Hizbullah’a göre İsrail müttefiklerini Lübnan'a karşı savaşa çekmeye çalışıyor

Emel Hareketi, yeni ölen iki savaşçının yasını tutuyor.

Lübnan sınırı yakınlarındaki Celile'deki İsrail devriyesi. (AFP)
Lübnan sınırı yakınlarındaki Celile'deki İsrail devriyesi. (AFP)
TT

Hizbullah’a göre İsrail müttefiklerini Lübnan'a karşı savaşa çekmeye çalışıyor

Lübnan sınırı yakınlarındaki Celile'deki İsrail devriyesi. (AFP)
Lübnan sınırı yakınlarındaki Celile'deki İsrail devriyesi. (AFP)

Hizbullah, İsrail'in bombardımanı başta Nebatiye ve Cadra bölgesi olmak üzere Lübnan'ın derinlerine doğru daha kapsamlı hale getirerek müttefiklerini Lübnan'daki savaşa katılmaya ikna etmeye çalıştığı görüşünde. Diğer yandan İsrail, cumartesi günü bir Hamas liderine suikast girişiminde bulundu.

İsrail, Lübnan'ın güneyindeki bölgeleri bombalamakta hız kesmiyor. Emel Hareketi'nin iki üyesi, dün güneydeki Şihin kasabasında kaldıkları bir eve düzenlenen bombalı saldırıda öldü. Cumartesi günü ise Sayda şehrinin kuzeyinde İsrail’e ait insansız hava araçları tarafından gerçekleştirilen bombalama, aralarında bir Suriyeli ve bir sebze satıcısının bulunduğu üç kişinin ölümüyle sonuçlandı.

Hizbullah'ın Direnişe Sadakat Parlamento Bloğu Başkanı Muhammed Raad, Hüseyniye Kefer’de düzenlenen anma töreninde yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Halk düzeyinde İsrail’in düşmanlığı 50 yıl geriye gitti, saha yetenekleri düzeyinde ise düşmanın burayı çizip şurayı vurabilecek saldırgan yetenekleri var. Ancak bir savaşın gidişatını belirleyemez, bir denklemi kontrol edemez ve bunun anahtarlarına sahip olamaz. Lübnan'daki direnişin kendisine zarar verdiğini, ağır darbe indirdiğini biliyor. Ancak müttefik güçlerin bir kısmını doğrudan saldırıya katılıma ikna etmeye, bazen Nebatiye’de, bazen de sahil yolunda saldırmaya çalışıyor. Bu hakareti neden? Zira kendisini kontrol eden ve özenle koruyan ABD’lilere artık tahammül edemediğine ve bizim cephemizde direnişin kendisine karşı yaptıklarına dayanamadığına dair bir sinyal göndermek istiyor. İnisiyatif halen bizim elimizde. Biz halen varlığımızı, vatanımızı, egemenliğimizi, güvenliğimizi savunabiliyoruz. Sonuçta sadece sizin istediğiniz olacak ve kimseye teselli ödülü vermeyeceğiz.”

Raad, bu ifadeleriyle İsrail'in partinin güney Litani bölgesinden ve İsrail sınırından çekilmesi yönündeki taleplerine atıfta bulundu. Bunlar son dönemde Lübnan'a gelen uluslararası elçilerin talepleri iken Hizbullah ise bunlara yanıt vermedi.

Aynı zamanda İsrail ile devam eden çatışmalarda güneyde şehit düşen ve çoğunluğu Hizbullah'a ait olan savaşçıların sayısına atıfla “Belki bir milyon insandan 200 şehit kaydedildi. Siyonist düşman bu insanları rezil etmek, aşağılamak, onlara boyun eğdirmek istiyor, dolayısıyla zafere giden yolumuz açık, kaçınılmaz ve kesin” vurgusunda bulundu. Böylece İsrail ile devam eden çatışmalarda güneyde şehit düşen ve çoğunluğu Hizbullah'a ait olan savaşçıların sayısına dikkat çekti.

Sürekli bombalama

İsrail ordusu, Lübnan'ın güney sınırındaki bölgeleri hedef almaya devam ederken bu sebeple onlarca ev tamamen yıkılıyor. İsrail ordusu pazar günü yaptığı açıklamada, Hizbullah'ın Lübnan'daki altyapısına ve askeri binalarına saldırdığını duyurdu. Açıklamada İsrail savaş uçaklarının Mervahin köyünde Hizbullah’a ait hedeflere saldırdığını, ordunun Ramia, Yarun ve Şihin köylerindeki Hizbullah askeri bölgelerine saldırdığını bildirdi.

