Cezayir Gazze'de acil ateşkes için BMGK kararı talep ediyor

Cezayir, Kahire'de bir ilerleme sağlanması umuduyla BM kararına ilişkin oylamayı erteledi

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Refah'a düzenlediği baskının ardından Filistinliler yaralıları kurtarmaya çalışıyor (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Refah'a düzenlediği baskının ardından Filistinliler yaralıları kurtarmaya çalışıyor (AP)
TT

Cezayir Gazze'de acil ateşkes için BMGK kararı talep ediyor

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Refah'a düzenlediği baskının ardından Filistinliler yaralıları kurtarmaya çalışıyor (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Refah'a düzenlediği baskının ardından Filistinliler yaralıları kurtarmaya çalışıyor (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Cezayirli mevkidaşı Ahmed Attaf arasındaki telefon görüşmesinin ertesi günü Cezayir, İsrail ile Hamas arasında rehinelerin serbest bırakılmasına ve Filistinli sivillere acil insani yardım sağlanmasına imkân sağlayacak uzun süreli bir ateşkes için devam eden görüşmelerin sonucunu bekleyerek Gazze'de "acil insani ateşkes" çağrısında bulunan karar taslağının oylanması talebini önümüzdeki haftaya kadar erteledi.

New York'taki Cezayirli müzakereciler, önerilen taslak metninde, Cezayir'e ek olarak Ekvador, Guyana, Japonya, Malta, Mozambik, Güney Kore, Sierra Leone, Slovenya ve İsviçre’den oluşan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimî üyesi olmayan "10’lar Grubu" olarak adlandırılan ülkeler tarafından benimsenmesini umarak haftalar önce birkaç değişiklik yaptılar.

Metin, "insani sebeplerle acil ateşkes" çağrısı ile birlikte buna tüm taraflarca "saygı gösterilmesi" çağrısında bulunuyor ve "tüm tarafların, uluslararası insancıl hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku da dahil olmak üzere, uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine sıkı bir şekilde uymalarının gerekliliğini" vurguluyor. Özellikle sivillere ve sivil tesislere yönelik tüm saldırıları, sivillere yönelik her türlü şiddet, düşmanlık ve terör eylemini” kınayarak sivillerin ve sivil tesislerin korunmasını istiyor.

Aynı şekilde, "kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere Filistinli sivil nüfusun, uluslararası insan hakları hukuku da dahil olmak üzere uluslararası hukuku ihlal ederek zorla göç ettirilmesini reddediyor ve tüm bu tür ihlallerin derhal sona erdirilmesini talep ediyor."

Rehinelerin serbest bırakılması

Taslak metin, "tüm rehinelerin derhal ve şartsız serbest bırakılması talebiyle birlikte rehinelerin tıbbi ihtiyaçlarının karşılanması için insani ulaşımın garanti altına alınması" talebini yineliyor. Yine taraflara, gözaltına alınan tüm kişilerle ilgili olarak uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine uyma çağrısında bulunuyor. İnsani yardımın Gazze Şeridi'nin tamamına ve her yerine tam, hızlı, güvenli ve engelsiz bir şekilde ulaştırılması için Gazze Şeridi'nin tamamına ve her kesimine giden mevcut tüm yolların uluslararası insancıl hukuk ve ilgili kararlarına uygun olarak sınır geçişleri gibi alanların kullanımını kolaylaştırarak Filistinli sivil nüfusa acil, sürekli ve yeterli insani yardımın geniş ölçekte sağlanması çağrısında bulunuyor. Aynı zamanda BM’nin 2712 ve 2720 sayılı kararlarının tam olarak uygulanmasını talep ediyor.

