Şam, depremden etkilenenlere yardım etmek için Türkiye ile iki sınır kapısını açık tutmayı kabul etti

Türkiye ile SDG arasındaki gerilim Halep ekseninde devam ediyor.

Türkiye üzerinden yardımların ulaştırılması için 2014'ten bu yana kullanılan Cilvegözü Sınır kapısı. (Arşiv)
Türkiye üzerinden yardımların ulaştırılması için 2014'ten bu yana kullanılan Cilvegözü Sınır kapısı. (Arşiv)
TT

Şam, depremden etkilenenlere yardım etmek için Türkiye ile iki sınır kapısını açık tutmayı kabul etti

Türkiye üzerinden yardımların ulaştırılması için 2014'ten bu yana kullanılan Cilvegözü Sınır kapısı. (Arşiv)
Türkiye üzerinden yardımların ulaştırılması için 2014'ten bu yana kullanılan Cilvegözü Sınır kapısı. (Arşiv)

Suriye hükümeti, Türkiye ile iki sınır kapısı üzerinden ülkenin kuzeybatısındaki muhaliflerin kontrolündeki bölgelere yardım ulaştırılması konusunda Birleşmiş Milletler'e verilen yetkiyi, depremden zarar görenlere yardım ulaştırılması amacıyla üç ay daha uzatmayı kabul etti.

Bu, Şam'ın, 6 Şubat 2023'te meydana gelen ve 53 binin üzerinde kişinin ölümüne yol açan deprem mağdurları için Bab’üs-Selam ve er-Rai kapılarından yardım geçişini uzatmayı dördüncü kez kabul etmesi oldu. Türkiye'nin güneyi ve Suriye'nin kuzeybatısındaki iki sınır kapısı da 13 Mayıs'a kadar açık kalacak.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sözcüsü Stephane Dujarric, Türkiye üzerinden kuzeybatı Suriye'ye 6 Şubat depreminden geçen ağustos ayına kadar 170'e yakın insani yardım görevinin tamamlandığını ifade etti.

Fotoğraf Altı: Suriye'nin kuzeyindeki Cindires'te depremzedeler için kurulan kamp. (Reuters)
Suriye'nin kuzeyindeki Cindires'te depremzedeler için kurulan kamp. (Reuters)

Sözcü, çocuk hastanesine ve Kuzey Suriye'deki çeşitli sağlık tesislerine teknik malzemelerin sağlandığını açıkladı. Bölgede Birleşmiş Milletler’in faaliyetlerine Suriye hükümeti ile birlikte devam ettiğine işaret ederek önümüzdeki günlerde Babü’s-Selam kapısından Suriye'ye yeni yardımlar getirme planları olduğunu belirtti.

Birleşmiş Milletler ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) talimatıyla 2014 yılından bu yana Türkiye üzerinden kuzeybatı Suriye'deki milyonlarca kişiye yardım ulaştırmak için Cilvegözü Sınır Kapısı’nı kullanıyor.

Geçtiğimiz temmuz ayında Suriye, sınır kapısını kalıcı olarak açmayı reddedip altı ay daha kullanılmasına izin vermiş, Rusya ise geçişin bir yıl daha uzatılmasına karşı veto hakkını kullanmıştı.

Fotoğraf Altı: Suriyeli kadınlar Temmuz 2022'de insani yardım dağıtım kararının uzatılmasını talep eden protestolar düzenledi.  (DPA)
Suriyeli kadınlar Temmuz 2022'de insani yardım dağıtım kararının uzatılmasını talep eden protestolar düzenledi. (DPA)

Suriye hükümeti geçtiğimiz ay, muhalif grupların kontrolündeki sınır kapısı geçiş onayını altı ay daha uzatmıştı. Birleşmiş Milletler, Şam'ı, sınır kapısı yoluyla yardım taşınmasını, üç ya da altı ay süreyle sınırlamadan, kalıcı olarak uzatmaya ikna etmeye çalışıyor.

