kaybedenleri anmak için Ayn el-Hilve Kampı’nda grev

TT

Lübnan: İsrail saldırısında hayatını kaybedenleri anmak için Ayn el-Hilve Kampı’nda grev

Lübnan: İsrail saldırısında hayatını kaybedenleri anmak için Ayn el-Hilve Kampı’nda grev

Lübnan'ın güneyinde bulunan Sayda şehrinin güneyindeki Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’nda, İsrail'in işlediği ‘katliamı’ kınamak için genel grev düzenlendi.

Sayda'daki devlet okulları ve özel okullar, Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’na düzenlenen İsrail saldırısının kurbanlarını anmak için bugün kapılarını kapattı.

zsxde
Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı yakınlarındaki bir okul, dün akşam Sayda kentinde İsrail hava saldırısı sonucu çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesi üzerine kapatıldı. (Reuters)

İsrail hava saldırısı, kampın alt caddesindeki Halid bin Velid Camii’nin yakınında bulunan bir spor sahasını hedef aldı. Saldırı sırasında sahada çok sayıda genç erkek ve çocuk bulunuyordu. Saldırıda 14 kişi hayatını kaybetti, 28 kişi yaralandı; yaralılar Sayda kentindeki hastanelere kaldırıldı.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, “Lübnan'ın güneyindeki bir Hamas eğitim kampında çalışan militanları hedef aldık” denildi.

Açıklamada, “Hamas militanları, Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’nda hedef alınan kampı eğitim ve rehabilitasyon amaçlı kullanıyordu” ifadesi yer aldı.

sdf
Lübnan'ın güneyindeki Sayda'da bulunan Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’nda kapalı dükkanların arasında yürüyen insanlar (Reuters)

Aynı bağlamda, Lübnan’ın doğusundaki Baalbek kentinde bazı okullar ve iş yerleri sabah saatlerinde kapılarını açmadı. Bu adım, dün eş-Şaravne bölgesinde aranan kişilerle yaşanan çatışmada iki askerin hayatını kaybetmesi ve üç askerin yaralanması üzerine Lübnan ordusuyla dayanışma amacıyla atıldı.

scd
Lübnan'ın güneyindeki Sayda'da bulunan Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’nda dükkanlar kapandı. (Reuters)

Lübnan, İsrail'i 27 Kasım'da ABD ve Fransa'nın arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçluyor. Lübnan, İsrail'in kendi topraklarında hava saldırıları düzenleyerek ve askerlerini bölgede tutarak anlaşmayı ihlal ettiğini iddia ederken, İsrail ise Hizbullah'ı askeri gücünü yeniden inşa etmekle suçluyor.


İsrail’de 7 Ekim saldırısını soruşturan hükümet komisyonunun yetkilerini aşırı sağcı bakanlar belirleyecek

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
TT

İsrail’de 7 Ekim saldırısını soruşturan hükümet komisyonunun yetkilerini aşırı sağcı bakanlar belirleyecek

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)
İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'teki bir oturumda (Reuters - Arşiv)

İsrail Kabine Sekreteri Yossi Fuchs dün yaptığı açıklamada, iktidardaki Likud Partisi’nden Adalet Bakanı Yariv Levin’in, Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihindeki saldırısıyla ilgili başarısızlıkları soruşturmakla görevli tartışmalı hükümet komisyonunun yetki alanını belirlemek üzere bir bakanlar komisyonuna başkanlık edeceğini duyurdu. Bu karar, hükümetin muhalifleri tarafından sert şekilde eleştirildi.

Fuchs, hükümet üyelerine gönderdiği mektupta, komisyonda Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in yanı sıra Smotrich’in lideri olduğu Dini Siyonizm Partisi’nden Yerleşim ve Ulusal Görevler Bakanı Orit Strook ve Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi’nden Miras Bakanı Amihay Eliyahu’nun yer alacağını belirtti.

Komisyon, Adalet Bakanı Levin’in Likud Partisi’nden meslektaşları da dahil olacak. Bunlar arasında Tarım Bakanı Avi Dichter, Bilim ve Teknoloji Bakanı Gila Gamliel, Diaspora İşleri Bakanı Amichai Shikli ve Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar liderliğindeki Yeni Umut partisinden Maliye Bakanı Ze'ev Elkin yer alıyor.

İsrail gazetesi The Times of Israel'e göre bakanlar komisyonuna, 7 Ekim’i soruşturan komisyonun görev tanımı, araştırılacak konular ve zaman çerçevesi dahil olmak üzere tavsiyelerini hükümete sunması için 45 gün süre verilecek.

Elkin dışında komisyondaki tüm bakanlar, Hamas liderliğinde binlerce unsurun Gazze çevresindeki yerleşim yerlerine saldırarak yaklaşık bin 200 kişiyi öldürdüğü ve 251 kişiyi rehin aldığı 7 Ekim saldırısı sırasında görevdeydiler.

