İsrail'in geniş çaplı saldırısı Güney Lübnan’ın dört bölgesini kapsıyor

Hizbullah, Safed'e kadar İsrail'in derinliklerindeki mevzilere saldırdı

İsrail askeri helikopteri Safed'de yaralı bir kişiyi taşıyor. (EPA)
İsrail askeri helikopteri Safed'de yaralı bir kişiyi taşıyor. (EPA)
TT

İsrail'in geniş çaplı saldırısı Güney Lübnan’ın dört bölgesini kapsıyor

İsrail askeri helikopteri Safed'de yaralı bir kişiyi taşıyor. (EPA)
İsrail askeri helikopteri Safed'de yaralı bir kişiyi taşıyor. (EPA)

İsrail ordusu dün (Çarşamba), 7 Ekim’de başlayan Gazze savaşının başlangıcından bu yana Lübnan topraklarına yönelik en büyük eşzamanlı hava saldırısını gerçekleştirdi ve iki vilayetteki dört bölgeyi hedef aldı. Olay, üç sivilin ve bir Hizbullah mensubunun ölümüyle sonuçlandı. Bu, Hizbullah’ın sınır şeridindeki askeri hedeflere yönelik gerçekleştirdiği ve Safed şehrinde bir askerin ölümü ve yedi askerin yaralanmasıyla sonuçlanan büyük saldırıya yanıt olarak geldi. Ayrıca bu, İsrail'in tehdit etmesi ve Lübnan devletini İsrail'e füze fırlatmaktan sorumlu tutması ile İsrail savaş uçaklarının Beyrut üzerinde alçak irtifa uçuşuyla aynı zamana denk gelen en şiddetli tırmanma dalgasıydı.

İsrail ordusu, kısa bir açıklama yaparak, uçaklarının Lübnan'a geniş çaplı saldırılar düzenlemeye başladığını duyurdu ancak daha fazla ayrıntı vermedi. Bu, savaş uçaklarının Nebatiye’deki Adşit, Merciyyun’daki es-Savvane, Sur’daki eş-Şehabiyye, Cezzine’deki Zahalta, Cebel er-Reyhan ve Basalya, Nebatiye’deki Cuba saldırılarıyla aynı zamana denk geldi. Cebel er-Reyhan hariç bu köyler ilk kez bombalandı. Bunların çoğu Litani Nehri'nin kuzeyinde yer alıyor.

Saldırılar, Adşit'te biri Hizbullah militanı olan dört kişinin, es-Savvane kasabasında ise biri kadın ve iki çocuğu olmak üzere üç kişinin ölümüne, ayrıca dokuz kişinin de yaralanmasına neden oldu. Es-Sevvane'deki saldırı evin tamamen yıkılmasına yol açtı. Adşit'teki saldırıda ise üç katlı bir ev yıkılırken, enkazlar ana yola saçıldı. Üç araç arasında meydana gelen trafik kazası, yaralanmalara neden oldu.

Lübnan medyası diğer bölgeleri hedef alan saldırılar sonucu ortaya çıkan hasara ilişkin haber geçmedi. Cezzine’deki ormanlardan dumanların yükseldiğine dair fotoğraflar ortaya çıkarken, Cezzine'ye komşu Lübnan Dağı'ndaki Sayda ve İklim el-Harub sakinleri, İsrail bombardımanından kaynaklanan büyük patlamalar duyduklarını bildirdi.

Safed bombardımanı

İsrail hava saldırılarına, Savaş Kabinesi üyesi Benny Gantz tarafından yapılan bir tehdit eşlik etti. Gantz, “Lübnan'dan füze fırlatılmasından sorumlu olanlar sadece Hizbullah ya da terörist unsurlar değil, aynı zamanda Lübnan hükümeti ve Lübnan devletidir. Kendi topraklarından füze fırlatılmasına izin veren de onlardır” ifadelerini kullandı.

Hizbullah, çarşamba sabahı sınır boyunca İsrail askeri bölgelerine geniş çaplı saldırılar düzenledi. Bir İsrailli hükümet kaynağı, füzelerden birinin Safed şehrine ulaştığını ve İsrailli bir kadının öldüğünü duyurdu. Bununla birlikte İsrail medyasına göre biri ağır olmak üzere yedi kişi de yaralandı. Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, sağlık görevlileri ve askerler Safed'deki Ziv Hastanesi'nden askeri helikopterle yaralı bir adamı başka bir sağlık kurumuna tahliye etti. İsrail medyası füzelerin Safed kenti yakınlarına düştüğünü ve muhtemelen bir askeri karargâha isabet ettiğini bildirdi. Safed Belediye Başkanı, “Füzeler şehrin içindeki değil, etrafındaki askeri üslere düştü” dedi.

