Libya’daki düzensiz göçmenler milisler tarafından nasıl sömürülüyor?

Libya’da bir insan hakları örgütü, başsavcıyı mültecilere yardıma çağırdı

Denizden kaçmaları engellenen düzensiz göçmenler (Libya Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı)
Denizden kaçmaları engellenen düzensiz göçmenler (Libya Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı)
TT

Libya’daki düzensiz göçmenler milisler tarafından nasıl sömürülüyor?

Denizden kaçmaları engellenen düzensiz göçmenler (Libya Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı)
Denizden kaçmaları engellenen düzensiz göçmenler (Libya Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı)

Libyalı insan hakları örgütleri, ülkenin batı ve doğusundaki yetkililerin gözünden uzakta, resmi olmayan barınaklarda alıkonulan düzensiz göçmenlere yönelik ‘yaygın sömürü ve ihlalleri’ ortaya çıkardı.

Libya’daki göçle mücadele amaçlı kurumlar, Akdeniz’i geçen göçmenleri geri getirerek onları ‘kötü muamele’ ile karşılaştıkları gözaltı merkezlerine yerleştiriyor.  Uluslararası örgütlere göre, yine de resmi olmayan yerlerde tutulan ve içeride ‘aşağılayıcı ve kötü muamele’ ile karşı karşıya kalan ve özgürlüklerini ancak ailelerinin fidye ödemesiyle elde eden bir başka göçmen grubu bulunmaktadır.

Foto: Ülkelerine gönderilmeden önce düzensiz göçmenler (UBH İçişleri Bakanlığı)
Ülkelerine gönderilmeden önce düzensiz göçmenler (UBH İçişleri Bakanlığı)

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Genel Direktörü Antonio Vitorino geçen yıl Mart ayında, Libya’da resmi gözaltı merkezlerinde tutulan göçmenlerin sayısının 5 bin olduğunu belirtmişti. Ancak bu sayı ülkedeki toplam gözaltındakilerin sadece küçük bir bölümünü oluşturuyor. Bunların içinde serbest bırakılanlar ya da ülkedeki cezaevlerinde kaybolanlar da var. 

Libya Ulusal İnsan Hakları Kurumu, Salı günü, Başsavcı Müsteşar Sıddık es-Sur’a,
Yasadışı Göçle Mücadele Dairesi'ne bağlı olmayan düzensiz göçmenlere yönelik konaklama merkezlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekliliği üzerine bir şikayette bulundu. Bu tür merkezlerin “göçmenlere karşı hem doğuda hem de batıda yaygın ihlallerin yapıldığı ve kötü bir şekilde sömürüldüğü” bir yer olduğunu belirtti.

Foto: Libya’nın batısında sahil güvenlik, bir grup göçmeni kurtarma operasyonunda (UBH İçişleri Bakanlığı)
Libya’nın batısında sahil güvenlik, bir grup göçmeni kurtarma operasyonunda (UBH İçişleri Bakanlığı)

Bu bağlamda Libyalı insan hakları aktivistleri, “gizli veya resmi olmayan merkezlerde göçmenlere karşı yasa dışı uygulamalar yapıldığına” dikkatleri çekti.

Libya Ulusal İnsan Hakları Kurumu Başkanı Ahmed Abdulhakim Hamza, Şarku'l Avsat'a, “Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) İçişleri Bakanlığı'na bağlı Sınır Muhafız Teşkilatı da dahil olmak üzere askeri birlikler ve güvenlik teşkilatları (silahlı oluşumlar), yasadışı göçmenler için el-Assa ve el-Cemil barınma merkezleri gibi birçok barınma merkezi kurduk” dedi. “Bu tedbirin, yasadışı göçle mücadeleye ilişkin 2010 tarihli 19 sayılı Kanun'da öngörülenleri ihlal ettiğini ve yasadışı göçle mücadele için bir daire kurulmasına ilişkin 2014 tarihli (386) sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nda öngörülenlerle çeliştiğini” söyleyrek “Yasanın, göçmenler için barınma merkezlerinin kurulması ve yönetilmesi, düzensiz göçmenlerin kontrol edilmesi ve sınır dışı edilene kadar bu merkezlere kurumun doğrudan denetimi altında yerleştirilmesinde doğal yargı yetkisinin münhasırlığını öngördüğünü” belirtti.

