Irak’ta milisler kan gölünü büyütüyorlar mı?

Irak’taki silahlı milislerin sayısı 238 bini aştı.

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla
TT

Irak’ta milisler kan gölünü büyütüyorlar mı?

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla

Selam Zeydan

Amerika Birleşik Devletleri; Anbar, Ninova ve Suriye’deki ABD askeri üslerine saldırılara devam edildiği bir dönemde İran’ı doğrudan füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) hedef alarak, Irak’taki kollarıyla çatışma alanını genişletmekle tehdit etti. Şii gruplar, bu eylemlerini, İsrail’in sivillere yönelik saldırganlığı nedeniyle Gazze halkına karşı ateşin yoğunluğunu azaltmak amacıyla yaptıklarını savunarak meşrulaştırıyor.

Irak’ta iktidardaki Şii partilerin çoğunluğu, Partiler Yasası’nı ihlal etmelerine rağmen silahlı milislere sahip. Bu milisler, partilerinin de yardımıyla Haşdi Şabi otoritesi kanunu sayesinde devlete entegre olabildiler. Bu durum, onlara büyük bir siyasi ve güvenlik etki alanı sağladı. Sonuç olarak bu milisler, Irak’ın ana askeri gücü haline geldi ve onlarla karşı karşıya gelemeyen ve savaşamayan tüm güvenlik güçlerinden daha etkin bir konum elde etti.

Irak’ta Şiiler, Sünniler, Hıristiyan azınlıklar, Türkmenler ve Şabaklar da dahil olmak üzere iki türe ayrılan 67 silahlı milis bulunuyor.

Birinci tür: İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’i siyasi veya dini otorite olarak kabul eden milisler… Bunlar çoğunlukta. Devlet içinde büyük etkiye sahip bazı siyasi partilerin askeri kanatlarını temsil ediyorlar. Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu, Kays el-Hazali liderliğindeki Ashab’ül Ehlül Hak, Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Ahmed el-Esedi liderliğindeki Cund-ul İmam Tugayları, Hristiyan Babiliyyun Hareketi, Hizbullah Tugayları, en-Nuceba Hareketi ve Selahaddin Tugayı başta olmak üzere hükümette önemli mevkilere sahipler.

İkinci tür: Bu grup, Haşdi Şabi otoritesi yönetiminden uzakta, Federal Savunma Bakanlığı’na bağlı faaliyet göstermeyi tercih eden, Mukteda es-Sadr liderliğindeki Barış Tugayları ve Şiilerin yüksek otoritesi Ali el-Sistani’nin kontrolündeki Haşdu’l Atabat gibi İran Devrim Muhafızları’na bağlı olmayan milisleri de içeriyor.

Koordinasyon Çerçevesi, hedeflerine ulaşmayı başardı. Mukteda es-Sadr’ı iktidardan uzaklaştırıp mevcut hükümeti kurabildi.

Irak güvenlik güçlerinin DEAŞ karşısında hezimete uğraması sonucu acil bir tedbir olarak 2014 yılında Haşdi Şabi otoritesi kuruldu. Haşdi Şabi, bir kısmı 1980’lerde İran- Irak döneminde kurulan, diğer kısmı 2003’teki ABD işgali sırasında kurulan ve geri kalanları ise DEAŞ’ın faaliyet gösterdiği dönemde kurulan tüm milis toplulukları içeriyor. Bu milislerden en-Nuceba Hareketi, Ashab’ül Ehlül Hak ve Hizbullah Tugayları gibi bazı milisler, ABD’nin terör listesinde yer alıyor.