(foto altı) İsrail askerleri, Safed kenti yakınlarında Hizbullah füzelerinin etkilerini inceliyor. (AFP)
İsrail askerleri, Safed kenti yakınlarında Hizbullah füzelerinin etkilerini inceliyor. (AFP)

Hizbullah’ın yayın organı Al Manar TV, Hizbullah’ın saldırılarının Safed'deki Kuzey Bölge Komutanlığı karargahını, Pranit'teki 91. Celile Tümeni karargahını, Kiryat Şimona’daki 769. Doğu Tugayı karargahını ve Meron’daki, Hava Komuta Kontrol Üssü’nü, Golan'da Keila'daki Beyt Hilal Üssü ile eğitim kampını, Hermon Dağı'ndaki Maaliyeh Golan Üssü’nü hedef aldığını bildirdi. Hizbullah, ayrıca topçu mevzilerinin çoğunu, askeri toplanma bölgelerini ve tüm askeri sınır alanlarını hedef aldı.

Gerginlik ve tehdit

İsrail ordusu, el-Menara sınır bölgesi ve kuzeydeki Netua'da sirenlerin çaldığını ve sınırdaki bölgeleri bombalayarak karşılık verdiğini bildirdi. İsrailli bir güvenlik kaynağı, İsrail televizyonu Kan 11’e yaptığı açıklamada Lübnan'dan Safed'deki bir İsrail askeri üssünün hedef alınmasıyla ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Bu, Hizbullah'ın gerilimi tırmandırmasıdır. Yangının kaynağına saldırmamıza rağmen son sözü söylemedik.”

Saldırı, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in tepkisine yol açtı. Bunu bir savaş ilanı olarak nitelendiren Ben-Gvir “Bu bir savaş. Kuzeyde şu anda var olan varsayımdan vazgeçmenin zamanı geldi” dedi. Bir İsrail raporu, Ben-Gvir'in ofisinin, Safed'deki askeri üssün hedef alınması zemininde Ben-Gvir ile Netanyahu arasında ikili bir oturum yapılması için Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ofisine bir talep gönderdiğini belirtti.

Karşılıklı askeri mesajlar

Hizbullah’ın vurduğu hedeflerin sadece askeri hedefler olduğu, sivil tesisleri ya da sivilleri hedef almadığı göz önüne alındığında, Hizbullah tarafından gerçekleştirilen bu saldırılar büyük bir gerilim gibi görünmüyor. En az iki aydan bu yana gerçekleştirilen en büyük eş zamanlı bombalama eylemi olarak karşımıza çıkan bu saldırı, İsrail'in tehditlerine cevap olarak gelen bir saha mesajı gibi duruyor. Öte yandan, İsrail bombardımanı da mevcut savaşta bir gerilim olarak görülmüyor. Fakat İsrail bombardımanı, aynı zamanda İsrail'in eş zamanlı olarak tüm bölgelerde saldırılar gerçekleştirebileceğine dair saha mesajları taşıyor. Bu sonuca, bombardımanla aynı zamana denk gelen saldırıların coğrafi kapsamından ve köylerdeki diğer saldırılardan ulaşılıyor. Öyle ki el-Cubeyn ve Ramya beldeleri ile en-Nakura’nın dış mahalleleri 8 Ekim'den bu yana günlük bombardımana maruz kalıyor.

Öğleden sonra İsrail savaş uçakları Beyrut ve güney bölgelerinin geri kalanı üzerinde alçak uçuş gerçekleştirdi.



Hamas: Tutukluların serbest bırakılması "mücadelemizde ulusal bir başarıdır"

 İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)
İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)
TT

Hamas: Tutukluların serbest bırakılması "mücadelemizde ulusal bir başarıdır"

 İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)
İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)

Hamas, dün Gazze'deki İsrailli rehineler karşılığında yaklaşık 2 bin Filistinli tutuklunun İsrail hapishanelerinden serbest bırakılmasını Filistin halkının tarihinde "ulusal bir başarı" olarak değerlendirdi.

Hareket yaptığı açıklamada, “Hamas, serbest bırakılan tutuklularımızı, sabırlı ailelerini ve gururlu Filistin halkımızı, işgalcilerin hapishanelerinden serbest bırakılmalarından dolayı tebrik eder. Bu, özgürlük ve kurtuluş için sürdürdüğümüz mücadelede parlak bir ulusal dönüm noktasıdır” ifadelerini kullandı.


