ABD Libya masasında Hafter kartını oynuyor

Hafter, siyasi süreci ilerletmenin ve orduyu birleştirmenin yollarını tartışmak üzere Norland liderliğindeki ABD heyetiyle arabuluculuk yapıyor (Libya Silahlı Kuvvetleri Facebook sayfası)
Hafter, siyasi süreci ilerletmenin ve orduyu birleştirmenin yollarını tartışmak üzere Norland liderliğindeki ABD heyetiyle arabuluculuk yapıyor (Libya Silahlı Kuvvetleri Facebook sayfası)
TT

ABD Libya masasında Hafter kartını oynuyor

Hafter, siyasi süreci ilerletmenin ve orduyu birleştirmenin yollarını tartışmak üzere Norland liderliğindeki ABD heyetiyle arabuluculuk yapıyor (Libya Silahlı Kuvvetleri Facebook sayfası)
Hafter, siyasi süreci ilerletmenin ve orduyu birleştirmenin yollarını tartışmak üzere Norland liderliğindeki ABD heyetiyle arabuluculuk yapıyor (Libya Silahlı Kuvvetleri Facebook sayfası)

ABD'nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland önderliğinde başlayan yeni diplomatik hareketlilik ülke gündeminde. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Josh Harris Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Halife Hafter ve Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile bir araya gelen Norland’ın görüşmelerin ardından Trablus’a geçtiğini açıkladı.

Norland, Trablus’ta Libya Merkez Bankası Başkanı Sayın Sıddık el-Kebir, Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Petrol Kurum Başkanı Ferhat Bin Kıdara, Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ve Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy ile bir araya geldi.

Diplomatik hareketlilik

ABD büyükelçiliği, X hesabında, “ABD heyeti, Hafter ile ülke yaklaşan belediye seçimlerine hazırlanırken Libyalıların temsilcilerini özgürce seçebilmeleri için uygun bir ortam sağlamak üzere Bathiliy'nin tüm taraflardan kurumsal paydaşları ve Libyalı liderleri bir araya getirme çabalarını desteklemenin önemini tartıştı” ifadelerine yer verdi.

Büyükelçilik, ABD heyetinin Hafter ile yaptığı görüşmede ABD'nin Derne ve doğuda Daniel Kasırgası'ndan etkilenen diğer bölgelerdeki askeri yapının birleştirilmesi ve bölgenin yeniden inşası çabalarına verdiği desteği dile getirdi.

ABD Başkanı Joe Biden, mevcut Elçi Norland'ın yerine Amerika'nın Libya'daki Olağanüstü Büyükelçi ve Özel Elçisi pozisyonuna diplomat Jennifer Gavito'yu aday gösterdiğini duyurdu. Washington’un siyasi sürecin atardamarına kan pompalamak için Libya'daki gündemini değiştirip değiştirmediği veya bunların Libya'nın Afrika kıtasına bakan güney kanadında Rusya yayılmacılığı tehdidi altındaki çıkarlarını korumak amacıyla Hafter'ı siyasi olarak güçlendirmeye yönelik adımlar mı olduğu merak ediliyor.

Pusulanın yeniden belirlenmesi

Eski diplomat Muhammed el-Misbahi, ABD’nin son hamlelerini hızlı olarak nitelendirdi. Bunun, bilhassa Batili'nin Libya krizinden çıkış yolunu bulamaması sonrasında uzun süredir durgunluk içinde olan siyasi süreci kurtarmak amacıyla kaydedildiğini açıkladı.

Misbahi, Independent Arabia'ya verdiği röportajda, Bathiliy'nin çağrıda bulunduğu beşli masanın başarısız olmasının öncelikle Batı Libya (Devlet Konseyi, Başkanlık Konseyi ve UBH) ile Doğu Libya (Hafter ve Temsilciler Meclisi) arasındaki dengesizlikten kaynaklandığını söyledi. Aynı zamanda, “Bu, Bathiliy'nin girişiminin beş partili bir masadan daha dengeli altı partili bir masaya dönüştürülmesi yönünde Parlamento tarafından atanan Usame Hammad hükümetinin varlığını şart koşan Hafter tarafından reddedildi. Bu durum ABD’yi ilk aşamada krize dahil olan siyasi ve askeri partiler arasındaki safları uzlaştırmak için BM’den ayrı çalışarak bu pusulayı düzeltmeye yöneltti” ifadelerini kullandı.