Başbakan Binyamin Netanyahu'ye eleştirenler, Hamas saldırısında hayatını kaybedenlerin aileleri de dahil olmak üzere, saldırı öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan siyasi ve istihbarat alanlarındaki başarısızlıkları araştırmak üzere resmi bir komisyon kurulmasını talep ediyorlar. Kamuoyu yoklamaları, İsraillilerin büyük çoğunluğunun saldırıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonu kurulmasını desteklediğini gösteriyor, ancak Netanyahu, komisyonun kurulmasının yargı tarafından belirleneceği gerekçesiyle bunu reddediyor. Netanyahu liderliğindeki mevcut hükümeti, yargı reformu yoluyla yargıyı zayıflatmaya çalışıyor.

İsrail hükümeti geçtiğimiz pazar günü ‘mümkün olan en geniş halk desteğiyle2 kendi özel soruşturma komisyonunu kurmak için oylama yaptı.

Fuchs’un açıklamasına yanıt olarak, diğer muhalefet yetkilileriyle birlikte hükümetin soruşturmasını reddeden ana muhalefet lideri Yair Lapid, bakanların ‘soruşturmayı yürütmek için ahlaki veya yasal yetkiye sahip olmadıklarını’ söyledi.

Bazı komisyon üyelerini de eleştiren Lapid, önce komisyon başkanı Levin'e, 7 Ekim'den önce ‘güvenliğin ihmal edilmesinin’ nedeninin onun yargı reformu olduğunu söylediğini hatırlattı, ardından ‘Gazze'ye nükleer bomba atılmasını öneren’ Miras Bakanı Eliyahu'ya eleştirilerde bulunan Lapid, Strook’u “İsrail ordusunu, rehinelerin bulunduğu bölgelerde, bu onların hayatını tehlikeye atsa bile savaşmaya çağırdı” diyerek eleştirdi. Son olarak Smotrich'e değinen Lapid, “(Smotrich) çocukları aç bırakmanın haklı ve etik olduğunu açıkladı” dedi ve Ben Gvir'in, ‘rehinelerin istismara uğramasına neden olduğunu’ söyledi.

Tüm bu kişilerin Netanyahu'nun kendisini aklamak ve 7 Ekim olayının sorumluluğundan kurtulmak için atadığı bakanlar olduğunu söyleyen Lapid, “Bu işe yaramayacak” diye ekledi.


Gazze İstikrar Gücü... Görevi belirsiz ve uygulanabilirliği koşullara bağlı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
TT

Gazze İstikrar Gücü... Görevi belirsiz ve uygulanabilirliği koşullara bağlı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'nde istikrarı korumak için uluslararası güce yetki veren ABD tasarısını oyladı. (DPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze Şeridi’ne yönelik barış planını onaylaması, bölgeye uluslararası istikrar güçlerinin gönderilmesinin önünü açtı. Karar, Arap ve resmi Filistin makamları tarafından desteklenirken, Hamas başta olmak üzere bazı Filistinli gruplar çekincelerini korudu.

Hamas ve diğer Filistinli grupların çekinceleri, söz konusu güçlerin rolü ve özellikle Gazze Şeridi’nde silahsızlandırma görevini üstlenme olasılığıyla ilgili. İsrail ise bu sürecin hızla uygulanmasını talep ediyor. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, güçlerin rolünün, ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlığında kurulacak Barış Konseyi ile netleşeceğini, bu süreçte BM’nin herhangi bir denetiminin bulunmayacağını belirtti. Uzmanlar, “Silahsızlandırma krizi öncelikle siyasi uzlaşı ve bölgesel katılım gerektiriyor; böylece güçlerin gelecekteki rolüne dair herhangi bir kararın güvenilirliği ve uygulanabilirliği sağlanabilir” ifadelerini kullandı.

Güçlerin rolü

BM Güvenlik Konseyi, 13 üyenin onayı ve Rusya ile Çin’in çekimser kalmasıyla, ABD tarafından sunulan ve Gazze Şeridi’ne ‘geçici bir uluslararası istikrar gücü’ gönderilmesine izin veren karar tasarısını kabul etti.

gt
Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (Arşiv – AFP)

BM Güvenlik Konseyi, Barış Konseyi’nin kurulmasını da memnuniyetle karşıladı. Konsey, ‘uluslararası hukuki kişiliğe sahip geçici bir idari organ’ olarak tanımlandı ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına yönelik kapsamlı plan çerçevesinde çalışma yapacak, finansmanı koordine edecek bir yapı olarak öngörüldü. Konseyin, Filistin Yönetimi reform programını tatmin edici biçimde tamamlamasının ardından Gazze Şeridi’nde kontrolü yeniden sağlayabilmesi hedefleniyor.

Karar, Barış Konseyi ile iş birliği yapan üye devletlere ve Barış Konseyi’ne, Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak üzere ‘Barış Konseyi tarafından kabul edilen geçici uluslararası bir güç oluşturma’ yetkisi veriyor. Bu güç, katılımcı ülkeler tarafından sağlanan askerlerden oluşacak, Mısır ve İsrail ile yakın iş birliği ve danışma içinde faaliyet gösterecek. Ayrıca, uluslararası hukuk ve insani hukuk çerçevesinde gerekli tüm tedbirleri alma yetkisine sahip olacak.