Türkiye, İdlib'te yerinden edilmiş ve Suriyenin kuzeybatı bölgelerindeki sayısı dört milyonu aşan mağdurların ihtiyaçlarının karşılanması için Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan yardımların ulaştırılmasına bağlılığını sürdürüyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Türkiye, mültecilerin gönüllü geri dönüşüne yönelik bir proje çerçevesinde yaklaşık 3,3 milyon mülteciden bir milyondan fazla Suriyeli mültecinin dönmesini yaşamını sağlayacak Kuzey Suriye'de uzun vadeli insani yardım ve kalkınma projeleri planlamaya izin verilmesini istiyor.

Kalıcı bir mekanizma isteği

Yaklaşık 13 yıl süren çatışmaların ardından 10 Suriyeliden 9'unun yoksulluk sınırının altında olduğu Suriye genelinde pek çok kişi en kötü ekonomik koşullardan mustarip.

Türkiye, yardımın durdurulmasının bölgede, hatta Avrupa'da vahim sonuçları olabileceğini ekonomik destekte bulunan ülkelere hatırlatmaya çalıştığını söylüyor ve ayrıca uluslararası toplumu, kuzeybatı Suriye'deki projelerin finansmanını durdurma kararlarını yeniden gözden geçirmeye çağırıyor.

SDG unsularına ait bir araç SİHA ile hedef alındı. ​​(X)
SDG unsularına ait bir araç SİHA ile hedef alındı. ​​(X)

Buna paralel olarak Türkiye Savunma Bakanlığı pazartesi günü, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) en büyük bileşeni olan Kürt Halk Savunma Birlikleri’nden dört unsurun öldürüldüğünü duyurdu. Yapılan açıklamada, Suriye'nin kuzeyinde, Türk kuvvetlerinin kontrolündeki Fırat Kalkanı Operasyonu bölgesinde barış ve güvenliği bozmayı hedefleyen taraflara operasyon düzenlemek için hazırlık yapıldığı kaydedildi.

Aynı zamanda Halep kırsalındaki temas hatlarında Türk güçleri ve Suriye Ulusal Ordusu grupları ile SDG güçleri arasında karşılıklı çatışmalar devam etti. Türk SİHA’sı, SDG ve Suriye güçlerinin konuşlandığı bölgelerdeki Şahba bölgesinin Harbel köyündeki bir alanı hedef aldı.

SDG’ye bağlı Münbiç Askeri Meclisi güçlerinden bir üye de, Münbiç kırsalını hedef alan Türk bombardımanında aldığı yaralar sonucu yaşamını yitirirken Halep şehrinin doğusunda Münbiç askeri meclisi ve Suriye güçlerinin kontrolündeki Cebel es-Sayyad ve Tuhar köylerinin bombalanması esnasında bir üye de aracının devrilmesi sonucu yaralandı.

Diğer yandan rejim güçleri, çatışmasızlık bölgelerinde yer alan İdlib kentinin doğusundaki Nayrab kasabasındaki Türk noktalarının çevresini ve İdlib kırsalındaki Sarmin ve Eriha kasabalarındaki yerleşim mahallelerini ağır top ve füzelerle bombaladı.

Pazar günü Lazkiye'nin kuzey kırsalındaki Cebel el-Ekrad bölgesinde el-Kibiya’da Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) grubu üyelerinden bir keskin nişancı tarafından vurulan bir Suriye askeri öldü. Halep'in batı kırsalındaki 46. Alay bölgesinde HTŞ grubundan bir kişi Suriye güçlerinden bir keskin nişancı tarafından vurularak ölmüştü.



