1973 savaşı sonrasında İşçi Partisi'nin, Gazze savaşı sonrasında Likud'un düşüşü

ABD Başkanı Biden'ın stratejisinin pratik denklemi Hamas’ın yönetmediği bir Gazze ve Netanyahu hükümetinin yönetmediği bir İsrail'dir.

Gazze'deki rehinelerin serbest bırakılması için Tel Aviv'de yapılan bir gösteri (AFP)
Gazze'deki rehinelerin serbest bırakılması için Tel Aviv'de yapılan bir gösteri (AFP)
TT

1973 savaşı sonrasında İşçi Partisi'nin, Gazze savaşı sonrasında Likud'un düşüşü

Gazze'deki rehinelerin serbest bırakılması için Tel Aviv'de yapılan bir gösteri (AFP)
Gazze'deki rehinelerin serbest bırakılması için Tel Aviv'de yapılan bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Gazze savaşı, sonuna yönelik net bir ufuk olmadan beşinci ayına girdi. İran asıllı Fransız siyaset bilimci Bertnard Badie'nin dediği gibi, “1943'ten bu yana sömürgeci bir devlet ile toplumların işgalden ve sömürgeciliğin kontrolünden kurtulma arzusunu ifade eden savaşçılar arasındaki hiçbir asimetrik savaş, nihayetinde devletin zaferi ile sonuçlanmadı.’ Ancak İsrail, savaşın başında deklare ettiği Hamas'ı ortadan kaldırma hedefine ulaşamasa da kazanmaya kararlı. Hamas da ‘stratejik bir zafer’ elde etmeye kararlı. Savaşta ne olursa olsun yaşananlardan sonra Hamas'ın Gazze'yi yönetmeye devam etmesi zor olacak. Aynı şekilde Binyamin Netanyahu'nun savaştan sonra başbakan olarak kalması da zor. Uzak tarihten önce yakın tarih, bu konuda gerçekçi dersler veriyor.

Mısır ile Suriye’nin birlikte İsrail'e karşı giriştikleri 1973 Ekim Savaşı, Yüksek Mahkeme Başkanı Yargıç Şimon Egranat başkanlığındaki ‘Egranat Komitesi’nin raporunun ardından İsrail'i kuran İşçi Partisi'nin iktidardan düşmesine yol açmıştı. Raporda, İsrail'in stratejik başarısızlığına 4 neden gösterilmişti; istihbari açıdan bir bilgi eksikliği yoktu, sahip olunan bilgiler siyasi olarak analiz edilememişti. İstihbarat, 1967 savaşından sonra kök salan bir anlayışı benimsemişti. Bu anlayışa göre Arap ülkeleri iki koşul olmadan İsrail ile savaşa girişemezlerdi. Bu koşulların ilki, Suriye’nin Mısır olmadan saldırmayacağı, Mısır’ın da hava üstünlüğüne sahip olmadan saldırmayacağıydı. Son nedenler, Sina'daki askeri güçlerin Mısır kuvvetlerinin Süveyş Kanalı'nı geçmesini engelleyememesi ve yedeklerin seferber edilmesinde geç kalınmasıydı. Aksa Tufanı sonrasında patlak veren Gazze savaşının da ilk kez 1977'de iktidara gelen Likud yönetimine son vermesi muhtemel. Likud yönetiminin düşüşü herhangi bir soruşturma komisyonu başarısızlığın nedenlerini belirlemeden önce parlamento seçimleri ile gerçekleşebilir.

Beyaz Saray'a dönmek isteyen Donald Trump karşısında Başkan Joe Biden'ın önümüzdeki sonbaharda yapılacak başkanlık seçimlerinden sonra başkanlıkta ikinci bir dönem kalıp kalmayacağını kimse bilmiyor. Bununla beraber Biden, ABD'nin Ortadoğu politikasında stratejik bir değişiklik yapacağını öne sürüyor. New York Times yazarı Thomas Friedman da ‘Biden Doktrini’ adını verdiği bir plandan bahsediyor. Görev süresinin sonunda bir doktrin açıklamak, gerçekten garip bir durum. Ancak Friedman, bölgedeki mevcut durumun ‘kapsamlı bir felakete’ dönüşmeyeceğine dair kesin bir güvenceden yola çıkan bu doktrinin üç eksene dayandığını belirtiyor. Birinci eksen, İran'a karşı güçlü, kararlı bir duruş göstermek ve bölgedeki vekillerine karşı askeri misillemede bulunmaktır. İkincisi, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde Washington tarafından tanınmış silahsızlandırılmış bir Filistin devleti kurmaya yönelik Amerikan girişimidir. Üçüncüsü ise girişimin devamını ve başarısını sağlamak için Filistin, İsrail, ABD ve bölge ülkeleri arasında geniş bir güvenlik ittifakı kurmaktır.

