Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Hizbullah, 1701’in uygulanmasına yönelik ‘tam anlaşmaya’ itiraz etmedi’

Lübnan Dışişleri Bakanı, Lübnan’ın Hizbullah’ı ‘bir iç savaşı önlemek için’ savaşçılarını geri çekmeye zorlamayı reddettiğini vurguladı.

Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib. (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib. (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Hizbullah, 1701’in uygulanmasına yönelik ‘tam anlaşmaya’ itiraz etmedi’

Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib. (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib. (Şarku’l Avsat)

Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib, işgal edilen tüm Lübnan topraklarından çekilme konusunda İsrail ile tam bir anlaşmaya varılması halinde Lübnan’ın 1701 sayılı kararı uygulamak istediğini açıkladı. Bu, Hizbullah da dahil Lübnan’da kimsenin itiraz etmediği bir karar. Buhabib, Lübnan’ın askerlerin orduya alınması için uluslararası yardım sağlanması halinde yedi bin ek ordu askerini konuşlandırmaya hazır olduğunu vurgularken, “Lübnan, başkanın yokluğunda gerçekleştirilemeyecek olan, kara sınırlarının belirlenmesine yönelik müzakerelere zemin hazırlıyor” dedi.

Buhabib, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, güneydeki savaş krizini çözmeye yönelik dış önerilerin çoğunun, ‘İsrailliler kuzeydeki köylerine dönünceye kadar Hizbullah militanlarının 10 kilometrelik bir mesafe boyunca kuzeye doğru çekilmesi şeklinde özetlendiğini’ söyledi. Bakan ayrıca, Lübnan’ın tutumunun ise ‘işgal altındaki toprakların tamamının geri alınması, İsrail ile Lübnan arasındaki sınırların 1949 Ateşkes Anlaşması’nda belirlenen sınırlara göre belirlenmesi, Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri’nin geri alınması ve kara, deniz ve hava ihlallerinin durdurulması’ şeklinde olduğunu dile getirdi. İki taraf arasındaki sınır anlaşmazlığının, 1967’de İsrail tarafından işgal edilen Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri’ne ek olarak B1 noktası ve Gacar kasabasının kuzeyinde İsrail tarafından işgal edilen topraklar dahil olmak üzere 13 sınır noktasıyla temsil edildiği biliniyor. Bu bağlamda Buhabib, “Bu konuyu sonlandırdığımızda sabit sınırlarımız olacak” dedi.

Fotoğraf Altı: Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib. (Şarku’l Avsat)
 Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib. (Şarku’l Avsat)

Lübnan’a gelen uluslararası heyetler, Hizbullah savaşçılarının 10 kilometre geri çekilmemesi halinde İsrail’in Lübnan’a saldıracağı yönündeki görüşlerini aktardı. İsrail’in bu tepkisine yanıt olarak ise Buhabib, “Lübnan’ın cevabı açıktı: Biz savaş istemiyoruz, istikrar ve sükûnet arıyoruz. Dolayısıyla sınır anlaşmasını sağlamlaştırmak istiyoruz” dedi. Uluslararası tepkiler ise “Bu konuları daha sonra hayata geçireceğiz” şeklinde oldu. Ancak Lübnan’ın tutumu, Lübnanlıların taleplerinin şimdi uygulanması ve bunların belirli bir zamanda gerçekleşmesini sağlayacak bir tür zaman çizelgesinin olması konusunda ısrar ediyor.

Uluslararası öneriler

Buhabib, çözüm vizyonuna ilişkin ABD önerilerinin Beyrut’a ulaştığını yalanladığı açıklamasında “Halen üzerinde çalıştıkları için Amerikalıların henüz sunabileceği hiçbir şey yok” dedi. İngilizlerin, kameralar takılı gözetleme kuleleri yükseltme önerisiyle ilgili olarak ise “Bu öneri, kameraların hangi yöne, güneye, kuzeye veya başka bir yöne yönlendirileceğini açıklığa kavuşturmuyor” ifadelerini kullandı. Buhabib ayrıca, “Lübnan topraklarına yönlendirilen kameralar konusunun henüz gündeme gelmediğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

Fransa’nın ordunun Litani’nin güneyinde konuşlandırılmasını güçlendirme önerisi hakkında ise Buhabib, “1701 sayılı karar, Lübnan’ın sınıra Lübnan ordusundan 15 bin askeri konuşlandırması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:

“Ancak orduya verilen muazzam iç görevler nedeniyle bu sayıyı yakalayamıyoruz. Mevcut durumda, halihazırda sınır bölgesinde konuşlanmış olan 4 binden fazla askeri bugün konuşlandıramıyoruz. Ama aynı zamanda yardım olursa 7-8 bin yeni askeri de orduya katmaya da hazırız. Çünkü bu yardım olmadan Lübnan onlara boyun eğdirecek yeterli parayı sağlayamaz.”

