Sudan ordusunun İran silahlarını alması Sudan’daki savaş sahnesini yeniden şekillendirir mi?

Uzmanlar savaşın uluslararası hale gelmesi ve Kızıldeniz'in güvenliğine yönelik tehditler hakkında uyarıda bulundu.

Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ülkenin doğusundaki kuvvetlerini ziyaret ederken (SUNA)
Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ülkenin doğusundaki kuvvetlerini ziyaret ederken (SUNA)
TT

Sudan ordusunun İran silahlarını alması Sudan’daki savaş sahnesini yeniden şekillendirir mi?

Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ülkenin doğusundaki kuvvetlerini ziyaret ederken (SUNA)
Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ülkenin doğusundaki kuvvetlerini ziyaret ederken (SUNA)

Sudan ordusunun İran'a ait Muhacir 6 insansız hava araçlarını (İHA) satın aldığının ortaya çıkması ve Sudan yönetiminin Tahran hükümetiyle ilişkilerini düzelttiğinin açıklanması, İran-ABD ilişkilerinde ciddi gerilimlerin yaşandığı bir döneme denk geldi. Bu gerilim hali, füze saldırıları ve Kızıldeniz'deki gemilerin Husiler tarafından engellenmesine paralel olarak hem Suriye hem de Irak'taki İran hedeflerine yapılan operasyonlarla zirveye ulaştı. Tüm bu yaşananlardan sonra mevcut değişkenlerin Sudan sahnesini yeniden çizip çizemeyeceği sorusu gündeme geldi.

Sudan ordusu ile İran arasındaki iş birliği, İslamcı rejim dönemindeki ilişkileri akıllara getirdi. Bu iş birliği ayrıca, İsrail uçaklarının Sudan içindeki silah kaçakçılarını hedef almasını ve Yermuk silah fabrikasının bir İsrail hava saldırısıyla imha edildiğini hatırlattı. Şimdi ise Muhacir 6 İHA’larının bölgedeki stratejik dengeyi etkileyip etkilemeyeceği sorusu soruluyor.

Bölge, Washington ve Tahran yönetimi arasındaki gerilimin yanı sıra, Hamas ile İsrail arasında devam eden savaşa ve Husilerin Kızıldeniz bölgesinde gemileri hedef alarak gerilimi artırmalarına tanıklık ediyor. Aynı zamanda bölge, ABD'nin Kızıldeniz’de İran yanlısı Husi milislere ait mevzileri bombalamasına ve yine ABD'nin Irak ve Suriye'deki İran hedeflerine yönelik saldırıları başta olmak üzere pek çok gerilime sahne oluyor. Ömer el-Beşir liderliğindeki eski İslamcı hükümet, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından kendisine uygulanan silah ambargosunu ihlal ederek İran'dan silah satın alıyordu. Ancak el-Beşir, 2016 yılında Körfez ülkelerinden gelen baskı ve ekonomik sıkıştırma nedeniyle İran ile bağlarını koparmak zorunda kaldı.

Bölgesel savaş ihtimali

New York'taki Long Island Üniversitesi'nde kamu politikaları ve yönetimi profesörü olan Dr. Bekri el-Cak el-Medeni, İslamcıların İran'la ilişkilerini pekiştirme ve İran silahlarını elde etme çabalarının sadece ordunun sahadaki operasyonel konumunu iyileştirmek değil, daha ziyade stratejik bir amacı olduğunu düşünüyor. El-Medeni’ye göre tüm bunlar, Sudan'daki savaşı bölgesel bir savaşa dönüştürme ve ona Batı düşmanlığı giydirme girişimidir. Sudan'daki savaşın uluslararası hale getirilmesine karşı uyarıda bulunan el-Medeni, bu şekilde denklemi değiştirebileceklerini düşünen karar alıcıların eğilimlerine dikkat çekti. Silahlanmanın İslamcılara göre taktiksel bir hedef olduğunu belirten el-Medeni, asıl hedeflerinin ise Sudan'daki savaşı uluslararası hale getirmek, Kızıldeniz'in güvenliğini tehdit etmek ve belki de Sudan'ı bölgede yeni bir DEAŞ üssüne dönüştürmek olduğu konusundaki çekincelerini dile getirdi.

sdvr
Sudan eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in İran ile yakın ilişkileri vardı. (AFP)

En-Neelain Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Hasan es-Sauri, daha önceki Sudan-İran ilişkilerinden memnun olmayan ABD’nin, Sudan-İran ilişkilerinin yeniden kurulmasından da memnun olmadığını söyledi. Ancak ABD, Sudan'ın kendi çıkarlarını nerede olursa olsun arama hakkına sahip olduğunu da vurgulamayı ihmal etmedi. Sauri sözlerini şöyle sürdürdü:

Sudan 7 ya da 8 ülke tarafından tehdit ediliyor. ABD halen eski tarzıyla, parlak vaatlerde bulunarak Sudan'la ilişkilerini sürdürmeye devam ediyor. Bu da Sudan’ı kendisini destekleyen ve vaatlerini yerine getiren bir taraf aramaya itiyor. Çünkü Amerikan vaatleri yağmur getirmeyen şimşek ve gök gürültüsüne benziyor.

