Türkiye-Mısır yakınlaşması Müslüman Kardeşler'i nasıl etkileyecek?

Genel Mürşid Vekili’nin Türk vatandaşlığından çıkarıldığı haberi hızla yayıldı.

Türkiye ve Mısır cumhurbaşkanları ve eşleri Kahire'deki İttihadiye Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda…(AFP)
Türkiye ve Mısır cumhurbaşkanları ve eşleri Kahire'deki İttihadiye Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda…(AFP)
TT

Türkiye-Mısır yakınlaşması Müslüman Kardeşler'i nasıl etkileyecek?

Türkiye ve Mısır cumhurbaşkanları ve eşleri Kahire'deki İttihadiye Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda…(AFP)
Türkiye ve Mısır cumhurbaşkanları ve eşleri Kahire'deki İttihadiye Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda…(AFP)

Mısır'da resmen yasaklanmış olan Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) örgütünün önde gelen liderlerinden ve örgütün Genel Mürşid Vekiliği görevini yürüten Mahmud Hüseyin'in Türk vatandaşlığının iptal edildiğine dair haberler, örgüt üyelerinin Türkiye'deki geleceği hakkında soruları gündeme getirdi. Türkiye ile Kahire arasındaki hızlı yakınlaşma, geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Mısır'a gerçekleştirdiği ziyaretin ardından büyük ivme kazandı.

Türk yetkililerinden resmi bir doğrulama gelmemiş olsa da İhvan örgütüne liderlik eden ve Türkiye topraklarını merkez olarak kullanan örgütün kollarından Londra Cephesi’nin liderliğini yürüten Salah Abdulhak'ın önderliğindeki diğer kanatlarla mücadele ettiği İhvan liderinin vatandaşlığının iptal edildiğine dair haberler söz konusu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bu, Ankara ile Kahire arasındaki ilişkilerin düzelmesinin bir yansıması olarak yorumlanıyor.

İngiltere'de ikamet eden ve Müslüman Kardeşler örgütüne yakın isimlerden ‘Amr Abd el Hady’ adında bir hesap, X platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda Türk hükümetinin Mahmud Hüseyin’i Türk vatandaşlığından çıkardığını ifade etti. Kararın ‘son derece adaletsiz’ olduğunu öne sürdü. Ayrıca Türk vatandaşlığını geri alma yönteminin ‘Hüseyin’in yaşına ve statüsüne uygun olmadığını, en azından vatandaşlıktan çıkarılmadan önce Türkiye'den ayrılmasının sağlanması gerektiğini’ savundu.

Abd el Hady, vatandaşlığın geri alındığı haberinin yayılmasından saatler sonra yeniden bir paylaşımda bulunarak, Mahmud Hüseyin'in Türk vatandaşlığının geri alındığı haberinin ‘Erdoğan'ın Mısır'a gitmesinden önce’ geldiğini belirterek ‘herhangi bir muhalifin iade edilmesini’ beklemediğini söyledi.

Diğer yandan konuya ilişkin bilgi sahibi bir kaynak, Şarku'l Avsat’a şu açıklamada bulundu:

“Kahire, on yıl boyunca karışan ilişkilerin bir günde düzelmesini beklemiyor ancak Mısır-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi ile Türkiye'nin Müslüman Kardeşler'e verdiği destek konusunda yeni bir sayfa açılması arasında doğrudan bir ilişki olduğuna inanıyor.”

İç bölünmeler

İstanbul Cephesi'nin lideri Mahmud Hüseyin, İbrahim Munir'in ölümünden önce, Londra Cephesi liderliğiyle olan anlaşmazlıklar sonucunda Müslüman Kardeşler örgütünün Genel Mürşid Vekiliği görevine getirildi. Hüseyin, 2010 yılında liderlik üyesi Mahmud İzzet'in yerine geçerek, İhvan'ın genel sekreterliğini üstlendi.

