Lübnan Dışişleri Bakanı, Cameron’un kendisiyle görüşmemesine tepki gösterdi

Diplomatik bir tuhaflık… Buhabib İngiltere Büyükelçisi’ne protesto notası verdi

Mikati, Beyrut ziyareti sırasında İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’u kabul ederken (AFP)
Mikati, Beyrut ziyareti sırasında İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’u kabul ederken (AFP)
TT

Lübnan Dışişleri Bakanı, Cameron’un kendisiyle görüşmemesine tepki gösterdi

Mikati, Beyrut ziyareti sırasında İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’u kabul ederken (AFP)
Mikati, Beyrut ziyareti sırasında İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’u kabul ederken (AFP)

Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib, İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’un son Beyrut ziyaretine ilişkin olarak İngiltere’nin Beyrut Büyükelçisi Hamish Cowell’i bakanlığa çağırıp protesto notası verdi. Şarku’l Avsat’a konuşan diplomatik kaynaklara göre protesto notasının verilme sebebi, Cameron’un Buhabib ile görüşmekten kaçınması ve ‘diplomatik örflere dikkat etmemesi’.

Cameron, geçtiğimiz Perşembe günü Beyrut’ta Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Genelkurmay Başkanı Joseph Avn ile bir araya gelmiş ancak Lübnanlı mevkidaşı ile görüşmemişti. Buhabib, ziyaretin bitiminden sonra yaptığı açıklamada, ‘Lübnan Dışişleri Bakanlığı’nın İngiliz Büyükelçiliği konusunda yeni bir tutum alacağını’ ve kendisiyle görüşülmemesinin ‘Lübnan’daki İngiliz Büyükelçiliği ile ilişkileri değiştireceğini’ söyledi.

Lübnan’ın resmi haber ajansı NNA’da dün yer alan haberde, Buhabib’in İngiltere Büyükelçisi’ni çağırıp kendisine protesto notası verdiği aktarıldı. Lübnan Dışişleri Bakanlığı’ndaki kaynaklar verilen nota ve içeriği hakkında yorum yapmayı reddetti.

Lübnanlı eski bir diplomat, bu durumun Dışişleri Bakanlığı için bir ‘emsal’ olduğunu ve ‘son yıllarda benzer bir olay yaşanmadığını’ belirterek şaşkınlığını dile getirdi. Şarku’l Avsat’a konuşan diplomat, “Şaşırtıcı olan şey bu protestonun siyasi olamayacak olması; çünkü Bakan Buhabib, İngiltere’ye düşman bir konumda değil ve siyasi konuşmaları da İngiltere’yi eleştiren bir tutuma işaret etmiyor” dedi. Diplomatik usule göre ‘kısa bir protokol ziyareti de olsa, dışişleri bakanının mevkidaşı ile görüşmesi gerektiğine’ dikkati çeken eski diplomat, cumhurbaşkanı, başbakan veya parlamento başkanıyla da görüşen Batılı dışişleri bakanlarının tamamının, son dönemde gündeminde Beyrut’a yurt dışı ziyaretinin bulunduğunu ifade etti.

zxsdcvefr
Josep Borrell, 6 Ocak’ta Beyrut’ta Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib ile birlikte (AP)

Cameron’un ziyareti öncesinde Buhabib ile Beyrut’taki İngiltere Büyükelçiliği arasındaki ilişkilerde herhangi bir anlaşmazlık görülmüyordu. Ziyaretten önceki hafta Lübnan Dışişleri Bakanlığı, Buhabib’in İngiltere Büyükelçisi Hamish Cowell ile görüştüğünü ve görüşmede iki ülke arasındaki iş birliği yolları ile son bölgesel ve uluslararası gelişmelerin ele alındığını bildirmişti. Ayrıca Lübnan Dışişleri Bakanlığı, Gazze savaşının başlangıcından bu yana, Batı karşıtı herhangi bir tutum sergilemeyip siyasi bir çözüm bulunması, savaşın durdurulması ve Lübnan’da 1701 sayılı kararın uygulanması gerektiğini vurgulamaya devam ediyor.

Eski diplomatik kaynak, büyükelçinin çağrılmasının ‘normal olduğunu, çünkü İngiliz bakanın bakanlığı protesto etmesi için herhangi bir sebep bulunmadığını ve diplomatik örfler çok kesinken bakanın yaptığı hareketin şaşırtıcı olduğunu’ söyledi.

ymuymuy
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib Washington’da telefonla görüşürken (Şarku’l Avsat)

Ancak Lübnan’da diplomatik örfler tam olarak uygulanmıyor. Lübnanlı politikacılar ve diplomatlar, Lübnan’ın özelliğinden ötürü karışık diplomatik örflerden ve standartlardan sıkıntı çektiğini söylüyorlar. Başbakan, cumhurbaşkanı ya da parlamento başkanı büyükelçilerle buluşurken, eski diplomata göre, ‘yabancı ülkelerin büyükelçilerinin görüşme çıtası, güven mektubu sunma veya ülkelerinden önemli mesajlar taşıma durumları dışında dışişleri bakanı ile görüşmeyle sınırlı olması gerekiyor’. Eski diplomat ‘Lübnan’ın tuhaf örfler çıkaran özelliğine’ dikkati çekerek yabancı ülkelerin dışişleri bakanlarının elçilerinin ziyaretlerinde hem başkanlar hem de dışişleri bakanı ile görüştüklerini’ söyledi.

Bu, dün Fransa Dışişleri Bakanı Stephane Sejourne’nin, ondan önce de İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ve Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un Beyrut’a yaptığı ziyaretlerde görüldü.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.