Sauri, ABD'yi Sudan ile ilişkilerini değiştirmeye çağırdı. Sudan'ın kendi çıkarlarının tehlikeye atılmasına izin vermeyeceğini belirten Sauri, şu ifadeleri kullandı:

Stratejik olarak Amerikalılar İran'ı yok etmek istemiyorlar. İran'dan tek istedikleri kendilerini anlaması. Çünkü İran'ın net İslamcı duruşu ve kendine güveni, Arap ve İslam ülkeleriyle olan dengeyi koruyor. ABD İran'ı vurursa Sünni-Şii dengesi bozulur. Bu yüzden ABD, İran'ın gücünü yok etmek yerine stratejik dengeyi korumasına izin verecek ama nüfuzunu sınırlarının ötesine doğru genişletmesine izin vermeyecektir.

Sauri, Sudan'ın İran'la ilişkilerini yeniden kurmasının, karşı karşıya olduğu varoluşsal tehditle yüzleşmeyi amaçladığına inanıyor. Zira ABD ne kadar memnuniyetsiz olursa olsun Sudan'a başka bir alternatif sunmayacaktır. Sauri, “ABD kendi çıkarlarını koruyor ama karşı taraf ve onun çıkarları umurunda değil. Sudan’ın zenginliğini elde etmek ve stratejik konumundan hiçbir bedel ödemeden faydalanmak için istikrarsız ve geri kalmış bir Sudan istiyor” ifadelerini kullandı.

Sauri, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalarda, İran'ın Sudan'da Şii mezhebi alanı yaratma çabalarının başarısız olmasının ardından ülkede daha fazla yayılmak istemediğini belirtti. “İran'ın Sudan'daki çıkarlarının Yemen, Lübnan ve Irak'taki ilişkilerine benzemesini beklemiyorum” diyen Sauri, “Bundan sonra Sudan, ABD ya da Rusya'ya bağımlı kalmayacaktır. Sudan, silah kaynaklarını çeşitlendirmeli ve silah fabrikalarını geliştirmesine yardımcı olan ülkelerle anlaşmalıdır. Sudan’ın büyük güçlerle ilişkilerindeki stratejisi, askeri sanayilerinin gelişimine yaptıkları katkıya göre olmalıdır” cümlelerini kullandı.

drvb
Kızıldeniz'deki Port Sudan Limanı, uluslararası tartışmalara konu oluyor. (SUNA)

Omdurman İslam Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden Prof. Dr. Beşir eş-Şerif, Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) hareketi ile İran arasındaki ilişkinin tarihinin, sıkı ve eski olduğunu vurguladı. Şerif, Sudan'da iktidardaki İslamcıların bu ilişkiden askeri eğitim ve tedarik alanlarında yararlandığını da dile getirdi. Şerif, “İran, iki ülke arasındaki kapsamlı, hassas planlama ve koordinasyonla Sudan'daki İslamcıların bölgesel ve daha geniş düzeyde pek çok sorunun üstesinden gelmeleri için bir çıkış noktası oldu” dedi.

Sudan ile İran arasındaki ilişkilerin on yıl önce kesilmesinin Körfez baskısının bir sonucu olduğunu belirten Şerif, “Ancak İslamcılar ile Tahran yönetimi arasındaki ilişki devam etti. İslamcılar, Tahran yönetimi ile temaslarını sürdürdü. Dolayısıyla İslamcılar iktidara gelir gelmez ilişkiler yeniden başladı” ifadelerini kullandı.

Kızıldeniz'deki koşullar

Şerif, Hartum'un saygısız bir şekilde ilişkileri koparmış olmasına rağmen İran'ın Sudan ile ilişkilerini yeniden kurmayı kabul etmesini iki tarafın birbirine ihtiyaç duymasına bağladı. Şerif, sözlerini şöyle sürdürdü:

İran büyük bir baskıyla karşı karşıya ve Sudanlı İslamcılar iktidara döndüklerinde en azından silah satışına ve Kızıldeniz’e ihtiyaç duyacaklar. İran, Sudan'ı bölgesel ittifakına dahil etmeyi başarırsa, Kızıldeniz bölgesindeki durumu karıştıracak ve bu Yemen'deki denklemi etkileyecek. Böylece Sudan, İran'ın Husi müttefiki lehine elini kaldırabilecek.