Müslüman Kardeşler keskin iç bölünmelerle karşı karşıya. Bu durum, Haziran 2013'teki kitlesel halk gösterilerinin ardından grubun yönetiminin devrilmesinin ardından Türkiye toprakları örgüt liderleri ve üyeleri için güvenli bir sığınak haline geldikten sonra örgütün temsil ve liderliğinin meşruluğu konusunda birden fazla cephenin çatışmasına yol açtı. Bunlardan en öne çıkanı Mahmud Hüseyin liderliğindeki İstanbul Cephesi idi.

Türk topraklarından, Mısır'daki yeni rejime karşı olan birçok televizyon kanalı başlatıldı, ancak Türk yetkililerin diplomatik ilişkileri yeniden tesis etme çabaları kapsamında bu kanalların kapatılması ve kısıtlanması gibi önlemler alındı.

Kahire merkezli Nil Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin başkanı ve İslami politik gruplar konusunda uzmanlaşmış bir yazar ve araştırmacı Ahmed Ban, Mahmud Hüseyin'in vatandaşlığının iptal edilmesine dair haberlerin doğruluğundan şüphe ediyor. Ban, Şarku'l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi:

“Bu konu eski. Geçtiğimiz yılın ağustos ayına kadar uzanıyor. Bu, Türkiye İçişleri Bakanının, Türkiye'deki mülteci ve yabancı sakinlerin dosyasını düzenleme kararlarının bir parçasıydı. Mahmud Hüseyin'in vatandaşlığının iptaline dair adımlar atıldı ancak kendisi bu karara itiraz etti ve yasal yolları izledi. Şimdiye kadar vatandaşlığın iptal edilmesine veya Türkiye'den sınır dışı edilmesine dair bir karar alınmadı. Ancak bu, Türk hükümetinin Müslüman Kardeşler ile olan ilişkilerini güçlü bir şekilde koruyacağı anlamına gelmez."

Ban açıklamasının devamında ‘Erdoğan'ın aklının devletin çıkarlarında, kalbinin ise Müslüman Kardeşler’de’ olduğunu öne sürdü. Bu konuda alınan herhangi bir önlemin Mısır devletini memnun etmek için bir tür hoşnut etme çabası olarak görülebileceğini belirtti.

Türk yetkilileri ülkede bulunan Müslüman Kardeşler üyelerine yönelik geniş kapsamlı baskınlar düzenledi. Kimlik, oturum izni veya vatandaşlık belgesi olmayanları gözaltına aldılar ve bazı İhvan üyelerine ülkeden ayrılmaları için çağrıda bulundular. Ayrıca, yaklaşık 12 diğer İhvan üyesine Türk vatandaşlığı verilmesi taleplerini reddettiler. Bu adımlar, Türkiye'deki birçok Arap ülkesinden gelen mülteciler ve siyasi muhaliflerin bulunduğu topraklarda yapılan yoğun denetimlerin bir parçasıydı.

Mısır-Türkiye yakınlaşması

Al-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde Türkiye İlişkileri Araştırmacısı Kerem Said, Mahmud Hüseyin'in vatandaşlıktan çıkarılması kararının resmi olarak onaylanması halinde Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkiler dosyasındaki ve Türkiye'deki iç siyasi gelişmelerin durumuna bağladı.

Said, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada Türk yetkililerin Mısır'la ilişkilerin gelişmesiyle birlikte kendi topraklarındaki Müslüman Kardeşler dosyasına ilişkin kademeli önlemler aldığını söyledi. İlişkiler olumlu yönde geliştikçe Ankara'nın Müslüman Kardeşler örgütüne ait unsurların kendi topraklarındaki varlığını ve faaliyetlerini kısıtlayıcı tedbirler aldığına dikkat çektiği değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'ni destekleyen halk tabanının muhafazakarlıkla karakterize edilmesi ve Müslüman Kardeşler'e sempati duyması nedeniyle örgütün Türkiye topraklarındaki varlığını sona erdirmeye yönelik kararlar almak zordu.”

