Mısır ile Türkiye arasındaki yakınlaşma, Mısır’ın Kıbrıs ve Yunanistan ile olan işbirliği mekanizmasını nasıl etkiler?

Yakınlaşmanın Mısır’ın Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile olan iş birliği mekanizmasına etkileri neler?

Kahire 2019 yılında üçlü zirveye sahne oldu. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Kahire 2019 yılında üçlü zirveye sahne oldu. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır ile Türkiye arasındaki yakınlaşma, Mısır’ın Kıbrıs ve Yunanistan ile olan işbirliği mekanizmasını nasıl etkiler?

Kahire 2019 yılında üçlü zirveye sahne oldu. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Kahire 2019 yılında üçlü zirveye sahne oldu. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ile Türkiye arasındaki yakınlaşmaya ilişkin değerlendirmeler hız kazanırken bu yakınlaşmanın Mısır, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki iş birliği mekanizması üzerindeki etkisine ilişkin sorular da yenilendi. Diğer yandan Mısır da Kahire, Lefkoşa ve Atina yönetimleri arasındaki bir sonraki üçlü zirveye ev sahipliği yapmayı sabırsızlıkla bekliyor.

Bloomberg'in haberine göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 11 yıldır ilk kez bu ayın ortasında Mısır'ı ziyaret etmesi planlanıyor. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Güvenlik ve Dış Politikadan Sorumlu Danışmanı Mesut Hakkı Caşın, Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) verdiği demeçte, Türkiye ile Mısır arasında tam normalleşmenin çok önemli olduğuna, zira iki ülkenin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’e istikrar getirdiği gibi, tüm dünyaya da istikrar getireceğine dikkat çekti.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri perşembe günü Lefkoşa'ya gerçekleştirdiği ziyarette, Mısır'ın üçlü zirveye ev sahipliği yapmayı dört gözle beklediğini vurguladı. Mısır, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki üçlü mekanizmanın, Akdeniz bölgesinde artan bölgesel zorluklarla mücadelede entegre bir bölgesel iş birliği çerçevesi kapsamında bir rol model haline geldiğini belirten Bakan Şukri, bu iş birlik çerçevesini somut başarılara taşıyacak mekanizmadan doğan sözleşme çerçeveleri ve ortak projeler geliştirmeye devam etmenin önemini vurguladı.

Mısır Dışişleri Eski Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hüseyin Haridi, konuya dair Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şu değerlendirmelerde bulundu:

“Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilerin ivme kazanması süreci ile Mısır, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki üçlü iş birliği mekanizması toplantılarının yeniden başlaması arasında gerçek bir bağlantı yok. Mısır, dünyadaki hiçbir ülkeye karşı hiçbir eksene ya da ittifaka girişmemiştir. Üç ülkenin ortak çıkarlarına ve hedeflerine hizmet edecek ortak iş birliği alanlarının varlığı, Mısır, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasında üçlü mekanizmanın oluşmasının temel nedeniydi. Bu mekanizma, bu amaçla kurulduğu getirileri elde etmek için birçok ortak projeyi tamamlamıştır. Üç ülke arasındaki işbirliği ivmesinin önümüzdeki dönemde de devam edeceği beklentisindeyiz” açıklamalarında bulundu.

Fotoğraf Altı: Yunanistan'da düzenlenen üçlü zirve. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Yunanistan'da düzenlenen üçlü zirve. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde uzman Eymen Samir ise Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi:

“Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilerde yaşanacak herhangi bir ilerleme, üçlü mekanizmanın veya Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile işbirliğinin zararına olmayacaktır. Aksine Kahire, her türlü anlaşmazlığı çözüme kavuşturmak isteyen Türk politikaları ışığında Ankara, Atina ve Lefkoşa'nın görüşlerini birbirine yakınlaştırmada daha büyük bir rol oynayabilir.”

Mısır, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki üçlü mekanizma kapsamındaki ilk üç toplantı, üç ülkenin başkentleri arasında Kasım 2014 itibariyle 13 ay içinde gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı düzeyindeki son toplantı Ekim 2021'de Yunanistan'ın başkentinde yapıldı. Ardından ise mekanizma dışişleri bakanları düzeyinde devam etti. Son toplantı Eylül 2023'te New York'ta Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları sırasında gerçekleşti. Geçtiğimiz temmuz ayında Mısır ve Türkiye, diplomatik ilişkilerinin büyükelçilik düzeyine çıkarılacağını açıklamıştı. Eylül ayında ise Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi, Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de düzenlenen G20 zirvesinin oturum aralarında Türk mevkidaşı ile ikinci kez bir araya geldi.

