İsrail Güney Lübnan’daki sınır köylerine erişimi engelliyor

Bombalama stratejisinin ikinci aşamanda hayati yollar hedefleniyor

İsrail'in Lübnan köylerini bombalaması ardından çıkan dumanlar (AFP)
İsrail'in Lübnan köylerini bombalaması ardından çıkan dumanlar (AFP)
TT

İsrail Güney Lübnan’daki sınır köylerine erişimi engelliyor

İsrail'in Lübnan köylerini bombalaması ardından çıkan dumanlar (AFP)
İsrail'in Lübnan köylerini bombalaması ardından çıkan dumanlar (AFP)

İsrail, İsrail yerleşimlerinin karşısındaki sınır köylerinden yaklaşık 8 kilometre uzaktaki alanlar olan Vadi el-Hucayr, Vadi el-Saluki ve Tayr Harfa yolunu hedef alan bir dizi hava saldırısı ile Lübnan sınır köylerine giden yolları kesmeye çalışıyor. Bu, sınırda bulunan yollara ateş açılarak tampon bölge uygulanması ardından ikinci seviye bombalamanın kapsamında yer alıyor. 

Geçtiğimiz hafta İsrail'in Vadi el-Hucayr ve Vadi el-Saluki'yi hedef alan hava saldırıları yoğunlaştı. Buranın, 2000 yılında Güney Lübnan'ın özgürleştirilmesi öncesinde İsrail'in işgal ettiği bölgeler ile o dönemde temas hattı olan köyleri tarihsel olarak ayıran uzun bir yol olduğu biliniyor. Bu bölgelerin giderek daha fazla hedef alınması, bu vadilerden sınır bölgesindeki köylerine giden sivil halkın zarar görmesi yönündeki endişeyi artırarak burayı tehlikeli bir bölge haline getirdi.

Lübnan'ın güneyindeki Nebatiye şehrinde İsrail bombardımanında yıkılan bir binanın önünde duran Lübnanlılar (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Nebatiye şehrinde İsrail bombardımanında yıkılan bir binanın önünde duran Lübnanlılar (AFP)

Lübnan Ulusal Haber Ajansı’nın (NNA) aktardığına göre, İsrail ordusu son dönemde kasabaları birbirine bağlayan yolları kesmek için uğraşıyor. Şarku'l Avsat'a konuşan saha kaynakları, yolların tamamen kesilmediğini, ancak durumun son derece tehlikeli hale geldiğini söyledi. Bölgeden geçen sakinlerinin hareketliliğinin azaldığını, bu insanların köylerine ulaşmak için uzun yollar yapmak zorunda kaldığını da ekledi. Nitekim iki vadinin her iki yakasındaki sakinlerin varlığının azaldığını, erzak almak için bu yolları geçen köylülerin sayısında azalma olduğunu vurguladı.

Yaşamın yok edilmesi

Savaşın ilk döneminde böyle bir genişleme mevcut değildi. Güneydeki kaynaklar, İsrail’in bu plan ile sınır bölgelerinde yaşayanları tahliye etmeyi, hayati tesisleri ve evlerin bombalayarak, sivillerin bulunmadığı tampon alanlara ateş açarak buradaki yaşamı yok etmeyi amaçladığını söyledi. İsrail, dört aydan uzun süredir devam eden savaşın ardından savaşçıların hareketini ve sınır bölgesine erişimlerini engellemeyi, bölgeye mühimmat sevk etme çabalarını karmaşıklaştırmayı amaçlıyor.

Es-Suvane’de bir evin yıkılmasına, bir kadın ve iki çocuğun ölmesine yol açan hava saldırısı (AFP)
Es-Suvane’de bir evin yıkılmasına, bir kadın ve iki çocuğun ölmesine yol açan hava saldırısı (AFP)

İsrail'in sınır bölgesine giden Tayr Harfa yolunu hedef aldığı saldırı, Pazar günü hava saldırıları ve sürekli top atışlarıyla vadinin bombalandığı Beyt Lev ve çevresine ulaştı. Neticede bölge sakinleri, bölgeyi sivil nüfustan büyük ölçüde boşaltmak amacıyla bölgede kalma veya köyler arasında hareket etme olanağını kaybediyor.

Şarku’l Avsat’ın NNA’dan aktardığı habere göre “Düşman İsrail’in benimsediği yakıp yıkma politikası, sivilleri ve evleri hedef alması, sakinleri, ambulansları ve basın mensuplarını tehdit etmesiyle, yerinden edilmiş kişilerin sayısındaki artış nedeniyle yerinden edilme krizi daha da kötüleşiyor. Saldırılar mülklere, mahsullere ve altyapıya, özellikle de elektrik ve su ağlarına ciddi zarar verirken, bazı komşu köylerde neredeyse hiç sakin kalmadı” ifadeleri yer aldı.