FFREGB
Fotoğraf: Majalla

Irak devletinin verilerine göre Iraklı milislerin sayısı 238 bini aşıyor ve tamamı Haşdi Şabi güçleri kapsamında yer alıyor. Ayrıca Federal Savunma Bakanlığı’nın toplam güçlerinin yüzde 52’sini temsil ediyorlar. Hükümet, bu güçlere verdiği destek kapsamında, maaşlarının finansmanı ve diğer silah ve teçhizat ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 2023 yılı için 3,4 milyar doları aşan bir meblağ tahsis etti.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına analize göre Hadi el-Amiri liderliğindeki Bedir milisleri, Irak’ın en büyük milis kuvvetleri sayılıyor. Diyala, Anbar, Selahaddin, Kerkük ve Ninova vilayetlerine yayılmış 15 tugayı bulunuyor. Hizbullah Tugayları, Anbar çölünde Babil vilayetindeki Curf es-Sahar’a kadar üç tugaydan oluşuyor; Ashab’ül Ehlül Hak ise Selahaddin vilayetinde üç tugaydan meydana geliyor. Her tugayın dört bin üyeden oluştuğu, bu grupların tüm Sünni vilayetlerde üslerinin bulunduğu ve sayılarının 15’ten fazla askeri üsse ulaştığı biliniyor. Aynı şekilde dronlar, tanklar, toplar ve diğerleri gibi gelişmiş silahlara da sahipler. Ayrıca İran’a bağlı Şii gruplarla birlikte Sünni, Hıristiyan, Türkmen, Şabak ve Ezidi milisler de mevcut.

SCD
Fotoğraf: Majalla

Silahlı milislere sahip partiler 2021 yılında, İran’ın desteğiyle Koordinasyon Çerçevesi adı verilen siyasi bir grup oluşturdu. Bu grubun amacı, Mustafa el-Kazımi hükümeti ve parlamento seçimlerinin galibi Mukteda es-Sadr’ın hırslarıyla yüzleşmekti. Koordinasyon Çerçevesi, Kays el-Hazali liderliğindeki Sadikun Hareketi, Fetih Koalisyonu, Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu, Ammar el-Hekim liderliğindeki Hikmet Akımı, Ahmed el-Esedi liderliğindeki Cund-ul İmam Hareketi, İslam Yüksek Konseyi, Ataa Hareketi ve Fazilet Partisi gibi partileri kapsıyor. Koordinasyon Çerçevesi, hedeflerine ulaşmayı başardı ve Sadr’ı iktidardan uzaklaştırıp, Muhammed Şiya es-Sudani başkanlığındaki mevcut hükümeti kurabildi. Ayrıca hükümetteki Şiilere ait 12 bakanlığın tamamını üstlendi.

Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr, Şii milislerin faaliyetlerine devam etmesine şiddetle karşı çıkıyor. Zira yüzde 80’den fazlası Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra kurulmuş ve Sadr’ın 2003’te kurduğu Mehdi Ordusu milislerinden ayrılmıştı. Parçalanmasının İran’ın desteğiyle gerçekleştiğine inanılıyor ve bunu onun siyasi nüfuzuna yönelik bir tehdit olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle Sadr, milislerin etkisiz hale getirilmesi ve parçalanması amacıyla sürekli olarak Irak güvenlik güçleri bünyesine entegre edilmesi çağrısında bulunuyor.

Iraklı grupların eylemleri, artık sadece Irak’ı hedef almakla sınırlı değil, Arap istikrarını tehdit ediyor.

Diğer projeler

Milisler, devleti kontrol ettikleri, şantaj yaptıkları ve insanların hayatlarını ilgilendiren ekonomik ve hizmet projelerini devraldıkları için Irak’ta ekonomik güvenliğe büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu da son yıllarda aksamalara yol açıyor. Sonuç olarak, parlamentodaki Hizmetler Komitesi’ne göre bin 600’den fazla durdurulan stratejik proje nedeniyle Irak, yatırımların itici gücü haline geldi. Bu bağlamda ülkenin yıllık geliri 85 milyar doların üzerine çıkmasına rağmen Irak şehirleri yoksullukla boğuşuyor.

CDSVDS
Fotoğraf: Majalla

Milisler, en-Nuceba Hareketi’ne bağlı Ashab el-Kehf ve Ashab-ül Ehlül Hak’a bağlı Saraya Evliya el-Dem takma adlarıyla faaliyet gösteriyor. Bu milisler, kendilerini destekleyen siyasi güçler sorumlu tutulmaksızın, Irak’ta operasyonlar yürütüyor. Bu milislerden bazılarının, Irak’taki birçok ülkenin ekonomik çıkarlarını hedef aldığı biliniyor.