Arap Grubunun büyükelçileri New York'ta BMGK önünde basın toplantısı sırasında (BM)
Arap Grubunun büyükelçileri New York'ta BMGK önünde basın toplantısı sırasında (BM)

Önerilen teklif metnine göre Güvenlik Konseyi, “konuyla ilgili BM kararları uluslararası hukuka uygun olarak, iki demokratik devletin (İsrail ve Filistin) güvenli ve tanınmış sınırlar içinde yan yana barış içinde yaşadığı iki devletli bir çözüm vizyonuna olan bağlılığını” tekrarlıyor. Gazze Şeridinin Filistin Yönetimi altında Batı Şeria ile birleştirilmesinin önemini vurgulayarak   "Bölgede gerilimin daha da artmasının önlenmesi" tüm tarafların "en üst düzeyde itidal göstermesi" ve "taraflar üzerinde etkisi olan herkesi bu hedefe ulaşmak için çalışmaya" çağırıyor.

Baskı kartı

Arap Grubu’nun, BMGK'de bu karar taslağına ilişkin oylamanın zamanlamasına ilişkin önerileri takip etmek üzere Birleşmiş Milletler’deki Arap Grubu toplantısının sonunda, BM’de gözlemci devlet statüsündeki Filistin Devleti'nin Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Riyad Mansur: “Taslak, İsrail ile Hamas arasındaki rehineler ve tutuklular için değişim anlaşmasını hızlandırmak amacıyla İsrail tarafına bir baskı kartıdır. Cezayir'in Gazze'de ateşkes çağrısı yapan karar taslağının Güvenlik Konseyi'ne sunulmasını, Kahire'de halen devam eden müzakerelerin lehine olumlu bir etken olabilir” dedi.

İsrail'in güneyinden Gazze'deki yıkılan binaların fotoğrafı (AFP)
İsrail'in güneyinden Gazze'deki yıkılan binaların fotoğrafı (AFP)

Mansur, karar taslağına ve oylama tarihi belirlenmesine ilişkin ABD'nin çizdiği kırmızı çizgilerle ilgili olarak: "Birkaç gün önce taslağı oylamaya hazırdık ve yalnız değiliz, tüm Araplar da bizimle birlikte. Böylece Güvenlik Konseyi, Şart uyarınca kendisine verilen yetkiler konusunda tutum belirleme sorumluluğunu üstlenecektir" dedi.

Çin eleştirisi

BMGK, Gazze Şeridi'nde artan sivil şehit sayısını ve güvenli bir yer bulma umuduyla yaklaşık 1,5 milyon Filistinlinin yerinden edildiği Refah kentine İsrail’in saldırılarını kaydırma planını görüşmek üzere kapalı bir acil oturum düzenledi.

Toplantının ardından Çin'in Birleşmiş Milletler temsilcisi Zhang Jun: "Konsey üyeleri arasındaki güçlü ve baskın tutum şu: Güvenlik Konseyi acil harekete geçmesi gerekiyor, Amerika Birleşik Devletleri’ni işaret ederek ancak üyelerden biri Güvenlik Konseyi'nin müdahalesinden endişe ediyor" dedi.

Son olarak ABD Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield ülkesinin Filistin-İsrail çatışmasına bir çözüm bulmak için Kahire'de ve başkentler arasında yürütülen "hassas müzakereleri tehlikeye atabileceğini" gerekçesiyle Cezayir girişimini "çekince" koyduğunu duyurmuştu.



Ahmed eş-Şara, Libya ve Irak'ın başarısızlıklarından neler öğrendi?

Fotoğraf: AFP/Majalla
Fotoğraf: AFP/Majalla
TT

Ahmed eş-Şara, Libya ve Irak'ın başarısızlıklarından neler öğrendi?

Fotoğraf: AFP/Majalla
Fotoğraf: AFP/Majalla

Kemal Allam

Esed'in devrilişinden bu yana tam bir yıl geçti ve felaket tellallarının öngördüğü veya “ya Esed ya da hiç kimse” sloganın söylediği gibi Suriye'nin etnik ve dini temelli parçalanacağı başta olmak üzere, Maşrık’taki (Levant) siyasi söylemi hakim olan birçok klişe gerçekleşmedi.