Karara göre uluslararası güç, Barış Konseyi’ne ateşkesin uygulanmasını izleme ve kapsamlı planın hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli düzenlemeleri yapmada destek sağlayacak.

Şarku’l Avsat’ın AFP ve Reuters’tan aktardığı son karar tasarısı, istikrar gücünün İsrail, Mısır ve yeni eğitilmiş Filistin polisi ile iş birliği içinde sınır bölgelerini güvence altına almak ve Gazze’de silahsızlandırmayı sağlamakla görevlendirileceğini; bunun içinde silahların imha edilmesi ve askeri altyapının yok edilmesi gibi görevlerin de bulunduğunu ortaya koyuyor.

xscdfgt
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Deyr el-Balah'ın batısındaki yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Mısırlı askeri uzman Semir Ragıb, BM kararının onaylandığını ancak güçlerin rolünü detaylı biçimde açıklamadığını söyledi. Ragıb, bunun, gücün BM tarafından doğrudan denetlenmeyeceği anlamına geldiğini belirterek, ilerleyen dönemde bu önemli detayların açıklanmasının tüm endişeleri netleştireceğini ifade etti.

Amerikalı strateji uzmanı Irina Tsukerman ise Gazze’de görevlendirilen istikrar güçlerinin, geçici bir güvenlik mekanizması olarak tasarlandığını söyledi. Tsukerman’a göre bu güçlerin rolü sadece devriye gezmek veya düzeni sağlamakla sınırlı değil; aynı zamanda insani yardım, yeniden inşa ve yönetim reformlarının uygulanabilmesi için gerekli koşulları hazırlamak.

Tsukerman, bu gücün amacının ‘silahlı grupların hemen müdahale edemeyeceği bir ortamda teknokrat bir yönetimin çalışabilmesi için zaman ve alan sağlamak’ olduğunu vurguladı.

Çelişkiler

Güçlerin silahsızlandırma konusundaki rolüne ilişkin tartışmalar devam ederken, Hamas, karar tasarısının kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Karar, Gazze Şeridi üzerinde uluslararası vesayet mekanizması dayatmaktadır; bu, halkımız ve güçlerimiz ile gruplarımız tarafından reddedilmektedir” ifadelerini kullandı.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, “Uluslararası gücün Gazze’deki görevleri, özellikle direnişin silahsızlandırılması, gücün tarafsızlığını ortadan kaldırmakta ve onu işgal lehine çatışmanın bir tarafı haline getirmektedir” denildi.

Aynı şekilde, İslami Cihad Hareketi de dün ABD kararını reddettiğini duyurdu. Hareket, uluslararası bir gücün Filistinli grupları silahsızlandırma görevini üstlenmesinin, onu tarafsızlıktan çıkarıp İsrail’in gündemini uygulayan bir ortak haline getireceğini belirtti. Ayrıca, Filistinlilerin ‘işgale karşı her türlü meşru direniş hakkının’ uluslararası hukuk tarafından garanti edildiğini ve grupların silahlarının bu hakkı güvence altına aldığını vurguladı.

Buna karşılık İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, Trump’ın Gazze planını memnuniyetle karşıladı ve planın bölgeye ‘barış ve refah’ getireceğini belirtti. Ofis, sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan, silahsızlandırmayı, Gazze’nin askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasını ve bölgede aşırılıkların kökünün kazınmasını öngörüyor” ifadelerini kullandı.

Semir Ragıb, İsrail’in karara karşı çıkmasına rağmen özellikle istikrar güçleri maddesine odaklandığını belirterek, bunun temel yükümlülüklerden kaçış niteliği taşıdığını ve en başta Gazze’den tam çekilmenin ertelendiğini ifade etti. Ragıb, Hamas ve İslami Cihad’ın itirazının ise anlaşmayı tamamen reddetmekten değil, silahsızlandırma konusuna karşı durmaktan kaynaklandığını ve silahsızlandırmanın önceden sağlanacak uzlaşılarla yürütülmesi gerektiğini vurguladı; aksi takdirde güçlerin rolü Filistinlilerle çatışmaya dönüşebilir.

Tsukerman ise gücün rolünü iki yönlü olarak değerlendiriyor: “Güç, güvenilir, kapsayıcı ve bölgesel destekle birlikte çalışırsa yeniden inşa ve siyasi normalleşme için bir nefes alanı sağlayabilir.”

Çözümün bölgesel katılımda yattığını belirten Tsukerman, “Bölgesel katılım yoksa, gücün meşruiyeti çöker, uygulanması aksar ve Hamas’ın etkisi güçlenir. Böylece görev, Filistin egemenliğine köprü olmak yerine dış kontrolün simgesi haline gelir. Bölgesel katılım bir lüks değil, zorunluluktur. Yoksa görev hedeflerine ulaşmakta zorlanır ve anlaşmanın özü zayıflar” dedi.