Iraklı grupların eylemleri, artık sadece Irak’ı hedeflemekle sınırlı değil; Irak topraklarından BAE, Suudi Arabistan ve Ürdün’ü hedef alan füzeler ve insansız hava araçları fırlatarak Arap istikrarını da tehdit ediyorlar. Bu gruplar, bölgedeki ABD çıkarlarını hedef almayı amaçlayan ve Direniş Ekseni olarak bilinen Suriye’deki çatışmanın önemli bir parçası oldukları için savaş alanlarının birliğine inanıyorlar. Ayrıca Ali Hamaney liderliğindeki Velayet-i Fakih’in dini ve siyasi otoritesine inanıyor ve Irak hükümetinin yasa ve kararlarına uymuyorlar.

Milislerin coğrafyası, ‘Kuveyt savaşı sırasında İsrail’e füze fırlatan eski rejimin örneğini takip ederek, Anbar, Ninova ve Erbil’deki ABD üslerini kuşatmak ve bu toprakları İsrail’e füze fırlatmak için kullanmak amacıyla’ Anbar, Selahaddin, Ninova ve Babil’deki Curf el-Sahar gibi Sünni vilayetlere odaklanıyor. Ayrıca milisler, İsrail’e kadar menzilli füzelere sahip.

Gruplar ABD’ye bölgeden çekilmesi ve etkili bir güç olarak rolünü teyit etmesi için baskı yapmayı amaçlıyor.

Gazze olaylarının ardından

Geçem ekim ayında Gazze’de yaşanan son olaylar, Iraklı milisler arasında, özellikle de savaşa girmeyi ve bölgedeki ABD çıkarlarını ve üslerini hedef almayı gerekli gören İran Devrim Muhafızları, Hizbullah Tugayları ve en-Nuceba Hareketi’ne yakın olan milisler arasında bölünmeye yol açarken, Ashab-ül Ehlül Hak ve Bedir Örgütü ise Irak’ın Filistin- İsrail çatışmasından çıkarılmasını talep etti. Bu bölünmenin bir sonucu olarak, Ensarullah el-Evfiya, en-Nuceba Hareketi, Ketaib Seyyid eş-Şuheda ve Hizbullah Tugayları olmak üzere yalnızca dört hareket, ABD çıkarlarını hedef alma eylemlerine katıldı. Bu gruplar, kendi aralarında ittifak kurdular ve kendilerini Irak’taki İslami Direniş olarak adlandırdılar. Lübnan Hizbullah’ı ve İran hükümetinden danışmanların varlığına rağmen bu grupların siyasi temsilinin olmaması dikkat çekici.

Geçen 17 Ekim’den bu yana dört grup, Irak ve Suriye’deki 3 bin 500’den fazla ABD askerinin bulunduğu ABD üslerine ve ABD büyükelçiliğine 120’den fazla saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılar, Irak hükümeti için büyük bir zorluk teşkil ediyordu. ABD, bu saldırıların devam etmesi durumunda, milislere doğrudan saldırıların yanı sıra hükümet kurumlarını hedef alabilecek ekonomik yaptırımların uygulanacağını bildirdi. Gruplar, ABD’ye bölgeden çekilmesi ve Irak’ta etkili ve kontrol sahibi bir güç olarak rolünü teyit etmesi için baskı yapmaya çalışıyor.

Bu tehditler, Irak hükümetini net bir tavır almaya zorladı. Öyle ki, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı Sözcüsü Yahya Resul yaptığı açıklamada, 7 Aralık 2023’te ABD büyükelçiliğini hedef alan saldırının, Irak’ın güvenliği ve egemenliğine yönelik bir saldırı olduğunu açıkladı. Resul, bu saldırıların Irak’ın itibarına zarar verdiğini, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirebilen, vatandaşlarının ve sakinlerinin, özellikle de diplomatik misyonlarının güvenliğini sağlayabilen egemen bir devlet olarak güvenilirliğinin sorgulanmasına yol açtığını söyledi. ABD, başta İçişleri Bakanlığı yakınlarındaki, Bağdat’ın merkezinde yer alan en-Nuceba’nın karargâhı olmak üzere, en-Nuceba Hareketi ve Hizbullah Tugayları üyelerine yönelik saldırılar düzenleyerek karşılık verdi. Bu da yakın zamanda ABD üslerini hedef alan füze taburunun sorumlusu olan ve Ebu Takva olarak bilinen lider Muştak es-Saidi’nin ölümüne yol açtı.