Hamza, başkanlığını yaptığı kurumun “askeri araçları bu silahlı oluşumlardan temizlemek için bu gayri resmi merkezlerde göçmenlerin çalıştırılması ve sömürülmesini” izlediklerine dikkat çekti.
Gözaltına alındıkları karargahın yanı sıra, “tutukluların serbest bırakılmaları ve pasaportlarının verilmesi karşılığında maddi şantaja maruz kaldıklarına” da dikkat çekti.

FOTO: Libya Başsavcısı, Libya Ulusal İnsan Hakları Kurumu Başkanı Ahmed Hamza ile önceki görüşmesinde (Libya Başsavcılığı)
 Libya Başsavcısı, Libya Ulusal İnsan Hakları Kurumu Başkanı Ahmed Hamza ile önceki görüşmesinde (Libya Başsavcılığı)

Hamza, bu istismarın “kanunla cezalandırılabilecek suçlar, ciddi insan hakları ihlalleri, uluslararası hukukta öngörülen insani koruma ilkesini oluşturduğuna ve bu tehlikeli uygulama ve ihlaller sonucunda Libya devletine hukuki sorumluluk yüklediğine" inandığını belirtti.

Vitorino daha önce Uluslararası Göç Örgütü'nün gayri resmi gözaltı merkezlerinin varlığı için “Hiçbir kurumun bundan haberi yok veya bu merkezlere erişimi yok” diye ifade etmişti. Bunu, Ulusal İnsan Hakları Kurumu ve diğer yerel ve uluslararası kuruluşlar da doğruladı.

Uluslararası Göç Örgütü’ne göre, 1 Ocak 2023 ile 25 Kasım 2023 tarihleri arasında Libya’dan deniz yoluyla göç ettikten sonra 947 kişinin cesedi bulundu ve 1256 kişi ise kayboldu.

Örgüt, “Kaçak göçmenlerin yasadışı merkezlerde felaket boyutta insani koşullara maruz kaldığını” belirtirken çoğunun “Tunus sınırlarından, Tunus yetkilileri tarafından Libya topraklarına sınır dışı edildiklerini ve Libya’ya gönderildikten sonra yakalandıklarını” vurguladı.

Örgüt, Savcı'ya "Bu göçmenlere yardım etmek için müdahale etmesi, İçişleri Bakanlığı'na bu merkezleri kapatması yönünde talimat vermesi ve uzun süredir orada bulunan göçmenlerin Yasadışı Göçle Mücadele Dairesi'ne nakledilmesi için çalışma yapması" ve “Batı Dağları ve Tunus tarafıyla olan sınır bölgelerinde göçmenler için barınma merkezlerinin bulunmaması nedeniyle, Sabrata ve Bir el-Ganam şehirlerindeki barınma merkezlerinin yeniden faaliyete geçmesi yönünde müdahale edilmesi” çağrısında bulundu.

Örgüt, Başsavcı'ya, “Göçmenlik dosyası konusunda askeri ve güvenlik kurumlarına, göçmenlere yönelik, göçmen bürosuyla bağlantısı olmayan tüm barınma merkezlerinin kapatılması yönünde talimat vermesi” çağrısında bulundu. Buradaki göçmenler Yasadışı Göçmenlik Bürosu'na bağlı merkezlere nakledildi.

Örgüt, bu hızlı önlemlerin “bu göçmenlerin kötüye kullanılmasını ve herhangi bir şekilde zorunlu çalıştırılmasını, kişisel amaçlarla sömürü, insanların ticareti ya da bu merkezlerde kendilerine karşı işlenecek diğer ihlallere maruz bırakılmalarını önleyebileceği” değerlendirmesi yaptı.