sadv
Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ülkenin doğusundaki kuvvetlerini ziyaret ederken. (SUNA)

Şerif, Sudan-İran ilişkilerinin öncelikle silahlanmaya dayandığını, bunun da silah satın almayı, silah fabrikaları kurmayı ya da Hamas'a ihraç etmeyi içerdiğini belirtti. Bu ayrıca bölgedeki silah pazarları için rekabeti arttırıyor diyen Şerif, şunları söyledi:

İran'ın Sudan'ı silahlandırması ABD, İsrail ve bölgedeki diğer ülkeleri kızdırıyor. Çünkü Tahran yönetimi ile Hartum arasındaki ilişkilerin ve Hamas'la olan bağlantının farkındalar.

ABD ve İsrail'in iki ülke arasındaki rahatsız edici ilişkiyi durduracak adımlar atmasını bekleyen Şerif, ABD'nin Sudan dosyasına güçlü bir şekilde müdahale etmeye zorlanacağını ve son yaptırım dosyasının hızlandırılmasının İran tehdidiyle bağlantılı olacağını düşünüyor.

Diğer yandan İran'ın desteği karşılığında Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) silah desteği verilmesini reddeden Şerif, “HDK, ABD'nin silahlandırmak için güven duyduğu bir oluşum değil. Zira ABD, neden oldukları sorunlar nedeniyle onlara şüpheyle bakmaya devam ediyor. Onlara bir strateji olmadan silah sağlamak bölgedeki güvenliği etkileyebilir. Çünkü bir güç olarak yapıları silahlandırılmaya elverişli değil. Fakat silah piyasası serbest olduğu için parası ve bağlantıları olan herhangi bir taraftan silah temin edilebilir” diyerek sözlerini noktaladı.



Lübnan'ın doğusundaki Baalbek'te aranan kişilerle çıkan çatışmada iki Lübnan askeri öldürüldü

Lübnan'ın doğusundaki Bekaa Vadisi'ndeki Lübnan askerleri (Reuters- Arşiv)
Lübnan'ın doğusundaki Bekaa Vadisi'ndeki Lübnan askerleri (Reuters- Arşiv)
TT

Lübnan'ın doğusundaki Baalbek'te aranan kişilerle çıkan çatışmada iki Lübnan askeri öldürüldü

Lübnan'ın doğusundaki Bekaa Vadisi'ndeki Lübnan askerleri (Reuters- Arşiv)
Lübnan'ın doğusundaki Bekaa Vadisi'ndeki Lübnan askerleri (Reuters- Arşiv)

Lübnan'ın doğusundaki Baalbek kentinin Şaravne bölgesinde dün aranan şahıslarla çıkan çatışmada iki Lübnan askeri şehit oldu, üç asker de yaralandı.

Lübnan Ordu Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, "18 Kasım 2025'te, Askeri İstihbarat Müdürlüğü tarafından bir ordu birliği desteğiyle düzenlenen bir dizi baskın sırasında, aranan şahıslarla çıkan çatışmada iki asker şehit oldu, üç asker de yaralandı" denildi.

Açıklamada, "Çatışmalar sırasında orduya ateş açanlar arasında bulunan aranan şahıs (H.A.J.) yaralandı ve ardından hayatını kaybetti. Çeşitli suçlardan dolayı aranan en tehlikeli şahıslardan biriydi. Bunlar arasında, farklı tarihlerde ordu devriyelerine ateş açarak dört askerin şehit olmasına ve bir subayın yaralanmasına yol açmanın yanı sıra adam kaçırma, silahlı soygun ve uyuşturucu kaçakçılığı da yer alıyordu" ifadeleri yer aldı.

Baskın sırasında "çok miktarda uyuşturucu, silah ve mühimmat ele geçirildi. Ele geçirilen malzemeler teslim edildi ve olaya karışan diğer şahısların yakalanması için çalışmalar devam ediyor."


ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni

ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni
TT

ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni

ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'ye yönelik barış planını, özellikle de Gazze Şeridi'ne uluslararası bir güç konuşlandırılmasını desteklemek için ABD tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan taslak kararının tam metni.

Güvenlik Konseyi içindeki müzakereler kapsamında birkaç kez revize edilen metin, İsrail ile Hamas arasında 10 Ekim'de ateşkesi sağlayan planı onaylıyor.