Ben de yıkım ve karanlık öngören kötümserlerden biriydim ve olayların bizi yanılttığını görmekten memnuniyet duyuyorum. Açıkça söylemek gerekirse, nihai bir yargı için henüz çok erken, ancak Başkan Ahmed eş-Şara liderliğindeki hükümetin başarıları beklentileri aştı ve Pekin'den Washington'a kadar herkesi şaşırttı. Sahil bölgesindeki ve Dürzilere yönelik katliamlarla ilgili tartışmalar devam ederken, Şara'nın çıkardığı en açık ders, Saddam sonrası Irak ve Kaddafi sonrası Libya'dan edindiği deneyimler gibi görünüyor. Kurumlarından yoksun bırakılmış, 14 yıl süren kanlı iç savaşla yıpranmış ülkede, sorunsuz bir iktidar geçişi sağladı. Eski Baasçı Suriye devletinin katılığından, keza Saddam ile Kaddafi rejimlerinin düşüşünden sonra hakim olan yaklaşımdan uzak durarak, dış politikada önemli ölçüde açılımı ve esnekliği benimsedi.

Irak'tan alınan dersler

Birçok kişi, Irak'taki Baas'tan arınma ve kökünü kurutma sürecinin, sadece Amerikan ve İngiliz güçlerine karşı değil, aynı zamanda Saddam sonrası Irak'a hakim olan İran etkili Şii yönetim modeline karşı da silah taşımaya hazır milyonlarca işsiz erkek ürettiğinden bahseder. Paul Bremer yönetimindeki Amerikan yönetimi, ordu ve polisi silahsızlandırmanın yanı sıra, Baas devletinin otoriter doğasında veya baskısında hiçbir rolü olmayan yüz binlerce eğitimli Iraklıyı da (doktorlar, avukatlar ve memurlar) görevlerinden uzaklaştırdı. Bu faktör, Şara liderliğindeki mevcut yönetimi diğerlerinden ayıran husustur. Peki, Şara'nın Irak deneyiminden öğrendiği en büyük ders nedir?

Şara, Suriye Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın en yetkin diplomatlarının birçoğunu görevlerine iade etti. Ayrıca ilk geçiş müzakerelerini yönetirken, aylarca Esed döneminden kalma ve onun döneminde atanmış büyükelçileri görevde tuttu. Suudi Arabistan'da veya Birleşmiş Milletler'de hassas pozisyonlarda bulunanları görevden almadı. Sonunda büyükelçileri değiştirdiğinde de süreç sorunsuz bir şekilde ilerledi ve yetkiler düzenli olarak devredildi. Ortadoğu'da, özellikle yıkıcı bir iç savaştan sonra, genel imaj büyük önem taşır. Herkes, Esed döneminin son başbakanı Muhammed Gazi el-Celali'nin yetkilerini nasıl sessizce devrettiğini hatırlıyor. Ne zorla götürüldü ne de tutuklandı; sadece ofisinden ayrılması ve yeni geçiş organına önemli belgelerin yerini göstermesi istendi. Suriye'nin büyük şehirlerinde trafiği düzenlemekten sorumlu polislere ve diğer sivil kurumların çalışanlarına da iç savaş sırasında suç işleyenler hariç, görevlerine geri dönmeleri talimatı verildi.

dfrgt
Bağdat'ın merkezindeki Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in heykelinin devrilişi, 9 Nisan 2003 (Reuters)

Daha da çarpıcı olanı, yakın zamanda yayınlanan bir BBC belgeselinde bahsedildiği gibi, eski First Lady Esma Esed'e ait hayır kurumları hâlâ Sosyal İşler Bakanlığı tarafından atanan aynı yetkililer tarafından yönetiliyor. Şara’nın Suriye Merkez Bankası'nın yeni başkanı için ilk tercihi de Esed döneminde başkan yardımcılığı yapmış olan Meysa Sabrin oldu. Aynı şekilde Maliye Bakanlığı için de eski bakan Dr. Muhammed el-Hüseyin'den tavsiye istedi. 2011'de savaşın başlamasından önce yaklaşık on yıl boyunca maliye bakanlığı görevini yürüten Hüseyin, ardından şiddet eylemlerinin başlamasıyla Birleşik Arap Emirlikleri'ne taşınmıştı. Keza İçişleri Bakanlığı eski Baas rejimi döneminden kalan binlerce kişiyi hâlâ istihdam ediyor; ancak isimleri baskı, zorla kaybettirme ve ölüm politikalarıyla ilişkilendirilen üst düzey yetkililer görevden uzaklaştırıldı.