Bilhassa Misrata'da Dibeybe hükümetini reddeden bir hareketin ortaya çıkması ardından ABD’nin siyasi hareketi yeniden canlandırmayı amaçladığını söyleyen Misbahi, 30'dan fazla belediyenin Doğu'daki Başbakan ve Temsilciler Meclisi Başkanı Danışmanı ile görüşmek üzere Bingazi'ye gittiğini ifade etti. Tüm bu göstergelerin belediye seçimleri öncesinde kaydedildiğini, batı kutbunda Hafter'ın kontrolü altındaki Doğu kutbu lehine bir dengesizliğin varlığını doğruladıklarını belirtti.

Yeni destekçiler

Misbahi, bu gelişmelerin, daha önce Libya'nın doğusunda terörü yenme becerisini ve Derne'yi yeniden inşa etme becerisini kanıtlamış olan Hafter'ın gözüne girmek amacıyla ABD hareketini doğuya yönelteceği yönündeki endişesini gizlemedi. Derne’deki felaketten etkilenenlerin yararına ilk konut binasının hazır olması bunu kanıtlamıştı. ABD büyükelçiliğinden gelen teyitlere göre, bu durum ABD heyetini Libya ordusunun yeniden inşası ve birleştirilmesi konularını başka taraflar olmadan tartışmak üzere Hafter’ı seçmeye yöneltti.

Misbahi, ABD’nin Hafter'ın siyasi açıdan güçlendirilmesini hedeflediğini, zirâ Hafter'ın Rusya'nın şu an diğer Afrika ülkelerine doğru genişlemeye çalıştığı bölgeler olan doğuyu ve güneyi kontrol ettiğini bildirdi. Bu durumun Beyaz Saray'ı, Hafter liderliğinde yeni destekçiler kazanmak dahil olmak üzere Libya dosyasındaki kartlarını yeniden düzenlemeye sevk ettiğini, zirâ Libya’nın bu ülkeye yönelmeye başlayan Rusların, Türkiye'nin ve Çin'in de ilgi odağı olduğunu vurguladı. Bunların Washington'un gündemini etkileyen faktörler olduğuna da dikkat çekti.

ABD’nin attığı adımlar

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Libya uzmanı Ferec Dardur, Libya krizinden çıkış yolu bulmanın ABD için bir öncelik olmadığını, zira son hamlelerinin yalnızca Hafter'i siyasi olarak güçlendirmeyi amaçladığını ileri sürdü. 2019'da Trablus'u işgal izni vermesinin bunun en büyük kanıtı olabileceğini, bunun daha önce eski ABD Başkanı Donald Trump'ın danışmanı John Bolton tarafından da belgelendiğini belirtti. Dardur, ABD’nin son adımlarını, Hafter'i siyasi sürecin başına getirmeye yönelik diplomatik manevralar olarak değerlendirdi.

Bu konuda Moskova ile Washington arasında gizli bir anlaşmanın bulunduğunu söyleyen Dardur, belki de Hafter'ın kontrol ettiği coğrafyada Rusların varlığının Libya konusunda Rus-ABD çatışmasının kızıştığının en büyük kanıtı olduğunu bildirdi.

Rusya'nın Amerikan gündeminin Libya'da ne istediğini çok iyi bildiğini belirten Dardur, bu nedenle Halife Hafter'e güvenlik desteği vermesine rağmen siyasi olarak eski müttefiki Muammer Kaddafi'nin oğlu Seyfülislam Kaddafi'yi desteklediğini ifade etti. Moskova'nın bu hamlelerinin ABD'ye veya müttefiki Avrupa'ya tehdit oluşturmadığını, Wagner Grubu'nun Başkan Joe Biden yönetimi tarafından terör örgütü kapsamına alınmasının iki ülke arasındaki dolaylı anlaşmanın siyasi örtüsü sayıldığını da ekledi.

ABD’nin batı bölgesindeki hükümete baskı uygulamaya devam ettiğini, siyasi süreci ilerletme çerçevesinde taviz üzerine taviz istediğini ifade eden Dardur, öte yandan Amerikalılarla her görüşme sonrasında daha aktif olduğu kaydedilen Hafter'a herhangi bir şart getirilmediğini belirtti. Tüm bunların ABD’nin Hafter’ı siyasi düzeyde pekiştirme arzusunun göstergeleri olduğunu da ekledi.