Karar taslağı, sınır bölgelerinin güvenliğini sağlamak ve Gazze Şeridi'ni silahsızlandırmak için İsrail, Mısır ve yeni eğitilen Filistin polisiyle iş birliği yapacak bir “uluslararası istikrar gücü” kurulmasına olanak tanıyor. Uluslararası istikrar gücü ayrıca “resmi olmayan silahlı örgütlerin kalıcı olarak silahsızlandırılması” üzerinde çalışacak, sivilleri koruyacak ve insani koridorlar oluşturacak.

Yine karar taslağı, Gazze’de teorik olarak Trump başkanlığında olacak ve görev süresi 2027 sonuna kadar devam edecek bir geçiş yönetimi organı olan “Barış Kurulu”nun kurulmasına da olanak sağlıyor.

Önceki taslaklardan farklı olarak, bu karar gelecekte kurulacak bir Filistin devleti olasılığından bahsediyor.

Karar taslağında Filistin Ulusal Otoritesi gerekli reformları uyguladığında ve Gazze'nin yeniden inşasına başlandığında, “Filistinliler için güvenilir bir kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma süreci için koşulların nihayet oluşabileceği” belirtiliyor. Bu madde İsrail tarafından sert bir şekilde karşılandı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı Karar taslağının ve Trump’ın Planı’nın tam metni şöyledir:

Güvenlik Konseyi, 29 Eylül 2025 tarihli ve (bu karara Ek 1 olarak eklenmiş) Gazze Çatışmasını Sonlandıracak Kapsamlı Planı memnuniyetle karşılamıştır. Bunu imzalayan, kabul eden veya onaylayan devletleri takdir etmektedir.

Ayrıca Trump’ın 13 Ekim 2025 tarihli tarihi Kalıcı Barış ve Refah Deklarasyonu'nu memnuniyetle karşılamaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri, Katar Devleti, Mısır Arap Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Gazze Şeridi'nde ateşkesi kolaylaştırmada oynadıkları yapıcı rolü takdir etmektedir.

Gazze Şeridi'ndeki durumun bölgesel barışı ve komşu devletlerin güvenliğini tehdit ettiğini kabul etmektedir.

Filistin meselesi de dahil olmak üzere Ortadoğu'daki durumla ilgili önceki Güvenlik Konseyi kararlarını hatırlatmaktadır.

ABD, İsrail ile Filistinliler arasında barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşama için üzerinde uzlaşılmış bir siyasi ufkun belirlenmesi amacıyla diyalog süreci başlatacaktır

1. Güvenlik Konseyi, Kapsamlı Planı onaylamakta, tarafların planı kabul ettiğini kabul etmekte ve tüm tarafları, ateşkesi iyi niyetle ve gecikmeden sürdürmek de dahil olmak üzere planı eksiksiz bir şekilde uygulamaya çağırmaktadır.

2. Uluslararası tüzel kişiliğe sahip geçiş yönetimi olacak bir “Barış Kurulu” kurulmasını memnuniyetle karşılamaktadır. Bu kurul, Kapsamlı Plan’a uygun olarak ve ilgili uluslararası hukuk ilkeleriyle uyumlu bir şekilde, Gazze'nin yeniden inşasına yönelik çerçeveyi geliştirecek ve finansmanı koordine edecektir. Kurul, Başkan Trump'ın 2020’de sunduğu barış planı ile Suudi-Fransız teklifi de dahil olmak üzere çeşitli tekliflerde yer aldığı gibi, Filistin Ulusal Otoritesi reform programını tatmin edici bir şekilde tamamlayana kadar görevini sürdürecektir. Reform programının uygulanması Filistin Ulusal Otoritesi’nin Gazze üzerinde güvenli ve etkili bir kontrolü yeniden kazanmasını sağlayacaktır.

Filistin Ulusal Otoritesi’nin reform programını uygulaması ve Gazze'nin yeniden inşa sürecinde kaydedilen ilerlemenin ardından, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkı ve bir Filistin devletinin kurulması yönünde güvenilir bir yol geliştirmek için koşullar oluşabilir.

ABD, İsrail ile Filistinliler arasında barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşama için üzerinde uzlaşılmış bir siyasi ufkun belirlenmesi amacıyla diyalog süreci başlatacaktır.

3. Barış Kurulu ile iş birliği içinde insani yardımın tam olarak yeniden başlatılmasının ve ilgili uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak ve BM, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Kızılay da dahil olmak üzere iş birliği yapan kuruluşlar aracılığıyla Gazze Şeridi'ne ulaştırılmasının önemini vurgulamaktadır. Ayrıca, yardımların barışçıl amaçlarla kullanılmasını ve silahlı örgütler tarafından yönlendirilmemesini sağlamayı da garanti etmektedir.