Milisler, Irak’ı yeni bir kan gölüne ve uluslararası izolasyona sürüklüyor, çatışma çemberini genişletmeye çalışıyor.

Iraklılar arasında umutsuzluk yaygın. Mevcut hükümet, hiziplerin hükümeti olarak ve onlardan hesap sormuyor olarak görülüyor. Hava savunma sisteminin çökmesi ve uluslararası koalisyonun kontrolü nedeniyle ülkenin hava sahası üzerinde de kontrolü bulunmuyor. Ayrıca İran’ın, ekonomik yaptırımların hafifletilmesi, nükleer dosya ve benzeri diğer dosyalarda kazanç elde etmek için Irak sahasında ABD ve İsrail ile gerilimi artırma ve onu şehirlerinden uzaklaştırma arzusuyla da yüzleşemiyor.

Hükümet, nihayet milislerin taleplerine boyun eğdi ve DEAŞ ile mücadele için kurulan uluslararası koalisyona artık ihtiyaç kalmadığı için Irak’tan ayrılma çağrısında bulundu. Bu durum, diplomatik misyonlara, özellikle Avrupalı ​​misyonların daha önce uluslararası koalisyon güçlerinin ve ABD’nin geri çekilmesi durumunda Irak’ı terk etme tehdidinde bulunması nedeniyle güç dengesinin değişmeye başladığına dair açık bir mesaj gönderiyor. Irak’ın İran tarafından tamamen yutulmasından korkan Kürtler ve bazı Sünni güçler arasında da muhalif bir tutum ortaya çıktı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Sudani hükümetinin zayıf ve beceriksiz olduğunu, yasadışı grupları finanse ettiğini, onlara maaş ve silah sağladığını açıklarken, bu grupların hiçbir şey yapmadan hükümetin gözü önünde füze, silah ve insansız hava aracı naklettiğini açıkladı.

Çatışmayı genişletme çabaları

Milisler, Irak’ı yeni bir kan gölüne ve uluslararası izolasyona sürüklüyor ve Ürdün’ü İran’ın nüfuz alanına yerleştirerek çatışma çemberini genişletmeye çalışıyor. Irak-Ürdün sınırı, Batı Şeria’ya ve Suriye- Ürdün sınırından giriş ve çıkışlarına izin verilmesi için milis destekçilerinin oturma eylemlerine tanık oluyor. İkinci olarak bir kısmı İsrail içindeki Hayfa ve Eylat’a ulaşan ABD güçlerini hedef alan füzeler yoluyla ve karşılıklı istihbarat ve askeri operasyonlar aracılığıyla durum, ilerleyen günlerde Irak’ta ABD- İran çatışmasının artmasına yol açabilir.

Irak sokakları, özellikle de Şiiler, milislerin varlığının tehlikesinin farkına varmış durumda. Bu durum, o dönemde Adil Abdul Mehdi liderliğindeki hizipçi hükümetin Irak’taki ABD- İran çatışmasının çemberini genişlettiği ve milis destekçilerinin ABD büyükelçiliğine baskın düzenlediği Ekim 2019’a benzer bir çarpışma sahnesini hızlandırıyor. Ayrıca güneydeki İran konsolosluklarının yakılması, İran’ın ve silahlarının Irak’tan çekilmesini talep eden protestoların gücünü artırdı.

Milislere bağlı bu güçler, özellikle de bu güçlerin popülaritesinin hala çok zayıf olması nedeniyle, suikastlar ve adam kaçırma yoluyla yakıp yıkma taktiği uygulayabildiler. Son seçimlerde 684 bin oy alarak ilk sırayı almalarına ve Sadr Hareketi ve Sivil Hat’tın boykotuna rağmen, toplam seçmenin yaklaşık yüzde 3’ünü oluşturmaları, halk çatışmasını hızlandıracak.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Şam: Eski rejim unsurlarının statüsünü belirleyecek merkezler çalışmalarına başladı

Beşşar Esed rejiminin güvenlik güçlerinin eski bir üyesi Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) mensuplarına silahını teslim ediyor. (Reuters)  Şam: Şarku’l Avsat
Beşşar Esed rejiminin güvenlik güçlerinin eski bir üyesi Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) mensuplarına silahını teslim ediyor. (Reuters) Şam: Şarku’l Avsat
TT