Sisi ve Erdoğan söz konusu görüşmede, Doğu Akdeniz bölgesinde güvenlik ve istikrarın korunmasına katkıda bulunacak şekilde karşılıklı saygı, ortak çıkar ve samimi niyet çerçevesinde sağlam bir stratejik yaklaşımla bölgesel iş birliğini pekiştirme arzusunu dile getirmişti.

Fotoğraf Altı: Sisi, eylül ayında düzenlenen G20 zirvesinin oturum aralarında Erdoğan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Sisi, eylül ayında düzenlenen G20 zirvesinin oturum aralarında Erdoğan ile bir araya geldi. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Sisi ve Erdoğan, Kasım 2022'de Katar'da düzenlenen Dünya Kupası açılışında ilk kez el sıkışmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sisi ile yaklaşık 30 ila 45 dakika konuştuğunu aktarmıştı. Her iki ülkenin bakanları, ortak iş birliğinin artırılması ve ticaret döviz kurlarının iyileştirilmesi konusunu görüşmek üzere birkaç kez bir araya gelmişti.

Haridi bu hususta, “Mısır ile Türkiye arasındaki yakınlaşma, Türkiye'yi Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na katılmaya motive eden temel konulardan biri olacak. Bu, bölgedeki istikrarın desteklenmesinde önemli bir rol oynayacak” ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin (AB) iki üyesi Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile Mısır arasındaki iş birliğinden faydalanması yönünde birçok fırsatı olduğuna dikkat çeken Samir ise “Üç ülke arasındaki ilişkiler gerçek, sağlam ilkelere ve tüm tarafların yararına olan bir fikir birliğine dayanmaktadır” dedi.

Gözlemcilerin aktardığı üzere; Mısır, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasında askeri ve siyasi alanları içeren işbirliği mekanizması ve Doğu Akdeniz'deki çıkar koordinasyonu, Doğu Akdeniz'deki doğalgaz keşiflerinin ardından daha da gelişti.



AFRICOM ABD’nin Afrika'daki askeri varlığını güvence altına alabildi mi?

AFRICOM, Afrika ülkelerinin düzenli ordularına terörizmle mücadele çabalarında yardımcı olmaya çalıştı (Reuters)
AFRICOM, Afrika ülkelerinin düzenli ordularına terörizmle mücadele çabalarında yardımcı olmaya çalıştı (Reuters)
TT

AFRICOM ABD’nin Afrika'daki askeri varlığını güvence altına alabildi mi?

AFRICOM, Afrika ülkelerinin düzenli ordularına terörizmle mücadele çabalarında yardımcı olmaya çalıştı (Reuters)
AFRICOM, Afrika ülkelerinin düzenli ordularına terörizmle mücadele çabalarında yardımcı olmaya çalıştı (Reuters)

Sagir el-Hidri

ABD, Afrika’da başta Rusya ve Çin olmak üzere uluslararası güçler arasındaki mücadelenin kızıştığı bir dönemde, bu güçlerin önünü kesmek için Afrika Komutanlığı’na (AFRICOM) güveniyor.

AFRICOM, ABD'nin Afrika ülkelerindeki çıkarlarının terör örgütü El Kaide tarafından ölümcül saldırılara maruz kalmasının ardından 2008 yılında kuruldu. Bu saldırıların başında ABD’nin Kenya'nın başkenti Nairobi ve Tanzanya'nın eski başkenti Darusselam’daki büyükelçiliklerini hedef alan ve 224 kişinin ölümüne, yaklaşık 5 bin kişinin yaralanmasına yol açan saldırılar geliyor.

AFRICOM'uun kurulması kararı, dönemin askeri yetkilisi Richard J. Catoire tarafından kaleme alınan 'Sahra Altı Afrika için Birleşik Komuta Planını Yeniden Değerlendirilmesi' başlıklı bir raporda Avrupa Merkez Komutanlığı'ndan bağımsız bir Afrika komutanlığı kurulması önerisinin yapılmasının ardından alındı.