Bakan, henüz müzakere aşamasına geçilmediğini söylerken, kendisinin, Başbakan Necib Mikati’nin ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’nin Hizbullah ile resmi olarak temas halinde olduklarını da inkâr etmedi. Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib şu değerlendirmede bulundu:

“Biz, yani şu anda dış dünyayla iletişim kurmakla ilgilenen üç taraf da kendi konumumuz üzerinde hemfikiriz. Lübnan’daki çeşitli aktif siyasi güçlere danışıyorum. Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri de dahil olmak üzere 1701 sayılı kararın bütünüyle uygulanması konusunda tam bir anlaşma var.”

Fotoğraf Altı: Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib. (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib. (Şarku’l Avsat)

Hizbullah’ın tam anlaşmaya uygun olarak geri çekilmesi

Buhabib, İsrail’in Hizbullah savaşçılarının geri çekilmesi yönündeki talebini ilk kez ekim ayı sonlarında Brüksel’de Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’den dinledi. Ayrıca bunu Mikati’ye iletirken, Mikati ise ‘taleplerinin, 1701 sayılı kararın tam olarak uygulanması’ yönünde olduğunu vurguladı.

Tel Aviv’in Hizbullah savaşçılarının geri çekilmesi konusundaki ısrarı ve İsrail’in Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri’nden çekilmeyi reddetmesi gölgesinde Buhabib şunları söyledi:

“Hizbullah’ın askeri varlığının gerekçesi, İsrail’in Şeba Çiftlikleri ve Kfar Şuba Tepeleri’ni 2000 yılından bu yana devam eden işgalidir. Mantık, eğer uluslararası toplum Hizbullah’ın sınır bölgesinden çekilmesini istiyorsa, İsrail’in işgal altındaki Lübnan topraklarından çekilmesi gerektiğini söylüyor. Bu yüzden tam bir anlaşma istiyoruz.”

Lübnan Dışişleri Bakanı, Hizbullah’ın daha sonra sınırlardan çekilmeyi öngören ‘tam bir anlaşmayı’ kabul edip etmediğine ilişkin olarak da şunları söyledi:

“Tahminimce tam bir anlaşma olursa Hizbullah geri çekilecektir. Çünkü sınır bölgesinde yayılmasının gerekçeleri ortadan kalkacaktır. Benim izlenimim onun razı olacağı yönünde. Bu, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın ‘savaşın artık işgal altındaki Lübnan topraklarının tamamen kurtarılması için bir fırsat olduğunu’ belirttiği konuşmasında kanıtlanmıştır. Bir Lübnan devleti olarak kamuoyundaki konumumuz, 1701 sayılı kararı tam olarak uygulamak istediğimizdir. Bu, işgal edilmiş Lübnan topraklarının olmadığı ve 1701 sayılı kararda belirtildiği üzere güneyde partinin veya diğerlerinin askeri varlığının bulunmadığı anlamına geliyor. Bu, Hizbullah’ın görüşüdür, benim değil. Ancak ülke olarak bu talebi dile getirdiğimizi ve herhangi bir partiden bu talebe yönelik bir iç muhalefetin olmadığını doğrulayabilirim.”

Cumhurbaşkanının yokluğunda müzakereler

Abdullah Buhabib, Hizbullah’ın müzakerelerden bahsetmediğini, çünkü bunun devletin yetkisi dahilinde olduğunu bildiğini söyledi. Ancak Lübnan devletinin yürütmesi gereken müzakerelerin cumhurbaşkanı seçimleriyle bağlantılı olduğunu ifade eden Buhabib sözlerine şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanı dışında kimse imzalayamaz. Dolayısıyla cumhurbaşkanının seçildiği gün gerçekleşecek görüşmeler ve imzalar için zemin hazırlanıyor. Cumhurbaşkanın yokluğunda nihai bir anlaşmaya varılamaz. Bugün Beyrut, Nebatiye ve İklim el-Harrub’daki saldırıların coğrafi kapsamını genişleten taraf İsrail olurken, Hizbullah Gazze’deki esir takası gününde ateşkese sadık kaldı. Gazze’deki saldırılar durursa bu, Lübnan’ı da kapsayacak. Yemen’e, Irak’a ve Suriye’ye de yayılacağına inanıyorum.”