Sürekli bombardıman

İsrail evleri tamamen yok etmeye odaklanırken iki taraf arasında karşılıklı bombardıman ise sürüyor. İsrail ordusu Pazar günü yaptığı açıklamada, “Lübnan'ın güneyindeki Yarun'da Hizbullah'ın askeri altyapısını hedef aldık. İsrail savaş uçakları Alma eş-Şaab ve ez-Zahiriyye bölgelerini toplarla bombaladı” ifadelerini kullandı.

Hizbullah ise aralarında Şeba Çiftlikleri, es-Semaka ve Şatula bölgelerinin de bulunduğu askeri alanları ve çevresindeki asker topluluklarını hedef alan 7 askeri operasyon gerçekleştirildiğini açıkladı. Ayrıca Evin Menachem, Shomera, Tahat üçgeni ve Yarun'daki İsrail askerleri topluluklarının hedef alındığını da ekledi. İsrail medyası, Lübnan'dan atılan bir tanksavar füzesi sonucu Yarun’da turistik bir binanın hasar gördüğünü bildirdi. 

FOTO: Cumartesi günü Lübnan'ın güneyindeki Nebatiye şehrinde İsrail saldırısının kurbanları için cenaze törenleri düzenlendi (EPA)
Cumartesi günü Lübnan'ın güneyindeki Nebatiye şehrinde İsrail saldırısının kurbanları için cenaze törenleri düzenlendi (EPA)

UNIFIL deniz kuvvetleri yakınlarındaki Nakura'nın dış mahalleleri İsrail bombardımanına maruz kaldı. Uçaklar Yarun, Aytarun, Ayta al-eş-Şaab ve el-Adise’ye hava saldırıları düzenledi.

Devamlı çatışma

Hizbullah çatışmaya devam etme sözü verdi. Direnişe Sadakat bloğu üyesi Milletvekili Ali Fayyad, konuyla ilgili açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Lübnanlı sivillere yönelik saldırısını sürdüren düşman İsrail, bu saldırının halklarımız üzerindeki insani ve yıkıcı maliyetini artırma peşinde. Düşmanın iyi olduğu şey bu. İsrail’in öldürme, yok etme ve gaddarlık yapma yeteneğini inkar etmiyoruz. Bunun direnişi geri çekilmeye iteceğini, tutumunu yeniden gözden geçireceğini ya da topluma direniş etrafında toplanma seçeneklerinden vazgeçmesi için baskı yapacağını düşündüyse çok yanılıyor. Zirâ bu durumda direnişin tepkisi ve etkinliği artacak, toplum ise onu giderek daha fazla benimseyecek ve tercihinde daha kararlı olacaktır. Direniş, düşmanın ağır bedel ödemeden istediği tempoyu dayatmasına izin vermeyecektir. Dayanamayacağı bir ceza olmadan sahayı kendine uygun ritimde sürüklemesine izin vermeyeceğiz. Düşman liderlerin vermeye çalıştığı gözdağına rağmen direniş, en dramatik olasılıklar dahil olmak üzere tüm seçenek ve olasılıklara karşı kendini hazırladı. Direnişin kararı, düşman ısrar ederse onu dinleyeceği, eşitlik ve orantılılık bağlamında ileri giderse ileri gideceği yönündedir.”



Hamas: Tutukluların serbest bırakılması "mücadelemizde ulusal bir başarıdır"

 İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)
İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)
TT

Hamas: Tutukluların serbest bırakılması "mücadelemizde ulusal bir başarıdır"

 İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)
İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinlileri karşılamak üzere Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde kalabalık toplandı... 13 Ekim 2025 (Reuters)

Hamas, dün Gazze'deki İsrailli rehineler karşılığında yaklaşık 2 bin Filistinli tutuklunun İsrail hapishanelerinden serbest bırakılmasını Filistin halkının tarihinde "ulusal bir başarı" olarak değerlendirdi.

Hareket yaptığı açıklamada, “Hamas, serbest bırakılan tutuklularımızı, sabırlı ailelerini ve gururlu Filistin halkımızı, işgalcilerin hapishanelerinden serbest bırakılmalarından dolayı tebrik eder. Bu, özgürlük ve kurtuluş için sürdürdüğümüz mücadelede parlak bir ulusal dönüm noktasıdır” ifadelerini kullandı.