Bunun pratik denklemi şudur: Hamas tarafından yönetilmeyen bir Gazze. Netanyahu hükümeti tarafından yönetilmeyen bir İsrail. Sembolik bir konumda kalacak olan Başkan Mahmud Abbas'ın halefiyle yenilenmiş bir Filistin Otoritesi. Ama mesele kolay değil. Gazze'de barbarca bir savaşa karşı direnen Hamas, denizden nehre kadar özgürleştirmek istediği tarihi Filistin'in bir bölümünde silahsızlandırılmış bir Filistin devleti uğruna kendini feda etmeye hazır değil. Netanyahu, iktidarda kalmak ve kendisine yönelik suçlamaların düşürülmesi karşılığında Biden'ı değiştiğine ve Amerikan barış planını pazarlamaya hazır olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Abbas, Hamas ile İslami Cihad’ın katılımıyla Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile Filistin Otoritesi’ni genişletmeye hazırlanırken, Filistin Otoritesi’ne olduğu gibi ve FKÖ’ye de içindekiler ile birlikte sıkı sıkı tutunuyor.

Yukarıda bahsedilenlerin tümü, eğer gerçekleşirse, ayrıca ABD ve İran'ın, bölgede İran coğrafyasına kadar uzanacak kapsamlı bir savaşa doğru ilerlemekten ortaklaşa kaçınmalarını da gerektiriyor. Hem Washington'da hem de Tahran'da resmi olarak böyle bir savaşın arzu edilmediği söyleniyor. Ancak Mollalar Cumhuriyeti'nin stratejik hedefi, Amerikan güçlerini ‘Batı Asya’ olarak adlandırdığı bölgeden uzaklaştırıp, bu bölgeye hâkim olmaktır. Peki böyle bir durumda ne yapılmalı? İran bu hedeften geri adım mı atmalı, yoksa Washington bunun tam aksi bir hedefe doğru mu ilerlemeli yahut hedef sadece bir slogan olarak mı kalmalı?

Geçtiğimiz yüzyılın başından bu yana çatışmalarla boğuşan bu bölgede barış oyunu, savaş oyununa göre çok daha zor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından  Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Batı Şeria'da güvenlik güçleri ile silahlı kişiler arasında çıkan çatışmada iki Filistinli hayatını kaybetti

Batı Şeria'daki Nur Şems mülteci kampında bir İsrail askeri (Reuters)
Batı Şeria'daki Nur Şems mülteci kampında bir İsrail askeri (Reuters)
TT

Batı Şeria'da güvenlik güçleri ile silahlı kişiler arasında çıkan çatışmada iki Filistinli hayatını kaybetti

Batı Şeria'daki Nur Şems mülteci kampında bir İsrail askeri (Reuters)
Batı Şeria'daki Nur Şems mülteci kampında bir İsrail askeri (Reuters)

Filistin güvenlik güçleri sözcüsü dün yaptığı açıklamada, Batı Şeria'da iki ayrı olayda silahlı kişilerle çıkan çatışmalarda iki Filistinlinin öldürüldüğünü açıkladı. Güvenlik güçleri sözcüsü Enver Receb yaptığı açıklamasında “Güvenlik güçleri, Tubas ilinde aranan bir suçluyu yakalamak için operasyon düzenlerken, suçluların ateşi ile karşılaştı. Bu durum, güvenlik güçlerinin hayatlarını ve bölgedeki vatandaşların güvenliğini ciddi şekilde tehdit etti” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'ten aktardığı habere göre Receb şöyle devam etti, "Bu ciddi tehdit karşısında, güvenlik güçleri yerleşik çatışma kurallarına uygun olarak ateşin kaynağına yanıt vermek zorunda kaldı ve tetikçilerden birinin yaralanmasıyla sonuçlandı. Daha sonra bu kişi öldü.”

Güvenlik güçlerinin Cenin'in doğu semtine düzenlediği baskın sırasında çok sayıda silahlı saldırganla çatışma yaşandığını anlattı.

Olayla ilgili olarak, "Çatışma sırasında, bölgede bulunan 65 yaşındaki Faysal Halil Sebaiye, yasadışı silahlarla başından vurularak yaralandı ve Cenin Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Aynı yerde bir kız çocuğu da bacağından yaralandı, ancak durumunun iyi ve stabil olduğu, hayati tehlikesinin bulunmadığı bildirildi."

Hamas, vatandaşların öldürülmesini kınadı ve yaptığı açıklamada, “Filistinlilerin kanını dökmekten çekinmeyenlerin, onları korumakla yükümlü olanların bu kayıtsızlığı ve acımasızlığı, bu kurumların liderleri ve mensuplarının ahlaki ve insani değerlere karşı açık bir saygısızlık olarak değerlendirilebilir” dedi.

Hareket, “Batı Şeria'da güvenlik güçleri tarafından işlenen tüm ihlaller ve suçların derhal ve adil bir şekilde soruşturulması ve bu suçlara karışanların her kademeden sorumlularının bir an önce hesap vermesinin acil bir ihtiyaç olduğunu" belirtti.