İsrail’in Lübnan’a geniş çaplı saldırı başlatması halinde savaşın bölgesel bir savaşa dönüşmesinden korktuğunu ifade eden Buhabib, “Büyük bir savaşı önlemek için sınırları istikrara kavuşturarak güvenlik sükuneti ve istikrar arıyoruz” dedi.

İç çatışma

Hizbullah’ın sınırlardan çekilmesi konusunda hükümetin karşılaştığı dış baskılara ilişkin olarak Buhabib, “Hizbullah’ın anlaşma olmadan sınırları boşaltmaya zorlanması durumunda iç savaşa yol açacak bir iç adım atmayacağız” dedi. Lübnan Dışişleri Bakanı sözlerine şöyle devam etti:

“Bin kere bölgesel savaş, asla iç savaş etmez. İkinci olarak, bugün bizi eleştirenlerin çoğu, ‘Halk direniş ordusu’ sloganını yükselten hükümetlerde yer almış, bir kısmı da bu sloganla ilgili çekincelerine rağmen hükümette temsil edilmeye devam etmiştir. Biz ise bu sloganı yükseltmedik. Hristiyan olsun olmasın tüm Lübnan güçleri, Hizbullah’ın güneydeki askeri varlığını oldu bitti olarak kabul etti. Ancak bazıları kabul etti ve diğerleri açıkça onay vermedi.”

Bu nedenle hükümete yönelik eleştirileri ‘iç siyasi tartışmalar’ bağlamına oturtan Buhabib, hükümetin Hizbullah ile uluslararası toplum arasında arabuluculuk yaptığı yönündeki iç suçlamalarını ise yalanladı. Abdullah Buhabib, “Arabuluculuk yok, çünkü görüşmeler Hizbullah tarafından değil Lübnan devleti tarafından yürütülüyor” dedi.

Suriyeli mülteciler meselesi

Savaş meselesi, Suriyeli mülteciler meselesine baskın gelirken Buhabib konuya dair şunları söyledi:

“Şu an Batı ülkeleri Lübnan’daki Suriyeli varlığının Lübnanlı varlığına yönelik bir tehdit oluşturduğuna ikna etmek arasında sıkışıp kalmış durumdayım. Lübnan topraklarında yaşayan dört milyon Lübnanlı, iki milyon Suriyeliyle kıyaslanamaz. Lübnan bunlara dayanamaz.”

Lübnan Dışişleri Bakanı ayrıca, uluslararası toplumun konuyu ele alırken Gazze’de yaşananlara bakmadan biraz konuştuğuna dikkat çekti. BAyrıca, “Genellikle uluslararası toplumun öncelikleri vardır” dedi.

Abdullah Buhabib, aralık ayı ortasında Lübnan’ın, geri dönüş planının beş veya 10 köyde uygulanmasını, Suriyelilerin Lübnan ve Ürdün’den bu köylere geri gönderilmesini ve burada ödenen tutarın Suriye’de kendilerine verilmesini esas alan bir model geri dönüş programı önerdiğini söyledi. “Dolayısıyla teklif başarılı olursa genişletilebilir. Henüz buna yanıt gelmedi” şeklinde konuştu.

Batı ülkelerinin erken toparlanma planını uygulamaya başlama konusundaki isteksizliği ve Ukrayna dosyası ve Gazze savaşıyla ilgili mali meselelerin sürdüğü bir dönemde Buhabib şu açıklamada bulundu:

“Lübnan’da Arap Komitesi’nin yeniden canlandırılmasını önerdik. Çünkü erken toparlanmanın ağırlığının, Araplar olması tercih edilir. Suudi Arabistan Krallığının birincil rol oynayabileceğine inanıyoruz. Bu nedenle özellikle Krallık ile Suriye arasında karşılıklı diplomatik temsil sağlandıktan sonra, Krallığın komiteye başkanlık etmesini ve inisiyatif almasını önerdik.”

Lübnan Dışişleri Bakanı ayrıca Şam’ın mültecilerin dönüşünden memnuniyet duyduğunu ve bunun için kolaylıklar sağladığını da dile getirdi.