Şara, Fadi Sakr ve Muhammed Hamşo gibi Esed'e yakın isimleri tutuklamaması sebebiyle eleştirilere maruz kalmasına rağmen, kendisi yargısız infazlar ve intikam gibi aceleci tepkiler yerine, herkese gerçekliğe uyum sağlaması için zaman tanıyor

Libya'dan dersler

Libya şu anda ordu komutanı Halife Hafter ile Trablus'taki resmi olarak tanınmış hükümet arasındaki çekişmeye sahne oluyor. Benzer şekilde, Libya'nın orta ve güney kesimlerinde küçük etki alanları kuran eski Kaddafi yandaşlarının sayısı da artıyor. Libya'da mezhepçilik kaynaklı sorunlar olmamasına ve nüfusun neredeyse yüzde 100’ü Sünni olmasına rağmen, Berberi ve Arap halkları arasındaki gerilimlere ilave olarak, coğrafi hatlar boyunca kabile ve dil temelli bölünmeler giderek derinleşiyor.

fgt
Güvenlik güçleri, Libya'nın başkenti Trablus'taki Şehitler Meydanı'nda, Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti'ne destek miting sırasında görev yapıyor, 24 Mayıs 2025 (AFP)

Tüm bu faktörler, rejimin devrilmesinden birkaç hafta sonra bile uluslararası toplumun istikrarı sağlayamamasına yol açarken, çatışmalar aleni bir şekilde devam ediyor, bölgesel ve uluslararası çıkarlar Hafter ile diğer taraflar arasındaki çatışmada iç içe geçiyor. Libya'nın dağılmasına yol açan bir diğer önemli faktör ise öldürülen veya şiddetle uzaklaştırılan eski Kaddafi rejimi yetkililerinden ve aile üyelerinden intikam alma arzusuydu; öyle ki, Seyfülislam gibi Kaddafi'nin hayatta kalan oğulları bu sebeple geniş bir popülarite kazandı.

Daha az kötü olan

Suriye'de çok daha karmaşık mezhepsel ve etnik bölünmeyi miras alan Şara, hassas bir dengeyi korudu. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Şam'dan kuzeydoğudaki Kürtlere, güneydeki Dürzilere veya sahildeki Alevilere herhangi bir şey dikte etmekten kaçındı. Ülke, bu katliamlarla ilgili kamuya açık ve şeffaf soruşturmalara tanık oldu ve Alevilerle Dürzilerin öldürülmesinde doğrudan rollerine dair kanıt olmamasına rağmen, sorumlular cezalandırıldı. Hristiyanlar, hem Şara ile ittifak halindeki gruplar hem de dış güçler tarafından bir kart olarak kullanıldı. Ama Şara, tüm Hristiyan liderlerle düzenli toplantılar yaptı ve onlara destek konusunda açık güvenceler verdi. Güvence konusunda Esed'den daha ileri giderek, Hristiyanların azınlık değil, diğer tüm Suriyelilerle eşit olduğunu vurguladı

thy
Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehrinde, çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı Kamışlı kentinde bir Suriyeli kadın pazarda yürüyor, 29 Ekim 2019 (AFP)

Şara, en azından dini bağlamda “azınlıklar” terimini ortadan kaldırmaya çalıştı. İsrail'in Dürzi liderliğinin işlerine müdahalesine rağmen, Şara bu liderleri kınamayı reddetti. Şara en nihayetinde dünyanın onu izlediğinin farkında. Bu nedenle, Irak ve Libya'daki gibi kapsamlı bir katliamı önlemek için mevcut ivmeyi korumakla kendi savaş güçlerindeki aşırılıkçı unsurların arzuları arasında bir denge kuruyor.