Hizbullah ateşkes sonrası döneme siyasi olarak hazırlanıyor

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
TT

Hizbullah ateşkes sonrası döneme siyasi olarak hazırlanıyor

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)

Her türden siyasi güç, Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım'ın kendisini bir kez daha Taif Anlaşması şemsiyesi altında konumlandırdığını yinelemesiyle uğraşıyor. Çünkü Kasım, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararının uygulanmasına hazırlık olarak İsrail'in girdiği bölgelerden çekilmesiyle birlikte Güney Lübnan'a sükunetin geri dönmesinden sonraki aşamaya yaklaşımında yol haritasının ana başlıklarını tanımlayarak ABD'nin ateşkese ulaşma vaatlerinin önüne geçmek istedi.

Siyasi kaynakların Şarku’l Avsat'a aktardığına göre Kasım'ın ateşkes sonrası sahneye yaklaşımında tanımladığı maddeler, Hizbullah'ın yönelimlerine Lübnanlılığı siyasi faaliyette bulunma noktasına kadar ekleme arzusuna işaret ediyor. Buna karşılık, Lübnanlılar arasında bölünmeye neden olan tek taraflı Gazze Şeridi'ni destekleme kararının yol açtığı tepkilere ilişkin değerlendirmeleri ışığında bölgede olup bitenlerle ilgilenme düzeyi azalıyor.

Kaynaklar, Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ni destekleme kararının dayattığı gerçekleri görmezden gelemeyeceğine inanıyor. Bunların başında direniş eksenindeki müttefiklerinin desteğinden yoksun olması geliyor. Bu çatışmada Hizbullah neredeyse tek başınaydı. Hizbullah'ın Meclis Başkanı Nebih Berri'ye Amerikalı arabulucu Amos Hochstein ile müzakere yetkisi vermesi ve güneyi sükûnete kavuşturacak bir taslak üzerinde anlaşmaya varmaları, kaçınılmaz olarak Gazze Şeridi ve Güney Lübnan cephelerini birbirine bağlayacak ve Hamas'ı destekleyecek bir taslağa yer olmadığı anlamına geliyor.

Hizbullah'ın geri çekilişi

Aynı kaynaklar Hizbullah'ın taslağa itiraz etmemesinin, Litani'nin güneyindeki konuşlanma alanını boşaltmayı ve geri çekilmeyi zımnen kabul ettiği anlamına geldiğine işaret ediyor. Buna ek olarak, Ağustos 2006'da 1701 sayılı kararın kabul edilmesinden bu yana yürürlükte olan angajman kuralları ve bu kuralların uygulanmasını kontrol altında tutan terör dengesi de iptal edilmiş oldu.

Aynı kaynaklar Hizbullah'ın içe çekilmekten başka çaresi olmadığını ve şu ana kadar elde edilenlerin ABD'nin vaatlerine bağlı bir ateşkese varmakla sınırlı kaldığını söylüyor. Lübnan-Suriye sınırı, ordunun Refik Hariri Uluslararası Havaalanı'nda uyguladığı modele uygun olarak kontrol edilmesine ve Lübnan'a ve Lübnan'dan her türlü kaçakçılığın önlenmesine karar verilmesinin ardından artık Hizbullah'a silah sevkiyatına açık değil. Diğer yandan Suriye rejimi, uluslararası toplumla ilişkilerini düzeltmek ve ABD'nin Sezar Yasası kapsamında kendisine uyguladığı yaptırımların kaldırılmasını sağlamak amacıyla bu eksenden çekildiği için direniş ekseni aktif bir varlık gösteremedi.

Laricani

Bu bağlamda kaynaklar, İran Dini Lideri’nin kıdemli danışmanı Ali Laricani'nin Beyrut ziyareti sırasında kendisiyle görüşen direniş ekseninden bir heyete söyledikleri üzerinde duruyor: “İran Lübnan'a yardım ulaştırmak istiyor, ancak kara, deniz ve havadan bize uygulanan abluka yardım göndermemizi engelliyor. Yeniden inşada ortak olduğumuzu vurgulamaktan başka çaremiz yok.”