Uluslararası Göç Örgütü ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne göre, Nisan 2023 itibarıyla 705 bin 746 göçmen, Ekim 2023 itibarıyla ise 50 bin 986 kayıtlı sığınmacı ve mülteci bulunuyordu.



Şiddetli su kıtlığı, yağışların az olduğu bir dönemin ardından Beyrut'un sıkıntılarını daha da artırıyor

Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)
Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)
TT

Şiddetli su kıtlığı, yağışların az olduğu bir dönemin ardından Beyrut'un sıkıntılarını daha da artırıyor

Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)
Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)

Beyrut sokakları, Lübnanlıların yıllardır görmediği ciddi bir su kıtlığıyla başa çıkmak için halkın satın aldığı su depolarıyla dolup taşıyor. Bu kıtlık, yağışların rekor düzeyde azalması, kuyuların kuruması ve dağıtım şebekelerinin yıpranmasına bağlı.

Beyrut'un güney banliyösü Burc el-Baracne'deki evinde mutfak eşyalarını özenle yıkayan 50 yaşındaki Rima es-Seba, “Su eskiden her gün geliyordu, ama şimdi üç günde bir geliyor” diyor.

Resmi kurumun su tedarikini kesmesi durumunda es-Seba ailesi, yaşadıkları binanın su depolarına su pompalayan özel tankerlere başvuruyor. Rima, mutfak eşyalarını paslandıran tuzlu suyla depoyu doldurmak için 5 dolar ödediğini belirtiyor. İçme suyunu ise Lübnan'daki çoğu kişi gibi hazır şişelerde satın alıyor.

Ancak sosyal hizmet alanında çalışan Rima es-Seba, bu maliyetlerin sınırlı gelire sahip aile için çok ağır olduğunu belirtiyor. Rima, “Bu parayı nereden bulacağım?” diye soruyor. Ülke, Hizbullah ile İsrail arasındaki savaşın yanı sıra, birçok vatandaşını yoksullaştıran ağır bir ekonomik krizle boğuşuyor.

Lübnanlılar uzun yıllardır su kıtlığına alışkın. Enerji ve Su Bakanlığı'nın Ulusal Su Sektörü Stratejisi metninde belirtildiği gibi, ‘nüfusun yüzde 50'den fazlası düzenli olarak kamu su hizmetlerinden yararlanamıyor’.

Bakanlık, barajlar gibi yüzey depolamanın bu açığı kapatmak için yeterli olmadığını, hükümetin sağladığı suyun yarısının ulusal su şebekelerindeki sızıntılar veya hırsızlık nedeniyle ‘israf edildiğini’ belirtiyor.

Yağışların azalması, krizi daha da kötüleştirdi.

Meteoroloji İdaresi'nin yüzey tahminleri bölüm başkanı Muhammed Kenc, 2024-2025 kışında yağış miktarının ‘çok az’ olduğunu belirterek, bu miktarın gözlemlerin başladığı günden bu yana ‘80 yılın en düşük yağış miktarı’ olduğunu söyledi.

cdfgthy
Beyrut'taki bir kuyu suyu dağıtım tesisinde tankerini dolduran bir adam, 3 Temmuz 2025 (AFP)

Ulusal Su Sektörü Stratejisi’ne göre iklim değişikliği su kıtlığını artıracak. Dünya Bankası ise yılın başında ‘iklim değişikliğinin 2040 yılına kadar kuraklık mevsiminde su miktarını yarı yarıya azaltacağı’ öngörüsünde bulundu.

Kısıtlama

Enerji ve Su Bakanı Joseph Saddi geçen hafta ‘mevcut durumun çok zor’ olduğunu bildirdi.

Su kıtlığı, Beyrut'un farklı bölgelerinde farklılık gösteriyor. Yollar, binaların çatılarında yoğun olarak bulunan su depolarını besleyen tankerlerle dolup taşıyor.

Hükümet geçen ay, su tüketimini azaltmaya teşvik etmek için bir kampanya başlattı ve ülke genelinde kurumuş kaynak ve göllerin fotoğraflarını yayınladı.