Resmi Mısır-Türkiye yakınlaşması adımlarına, Türk yetkililerin Türkiye topraklarında faaliyet gösteren Müslüman Kardeşler medya platformlarına karşı aldığı önlemler eşlik etti. Ayrıca geçen yılın şubat ayında gazeteci Hossam Al-Ghamri'nin (Husam el-Gamri) sınır dışı edilmesi ve daha sonra Mısır'a dönmesi de dahil olmak üzere, Müslüman Kardeşler ile bağlantılı medya profesyonellerine karşı da önlemler aldı. Daha sonra Müslüman Kardeşler liderlerine ve onların örgüt gençliğini terk etmelerine saldırdığı bir grup video yayınlamaya başladı ve bazı liderleri Batılı istihbarat servisleriyle iş birliği yapmakla suçladı.

Türk yetkililer, Suriyeli kökenli Mısırlı aktivist Ghada Nagib'i, Mısır'daki liderliği ve güvenlik güçlerini sosyal medya platformlarında hedef alma talimatlarını ihlal ettiği gerekçesiyle gözaltına aldı. Nagib'in eşi ve Müslüman Kardeşler destekçisi Hişam Abdullah, Mısır'dan 2013'te kaçarak Türkiye'ye sığınmıştı.

Hişam Abdullah, resmi Facebook hesabından yaptığı bir paylaşımda eşi Ghada Nagib'in, Türk istihbaratı tarafından ‘siyasi nedenlerle’ evlerinden alındığını duyurdu.

2021 yılında, Türk yetkililer Müslüman Kardeşler’e bağlı kanallardan, Mısır'a karşı kışkırtıcı programların durdurulmasını ve Türkiye topraklarından yayın yapmayı tamamen durdurulmasını talep etti. Bu talep, Türkiye'de uygulanan medya etik kurallarına uyulmaması durumunda gerçekleştirildi. ‘Mekameleen’ televizyon kanalı, İstanbul'dan yayın yapan Müslüman Kardeşler bağlı üç kanaldan biri olarak, Türkiye'den yayın yapmayı tamamen durdurduğunu duyurdu. Başka kanallar da daha sonra faaliyetlerini İngiltere'nin başkenti Londra'ya taşıdılar.

Yeni bir sayfa

Mısır ve Türkiye, geçen temmuz ayında diplomatik ilişkilerini büyükelçi seviyesine yükseltme kararı aldılar. Geçen ağustos ayında, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Erdoğan ile Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de düzenlenen G20 zirvesine katılımları sırasında ikinci kez bir araya geldi. Her iki tarafın bakanları da iki ülke arasındaki ortak iş birliğinin geliştirilmesini görüşmek üzere birkaç kez görüştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta, 12 yılın ardından Mısır'ı ziyaret etti. Bu, Türk liderin ilişkilerin bozulmasının ardından Mısır'a ilk ziyaretiydi. Mısırlı ve Türk liderler, ortak bir basın toplantısında ‘yeni bir sayfa açmak’ ve iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir dönem başlatmak için anlaştılar. Ayrıca iki lider, ülkeler arasındaki stratejik ilişkiler konseyini kurmak için bir anlaşma imzaladılar. Mısır Cumhurbaşkanı'nın, nisan ayında Ankara'yı ziyaret ederek bu konseyi resmen başlatması planlanıyor.

Karem Said, Müslüman Kardeşler’in artık Kahire üzerinde ‘baskı oluşturmadığını’ ve Ankara üzerinde ‘etkili olmadığını’ belirtti. Ancak Türkiye ile İhvan arasındaki ilişkiyi sonlandırma adımlarının, Mısır ile yakınlaşma çabalarını desteklemek için dışsal hesaplamaları da içerdiğine dikkat çekti. Ayrıca Türkiye'deki muhalefet partilerinin iktidardaki partinin, özellikle Arap mülteci ve muhaliflerin büyük bir nüfusunu barındırma politikaları konusundaki keskin eleştirilerinden kaçınmak için içsel hesaplamaların da rol oynadığını kaydetti. Bu eleştirilerin, Türkiye'deki yerel seçimlere yaklaşırken arttığına dikkat çekti.