Hizbullah'ın Lübnan'ı güvenli bir liman haline getiren Taif Anlaşması'na katılmasının, direniş ekseninin yanında yer alması nedeniyle bozulan Lübnan-Arap ilişkilerinin düzeltilmesi ve Lübnan'ın bölgede yaşanan çatışmalardan uzak tutulması yerine mesajların verildiği bir platform haline getirilmesi bağlamında eleştirel bir gözden geçirme olup olmadığı soruluyor. İsrail geniş alanları tahrip etmeye devam ederken ateşkesi kabul etmekteki isteksizliğine rağmen ateşkese varmaktan başka çaresi olmadığına mı ikna oldu? Bu da Amerikan vaatlerinin akıbeti sorusuna kapı açıyor. Peki savaşın sona erdiğini ilan etmek için doğru zamanı seçmek Tel Aviv'in mi elinde?

Taif Anlaşması çatısı altında konumlanma

Kaynaklar, Berri'nin Hizbullah’a, içe dönmesi ve kendisini Taif Anlaşması çatısı altında konumlandırması tavsiyesinde bulunma rolünü de göz ardı etmedi. Özellikle de uluslararası toplum tüm bileşenleriyle muhalefete Lübnan'ın birikmiş krizlerinden kurtulması için iş birliği yapması yönünde el uzatmasını tavsiye ederken…

Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ne verdiği destekle aynı döneme denk gelen gelişmelere karşı temkinli olduğunu söyleyen kaynaklar, Hizbullah’ın İran'ın müdahalesine oynadığı bahsin yanlış olduğu gerçeği ışığında hesaplarını yeniden gözden geçirmeye karar verip vermediğini soruyor. İran, bölgedeki konumunun zayıflaması ihtimalini göz önünde bulundurarak rejimi korumak ve muhafaza etmekle ilgileniyor.

Dolayısıyla Hizbullah'ın Taif Anlaşması’nı restore etme kararı, kaynaklara göre sahip olduğu artı gücün siyasi denklemde harcanmayacağını anladıktan sonra Lübnan'ı kurtarmak için çözüm arayışında siyasi harekete katılmaya istekli olduğu anlamına geliyor. Ateşkes sağlanır sağlanmaz ülkenin yeni bir siyasi aşamaya girmeye hazır olmasıyla birlikte, 1701 sayılı kararın uygulanması için üzerinde anlaşmaya varılanları hayata geçirmeyi üstlenecek cumhurbaşkanının seçilmesine öncelik verecek şekilde, başta muhalefet olmak üzere ülkedeki ortaklarıyla iletişime geçecek kanalların aranmasına ihtiyaç var.

Bu nedenle, Kasım'ın Hizbullah'ı yeni bir siyasi aşamaya taşımaya hazırlanırken çizdiği yol haritasına muhalefetten ya da merkezcilerden gelebilecek tepkilere yer açmak için sabırlı olmak gerekiyor. Bunun için de muhaliflerine kabadayılık taslamaması, cumhurbaşkanının seçimini durgunluktan çıkarmak ve Taif Anlaşması’nın uygulanmasını tamamlamak için açık, esnek ve gerçekçi olması gerekiyor. Bunun karşılığında da kendisine aynı şekilde davranılmalı ve Gazze Şeridi'ni destekleme tekelinden önceki gücünün artık geçmişteki gibi olmadığı bahanesiyle ülkenin kurumlarını restore etme konusunda kendisini zayıflatmak istediklerini düşündürecek şekilde hareket edilmemelidir. Öyle ki İran'ın etkisinin azalması, direniş ekseninin vurucu gücünü oluşturan ve bölgedeki en güçlü kolu olduğu için Hizbullah'a destek sağlamada mütevazı sınırlarda bile olsa bir rol oynamayan arenaların birliğinin etkisizliği ile bağlantılı olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla, devlet projesine yeniden kazandırmak için İran'ı kucaklamaya ihtiyaç var.