Beyrut Kuzey İstasyonları Bölümü Başkanı Zuheyr Kazzi, “33 yıldır buradayım ve bu, Beyrut'a pompaladığımız su miktarı açısından geçirdiğimiz en kötü yıl” dedi.

Beyrut ve Lübnan Dağı Su Tesisleri Teknik Uzmanı Antoine ez-Zağbi, geçtiğimiz temmuz ayında AFP ile yaptığı röportajda, başkentte su kısıtlamasının genellikle yaz mevsiminin bitiminden ve kış mevsiminin başlamasından önce, ekim ve kasım aylarında başladığını açıkladı.

Ancak ez-Zağbi'ye göre bu yıl su sıkıntısı erken başladı. Zira bazı kaynaklarda yağışların azalması nedeniyle su miktarının yüzde 50'si bitti. Ez-Zağbi, aşırı tüketim ve deniz suyunun sızma riskini azaltmak için bazı kuyularda kısıtlamanın haziran ayında başladığını belirtti.

Ez-Zağbi, barajlar da dahil olmak üzere daha fazla depolama tesisine ihtiyaç olduğunu vurguladı.

cf90p
Lübnan'ın Batroun kentindeki bir baraj, 10 Temmuz 2025... Lübnan, yağışların az olduğu bir mevsimden sonra bu yaz şiddetli su kıtlığı çekiyor. (Reuters)

Dünya Bankası geçtiğimiz ocak ayında, Beyrut ve çevresindeki bölgelerde su hizmetlerini iyileştirmek için 250 milyon dolardan fazla bir kredi onayladı.

2020 yılında ise çevre aktivistlerinin biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir vadiyi tahrip edebileceği gerekçesiyle, başkentin güneyinde bir baraj inşa etmek için verdiği krediyi iptal etti.

Kuyular

Beyrut'un güney banliyösünde yaşayan 66 yaşındaki emekli memur Ebu Ali Nasreddin, aylardır devletin su şebekesinden su alamadığını söyledi.

“Devletin suyu nerede? Nereye aktarılıyor? Kimse bilmiyor” diyen Nasreddin, yaşadığı binayı besleyen kuyunun da kuruduğunu belirtti. Nasreddin ayrıca, tankerlerin sağladığı suyun fiyatının da günden güne yükseldiğini ifade etti.

Bazı bölgelerde 2 bin litre kapasiteli su tankeri fiyatı 20 dolara ulaşıyor ve bu fiyat, tasarruflu kullanımla 5 kişilik bir ailenin bir haftalık ihtiyacını zar zor karşılıyor.

Küçük kamyonuyla su taşıyan 45 yaşındaki Bilal Selheb, suya olan talebin büyük ölçüde arttığını kaydetti.

“Su durumu çok kritik” diyen Selheb, kuyular kuruduğu veya tuzlu hale geldiği için su temininde zorluk yaşadığını belirtti.

Beyrut'un bazı bölgelerinde kuyular uzun zamandır devlet şebekesinin alternatifi veya tamamlayıcısı olarak kullanılıyordu. Ancak söz konusu kuyuların çoğu eskimiş durumda; bu da boruların hasar görmesine ve suyun tuzluluğunun artmasına neden oluyor.

Lübnan Amerikan Üniversitesi Sürdürülebilirlik Sorumlusu Nedim Faracallah, Beyrut'un iç savaşın (1975-1990) başlangıcından bu yana alan ve nüfus açısından büyük ölçüde genişlediğini, ancak su altyapısının bu büyümeye ayak uyduramadığını ifade etti.

Faracallah, birçok sakinin yasadışı olarak kuyular kazdığını, bunların arasında stratejik yeraltı su rezervlerine ulaşan kuyuların da olduğunu belirterek, “Kuyuların sayısını kimse bilmiyor” dedi.

Faracallah, mevcut krizle birlikte tasarruf ve farkındalık kampanyalarının daha erken başlaması gerektiğini düşünüyor.