Yıkıntılar arasında Hartum... Hayata çekingen bir dönüş

Hartum'daki bir çarşıda yanmış dükkanlarının önünde oturan dükkan sahipleri (Şarku’l Avsat)
Hartum'daki bir çarşıda yanmış dükkanlarının önünde oturan dükkan sahipleri (Şarku’l Avsat)
TT

Yıkıntılar arasında Hartum... Hayata çekingen bir dönüş

Hartum'daki bir çarşıda yanmış dükkanlarının önünde oturan dükkan sahipleri (Şarku’l Avsat)
Hartum'daki bir çarşıda yanmış dükkanlarının önünde oturan dükkan sahipleri (Şarku’l Avsat)

Ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında iki yılı aşkın süredir devam eden şiddetli savaşın ardından, Sudan'ın başkenti Hartum'da ticari faaliyetler ve günlük yaşam yavaş yavaş normale dönmeye başladı. Modernliğin ve güzelliğin sembolü olan şehir, bugün yıkımın enkazı üzerinde duruyor ve yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor. Binlerce yıkık bina, başkentte Mehdi Devrimi’nden bu yana ilk kez yaşanan savaşın şiddetini gözler önüne seriyor.

uı8o9
Sudan Merkez Bankası binası ve yakınındaki bir otelde meydana gelen hasarın izleri (Şarku’l Avsat)

Savaşın izleri binalarda ve sokaklarda halen açıkça görülüyor. Başkentin birçok simgesel yapısı tamamen veya kısmen yakıldı ya da yıkıldı, binaların duvarlarında kurşun delikleri var. Bankalar ve devlet daireleri kapısız ve penceresiz hale geldi; içlerinden yangın ve is kokusu yayılıyor.

Toplu taşımaya temkinli dönüş

Hartum'un merkezindeki ana ulaşım istasyonu olan ve Jackson durağı olarak bilinen istasyonda, toplu taşıma araçları eyaletin şehirlerinden ve ilçelerinden vatandaşları taşımaya yeniden başladı, ancak Hartum'un en ünlü pazarlarından biri olan Arap Pazarı’na ulaşmak için halen yürüyerek veya özel araçlarla gitmek gerekiyor.

Yetmişli yaşlarında bir adam yorgun adımlarla pazara doğru yürüyordu. Yürümekten yorgun düşen adam, başındaki takkesini kaldırarak terini sildi. Şarku’l Avsat’a eski dükkanını kontrol etmek ve 200 bin Sudan cüneyhi (73 dolar) değerinde mal ve eşya satın almak istediğini söyledi. Şehrin en büyük ve en ünlü ticaret merkezi olan Vaha Hartum’u çevreleyen yıkıma işaret eden yaşlı adam, gözlerinden umut ışığı saçarak, “Bu yıkım yeniden inşa edilecek, önemli olan dersimizi almamız” dedi ve sonra sessizliğe büründü.

Altınlar nereye gitti?

Yanan Vaha Hartum'un yakınında arabalar hareket ediyor ve insanlar dolaşıyor, ancak dükkanlar henüz açılmadı. Bazıları sadece mallarını kontrol etmekle yetiniyor, diğerleri ise el-Fercabi Eczanesi yazan tabelanın altında arabalarının bakımını yapmaya devam ediyor.

frgthyuı
Savaşın izlerini taşıyan yıkık bir ticaret merkezi (Şarku'l Avsat)

Bir zamanlar Sudan'ın en büyük altın ticaret merkezlerinden biri olan Altın Binası, yangına rağmen halen ayakta duruyor. Öte yandan, Hartum Valisi ile şirket sahipleri arasında bölgedeki altın ticaretini canlandırmanın yollarını görüşmek üzere bir toplantı yapılacağı konuşuluyor.

Hartum Ulu Camii

1901 yılında Hidiv Abbas Hilmi Paşa tarafından açılan ve tarihi bir mimari eser olan Hartum Ulu Camii, savaştan nasibini aldı ve çevresi ile birlikte büyük hasara uğradı. Bakım çalışmaları tamamlanmak üzere olan caminin birkaç gün içinde ibadete açılması planlanıyor. Savaştan önce Hartum Ulu Camii, ibadet etmek ve ders halkalarına katılmak için Hartum'un dört bir yanından gelenlerden yoğun ilgi görüyordu.

yjuı
Başkentin merkezindeki bir ticaret merkezinde meydana gelen yıkımdan (Şarku'l Avsat)

Saray Caddesi

Hartum'un merkezindeki ana caddelerden biri olan Saray Caddesi, adını, güney kapısında bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan almıştır. Çatışmalar sırasında büyük bir savaş alanı olan cadde, son dönemde yeniden hareketlendi; özellikle Cumhuriyet Caddesi ile kesiştiği noktada özel araçların gelip gittiği görülüyor.

gthyujı
Cumhuriyet Caddesi'nin çukur kısımlarındaki su birikintileri (Şarku'l Avsat)

Diğer caddelerin aksine Saray Caddesi her iki yanında küçük su birikintileri olmasına rağmen en temiz cadde olarak kabul ediliyor. Seyyid Abdurrahman Caddesi ile kesiştiği noktada ise el-Ehli Bankası binasında bakım çalışmaları başladı; bankanın faaliyetlerine yeniden başlaması için hazırlıklar yapılıyor.