4. Barış Kurulu’na katılan üye devletlere ve Kurul'un kendisine şunları yapma yetkisi vermektedir:

(a) Aşağıdaki 7. fıkraya göre kurulacak kuvvetlerdeki personelin ayrıcalıkları ve dokunulmazlıkları da dahil olmak üzere, Kapsamlı Plan'ın hedeflerine ulaşmak için gerekli düzenlemeleri yapmak.

(b) Gerektiğinde görevlerini yerine getirmek üzere uluslararası tüzel kişiliğe ve yürütme yetkilerine sahip operasyonel birimler kurmak. Bu görevlere şunlar dahildir:

  1. Arap Devletleri Birliği tarafından onaylanan, Gazze Şeridi'nde Filistinli teknokratlardan oluşan bağımsız ve apolitik bir komitenin denetlenmesi ve desteklenmesi de dahil olmak üzere, Gazze'de kamu hizmetlerini yönetmek ve günlük idareyi üstlenmek üzere bir geçiş yönetimi kurmak.

  2. Gazze'de yeniden inşa ve ekonomik toparlanma programlarını uygulamak.

  3. Gazze'de kamu hizmetlerini ve insani yardımı koordine etmek, desteklemek ve sunmak.

  4. Kapsamlı Plan’a uygun olarak, insanların Gazze'ye giriş ve çıkışlarını kolaylaştırmak için gerekli önlemleri almak.

  5. Kapsamlı Plan’ı desteklemek ve uygulamak için gerekli tüm ek görevleri yapmak.

  6. 4’üncü fıkrada belirtilen operasyonel birimlerin Barış Kurulu'nun yetki ve denetimi altında faaliyet göstereceği ve bağışçılardan, Kurul'un finansman mekanizmalarından ve hükümetlerden gelen gönüllü katkılarla finanse edileceği anlaşılmaktadır.

  7. Dünya Bankası ve diğer finans kuruluşları, bağışçıların yönetiminde özel bir güven fonunun kurulması da dahil olmak üzere, Gazze'nin yeniden inşasını ve kalkınmasını desteklemek için gerekli finansmanı sağlamaya ve kolaylaştırmaya çağrılmaktadır.

Güvenlik Konseyi, Barış Kurulu ile iş birliği yapan üye devletlere, Kurul’un kendisine, Gazze'de, Kurul tarafından kabul edilebilir birleşik bir komuta altında faaliyet gösterecek bir Uluslararası Geçici İstikrar Gücü (ISF) kurma yetkisi vermektedir. ISF, Mısır Arap Cumhuriyeti ve İsrail Devleti ile yakın istişare içinde, katılımcı devletlerin kuvvetlerinden oluşacaktır ve uluslararası insancıl hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak görevini yerine getirmek için gerekli tüm araçları kullanacaktır.

ISF şunları yapacaktır:

• Mevcut anlaşmalarına halel getirmeksizin İsrail ve Mısır ile iş birliği yapmak.

• Eğitimli ve seçilmiş bir Filistin polis gücünü desteklemek.

• Sınır bölgelerini güvence altına almak.

• Gazze Şeridi'nin silahsızlandırılması, tüm askeri, terör amaçlı ve saldırı odaklı altyapının tamamen imha edilmesi ve yeniden inşa edilmesine izin verilmemesi yoluyla güvenlik ve istikrarı sağlamak.

• Devlet dışı silahlı örgütleri kalıcı olarak silahsızlandırmak.

• İnsani yardım operasyonları da dahil olmak üzere sivilleri korumak.

• Filistin polis gücünü eğitmek ve desteklemek.

• İnsani yardım koridorlarını güvence altına almak için ilgili devletlerle koordinasyon sağlamak.

• Kapsamlı Plan’ı desteklemek için gerekli tüm ilave görevleri yerine getirmek.

Barış Kurulu ve onunla iş birliği yapan üye devletler, Gazze'de Kurul tarafından kabul edilebilir birleşik komuta altında faaliyet gösterecek bir Uluslararası Geçici İstikrar Gücü (ISF) kurabilir

ISF kontrolü ve istikrarı sağladığında, İsrail Savunma Kuvvetleri, ISF, İsrail, garantörler ve ABD tarafından kararlaştırılacak silahsızlanma ile ilgili parametrelere, aşamalara ve zaman çizelgelerine göre Gazze’den çekilecektir. Gazze'nin yenilenen herhangi bir terör tehdidinden arındığı garanti edilene kadar çevre güvenlik varlığı sürdürülecektir.

ISF şu görevleri yerine getirecektir:

(a) Barış Kurulu'na Gazze'deki ateşkesin uygulanmasının denetlenmesinde yardımcı olmak ve Kapsamlı Plan'ın hedeflerine ulaşmak için gerekli düzenlemeleri yapmak

(b) Barış Kurulu'nun stratejik yönlendirmesi altında ve gönüllü katkılar, Kurul'un ve hükümetlerin finansman mekanizmaları tarafından finanse edilecek şekilde faaliyet göstermek.