Rusya, İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması için gizli arabuluculuk yapıyor

İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
TT

Rusya, İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması için gizli arabuluculuk yapıyor

İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)

Tel Aviv’deki siyasi kaynaklar, Rusya’nın İsrail ile Suriye arasında bir güvenlik anlaşmasına varılması amacıyla gizli arabuluculuk yürüttüğünü, bu sürecin ABD yönetiminin bilgisi ve onayı dâhilinde ilerlediğini açıkladı.

İsrail devlet televizyonu Kan 11, Azerbaycan’ın şu anda üst düzey yetkililerin katıldığı toplantı ve görüşmelere ev sahipliği yaptığını; temasların Bakü’de sürdüğünü bildirdi.

Bilgi sahibi bir güvenlik kaynağı, Rus arabuluculuğuna rağmen İsrail ile Suriye arasındaki temaslarda hâlâ bir boşluk bulunduğunu, ancak son haftalarda sınırlı da olsa ilerleme kaydedildiğini söyledi.

Kan 11’e konuşan kaynaklar, Moskova ile Şam’ın ilişkileri güçlendirmek için çalıştığını; Rusya’nın geçen ay Lazkiye kıyı bölgesine asker ve askeri teçhizat sevk ettiğini aktardı. Aynı kaynaklar, İsrail’in Suriye’nin güneyinde Türkiye’nin varlığını pekiştirme girişimleri yerine, Rusya’nın sahadaki varlığını tercih ettiğini kaydetti.

Dün (çarşamba) Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani Moskova’yı ziyaret ederek Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü ve iki ülke ilişkilerinin stratejik düzeye taşınmasının hedeflendiğini belirtti.

İkili ilişkilerdeki en dikkat çekici gelişme ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, 15 Ekim’de Suriye’de geçiş döneminin başkanı Ahmed eş-Şera’yı kabul etmesi oldu. Görüşmede taraflar, stratejik ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi ile enerji ve gıda alanlarında iş birliğinin önemine vurgu yapıldı.

İsrail’in Rusya ile iyi ilişkiler sürdürdüğü ve Tel Aviv’in Suriye dosyasında Moskova ile çıkar paylaşımı konusunda uzlaşı aradığı biliniyor. Mayıs ayından bu yana Putin ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Suriye başta olmak üzere çeşitli başlıkları ele alan dört uzun telefon görüşmesi yaptığı ifade ediliyor.

scd
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Moskova’da çarşamba günü gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare  (SANA)

Suriye Dışişleri Bakanlığı Enformasyon İdaresi, mayıstaki temasların ardından yaptığı açıklamada, Putin’in Suriye’yi bölmeye yönelik her türlü İsrail müdahalesini kesin biçimde reddettiğini ve Moskova’nın yeniden imar ile istikrarın sağlanmasına desteğini yinelediğini duyurmuştu.

cdfr
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Şam’da düzenlenen ortak basın toplantısından bir kare (EPA)

Tel Aviv’de ise “Türkiye nüfuzuna karşı Suriye’de Moskova ile ortak çıkarlar bulunduğu” değerlendirmesi yapılıyor. Maariv gazetesine göre Rusya, hem Türkiye hem de İsrail ile iyi ilişkiler sürdürüyor ve iki ülke arasında gerilimin tırmanmasını engellemeye çalışıyor. Aynı zamanda, tüm tarafların—Suriye dâhil—onayıyla ülkedeki pozisyonlarını korumayı hedefliyor.

dfgt
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, İstanbul’da cumartesi günü ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack ile yaptığı görüşmeler sırasında, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin de hazır bulunduğu an (EPA)

ABD’nin İsrail-Suriye güvenlik düzenlemelerinde başat rolü üstlenmesine rağmen, Washington’un Rusya dâhil diğer müttefiklerden gelecek “olumlu katkılara” kapıyı kapatmadığı belirtiliyor.

Eski diplomat ve Suriye-Ortadoğu uzmanı akademisyen Mihail Harari’ye göre, Ahmed eş-Şera’nın Suriye’yi temkinli ve dengeli biçimde yönetmesi, ülkeye bölgesel ve uluslararası destek kazandırdı. Harari, İsrail’in Suriye’de kaosun sürmesini isteyen bir aktör gibi görünmekten kaçınması gerektiğini savundu.

