Beşli Komite, dışişleri bakanları liderliğinde toplanmayı tartışıyor ve öncelik Lübnan cumhurbaşkanlığı seçimine veriliyor

Komite temsilcileri, Beyrut büyükelçileri ve Le Drian’ın toplantıya katılması düşünülüyor

Nebih Berri geçen hafta Beşli Komite’nin büyükelçilerini kabul ederken (Lübnan Parlamentosu)
Nebih Berri geçen hafta Beşli Komite’nin büyükelçilerini kabul ederken (Lübnan Parlamentosu)
TT

Beşli Komite, dışişleri bakanları liderliğinde toplanmayı tartışıyor ve öncelik Lübnan cumhurbaşkanlığı seçimine veriliyor

Nebih Berri geçen hafta Beşli Komite’nin büyükelçilerini kabul ederken (Lübnan Parlamentosu)
Nebih Berri geçen hafta Beşli Komite’nin büyükelçilerini kabul ederken (Lübnan Parlamentosu)

Beşli Komite, Lübnan’da bir cumhurbaşkanı seçilerek, cumhurbaşkanı seçimi meselesini ölümcül durgunluktan kurtarmaya öncelik verilmesini tavsiye etti. Aynı zamanda cumhurbaşkanı seçimi meselesinin, Gazze Şeridi’nde devam eden savaştan ve Güney Lübnan’da kızışan cepheden ayrılması gerektiğini belirtti. Beşli Komite’deki üst merciler tarafından muhalefet ve direniş eksenindeki taraflara bildirilen bu hususların yanı sıra, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararının uygulanmasına zemin hazırlanması yönündeki uluslararası çabalara ve bölgenin tanık olabileceği dönüşümlere ayak uydurulabilmesi için cumhurbaşkanlığı koltuğunun doldurulması gerektiği, bu koltuğun boş kalmasının doğru olmadığı ifade edildi.

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklara göre, cumhurbaşkanı seçimini kolaylaştırmak için Lübnan Parlamentosu’na destek veren bir grup olmasından hareketle Beşli Komite, cumhurbaşkanlığı krizini çözmeye yönelik bir dizi fikir ortaya attı. Ortaya atılan fikirler arasında Beşli Komite’nin ABD, Fransa, Suudi Arabistan Krallığı, Mısır ve Katar’ın dışişleri bakanları düzeyinde bir toplantı yapması yer alıyordu. Bu toplantıya Beşli Komite’nin temsilcileri, bu ülkelerin Lübnan nezdinde onaylanmış büyükelçileri ve Fransa Cumhurbaşkanı Elçisi Jean-Yves Le Drian’ın da katılması istendi. Ayrıca Beşli Komite’de, Hizbullah’ı cumhurbaşkanı seçimini kolaylaştırmak adına tutumunu yumuşatmaya, bu meseleyi Gazze ve Güney Lübnan cephelerinden ayırmaya çağırmak üzere Hizbullah üzerinde etkisi olan İran’la iletişim kurma görevini Fransa ve Katar’a bırakma eğilimi olduğu kaydedildi.

Ancak kaynaklar, dışişleri bakanları düzeyinde Beşli Komite toplantısının yapılmasının netleştirilmediğini ve bunun iki nedene dayandığını ifade etti. Kaynaklar, bu nedenlerden birincisinin, cumhurbaşkanı seçiminin 1701 sayılı kararın uygulanmasından ve Gazze ile Güney Lübnan’daki kızışmış cephelerden ayırmanın gerekliliği konusunda Hizbullah’ı ikna etmekle ilgili olduğunu söyledi.

İkinci neden ise öncelikle ABD’nin şu anda savaşı Lübnan’a doğru genişletmemesi için İsrail’e baskı yapmakla meşgul olması. Bunun yanı sıra Avrupa ülkeleri, savaşı Lübnan’a doğru genişletmek üzere İsrail’e bahaneler vermemesi için Hizbullah’a benzer bir baskı yapıyor. Aynı şekilde, İsrail ve Hamas’ın Gazze cephesinde Güney Lübnan’a kadar uzanması beklenen uzun süreli bir ateşkese varmasına özen gösteriliyor.

Şarku’l Avsat’ın nüfuzlu siyasi kaynaklardan edindiği bilgilere göre, cumhurbaşkanı seçimi ile Gazze ve Güney Lübnan cephelerinin birbirinden ayrılması gerekirken, bu iki meseleyi birbirine bağlayan Hizbullah, cumhurbaşkanlığı meselesine ve 1701 sayılı kararın uygulanmasına sırt çeviriyor. İsrail’e karşı savaşında Hamas’ı destekleme yönünde karar alan Hizbullah, bu iki meselenin halledilmesi için İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırganlığına son vermesini şart koşuyor.