Barış Kurulu ve bu kararla yetkilendirilen uluslararası sivil ve güvenlik varlığının, Kurul’un gelecekteki icraatlarına tabi olmak üzere, 31 Aralık 2027 tarihine kadar varlığını sürdürmesine ve ISF’nin görev süresinin uzatılmasına yönelik herhangi bir kararın Mısır, İsrail ve diğer katılımcı üye devletlerle tam bir iş birliği ve koordinasyon içinde alınmasına karar verilmiştir.

Üye devletler ve uluslararası kuruluşlar, operasyonel birimlerine ve ISF'ye personel, ekipman ve mali kaynak sağlama fırsatlarını belirlemek, teknik yardım sağlamak ve çalışmalarını ve belgelerini tamamen tanımak için Barış Kurulu ile iş birliği yapmaya çağırılmaktadır.

Barış Kurulu'ndan, yukarıda kaydedilen ilerleme hakkında her altı ayda bir Güvenlik Konseyi'ne yazılı bir rapor sunması talep edilmektedir.

Bu konunun Güvenlik Konseyi’nin gözetimi altında kalmasına karar verilmiştir.

_______________________________________________________________________________________

Ek 1 – Başkan Donald J. Trump'ın Gazze Çatışmasını Sonlandıracak Kapsamlı Planı

1. Gazze, komşuları için hiçbir tehdit oluşturmayan, radikalizm ve terörden arındırılmış bir bölge olacaktır.

2. Gazze, yeterince acı çekmiş halkının yararına yeniden geliştirilecektir.

3. Tarafların bu öneri üzerinde mutabık kalmaları halinde savaş hemen sona erecektir. İsrail Savunma Kuvvetleri rehinelerin iade işlemlerinin alt yapısını hazırlamak amacıyla üzerinde uzlaşılan sınırlara çekilecektir. Bu aşamada tüm askerî faaliyetler (hava ve topçu saldırıları dâhil) durdurlacak, cephe hatları dondurulmuş şekilde muhafaza edilecektir.

Gazze, kamu hizmetlerini ve belediye hizmetlerini sunmaktan sorumlu, teknokrat ve apolitik bir Filistin komitesi aracılığıyla geçici bir yönetime tabi olacaktır

4. İsrail'in kamuoyuna açık bir şekilde anlaşmayı kabul ettiğini duyurmasından itibaren 72 saat içinde, hayatta olan ve olmayan tüm rehineler iade edilecektir.

5. Tüm rehinelerin serbest bırakılmasının ardından İsrail, müebbet hapis cezası almış 250 Filistinli tutukluya ek olarak, 7 Ekim 2023'ten sonra Gazze'de tutuklanan bin 700 tutukluyu serbest bırakacaktır. Bu kapsamda tutulan tüm kadın ve çocuklar da buna dahildir. Naaşı verilecek her İsrailli rehine karşılığında İsrail, 15 Gazzelinin cenazesini iade edecektir.

6. Tüm rehineler iade edildikten sonra, barışçıl bir arada yaşamayı ve silahlarını bırakmayı taahhüt eden Hamas üyelerine af tanınacaktır. Gazze'den ayrılmak isteyenlere ev sahibi ülkelere güvenli geçiş imkânı sağlanacaktır.

7. Anlaşmanın kabul edilmesinin ardından Gazze'ye derhal yardım gönderilecektir. Yardım miktarları, 19 Ocak 2025 tarihli anlaşmada belirtilen miktarlardan az olmamalıdır ve altyapının (su, elektrik, kanalizasyon), hastanelerin, fırınların yeniden işler hâle getirilmesini ve molozların temizlenip yolların açılmasını mümkün kılacak ekipmanların girişini kapsamaktadır.

8.Yardımlar, BM ve bağlı ajansları, Kızılay ve taraflar ile ilişkisi olmayan diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyla ve her iki tarafın da müdahalesi olmaksızın Gazze’ye giriş yapacak ve dağıtılacaktır. Refah Sınır Kapısı’nın her iki yönde de açılması, 19 Ocak 2025 tarihli anlaşmada uygulanan aynı mekanizmaya tabi olacaktır.