Şarku’l Avsat’ın Harari’nin Maariv’de yayınlanan makalesinden aktardığı analize göre İsrail’in çıkarlarını sağlıklı yönetebilmesi için Şam ile bir güvenlik anlaşmasını hızla sonuçlandırması gerekiyor. Harari, son savaşta elde edilen askerî kazanımların siyasi kazanca dönüştürülmesinin, mevcut “pasif” tutumla mümkün olmayacağını ifade etti.


Gazze’de ilk kez silahlı bir grup sivilleri göçe zorladı

Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)
TT

Gazze’de ilk kez silahlı bir grup sivilleri göçe zorladı

Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)

Gazze’nin doğusundaki Tuffah Mahallesi’nde faaliyet gösteren silahlı bir grup, İsrail ile Hamas’ın kontrol alanlarını ayıran “sarı hat”a yakın bir konut alanında yaşayan sivillerin tamamını silah tehdidi altında tahliyeye zorladı.

Şarku’l Avsat’a konuşan saha kaynakları, “Rami Halis Grubu” olarak anılan silahlı yapıya mensup kişilerin perşembe sabahı erken saatlerde Şuaf ve Kibbutz bölgelerinde ayakta kalan evlerin yakınına gelerek havaya ateş açtığını, ardından bölgeden çekildiğini aktardı. Aynı grubun öğle saatlerinde geri dönerek megafonla, gün batımına kadar tahliye edilmemesi halinde ateş açılacağı uyarısında bulunduğu belirtildi.

Kaynaklara göre silahlı kişiler, olası bir saldırıdan kaçınmak amacıyla sivillerle doğrudan temas kurmadı ve yüzlerce metre mesafeden megafonla seslendi. Grup, tahliyenin İsrail ordusunun talimatıyla yapıldığını iddia ederken, İsrail güçlerinin sarı hattın doğusunda, bu ailelerin kısa süre önce döndüğü evlere yaklaşık 150 metre uzaklıktaki bölgeleri kontrol ettiği ifade edildi.

Tehditler üzerine bölge sakinleri fiilen göç etmek zorunda kaldı ve Gazze kentinin batısındaki alanlara yöneldi. Kaynaklara göre, bir kısmı ağır hasarlı evlerde, bir kısmı ise çadırlarda yaşayan 240’tan fazla kişi yeni ve zorlu bir göç yolculuğuna çıktı.

Önceki İsrail adımı

Saha kaynakları, İsrail güçlerinin salı ve çarşamba akşamları söz konusu bölgelere patlayıcı içermeyen sarı renkli variller attığını, ancak o aşamada tahliye talep edilmediğini ifade etti. Bugünkü zorla tahliye adımının ise, ateşkes anlaşması kapsamındaki çekilme hattı doğrultusunda “yeşil ve güvenli” olarak sınıflandırılan bölgelerde yaşayan daha fazla sivili yerinden etmeye yönelik İsrail planlarının uygulanması anlamına geldiği kaydedildi.

tgrhy
Gazze kentinin doğusundaki Tuffah Mahallesi’nde yıkılmış bir bina (EPA)

İsrail güçlerinin son haftalarda sarı hattın kapsamını genişlettiğine işaret eden kaynaklar, yeni hamlenin Tuffah Mahallesi’nin içine doğru yaklaşık 150 metre derinlikte ve 300 metre genişlikte yeni bir alanın fiilen kontrol altına alınması anlamına geldiğini vurguladı. Bu sürecin, zaman zaman bombardıman, zaman zaman tehdit yoluyla mahallenin adım adım ele geçirilmesi şeklinde ilerlediği belirtildi.

Ek bir tampon bölge

Görünen o ki İsrail, Gazze’nin doğusunda, özellikle Selahaddin Caddesi’nden 7 Ekim 2023 öncesindeki sınırlara kadar uzanan ve en az 2,5 kilometre derinliğinde bir tampon bölge oluşturma planını fiilen hayata geçiriyor. Bu plan, Filistinli kaynaklar tarafından haftalar önce Şarku’l Avsat’a açıklanmıştı.

sd
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Gazze’nin kuzeyinden güneyine uzanan Selahaddin Caddesi, savaş boyunca büyük askerî öneme sahipti ve İsrail ordusu bu yolu farklı eksenlerden kesmeye odaklandı. Ateşkes anlaşmasında “ilk çekilme hattı” olarak sunulan sarı hattın, birçok bölgede fiilen ileri taşındığı; bunun da çevredeki yerleşim alanları üzerinde İsrail kontrolünü genişlettiği ifade ediliyor.