Şam: Eski rejim unsurlarının statüsünü belirleyecek merkezler çalışmalarına başladı

Beşşar Esed rejiminin güvenlik güçlerinin eski bir üyesi Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) mensuplarına silahını teslim ediyor. (Reuters)  Şam: Şarku’l Avsat
Beşşar Esed rejiminin güvenlik güçlerinin eski bir üyesi Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) mensuplarına silahını teslim ediyor. (Reuters) Şam: Şarku’l Avsat

Askeri Operasyonlar Dairesi tarafından başkent Şam'da ordu, polis ve güvenlik birimlerinden eski Suriye rejimi personelinin statüsünü belirlemek üzere açılan merkezler, bugün çalışmalarına başladıktan saatler sonra yoğun bir katılıma sahne oldu.

Askeri Operasyonlar Dairesi'nin biri başkentin doğusundaki el-Mezraa'da, diğeri de el-Mizze'de olmak üzere açtığı iki merkeze, bazıları silah taşıyan yüzlerce ordu ve güvenlik personeli teslim olmak için akın etti.

Merkezdeki bir yetkili, “Merkezin işi, eski rejim subayları ve askeri personelin statüsünü belirlemek, tüm verilerini almak ve saldırıya uğramalarını önlemek için onlara bir yerleşim kartı vermekle sınırlı” dedi.

Şarku’l Avsat’ın Alman haber ajansı DPA’dan aktardığına göre yetkili, “Tüm polis ve askeri kurumlardan rejim üyelerinin statülerini düzenlemek için çalışıyoruz. Onlara verilen kart, müdahaleye maruz kalmadan hareket etmelerine izin veriyor. Burada tüm isimler üzerinde çalışılıyor” ifadelerini kullandı.

Diğer yandan İbrahim Halit isimli bir vatandaş şunları söyledi: “Bugün buraya yerleşim kartı almak için geldim. Göçmenlik ve Pasaport Dairesi'nde şoför olarak çalışıyordum. İşimize geri dönmek istiyoruz. Bakmakla yükümlü olduğum bir ailem var. İşe geri çağrılma sürecinin uzamasından korkuyoruz... İşimize geri dönemezsek ülkedeki zor ekonomik koşullarda nasıl yaşayabilir ve ailelerimize nasıl destek olabiliriz?”

Eski Suriye rejim ordusu mensupları Şam'da statülerini belirlemek üzere bir merkezde kayıt yaptırmak için sıra bekliyor. (AP)Eski Suriye rejim ordusu mensupları Şam'da statülerini belirlemek üzere bir merkezde kayıt yaptırmak için sıra bekliyor. (AP)

İyad Muhammed, “Zorunlu askerlik görevini ifa ediyordum. Bu tüm Suriyeliler için geçerli. Bu yüzden bugün bir uzlaşma sağlamak ve eskiden geçimimi sağladığım işime geri dönmek için merkeze geldim” dedi.

Trafik polisi Abdullah Hasan ise “İşimize geri dönmek istiyoruz. Dönmezsek nasıl yaşayacağız? Biz trafik polisiyiz ve 20 yılı aşkın hizmetim boyunca silah taşımadım” şeklinde konuştu.

Askeri Operasyonlar Dairesi kaynakları, ‘polis memurlarının inceleneceğini ve Suriye halkına karşı suç işlediği kanıtlanmayanların işlerine geri döneceğini’ açıkladı.

Askeri Operasyonlar Dairesi dün başkent Şam’da rejim personeli için statü merkezlerinin açıldığını duyurdu.

Resmi Telegram kanalından yapılan açıklamada, ‘tüm eski rejim unsurlarının bugünden itibaren yerleşim işlemlerini tamamlamak ve geçici kartlarını almak üzere Şam'daki el-Mizze Askere Alma Birimi ve el-Mezraa'daki Baas Partisi binasında bulunan merkezleri ziyaret etmeleri’ çağrısında bulunuldu.

Askeri Operasyonlar Dairesi, Halep, Hama, Humus, Tartus ve Deyrizor vilayetlerinde de eski rejimin askeri ve güvenlik personelinin statülerinin belirlenmesi için merkezler açtı.