Trump ve Ortadoğu: İmkânsız emeklilik

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Trump ve Ortadoğu: İmkânsız emeklilik

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

İbrahim Hamidi

Donald Trump, Ortadoğu'dan emekli olduğunu defalarca duyurdu. Bu bölgedeki savaşların bitmek bilmediğini ve Washington'un yeterince kan ve servet harcadığını söyleyerek, ABD içine çekilmeyi seçti. Ancak Ortadoğu, her zamanki gibi, Beyaz Saray’ın efendisinin ruh hali nasıl olursa olsun kolayca ayrılmasına izin vermiyor. Emeklilik yasak. Kendisine gelmezseniz, bu inatçı bölge size gelecektir.

İşte İkinci Trump, dayattığı Gazze anlaşmasını kutlamak için bugün ABD'nin geçmişine ait olduğunu düşündüğü bir arenaya geri dönüyor. Anlaşmanın, dökülen kanı durdurması ve herkesi tüketen bir savaşı sona erdirmesi, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılmasının ardından Gazze'de daha karmaşık bir aşamaya ve bölgede daha fazla fırsata kapı açması bekleniyor. Siyasi ve insani bir sahnenin birleşimi, Trump'ı defalarca terk etmeye çalıştığı oyunun kalbine geri döndürüyor.

İronik olan şu ki, “Önce ABD” sloganını benimseyen Başkan, bir kez daha kendini uzaktan yönetmeye çalıştığı bölgenin kalbinde buluyor ama kendi tercihiyle değil, bölge gerçekte kendisini ona dayattığı için. Şu anda ikinci yılına giren Gazze'deki son savaş patlak verdiğinde Beyaz Saray'da olmadığı doğru, ancak İsrail'e açık destek, İran'a yönelik azami yaptırımlar ve İbrahim Anlaşmaları'nın İsrail ile kademeli normalleşmenin temeline dönüştürülmesi gibi politikalarının mirası güçlü kalmaya devam etti.

Trump, ikinci döneminin ilk yılında, Binyamin Netanyahu'ya verdiği siyasi ve askeri desteğe geri döndü ve İran nükleer tesislerinin hedef alınmasına katkıda bulundu.

Tüm bunlar, Gazze'nin enkazına dönüşünü yeni bir başlangıç değil, henüz kapanmamış bir yolun uzantısı yapıyor. Bu sahnenin arkasında, Ortadoğu'nun yeni bir haritası şekilleniyor: İsrail ve Suriye arasında güvenlik düzenlemeleri, Körfez'de İran'a karşı yatıştırma eğilimi ve İsrail'in iç dengeleri yeniden sağlama girişimleri.

Direniş ekseninin yenilgileri, özellikle “iki devletli çözüm” ve Filistin'in 150'den fazla ülke tarafından tanınmasıyla kazanılan ivme ile barış sürecine ilerleme şansı veriyor

Bu bağlamda, Gazze anlaşması daha geniş barış yolları açmak için bir fırsat olabilir. Onlarca yıldır bölge, Madrid'den Oslo'ya, Şarm el-Şeyh'ten Camp David'e kadar çok sayıda konferans ve anlaşmaya tanık oldu, ancak barış tamamlanmadı veya ertelendi. Bu sefer farklı olabilir, çünkü güç dengesi gerçekten değişti. İran ve direniş ekseni en zayıf anlarını yaşıyor; Hizbullah çok sayıda baskı altında, Esed rejimi çöktü ve Hamas savaştan bitkin ve bölünmüş bir şekilde çıktı.

İran Hilali’nin yenilgileri, özellikle “iki devletli çözüm” ve Filistin'in 150'den fazla ülke tarafından tanınmasıyla kazanılan ivme ile barış sürecine ilerleme şansı veriyor.

Gazze'de ateşkes ilan etmek, rehine takası ve İsrail'in çekilmesi barışı sağlamak için yeterli değil. Sonraki aşamalar en zorlu aşamalar olmaya devam ediyor: Hamas nasıl silahsızlandırılacak ve hangi silahını teslim edecek? Gazze'yi kim yönetecek? Yönetim ve temsil yeteneğine sahip bir Filistin otoritesi nasıl inşa edilecek?

Bunlar teknik detaylar değil, anlaşmanın gerçek bir barış anlaşması mı yoksa yeni bir ateşkes mi olduğunu, Gazze anlaşmasının Ortadoğu'da bir başka “kaçırılmış fırsat” olup olmadığını ve Trump'ın gezisinin, barış ve yeniden inşa zirvelerinin, inatçı bölgenin tarihini kasıp kavuran diğer girişimler gibi olup olmadığını belirleyecek temel sorular.