Süregelen ihlaller

Bu gelişmeler, Gazze Şeridi’nde İsrail’in ateşkes ihlallerinin sürdüğü bir döneme denk geldi. Beyt Lahiya’da bir insansız hava aracı saldırısında bir Filistinli hayatını kaybederken, diğer bölgelerde de İHA’lardan ve zırhlı araçlardan açılan ateş sonucu yaralanmalar yaşandı. İsrail hava kuvvetleri, Han Yunus’un doğusu ve Refah’ın kuzeyinde çeşitli hedefleri vurdu.

10 Ekim 2023’te yürürlüğe giren ateşkesten bu yana İsrail ihlallerinde hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısının 413’ü aştığı bildiriliyor. Hamas ise ihlal sayısının 900’ü geçtiğini belirterek, arabulucularla temas halinde olduklarını ve anlaşmanın ikinci aşamasına geçilmesini değerlendirdiklerini açıkladı.

rgh
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta, bir yardım mutfağından yemek almak için bekleyenler arasında duran Filistinli bir kız (AP)

Hamas, İsrail’in anlaşmaya uyması konusunda ABD’nin rolüne dikkat çekiyor. Hareketin sözcüsü Hazım Kasım, “Başkan Trump’ın Gazze ve bölgede barışı sağlayabilecek tek kişi olduğuna inanıyoruz. Netanyahu’yu barışın gereklerini yerine getirmeye zorlayabilecek tek aktör odur” dedi.


Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
TT

Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)

Sudanlıların, 15 Nisan 2023’ten bu yana yaşadıkları savaşın ve insani trajedinin yakın zamanda sona ereceğine dair umutları giderek zayıfladı. İlk kurşunun sıkıldığı andan itibaren bölgesel ve uluslararası girişimlerin tıkanması, kamuoyundaki karamsarlığı daha da derinleştirdi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın inisiyatif alması ve Başkan Donald Trump’tan doğrudan müdahale istemesi, karamsar tablo içinde yeni bir umut penceresi açtı; Suudi Arabistan, kilitlenmiş sürecin çözümünde belirleyici bir aktör olarak öne çıktı.

Veliaht Prens, kısa süre önce ABD’ye yaptığı resmî ziyaret sırasında, savaşın durdurulmasına yardımcı olması için Başkan Trump’tan müdahale talep etti. Trump, 19 Kasım’da düzenlenen ABD–Suudi İş Forumu’nda yaptığı açıklamada bu talebi doğruladı.

dfrgt
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad’daki el-Yemame Sarayı’nda Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ı kabul ederken (SPA)

Veliaht Prens’in Sudan’daki savaşı sona erdirmek için kendisinden doğrudan müdahale istediğini ifade eden Trump,  “Prens, Sudan konusunda belirleyici bir adım atmamı talep ediyor” dedi. Trump, ABD’nin çatışmanın bitirilmesinde etkin bir rol oynayacağını da sözlerine ekledi.

Halk ne diyor?

Savaşın harabeye çevirdiği Hartum’da vatandaşlar, Suudi hamlesini “kardeşlerden beklenen” bir adım olarak görüyor. Ahmed Musa, “Veliaht Prens’in yaptığı, kardeş bir ülke olan Suudi Arabistan’dan beklenen bir adımdır” diyor.

Hızlı Destek Güçleri’nin kontrolüne giren Faşir’de yaşayan Hava İbrahim, savaşın yıkımını şu sözlerle anlatıyor: “Savaş yeşili kuruyu yok etti; çok zarar gördük.”

Kuşatma altındaki Kuzey Kordofan’ın başkenti Ubeyd’en İsa Abdullah ise genel ruh hâlini şöyle özetliyor: “Savaştan etkilenmeyen ev kalmadı; bu nedenle kardeşlerin müdahalesini memnuniyetle karşılıyoruz.”