Fotoğraf Altı: İsrail'in Şihin'de bir eve düzenlediği saldırıda Emel Hareketi'nin iki üyesi öldü. (AFP)
 İsrail'in Şihin'de bir eve düzenlediği saldırıda Emel Hareketi'nin iki üyesi öldü. (AFP)

Şihin'e yönelik saldırı, bir evin yıkılmasına, Meclis Başkanı Nebih Berri liderliğindeki Emel Hareketi'ne bağlı savaşçıların ölmesine yol açtı. Hareket, pazar günü öğleden sonra yaptığı açıklamada savaşçıların yasını tuttu. İsrail ordusunun Şihin'deki saldırı alanından geçerken mermiler ile hedef alınan er-Risale Derneği ve Lübnan Kızılhaç'ına bağlı ambulans ekipleri ise emniyette kalmayı başardı. Böylece savaş başladığından bu yana güneyde ölen Emel Hareketi mensuplarının sayısı sekize yükseldi.

Hula kasabasına düzenlenen benzer bir saldırı, bir binanın tamamen yıkılmasına yol açsa da herhangi bir can kaybı yaşanmadı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre İsrail'in pazar gecesi Hula kasabasındaki bir camiyi bombalaması sonucunda Hüseyin Musa İbrahim ve güvenlik güçlerinde asker Ali Muhammed Nimr Mehdi adlı iki kişi hayatını kaybetti. Sekiz kişi ise yaraladı.

Sahte saldırılar ve sürekli bombalama

İsrail uçakları pazar günü güney bölgelerde sahte baskınlar düzenleyerek Tire, Nabatiyeh ve Zehrani bölgelerindeki ses duvarını aştı. İsrail uçakları Beyrut ve Keservan üzerinde uçtu. Resmi Lübnan Ulusal Haber Ajansı, top bombardımanının Tayr Harfa, el-Cebin ve ez-Zehira’nın eteklerini hedef aldığını bildirdi. Şafak vakti ise Hula kasabasındaki Vadi ed-Delafa'ya baskın düzenleyen İsrail uçakları, topçu bombardımanı Kafr Kalla'yı hedef aldı.

İsrail’e bağlı insansız hava aracı el-Cebeyn kasabası girişindeki eczaneyi hedef alırken, İsrail ordusu ise burayı top mermileriyle hedef aldı.

Hizbullah, Kefr Şuba ve Şeba Çiftlikleri tepelerindeki Ruveysat el-Alam bölgesinde casus ekipmanlarının hedef alındığını duyurdu. Diğer yandan Hizbullah ise et-Tahihat üçgeninde toplanan İsrail askerlerini füzelerle vurdu. İslami Direniş tarafından yapılan açıklamalara göre, Nazer Dağı'nda toplanan İsrail askerleri füzelerle hedef alındı.



Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.


Haberlere göre İsrail, Gazze şehrinde Hamas lideri Raid Saad'ı hedef aldı

Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
TT

Haberlere göre İsrail, Gazze şehrinde Hamas lideri Raid Saad'ı hedef aldı

Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)

İsrail ordusu bugün Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas militanını hedef aldığını açıkladı.

İsrail ordusu, Shin Bet güvenlik servisiyle birlikte yaptığı ortak açıklamada, “Kısa bir süre önce, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ve Şin Bet, Gazze Şehri bölgesinde üst düzey bir Hamas teröristini hedef aldı. Son birkaç aydır Hamas'ın yeteneklerini ve silah üretim kapasitesini yeniden inşa etmek için çalışıyordu” ifadeleri yer aldı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail haber sitesi Ynet’ten aktardığına göre operasyonun hedefinde, Hamas'ın askeri kanadı olan İzzeddin Kassam Tugayları Komutanı Raid Saad vardı.

Filistin Enformasyon Merkezi ise Gazze şehrinin batısındaki Nablusi Kavşağı yakınlarında sivil bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört kişinin öldüğünü duyurdu.

El-Aksa TV daha önce Gazze şehrinin güneybatısında patlamalar duyulduğunu bildirmişti.