Ortadoğu kaybolanları affetmez ve kimsenin emekli olmasına izin vermez. Ortadoğu'nun yaraları derin ve sabırlı bir doktor, sabırlı bir Amerikan başkanı gerektiriyor

Ortadoğu, Washington ile ilişkilerini bazen savaşlarla, bazen de anlaşmalarla yeniden şekillendiriyor, ancak Washington'un ortadan kaybolmasına izin vermiyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre geri çekilenler tekrar çağrılıyor ve emekliliğini açıklayanlar bir kez daha kendilerini olayların tam kalbinde buluyor.

Trump kaçtığı sahneye geri dönüyor, ancak roller değişti. Bölge artık güç deneme arenası değil, siyaset ve mantığın test edildiği bir laboratuvar. Barış artık ahlaki bir slogan değil, varoluşsal bir zorunluluk; savaşlar herkesi tüketti, ekonomiler istikrar arıyor ve dünyanın her sabah şaşırtan değil, öngörülebilir bir Ortadoğu'ya ihtiyacı var.

Bu nedenle Trump artık bir seyirci olarak dönmüyor, seleflerinin yaptığı gibi barışı sağlamaya çalışan bir sahne yaratıcısı olarak dönüyor. Onu bitiş çizgisine getiren anlaşma, Washington'u tekrar ön plana çıkardı ve adını bölge için yeni bir sürece bağladı. Zaman değişti ve koşullar değişti, ancak Trump bu dönemin sayfalarını kendisi yazmayı, ya da en azından denemeyi seçti. Ortadoğu'nun geleceğini Amerikalı seleflerinden daha derinden şekillendirecek bir zirveye başkanlık etmek istedi.

Ortadoğu, kaybolanları affetmez ve kimsenin emekli olmasına izin vermez. Ortadoğu'nun yaraları derin ve sabırlı bir doktor, sabırlı bir Amerikan başkanı gerektiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Netanyahu, Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılmayı reddetti

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)
TT

Netanyahu, Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılmayı reddetti

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, Netanyahu'nun Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi’ne katılamayacağını duyurdu.

Netanyahu'nun ofisi tarafından bugün yapılan açıklamada, “Başbakan Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'tan bugün Mısır'da düzenlenen konferansa katılmak üzere davet aldı. Başbakan, Başkan Trump'a daveti için teşekkür etti, ancak bayram nedeniyle zirveye katılamayacağını açıkladı” denildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun dini bayram nedeniyle Şarm eş-Şeyh'teki barış zirvesine katılmayacağını duyurdu.

Bu arada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, barış zirvesine katılmak üzere bugün Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentine geldi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı bugün erken saatlerde Filistin Devlet Başkanı ve İsrail Başbakanı'nın Şarm eş-Şeyh'teki barış zirvesine katılacağını duyurmuştu.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmayı pekiştirmek ve bu anlaşmaya bağlılıklarını teyit etmek amacıyla barış zirvesine katılacaklar” denildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin ABD Başkanı Donald Trump'tan ‘İsrail Başbakanı’yla birlikte İsrail'deyken bir telefon aldığını ve İsrail Başbakanı’nın da Cumhurbaşkanı’yla görüştüğünü’ belirtti.

Cumhurbaşkanlığı, ‘Netanyahu’nun Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın da katılacağı barış zirvesine katılacağı konusunda anlaşmaya varıldığını’ bildirdi.

İki Filistinli kaynak dün Şarku’l Avsat'a, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'den resmi davet aldıktan sonra bugün Mısır'da düzenlenecek ve ABD Başkanı Donald Trump ile yaklaşık 20 ülkenin liderlerinin katılacağı Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi’ne katılacağını doğruladı.

Filistin Devlet Başkanlığı’na yakın bir kaynak, “Mısır, Abbas'ın Filistin halkının meşru ve tek temsilcisi sıfatıyla zirveye katılmasını çok istedi” dedi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi bugün öğleden sonra Şarm eş-Şeyh'te, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve ABD'li mevkidaşı Donald Trump'ın eş başkanlığında, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek amacıyla 20'den fazla ülkenin liderlerinin katılımıyla düzenlenecek” denildi.

Cumhurbaşkanlığı daha sonra yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı kutlamak üzere 31 ülke ile uluslararası ve bölgesel kuruluşların Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi’ne katıldığını doğruladı.

Şarm eş-Şeyh, geçen hafta uluslararası arabuluculuk heyetleri ile Hamas ve İsrail heyetleri arasında toplantılara ev sahipliği yaptı. Söz konusu toplantılar, ‘Gazze'de ateşkes anlaşmasının’ açıklanmasıyla sona erdi.