Şara, Ulusal Savunma Kuvvetleri komutanı Fadi Sakr ve iş adamı Muhammed Hamşo gibi Esed'e yakın isimleri tutuklamaması sebebiyle eleştirilere maruz kalmasına rağmen, kendisi yargısız infazlar ve intikam gibi aceleci tepkiler yerine, herkese gerçekliğe uyum sağlaması için zaman tanıyor. Nitekim Irak’ta Saddam'ın adamlarının maruz kaldığı gibi eski rejimin adamlarına karşı bir insan avı başlatmadı. Bunun yerine, birçoğuyla görüştü ve Suriye'yi reform etmekte iş birliği yapmaları karşılığında onlara af teklif etti. Bu dengeyi korumak için vereceği mücadele ve daha radikal müttefikleri arasındaki intikam arzusunu nasıl bastıracağı, Suriye'nin geleceğini belirleyecektir.         

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Gazze Şeridi'nde dondurucu soğuk bir bebeğin hayatını kaybetmesine neden oldu... Yaşamını yitirenlerin sayısı 13'e yükseldi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus Mülteci Kampı’nda soğuktan hayatını kaybeden kızına veda eden Filistinli bir anne (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus Mülteci Kampı’nda soğuktan hayatını kaybeden kızına veda eden Filistinli bir anne (Reuters)
TT

Gazze Şeridi'nde dondurucu soğuk bir bebeğin hayatını kaybetmesine neden oldu... Yaşamını yitirenlerin sayısı 13'e yükseldi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus Mülteci Kampı’nda soğuktan hayatını kaybeden kızına veda eden Filistinli bir anne (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus Mülteci Kampı’nda soğuktan hayatını kaybeden kızına veda eden Filistinli bir anne (Reuters)

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus bölgesinde aşırı soğuk nedeniyle bir aylık bebek hayatını kaybetti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA sağlık kaynaklarına dayandırdığı haberinde, bir aylık bebek Said Abidin’in Han Yunus’ta aşırı soğuktan yaşamını yitirdiğini bildirdi.

Kaynaklar, Gazze’deki şiddetli soğuk ve olumsuz hava koşulları nedeniyle hastanelere getirilen ölü sayısının 13’e yükseldiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın WAFA’dan aktardığına göre, bu rakamlar Gazze’deki insani durumun ciddiyetini ortaya koyuyor; özellikle çocuklar ve dayanaksız çadırlarda yaşayan mülteciler, soğuk havayla baş edemiyor. Bölge halkı, barınma, sağlık hizmeti ve ısınma imkanlarından yoksun; yakıt kıtlığı nedeniyle ısınma araçları kullanılamıyor. Şiddetli ve yağışlı soğuk hava dalgası bu durumu daha da ağırlaştırıyor.

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal dün yaptığı açıklamada, bölgede başlayan olumsuz hava koşullarından bu yana 17’den fazla konutun tamamen çöktüğünü duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve sular altında kaldığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.

Birleşmiş Milletler (BM) ve yardım kuruluşları dün yaptıkları açıklamada, özellikle Gazze’deki insani yardım operasyonlarının İsrail engelleri kaldırmazsa çökme riskiyle karşı karşıya olduğu konusunda uyardı. BM ve 200’den fazla yerel ve uluslararası yardım kuruluşu, ortak açıklamalarında, onlarca uluslararası yardım örgütünün kayıtlarının 31 Aralık’a kadar iptal edilebileceğini ve bunun 60 gün içinde operasyonlarını kapatmak zorunda kalacakları anlamına geldiğini belirtti. Açıklamada, “Gazze’de uluslararası sivil toplum kuruluşlarının kayıtlarının iptal edilmesi, temel ve acil hizmetlerin sunumunu felç edecek” denildi. Ayrıca açıklamada, uluslararası sivil toplum kuruluşlarının çoğu saha hastanesini ve temel sağlık merkezlerini işlettiği veya desteklediği; acil barınma, su ve kanalizasyon hizmetleri sağlama, ciddi malnütrisyon (yetersiz beslenme) riski altındaki çocukların beslenmesini güvence altına alma ve mayınlarla mücadele gibi kritik faaliyetleri yürüttüğü ifade edildi.


Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
TT

Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)

Filistin asıllı Amerikalı arabulucu Bishara Bahbah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının önümüzdeki ocak ayında hayata geçirileceğini söyledi. Bahbah, bu aşamanın ayın birinci ya da ikinci haftasında başlamasının beklendiğini belirterek, “Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin isimleri hazır. Büyük olasılıkla komitenin başkanlığını Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan üstlenecek” dedi.

fergt
Filistin Sağlık Bakanı Dr. Macid Ebu Ramazan, Gazze yönetim komitesinin başına aday gösterildi. (WAFA)

Gazze konusunda Beyaz Saray kulislerine yakınlığını sürdüren Bahbah, dün Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Washington, Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlama konusunda en yetkin güç olarak gördüğü için uluslararası istikrar gücü içinde Türk askerlerinin yer almasını destekliyor” dedi. Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması beklenen görüşmenin ikinci aşama açısından belirleyici olacağını belirterek, “ABD bu görüşmede, sürecin önümüzdeki ay başlatılması ve istikrar gücünde Türkiye’nin rolünün netleştirilmesi için baskı yapacak” ifadesini kullandı.

Görev tanımlama toplantısı

Bahbah, salı günü Katar’ın başkenti Doha’da Gazze Şeridi’nde uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasına ilişkin yapılan toplantının ayrıntılarını da paylaştı. Toplantının hedeflerinden birinin, Washington’un katılıma hazır ülkeleri açık ve net biçimde belirlemesi olduğunu söyleyen Bahbah, her ülkenin katkı türünün de netleştirilmesinin amaçlandığını ifade etti. Bu katkıların asker gönderilmesi, eğitim sağlanması ya da uluslararası güce teknik ve lojistik destek verilmesi gibi başlıkları kapsadığını belirtti.

as
Amerikalı ve İsrailli askerler geçtiğimiz kasım ayında İsrail'in güneyinde bulunan ABD liderliğindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'nde bir araya geldi. (Reuters)

Bahbah, toplantının ikinci hedefinin bu güçler arasındaki işleyiş mekanizmasının ve komuta zincirinin netleştirilmesi olduğunu söyledi. Bu çerçevede, uluslararası gücün komutasının bir ABD’li general tarafından üstlenilmesine yönelik bir önerinin gündeme geldiğini bildirdi.

Bahbah’a göre görüşmelerde, söz konusu güçlerin konuşlanacağı bölgeler de ele alındı. Bu kapsamda, güçlerin İsrail ile Hamas’ın kontrol alanlarını ayıran sarı hattın dışında mı, içinde mi yoksa hâlihazırda yoğun nüfuslu bölgelerde mi konuşlanacağı ile bu güçlerin finansmanının hangi taraflarca sağlanacağı konuları tartışıldı.

İsrail'in yaklaşımının reddi

Bahbah, olası konuşlanma planının ayrıntılarına ilişkin olarak konunun hâlen tartışıldığını, ancak ‘İsrail’in istediği şekilde bir konuşlanmanın, katılımcı güçlerin temsilcilerinin çok büyük çoğunluğu tarafından reddedildiğini’ söyledi.

Görevlerin niteliğine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Beşara Bahbah, katılımcı ülkelerin çoğunluğunun “silahsızlandırma” gibi bir rol üstlenmek istemediğini vurguladı. Bu ülkelerin, sivilleri korumak amacıyla İsrail güçleri ile yerleşim alanları arasında tampon bir güç olmayı hedeflediğini ifade eden Bahbah, söz konusu güçlerin varlığının nihai amacının “İsrail’in Gazze Şeridi’nden kademeli olarak çekilmesi” olduğunu kaydetti.

sy65
ABD Başkanı Donald Trump'ın planına göre Gazze Şeridi'nden çekilme aşamalarının haritası (Beyaz Saray)

Bahbah, “Bu güçler özellikle silahsızlandırma meselesinde İsrail adına ya da onun yerine bir rol üstlenmeyecek. Nitekim Hamas içindeki bazı liderler bu konuda müzakereye açık olduklarını bana iletti. Ancak güç kullanımı işe yaramaz; zira İsrail iki yıl boyunca hareketi zorla silahsızlandırmayı başaramadı ve hiçbir uluslararası taraf da bunu güç kullanarak başaramaz” dedi.