9. Gazze, kamu hizmetlerini ve belediye hizmetlerini sunmaktan sorumlu, teknokrat ve apolitik bir Filistin komitesi aracılığıyla geçici bir yönetime tabi olacaktır. Komite, nitelikli Filistinliler ile uluslararası uzmanlardan oluşacaktır. Başkan Donald J. Trump başkanlığında, eski Başbakan Tony Blair de dahil olmak üzere diğer üyeler ve devlet başkanları tarafından yönetilecek “Barış Kurulu” adı verilen yeni bir uluslararası geçiş organının gözetiminde görev yapacaktır. Bu yapı, Filistin Ulusal Otoritesi reform programını tamamlayana kadar Gazze'nin yeniden inşası için çerçeveyi oluşturacak ve finansman sağlayacaktır.

Yeniden inşa ilerledikçe ve Filistin Otoritesi reform programını uyguladıkça, Filistin’in kendi kaderini tayin etme hakkına ve devletleşmeye yönelik güvenilir bir yolun oluşması için koşullar sağlanabilir

10. Yeniden inşa ve kalkınmaya yönelik “Trump Ekonomik Planı”, Ortadoğu'da modern mucize şehirlerin gelişimine katkıda bulunmuş uzmanlardan oluşan bir komite tarafından hazırlanacaktır. Çeşitli uluslararası tarafların yatırım teklifleri de değerlendirilecektir.

11. Katılımcı ülkelerle müzakere edilerek, tercihli gümrük tarifelerine sahip özel bir ekonomik bölge oluşturulacaktır.

12. Hiç kimse Gazze'den ayrılmaya zorlanmayacaktır. Ayrılmak isteyenler bunu özgürce yapabilecek, dönmek isteyenlere de dönüş hakkı tanınacaktır. Halkın Gazze’de kalması teşvik edilecek ve daha iyi bir geleceğe katkı sunmaları sağlanacaktır.

13. Hamas ve diğer silahlı fraksiyonlar, Gazze’nin yönetiminde doğrudan, dolaylı ya da herhangi bir şekilde yer almayacaklarını taahhüt etmektedir. Tüm askeri, terör amaçlı ve saldırı odaklı altyapı tamamen imha edilecek ve yeniden inşa edilmesine izin verilmeyecektir. Gazze, bağımsız gözlemcilerin gözetiminde, uluslararası fonlarla desteklenen ve bağımsız kuruluşlar tarafından doğrulanan satın alma ve yeniden entegrasyon programlarıyla silahsızlandırılacaktır.

14. Bölgesel ortaklar, Hamas ve diğer fraksiyonların yükümlülüklerine uymalarını sağlamak ve “Yeni Gazze”nin ne komşuları ne de kendi halkı için tehdit oluşturmamasını garanti altına alacaklardır.

15. ABD, Ürdün ve Mısır ile iş birliği içinde, Filistin polisini eğitmek ve desteklemek üzere Gazze'ye bir an önce konuşlandırılacak bir Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) kurmak için Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte çalışacaktır. Bu güç, sınırları güvence altına almak, silah girişini engellemek ve yeniden inşa için mal akışını kolaylaştırmak amacıyla İsrail ve Mısır ile birlikte çalışacaktır.

16. İsrail Gazze'yi ne işgal edecek ne de ilhak edecektir. Kontrol ve istikrar sağlandığında, İsrail Savunma Kuvvetleri, ISF, İsrail, garantörler ve ABD tarafından kararlaştırılacak silahsızlanma ile ilgili parametrelere, aşamalara ve zaman çizelgelerine göre geri çekilecektir.

17. Eğer Hamas teklifi geciktirir veya reddederse, yukarıda belirtilen hususlar, İsrail Kuvvetleri tarafından kademeli olarak uluslararası istikrar gücüne devredilecek “terörden arındırılmış” alanlarda uygulanmaya devam edecektir.

18. Filistinliler ile İsraillilerin zihin dünyasını ve anlatı biçimlerini dönüştürmeyi amaçlayan, hoşgörü ve barışçıl bir arada yaşama değerlerine dayalı bir dinler arası diyalog mekanizması hayata geçirilecektir.

19. Yeniden inşa ilerledikçe ve Filistin Otoritesi reform programını uyguladıkça, Filistin’in kendi kaderini tayin etme hakkı ve devletleşmeye yönelik güvenilir bir yolun oluşması için koşullar sağlanabilir.

20. ABD, İsrail ile Filistinliler arasında kalıcı ve barışçıl bir birlikte yaşama için üzerinde uzlaşılmış bir siyasi ufkun belirlenmesi amacıyla bir diyalog süreci başlatacaktır.


Suriye, Uygur savaşçılarını Çin'e teslim etmeyi planladığı yönündeki haberleri yalanladı

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'de eş-Şeybani ile görüştü, (SANA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'de eş-Şeybani ile görüştü, (SANA)
TT

Suriye, Uygur savaşçılarını Çin'e teslim etmeyi planladığı yönündeki haberleri yalanladı

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'de eş-Şeybani ile görüştü, (SANA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'de eş-Şeybani ile görüştü, (SANA)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, dün hükümetin Uygur savaşçıları Çin'e teslim etmeyi planladığı yönündeki haberleri yalanladı. Kaynak, "Agence France-Presse'in (AFP) Suriye hükümetinin savaşçıları Çin'e teslim etme niyetine dair haberlerinde doğruluk payı yok" dedi.