Gerçekleşmeyen hedefler

AFRICOM'un sık sık ‘terörist’ unsurları ortadan kaldırmaya yönelik operasyonlarını duyurmasına rağmen, birçok kişi AFRICOM'un ve sahadaki güçlerinin varlığına kayıtsız kalırken, ABD’nin bölgedeki nüfuzunun azalması AFRICOM'un kurulmasının getirileri konusunda soru işaretlerine yol açtı. Son olarak Nijer, ABD askerlerini topraklarından çıkardı ve Amerikan askerleri tarafından kullanılan bir askeri üssü kapattı. Bu üs daha çok silahlı grupların faaliyetleri hakkında gizli dinleme ve bilgi toplama için kullanılıyordu. Eski ABD Başkanı George W. Bush, AFRICOM'un kurulduğunu duyururken “AFRICOM Afrika ile güvenlik alanındaki iş birliğimizi güçlendirecek ve kıtadaki ortaklarımızın güvenlik yeteneklerini arttırmak için yeni fırsatlar oluşturacak” ifadelerini kullanmıştı.

Kurulmasının üzerinden yaklaşık 16 yıl geçen AFRICOM, Afrika'da değil Almanya'nın Stuttgart kentinde konuşlandığı için ABD’de halen etkinliği ve bu kadar çok para harcamanın gerekçesi konusunda soruların sorulmasına neden oluyor.

Afrika uzmanı Sadık er-Ruziki, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“AFRICOM’un ABD'nin Afrika'daki hedeflerine ulaştığını söyleyemeyiz. Washington'ın kıtadaki askeri varlığı için belirli hedefleri vardı. AFRICOM terörle mücadele etmek, ABD’nin kıtadaki çıkarlarını korumak, çatışmaların çözümüne katılmak, istikrar, güvenlik ve barışa yönelik tehditleri ortadan kaldırmak ve Afrika ülkelerinin düzenli ordularıyla iş birliği yapmak amacıyla kuruldu. Fakat Afrika'daki neredeyse tüm ülkelerde iç karışıklıklar yaşandığından ve özellikle de birçok Afrika ordusu gerekli anlamda organize profesyonel ordular olmadığından bu faktörler istenen sonuçları vermedi.”

Birçok Afrika ülkesinde orduların ya eski silahlı hareketlerden ya kabile veya aşiret gruplarından ya da diğerlerinden oluştuğunu vurgulayan Ruziki, “Dolayısıyla ABD, Afrika kıtasındaki hedeflerinin gerçekleştirilebileceği konusunda kimseyi ikna edemedi” diye konuştu.

Afrika'nın bazı bölgelerinde yaşanan çatışmaların başarısızlığın nedenlerinden biri olduğunu söyleyen Ruziki, “Afrika Boynuzu ülkeleri Etiyopya, Sudan, Güney Sudan ve Orta Afrika’da çatışmalar yaşanıyor. Bu yüzden ABD-Afrika askeri ilişkilerinin seyrinde herhangi bir ilerleme kaydedilemedi” ifadelerini kullandı.

Rusya ve Çin ile rekabet

Eski adı Afrika Kriz Müdahale Girişimi (ACRI) olan Afrika Acil Durum Harekatı Eğitim ve Yardım Programı’nın (ACOTA) bir sonucu olarak kurulan AFRICOM’un operasyonları çerçevesinde ABD, 11 Eylül 2001 saldırılarının yanı sıra 1998 yılında Tanzanya ve Kenya'da Amerikalıları hedef alan saldırılardan sonra giderek artan bir endişe kaynağı haline gelen terörle mücadele çerçevesinde yıllarca Somali, Cibuti ve Sudan'a asker konuşlandırdı.

ABD vatandaşlarının 2007 yılında Nijer deltasında kaçırıldığı saldırı da dahil olmak üzere çeşitli olaylar ABD'nin AFRICOM aracılığıyla daha geniş çaplı olarak Afrika’da askeri bir varlık edinmesinin önünü açtı. Bu olay ABD'nin Afrika’daki bir ülkede askeri üs kurma çabalarını hızlandırdı ve sonunda Batı Afrika'nın büyük bir kısmını birbirine bağlayan Nijer'de üs kurulması kararı alındı.

xscdv
AFRICOM'un merkezi Almanya'nın Stuttgart kentindedir (AFP)

AFRICOM’un örneğin Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki durumu çözmek için Doğu Afrika bölgesinde Hızlı Müdahale Kuvvetleri’nin kurulmasında ve diğer bazı girişimlerde Afrika ülkeleriyle koordinasyon kurmakta başarısız olduğunu söyleyen Ruziki, “ABD, müdahalede bulunurken Afrika ülkelerinin çıkarlarını göz önünde bulundurduğuna dair henüz somut bir kanıt sunabilmiş değil” yorumunda bulundu.

