Hamas tarafından tutulan İsrailli rehinelerin aileleri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun eylemlerinden derin endişe duyduklarını ifade ederek, onu ‘rehineleri ihmal etmekle, onları ilgi ölçeğinin en alt sıralarına yerleştirmekle ve kişisel savaşına feda etmekle’ suçladı. Aileler ayrıca, Netanyahu’nun kendileriyle yürüttüğü politikayı ‘saflarını dağıtmayı, onları susturmayı, onları bir köşeye sıkıştırmayı ve rehinelerin gizlice çaresiz ölmelerini izlemeyi amaçlayan bir savaş’ olarak nitelendirdi.
Bu gelişme, Mossad Başkanı David Barnea ve Şin Bet Başkanı Ronen Bar’ın talebine aykırı olarak, Netanyahu’nun müzakereleri sürdürmek üzere Kahire’ye bir İsrail temsilcisi göndermeme kararının ardından yaşandı. Bu bağlamda Netanyahu’nun ofisi, “Hamas’ın saçma taleplerinden vazgeçeceğine dair bir cevap olmadığı sürece beklemek zorundayız” dedi.
Rehine aileleri, İsrail’in katılımının olmayışını ve beklemekten söz edilmesini ‘kibir ve küstahlığa dayalı sorumsuz bir davranış’ olarak değerlendirirken, yaşadıkları trajediye, kendilerinin ve rehinelerin çocuklarının acılarına en ufak bir sempati göstermediklerini söylediler. Devlete ve liderlerine karşı yoğun öfke, hayal kırıklığı ve umutsuzluk hissettiklerini ve bu politikaya karşı mücadeleyi yükseltme kararı aldıklarını belirten aileler, halk protestosunun liderlerinin, bakanların ve temsilcilerin evleri önünde başlattığı protesto gösterilerine katılma kararı aldılar.
Müzakerelere katılmama
Daha önce kaçırılan anlaşmadan farklı olarak Netanyahu’nun anlaşmaya ilişkin adımları neredeyse tek başına yürütmesi ve Savaş Komuta Konseyi’ndeki dostları Benny Gantz ve Gadi Eisenkot’a yer vermemesi dikkat çekiyor. Netanyahu’nun ofisindeki bir yetkili, müzakerelere katılmama kararının etkisini hafifletmeye çalışarak, esirlerin serbest bırakılmasına yönelik olası bir anlaşmaya ilişkin Kahire’deki görüşmelerin önümüzdeki iki gün içinde devam edeceğini, gelişmelerle ilgili İsrail’in bilgilendirileceğini söyledi. Kaynak, hükümetteki siyasi ve güvenlik kabinesinin, rehinelerin serbest bırakılmasına yönelik anlaşma konusunda Hamas’la yapılan dolaylı görüşmelerin durumuna ilişkin bir brifing dinleyeceğini vurguladı.
Likud Partisi’nden birçok bakanın sunduğu talebe göre anlaşmaya ilişkin belirleyici tartışma, kararın dar kabinede alındığı önceki anlaşmanın aksine dar kabinede değil genişletilmiş kabinede olacak. Birçok bakan önceki oturumda, önceki aşamalarda kararlaştırıldığı üzere anlaşmaya ilişkin çerçeve teklifini eleştirmişti. Anlaşmanın esirlerin tamamını kapsamayan aşamalara bölünmesine karşı olduklarını ifade ettiler.
İsrailli kaynaklar, arabulucuların öne sürdüğü gibi iyimserliği artıran konuşmalarını reddederek, “Kahire’de yapılan görüşmelerde, Hamas’ın, rehinelerin serbest bırakılması için İsrail’in savaşı tamamen durdurması yönündeki talebini geri çekmesinin ardından hafif ilerleme görüldü” dedi. Ancak İsrail hapishanelerinden serbest bırakılacak Filistinli esirlerin sayısıyla ilgili temel konularda İsrail ile Hamas arasında hâlâ büyük uçurumlar var.
Zaman çerçevesi
Öte yandan Kahire görüşmelerine aşina olan kaynaklara göre İsrail, Hamas hareketinin önerilen anlaşmanın üç aşamasına ilişkin zaman çerçeveleri de dahil olmak üzere, Paris önerisine verdiği yanıta yönelik yanıtını arabuluculara sundu. Kaynaklar, 30 güne kadar süren ikinci aşamaya ek olarak, İsrail’in anlaşmanın ilk aşamasının uygulanması için belirlediği sürenin 35+ 7 gün esasına göre 42 güne (6 hafta) ulaşabileceğini ve üçüncü aşama için herhangi bir zaman çerçevesinin belirlenmediğini dile getirdi.