Trump ve Ortadoğu: İmkânsız emeklilik

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Trump ve Ortadoğu: İmkânsız emeklilik

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

İbrahim Hamidi

Donald Trump, Ortadoğu'dan emekli olduğunu defalarca duyurdu. Bu bölgedeki savaşların bitmek bilmediğini ve Washington'un yeterince kan ve servet harcadığını söyleyerek, ABD içine çekilmeyi seçti. Ancak Ortadoğu, her zamanki gibi, Beyaz Saray’ın efendisinin ruh hali nasıl olursa olsun kolayca ayrılmasına izin vermiyor. Emeklilik yasak. Kendisine gelmezseniz, bu inatçı bölge size gelecektir.

İşte İkinci Trump, dayattığı Gazze anlaşmasını kutlamak için bugün ABD'nin geçmişine ait olduğunu düşündüğü bir arenaya geri dönüyor. Anlaşmanın, dökülen kanı durdurması ve herkesi tüketen bir savaşı sona erdirmesi, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılmasının ardından Gazze'de daha karmaşık bir aşamaya ve bölgede daha fazla fırsata kapı açması bekleniyor. Siyasi ve insani bir sahnenin birleşimi, Trump'ı defalarca terk etmeye çalıştığı oyunun kalbine geri döndürüyor.

İronik olan şu ki, “Önce ABD” sloganını benimseyen Başkan, bir kez daha kendini uzaktan yönetmeye çalıştığı bölgenin kalbinde buluyor ama kendi tercihiyle değil, bölge gerçekte kendisini ona dayattığı için. Şu anda ikinci yılına giren Gazze'deki son savaş patlak verdiğinde Beyaz Saray'da olmadığı doğru, ancak İsrail'e açık destek, İran'a yönelik azami yaptırımlar ve İbrahim Anlaşmaları'nın İsrail ile kademeli normalleşmenin temeline dönüştürülmesi gibi politikalarının mirası güçlü kalmaya devam etti.

Trump, ikinci döneminin ilk yılında, Binyamin Netanyahu'ya verdiği siyasi ve askeri desteğe geri döndü ve İran nükleer tesislerinin hedef alınmasına katkıda bulundu.

Tüm bunlar, Gazze'nin enkazına dönüşünü yeni bir başlangıç değil, henüz kapanmamış bir yolun uzantısı yapıyor. Bu sahnenin arkasında, Ortadoğu'nun yeni bir haritası şekilleniyor: İsrail ve Suriye arasında güvenlik düzenlemeleri, Körfez'de İran'a karşı yatıştırma eğilimi ve İsrail'in iç dengeleri yeniden sağlama girişimleri.

Direniş ekseninin yenilgileri, özellikle “iki devletli çözüm” ve Filistin'in 150'den fazla ülke tarafından tanınmasıyla kazanılan ivme ile barış sürecine ilerleme şansı veriyor

Bu bağlamda, Gazze anlaşması daha geniş barış yolları açmak için bir fırsat olabilir. Onlarca yıldır bölge, Madrid'den Oslo'ya, Şarm el-Şeyh'ten Camp David'e kadar çok sayıda konferans ve anlaşmaya tanık oldu, ancak barış tamamlanmadı veya ertelendi. Bu sefer farklı olabilir, çünkü güç dengesi gerçekten değişti. İran ve direniş ekseni en zayıf anlarını yaşıyor; Hizbullah çok sayıda baskı altında, Esed rejimi çöktü ve Hamas savaştan bitkin ve bölünmüş bir şekilde çıktı.

İran Hilali’nin yenilgileri, özellikle “iki devletli çözüm” ve Filistin'in 150'den fazla ülke tarafından tanınmasıyla kazanılan ivme ile barış sürecine ilerleme şansı veriyor.

Gazze'de ateşkes ilan etmek, rehine takası ve İsrail'in çekilmesi barışı sağlamak için yeterli değil. Sonraki aşamalar en zorlu aşamalar olmaya devam ediyor: Hamas nasıl silahsızlandırılacak ve hangi silahını teslim edecek? Gazze'yi kim yönetecek? Yönetim ve temsil yeteneğine sahip bir Filistin otoritesi nasıl inşa edilecek?

Bunlar teknik detaylar değil, anlaşmanın gerçek bir barış anlaşması mı yoksa yeni bir ateşkes mi olduğunu, Gazze anlaşmasının Ortadoğu'da bir başka “kaçırılmış fırsat” olup olmadığını ve Trump'ın gezisinin, barış ve yeniden inşa zirvelerinin, inatçı bölgenin tarihini kasıp kavuran diğer girişimler gibi olup olmadığını belirleyecek temel sorular.