Lahbib: İsrail'in Gazze'de uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planları, yardımların engellenmesi anlamına geliyor

İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
TT

Lahbib: İsrail'in Gazze'de uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planları, yardımların engellenmesi anlamına geliyor

İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)
İnsani yardım malzemesi yüklü tırlar Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor. (DPA)

Avrupa Komisyonu Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib bugün yaptığı açıklamada, İsrail’in Gazze Şeridi’nde uluslararası insani yardım kuruluşlarını yasaklama planlarının, hayat kurtaran yardımların bölgeye ulaşmasını engelleyeceğini belirtti.

Lahbib, X platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, Avrupa Birliği’nin (AB) tutumunun net olduğunu vurgulayarak, “Sivil toplum kuruluşlarının mevcut haliyle kayıt altına alınması yasasının uygulanması mümkün değil” dedi.

Lahbib, insani yardımların önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğini vurguladı ve “Uluslararası insancıl hukuk, herhangi bir belirsizliğe yer bırakmıyor; yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmalı” ifadesini kullandı.

İsrail medyası, hükümetin dün yaptığı açıklamaya dayanarak, Sınır Tanımayan Doktorlar, ActionAid ve Oxfam gibi onlarca insani yardım örgütünün lisanslarının iptal edileceğini ve bunların ‘terörle bağlantılı’ olduğu gerekçesiyle kapatılabileceğini duyurmuştu.

Bazı uluslararası yardım kuruluşları, kayıtlarının iptal edilmesi riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Eğer 31 Aralık’a kadar İsrail makamlarının belirlediği yeni kriterlere uyum sağlamazlarsa, 60 gün içinde faaliyetlerini durdurmak veya Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki çalışmalarına kısıtlama getirmek zorunda kalabilirler.


Süveyda’da el bombası patladı: 1 ölü, 2 yaralı

Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
TT

Süveyda’da el bombası patladı: 1 ölü, 2 yaralı

Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)
Geçen temmuz ayında Süveyda’daki çatışmalar nedeniyle yükselen duman (Arşiv – DPA)

Şarku’l Avsat Suriye devlet televizyonu El-İhbariyye'den aktardığı habere göre bugün (Çarşamba) Süveyda kentinde meydana gelen el bombası patlamasında bir kişi hayatını kaybetti, iki kişi yaralandı.


Sinvar'a yakınlığı bulunan ve serbest bırakılan bir mahkum, Gazze'deki Hamas içinde bir isyana öncülük ediyor ve bu durum bazı Hamas liderlerini öfkelendiriyor

Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)
Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)
TT

Sinvar'a yakınlığı bulunan ve serbest bırakılan bir mahkum, Gazze'deki Hamas içinde bir isyana öncülük ediyor ve bu durum bazı Hamas liderlerini öfkelendiriyor

Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)
Gazze'nin güneyindeki Refah'ta, Hamas'ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları üyeleri (Arşiv- Reuters)

Gazze Şeridi'ndeki Hamas hareketi, iki yıl süren İsrail savaşı sırasında liderlerinin suikastlara kurban gitmesinin ardından bir dizi liderlik değişikliği yaşıyor. Bu durum, hareketin eski lideri olan ve Ekim 2024'te Refah'ta İsrail güçleriyle çıkan çatışmalarda beklenmedik bir şekilde öldürülen Yahya Sinvar'a yakın kişilerin daha fazla öne çıkmasına neden oldu.