Kaynaklar, İsrail’in Gazze’de sakinlerin bulunmadığı alanlardan çekilmeyi kabul etmediğini belirtti. İsrail’in yanıtında, ‘yerleşik’ kelimesi yerine ‘yoğun nüfuzlu’ kelimesi kullanıldı. İşgalci ordunun çekileceği bölgelere ilişkin olarak ise Hamas, yanıtında Gazze Şeridi’nin tamamında nüfusun bulunduğu bölgelerin uzağında güçlerin yeniden konuşlandırılmasını talep etti.
İsrail ise yanıtında, hastaneleri yeniden inşa etmek yerine rehabilite etmeyi önerdi. Yanıt, İsrail tarafıyla koordineli olarak Gazze Şeridi’ne 500 tırlık insani yardım malzemesinin gönderilmesini, mobil evlerin (karavan-konteyner) ve çadırların yerleştirilmesini de içeriyor. Hamas’ın ‘yolcuların, hastaların ve yaralıların Refah geçiş noktasındaki hareketlerine yönelik İsrail kısıtlamalarının kaldırılması’ talebiyle ilgili olarak ise İsrail, günde 50 yaşın altında olmaması gereken en fazla 50 yaralının ülkeden ayrılmasına izin vermeyi kabul etti.
Bir dünya savaşı hikayesi
Esir takasıyla ilgili olarak, Netanyahu’nun daha önce de belirttiği gibi İsrail, her bir İsrailli rehineye karşılık 3 Filistinli esirin serbest bırakılmasında ve buna yüksek cezalar alan bazı esirlerin karşılığında kadın askerlerin de eklenmesi gerektiğinde ısrar ediyor. İsrail sağından yetkililer, anlaşmanın yürürlüğe girmesi için uyguladığı baskı nedeniyle ABD’yi eleştirmişti.
Hükümetteki koalisyon partilerinin ideolojik otoritelerinden biri olan Hillel Fresh’e göre Washington, İsrail’den tek başına yapmaya hazır olmadığı şeyleri yapmasını istiyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan örnek gösteren Fresh, “1943’te işgalin zirvesindeyken Japon kuvvetleri yaklaşık 27 bin Amerikan askerini gözaltına aldı ve yaklaşık 14 bin sivili rehin aldı. O dönemde ABD’nin 125 milyonluk nüfusuyla karşılaştırıldığında bu sayı, bugün Hamas’ın elinde bulunan rehinelerin sayısından çok daha fazla. 41 bin Amerikalı mahkûm ve rehine, bugün İsrail terimleriyle Hamas’ın elinde bulunan yaklaşık 2 bin 925 rehineyi oluşturuyor” dedi.
Fresh, “Özellikle Japonların yakalanan askerlere yönelik tutumu, Hamas’ın bizi kaçıranlara karşı tutumundan daha az barbar ve şiddetli değildi. Çok sayıda Amerikalı savaş esirinin, tutuldukları zorlu koşulların ve hayatlarına yönelik açık ve yakın tehlikenin ışığında şu soru ortaya çıkıyor; ABD onları serbest bırakmak için ne yaptı? Pek bir şey yapmadığı ortaya çıktı. Üç yıllık esaret boyunca, biri 1942’nin ortalarında ve diğeri bir yıl sonra olmak üzere yalnızca iki esir takası gerçekleşti. Serbest bırakılanların toplam sayısı 3 binin biraz üzerindeydi. Bu da toplam 41 bin mahkumun yüzde 8’inden azdı” açıklamasında bulundu.
Fresh, sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sırasında izlediği savaş esiri politikası, Hamas’a karşı yürüttüğümüz büyük varoluşsal savaşımızda genel kamuoyuna ve İsrailli liderlere örnek teşkil etmelidir. Sonuçta göreceli olarak 7 Ekim katliamının boyutu Pearl Harbor saldırısından çok daha büyüktü. Mihver güçleri ABD’yi bir gün bile işgal etmeyi başaramazken, Hamas İsrail topraklarına 25 kilometre kadar girmeyi başardı.”