ABD’nin çekilişinden sonra Irak’ı nasıl bir gelecek bekliyor?

Bölgesel ve uluslararası çatışmaların arenası değil, ‘buluşma köprüsü’ olmak istediğini ve herkese aynı mesafede durduğunu defalarca dile getiriyor.

Yürüyüş sırasında saldırıya uğrayan bir arabanın etrafındaki Iraklılar, İran yanlısı bir grubun iki lideri de dahil olmak üzere üç kişiyi öldürdü (AFP)
Yürüyüş sırasında saldırıya uğrayan bir arabanın etrafındaki Iraklılar, İran yanlısı bir grubun iki lideri de dahil olmak üzere üç kişiyi öldürdü (AFP)
TT

ABD’nin çekilişinden sonra Irak’ı nasıl bir gelecek bekliyor?

Yürüyüş sırasında saldırıya uğrayan bir arabanın etrafındaki Iraklılar, İran yanlısı bir grubun iki lideri de dahil olmak üzere üç kişiyi öldürdü (AFP)
Yürüyüş sırasında saldırıya uğrayan bir arabanın etrafındaki Iraklılar, İran yanlısı bir grubun iki lideri de dahil olmak üzere üç kişiyi öldürdü (AFP)

Basitleştirmeye yönelik çabaların devam ettiği bir dönemde Irak'taki durum oldukça karmaşık. 2003'teki Amerikan işgalinden, devletin devrilmesinden ve ordunun dağıtılmasından bu yana burası bir ‘çatışma alanı’ oldu. Güç ve para konusunda iç mücadeleler ve nüfuz üzerindeki dış mücadeleler. ABD'nin örsüyle İran'ın çekici arasındaki ‘arenada’ devlet kurmak kolay değil.

Şu anda gerekli olan şey, haklı olarak, Haydar el-İbadi hükümetinin, Irak topraklarının üçte biri olan Musul'un ve Irak'ın yarısının kontrolünü ele geçiren DEAŞ'la mücadeleye yardım etme davetine yanıt olarak Amerikan liderliği altına giren Uluslararası Koalisyonu’nun ülkeden ayrılması. Suriye bölgesi Bağdat'a yaklaştı ve ‘DEAŞ halifeliğini’ kurdu. Teorik olarak mesele basit: Meşru hükümetin isteği üzerine gelen, onun başka bir isteği üzerine gider.

İran Devrim Muhafızları'na bağlı silahlı grupların, onların çıkmasını ve askeri olarak kovulmalarını en çok talep eden ve çabalayanlar olduğu gerçeği değiştirmiyor. Bunun nedeni, resmi Bağdat'ın ihtiyaç duyduğu ABD danışmanları ve eğitmenleri koruyamaması ve resmi olarak Silahlı Kuvvetler Komutanı’na tabi olan Haşdi Şabi'nin bombalanmasına yönelik herhangi bir Amerikan askeri müdahalesine öfkeli olmasıdır. Başbakan Başkomutan'ın sözcüsü Tümgeneral Yahya Rasul'a göre Uluslararası Koalisyon’un daha ziyade Irak için bir istikrarsızlık unsuru haline geldi.

Çünkü Irak, iç tartışmalar ne olursa olsun ABD ve İran'ı ‘stratejik ortak’ olarak görüyor. ‘İran'ın Suriye ve Lübnan'a kara ve hava köprüsü kurma ihtiyacının ve ABD'nin doğu Suriye'deki güçlerini desteklemek için Irak topraklarında bulunmasının gerekliliğinin’ farkında. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin çevresindeki isimler, Irak'ın DEAŞ'la mücadelede ABD hava ve istihbarat yardımına ihtiyaç söylerken Sudani, Irak kuvvetlerinin terörle mücadele etme ‘yeteneğine’ kavuştuğunu duyurdu.

Ancak zorunlu hale gelen ve bunun için resmi görüşmelere başlanan ABD’nin ülkeden çıkışı, zor bir realitede zor soruları da gündeme getiriyor. Çıkışın şekliyle ilgili sorular: Yumuşak bir çıkış mı yoksa öfkeli bir çıkış mı, Bağdat öfkeli bir çıkışın bedelini ödeyebilir mi? Çıkış sonrası ile ilgili sorular: Dostluk, ortaklık veya rekabet? Irak'ın İran ve silahlı kollarının nüfuz ağından çıkmasının zorluğu ve bu nüfuzun varlığının tek başına Irak'a ve Amerika'ya zarar verip vermediği hakkında sorular…

Irak, bölgesel ve uluslararası çatışmaların arenası değil, ‘buluşma köprüsü’ olmak istediğini ve herkese aynı mesafede durduğunu yineliyor. İran ve Arap ilişkilerinde bir miktar dengeyi, Arap rolünde ise bir miktar dengeyi yeniden kazandı. Ancak gerçekçi soru şu: Haşdi Şabi'nin siyasetçileri ve liderleri herkese aynı mesafede mi duruyor ve bazıları kendilerini Velayet Fakih çizgisinde mi görüyor? Şu anda New York'ta bulunan ve ABD'nin kararlarına ve Bağdat'la yapılan anlaşmaya tabi olan petrol parası ne olacak? Başbakan'a atfedilen, ‘DEAŞ artık devlete tehdit değildir’ görüşüne ne kadar güvenebiliriz?