AFRICOM'un kıtada bugünü ve geleceği şekillendirdiğini düşünenlerin birçok noktada fikir birliğine sahip olduklarını söyleyen Ruziki, bu noktaların Fransa’nın Afrika'da azalan nüfuzu ve Rusya'nın yeni müdahaleleriyle bağlantılı olduğunu vurguladı. Rusya'nın Wagner'i gayri resmi olarak müdahale etmek için bir araç olarak kullandığını belirten Ruziki’ye göre Çin, Afrika'daki askeri konuları gündeme getirmese de son dönemde gerçekleşen bir ekonomi forumunda Afrika ile Çin arasındaki ekonomik iş birliğine değindi ve bu ülkeleri Çin politikasıyla ilişkilendirmeye çalıştı. ABD'nin çeşitli zorluklarla karşı karşıya olduğunun altını çizen Ruziki, bunların başında çatışmaları nasıl çözeceği, Afrika ülkeleriyle ilişkilerinden nasıl faydalanacağı ve kıtada istikrarın sağlanmasına nasıl etkili bir şekilde katkıda bulunacağı konusunda net bir vizyona sahip olmamasının geldiğini söyledi.

Terörle mücadele

ABD, Somali'de Boko Haram, Sahel bölgesinde El Kaide ve DEAŞ gibi çeşitli terör örgütlerinin çoğalması nedeniyle terörle mücadeleyi AFRICOM'un Afrika'ya müdahalesi sırasında en önemli nokta haline getirdi. ABD'nin terörle mücadele konusunda Somali gibi ülkelerde dahil olduğu operasyonlarda olduğu gibi, bu ülkeler için herhangi bir özel hedefe ulaşmadığını ifade eden Ruziki, “Bu deneyimden, ABD’nin Afrika'da hiç de başarılı sayılamayacağı sonucu çıkıyor. ABD politikası ve AFRICOM düzeyinde açık bir kafa karışıklığı var” şeklinde konuştu.

ABD'nin başta Batı Afrika olmak üzere müttefik ülkelerde de gizli dinleme ve casusluk için kullanılan büyük bir askeri üssün kapatıldığı Nijer'de olduğu gibi, düşüşte olduğu söyleyen Ruziki, söz konusu üssün Mali, Burkina Faso ve Nijer gibi çatışmaların yaşandığı Afrika ülkelerine fayda sağlamadığını belirtti.

Sonuçları ortaya sermek için doğru zaman zamanı değil

Son zamanlarda ABD siyasi çevrelerinde AFRICOM'un merkezinin Stuttgart'tan bir Afrika ülkesine taşınması yönünde sesler yükselmiş, bazı siyasetçiler Washington'ın Afrika kıtasındaki önemli bir müttefiki olan Fas'ı önermişti. Ancak bu durum AFRICOM'un yararlılığı ve bunca yılın ardından elde ettiği sonuçlarla ilgili tartışmalara son veremedi.

Siyasi analist Evariste Ngarlam Tolda, ABD’nin 2012 yılında Libya'nın Bingazi kentindeki konsolosluğunun saldırıya uğramasından bu yana insansız hava araçlarının (İHA) kullanımını yoğunlaştırdığı görülen AFRICOM'un operasyonlarının sonuçlarını ortaya sermek için doğru zaman olmadığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre  Tolda, AFRICOM'un Afrika'daki geleceğinin belirlenmesinin, askerlerden ve sivillerden oluşan karma bir komutanlık olması ve başta Savunma Bakanlığı (Pentagon) olmak üzere çeşitli bakanlıkların denetimi altında bulunması nedeniyle zor olduğunu söyledi.

Tolda, AFRICOM’un belirli bir program kapsamında askerlerin eğitilmesi ve savunma ve dışişleri bakanlıkları gibi çeşitli bakanlıklar tarafından hazırlanan bu program aracılığıyla askeri ve tıbbi yardım sağlanması gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösterdiğini de sözlerine ekledi.

AFRICOM'un Afrika'da güvenlik ve istikrar konularında askeri faaliyetlere odaklanmaya devam edeceğini belirten Tolda, “Bu faaliyetler savunma ve dışişleri bakanlıkları tarafından denetlenecek ve Çad gibi ülkelerde ABD askerleri geri dönecek” yorumunda bulundu.

AFRICOM, ABD'nin yıllarca Sahel bölgesini bir bütün olarak izlemesini sağlayan İHA’ların bulunduğu 101. Hava Üssü’nün kapatılmasıyla sarsıldı. Batılı güçler bölgeyi terk ederken üssün geleceği de belirsizliğini koruyor.