Fransa Libya’da siyasi çözüm için devrede

Fransa Salih ve Tekale’yi bir araya getirmeye çalışıyor

Bathiliy’in (Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi) Fransa heyeti ile toplantısı
Bathiliy’in (Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi) Fransa heyeti ile toplantısı
TT

Fransa Libya’da siyasi çözüm için devrede

Bathiliy’in (Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi) Fransa heyeti ile toplantısı
Bathiliy’in (Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi) Fransa heyeti ile toplantısı

Libya'daki Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti (UBH), başkent Trablus'ta, Kaddafi rejiminin devrilmesinin 13. Yıldönümünde 17 Şubat Devrimi kutlamaları için hazırlıklarını sürdürüyor. Şarku’l Avsat’ın bildirdiğine göre, Meclis kaynakları Fransa'nın, Meclis Başkanı Akile Salih ile Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Muhammed Tekale arasında bir toplantı düzenleme çabaları olduğunu belirtiliyor. Bu gelişme, Birleşmiş Milletler Misyonu Başkanı Abdoulaye Bathiliy ülkeyi "uzun süreli bir çatışma" riskine karşı uyardığı dönemin ardından geldi.

Kaynaklar, bu ayın sonunda Paris'te, ertelenen başkanlık ve parlamento seçimlerine yönelik düzenlemeler üzerine görüşmeleri devam ettirmek amacıyla Salih ve Tekale arasında bir toplantı düzenlenmesi için Fransa’nın girişimi olduğunu doğruladı. Ancak, "toplantının gündemi hakkında konuşmak için henüz erken olduğu ve konunun hala hazırlık ve müzakere aşamasında" olduğu belirtildi.

Bathiliy, Cumartesi akşamı Fransa Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi Paul Soler ve Fransız Büyükelçi Mustafa Mihrac'ın katılımıyla gerçekleşen toplantıda, Libya'nın bölgesel ve uluslararası ortaklarının, ülkedeki mevcut duruma kalıcı bir çözüm bulunması ve Libya'nın tekrar uzun süreli bir çatışmaya sürüklenmesinin önlenmesi konusundaki sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiği vurgulandı.

Toplantıda, Libya'daki siyasi, güvenlik ve ekonomik durum, Libyalıların siyasi bir anlaşmaya varmalarına yardımcı olmak için destek yolları, ulusal uzlaşı süreci ve Doğu Libya'daki yeniden yapılanma çabaları ele alındı. Katılımcılar, yeniden yapılanma sürecinde birleşik bir yaklaşım benimsemenin ve bu sürecin, zarar gören halkın ihtiyaçlarına öncelik vererek uluslararası ortakların güven ve desteğini kazanmasının önemini vurguladılar.

Fransız Büyükelçiliği tarafından yapılan açıklamaya göre, Soler ve Mihrac, Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed Menfi ile bir araya gelerek siyasi süreci, başkanlık ve parlamento seçimlerine doğru en kısa zamanda ilerlemenin gerekliliğini ve Libya'nın her bölgesinde istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik desteğin verilmesi konularını ele aldılar.

Fransız Büyükelçisi Mustafa Mihrac, Cumartesi akşamı gerçekleşen toplantısında, Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Muhammed Tekale ile siyasi tıkanıklığın nasıl aşılabileceğini tartıştığını açıkladı.

Avrupa Birliği Büyükelçisi Nicola Orlando ise, Misurata'nın ileri gelenleri ve aşiret liderleri ile yaptığı görüşmede, Birleşmiş Milletler Misyonu tarafından yönetilen siyasi süreç ve "ortak hedefimiz olan Libya'nın istikrarı ve birliği" üzerine güncel gelişmeleri ele aldığını belirtti. Orlando, önümüzdeki günlerde farklı taraflarla toplantılar yapmayı ve görevi süresince ilk kez ziyaret ettiği bu şehrin sesini dinlemeyi planladığını ifade etti.

Nicola, Cumartesi akşamı, Misrata Milletvekili Muhammed er-Raid'in evinde siyasi ve sosyal liderlerle gerçekleştirdiği toplantıda, “mevcut ekonomik bölünmeyi, Libya'nın can damarı olan özel sektörü, vatandaşların refahını ve Avrupa Birliği'nin nasıl yardımcı olabileceği ile ne gibi adımlar atabileceğini odak noktası haline getirdiklerini” belirtti.