Hatanın yapıldığı başlangıca dönmekten kaçış yok: Amerika'nın Mezopotamya'yı işgali. Eğer işgal olmasaydı, Irak bir ‘çatışma alanı’ haline gelmezdi, çünkü o zaman Arap ulusunun "Doğu Kapısının Muhafızı" olarak bilinirdi. Ancak iktidar ve para üzerine çatışmalar, kişilikler, akımlar ve partiler arasındaki çatışma, bugüne kadar güçlü, adil ve yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele eden çoklu bir sistemde gerçek anlamda bir devlet inşa etmeyi başaramadı. Bu yolsuzluğun efsanevi bir şekilde yayıldığını görüyoruz. İlginç olan, Amerikan askeri gücünün ülkeden çıkışını ve İran'ın tek başına nüfuzunu destekleyenlerin, Amerikan işgali tanklarıyla Bağdat'a geldiklerinde iktidara geldikleridir. Bu, çıkarların değiştiği birçok güç ve ülkenin politikalarında şaşırtıcı değildir.

* Independent Arabia'da yer alan bu makalenin çevirisi Şarku’l Avsat'a aittir.



İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?
TT

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

Binyamin Netanyahu hükümeti, iç siyasi krizlerden kaçmak amacıyla bölgesel cephelerde gerilimi tırmandırma yarışına girerken, son dönemde Afrika Boynuzu’nda, özellikle de Somaliland’da İsrail kaynaklı “tehlikeli” olarak nitelendirilen hamleler dikkat çekiyor.

Somaliland’da bir İsrail askeri üssü kurulması ihtimali, Mısır ve Arap dünyasının ulusal güvenliğini yeni bir stratejik sınavla karşı karşıya bırakıyor. Kızıldeniz’in girişine yönelik herhangi bir müdahalenin “kırmızı çizgi” olduğu yönündeki resmî ve hukuki uyarılar, bu tür bir adımın bölgeyi daha önce gündeme gelmemiş askerî seçeneklere sürükleyebileceğine işaret ediyor.

Şarku’l Avsat Al Arabiya’dan aktardığı habere göre Askerî tabloyu ayrıntılı biçimde analiz eden Harp Akademileri Yüksek Askerî Çalışmalar Akademisi’nden öğretim üyesi Tümgeneral Usame Mahmud Kebir, yaptığı açıklamalarda, Netanyahu’nun hükümetinin dağılmasını önlemek için siyasi ve askerî gerilimi canlı tutmaya çalıştığını belirtti.

Kebir’e göre İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ederek Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıması, üç temel jeostratejik hedefe dayanıyor:

  • Birincisi, Husileri yakın mesafeden tehdit edebilecek bir askerî üs kurmak;
  • İkincisi, Somali’deki Türk çıkarlarını hedef almak;
  • Üçüncüsü ve en tehlikelisi ise Kızıldeniz’in girişindeki deniz trafiğini kontrol ederek Mısır’a baskı uygulamak. Bu durumun Süveyş Kanalı gelirlerini olumsuz etkileyeceğini ve Etiyopya’nın Nahda Barajı dosyasında Kahire’ye karşı siyasi koz kazanmasına hizmet edeceğini vurguladı.

Mısırlı askerî uzman, Kahire’nin bu girişimleri diplomatik olarak derhal kınadığını, ancak İsrail’in fiilen askerî üs inşasına başlaması halinde sürecin “daha etkili bir aşamaya” evrilebileceğini ifade etti. Kebir, Mısır’ın ulusal güvenliğini ve stratejik kazanımlarını koruyacak yeterli araç ve düzenlemelere sahip olduğunun altını çizdi.

Hukuki ve uluslararası boyuta ilişkin değerlendirmede bulunan uluslararası hukuk profesörü Dr. Muhammed Mahmud Mehran ise, İsrail’in bu adımda ısrar etmesinin “stratejik kırmızı çizginin aşılması” anlamına geleceğini söyledi. Mehran, Al Arabiya.net ve Al Hadath.net’e yaptığı açıklamada, Mısır’ın yalnızca diplomatik seçeneklerle yetinme lüksüne sahip olmadığını; Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesi uyarınca önleyici savunma tedbirleri alma yükümlülüğü doğacağını dile getirdi.

Mehran ayrıca, Somali’nin meşru hükümetiyle Mogadişu’da imzalanan ortak savunma anlaşmaları çerçevesinde Mısır’ın halihazırda bölgede askerî varlık bulundurmasının, Kahire’ye “hukuki ve sahadaki araçlar” sağladığını ve bu sayede gayrimeşru üs kurma girişimlerinin engellenebileceğini belirtti.