Türkiye'nin katılımı çok önemli ve Trump da bunun kabul edilmesi için baskı yapıyor

Bahbah, Türkiye’nin olası katılımına ilişkin olarak Ankara’nın rolünü ‘kilit’ olarak niteledi. Türkiye’nin Hamas’a en yakın ülke olduğunu ve silah dosyası konusunda onunla en sağlıklı şekilde uzlaşabilecek aktör konumunda bulunduğunu söyleyen Bahbah, bunun birçok ülke için zor olduğunu vurguladı. Bahbah, “Türk güçlerinin Gazze’de bulunması temel öneme sahip olacak, daha iyi bir istikrar sağlayacak. Washington da bu yönde fikir beyan ediyor” ifadelerini kullandı.

Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump’ın ay sonunda ABD’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapması beklenen görüşmede, Türk güçlerinin kabul edilmesi için Netanyahu’ya baskı uygulamasını beklediğini dile getirdi.

Ancak Bahbah, İsrail’in bazı şartlar öne sürmeye çalışabileceğini, olası uzlaşının Türk güçlerinin niteliği üzerinden şekillenebileceğini belirterek, bu rolün silahlı değil daha çok teknik bir çerçevede tanımlanmasının gündeme gelebileceğini ifade etti. Bahbah, “ABD yönetiminin baskısı belirleyici unsur olacak” dedi.

İkinci aşama taahhütleri

Barış Konseyi’ne ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bahbah, Trump’ın birçok dünya liderinin bu yapıya katılma isteğinden söz ettiğini aktardı. Ancak Bahbah, bu üyeliğin ‘ücretsiz olmadığını’, konseye katılan ülkelerin finansman sağlama, güvenlik gücü tahsis etme ya da başka yükümlülükler üstlenmek zorunda kalacağını ifade etti.

Konseyde yer alması öngörülen isimlere değinen Bahbah, adaylar arasında ABD’li özel temsilciler Steve Witkoff ve Jared Kushner’ın yanı sıra Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair’in de bulunduğunu söyledi. Ayrıca eski ABD Büyükelçisi Richard Grenell ile eski Bulgar diplomat Nikolay Mladenov’un da aday isimler arasında yer aldığını kaydetti.

Gazze Şeridi’nin yönetimine ilişkin olarak Bahbah, Hamas, El Fetih ve Mısır arasında üzerinde uzlaşılan ve teknokratlardan oluşan komiteye üyelik için 42 ismin yer aldığı bir listenin bulunduğunu doğruladı. Bahbah, Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan’ın bu komitenin başkanlığını üstlenmesinin muhtemel olduğunu ifade etti.

İkinci aşamaya geçişte yaşanan aksamalara dair değerlendirmelere rağmen ABD’li arabulucu Bahbah, ikinci aşamanın önümüzdeki ocak ayının birinci ya da ikinci haftasında başlatılmasını beklediğini söyledi. Bahbah, bu sürecin, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılacak zirvenin ardından, askıda kalan dosyaların karara bağlanmasıyla netleşeceğini belirtti. Bahbah, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin bu zirveye katılımına yönelik herhangi bir düzenlemeden haberdar olmadığını da sözlerine ekledi.

cdfrg
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile ABD Başkanı Donald Trump arasında geçtiğimiz ekim ayında Şarm eş-Şeyh'te düzenlenen barış zirvesi sırasında gerçekleşen görüşmeden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Bahbah, Trump’ın anlaşmanın başarısız olmasına asla izin vermeyeceğini vurgulayarak, “Bu yüzde 100” dedi. Ayrıca, Hamas’ın İsrail’in sürekli ihlallerine rağmen ateşkese bağlı olduğunu belirtti. Bahbah, Hamas’ın, İsrail’in Gazze’deki operasyonları sürdürmek için her türlü bahaneyi aradığını bildiğini ve bu nedenle fırsatı kaçırmamak için daha sabırlı bir tutum sergilediğini ifade etti.