Sudan Kurucu İttifakı'nın (Te'sis) fiilî başkenti konumundaki Nyala’dan F. Cibril, kamuoyunun temel beklentisinin çatışmaların sona ermesi, insani yardımların ulaştırılması ve yerinden edilenlerin geri dönüşü olduğunu belirtti.

sa
Güney Sudan’ın Renk şehrinde bir sınır noktasından ayrılmayı bekleyen, yerinden edilmiş ailelerin kişisel eşyalarını taşıyan bir kamyon (Arşiv – AFP)

Sudanlılar dışarıdan dayatılan bir çözümden ziyade, tarafları yeniden müzakere masasına getirecek, siyasi süreçlerin zaman kazanmak için kullanılmasını engelleyecek “tarafsız” bir arabulucu istiyor. Kamuoyunda Suudi Arabistan’ın bu rolü üstlenebileceği düşünülüyor.

Geri adım sinyalleri

Resmî düzeyde tepkiler tek çizgide ilerlemedi. Trump’ın 19 Kasım 2025’te Veliaht Prens’in talebini açıklamasının hemen ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan adımı memnuniyetle karşıladı ve X’te “Teşekkürler Prens Muhammed bin Selman, teşekkürler Başkan Trump” mesajını paylaştı.

Suudi ve ABD girişimlerine destek açıklayan Burhan hükümeti, barış için hazır olduğunu vurguladı; ancak Dörtlü Grup çerçevesindeki arabuluculuğa mesafeli durarak Suudi Arabistan’ın tek başına yürüteceği bir süreci ön plana çıkardı.

Askerî bir anlaşma mı?

Eski Başbakan Abdullah Hamduk’un liderliğindeki sivil-demokratik ittifak Sumud, Suudi çabalarını “yeni bir yol açabilecek olumlu bir adım” olarak değerlendirdi; ancak çözümün yalnızca askerler arasında kalmaması ve sivil aktörlerin kapsamlı bir uzlaşmaya dâhil edilmesi şartını koydu.

HDK’ye yakın Sudan Kurucu İttifakı da Suudi Arabistan’ın  hamlesini desteklediğini ve bunun krallığın Sudan’ın çöküşünü önleme konusundaki hassasiyetini yansıttığını söyledi.

Girişim başarılı olur mu?

Sudanlılar, Suudi–ABD girişimlerinin ateşkesi zorlayan, insani yardım geçişlerini mümkün kılan ve krizi yeniden üretmeyen bütüncül bir diplomatik çerçeveye dönüşmesini umuyor. Avukat Hatem İlyas, Şarku’l Avsat’a bu yaklaşımın “en büyük ihtiyaç” olduğunu ifade etti.

İlyas, Şarku’l Avsat’a, savaşın en büyük zorluğunun meşruiyet mücadelesi, toplumsal bölünme, kurumların zayıflığı ve çok sayıda aktörün çıkar çatışmalarından kaynaklanan karmaşık yapı olduğunu ifade etti.

rty6
Faşir’den kaçan Sudanlılar, 19 Kasım 2025’te Kuzey Sudan’daki Debbe kentinde bulunan “El-Ifad” yerinden edilmişler kampına ulaştıktan sonra dinlenirken (AFP)

Tüm belirsizliklere karşın, Sudan’ın doğusundan batısına uzanan kentlerde ortak bir duygu öne çıkıyor. Paris’te yaşayan gazeteci Muhammed el-Esbat, kamuoyunda silahların susmasına ve uzun süredir beklenen barışa giden yola dair temkinli ama güçlü bir beklentinin hâkim olduğunu ifade etti.

Yakın bir çözüme dair umutların zayıflamasının ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ın 15 Aralık’ta Riyad’a yaptığı ziyaret ve Veliaht Prens’le gerçekleştirdiği üst düzey görüşme, yeniden iyimser bir hava yarattı.

Riyad’da bu görüşmenin yapılması bile, savaşın durdurulması ve insani felaketin sona erdirilmesine yönelik yeni bir umut kapısı araladı. Genel kanaat, “Suudi Arabistan’ın Sudan’da savaşı durdurma dosyasını önceliklerinin başına aldığı” yönünde.

Savaşın yorduğu, canlar aldığı, geçim kaynaklarını yok ettiği ve milyonları mülteci ile yerinden edilmiş kişi hâline getirdiği Sudanlılar, ülkelerine, evlerine ve özledikleri hayatlarına dönmeyi umut ediyor. Peki bu kez girişimler kalıcı bir barış getirecek mi?