Coğrafi mesafenin Mısır Silahlı Kuvvetleri için caydırıcı bir unsur olmayacağını vurgulayan Mehran, Babülmendep’teki hayati çıkarların korunmasının mümkün olduğunu ifade etti.

Mehran, değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı: Somaliland’da herhangi bir İsrail askerî varlığı Mısır tarafından tek başına karşılanmayacak; bu adım, 1950 tarihli Arap Ortak Savunma Sistemi ile de karşı karşıya kalacak. Söz konusu sistem, Arap ülkelerini varoluşsal tehditlere karşı ortak hareket etmeye zorunlu kılıyor.


Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu bugün, tüm sivillere Hadramut ilindeki Mukalla Limanı’nı bir sonraki duyuruya kadar derhal tahliye etmeleri çağrısında bulundu. Koalisyon, bu önlemin onların güvenliğini sağlamak amacıyla alındığını vurguladı.

Tahliye talebinin liman çevresinde yapılacak askeri operasyon hazırlıkları ile birlikte can ve mal güvenliğini korumayı amaçladığını açıklayan Arap Koalisyonu, herkesin verilen talimatlara uymasını ve güvenliklerinin sağlanması için iş birliği yapmasını istedi.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Dr. Reşad el-Alimi’nin Güney Geçiş Konseyi'ne (GGK) bağlı silahlı unsurların Hadramut’taki sivillere karşı işlediği ciddi ve korkunç insani ihlalleri nedeniyle talebi üzerine sivilleri korumak için acil önlemler alınacağını açıkladı. Bu önlemler, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) gerilimi yatıştırmak, GGK güçlerini geri çekmek, mevzilerini Vatan Kalkanı Güçleri'ne devretmek ve yerel makamların sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlamak için yorulmak bilmeden sürdürdükleri ortak çabaların devamı niteliğinde. Arap Koalisyonu güçleri, bu çabaları bozacak her türlü askeri eyleme, sivil hayatları korumak ve Suud Arabistan-BAE’nin çabalarının başarısını sağlamak için doğrudan ve derhal müdahale edileceğini teyit ediyor.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı'nın meşru Yemen hükümetine yönelik sürekli desteğini ve kararlı tutumunu teyit eden Tümgeneral Maliki, herkesi ulusal sorumluluklarını yerine getirmeye, itidal göstermeye ve güvenlik ve istikrarı korumak için barışçıl çabalara yanıt vermeye çağırdı.


Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare

Yemen'de meşru hükümete destek veren Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı, Mukalla Limanı’nda dışarıdan verilen askeri desteği hedef alan ‘sınırlı’ bir hava saldırısı düzenlediğini duyurdu.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, yaptığı açıklamada, “Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü, iki geminin Koalisyon Ortak Kuvvetler Komutanlığı'ndan resmi izin almadan Fuceyra Limanı’ndan Mukalla Limanı’na girerken görüldü. İki geminin mürettebatı, izleme sistemlerini devre dışı bıraktı ve çatışmayı körüklemek amacıyla Yemen'in doğu illerindeki (Hadramut ve el-Mahra) Güney Geçiş Konseyi (GGK) güçlerini desteklemek için büyük miktarda silah ve savaş aracı indirdi. Bu eylem, ateşkese ve barışçıl bir çözüm arayışına karşı yapılmış açık bir ihlaldir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2216 sayılı kararı da ihlal edilmiştir.” İfadelerini kullandı.

Tümgeneral Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi’nin Arap Koalisyonu güçlerine yönelik Hadramut ve el-Mahra’daki sivilleri korumak için gerekli tüm askeri önlemleri alması yönündeki talebine dayanarak güvenliği ve istikrarı tehdit eden bu silahların oluşturduğu tehlike ve gerginlik çerçevesinde bu kararı aldıklarını açıkladı.

Arap Koalisyonu Hava Kuvvetleri, bu sabah, Mukalla Limanı’nda iki gemiden indirilen silah ve savaş araçlarını hedef alan sınırlı bir askeri operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyon, uluslararası insani hukuk ve geleneksel kurallar çerçevesinde ve hiçbir yan hasar meydana gelmeyecek şekilde belgelendikten sonra gerçekleştirildi.

Tümgeneral Maliki, Arap Koalisyonu’nun Hadramaut ve el-Mahra'da gerilimi azaltmaya ve sükuneti sağlamaya devam edeceğini, meşru Yemen hükümeti ve koalisyonla koordinasyon sağlanmadan herhangi ülkenin Yemen’deki herhangi bir gruba askeri destek sağlamasını engelleyeceğini, böylece Suudi Arabistan ve Arap Koalisyonu’nun güvenlik ve istikrarı sağlama ve çatışmanın yayılmasını önleme çabalarının başarıya ulaşmasının amaçlandığını vurguladı.