Hürriyet Caddesi

Hürriyet Caddesi, Hartum'un batı kesiminde, elektrikli ev aletleri mağazalarının bulunduğu bölgede yer alıyor. Esnaflardan bazıları dükkanlarına geri döndü; yetkililerin bölgeyi güvenli hale getirecekleri ve yıl sonuna kadar devlet vergilerinden muaf tutacakları sözü vermeleri üzerine, caddede nispeten canlanma başladı.

Dükkân sahipleri kurban kesip, şeker ve meyve suyu dağıttılar. Özgürlük Caddesi'ni Sudan bayraklarıyla süslediler ve hoparlörlerden milli marşlar çalarak Hartum'un ticaret merkezinde hayatın normale döndüğünü ilan ettiler.

jukılo
Başkent Hartum’un batısındaki Hürriyet Caddesi'nde hareketlilik yaşandı. (Şarku'l Avsat)

40 yıldır elektrikli ev aletleri satıcısı olan Babekir Hasan, “Bu dönüş, Hartum'da hayatın normale döndüğü anlamına geliyor. Tüm esnafı geri dönmeye çağırıyorum, çünkü durum şu anda istikrarlı” diyerek mutluluğunu dile getirdi. Bir diğer esnaf Salah Surkti ise, mallarını makul fiyatlarla satabilmek için vergilerin düşürülmesini talep etti ve savaş sırasında 200 milyon Sudan cüneyhi (73 bin dolar) kaybettiğini belirterek, “Tüccar kaybını üzülerek günlerini geçirmemeli, ayağa kalkıp yeniden başlamalı” dedi.

dvfgbh
Başkent Hartum'da işlerine geri dönen dükkanlar (Şarku'l Avsat)

Devlet ayağa kalkmaya çalışıyor

Başkent Hartum’daki yeni boyanmış binalar, istikrara dönüşün işaretlerini yansıtıyor. Öte yandan Hartum genelindeki birçok devlet kurumunda restorasyon çalışmaları başladı. Hartum Yasama Konseyi'ndeki (eyalet parlamentosu) hasara rağmen, bazı çalışanlar elektrik ve su olmadan çalışıyor. Yakındaki Elektrik İdaresi binası ise tamamen yanmış gibi görünüyor.

hyjuk
Başkent Hartum’da yaşanan savaş nedeniyle onlarca dükkân ve alışveriş merkezi yıkıma uğradı. (Şarku'l Avsat)

Bir çalışan, hizmetlerin yeniden sağlanmasının yakın olduğunu, ancak ‘en önemli konunun güvenliğin sağlanması’ olduğunu vurguladı.

Nil Nehri'nin iki kolunun birleştiği nokta, Hartum'un Omdurman'a açılan kapısı

El-Mukran bölgesi, adını Beyaz ve Mavi Nil nehirlerinin kesiştiği noktadan alıyor. Hartum ve Omdurman arasında yoğun trafik hareketliliğine sahne olan bu bölge, Omdurman'a giriş kapısı olmasının yanı sıra, Sudan Merkez Bankası Başkanlığı, Zain Telekomünikasyon Şirketi binaları, oteller, Sudan Müzesi ve diğer büyük kurumların da bulunduğu bir bölgedir. Ancak bu bölge de yıkım ve tahribattan nasibini aldı.

sdfghy
Başkent Hartum’daki bir çarşıda dükkanının yıkıntıları önünde duran bir esnaf (Şarku'l Avsat)

Büyük kayıplara ve geniş çaplı yıkıma rağmen Hartum yavaş ama emin adımlarla yeniden ayağa kalkmaya başladı. Dükkanların ve çarşıların yeniden açılması, camilerin ve devlet binalarının onarılması, savaşın yaralarını yaşayan bu şehrin, halkının desteği ve azmiyle yeniden ayağa kalkabileceğinin işaretleri.