Kaynaklara göre, ABD’li arabulucu Amos Hochstein’in ziyaretinin Beyrut’u da kapsaması beklenirken, İsrail’in savaşı genişletmesini engellemek için Tel Aviv’i ziyaret ettikten sonra Washington’a dönmesi, İsrail ve Hizbullah arasında kızışan Güney Lübnan cephesini yakından takip edenler için şaşırtıcı olmadı. Zira Hizbullah’ın Gazze’deki savaşın durdurulmasını ön şart olarak ileriye sürmesi, Hochstein’in 1701 sayılı kararın uygulanmasına kapı açacak bir zeminde Gazze cephesi ile Güney Lübnan cephesinin birbirinden ayrılmasına ilişkin fikirleri tartışmak üzere turunu genişletmesini engelledi.

Bu bağlamda, uluslararası toplum, kuzey cephesinde Hizbullah’ın hükümete danışmadan tek başına Hamas’ı desteklemek üzere İsrail ile çatışmaya girme kararı aldığı 8 Ekim’den öncesine dönülmesi gerektiği konusunda Hizbullah’ı ikna etmeye çalışıyor.

Kaynaklara göre, geçici bir ateşkese varılması, iki ülke arasındaki sınırın her iki tarafında yerlerinden edilenlerin evlerine dönmelerine ve 1701 sayılı kararın uygulanmasının tartışılmasına olanak tanıyacak. Başbakan Necip Mikati, daha önce Hochstein’in bu konuda sunduğu güvenlik teklifinden duyduğu memnuniyeti dile getirmiş ve bunu olumlu olarak nitelendirmişti.

Bu doğrultuda Beşli Komite, yeni bir gelişme ortaya çıkmadıkça, beş ülkenin temsilcileri düzeyinde, Lübnan büyükelçileri ve Le Drian’ın katılımıyla bir araya gelerek parlamenter blokların cumhurbaşkanlığı meselesine ilişkin yaklaşımlarındaki konumlarını düzenleyebilir. Aynı kaynaklara göre, dışişleri bakanları toplantısına başkanlık ettikten sonra Le Drian, buradan aldığı güçle cebinde cumhurbaşkanlığı seçimini engelleyen taşları kaldırmaya yönelik bir dizi fikirle Beyrut’a dönebilir. Zira cumhurbaşkanlığı koltuğunun boş kalmaması gerekiyor. Bu konuda Le Drian, Beyrut’a yaptığı son ziyarette, direniş ekseninin cumhurbaşkanı adayı Marada Hareketi lideri eski milletvekili Süleyman Franciyye ya da karşısında Demokratik Buluşma ve Özgür Yurtsever Hareketi ile uzlaşan muhalefetin desteklediği eski bakan Cihad Azur’un seçilmesi için gerekli yeter sayıyı sağlamanın zor olacağı gerekçesiyle üçüncü bir adaya gidilmesi gerektiğini söylemişti.

Her ne kadar Beşli Komite şu veya bu adayın adaylığına veya seçilmesine destek vermekten imtina etse de parlamenter bloklar, Beşli Komite’nin Lübnan’ı kurtarmak için belirlediği kriterlere sahip olması ve herkese eşit mesafede olması şartıyla artık parlamento dışından üçüncü bir aday üzerinde anlaşmaya varma inisiyatifi alarak içine düştükleri çıkmazdan kurtulmaları gerekiyor.

Muhalefetteki kaynaklar, Hizbullah’ın cumhurbaşkanlığı meselesi ile Gazze ve Güney Lübnan cephelerini birbirinden ayırmamakta ısrar ederek, sonunda rahat edeceği veya kendisini sırtından bıçaklamayacak bir cumhurbaşkanını başa getirmek için parlamenter çoğunluğun sağlanmasını engelleyebileceğinden korkuyor.

Şimdi şu soruların cevapları merak ediliyor:

Cumhurbaşkanlığı seçiminde en başa mı dönüldü? Beşli Komite, hiçbir tarafın adayını cumhurbaşkanlığı koltuğuna götürememesi nedeniyle cumhurbaşkanının seçilmesini engelleyen parlamenter bölünmenin aşılması için gerçekçi bir yaklaşıma dayanarak, üçüncü bir seçeneğe gidilmesinde ısrar ederse, parlamento blokları buna ne derece yanıt verebilecek? Ayrıca, Şii ikili Franciyye’yi desteklemekte ısrarcı mı olacak yoksa otoritenin yeniden oluşturulmasına hazırlık olarak Lübnan’ın hayatta kalmasını sağlayacak kolaylıklar sağlamak üzere önde gelen seçmenlerin girişimiyle garanti altına alınabilecek gerekli siyasi çoğunluğu sağlamak suretiyle muhalefetle orta yolda buluşup esneklik mi gösterecek?



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.