AFP, Suriye hükümetinden bir yetkilinin, Suriye'nin, Müslüman Uygur azınlıktan savaşçıları Çin'e teslim etmeyi planladığını söylediğini belirtti ve diplomatik bir kaynağa dayanarak, savaşçı sayısının 400 olduğunu ifade etti.

Suriye'deki bir diplomatik kaynak AFP'ye yaptığı açıklamada, "Şam'ın önümüzdeki dönemde 400'den fazla Uygur savaşçıyı Çin'e teslim etmeyi planladığını" söyledi.

Hükümet kaynağı, konunun şu anda Pekin'i ziyaret eden Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani'nin gündeminde olduğunu belirterek, Şam'ın "Çin'in talebi üzerine, savaşçıları Suriye ordusuna entegre etmeyi reddetmesinin ardından" savaşçıları gruplar halinde teslim etmeyi planladığını söyledi.

Suriye'nin kuzeyindeki İdlib'de kalesi bulunan Heyet Tahrir el-Şam'ın (HTŞ) gerçekleştirdiği ve Beşşar Esed'in devrilmesiyle sonuçlanan saldırının ardından Şam'da yeni yönetimin iktidara gelmesinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçtikten sonra, geçiş hükümeti dünyayla ilişkilerinde yeni bir sayfa açmayı hedefliyor.

Savaş yıllarında Suriye'ye akın eden yabancı savaşçılar konusu en hassas konulardan biri. Zira ülkelerinin çoğu onları geri almayı reddederken, geçici devlet başkanı Ahmed eş-Şara da yıllardır Esed'e karşı aynı cephede savaşan, aralarında Uygur savaşçıların da bulunduğu yabancı savaşçıları terk edemiyor.

Çin'in kuzeybatısında yaşayan ve Türkçe konuşan Müslüman bir azınlık olan bu savaşçıların çoğu, Heyet Tahrir eş-Şam ve müttefiklerinin kalesi olan İdlib'deki silahlı cihatçı bir grup olan Türkistan İslam Partisi'ne (TİP) mensuptur. HTŞ, iktidara geldikten sonra tüm askeri grupların feshedildiğini ilan etti.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre Suriye'deki Uygur savaşçıların sayısı 3 bin 200 ila 4 bin arasında değişiyor ve bunların büyük çoğunluğu İdlib'de konuşlu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Gözlemevi, bunların tamamının yeni ordu içerisinde özel bir birliğe entegre edildiğini belirtti.

Bu arada, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, dün Suriyeli mevkidaşı Esad eş-Şeybani ile yaptığı görüşmede ülkesinin Suriye'deki barış çabalarına verdiği desteği teyit etti.

Yi, eş-Şeybani'ye, "Çin'in Suriye'nin mümkün olan en kısa sürede barışa ulaşma çabalarını desteklediğini" söyledi ve Pekin'in Şam'ın "uluslararası topluma entegre olma ve siyasi diyalog yoluyla halkın iradesine uygun bir ulusal yeniden yapılanma planına ulaşma" çabalarına verdiği desteği vurguladı.

Görüşme, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın ABD'yi ziyaretinden bir hafta sonra gerçekleşti. Eş-Şara, Beyaz Saray'da Başkan Donald Trump tarafından kabul edildi.

13 yıllık iç savaşın ardından Suriye, eski Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimi altında yaşadığı diplomatik izolasyondan kurtulmaya çalışıyor. Aralık 2014'te, dönemin HTŞ lideri Ahmed eş-Şara liderliğindeki bir koalisyon, Esed'i devirdi.

Suriye'nin yeni liderleri, iktidara geldiklerinden beri geçmişlerinden uzaklaşmaya ve hem Suriyeliler hem de Batılı güçler tarafından kabul edilebilir, daha ılımlı bir imaj sergilemeye çalıştılar. Çin, özellikle daimi üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi bünyesinde Suriye'ye sürekli olarak diplomatik destek sağladı.

Esed, 2004'ten bu yana Çin'e yaptığı ilk ziyaret olan Eylül 2023'teki Asya Oyunları'nın açılış töreninden önce Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya geldi. Bu görüşmede Şi Cinping, Suriye ile "stratejik ortaklık" ilan etti ve ikili ilişkilerin "uluslararası dalgalanmalara dayanması" nedeniyle övgüde bulundu.