Buna karşılık, Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, Pazar günü Batı Sahili'nin belediye başkanları ile yaptığı toplantıda, Batı Sahil belediyelerinde devam eden projeler için bir zaman çizelgesi belirlenmesinin, hizmet projelerine odaklanılmasının önemini vurguladı. Ayrıca, İçişleri ve Savunma Bakanlıkları ile kaçakçılık ve suçla mücadele çabalarında işbirliği yapılması ve devlet kurumları ile sürekli iletişim içinde olunarak belediyelerin karşılaştığı tüm engellerin üstesinden gelinmesi çağrısında bulundu.

Dibeybe'nin Batı Sahili belediye başkanları ile buluşması ( Ulusal Birlik hükümeti)
Dibeybe'nin Batı Sahili belediye başkanları ile buluşması ( Ulusal Birlik hükümeti)

Dibeybe'nin ofisinden yapılan açıklamaya göre, belediye başkanları özellikle sağlık ve eğitim alanlarında karşılaştıkları sorunları dile getirdiler. Toplantıda güvenlik durumunun yarattığı zorluklar ile belediyelerdeki istikrarı sağlamak, suç ve kaçakçılıkla mücadele etmek için güvenlik direktörlüklerine verilen desteğin önemi tartışıldı. Ayrıca, yasa dışı gruplar tarafından fitne çıkarmak ve güvenliği sarsmak amacıyla yasa dışı kurumlar oluşturma girişimlerine karşı olunduğu belirtildi.

Dibeybe hükümetine ait "Hükümetimiz" platformu, Pazar günü "X" internet sitesi aracılığıyla bir duyuru yaptı. İçişleri Bakanlığı İlçe İşleri Müsteşarı Tümgeneral Beşir El Emin'in açıklamalarına göre, devrimin yıldönümü kutlamalarının hazırlıkları çerçevesinde, Trablus'un merkezinde yer alan Şehitler Meydanı pazartesi akşamından itibaren kısmen ve önümüzdeki perşembe akşamı itibarıyla tamamen kapatılacak.

Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed Menfi, Pazar günü Trablus'ta Nalut kentinden gelen bazı önde gelen isimler, şeyhler ve aktivistlerle bir araya geldi. Bu buluşmada, kendisine tam destek sunulduğu ve "Libyalıları ulusal uzlaşma projesi ile birleştirme yönündeki dengeli adımlarının" takdir edildiği belirtildi.

El-Menfi, Nalut'tan (Libya Başkanlık Konseyi) bir heyeti kabul etti
El-Menfi, Nalut'tan (Libya Başkanlık Konseyi) bir heyeti kabul etti

Diğer yandan, Ulusal Petrol Kurumu, kurum dışı operasyonlar gerçekleştirdiği belirtilen bazı tankerler hakkında Başsavcılığa suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. Bu operasyonların, kurumun ve bağlı şirketi Brega'nın çerçevesi dışında gerçekleştiği ve kamu kurumları ile dağıtım şirketlerine yakıt tedariki yapan Brega'nın yetkilerinin dışına çıktığı ifade edildi. Bu bağlamda, "Queen Majeda" isimli tankerin, kurumun bir yıldan fazla süre önce yaptığı şikayetler arasında olduğu belirtildi.

Kurum, ABD merkezli Bloomberg Haber Ajansı’nın yayımladığı bir habere işaret ederek, Arnavutluk makamlarının, tanker sahibi şirketin Brega Petrol Pazarlama Şirketi logosu taşıyan sahte nakliye belgeleri düzenlediğinden şüphelendiğini ve bu belgelerin sahte olduğunun tespit edildiğini açıkladı.

Ayrıca, kurum, bazı eski Libyalı yetkililerin Brega şirketini kaçakçılık operasyonlarına karışmakla suçlayan eylemlerini kınayarak, bu tür suçlamaların kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu ve kurum ile bağlı şirketlerin global petrol piyasasındaki itibarına zarar verme potansiyeline sahip olduğunu belirtti. Bu tür suçlamalara karşı Libya içinde ve dışında hukuki yollara başvurulacağını, bu durumun kuruma karşı yaptırımların uygulanmasına yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Ulusal Petrol Kurumu (NOC), Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) yaptırım komitesiyle iş birliği yaparak ve Başsavcılık ile tam bir iş birliği içinde, bu konuda gerekli tüm bilgi ve desteği sağlama konusunda kararlı olduğunu vurguladı.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.