Şarku’l Avsat'a konuşan Hamas kaynaklarına göre, serbest bırakılan mahkum Ali el-Amudi, siyasi büro üyesi ve savaş öncesinde hareketin medya departmanından sorumlu olan serbest bırakılan mahkum Ali el-Amudi, kendisi ve Sinvar'a yakın bir dizi kişinin Gazze Şeridi'ndeki hareketi yönetmekle görevlendirilmesinin ardından, Gazze Şeridi'ndeki siyasi bürosunun başına geçti. Bu kişilerin çoğu, Şeridin güneyindeki Han Yunus'ta yaşıyor.

Hamas lideri Yahya Sinvar ve İsmail Haniye'in 2017'de Gazze'de çekilmiş fotoğrafı (Arşiv- Reuters)Hamas lideri Yahya Sinvar ve İsmail Haniye'in 2017'de Gazze'de çekilmiş fotoğrafı (Arşiv- Reuters)

2011 Gilad Şalit esir takasıyla serbest bırakılan eski bir mahkum olan el-Amudi, Gazze Şeridi yönetiminin merkez figürü haline geldi. İsrail hapishanelerinde kaldıkları süre boyunca ve serbest bırakıldıktan sonra Sinvar'a çok yakındı ve sık sık toplantılarına ve diğer etkinliklerine eşlik etti.

Bazı kaynaklar, Gazze Şeridi'nde siyasi büro için gerçek bir seçim yapılmadığını, bunun yerine sürecin atama, onaylama ve istişare yoluyla yürütüldüğünü söylüyor.

Bazı kaynaklar operasyonun “iç yönetmelikleri ihlal ederek” gerçekleştirildiğini söylerken, diğerleri amacın “iç eksiklikleri gidermek” olduğunu ve “seçilenlerin hepsinin Tevfik Ebu Naim, Salah Ebu Şarik ve diğerleri gibi Sinvar'a yakın kişiler olduğunu” açıkladı.

Kaynaklar, el-Amudi'nin şu anda Gazze'deki Hamas içinde “devrim” olarak nitelendirilebilecek bir harekete öncülük ettiğini söylüyor. Özellikle İsrail saldırılarında yaralanan ilçe idari organlarının başındaki bazı yerel liderleri görevden aldı ve yerlerine atamalar yaptı. Savaş sırasında sorumluluklarının bir kısmından vazgeçen diğer kişiler için de aynı şeyi yaptı. Suikasta uğrayan, başka nedenlerle görevden alınan veya farklı görevlere atanan eski liderlerin yerine geçecek kişileri aramaya devam ediyor.

Bazı kaynaklara göre, bu adımlar Gazze Şeridi içindeki yerel Hamas liderlerinin yanı sıra yurtdışındaki liderler arasında da öfkeye yol açtı. Şeridin dışındaki siyasi büro üyelerinden bazıları yerel liderlere, "Olanlar kabul edilemez ve iç hukuka aykırıdır; önümüzdeki günlerde hareketin liderinin seçilmesini beklemeliyiz ki, bir yıl sonra yapılacak genel seçimlere kadar bazı bölgelerin liderliğindeki boşlukların geçici olarak doldurulması konusunda bir anlaşmaya varılabilsin" şeklinde bilgi verdi.

İzzeddin el-Haddad (Fotoğraf el-Kassam tarafından yayınlandı)İzzeddin el-Haddad (Fotoğraf el-Kassam tarafından yayınlandı)

Kaynaklar, Gazze Şeridi'ndeki Hamas içinde siyasi düzeyde hüküm süren "kaosun" aksine, askeri kanadında istikrarlı bir durumun söz konusu olduğunu ve yeniden yapılanmanın sorunsuz ve sistematik bir şekilde devam ettiğini belirtiyor. İzzeddin Kassam Tugayları'nın yeni Genelkurmay Başkanı İzzeddin Haddad'ın savaş sırasında suikasta kurban giden veya öldürülenlerin yerine yeni atamalar yapmak üzere bir dizi toplantı düzenlediğini ve çeşitli kararlar aldığını ifade ediyorlar. Ayrıca, tüm taraflarla sürekli iletişim kurarak siyasi düzeydeki farklılıkların veya anlaşmazlıkların üstesinden gelmeye ve böylece her düzeyde istikrarı sağlamaya çalışıyor.