Ortadoğu kaybolanları affetmez ve kimsenin emekli olmasına izin vermez. Ortadoğu'nun yaraları derin ve sabırlı bir doktor, sabırlı bir Amerikan başkanı gerektiriyor

Ortadoğu, Washington ile ilişkilerini bazen savaşlarla, bazen de anlaşmalarla yeniden şekillendiriyor, ancak Washington'un ortadan kaybolmasına izin vermiyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre geri çekilenler tekrar çağrılıyor ve emekliliğini açıklayanlar bir kez daha kendilerini olayların tam kalbinde buluyor.

Trump kaçtığı sahneye geri dönüyor, ancak roller değişti. Bölge artık güç deneme arenası değil, siyaset ve mantığın test edildiği bir laboratuvar. Barış artık ahlaki bir slogan değil, varoluşsal bir zorunluluk; savaşlar herkesi tüketti, ekonomiler istikrar arıyor ve dünyanın her sabah şaşırtan değil, öngörülebilir bir Ortadoğu'ya ihtiyacı var.

Bu nedenle Trump artık bir seyirci olarak dönmüyor, seleflerinin yaptığı gibi barışı sağlamaya çalışan bir sahne yaratıcısı olarak dönüyor. Onu bitiş çizgisine getiren anlaşma, Washington'u tekrar ön plana çıkardı ve adını bölge için yeni bir sürece bağladı. Zaman değişti ve koşullar değişti, ancak Trump bu dönemin sayfalarını kendisi yazmayı, ya da en azından denemeyi seçti. Ortadoğu'nun geleceğini Amerikalı seleflerinden daha derinden şekillendirecek bir zirveye başkanlık etmek istedi.

Ortadoğu, kaybolanları affetmez ve kimsenin emekli olmasına izin vermez. Ortadoğu'nun yaraları derin ve sabırlı bir doktor, sabırlı bir Amerikan başkanı gerektiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Netanyahu, Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılmayı reddetti

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)
TT

Netanyahu, Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi'ne katılmayı reddetti

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumları sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, Netanyahu'nun Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi’ne katılamayacağını duyurdu.

Netanyahu'nun ofisi tarafından bugün yapılan açıklamada, “Başbakan Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'tan bugün Mısır'da düzenlenen konferansa katılmak üzere davet aldı. Başbakan, Başkan Trump'a daveti için teşekkür etti, ancak bayram nedeniyle zirveye katılamayacağını açıkladı” denildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun dini bayram nedeniyle Şarm eş-Şeyh'teki barış zirvesine katılmayacağını duyurdu.

Bu arada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, barış zirvesine katılmak üzere bugün Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentine geldi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı bugün erken saatlerde Filistin Devlet Başkanı ve İsrail Başbakanı'nın Şarm eş-Şeyh'teki barış zirvesine katılacağını duyurmuştu.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmayı pekiştirmek ve bu anlaşmaya bağlılıklarını teyit etmek amacıyla barış zirvesine katılacaklar” denildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin ABD Başkanı Donald Trump'tan ‘İsrail Başbakanı’yla birlikte İsrail'deyken bir telefon aldığını ve İsrail Başbakanı’nın da Cumhurbaşkanı’yla görüştüğünü’ belirtti.

Cumhurbaşkanlığı, ‘Netanyahu’nun Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın da katılacağı barış zirvesine katılacağı konusunda anlaşmaya varıldığını’ bildirdi.

İki Filistinli kaynak dün Şarku’l Avsat'a, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'den resmi davet aldıktan sonra bugün Mısır'da düzenlenecek ve ABD Başkanı Donald Trump ile yaklaşık 20 ülkenin liderlerinin katılacağı Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi’ne katılacağını doğruladı.

Filistin Devlet Başkanlığı’na yakın bir kaynak, “Mısır, Abbas'ın Filistin halkının meşru ve tek temsilcisi sıfatıyla zirveye katılmasını çok istedi” dedi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi bugün öğleden sonra Şarm eş-Şeyh'te, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve ABD'li mevkidaşı Donald Trump'ın eş başkanlığında, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek amacıyla 20'den fazla ülkenin liderlerinin katılımıyla düzenlenecek” denildi.

Cumhurbaşkanlığı daha sonra yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için imzalanan anlaşmayı kutlamak üzere 31 ülke ile uluslararası ve bölgesel kuruluşların Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi’ne katıldığını doğruladı.

Şarm eş-Şeyh, geçen hafta uluslararası arabuluculuk heyetleri ile Hamas ve İsrail heyetleri arasında toplantılara ev sahipliği yaptı. Söz konusu toplantılar, ‘Gazze'de ateşkes anlaşmasının’ açıklanmasıyla sona erdi.