Kaynaklara göre Haddad, bazı bölgelerdeki tugay komutanları da dahil olmak üzere çeşitli liderlik pozisyonlarındaki boşlukları doldurmak için çalışırken, asıl komutanlarının suikast sonucu öldürülmesinin ardından bu tugayları yönetmek üzere atanmış diğer kişileri de görevde tutuyor.

Savaş sırasında İsrail, Gazze Şeridi'ndeki (Kuzey, Merkez, Han Yunus ve Refah) tugay komutanlarının çoğunu, İzzeddin Haddad'ın komuta ettiği Gazze Şehri Tugayı hariç, suikast sonucu öldürdü. Yerine Muhanned Receb atandı.

Savaş sırasında İsrail, Gazze Şeridi'ndeki (Kuzey, Merkez, Han Yunus ve Refah) tugay komutanlarının çoğunu suikastla öldürdü. Bunun istisnası, Muhannad Receb'ın yerine geçen İzzeddin el-Haddad'ın komutasındaki “Gazze Şehri Tugayı”ydı.

Gazze'deki Hamas savaşçıları (Arşiv-Reuters)Gazze'deki Hamas savaşçıları (Arşiv-Reuters)

Çeşitli kanatları ve kademeleriyle Hamas, İsrail'in çeşitli kaynaklarını hedef alması sonucu mali krizden muzdarip olmuş durumda. Bununla birlikte, savaş sırasında veya sonrasında, farklı oranlarda ve zamanlarda da olsa, maaş ve ödenekleri tamamen kesmedi.

Gerçekte Hamas, 7 Ekim 2023 saldırısının ardından, 1987'deki kuruluşundan bu yana eşi benzeri görülmemiş son derece karmaşık bir dönemle karşı karşıya. Hareketin gözlemcilerine göre, Gazze Şeridi'ne sınır komşusu İsrail tesislerine ve kasabalarına yönelik saldırılarla başlayan bu saldırı, İsrail'i uzun süreli bir savaşa sürükledi.

Yazar ve siyasi analist Mustafa İbrahim, hareketin “askeri yenilginin, örgütsel tükenmişliğin, siyasi karmaşanın ve geleceği ile rolü hakkındaki varoluşsal kaygının iç içe geçtiği bir aşamaya girdiği” değerlendirmesinde bulunuyor.

İbrahim, İsrail savaşının, Hamas'ın siyasi büro üyelerinin ve Gazze Şeridi'ni yıllarca yöneten idari komitelerin başkanlarının çoğunu kaybetmesinin ardından, liderlik ve karar alma yapısını vurduğunu açıkladı. Bu durum, doldurulması kolay olmayan derin bir liderlik boşluğu yarattı ve hareket içinde geleceği ve bir sonraki aşama hakkında anlaşmazlıkları ortaya çıkardı: Bu bir yönetim aşaması mı, örgütsel hayatta kalma aşaması mı yoksa sadece uzun süreli bir krizi yönetme aşaması mı olacak?

Hamas'tan birkaç kaynak Şarku’l Avsat'a şunları söyledi: "İşlerin iyi ve sorunsuz gittiğini söylemek mümkün değil. Birçok zorluk var ve yaşananlar, hiçbir şey bırakmayan ve hareketin liderlerinin çoğunun suikastına neden olan yıkıcı bir savaşın ışığında normal. Geniş bir liderliğe ve Filistin içinde ve dışında geniş bir halk tabanına sahip bir hareket için liderlik boşluğu normaldir ve bir yıl sonra kapsamlı seçimler yapılana kadar mevcut farklılıklar da normaldir."